Rh ei di vE AE SEAS BELEN M5 EYLUL. 1538 130 sene evvel Yazı makinesi bir aşk Sen, İazabilmesini temin için nn güzel bir yaz emr delikanlı Italyada Piza şehri ka Viyareciyo plâjında dolaşıyor hain ğu altında bir kitap, elinde bir â cm olan bu adam arada Sira- Baya hatırma gelenbir fikri Tie n korkuyormuş gibi notlar alı- Bra Yoluna devam ediyordu. 130 sene evvel «a nie Onuzuna dokunan bir el de. | <p | düşüncesinden uyandırdı: ŞE lâ Yalnız başına ne yapıyorsun Ne kadar da dalgınsın, ç En im, Üçünü de işitmedin! Kö, vap vermedi. b #mindeki bu adam arkadaşı olan Oya satip garip baktı ve sor — D, .— Müpez “össunu söyle, bana, yoksa Aşık Yi üaydi benden gizleme. Gün- : Yüz defa Floransalı ailenin © önünden geçtiğini her iyor, 4 a g İSE, V ve sâatlerde Graçya Fontanı Ti Oturuyor. Uzaktan onun gülü- iş ediyorum. Bu, kız benj çıldırtı Mir sırcmın meydana çıktığını a Floransalı kız çok tuhaf Üç yalnız gezmiyor, bütün ge- >a ile yapıyor. Ve yanında İN e anlamıştır. o Acaba oda beni . a im. Böyle tanımadığın bir kız (e tütüsmak akıllıca bir iş değil « Evvelâ onun hakkında malt Me çirine örtahalli bir ailenin çocuğu. B henüz çök meşhur olmamış” e he, arkadaşlarının ağzında dolaşı- akan macerasından doğdu © bir şair, anadan doğma kör sevgilisinin yazı bu makineyi icat etmişti yapmak istiyordu. Ne yapsın? Onun ke- derini avutacak bir iş bulmak lâzım. De. Hikanlı bu sırada odanın bir köşesinle ig“ lemiyen bir saat gördü. Derhal beyninde bir şimşek çaktı. Graçyaya yazı yazmak için bir imkân verecek çareyi bulmuştur. Sabaha kadar çalıştı. Saat kadranı ü- zerinde rakamlar yerine kabarık bir al- fabe yazdı. Her harfin ucunda bir zen- berek vardı. Bu zenbereğin öbür ucun. da da gene ayni harf rabtedilmişti. Zen bereğin öteki ucuna bir kâğrt geçiriliyor, harflere bir taarftan basrlırken kâğıt çe- kiliyor ve satırlar yazılıyordu. Birkaç hafta sonra Peli 10, Graçya neyi kullanmağı öğrendi. Graçya bu ilk yazı makinesini ölünce, ye kadar kullandı ve ölürken Pellegrino" nun oğluna hediye etti. Bu aile, makine" yi mukaddes bir hatıra gibi saklamakta- dır. Dudaklarınızın Güzelliğini ve cazibesini arttırmak için JOLI FAM rujlarını kullanınız 1 düşündü. Arkadaşına hak | i kızın kim olduğunu sorup | a başladı. Fakat çok bir şey | İ. Şehirde bu Floransalı aileyi tântyan kimse yok gibiydi. iyi sabah şair,Graçya için bir | yi ladı Sabahleyin köşkün kapı | i.. Çıkan hizmetçi okadına he kiçi mektubu hizmetçi kıza uzat. İtnrma verilmesini rica etti, m Be gibi delikanlıya baktı ve: zahmet, yavrum, dedi. Size cevap vermiyecektir. im diye mi? y değil.. Fontani ailesi geri fi- sy değildir. Onlar kızlarının sa- Seyden üstün tutarlar. Fakat #öylesenize canım niçin?.. Kayn cevap vermedi. Koşar | hayır olmayınca uşağın | Makara edildi.. Uşak, bah- linde, delikanlının mektup- | esli Şiirlerini kıza vermeği va. | Mektupların hepsi cevapsız kal- vlan, bıkmadı, usanmadı. Müte- Ne YERİ. Nihayet bir gün bir erkek miş bir mektup aldı. Bu eyy sine bahçedeki paviyonda vor Bitti, kızgın, yarı meraklı ta bir taş sıraya oturmuş va E ilerlerken kızın hareketsiz yi) Griz ÖZE şöyle başladı: b uz ya, hizmetçinin size, om cevap « veremiyeceğtimi a hakkı varmış değil mi? t Ben uzaktan çok derin gö- Ni smei hakikati anlamış. e rar Graçya kör! dedi ? in Mi bayaa doğma körüm. Ka- ta, hiçbir şeyi bilmem. Gün- ekiş Dasıl görmiyorsam aşkı da agi i Sa , >* kadar konuştular ve sonra t Gk mena bir halde evine dön- k ydi, Sevgilisi için