ALI Haber'in tarihi Romanı: Yazan: Ikimim Refik Efendi neye uğradığını şaşı- rarak fırladı; Cevrinin ağzını kapadı Ayak seslerini dinlediler. Uzaklaşmca Cevri hançerini kemali dikkatle koynuna koydu. Pek açılmış saçılmıştı. Kalktı ve çarşafmı tamamen çıkarıp, toplandı. Saçlarımı hotozindı. Elbiselerini düzeltti, çoraplarını çekti, Bu hareketleri gözle. riyle takip eden reis efendi puslayı şa- şırmıştı. Sakalmı sıvazlıyor, enfiyesine el atıyor, sanki bir şey aklına gelmiş gi- bi elini bol cübbesinin iç cebine daldırı- yor, masa gözlerini çökiyor volkasıl ne halt ettiğini bilmez halde kalbina erva düşmüş gibi yerinde duramıyordu. Neu, zübillâh harama el uzatmak, hattâ kadın yüzüne bakmaktan hazer eden Refik e- fendi bu hal karşısında taze bir oğlan gibi alevlendi. Yanakları pembe pembe oldu. Cevri, yakaladığı fareyle oynıyan kar- mi tok bir kedi gibi sebebsiz eğiliyor, kalkıyor; sigarasmın külünü silker gibi yapıp kollarını tâ göğsü görününceye ka- dar kaldırıyor ve öldürüyordu reis efen. diyi... Refik öfendi, birkaç dakika önce azı bir şerir gibi bıçağa davranan ve ilk gö- rünüşte yüksek bir saraylı edasiyle 2s- rif bir İstanbul kadını olduğunu düşün- düren ve bu defa da aşifte ruhuyla sle- Mesib ve fakat herhalde çok lezzetli bir hal alan bu kadınm üç bembeşka haleti karşısında tükürüğünü yutamaz olmuş - tu, Cevri dedi ki: — Kardeşimiz makammdasınız. Efen- dimiz kadar bizim de size itimadımız var- dir. Bu hal ve keşmekeş karşısında sk- nacak tek bir tedbir vardır sanırım reis efendi? — Nasıl tedbir efendim? -— Selimin iadeli cülüsu için Mustafa kuvvetli bir mânldir, — Evet. “ Bu manlin işalesi gerektir. — Evat, ama, nas'i tedbir edelim? — Hal' kifayet etmez efendi hazret. leri, Sultan Mustafa devlet işlerini ima- rete çevirmiştir. Bir takım ne idüğü be- lirsizlerin yeddi kabzında ve tasar, | türlü düşündüklerinin istifsarını istedi ve rufunda kalan bu işlere ehillerinin geçi rilmesi ve bü suretle saltanat ve dovle- tin mütega'libe elinden tahlisi lâşımge, lir, Halbuki böylelerini, Mustafa bulun. dukça, top yıkmaz. Bunlar da elbet Se. Mesin iclâsma mâni olmak için her işe bag vururlar. Eğer güvenecekleri dal kesilirse her şey yoluna girer, Refik Efendi kulak kesilmişti, Bu mü, kâlemenin altımdan bir şey çıkacaktı, ama, Allah vere de kimse duymsyaydı. Sordu: EA NE DUŞ EDER GN Arman, mektebe gittiğinin ilk üç senesinde, sihni almıyor, ka. ws Güvendikleri padişahtır! sw Evet ve kesilmesi gerek olan odur, | Refik Efendi neyo uğradığını şaşır mıştı. Fırlayıp Cevrinin ağımı kapadı: — Aman hatun! Duyariarsa sonra ha. İlimiz nice olur? Siz varın İstirahat bu, yurun. Biz hâdisattan günü gününe ha” ber veririz. Fazlaca burada kalmanız güftügü ze- mini olur. Cevri, bu noktal nazarı doğru gör. müştü, Zaten efendiden ne başka öğrene- ceği vardı, no de ona söyliyeceği kalmış. t. Nezirin de