Si “23 TEMMUZ — 1938 İnler'den Tarihe | Kaplıca | ee bağlı bahçeli bir evde mi- | Sita, öşücük mermer şadırvanın Kğ liğe ve sardunya saksıla- Me Bahçe taş döşeli... Oda- Misa #teleri yer ile bir... o Hattâ kr öğ Pencereden çıkmak daha ko- teş Mi etrafa çepçevre yer şik İ iye Miş... Üzerinde temiz, beyaz “pay or kafesli örtüler., Ayni bez a N K Bu evde mektep ar- Kanak > ihtiyar anası ve on beş yaş küçük kardeşi oturur, Arka- ocağının yalnız yapısını Binay esini dayamasını da boz- Sin bey Arkadaşımın devrinde bu o- Hb, ç Pol kitap, elektrik ve terbiyo- Bige Yo girmiştir, Küçük sevgili NA #elince, şadırvanda yeşil baş- Dr Şırpna çırpına yıkandık- üzerine pantalon paçaları Ml k,prlak ayaklarında takumye, si- ay vrence'e ne kadar güzel bir i Mödeli olur. Map, ben Mayer ğu bağlı bahçeli evin re yer ile bir odasında ve bir a nn üstünde değil, Çelik- v LİR 1030 yılımda Bursaya ger bei evler, benim bugün otur Öle, Ni bahçeli evden pek farklı de- e i, tik; Til Evliya Çelebinin — bıraküğr tüzg yor, Evliya Çelebi her yeni ve NN ğ » Çelik palasr görmüş olsay- ny enleri billârlar ile müzeyyen » Duvarlarında üstad var kud- cihan ressam? cemolsalar olamazlar. Bunda şe bir havuzu müdevveri var Bi; © Binde kabuğu soyulmuş badem Müge, A, iki lâğım kovası asılmış, bu satırları, Çekirgede 'n : bahçesinde yazıyorum. Düşün Ni a Svliya Çelebinin misafir ola- Milim, Çekirgenin tarif kap Mühen bayran olan bir adamdı. Hiç & 'edip nakşi mâni ile tezyin Öl Pircalar bir yerde yoktur. Mer- Pembe dilberler balık gibi yi- kadre irüb dün gice ben kap- hcada Sâmi ülden yapılı servi hirâman Di gördüm KN N Burası için söylenmiştir. Sey- g Ünegi, Yüzünde bu kaplıcanın eşini nm, Yorlar vesselâm, (derdi i en Li, diş hiç çi $ski tarihi kaplıcalarımı- ti an olmadıklarını kâydet- Ky Di Teinizliklerine fevkalâde ay e Yartiyle Kükürdlü, Yeni eönebin kaplıca bir Türk ılıcası N aa değil, biz z ği arala e seve seve gidilecek tasviri ne'kadar parlak- E zZâman, Yebi Yani yaranı bâ sâfâ ile ni ünye da kapltaları küf e nıp herkes eşiyle tp m tavus kimi kebüter tak- Sları kadar eğlenmek. eğ Pam Şöyle anlatıyor; Di min ortasında büyük bir di R & bb, un Yard yanlarında hanebi kur A ineç ei halveti var idi ki a ağı, e) Sesaret Bulur. Vücu N age gibi yumuşar. Eİ, taş in en sabun gibi kayar. Su- Be ie Kame on yedinci asır orta- kı, a N DE içilirse yürek oynama- a W ılıcaya girmenin şartını ve e Bilmiyen, zatülcenp vr Abd ay irda havuz kenarına Bayt Me Sonra başını hayli <amalı. Sonra vücuduna hn e *dâr etmeli. Ondan sön- vüz İçine soküp bütün yk rna dalıp safa etmeli, Pa- Ye N SYtp dışarı camekâna gık- durmayıp hemen örtün- ği Bin, ürdlüye gelince: iz ıktadır. Kızıl u- Yıkanınca faydasını görür. e? yarım saat sabre- tun kara derişi re ri i #ara kâ- ge gibi soyulup gümüş tenli m ESELE) HABER — Akşam postam Nevyork sergisindeki pavyonumuz neyi anlatmalı Bu sergide en mühim hünerimiz Şimaii Amerikaya kendimizi beğendirmek Nevyork sergisinde Türk pavyonu r.a53) olmalı? Nasıl tanzim edilmeli? Ve neleri teşhir etmeli? Bir gazeteci arkadaş bu mevzu etra- | fında hazırla ankete benim de ce- | vap vermemi istemişti. Bir kaç kere * geldi, gitti. Fakat bilmem nasıl oldu; | onunla baş buşa verip konuşacak Ya- | rım saati bir türlü bulamadım. Halbu- / ki Nevyork sergisi etrafındaki düşün- celerimi söylemek için © fırsattan Ca istifade etmeğe karar vermiş bulumu- ım. Bu ker şeyden evvel bir mem- mı vazifeyi şimdi, burada ba- ; şarmağa çalışacağım. Sanıyorum ki ik işimiz şu suale bir cevap aramak olmalıdır: “Bir Cenubu Şarki Avrupa devleti, Akdenizi ve Atlas Okyanusunu aşp binlerce mil uzakta Amerikada, kuru- lacak bir sergiye niçin iştirak eder?, Bence bu sebep, “Gidilecek Ameri- kaya,, göre değişir. Eğer serginin açı- Tacağı yer, Cenubi Amerika olsaydı, yapacağımız propagandada ticari ci hetlere fazla yer ayırmak doğru olur- du. Cenubi Amerika memleketlerinden bir çoğu zeytinlerimizin, zeytinyağla- rımızın, kuru yemişlerimizin ve daha bir çok zirai mahsullerimizin iyi aher larınilandır. Brezilya ve Arjantin baş- ta gelir, Fakat bu memleketler, bizim mallarımızt peşin parayla alıp bol bol istihlâk ettikleri halde bu mallar: bizim yetiştirdiğimizin farkında değillerdir. Onlar, kenöilerini, en farla Almany&" nın ve bir parça da diğer devletlerin müşterisi farzederler ve Almanyanın kendilerine sattığı mallar: bizden to- parladığını bilmezler bile, Türk malla- rını, bir kaç el dolaştıktan sonra aldık- ları için pahalı satım (o almağa da alış mışlardır tabii, Binaenaleyh, sergi, bu memleketlerden birinde açılmış olsay- dı, yukarda da söylediğimiz gibi, ilk tavsiye edilecek şey “Mahsullerimiz etrafında ziyaretçileri tenvir etmek, i$- thlâk ettikleri maddelerden bir çoğu- nu daha nefis ve temiz olarak, daha w- cuza ve çok daha müsait şartlarla sa- tabileceğimizi kendilerine bildirmek, olurdu. Fakat sergi Mi te böyle bir yerde açılmıyor. Şimali Amerika dahi Belki bir çok mallarımızın, ikinci ve &- güncü eller vasıtasiyle alıcısıdır. Belki bu müşterimize de, tarafımız- dan istihsal edildiğini bilmiyerek istih- lâk ettiği bazı mallarımız hakkında fi- kirler vermek doğru olacaktır, Belki de Bu Amerikaya, idhal ettiği bir çok malların en temizini daha faydalı bir surette bizim temin edebileceğimizi öğretmekten bekliyebileceğimiz fayda- Tar vardır. Ama biz, bu sergiden umu- lacâk ekonomik menfaatleri “ticari, -e2w Kendine çek emin bir pilot İTENBAHER kardeşler Macaristanm en meşhur pilot- larıdır. Bunlar iki spor tayyaresiyle Budapeştenin tam orta yerinde olan evlerinin Üzerinden hemen her gün uçarlar, Bu kardeşlerden büyüğü geçen gün balkondan kendisine mendil ssllıyan genç karımı ve kız kardeşlerini daha iyi Amerikah bizim için şöyle düşünüyor: “Türkler için yapılan fena propagan. dolara yalan olduğunu söylediler i. nandık. Fakat doğrumn ne olduğunu da söylediyer. Nasıl adamlar bunlor? Ne yapıyorlar? Nasıl çalışıyorlar? mü- vafakiyetlerfinin ve tarihlerinin eseri nelerdir? olmaktan ziyade “'mali,, ânaddistih- daf etmemizi tavsiye edeceğiz. Denilecektir ki? “ Sergi Şimali Amerikada yapılı- yor ama, bu sergiye dünyanın her ta- rafından ve bilhassa, yukarda bahset- tiğiniz Cenubi Amerika memleketlerin den de bir çok seyirci gelecektir. Bina- enaleyh sergi, Cenup milletlerine de hitap edebilecek bir şekilde yapılmalı- dır. Gelenler arasında, Brezilyaklar, Arjartinliler gibi mallarımızn yüklü ve peşin parak müşterileri de buluna” cak oluduktan kelli, bunları ihmal et- mek doğru olur mu?,, Olmaz şüphesiz. Hele, hâdiselerin son Paris sergisinden rakiplerimiz gi- bi bol bol İstifade etmemize imkân bı- râkmâmış olduğu düşünülünce, bunu büyücek bir hata gibi de görebiliriz. Paris sergisine iştirak Oo etmemekle doğru bir harekette bulunmadık mı? Bulunduk tabit, Siyasal şerefimiz ve bir milli davamız mevzuu bahsolduğu zümüan bazirgânlığı ikinci plâna atmak, hattâ büsbütün unutmak bizim çok a- sil bir itiyadımızdır, Fakat bu yüzden milyonlarca alıcı karşısında, çok fay- dal: olabilecek nasıl bir propaganda imkânından kendi kendimizi mahrum ettiğimizi de bilmez değiliz. 4 Bu itibarla Nevyork sergisinde, hem bu ciheti tamir etmek, hem de cenubi ga Elektrikle balık avı tanıtmak ve olacaktır Amerika memleketlerine kendimizi ta- nıtmak için bir kısım ayırabiliriz. Lâkin asla unutmamalıyız ki, york sergisinde en mlihim hedefimiz Şimali Amerikaya kendimizi tanrt- mek ve beğendirmek olacaktır. Ner Bence bunun ehemmiyeti o derece büyüktür ki, icap ederse, bahsettiğim faydalı taraflarına tağmen Cenubi A- merikayı ihmâle kadar bile gidebilirim. di Son yıllarda Metropol Amerikada Türkiyeye karşı büyük ve müsbet bir alâka baş gösterdi. Bu alâkayı Atatür- kün şahsına borçlu olduğumuzu mlna- kaşasız kabul etmeliyiz. Atatürk, “tam- peraman,, 1 itbarile tam Amerikal:larm anladığı adamdır, Şimali Amerikalı yr- Em halinde realist, fakat ferd halinde santimantâl ve şomantiktir, Kahrama- na derhal vurulur, Ama dört yüz dir hem olması şartiyle, Atatürk bu mazhariyete de erdi. 100 milyonluk bir milletin münevver sınıf ların sempatisini kazandı. Bizim, At- lantik ötesindeki siyasamızın belkemi- ği bence bu sempatinin o hudutlarmı genişletmek ve bunu bir parça da istiş- mar eğerek bir Türk * Amerikan dost- lığu ve işbirliği kurmak olmalıdır. Amerikada bize karşı belirmiş bir de merak var: Türkiye, Türkiye deniyor,şomasribir yer bu Türkiye? Eskiden bu memle- kette beli yataganlı adamların önüne çikan: öldürdüğünü duyardık. Meğer bu taşnakların yaptığı bir propaganda imiş. Yalan olduğunu söylediler inan- dık? Pakat doğrunun ne olduğunu da söylemediler. Nasıl adamlar bunlar? Ne yapıyorlar? Nasıl çalışıyorlar? Me- deniyetlerinin ve tarihlerinin eserleri neler? Sergideki pâvyonumuz, işte evvelâ bu merakı eyice karşılıyabilmelidir. Pavyonumuza gelenler hayal kırık- lığına uğramamalıdırlar, 1 — Bugüne kadar seyyah bazirgâ- mr acentaların yâlan yanlış tanıttıkları turistik Türkiyeyi bir defa da biz, İste- diğimiz gibi bütün zekâmızı kullana râk lanse etmeliyiz, 2 — Yeni Türkiyenin çalışma işti yakını ve en asgari sermayeye bahşet- tiği yaratma imkânlarını göze vurma" Uayız, Bu İki esası İyice ifade etmek, sanı- rım, hem turistik Türkiyeyi daha kıy" metli bir hale sokmak için, hem e#- düstrileşme plânımız için bu “Büyük endüstri, ve “Yüksek maliye, mükem meliyetiple de bir ekonomik dostlük ve güzel bir işbirliği kurmamızı mümkün kılar. b. ER geyi değiştiren fen, nihayet balıkçılığa da karıştı. Şimdi elektrik vastasiyle balık avlanıyor. Balık dal- sine, görmek için çok alçaktan uçuyormuş. Birdenbire yanlış bir manevra yüzünden tayyare hızmı kaybetmiş, ve korkunç bir gürültüyle evinin dami üzerine düşmüştür. Dam tayyarenin ağırlığıyla çökmüş ve tayyare, pilotun annesinin hasta yattı, ğı odaya inmiştir. imame KABİMA e al Bani aleme ilkem mami ve e ares. Öğ Sını m yanlarının bulunduğu yerlerin yakınına, akar $u