A NE'İS Belediyesi! pm az — 18 İlahe i << den Tarihe Kütüphane ig daireler gibi saat B eni kapanır ? ” de üniversite kütüpha. ua malar kapalı görünce, evve. hg veremedim. Sonra öğrendirn Sat M ei Müessesesi, bir emirle yazın Bi, müd kapanıyormuş, Hayret ettim. z i dilim tutuldu. hn niversite kütüphanesi diğer Tezi ireler gibi saat 14 de kapatıla, İN kiş kini Ütüphanelerde çalışanlar bir ta. $ *r. Mütenkitler değildir. Öğret. Üzer; eci, doktor, o herhangi bir iş tüy Mütehasers bir fikir adamı, kü- Taliay, “Bis saatinin dişmda gidip 2 İN Kütünbaneler, pazar günleri her ği lr iken bundan ötürü açıktır. | Lo atilden, münevver adamın iki ş pm ds “Osmanlı uyktsu, D evir anlaşılmaz; , daha li Serbest çalışma devridir. Dize Fil geç kalkan, sabahleyin de- etini en öğleden sonra pot defter. Yölün, , 2 bir umum! kütüphanenin Rahap titan münevver adam, bol bol, Ürt pit MdenlBze kadarenaz vi Daş sabilecek kuvvettedir. kğ le kütüphanesi de bir umu ki nedir, Mülessesenin adı kültür > üniversiteye bir iltifatıdır. Ün a kütüphanesinin asıl zen- Seni, teşkil eden (Yıldız. Halis e- At my, Daşa ilâh.) kütüphanelerine Teite * malt ve vakıf eserlerdir. Üni. daki “ig kütüphaneyi, niversite dışm Vazife Mevver arlamlara o lütfen değil, icabı açmaktadır. R. Ekrem KOÇU Sil çalışıyor ? €r ev kalöriferle ısıtılacak ise, Su gibi, buhar da borularla Makledilmekte ve binaların kalori- iy, Bimaları bir merkezden idare e- ir, Mai ven 16 kilometre olan bu tesi- Kati e iki misline çıkarılması dü. İka çebiedir. Bu suretle Pariste daha Hi, “3 Odalarını ısıtacak harareti, su ki İcin altından geçen borular Bariz sdan temin edecektir. e kür, diyesi bu üsulü çok muvafık nb bulmuştur. Şehircilik noktasın. hn Kay caddelerde kömür taşınması Miray ilandan, sokakların o temiz tu. Tama gumaktadır. Evlerde soba leti de kalkacağı için, bir çok Diğeri da önü almacaktır. Bigi târaftan, kalöriferle teshin ucuza ektir. rs halk parasmı tasarruf ede Yük dir elediye de bununla bütçesine bü- * kar çi temin — etmektedir. Yal. Üüyaçak in belediye 80 £ iy > İçin çok emiftir. Önü ie enis mavi tajtaden ya- | » © bir fiyongo ile bağlan- 3€rit bu elbiseye harstesi bir ç UN Şeritler mati ve beyaz © işlemelerle süslüdür. Mesire Açık şehirlerin bombar- dı.nan edilmemesi için Meksika Reisicumhuru Kardenas en şiddetli tedbirlerin alınmasına Meksika reisicumkuru general Karde. nal, son harplerde açık şehirlerin kova bombardımanlarına uğramasını şiddetle tenkit eden bir nutuk söylemiştir. Bu nutkun enteresan taraflarını alı , yoruz: Açık şehirlerin bomtardıman edilmesi İnsanlığa karşı yapılmış bir suikasttır. diki harplerde hu bombardıman ların yapılması, insanlık namına utani- lacak bir şeydir. Ekserisi kadın ve çocuk olmak üzere binlerce masum kurbanlar. bu hareket yüzünden ölmüşlerdi. vle bir hareket ki askeri gayelerle bile yapılmamaktadır. Çünkü başlıca hedefi şehir (ve köyleri tahrip ederek etrafa dehşet saçmaktır. Bu cinayetler dolayısile haklı bir infi. ale kapılan bazı hükümetler, açık şehir- lerin bombardıman edilmesini o bertaraf etmek ve İspanya ile Çinde kullanılan kötü usule bir nihayet vermek üzere dip lormatik mahiyette bazı tedbirler almışlar dır. Bombardıman gibi caniyane bir meto- dun kaldırılması için, enternasyonal an. laşmalar da dahil olduğu halde yapıla. cak her türlü teeşbbüslere, iyi niyetler besliyen bütün memleketlere bütün in- sanlar en hararetli şekilde iştirak etmeli- dir. Fakat bu meselenin balli, milletler a. rasında yapılacak bir paktan daha müs- tacel ve daha müessir tedbirler alınması- nt İcap ettirmektedir; çünkü tecrübe ma. alesef bize ispat etmiştir ki, entermasyo- nal tesahhütler - bilhassa bugünlerde - her türlü ihlallere maruz kalmaktadır. Bİ, Meksika relsicıiğutu general Kardenas 1914 den bugünlere kadar bitaraflık ih lâl edilmiş, harpta muahedelerin menet- tiği silâhlar kullanılmış ve en iptidai mü- kellefiyetlerden sıyrılmak için bir takım incelikler bulunmuş bir tarafm aleyhine olarak bir takım farklar (o gözetilmiştir. Milletler cemiyeti paktının kudretli müte cavizlerin emperyalizmine karşı teminat altıma almak istediği zayıf memleketle. rin emniyeti bile, hemen hemen bir efsa- ne menzelerine indirilmiştir. Enternasyonal hukuk ve medeniyet biç bir zaman bükürkü kadar hâd bir buh. tan geçirmemiştir. Bu şartlar içinde, ha- va bombardımanları hakkında enternas- Yonal bir anlaşma yapılsa bile, bu bom- taraftar ! bardımanlar hakiki surette bertaraf edil, miş olmıyacak, oyalnız manevi surelte r m edilecektir. Bu korkunç halle- rin bertaraf edilmesi işini bizzat bunla. rın muhtemel kurbanlarma, şehir ve köy lerdeki halka tevdi etmek gerektir. Yal- nız hükümetler değil, milletler de mede- niyete karşı işlenecek cinayetleri önle- meli ve cezalandırmalıdır. Arazi, mahreç veya nüluz mmtakaları o fetbetmek, ilk maddeleri ve İnsan sayini ucuzca İstis. mar etmek için yapılan tâarruzlar esna» sında cereyan eden vahşetleri önliyecek hakiki bir mahkemenin kurulması imkân sız olduğuna göre, müstevlileri anlamak ws tartmak kabiliyetinde (olan kütlenin şuuruna kadar nüfuz ederek d:vletin ve hükümetlerin kudretlerinin e ellerindeki insan ihtiyaçlarına bağlı bir şey olduğu nu ve bizzat kütlenin müşterek bir hare. kete geçerek, daha kavi bir devletin emel İerinden mütevellit bir tecavüze kurban giden milletleri kurtarması mümkün ol. duğunu ona anlatmalıyız. Bütün dünya sivil veya enternasyonal bir harpte açık, şehirlerimizi bombardıman eden fitne- cilere veya millete tatbik edilecek ceza tedbirlerini tesbit eden bir anlaşma ha- zırlanması için mücadele etmelidir. Doğ. rudan doğruya tatbik edilecek olan bu ceza tedbirleri muhtelif şekillerde olabi. lir. Milyonlarca kadın. ihtiyar veya çocu fun hayatını tehdit eden caniyane hare- ketleri önlemek ve cezalandırmak üzere milletlerin almaları icap eden tedbirleri görüşecek bir evrensel kongrenin toplan. tıya çağrılması en doğru bir hareket ola- çıkıkçı.. İPLOMASIZ doktorlara dünyanm her tarafında rasge- nir. Admiral isminde bir adam da Fransiz köylerin: den birinde bu sanatı yapar. Bu diplomasiz doktor, daha #iya- de hayvan hastalıklariyle uğraşır, fakat kendisine müracaat ©- den köylülere de meharetini göstermekten çekinmezmiş. Legruva isminde bir çiftçinin bacağı kırılan beygirini te- davi etmiş, çıkan ayağı yerine koymuş, hayvan eekisi kadar iyi yürümeğe başlamış. Birkaç ay sonrr bir kaza olmut, köy- Winün kendi kolu kırılmış. Haydi yine çıkıkçıya. Bu defa da İsedayi muvaffakıyetle neticelenmiş. Geçenlerde Legruvanır karısı hastalanmış... Köylü düşün- müş. Bunda teliş edilecek bir şey yok... Meşhur çıkıkçı no gü- ne duruyor! Beygirini, kendisini tedavi otmedi mi? oibet ka- rs da ölümden kurtarır. Çılakıçı elinden geleni yapmış, kadını bol bol uğuşturmuş.. Vücudunun her tarafına masaj yapmış. Fakat kadm kasta, lığı ağır bir zatüreedir. Buna Admiral m6 yapabilir? Zavallı kadıncağız bakımsızlık yüzünden göçüp gitmiş. İşe mahkeme elkoymuş ve çikikçi hâkim huzuruna çıkarıl- mıştır. Muhakemenin $on celsesi hayli meraki: olmuştur. Kar dinin kocası mahkemede süçlü olarak değil, şahid olarak din- lenmiş ve karısmın ölümünde çıkıkçınm hiçbir günahı olmndı- ğını uzun uzadıya anlattıktan sonra, bir filosot tavrıyla şeha- detini bitirmiştir: ecel geliş cihana, beş ağrısı behano. Mahkemede dinlenen bütün köylüler gilkçrım lehinde söz söylemişlerdir. Muhakeme, suçlu avukatının müdafaası için başka güne bi- rakılmıştır; çıkıkçının müdafaasını Fransanm tanınmış avukat- Jarından Andre Vuvaren üzerine almıştır. Şimdi herkes, bu ta- nınmış avukatın diplomssız doktoru müdafsa için neler bulup söyliyeceğini merak ediyor. * Habeşistanda bisiklet yarışları U günlerde Habeşistanda dünyanın ön yüksek İrtifala- rında meraklı bir bisiklet yarışı yapılıyor. Bu yarışlar Adisababa ile Siyano arasında 167 kilometrelik bir sahada 2000 ve 2500 metre İrtifaları arasında cereyan edecektir. Bu yarışm şimdiyo kadar yapılan kısımlarında saatte 29 ki- lometrelik bir vasal süratle Alfredo Bilkelini isminde bir İt yan birinci gelmiştir. Avukat hâkimin oğlu Olursa... 'NGİLİZ hukukçular: meraklı bir meseleyi münakaşa © diyorlar: Bir davada, suçluyu müdafaa vazifesini üzerine almış olan avukat, o davaya bakan hâkimin veya müddelumuminin oğlu olursa ortaya nasıl bir vaziyet çikar? Bu meselenin ortaya atılmasma son bir hâdiso sebeb ol-| muştur, Londra harosunun genç ve değerli avukatlarından bi-| ri, babasının hâkim olduğu bir mahkemede bir suşlunun mü- dafaasını üzerine almak istemiştir. Buna birçokları itiraz et- mişler, avukat bunun kanunen memnu olmadığını, esasen bir mahzuru bulunmıyacağnı ileri sürmüştür. Fakat ihtilâf halle, dilmemiş ve meselenin baroda teşekkül edecek bir komisyo- ba tarafından görüşülmesine karar verilmiştir. Hukukçular bir avukatın, babası olan bir hâkim önünde her hangi bir davayı müdafaa etmesini, kendilerince omakzurlu görmüyorlar, Çünkü, onlara göre, bir davada kâkim, kimsenin batirt için karar vermiyeceği gibi, oğlunun tesiri altında da kalamaz; o kanunlara göre hareket eder; avukat da, yine ka- Bunlara istinaden, bir suçu izah ve tahlil oder. Fakat, babası hâkim veya müddelumumi olan bir avukatın ayni melikemede bir davayı üzerine almasının halk törafm- dan mahzurlu görüleceği düşünülüyor ve hukukçular bunun i- çin böyle bir meseleyi ortaya atıyorlar. Babası hâkim olan avukatlarm ayni mahkemede bir dava- da suçluyu müdafan edip edemiyeceği hakkında karar komis. yondan beklenmektedir. Tomas Çarley'in tallil yok. OMAŞ Çarley iki sene evvel komşularından 22 yaşmda güzel bir kizla evlenmek istemişti. Evlenecek parala- rı yoktu. İki sevgili düştindüler, güzel bir karar verdiler: ça- işacaklar, para biriktirecekler, sonru da evleneceklerdi. Sözlerinde durdular. İki sene çalıştılar, On bin frank para biriktirdiler. Hazırlık yapıldı. Düğün davetiyeleri basıldı. Dü- ğün 9 temmuz cumartesi günü yapılacaktı. Nişanlılar biriktirdikleri paradan 4000 frang: balayı seya- hati için ayırmışlar ve mütebakisini oturdukları apartımanı dö- şemeğe tahsis etmişlerdi. Fakst eşya almağa giderken bir yankesici bütün parayı aşırdı. Pirlerine döndüler ve balayı 86. yahasi için hazırladıkları parayla mobilya aldılar. Şimdi düğün yapılmış bulunuyor, fakat eğer polis çalınan Pârayı bulamazsa yeni evliler balayı seyahati yapamıyacaklar. İ nuvormuş. a Medeni ınsan I Yazan: Nizamettin Nazif Geçen gün bir asabi hastalıklar mü- tehassısı, gazeteci oarkadaşlarımızdan birine bir paradoks yapmış; — Hayır dostum, biz henüz “çek medeni bir millet, sayılamayız. Deli renimiz pek az. . demişti, Ben de burada bir başka paradoks yapacağım. Diyeceğim ki; — Aman dostlarım, dikkat edinir. Çok medeni bir millet olmak vasfımız teblikeye giriyor. Zira temiz giyineni- miz ve ker gün yıkananımız pek az. Ne oldu bize, biz ki hamamı dünyaya tanıtan milletiz. Biz ki incirimizden, üzümümüzden, pehlivanlarımızm kuv- vetinden çok, hamamlarımızın güzelliği ve yıkanmanın en sıhhi? usullerini bil- memizle tanınmış bir milletiz.. Ne ol. du bize? İstanbulda az yıkananların gittikçe çoğaldığını görüyoruz. Haydi adi günleri bir tarafa bıraka- rm. Diyelim ki işimiz çok, vaktimiz dar, Nakil vasıtaları az veya hantal da işimize gidinciye kadar kaybettiğimiz zamanı saçlarımızı taramıya, dişlerimi. zi oğmaya, tıraş olmıya ve yıkanmıya vakit ayırmamakla telâfi ediyoruz. Ya cumartesi günleri, pazarlar ve bayramlar için nasıl bir mazeret bula- biliriz?. Her şeyin ateş bahasma alındığı memleketimizde, içtiğimiz su bile “su. dan ucuz,, dedirtmiyecek derecede pa- halı iken hamamlar inadına ucuz., Neye yıkatımıyorsun hemşehri?. Bana kalırsa biz, arasıra tembe! mizden, çok defada bu güzel itiygik kaybettiğimiz için yıkanmıyoruz ve böylelikle hem kendimize, hem etraft- mızdakilere yazık ediyoruz, hem de bu güzel İstanbul şehrine karşı büyük bir günah işliyoruz. Bu şehir, duvarları arasında ,yıkanmayanı bu derece bol bir insan yığını barındırmağa müsta . hak değildir. .. Kahvelerde, gazinolarda burnumuza pis bir koku vuruyor. Sinemalarda, ti- yatrolarda burnumuza pis bir koku vuruyor. Bu pis koku bizi bir ruhu habis gibi kovalıyor. Tramvaylarda, trenlerde, vapur kamaralarında, battâ çarşılarda ve sokaklarda onu daima burnumuzun dibinde buluyoruz, Eskiden misvak kullanırdık, dişleri. miz tertemizdi. Günde bir iki defa s0- guk su ile güsül edenimiz çoktu, şehir- lerimizin bir insan topluluğu barınde ran ber sakafı altında, temiz insan de. risinin sıhhat saçan (kokusu duyulur. du. Evlerimizin çoğunda kızma hamam vardı, Orta hallilerimiz yüklüklere çin- ko kaplatırlar, evlerinde yikanacak bir yer bulundururlarir. İşsiz ve parasız kalmış kimsesizler bile bekâr odaların. da ortaya bir leğen koyarlar, iki günde bir kese ile lifle oğunup, bol sabunla yı kanırlaçdı. Temizliğin en esaslı bir an'anemiz halini alışında değilmidir ki biz sa- bunculukta ei ileri gitmiş, milletlerin başında geliriz?. Yakın ve uzak dede- lerimizin temiz ve zevkli giyinmeğe ne derece ehemmiyet verdiklerini anlamak icin ise müzeleri bir dolaşmak ve kıya. fstnamelere şöyle bir göz atmak kâfi- diz. Miskinler tekkesindeki cüzamlılar « dan başka her İstanbul hemşehrfsi Kallı ise sakalını düzeltmeden, sal rakmamışsa sinekkaydı tıraş olmi iyice yıkanmadan sokağa çıkmayı, ran ve cm$al,, arasında dolaşmayı ya- kın zamanlara kadar en büyük ayıp sa. yardı. ü Biz, Yenicami önünü dolduran sey- yar berberlerle alay etmiş bir nesilde- niz.. Ancak bugün o halin, yani berber» liğin sokaklara taşışmın mânasını an. layabiliyoruz. Meğer operatör Cemil Paşanın, pek haklı olarak, beğenmediği © hal, berber ihtiyacının çokluğundan doğmuş bulu- Şimdi şehir, Tüks berber * gap Devamı 8 ine'de Niz&meddin NAZIF