faaliyetini öğrenmiş bulunu. yordu. Selime vereceği epeyce malümat edinmişti, Relsi de mühim hâdiselere mümkün olduğu kadar ısmdırmıştı. Kalktı, hasırlandı. — Efendi, dedi, Tayyarn azli husu. suna gayret bekleriz. — Ne çare bulalım ki efendim? Cevri güldü: —eyhislim Ataullah Efendi ile iyi geçinemezler. Onunla arasmı açmağı da mı bilmezsiniz? Sordarı ekreme: “Tay, yar Paşa, bir ay kaymakamlıkta kalırsa sadarete geleceğinde iştibah yoktur. He- men İstanbuldan def'i çaresine bakılma- İıdır (*).,, diyu bir haber ilettirin ve bu. ns Şeyhislimi vasıta kılarsanız olur bi- ter, Sarayda beni görmek İstediğiniz za. man (Cevri) diye değil (kalfa) öiye a, ratırsmız.,, Refik Efendiye ancak şimdi dank de- miş bulunuyordu. Tevekkeli değil bu ka- dın fevkalâde bir mahlüktu! Meğer is, mİ destanlara, binbir gece masallarma giren Cevri kalfaymış bu! Cevri selâm verip çıktı, Refik Efendi, biribiri arkasma üç kah- Hemen oturup cemiyeti hafiye erkâ- nindan Behiç, Galip ve Tahsin Efendile, re keyfiyeti yazdı ve nasi bir tedbir a- İnmak lizımgeldiğini sordu. Nezirin takibini tekrar bildirdi, serdar ile ocaklunun, kethüdayı sadriâlinin ne bilhassa Alomdarı bir an evvel İstanbula tahrikleri Jâzmmgeldiğini yazdı. Fakat aklından bir nokta çıkmıyordu, Bu kadm, hazırladığı hud'a ile zenci Ne, zirin başma bir felâket getirecekti, Fil hakika Nezir serdar pesinde, ocaklu ka, pismda, kethüdn yanında Yaltaklanan, siyahi bir çomar köpeği gibi sürünüp duran, kendilerinin vehele geycelerinin bellibaşir düşmanı olan bir herifti, Ama, Nezir ancak bir #letten ibaret bulunu yordu, Eğer bu idamı edilse, gizli cemiyet İ devlet işlerinin ne olup bittiğini öğrene, mezdi. Zira Nezirin sırdaşı cariye Gül naz Rusçuk Ayanmın bir casusu sayıla, bilirdi. Eğer Nezir ortadan kalkarsa belki ve belki değil muhakkak ki ipin ucu cemi» yeti hafiye elinden çıkıverecekti, Bu cihetleri Cevri bilmiyebilirdi. Ve bunun için de Nezirin ölümünden selâ, met arayabilirdi. Halbuki iş böyle olma. dığı için Refik Efendi buna mâni olmak vazifesi karşısında bulunuyordu. Kaç gündür yağan kar durmuş, yalnız fakir fukaranm değil orta hallilerin da | hali yaman olmuştu. Her şeyin fiyatı a- teş bohasına çikmistir. Yakacak odun, kö. mür bulmak çok mühim bir dert haline golmişti, Bir taraftan bu hal Sultan Selim taraf- tarlarının ökmeğine yağ sürmüştü, Halk, mahlâü' Selim zamanmdaki rahat- lığı arayarak Mustafa taraftarları sley. hine güftüzüya başlamışlardı. Refik Efendi kavuğunu önüne koymuş derin bir düşünceye dalmıştı. Filhakika Mustafanm vücudunu orta. dan kaldırmak en oslem yol idi. Fakat, onlar Mustafayı İdam, Mustafa taraftar ları da Selim ile Mahmudu katlediverir. Jerse taht bomboş kalır ve devlet payf- mal olurdu. (Devamı var) (*) Tarihi Cevdet ikinel cilt, sayfa 235 ve ve Adeti olmadığı, usulden bulunma. dığı halde makammada iki de nergüe