istikametine bir set yapıyorlar, bu sedden bafif voltajlı bir ölektrik 66r6- , yanı geçiriliyor. Su elektriği gayet iyi nakleder. Onun için | 86d civarına gelen balıklar elektrik coreyanmı hisseder et- | mez şaşırıyorlar... Oradan kaçıyorlar ve doğru dalyann içer- arasından bin müşkülütla çıkarılmış, o da hayatmdan ümitsiz bir halde hastaneye götürülmüştür. Tayyarecinin genç karısı, bu foci manzara karşısında çıl- dırmıştır. Tayyaresinden bu feci manzarayı gören küçük ra cüchilmis va İavyara me 5 © Aramızda dolaşanlardan birkaçı: 3 - Inanmı- yan adam Yazan: Kara Davat Günün bütün yorgunluğu henüz üstüm de idi. Bir gazeteci düşününüz ki sabahın onun dan akşamın dokuzuna kadar hâdiseler diyarında durmadan kulaç atmıştır. Bir esrar tekkesin! işletenlerin (o tutuluşuna i erin resmini fotoğrafçı ge. trdiği zaman. en sinirli mabat âmirle. rine taş çıkartacak bir hiddetle, her bi- rine ayrı yarı homurdanmıştır. Serserinin irisi yoktan bir bedbahtm kanı iştir. Maktulün ailesi bir belâdan kurtulduk diye belki #evinmektedir. Fa- kat o mutlaka © sinirlenmiştir. Bilmem hangi vilâyetimizin hangi oköyünde bir heyelân olmuştur; ölenlete gene 6 acımış. gene o sinirlenmiştir. Bilmem hangi ma- hallenin bir evinde bir yangın başlangıcı olmuş, tutuşan döşeme tahtalarının alev- leri arasmda belki dört beş tahtakurusu bile yanmamıştır. Fakat kuleden yangın haberini ulaştıran telefon başmda o, gene heyecandan zangır zangır titremiştir. Velhasıl kuranderli bir dehlizde sıcak sudan soğuk suya, soğuk sudan sıcak su- ya mütemadiyen sokulup çıkarılan bir in- san nasıl Kastalanıra, oda sevinçden hiddete hiddeten sevince (gire gire öyle ce hastalanıvermiştir. Zatürreeye tutulan bir insan nasıl beş dakikada tedavi edi lemezse o da masasının başından kalkar kalmaz sinirlerini düzeltemez. Cereyânı kesilmiş fakat hızını alamamış bir motör gibi bu sinirlilik bir müddet daha, kendi kendine işler, Işte, dün gece Sirkesi (o dükkânlarından birinde bir limonata içerken böyle bir halde idim. Birden, gözüme az ötede tramvay durak yerinde dolaşan bir pa- nama şapkalı ilişti, Tanıdım: Çok eski bir arkadas. Küçüklük arka. das, Bir leyli mektepte beş yıl yanyana yaşadığım bir dost. Onu görmiyeli bir hayli zaman olmuştu. Gürültülü sokakta, sesimi duyuramıyacak kadar uzakta bu, lunduğu için dükkândan (fırladım; koş- tum yanma: — Nasılsm yahu? Ne âlemdesin? Cali olmıyan bir sevinçle elimi sıktı. Bu muhakkak, Fakat acı acı güldü: — Fena değilim. - dedi - fakat serin kadar iyi de değilim şüphesiz. — Niçin benim kadar ve neden bir baş kası kadar değil? — Senden daha İyi bir vaziyette bulu. nan bir başka dostumu birdenbire hatır. İryamadığım İçin. Bununla börâber azi- zim çekiyorsun şüphesiz tahsisatı mes. tureden paraları. Birdenbire ne olduğumu anlıyamadım. Kanım beşmime fırladı. Hani kaldır to katı bas ağzıma. Fakat bir yabancı değil ki.. Bir dost. Hiç istemediğim halde, kendimi zorla. dım, şakaya vurdum: — Aman yahu.. Neler söylüyorsun sen böyle? — Doğruyu söylüyorum sanırım... de di - yazılarını takip ediyorum, Bir zaman bir Hataydır tutturdun. Ne oldu? Aldık mı bu Hatayı? — Davamızi kazandık şüpbesiz. — Sonra pazarlık musibetinden Kurtu- İacağımızı yazdın. — Bü da takarrür etti. Dap” Devamı 15 incide Kara DAVUD Gökten düşen koca! Aaş, macera ve his