Bir şair al gibi kendinin de bildiği Mya hakikati karilerimden niçin ? Şair Salih Zek'inin sanatını, beniz lerini pek sevmem, Onların de- LN solduğuna kani değilim: bilâkis, ti Zek''nin bugün kendisinden çok İRhirmış şairlerden üstün olduğuna a Kitablarnı karıştırdığım za- Bağa inde durduğum mısralar olur; Kül, /00İ çıkan kitabını, Rüzgürk (2) Salarin mera gibi titreşen ışıkları | Metenler sabahı renklerle tarar ya kuşlar 1... Açın artık tülleri, ik, Bisalleri çoğaltabiliriz. Salih Zeki- iy, lerinde ancak parça parça güzel- ınduğundan, mükemmel bir man Böstermek kabil olmadığını iddia " im. Biraz müsamahayla aranırsa He, İuhâbilir. Fekat bütün bu güzel İlgi, DANA tesir etmiyor; Salih Zeki'nin yi okurken, şiirden beklediğim ta» ih İSME heyecani duyamıyorum. Bütün ag zimeler bana sahih bir heyecanı ek için değil, ancak şiir 8öy. *x, Arzusuyla yazılmış gibi geliyor. Sü nez, dedim, “söylenilmiş,, değil; mai okurken bir ses işi» iy #adec9 gözlerimin önüne, Bae kaidesine, eskimiş bir şiir telik- Böre çizilmiş hatlar diziliyor. ye Zâkiggprçekten heyecan duymu- ei hissetmiyor, yaldız leri, başka galrlerden aldıkları Mİ Saciniyor demek istiyorum? hayır, €m; belki onun heyecanları, his- ayi sevdiğim şairlörinkinden daha yek dâha sahihtir. Fakat bunu bize *tiremiyor. Onda gözlerini kapa- iş ini âlnliyen veya etrafı seyreden iş lan ziyade hep kitaplara bağlı önle var, Yunan esatirinden NN i sevdiği malümdur; ona bel İ ti, #âir derler, o Yanıbaşından geçe- Yaşadığı hayatım şiirinden zi- | Ma, *CEk çökmüş bir &lemin şiirini duy- h ağ bir kusur sayılamaz. Bugün €- ; My, ği mı, düşünerek de sahih bir PA uyup O “heyecanı. mısralara “tmek: kabildir. Belki “Salih-Zeki- * Mig yarr fakat ben göremiyorum, orum, Bunlar şahsa göre değişen ağ başka birinin o manzumeler Büy #uhih bir heyecanın sesini işit- Birr Alâ kabildir. kay *ü pek tad almamakla beraber ki» ğa Sanata gösterdiği muhab- Mağ, dak te hayranım. Tereümelerini, Kn nl ve piyeslerini saymazsak a b, ay, air, dördüncü eseridir. Da- ta kaç Şiir mecmuası çıkaracağını da ke $ Şimdiye kadar kimseden büyük Ky rik görmemiştir; bilâkis ağır ten- * Bücumlara uğramıştır, Gerçi â ner onun uğradığı haksızlı- Stmek arzusunu gösteren bir- e fakat bunlar da dmu, da- bir kari zümresineskabul ettir. an Mizümgeldiği kadar uğraşmadı- A Zeki bütün bunlara rağmen yy dan ümidini kesmiyor ve haya- hş ibet görmekten ziyade istikbal, Sik SN bir söhret kazanmak ümldile; Sadece, hiçbir mukabele bekle- Ep, Sanata hizmet etmek arzusu İ- Bae Or, glirlerini yazıyor, Gerçekten yi bir sebat, Ben onun gliri- Fum; fakat bunun Sırf benim | & a gelmiş olmasını ve istikba- an Zekiyi iyi bir şair diye tanı- Vek temenni ederim. Nurullah ATAÇ a Ma Aktay, Rüzgâr, şiirler, rr ie Teyyareci Soy, Lindberg eti erin hava ERİR Kati mi oldu ? Em tayyareci Albay Sovyet Rusyayı ziyaret etti. leşe Çeköslovakyada bus Svareci hakkında verilen haher- an dberg Sovyet Rusyanın ha- Nü deruhte etmiştir. 