iç. tiği halde bir türlü kendini toparlaya- mamiştr, mi Demek yıkslacak e» bu değildi, Tevekkeli değil adamcağız sabahton, beri bana bağırıp duruyor? Yazan: R. Rober Düma Erna fısıldadı: — Yukarı gelsin, bekliyorum. Saat sekizi yirmi geçiyor. Dorote on dakika erken gelmişti. — Beklediğim terzi kız gelmiş, Beş dakikalık bir iş... Sizi görmemeleri lâ. zım. Ben yandaki salona geçiyorum. Siz burada bekleyiniz baron. — Peki, Fakat kapıyı aralık bırakınız. Karanlıkta kalarak #izi buradan görebi. leyim. — Peki, Fon Strsmmer elektriği söndürdüğü sırada kapı vuruldu. Erpa açtı, Dorote içeri girdi. Fon Strammere arkası dönük olan Er. na elini dudaklarıns götürerek Doroteye işaret otti: — Sus! Genç kadıym konuşmaması lâzımdı. Hele almanca konuşması baronun derhal şüphesini davet edecekti. Camus kadm: — Bonjur matmazel, Dedi. Terzlden prova için geliyorsunuz doğül mi? Göğsü hizasmda kaldırdığı baş parma» ğiyla arka tarafı işaret ederek içerde birisinin bulunduğunu anlatıyordu. Ya , vaşça fısıldadı: — Sage (1) evot madam! Dorote ancak bir iki kelime fransiz. cs biliyordu. Şaşırdı, afalladı, Erna onu gözleriyle teşci ederek fransızca söyli- yeceği iki kelimeyi tekrarladı: — Evet madam, Dorote papağan gibi söyledi: — Evet madam. Erna boyuna söylüyordu: — Şurası düzeltmek lizım matma - xel. Acelem yok, rahat rahat prova ya- pabilirsiniz. İğne ister misiniz? 'Tokrar fısıldadı: — Sağe kayır madam, — Hayir madam. J Dorote terzi kız: rolünde Ernanın göğ- süne iğilmiş, robunu prova edermiş gi, bi yapıyordu. Ema almanca olarak fr sıldadı: — Beni dinle ve bir şey belli etme, hislerine hökim ol. Benua ölüm tehli - kesinde... Yan odada Berlinden gelen bir adam beni kontrol ediyor. Yüksek sesle fransızca konuştu: — Hayır, hayır. Daha yukardan, O « muza doğru olsun, Fısılda, — Sage: peki madam. : — Peki madam. Almanca talimat vermeğe devam et- ti: — Yüzbaşıya haber vermemize imkân yok, Fransız askeri Istlhbaratma çabuk haber ver, Benuayı bu akşam öldürecek» lerini söyle... Birden: v 1 —39— Çevire YAZAN:O! NORE' 'D'O: (BAL rini severse? ya sevdiği adam onu sevmezse? K35 KurtlarboğaZ! — Ay! diye haykırdı. mevkiinde Benuayı öldürecek il ir neyi koluma, omuzuma batırğ tamamladı: — Bir saat sonra 7 sunar 47 inci kilometresinde, ve yaza mevkii civarmda bir otomobil Xe ek dürmeğ? bi göstererek Benuayı Öl! büs edecekler, İki otomobil. we PA des, diğeri Bugatti olmak mobil bu işte kulanıcı. Kar vağida yandaki sokakts dl pres” maraların: al ve dediğim SÖ askeri istihrabatma bildir. ASM” git ve cesaretini kaybelme Sage: Allahammarindık üzeri ar Ni * — Allahamrarladık esdi” Dorote gitti ve Erns fon # yanma döndü, — Canımız sıkılmadı 8 pok uzun sürmedi, — Şimdi artık sşağıy& Vakit geliyor, Hazıramız değil baron" a inelis gi? X Eran tuvalet odasma geçip “© giyindi. — Hâyal gidelim. XXL Benua © gün belki on defs lefon etmeğe davrandı ve N da vazgeçti. Beklemek dahs w er * e p O akşam zaten bulı casus kadınm yüzüne fırlstaci$" e bal aldığımı gözleriyle görece” çak kadm ah! Şimdi noele acele Gran Zİ çümleyi tekrar etmekle Ema onu kapıcı mevkii öl Fakat londa beklemekteydi, de güzel! Benua içeri de bekliyen uzun boylu bİ ketmedi. Yüzbaşı Emay di. Salon kalabalıktı, Binmek”. Mi rol yapması, Ernays Er giderkon zihnlide hep Errt?* * yi” i söy sonraya tehir etmesi Jâzrmd” eğilerek Ernanm elini öptü kayım deme... Arkandaki dam Alman askeri istihbarat dan birinci mülâzim Fon Eerlinden seni öldürmek ü28" arabös Fakat aman bir şey belli etm di bizi gözetliyor, Gel gayet noş'eli ve bana çil rün. Allahaşkma Benuvs, le, dediklerimi yap. (1) Almanca “söyler fas işlemiyor gibiydi; meraka başlamıştım; fakat birden açılıver. di, Çocuklar, kendilerini çalışmağa alıştırmak, zekâlarını incelt- mek, ruhlarma cemiyetlerin esası olan itaatı aşılamak istiyen o ha. zırlayıcı, ilk yılların gayesini pek anlamazlar; Arman nihayet an- lamış olacak ki hemen değişti Kardeşçiğim, geçen gün onun, Sor- bon'da herkesler içinde yapılan umumi müsabakada mükâfat aldı- ğını görünce, adetâ sarhoş edici bir sevinç duydum. Senin vaftiz oğlun kitabet mükâfatını eldr. IV üncü Hanri kolejinin mükâfat tevziinde de iki tane birincilik mükâfatı aldı: biri bazımdan, biri de İâtinceden. Orun adını okurlarken sapsarı oldum, az kaldr: “Ben onun annesiyim ?,, diye bağıracaktım. Nais elimi, aortırcasma 81. kıyordu; ama öyle bir zamanda insan acı duyuyor mu? Ah! Luiz. ciğim, sevmek, sevilmek fırsatlarını kaybetmişim, ne çıkar? bun- lar da aşk kadar tatlı değil mi? Ağabeysinin mükâfatlar alıp alkışlandığını görünce küçük Re. me'ye de bir heves geldi, o da kolöje gitmek İstiyor. Bazan bu üç gocuk &vde bağrışıyor, koşup oynuyor, İnsanm beynini patlatacak bir gürültü ediyorlar. Buna nası! dayanıyorum bilmem; hem ben daima onların yanındayım; çocuklarıma bakmak işini kimseye, Meri'ye bile birakmadım. Fakat annelik sanatı İnsana ne büyük sevlaçler veriyor! çocuklarımdan birinin, birdenbire içi kabarıp o- yununu birakarak bana #arılıvermesi yok mu? buna doyum olmu. yor. Hem onları daha İyi tetkik edebiliyorum. Annenin vasifele- rinden biri de çocuklarının kabiliyetlerini, huylarını, istidatlarını daha küçük yaştayken anlamaktır; bu, başka kimsenin, hiçbir ter- biyocinin elinden gelmez. Anneleri tarafmdan büyütülen çocuklar yolu, yordamı daha iyi biliyor, daha terbiyeli, daha nazik oluyor- Yar, bunlar tahil inceliğin yerini tutabilir ama tabi! incelik, inson- arm annelerinden öğrendiklerinin yerini tutamaz. Salonlarda gör. düğüm erkeklerde bu farklar artık gözüme çarpıyor; bir delikan- hareketlerinden, izi eş N m ana terbiyesinin izlerini snlı- Çeviren : Nurullah ATAÇ gg yorum. Bir İnsan çocuklarını, böyle bir üstünlükten bile bile na- sil mahrum eder? görüyorsun ki vaezifelerimi yapmış olmam bana hazineler açıyor, türlü hazlar veriyor. Enlaim ki Arman en İyi bir memur, en namuslu bir idareci, en viedanlı bir mebus olacak. Rene de dünyanm en gözü yılmaz, sergüzeşte atılmaktan çekinmez, bem de en kurnaz gemicisi,, O yuaramazda demir gibi bir irade kuvvet! var; her istediğini beceri- yor; maksadına varmak için bin çareye başvuruyor, hiçbiri kâr et- mezse bin birincisini de iöad edebiliyor. Arman'ım işlerin sebebini, hikmetini anlamsğa çalışıp sükünla razi olsa bile Rene kıyameti koparıyor, çabalıyor, boyuna müzakerelere girişip öteye, beriye başvuruyor, nihayet bir delik buluyor; oradan çaktsmın ucunu ge- girebildi mi, kâfi, artık arabası da geçti demektir. Nais'i sorarsan o kadar bana benziyor ki etini etimden aymd edemiyorum. Benim cici, canım kızım! ont kendi elimle süslüyorum, zarif, şik olmasmı istiyorum; saçlarımı, köküllerini öpe koklıya, aşk düşüncelerimle tarayıp örüyorum: onu sncak sevdiği ve kendisini sevceek bir erkeğe vereceğim. Fakat yüzüne pudra sürmesini seyreder, saçları arasına nar çiçeği kordelâ geçirir, ufacık ayek- larmı giydirirken aklıma beni çıldırlacek şeyler geliyor, Kızları- mizin gönlü sank! bizim elimizde mi? ya kendine lâyık olmıyan bi- karken gözlerim yaşardı. Güzel hir mahlüku, bir koncu çibi göğsüminde yetiştirip büyüttüğümüz Dİ bir el oğlunu verivermek... yani bile bile en ğlamak!... Senin bana iki yıldır mektup Yi “bahtiyarım!,, demek için bir mektup yazmaman gibi bir ana için kızımı kocaya vermenin n8 müthis cağını işte o öğretli, Allahaısmarladık! artık yetıs! kerymetli yok (Deve çiçeğin e 0 git bir sapi zayi N el t g* e” | “ * A geri Xa mektup yazdığımı ben de bilmiyorum, muhabbetim Ah! benim Lulz'eiğim, bana bir cevab ver, ui Madam Gaston'dan Madam dö Elart en içi? İki senelik bir süküt merakını uyaadırm!ş, bas yazmadığım soruyorsun; ama, benim güzel Reyo'ri. atabilmek için ne cümle, ne kelime, ne de dil vard” sandete tahammül etmek kuvvetini gösteriyor, Bahtiyar olmak için en küçük bir gayret göste yok: her hususta anlaşıyoruz, Uç yıl içinde Pu işte edecek hiçbir şey olmadı, hislerimizin ifadesind€ © rik görülmedi, en küçük isteklerimizde bile en lirmedi.. Hasılı, kardeşçiğim, bu bin gün içindö kendisine mahsus meyvasını vermeden geçmeğl, > Hayatımızın biçbir e vizi muttürid bir bal almıyacağından eminiz; fakat at kadar velöt, onun gibi bin bir çehre arzeden taşımıyan bir an olmadı. irlerini ihtiva edecek kadar geniş olacak mı” ket'iyyen aldanmamışız! biribirimizden, ilk çok hoşlanıyor ve her an, biribirimizi sevmek İSİ9 Tuyoruz. Her akşam, yemekten sonra bahçoğf gün Paris'e gitmeği düşünüyoruz; fakat bizim memlz, “İsviçroye bir gitsek,, der gibi oluyor. GESİ « my gesi gün pe me yag yir vi ah onğl küçük "zeytin aş i iLE N ge eya “paris'© NN hi DAN z EL NE NX 28 ola a | e gi F: K ©