19 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

19 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Aksam postası Yazan: Ş. Rober Düma —10— Çeviren: FP. K. Genç kız Benuanın peşinden haykırıyordu: Sevgilim gitme! Benua, genç kızın yar: bayğın bir hale getiren şaşkınlık ve kederinden is tifade ederek onu kucaklayıp yatağına götürdü. Fnsesinde kavuşmuş olan kol larından sıyrılarak dudaklarından ibti- sasla öptü ve dışarı çıktı, ui Genç kız haykırıyordu: — Kal! Karl! sevgilim, gitme!.. vor Benua, otele döndü. Evvelâ garaja uğrıyarak otcmobilinin sanı ladığı elbiseleri paket halinde yanına alıp odasına çiztı ve hizmetçiye çağırâ rak emretti$ — Bana bir şimendifer tarifesi geti- riniz. — Otelimizden ayrılıyor musunuz? — Bir kaç gün için. Kolonyaya gidi- şorum,fakat bu sefer otomobille değil şimendifetle... Hizmetçi tarifeyi getirdiği zaman, Benwa kapıyı kilitliyerek masa başına geçti ve tarifeyi tetkika koyuldu, Mör- zelberg ile Kolonya arasında işliyen Jezi tetkik etti, bazı notlar aldı. “Buradan saat 4 te bir ekspres ge- çiyor. Gece Kolonyada kalırım. Ertesi gün hareket ederim, Dur bakalım, Mü- kemmel! Tam işime gelen saat.. Ko- lonyadan 5,25 de hareket edip Mör- zelberge 8,55 de ye olurum. MU. kemmel!” K , bavulunu çıkardı, “Niçin Dü seldorf, veya Essen değil de Kolonya? Adam serde! Hangi şeir olursa olsun mademki tren saatleri Kolonya için uyğun düşüyor, Kolonya olsun!” Tuvalet aşyasını, İç çamaşıtı, pijama Klevden aldığı yeşil fötr şapkayı ve el biseyi bir paket yaptı. Aşağıya inerek otelciyi çağırdı: — Hesabımı verir misiniz! — Niçin M. Vanebuk? Gçri gelmiye cek misiniz? Acelemiz ne? Gülerek ilâve etti: — Hem trenle gittiğinize göre, oto- mobil burada rehin kalacak, Benua kendi kendine söylendi “Vay tanıma! Hizmetçi kadın amma geveze İmiş, trenle gideceği mi ne de çabuk yetiştirmiş!” - — Pek âlâ dediğiniz gibi olsun hesa brmı dönüşte öderim. — Hayırlı yolculuklar M, Vaneburk. Bavulumuzu gara kadar taşıtayım. — Teşekkür ederim, ben götürü #üm. Zaten çok bir şey götürmiyorüm. Kolonyada Benua bir otele yerleşip yalnız kalınca soyundu, spor Okostü- LE Parisli terzinin işaretlerini LL PN söküp attı. Sonra Almanyadan aldığı elbisenin işaretlerini söküp bunları spor kostümüne dikti; bavulun- da iğne iplik taşımak itiyadında olduğu için bu işi ri kolaylıkla yaptı. Ebiselerini mi böylece de- giytirdikten & sonra Alman mal: elbisele- ini giyip ayna karşısında kendisine çe» zen verdi; — Daha dik ve sert yürümek lâzım. Omuzlar port manto g'bi olmalı. Her hareketimiz zayi kil etmeli ki Almanlığ etmesinler: Otelden çıktı. bir berbere giderek koltuğa oturup emretti: — Saçı mı kesin, sonra ustura İle traş edin! Arkaya taradığı uzun saçları berbe- rin makasile yere düştü. Berberden bir deve kuşu yumurtası eklinde cas cavlâk kafasile biraz daha Almanlaşmış olarak çıktı. Şapkası şim- di kulaklarıma kadar geçiyordu. “Bak bunu düşünmemiştim. diye söylendi. Alırken hesap etme'iyd'm. Ne ise otel de içersine bir kaç kâğıd koyarak biçi- mine getirirz.” Yemeği o civarda bir lokantada ye- dikten sonra ötele döndü ve ertesi sa- bah saat dört buçukta uyandırılmız'nı tenbih ederek odasma çekilip yattı, Ertesi sabah saat 8.55 de Benua Mor zelberg istasyonunda trenden indi. Et- Talına bakındı, fabrikanın otobüsü ke- nüz gelmemişti. Canr sıkıldı, tan:dık- lara topa ayran rek kala otobüs gelince dişarı çıkıp şo- före yaklaştı: — Merhaba. Ben