1 İ- Moskovaya dönecek ve Ya, başlı, Yacaktır, Pilot Hindmorş Londrada bir tayyarenin evler Üzeri, ne düşerek 7 kişinin ölümüne, 24 kigi- nin de yaralanmasına sebebiyet verdiği- Dİ yazmıştık. Ondan iki gün Sonra İngil- terede başka bir şehirde ayni şekilde biç kaza olmuş, hattâ bu kazada da tay- yare, yere düştükten sonra, birincisin- de olduğu gibi ateş almış ve pilotu yana. rak ölmüştür. Tayyare kazası Veybriç kasabası civa- rmda, bir korulukta olmuştur. Son sis- Bü tem büyük bir askeri tayyare gecö vakti saatte 400 kilometre #üratle ve 350 metre yükseklikte bulutlar arasından u- çarken, birdenbire makinesi bozulmuş ve baş aşağı düşmeye (başlamıştır. Pilot bir an içinde kendisini yerde bulmuş ve müthiş bir gürültüyle evvelâ ağaçlara Çarpan, Sonra yere Yuvarlanan tayyare derhal ateş almış ve pilot, alevler için- den kurtulmaya vakit bulamıyarak, diri diri yanmıştır. Tayyaredeki pilot, İngilterenin en meşhıir ve muvaffakıyetli tecrübe pilo- tu sayılan bir gençti, Con Hindmsış İs. mindeki bu pilot dalma fabrikadan Çi - i kan en yeni, en son sistem tayyarelerin tecrübesini yapar ve bozuk bir yerleri varsa derhal görür, kazaya meydan ver» meden yere inerdi. Birçok vakalarda bu #uretle kendisinin ve başkalarının baya- tmı kurtarmıştır. Tecrübe pilotluğunda- ki tecrübesi ve mehareti onu çok takdir ettirmiştir. Con Hindmarş tecrübesini yapmak İ- çin aldığı tayyareyle bir gece uçuşu yap. mağa çıkmış ve kendisini fabrikanın ka- rargâhmda uğurlıyanlar onu beş dakika kadar yerden takip edebilmişlerdir. Pi- lot, tayyaresinin ışığını bir yıldız gibi sürükliyerek, havada daireler çizmiş, “Dünya yumrukla tethedilmez Bonapart! ,, Fakal bu sözleri boksör henüz dinlemek istemiyor.. Boksör Coe Bonapart maçını kazâ- nıp rakibini yere sererek ringten indiği zaman el üstünde taşınır, yeni bir “Napolyon Bonapart,, muzaffer (o bir kumandan gibi alkışlanır. Fakat, eve gittiği zaman kendisini karşılayanlar hiç te onun bu kahramanlığından mem- nun değildirler, Babası Mister Bonapart, onu büyü - türken, bir gün olup herkesin yüzüne gözüne yumruk savuracağını belki hiç düşünmemişti ve istemezdi de, Kendi- si bir meyva satıcısı idi. Bir atı ve bir arabası vardı, Sabahleyin meyvaları arabasına yükler ve akşama kadar ma - halle mahalle dolaşarak satardı. , hayatından memnun bir adamdı. Mes'uttu, İtserdi ki oğlu da hayatını böyle namusiyle kazansın. Şüphesiz ki Coc Bonapart da bugün hayatını na- musu ile, alın teriyle ve, kelimenin en iki mânasında bazusunun kuvveti ile kazanıyor, Fakat babası onun boksör olmasına ve vu kadar haşin bir işle uğraşmasına razı değil. Coe Bonopart aslında hiç te haşin bir delikanlı değildir. Hattâ kendisinden umulmuyacak derecede hassas bir genç. tir. Musikiyi çok sever. Boş vakitlerini musiki dinlemekle ve çalgı çalmakla Bohnaperlın babası, ağlunm pek sevmez geçirir, Musiki hakkında söylediği şu sözleri hatırlatırlar; — Musiki oldu mü, insan kendisini aslâ yalnız hissetmez, aslâ.. Ben, çalgı şalarken kendimi dalma daha neş'eli, daha mes'ut hissederim. Musiki ile uğ- raşmak âdeta şöyle demektir: “İşte bakın, ben İnsanrm.. Ben bu dünyanm bir ferdiyim. Ey, nasılsınız bakalım, Ben çalgı çalarken hiç bir şeyin O#rr kalmaz, her şey karşımda açılır vuzuh peyda eder, bana sırlarını verir, O za- man kimseden, korkmam, söyledikle - rinden de korkum yoktur, Musiki dün- yasında ne harb vardır, ne gürültü, ne de caddelerde kaza! Anlıyor musu - nuz?.,, Bunu belki herkes gibi boksörün ba- bası da anlıyor, karısı da, fakat onların anlayamadıkları bir şey varsa o da Şu dur ki, bu ince ruhlu çocuk bölstan na- sıl zevk-alıyor?, Buna bilhassa karıse çok üzülmek - tedir, Lora, ince hisli, nazil bir kadın dır. Kocasını çok sever, Fakât onun dövüşmesine, başkasını dövmesine hiç tahammül edemez, Bir çok maçlarda , kocası çarpışırken, rakibinin yumrukla- rı altında yere yuvarlandığı zaman, maçı ringin yanı başında seyreden ka- rısı derhal atlamış, kocasını kucakla - mış, âdeta onu maçı yarı birakarak a- ıp eve götürmek istemiştir, Fakat boks oynarken Cöe Bonapart, musikiden bahseden ince ruhlu deli - kanlı değildir. Şimdi o, yalnız. oyunu düşünmektedir. Bununla beraber, ka P3n: gücendirmek istemez ve onu ya: nındân uzaklaştırdıktan sonra oyuruna tekrar devam eder, Ekseriya da galip çıkar, Yalnız, ka- rısı onu akşam evde karşıladığı zaman hiç te kendisine bir muzaffer kuman - dan tezahüratı göstermez. Ona, en tatlı bir sesle nasihat vermiye çalışır. — Coc, sen bir kral olmak ve dünya- yı eline geçirmek istiyen bir adama benziyorsun. Fakat zannetme ki dün- yayı fethedecek olanlar krallardır, dik- tatörlerdir. Hayır; öyle küçük, ehem- tecrübe pilotu Bulutlar arasından düşerek diri diri yandı yükselmiş, alçalmiş, sonra tekrar yük - selerek bulutlar arasında kaybolmuş - tur. Bir dakika #onrâ, tayyaro meydanm- dakiler gökgürültüsünü andıran müthiş bir gürültü duymuşlar ve teyyarenin bir kazaya uğradığını anlamışlardır. Derhal sosin geldiği tarafa koşulmuş ve yan . makta olan tayyareyi bulmak da çok müş kül olmamıştır. Yalnız, zavallı uin kömür haline gelmiş olan vücudunu tayyare enkazı altında tefrik etmek hay- li güç olmuştur. Tayyarcnin demir sksa- mı bile, sukutun şiddeti içinde, biribiri- ne geçmiş, ortada bir yığın kül ve hurda, dan başka bir şey kalmamıştır. Yapılan tahkikata göre, tayyarenin motörü, âni bir arızayla durmuştur. Pi- lot, çok yüksekte bulund. ve son dö- rece blyük bir süratle gittiği için derhal paraşütle atlamağa muvaffak olamamış- tır, Hâdiseyi tahkik eden tayyare müto - hassıslarından biri göyle demektedir: — Bu vaziyette hiçbir tayyarcei, pa. raştitönü &çıp tayyareden aşağı atlıya - mazdr. Çünkü, tayyare büyük bir sürat- le ve baş aşağı düşliyordu, Sonra, Hind- marşın bir müddet tayyarede motörün â- anlağ. areci- Doktor karısile söeraber ringle miyetsiz görünen, mütevazi insanlar vardır ki, diğerlerini kalblerinden feth. ederler. Bizim bu gibilerinden örnek almamız lâzım... Coc Bonapart, karısının sözünü sü - İ Rasgele kyor. Fakat motörün durmasıyla yere kadar düşmesi arasında yarım dakika ka- dar bile bir vakit geçmediğine göre pilo- tun kendisini kurtarmak için geç kaldı. ğını düşünemeyiz. Zavallı arkadaşımız mütkiş bir felâkete kurban gitmiştir..., 'Tayyarenin düştüğü yerin civarında İs ki üç klübe vardır. Burada r, teyya yenin, müthiş bir fırtına #cs çıka rarak yak ğini ve ağaçların yaprak» larını, dallarmı kırarak geçtiğini hisset- mişlerdir. Kİ r gerek tayyarenin çi gürm şiddetinden, gerek ağaç. 8 Ve yere düşerken hâsıl ete tiği gürültüden, relzeleye uğramış gibi sarsılmıştır. Klübedekilerden bir adam, kazayı göy- Te anlatıyor: j “Biraz evvel bahçede yemek yemiş « tik. Sofradan kalktıktan sonra ben içeri girdim, Karımla iki çocuğum bahçede kaldılar, Karım &öofrayı kuldirıyor, ço « cuklar da karpuz kabuklarını kuzulara yediriyorlardı, “Uzak fırtına gibi gelen sesleri evve, A onlar duymuşlardı. Bana seslendiler: — Pıetma çıkıyor galiba, diye, Ben: — Haydi gelin içeri! dedim. Çünkü, (Lâtfen sayfayı çeviriniz) künetle dinler, ona teşekkür eder, saç- larını okşar. Bir gün olup onun dediği gibi yaşayacağını vaad eder. Fakat şimdiki halde bu Bees harbe veda £dememektedir.. Tasası gençlerin başına ÜNKÜ ri mızda gözüme İngiliz terzilerinini bir şikâyeti ilişti. Za. mane gençlerinin kılık kıyafete düşkün blunmamaları yüzünden terzi- liğir büyük bir kriz devresinde olduğunu, biran önce gençlerin kıyalete lâkay. diliklerile mücadeleye geçilmesi lâzimgeldiğini söylüyorlar. Onlara göre: Bugünün gençleri çok lâubakdir. Umumi yerlerde ceketsiz, şapkasız dolâşı- yorlar. Muaşeret adabına katiyyen ehemmiyet vermemektedirler, En çok yazları göze çarpan bu hareket terziliğin ölümüdür. Kışları olduğu gibi yaz. Ja da gençleri derli toplu dolaştırmanın çareleri bulunamazsa felâkettir. Sıcakla.a karşı koyabilecek bir kıyafet tesbit edilmeli ve gençleri bugünkü derbeder'iklerinden kurtarmalıdır. Radyolarla propaganda yapılmalı, ve bu Propagnı da bilhassa genç kızlara varıncaya kadar teşmil edilmeliğir., Gene gazetenin haber verdiğine göre terziler, Londra radyo şirketine mü- tacaatte bulunmuşlar fakat, şirket bunu terzilerin reklâmı mahiyetinde gör. müş olacak ki reddetmiştir. Bugün şirketin red cevabına teessüllerini bik ven İngi'iz terzilerinin elinde bir tek propaganda vasıtası kalıyor demek. tir: Genç kızlar yanında propagandada bulunmak, Doğrusu çok meraklan- dır:, Bu propagandanın mahiyeti ne olacak?? diye, Acaba, derbeder dolaşan ceketsiz bulunan, ayağında sinek kesti pantalonu ve ona uygun kalıptan çık. ış ceketi bulunmıyan gençlerle münasebet tesis etmeyin, orlarla görüşme- yin! gibi mi? Tasası gençlerin başınal,, R