bir şey Son moda renkleri var, Sıhhidir ve Dudakları bozmaz İLAM İZAK KAZ LAME wadar, konforlu, ücüz, BUSUZ) hastahane Şişli cerrahi kliniği sahibi ve operatörü CAFER | sınıf Mezun operatör TA V Y A R Umumi, cerrahi, dimağ, Sinir ve es etik (gençleştirme) cerrahisi ve ka. dm, doğum mütehassıs. Ameliyathane masrafi alınmaz. Dok tor hastalarına yüzde 30 tenzilât, Şişli meydanı No. 201, Telef:35.: Birinci Paristen iyor ve Sevdiği kıza ilk yazı | HABER — Akşaiı vos İnanılmayacak bir vak'a Sehremininde oynanan bir lohusa komedyası! Karısının muhakkak çocuk doğurmasını isteyen bir adam nasıl kandırılmak Istenmiş ve Iş nasıl fiyasko vermiş ? Lohusa evinde şerbetler kaynatılmış, eğlentiler tertip olunmuş... En uzak hısımlardan hediyeler, tebrikler yağmış... Fakat... iki gün evvel birdenbire polis kapıya dayanınca... Bir romancıya mevzu olacak kadar en- teresan hir vaka... Öyle bir vaka ki, onu zevkle okutabilmek için hiç de bir To- mancının kuvvetli muhayyilesine muhtaç değiliz. Vakanın kahramanlarından, ve- kayla yakından uzaktan alâkadar kim-| selerden dinlediklerimizi; hâdisenin ©6- reyan ettiği iğri büğrü İstanbul sokağı- nı, birkaç keskin görüşle anlatacağız... Hidizeye İçtimai bir gözle bakmak da mümkündür... Bu basit “trajedi, nin baş artisti vaziyetinde bulunan kadını ma- i Amerikada bisiklet zur görmemiz İhtimali de vardır... Ne olursa olsun... Biz, vakaya geçiyo- ruz. Önce, yeri tarif edelim: Şehromi - ninde tramvaydan İniniz. (o Şehremini Halkovinin tam karşısındaki yolun niha- yeti, sizi Karabaş mahallesine çıkarır... Eğer yürüyorsanız, gözlerinizi dört açmağa, ayağınızı dikkatle basmağa mec- bursunuz. Her an, bozuk kaldırımlarn bâin bir çelmesiyle yüzükoyun yere ka- panmak, toza, yahut çamura bulanmak tehlikesine maruzsunuz... “Çamur mu?,, diye şaşıyor ve gülüyorsunuz hı fik bakışta haklı gibi görünüyorsunuz: göl- gede 37 dereceye çıkan bir sıcaktan son- râ çamur mu kalır? Fakat... hatırlatalım ki, Şehreminindesiniz.. Ve, çarpuk çur- puk evlerinin bütün çirkefini sokağa bo- şaltlığı Karabaş mahallesinde yürüyor- sunuz... “Eğor yürüyorsanız...., dedik ama, baş- ka türlü düşünmeğe imkân vok ki o bozuk kaldırımları aşacak bir babayeğit, | yahat bir mirasyedi şoför gösterebilir İ misiniz? : Sağa sapmız... Sola kıvrılınız.. Sırt sırta istiflenmiş teneke dam evcikler.. Yalınayak, baş ağık dolaşan çocuklar... takunyalı kizlar... İşte “Tiryaki,, sokağı... İşte 12 numa- ralı ev..Seyyar iyi sucu “H...,, nın evi, Bu muhitte iki katlı olan tek ev, odur.. Basık kapısının eşiğinde koskocaman ve paslı bir at nalı çivilidir. Öyle bir at nalı ki, kökleşmiş bâtıl bir inanışın hilâ- fma olarak, bü basit ve küçük aileye w- Kur değil, uğursuzluk getirmiştir... ». Bu salı sabahı yataklarından kalkan bütün bir semt halkı, inanılmıyacak bir haberle dona kalıyor: iyi sucu “H..., nm karısı “N...., 22 seneden sonrsnur to pu gibi bir erkek çocuk dünyaya getir- miştir, Ve, bu ilk sinyalle, dedikodu zembere- ği bir anda boşanıyor: “H...., 48 yaşında bir sdamdır.. Bayan “N.." da aşağı yukarı ayni yaşta, İşin tu- hafı şurada ki, bayanım kısırlığı “tevatü- ren şayidir!,.. Lohusa evinde bümmeli vardır. Odaların en büyüğüne geniş bir karyo- la kurulmuş, atlas yorganlarla, yastık- bir faeliyet â larla süslenmiştir... Bayan “'N...., kuca- ğında çocuğuyla, başında al kordelâsi İ- le, bir köşede oturmakta ve konukomşu- nun tebriklerini hafif bir gülümsemeyle karşılamaktadır. Bütlin bir semt halkının şüphe ve hay- retle işba haline gelmiş Iv aları, artık bir tek muammanın düğümünü çözmekle meşguldür : Bu İşte bir pire yeniği var... Ver ama, nasıl meydana çıkarmalı?.. Ocağa vurulan şerbet tencereleri dur- madan fıkırdıyor... Kordelâlarla süslü ci- eili bicili surahiler, en uzak bildiklere bi. le lohusa şerbeti yetiştiriyor... 12 numa- ralı evden, geceyarılarına kadar wd, gramofon, şarkı, gezel sesleri yükseli- Yor Aile, yeni bir uzva kavuşmaktan doğan sevincini eğlentilerle izharda haklıdır... Derken efendim, en uzak hisımlsr - dan, tebriklere terdifen hediyeler #ökün etmeğe başlıyor... Lohusa evi, artık mevlüda hazırlanmaktadır. Adınm evvelinde, müseccel bir soy a- dı gibi “üfürükçü,, likabmı taşıyan ba- yan Hatice, kapı kap: dolaşıyor ve do- ğumda ard ebeliği yaptığını, yavrunun sevimliliğini, gürbüzlüğünü anlata anla- ta bitiremiyor... Ve, lohusa evinin en civciyli bir akşa- mında kapı acı acı vuruluyor... Gelen, bir polis memurudur. — Çocuğu almağa geldim!.. Küçüğü veriniz... Minhallede 12 numaralı övi arıyan po- Nis memuru, zaten işkilli bulunan pek çok meraklıyı peşinde sürüklemiş, Tir. yaki sokağına getirmiştir, Bunların ara- sında, ev entarisinin Üzerine pelerinini çenelerinden düğümlemiş kadınlar, ye » menili ihtiyarlar, takunyalı kızlar vardır, Memurun sözlerini işitir işitmez, bu ka- Isbalıktan bir hayret çığlığı kopuyor.. Dünyaya geleli daha birkaç günü geç- miyen küçük “Tayyar” m yakasma po- Jisin el atmasını hangi hâdise icab et- trmiştir? bu hör şeyden bihaber "sub. yan", öteki dünyadan nasıl bir suçla müttehem olarak gelmiştir? Pek az sonra her gey anlagılıyor: ba- yan nin doğumu, karısmdan be- hemehal bir çocuk istiyen bay karşı mahirane oynanmış bir komody dır, Doğuran, kırk beşlik "N.... değil, Altındiş Sabahat isminde bir genç kızdır. Küçük Tayyar, Ufürükçü Hatice hanımın delâletiyle ve anası kandırılmak sureti. Je Haseki hastanesinden almmış, Şehire. mininin Tiryaki sokağına getirilmiştir. Altındiş Sababat, çocuğuna kavuşuyor. Lohusa hanım, saçlarındaki kırmızı kor- delâ renginde bir yüzle, süklüm püklüm karyolasından iniyor... Lohusa döşeği sessiz #adasiz toplanı- yor ve polis tahkikat açıyor., VE Posta vapuru mu? Insan zekâsı Bu öntörüsun hâdiseyi meydana çıka. ran ve bayan “N.... nin foyasını yüzüne vuran kimdir?... Onu uzakta ve yaban- cıların arasında aramanın manası yok... Bu, ayni mahallenin bir başka sokağında otüran Kerimin karısıdır. Kerim, bayan “N...., nin ağabayeldir... Bu, uzun boylu, ellilik, üstü başı eski, bitik halli bir a- dam... Bize şunları anlatıyor: — Kiz kardeşim, bundan yirmi iki se- ne evve, “H...., ile evlendi. "7 meliyattan sonra kısır kalmışi “H.., dan başka hepimiz biliyorduk... Kocası, muhakkak çocuk istiyordu. Ni. bayet dokuz ay evvel, “N...” bir gebelik. tir tutturdu... Kocasından uzak kalmalar, aş ermeler.. filân... “H..” gebelik nedir bilmez.. Külhanlık bilmez... Hemşire nü- hif zeif bir kadın... Gebe olup olmadığını anlamak çok mümkün, O, bunun da kola- ymı bulmuş... Nereden tedarik ettiyse, bir hap ele geçirmiş.. Öyle bir hap ki, yutunca karnı üd dağı gibi üfürüyor!... Hulâsa bir sabah bir de baktık ki, ba- yan hemşirenin kucağında nur topu gibi bir oğlan... A, a... Üstümüze iyilik sağ- lik... Refika cariyeniz çarşafı sırtına ge- girince haydi sokağa... Aradı, taradı; sordu, soruşturdu ve öğrendi... Bakmız Bakmız nasil... Bayan “N...” kısır olduğuna göre, çocu- Bun bir yerden alımdığı muhakkak,.. Ne- reden almabilir? İlk hatıra gelen isim “Darülâcoze,, “dir... Bayan “görümee, Şiş- Hye seğirtiyor... Müessese, her istİyene sellemehüsselim çocuk veren bir yer değildir... Oradan çocuk slmak, usule, merasime tâbi bir iştir.. Bayan “N.., buraya başvurmuş, fakat formalitedeki müşkülât karşısında başka bir hal sureti aramıştır... Görümce, çocuğun buradan alınmadı- ğını iyice tesbit eder etmez, Haseki ka- dın hastanesinin yolunu tutuyor... Haki- katen aldanmamıştır... Bir tesadüf, genç bri kızı karşısma çıkarıyor. Bu, minimini “Tayyar” ın asil anas!, Altmdiş Sabahs- tin tâ kendisidir... Genç kız, ihtiyar kadma derdini dök- mekte gecikmiyor: fakir ve kimsesizler- miş... Doğurmak Üzere yattığı hastanede Hatice isminde bir kadınlâ tanışmış. | Hatice, doğuracağı çocuğuna birkaç lira mukabilide bakmayı teklif etmiş... An- laşmışlar... Küçük doğar doğmaz, sarılıp sarmalanmız... Hatice, genç kiza bir do adres vermiş: Fatihte Akarenda 8 nu- marada, Sabahat, Fatihte beyhude yere aran- mış, taranmış... Adres uydurmadır. Ço- cuk, Fatih değil, Şehreminine götürül- müş ve bayan “N...” nin lohusa yatağı- İ na yerleştirilmiştir! Bayan görümce; Dar” Devam 10 uncuda ve modası G EÇENLERDE m sütunlerdn Fransada bisiklet bolluğundan bahsetmiştim. Son haftaların A- merikan guzeteleri bisikletlerin Amerikada dâ çoğaldı- ğmı haber vererek molörler diyarında insan kuvvetile yürüyen bisikletin bu kadar taammüm edişine gaşiyor- lar. Amerikada bisikleti çoğaltan sebebler tamamen iktısadidir. Amerikadan benzin fiatları yıldan yıla yükte- Tiyor, otomobli fiatları da bir İki sene evvelki ucuzluğu nu muhafaza edemedi. Birkaç sene evvel kelepir otomo- biller satılırken bunları smele adet& kapışırdı. Bugün A- merikada işine otomobille giden amelenin sayısı çok ek- silmiştir. Amerikan amelesi işinden daima uzakta oturur. Artk iş başma otomobille gidemeyinse daha ucuz ve da- ha pratik bir nakil vasıtası aradı ve bisikleti buldu. O- bostan mı? İR senedenberi İngilterenin Mançester llmanm- da bir İspanyol vapuru bekleyip duruyor. İngiliz mahkemesi bu geminin milliyetçilere mi, yoksa hükü- metçilere ml ait olduğuna karar verecek. Geminin tayfaları boş durmaktan hoşlanmıyan in- sanlardır, Vakit geçsin diye geminin güvertesine top- rak taşımışlar ve gemiyi bostan haline koymuşlardır. Şimdi geminin güvertesinde patates, hıyar, soğan, sala talık ekiliyor. Kaptan bu garib bahçeyi görmeğe gelenlere eğer İngiliz mahkemesinln kararı daha gecikecek olursa ge- misine İzüm ve zeytin ağacı dikeceğini söylüyormuş, nun için Amerikada satılan bisikletlerin sayımı 1992 de 200,000 den ibaretken, 1937 de hemen hemen yedi mis. Mini, yani bir milyon üç yüz bini buldu. saçlar... OKTOR. Şultz isminde bir Amerikalı, insanlar ve maymunlar Üzerinde yaptığı birçok müşahedeler- den sonra zekânın kafatası üzerinde bulunan kılların sa- yısıyla alâkadar olduğu neticesine varmıştır. Bu dokte, run yaptığı tetkiklere göre mayınunların en ahmak cinsi olan Aktüslerin kafatasınm bir santimetre murabba: Üzerinde 4083 kıl, cn zekisi olan Jibonlarda 2030 bal, insan kafatasınm bir santimetre murabbammda 312 kıl vardır, Doktor bu surotle yapılan İstatistiklere dayana- rak zeküinm saç sayısıyla maküsen miltenasib olduğunu iddia ediyor, Amerikalı bu doktorun keşfi doğruysa çıplak kafa- lar çok sevinecekler, fakat bütün beyaz irk mensupları üzüleceklerdir. Çünkü beyazların kafatasmda bulunan 312 kıla mukabil zencilerde 207 vs Çinlilerde 128 kıl vardır,