Dr. Karl Griner- tim,banka direktörü Dr. Siçörlün husu- si kâtibi, Onun tarafından gönderildim. Bu sabah Kolonyadan geldim. İşte tel grat.., Bir sün evvel imal ettiği sahte tel grafı uzattı. Şofğ terzi i kalme tep- ızdan şüpke Otebüp'in ai ye Benua girip oturdu. Şoför devam ediyordu; — Diğer dâvetlilerde nerede ize gt- lirler. İki kafile gelecekler. Bir kısmı 9.55 trenile, ikinci kafile ise 10.11 tre- nile,.. İşte birinci tren de geldi. Yolcular şölöre Benma gibi telgraf göstermek suretile kendilerini tanıtıp otobüse yerleştiler, Otobüs hareket et- ti. Yolda Benua kendini takdim etti. Her ağızdan bir 804 çıkıyordu: O HERE SİN ge giri gardan k üfede oturdır, “Bna çey- — Vah; Vah! Demek” Skol hasta? —Mühim değildir inşallah hastalı- ğı? — Tecrübelerde bulunamadığını kim bilir ae kadar üzülmüştür. — Yazık bu işe o kadar da ehemmi, yet veriyordu zavalı!., Benua dıslaklarında nazik bir gü- ğ cevap veriyor, endişeleri i zale ediyurdu. Bir kaç dakika sonra ahbsblık ilerle- di. inert cebinden tabakasını çık a ikram etti. Tabakasını çıkarırken mahsus yaptığı beceriksiz cebinden bir kaç mektup Bunlar Dr Karl Grünert adresine bir kaç gün evvel bizzat kendi: sinin gönderdiği mektublardı. Sağında- ki adam düşen mektubları alıp yan göz- le adresi okuyarak nazikâne Benuaya uzattı, Yüzbaşı içinden “mukemmel! dedi benim istediğim zaten bu id.” Sağ tarafındaki adam hiç de sempatik Uzun boylu, zaif, yüzünün kes ri dişarı fırlamış, yanakları üni. versite talebeliği zamanınca yaptığı düelloların kılıç yarası şeklinde hatıra- larını taşıyan kirk beş kırk sekiz yaş- larında bir adamdı, Piril fırıl etrafı kontrol eden gözleri, Benuanın hoşu- na gitmemişti, bele olur olmaz sualleri mütecessis hali mütihş sinirlerine doku nuyordu. İsmi Kurt Nageberger ve Hamburg: da bir bankanın direktörü olan bu 2- dam; Eği diyordu. 4-5; gün ew gönderdiği mektupta Skorl bana sik katinin yerinde olduğunu “bildirmişti, Kendisi çok samimi dostumdur. Hasta- ğı mühim değildir, diyorsunuz öyle mi?... — Mühim değil merak etmeyin. Şid detli bir grip, doktorlar odadan dışarı çıkmamasını söylediler. Bu sebeledir ki beni yolladı. — Ben buraya. bankanın umumi kâ- tibi Dr. Haynemanı göndereceğini tah- min ederdim. O ayni zamanda idare meclisinde murahhas azadır da.. Belki onun da bir manii çıkmıştır. , Benva soğuk bir tavırla cevap verdi: — Öyle olsa gereki. Sonra birden tam almanlaşarak ilâ- ve etti; — Emir aldım, bu emri yerine ge- tiriyorum. Amirime sval sormak, kara- rının sebebini öğrenmek (tecesslisüre düşmedim!., (Devamı var) “Yuvarlana yuvarlana suya dü. bir adam gebermez de ne olur! Bir aralık, eşkıyalardan bizi, geriye ,gönerek bir elektrik yaktı ve ışığını yola doğu tuttu. Birdenbire gizlene- medim, Arkalarında beni görünce: — Arkadaşlar! Bir hafiye var! Diye haykırdı. Firsat vermeğe gelmezdi, hemen ta- b mt çıkararak ateş ettim. Elektri- ği tutan adam yere yuvarlandı. Kız- gın, hiğletli sesler birbirine karıştı: — Vay uğursuz hafiye vay. — Gebertin şu rezil! — Bir elime geçse derisini soyaca- ğım! Bana doğru bir çok silâklar patla- dr, « Bu kadar adama karşı koymak im- kânsızdı, Bunları için selâmeti kaçmak ta buldum. Karanlıkta zahmetle İlerli- yor, güçlükle adımlarımı atabiliyor - dum. Tabanca sesleri birbirini takip edi- yor, kurşunlar vizildiyarak kulaklarım dan geçiyordu. Bir kurşun sağ kulağımı geçti, z Baktım olacak gibi değil, gâh eğile- rek, gâh kalkarak kaşmağa başladım. Böyle yapmasam, harcanacağım mu « hakkaktı, Koşa koşa, kaça kaça küçük bir tepenin yamacına geldim. Tepeye çıkmadan, düz yolu takip ettim. Yeni bir gayretle tekrar koşmaya başladım. Fakat bastığım toprak tabakası birden bire çöktü, ayaklarım kaydı, yuvarlana yuvarlana bir dereye düştüm. Bereket versin derenin suyu azdr. Ancak Yyarr belime kadar geliyordu. Bin müşkü. Yâtla dereden çıktım. Kendimi-yokladım. - Kemiklerim kı- rılmış gibi acıyordu. Şakaklarımdan sıcak bir şey sizıyor- du. Elimi sürdüm, baktım: Kan!. Anladım, kafam bir taraftan patla muşta, Kurşun! Yaylım ateşi: On dört kişinin takibi, Ve nihâyet uzun bir yardan yuvar- lâna yuvarlana dereye düşmek!.. ölme diğime şükür! Şöyle bir doğruldum, biriki adım attım. Yürümiye takatim ve kuvvetim vardı daha!.. Yürüdlm, yürüdüm.. Bir kaç yüz metre yol aldım. Birden, uzak- ta hafif bir ışık gördüm. Hemen işi çak. tım: Eşkıyalar, dereboyunu elektrik fenerleriyle aydınlatarak beni arıyor * lardı. Kirpi gibi büzüldüm, bir çalılığın kenarında beklemeğe başladım. Herif- ler, derenin yukarısında bir müddet sıyırdı ERE RE KE MN daha ortalığı ışığa peki di malar yaptılar. Nihayet — Boşuna arıyoruz, hi : miştir. Yuvarlana yuvarlanâ * şen bir adam gebermez de n€ tik gidelim, kaybedecek vaki Onlar benim boğulduğuns * rük, araştırmadan vazgeçip devam ettiler. Ben bir Mağ ha bekledim. Sonra dere rümeğe başladım. Derenin yet dikti, bir kaç defa çil muvalfak olamadım. Saatlerce dere içinden hayet derenin kenarı alçaldk çıkmağa muvaffak am Ve nın yolunu tayin ederek bütü” timle koşmıya başladım. Ve ie) dim. Benim başımdan geçe” şimdi, bundan sonra ne yapısı” düşünelim. i —Oişkoly, yalnız sef kuvvetli misin, kendine gele — Turp gibiyim. Eker yaram yoktu ki zâten.. Kursi” miştim, bir tarafıma da bıçaX b mışlardı!. Kafamin bir taraft mn tı biraz, onu'da sardın, temizi * ti. Yalnız ehemmiyetsiz bir di vücudumda... , Sözlerini tamamlamadan bi yatağından fızladı ves — Haydi ben hazırım!, Diyc oda kapısına koştu. Merdivenden © inerken sordu; — Az daha unutuyordum. muavini ne oldu? Olanı biteni, aramızdaki anlattım. Ve eşkıyanın (eline olmasından çok korktuğumu Dinamit sandığını sakladığ! ye doğru yürüdüm, Sandığı af” kaç paket dinamit aldım, & leştirdim. Sağlamgöz sordu; — Bunları ne diye alıyo lüzumu var sânkil,, — Tehlikeli bir çete ile wi Bunun için dinamitlerin lünması faydadan hali değil 4 Lokantadan çıkmadan evsel çi mizi şöyle bir yokladık. Tabsf zi tetkik ettik, Eşkiyanın pususuna di sonsuz 'bir ihtiyatla ilerli lamgüz, çite gidecek yolu tayin * yordu. Bunun için tahmini pir mette yürüyorduk. Yolda, el i rintili çıkmtıl yerlere rastlıy” zaman aşağı iniyor, mukabil tepeye tırmanıyor, etrafımızi © mütemadiyen tetkik ediyo! ( .. neştelerini iyorsam, onları bana sen Kap ben de seninle anne olurum; ii bence aşkın hazlarına kiyas edilebilecek hiç bir şey yoktur, Sözlerimi garip bulacaktan am- ma bu on ay içinde belki on 'defa otuzmda olsam, hayatım ihti- şamı içinde, aşkın gülleri içinde, hazlar kucağında doyarak, hiç bir ümidin boşa çıktığını görmeden, bu güneşin altında, bu gü zel havanın ağuşunda yaşadıktan sonra, biraz da aşkın eli ile öldürülerek, tacımdan bir çiçek bir yaprak bile kaybetmeden, bü tün tatlı hülyalarımla gitsem diye dua ettiğim oldu. Köhne bir vücudda taze bir kalbin çarptığını duymak: herkesin yabancı» Jarın bile bize güldüğü yerde bütün çehreleri sessiz ve soğuk bulmak, yani artık sadece hürmet edilen ihtiyar bir kadın ok mak nedir, düşün bir kere... Bu; daha ölmeden vehenneme 4- mak değil de nedir? Felipe ile ilk kavgamız bu yüzden çıktı, “Beni otuz ya şırmda bana farkettirmeden uykumda öldürde bir rüyadan bir rüyaya geçeyim.” dedim. Bu kuvveti göstereceğini vaadetme- $ini istedim. Canavar razi olmadı. “Ben de seri bâyatta yalnız bırakıp giderim.” diye tehdid ettim; sarardı, Zavallı çocukca- gız! O büyük mazır gerçekten çocuk gibi bir şey oldu. Kardeş- <iğim, Onda herkeslerden gizlediği öyle bir gençlik, öyle bir sadelik varmış ki inanılacak şey değil. Onunla da şimdi tıpkı seninle olduğu gibi konuşuyorum, yani biribirimize bütün dü- şüncelerimizi sanki kendi kendimize yüksek sesle düşünür gi- bi söylüyoruz; onu da bu tarzda sır dörmeğe, derd dökmeğe a- lıştırdığımdan biribirimizden duyduklarımıza hayran oluyoruz. Kardeşçiğim, Felipe ile Luiz denileni bu âşk ile ma- guk, yeni anneye bir hediye göndermek istiyorlar. Senin he- şuna gidecek bir şey yaptırmak isteriz. Ne arzu ettiğini bize açıkça yaz, çünkü biz burjualar gibi surpriz yapmaktan hoj- Nurulla&h ATAÇ —71— lanmayız. Daima İşe yarıyacak ve Kailenelizakda aşınmıyacak hoş bir şey olsun ki her gün onu gördükçe bizi hatırkyasın. Bi- zim en neşeli, en hararetli yemeğimiz sabah kahvaltısı oluyor. Çünkü onu, başbaşa yiyiyöruz; bunun içindir ki sana, üstü ço- Çeviren: cuk resimlerile süşlenmiş bir kahyalı (takımı göndermek ni- yetindeyim. Münasip buluyorsan bana cevabını çobuk yaz. Sana onu kendim getirebilmem için şimdiden İsmarlamam lâ- zum; Bu Parisin işçileri de ressamları da çok tenbel şeyler. Bu benim, doğum ilâhesi Lusin'e adağım olacak. Allaha ısmarladık kardeşçiğim; Allah sana anneliğin bü- tün zevklerini nasip etsin, Bana yazacağın ilk mektubu sabır- sızlıkla bekliyorum; Bana onda her şeyi olduğu gibi yazacak” sın, değil mi? XXXI 1 Rene dö VEstorad'dan Luiz dö Makumer'e Canım kardeşim, kurtulalı beş ay olacak, sana mektup yazmak için küçük bir Jâhzecik bulamadım. Sen de mektubla- rını seyrekleştirerek beri cezalandırdın arama inştllah anne ©- lursan halimi anlar, beni mazur görürsün. Yaz bana, ciciciğim! Zevklerini anlat, saadetini en güzel, en parlak virden çekinme, ben kıskanıp keder etmem, yüne tiyarım, hem senin tahayyül edebileceğinden çok, tiyarım, Bizim eski Provans ailelerinde ödettir: Lohus& kınca kilisede büyük bir âyin yaptırılır. beni de türdüler. Bir koluma Lul'nin babası, bir koluma d8 bam girmişlerdi. Tantımın huzurunda öyle bir mini Yuğu ile diz çöktüğümü hiç hatırlamıyorum. Sana © kadar şeyler, anlatacak o kadar hisler var ki başlıyacağımı bilmiyorum. Fakat zihnimin bütün PÜ lığı arasında, kilisede o günkü halim, en büyük wi tırası gibi gükimsüyor. 7 Kizken hayattan ve İstikbalden şüphe etti kendimi dilşad bir anne olarak görünce, mihzabdaki sanki başını egmiş bana çocuğunu gösteriyo Tve oi dâ bâna tebessüm ediyordu! Arman'ımızı, asıl vat" muvakkaten vaftiz eden papasın takdisine arz içimden ne büyük bir semavi aşkın taştığını duy j bir gün sen gelip de beni Arman'ımla beraber gö” ğü mi? Yavrum! bak, şimdi sana da yavrum diyoru©” annenin gönkinde, aklmde, dudaklarında bundan kelime olabilir mi?.. Dinle, sevgili yavrucuğum! Sor fmda bahçelerimizde rehavet içinde, yorğun ari o iki ayın bütün zahmetlerine rağmen bu kadar kadar tat: bulacağımı bilmediğim yüküm Beni ez: ei (1) Meryem heykeli,

Bu sayıdan diğer sayfalar: