5 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM POSTASI “Sahibi .vef Neşriyat” Müdürü H, Hasan!Rasim:Us “İDÂRE EVİ : Istanbul Ankara caddesi Posta hkalasacı İstanbul 214. Tolgraf ödrcali İstanhal HABER Yazı işleri telefonu: 23872 Yidare” * — “:124370 ilan — 'i "e çı 20335 ABOÖ N ARTLARI ) J'r?m,. y * Benebi Ioııllu 1.400 &n 2.700 lıı.. 6 âöylik 180 & 14.48850 & 3 âylık — 46004 800 »& ı 1 öylük 160 & $00 » Dış siyasa Harp ve terör İspanya ve Çin muharebeleri, son haftalar içinde birer terör hareketi ma- hiyetini almıştır. Japonya Çinin büyük şehirlerini bombardıman ediyor. İspan- yada da Frankonün cumhuriyetçiler ile mücadelesi de şehirlerin ve bitaraf ge- milerin bombardımanı şeklini almıştır. Gerek Japonyanın ve gerek Frankonun hedefleri aynidir: Karşı tarafın mane- viyatını sarsarak seri netice elde et- mek. Gemiler üzerine yapılan taarru- zun hedefi ile İspanya limanlarına uğ- rıyacak gemileri korkutarak fiili bir ab- luka tesis etmektir. İspanya meselesinin İngiltere — ile İtalya arasında bir itilâfa zemin teşkil ettiği ve bu mesele üzerinde Londra karışmazlık komisyonunda bir anlaş - ma yapıldığı sırada harbın terör mahiye tini alması garip görünebilir. Ancak bunun mânasını anlayabilmek için İtal- yanın iki hedefini hatırda tutmak lâ - zımdır: 1 — İtalya, önce Frankonun müzaf- fer olmasını istiyor. 2 — Fakat birinciden İdaha az ehem- miyetli olmryan bir arzusu da zaferin seri, pek seri olmasıdır. Böyle seri bir zafer ilkbaharda mu- hakkak gibi görünüyordu. Musolini, 16 nisanda Romada imzalanan itilâfname ile İngilterenin de zımnen bunu kabul ettiği kanaatindedir. Acaba bir Franko zaferi, hem de se- ri bir Franko zaferi, ne idereceye kadar İngiliz - İtalyan itilâfinm şartları ara- sındadır? İmzalanan itilâfnamenin met- ninde bu şartların yer bulmadığı aşi- kârdır. Fakat o günkü harp vaziyetine göre, böyle bir zafer muhakkak göründüğün- den Musolini bu neticeyi, 16 nisan iti- lâfının esaslı bir şartı olarak telâkki et- mektedir. Bu, İspanya meselesinin halline doğ: ru yürünecek olan yolun başlangıç nok- tası olarak kabul edildikten sonra bu- nun ancak bir çıkarı olduğu anlaşılır. Bunu çıkmaz içine sokan cumhuriyet- çilerin mukavemetleridir. Fakat, İtalya bundan Fransayı mes'ul addetmekte- dir. Filhakika İngiliz - İtalyan itilâfın - dan sonra Fransanın cumhuriyetçilere yardımda bulunduğu anlaşılmaktadır. İtalya, İngiltere - İtalyari itilâfının im- zalanmasiyle artık kendi müdahalesi neticesinde meydana gelen fiili vaziye- tin meşrulaştığına kanidir. Binaena- leyh meşrü vaziyeti değiştirmek için yapılan müdahale gerek Frankoya ve gerek İtalyaya karşı bir harekettir. İ- talya ile İngiltere arasındaki itilâfname imzalandıktan sonra — Fransız - İtal- yan müzakerelerine başlıyacağı sırada İtalyâda hissedilen asabiyetin — sebebi budür . Gerçi bundan sonra Londra karış- mazlık komisyonunda bir takım müsbe*t kararlar verilmiştir. | KA P9 Keşrlerin Fi | pılmışsa da Çemberlâyn noktai nazarı- rilmesinde İngilterenin Fransa Ü- zerinde tazyik yaptığı Fransanın da Sovyetler üzerinde müessir olduğu an- laşılmaktadır. Fakat bu kararlar, Mu- solininin beklediği neticeyi tâcil etme- memiştir. Komisyonlar tayin edilecek.. Bunlar her iki taraftaki “gönüllüleri,, sayacaklar. İspanyanın karadan ve de- nizden mürakabesi takviye edilecek... Gönüllüler bir nisbet üzere geri çeki- lecekler. Frankonun muhariplik hakla- rı tanınacak. Bundan sonra da harp nihayetlenmiyeceğinden her iki tarali uzlaştırmıya çalışılacak. Kısa ve kat'i zafer bekliyen Musolininin istediği bu değildir . Bunun içindir ki Franko, elindeki - tayyare kuvvetleriyle kara'dan denizden bombardımana başlamıştır. Bu bom- bardıman İngiltere kamoyunda derin k | bir akis uyandırmakla beraber, hükü- "HâBER — Aksam postası * Kadın doktoru 14 Yaşında bir kızın çocuğunu düşürttüğü için Londrada, büyük bir alâka uyandı - ran bir dava görül. mektedir . Bir doktor, l4 ya - şındaki bir kıza, ka nuna mugayir ola - rak, bir rahim aâ - meliyatı yapmakla mahkemeye — veril- miştir. Alek Bam ismindeki bu adam Londranım en meş- hur kadın doktor . larından biridir ve yaptığı bu ameliyat hakikaten herkesi hayrette bırakmıştır. Çünkü kanun gayet sarihtir: Ameliyatla çocuk almak, ya annenin, yahud da çocuğun hayatı tehlikede bu- lunduğu zaman caizdir. Halbuki bu hâ- disede anne ve karnındaki yavrusu en iyi şarait altında bulunmaktadır ve gebelik tabif seyrini takip etmektedir. Bunun için, doktorun yaptığı ameliya- tın gayesi çocuğun veya anmnesinin ha- yatını değil, bir ailenin namusunu kur- tarmaktır. Halbuki kanunen — bu gibi - Alek Barn Kont tevkif edildi Amerikalı bir milyonerin kızı olan Barbara Hutton, kocası Danimarkalı Kont Hangvitz Reventlov'un çocuğunu kaçırmak teşöbbüsü ile itham etmiş ve tevkifi için karar almıştı, Pariste olan koönt, bu karar üzerine, Londraya gelmekten çekinmemiş ve derhal İngiltereye — geçmiştir. Kont, Londraya gelir gelmez tevkif edilerek sorguya çekilmiştir. Adamın, oğlunu ka- çırmak istediğine pek ihtimal verilmi - yor. hallerde ameliyat ve diğer usüllerle çocu. Bu almak yasaktır.. Bundan başka, esasen anne olacak o. lan kız böyle bir talebde — bulunmamış, operatör buna başka bir kadın doktorun delâleti üzerine teşebbüs etmiştir. Hâdiszenin daha evvelki safhalarına a. it hikâyesi şudüur: İsmi gizli tutulan bu on dört yaşındaki kız, başka bir kız arkadaşı ile beraber, bundan birkaç ay evvel, bir kışlanın ö- nünde, nöbetçi askerlerin talimini seyre- diyormuş. Bu İngiliz “muhafız,, küvveti askerlerinin kıyafetleri — hakikaten göze çarpacak ve merak uyandıracak bir şekil dedir. Bilhassa — başlarındaki koca kal- paklar çok dikkate şayandır.. Kızlar tecessüslerinde daha ileri git. mişler ve kışlanın içerisini de görmek is. temişler. Bunun üzerine, askerler de on- ları içeri almışlar ve atları göstermek için ahırları gezmeye davet etmişlerdir.. Bu daveti kızlardan biri kabul ediyor. Öteki daha akıllı davranıp girmek iste- miyor ve çıkıp gidiyor. İçeri girenin â- kibeti de bugün mahkemeye düşen hâdi- seyi ortaya çıkarmıştır.. Zavallı kız, başma gelen felâketi ken- disinden biraz daha büyük arkadaşlarma anlatıyor onlar da kendisini bir kadım doktora götürüyorlar. Kadm doktör kızı muayeneden sonra kendisinin yapacağı bir şey olmadığını söylüyor ve bir akıl danışmak için kızi alıp meşhur kadın hastalıkları mütehassısı Alek Barn'a gö- türüyor. Doktor kızı muayene ediyor ve büyük bir tereddüd içine düşüyor: İ Kız,.bu yvakitsiz anne olmaktan dolayı büyük bir ıstırab- çekmektedir. Vücu- İHesap veriyor! dunda da daha vahim bazı hastalıklara yol açılmaktadır. Vakıâ kızın hayatı teh- likede değildir. Çocuk da annesinin kar- nında tabit bir şekilde büyümektedir. Doktor düşünüyor: Bu takdirde ameliyat yaparsa kanuna muğgayir bir suç işlemiş olacaktır. Fakat ameliyat yapmazsa zavallı bir kızm bü - tün hayatınca ıstırab çekmesine göz gö- re göre razı oölmuş bulunacaktır... Ne yapsın? şimdi ortaya bir vicdan meselesi çıkmıştır. Doktor vicdanmın se- sini dinliyor ve ameliyata karar veri - yor. Ameliyat muvalfakıyetle neticelen- miş ve çocuk almarak küçük annenin sıhhati kurtarılmıştır. Doktor Barn mahkemede: — Bu işi, bütün meB'uliyeti üzerime | alarak yaptım ve cezama razıyım, diyor. Vicdanmm sesini dinliyerek böyle bir ameliyat yapmış olan bir doktora karşi acaba hâkimler de vicdanları ile hareket ederek mi bir cevab verecekler? yoksa kanunun sarih maddesine göre, operatör gayrikanuni ameliyat yapmakla cezalan- dırılacak mı? Diğer taraftan adliye de bir mesele karşısında bulunmaktadır. Operatöre de hak vermek lâzımdır. Çünkü, kanunda bu gibi ameliyatın yalniz çocuğu veya annesini ölümden kurtarmak için yapı- labileceği yazılıdır. Çocuğu veya annesi- ni hastalıktan kurtarmak için ameliyat yapılmasına neye cevaz verilmiyor? Birçok adliyeciler ve doktorlar kanu- na bu şekilde bir madde ilâvesini ve bu- nun gözönünde bulundurularak Alek Barn'm beraetini istiyorlar. Diğer taraftan kıza tecavliz eden as- kerler üç seno hapse mahküm edilmiş- metin buna mâni olmak için hiç bir te- şebbüste bulunmak niyetinde 'olmadı - ğını Çemberlâyn Avam Kamarasında sarih olarak söylemiştir. Çemberlâynın söylediği şudur; — Frankonun bombardıman nokta- sınldaki hakkını tanımıyoruz. Fakat bu- na mâni olmak için de bir şey yapacak değiliz. Çünkü böyle bir teşebbüc'in muvaffak olması için Frankoya karşı silâh kullanmak lâzımdır. Bu da bir Avrupa harbine varabileceğinden İn- giltere bu tehlikeyi göze almak niyetin- de değildir. Avam Kamarasında, başvekile karşı bu yüzden çok şiddetli hücumlar ya- nı değiştirmiyeceğini beyan etmiştir. Terör hareketlerine karşt yapmıya müu- vafakat ettiği iki şey şudur: Frankoya bir protesto notası gönde- rilmiştir. Bu hareketlerden vaz geçil - mesini temin için İtalyaya — mürcaatta bulunulmuştur. Her ikisi de baştan savma cevaplar verdiğinden bombanlı- man devam etmektedir. Bununla be- raber, bombardımanın bekleninlen ne- ticeyi tâcil edeceği de çok şüphelidir. Asker! harekât üzerinde en ufak tesiri görülmediği gibi, İspanya halkının ar- tık nasırlaşan âsabı üzerinde menfi bir tesir de yamıyor, Hülâsa; tayyarelerin bütün gürültü- leri, yaptıkları tahribat ve terör, — İs- panya meselesinin, mukadder olan aki- etine doğru yavaş seyrini değiştirme- İngiltere her gün hava kuvvetlerini ye ni filolarla zenginleştirmektedir. Bu arada, son sistem bombardıman tayyarelerinden müteşekkil bir filo, geçen gün tecrübeleri. ni yaparak hava ordusuna dahil olmuştur. Bunlar bambardıman tayyarelerinin en süratlileridir. Süratleri saatte 260 mil- | dir, Tayyarede iki kişi ve iki top vardır. Coe Luis Şmeling maçın- da en bitaraf hakem; Fitm ! Coe Luiz - Maks& Şmeling maçmım ga- yet kısa sürmesi her taralta hayretle karşılanmış, mağlüb olan Alman boksü- rü de haksızlığa uğradığını, çüknü böb- reklerine yediği bir yumruğun tesiriyle bayıldığını iddia etmiştir? Oyunda hakikaten hata* var mıydı? Hakemler bu fikirde — değildiler. Fa- kat, son sözü söylemek en iyi ve bita- raf bir hakem olan fotoğrafm hakkıydı. Maks Şmeling - Coe Luiz maçınin fil- mi bu itiraza cevab vermektedir. Dün- yanın en kisa bok& maçı filmi olan bu film bugün birkaç kopya olarak basıl- mış ve muhtelif spor hakemlerine gös- terilmiştir. 124 saniye silren maçmım bütün safha- larını filmde birer birer görmek kabil- dir. Filmde görüldüğüne göre, Alman miştir. A, Ş. ESMER böksörü, Coe Luiz'in anlattığı gibi, kar- şısındakine ancak iki yumruk vurabil- Iran hudut komisyonu | Erzurum, i — Albay Müzeyyenin başkan lığında ve on dört kişiden mürekkeb İ- ran hudud kömisyonu dün şehrimizden geçerek Trabzona hareket etmiştir. Ko- misyon hudud ve transit meselelerini görüşecektir. Albay Müzeyyen, Erzurumdan ayrı- lırken şunları söylemiştir: “İranda son 17 sene icinde büyük bir inkılâb oldu. İki büyük şefin yüksek ta- limatı ile Türk - İran dostluğu çok inki- şaf etti, Bu dostluğu hiçbir şey sarsmı- yacaktır. miş, fakat zenci boksör rakibinin çene- sine indirdiği sağ yumrukları ile gale- beyi temin etmiştir. Filmde, “Kara bom- bardımancı” nin, Alman boksörünün böh- reklerine doğru bir yumruk indirdiği gö- rülmemektedir. Bu süretle, maçtaki esaslı hir ihtilâf halledilmiş bulunuyor: maçtan sönra Maks Şmelingin hastaneye yatmasını İ- cab ettiren zedelenmeler rakibinin yum- ruklarından değil, yere düşmesinden 1—- leri gelmiştir. : ' Silâhsızları himaye H ASAN KUMÇAYI yazıyor: “İngiltere hükümeti harpleri daha insa,, ni bir şekle koymak için — çalışıyor. Bu cümleden olarak İspanyada — olduğu gibi Uzak Şarkta Çin — Japon harbinde de a« çık şehirlerin bombardıman edilmemesini çocukların ve silâhsız halkın himaye olun« masını istiyor. Bu hususta teşebbüsler şim diye kadar iyi bir neticeye varmamıştır. Hattâ bu arada Japon hükümeti İngilteres nin teşebbüslerine red cevabı bile vermiş« tir. Fakat şimdi bazı Avrupa gazeteleri ha.' ber veriyor ki İspanyadaki asiler değilsa de Japon hükümeti nihayet bir dereceye kadar akıl ve insaf yoluna giriyormuş. Bu nun delili de bu hafta — içinde Londrada Japon büyük elçisinin balina — balıklarını avcılara karşı himaye etmek için İngiltere hükümeti ile bir mukavele İmza etmesi İ« miş! Bundan sonra bazı deniz mıntakala,, rindaki balina balıkları avlanmıyacakmış. Öyle ya.. Japon hükümeti balina balık— larını avcılara karşı himaye etmeğe karar vermişse bir gün belki bombardıman tay. yarelerine karşı Çinlilerin çocuklarına ve| kadınlarına merhamet edebilir.,, TAN Bir pazart gezintisi FELEK pazar günü Şirkelihayriye-' #« nin gezinli vapurlarile gezmeğe çık. mış. Buğünkü fıkrasında tadı damağında kalan bu gezinliyi anlatıyor. Vapurda a- yakla kalmak şartile Büyükdereye gillik, ften sonra Şirkelihayriyenin — yolcularına göslerdiği yere — girmiş. Bir dondurma, bir pasla, bir de su için — 135 kuruş ver miş. Şöyle devam ediyor: | Söz aramızda bu dondurma değil, haş« lama oldü. — Çıktık. Bizi köprüye doğrü indirecek vapura bindik. — Vaziyet ayni; oturmak, durmak mümkün değil. Dönerken de bir buçuk saal ayakta dur. duk ve doğrusu pazar gününü iyi geçirdik. Cümleye tavsiye ederim, Bu — yölculukta anlamadığım bazı şeyler gördüm. Makul kararlarile bizi memnun etmekte olan Şir- ketihayriyenin bunları tenvir edeceğinî umüuyorum : 1 — Vapurlarda bir haddi istiabi ralm. mı var bu.ne işe yarıyor? ö — İçerde ne duracak, ne oturacak yer Tolmadiğini gören vaptir memurları ivzkeıe. lere hâlâ neden uğruyorlar? Cevapları bekler, saygılarımı sunarım. CUMHURİYET Hatay anlaşması P EYAMİ SAFA yazıyor: “Hatay anlaşması bizi dönt sıkıntıdan kurtarıyor. Bunlardan birincisi, en büyü, ğüdür: Hatay Türklerinin, belirsiz ve ka- rışik bir rejim içinde, esarellen ve müs, temlekecinin kiırbacından hülü kurtulma- . mış olduklarını görmek. İkincisi, Fransa ile ananevi doslluğu. müuzu tehdit eden ve Parisle Ankara ara« | sına giren mesalenin, gitgide üstüne hiçe, bir devamlı münasebetin köprüsü kurula, mıyacak kadar genişlediğini ve derinleş« tiğini görmek. İ Üçüncüsü, Yakın şarkta, — Balkanlarda, . 'Avrupada ve dolayısile bütün dünyada bir sulh amili olmayı, kendisine, dış politika- . nın en büyük hedefi yapan memleketimi. zin, çaresiz kalınca hakkını kuvvetle is« tihsal etmeğe mecbur kalabileceğini ıör-! mek. Dördüncüsü, bizi yalnız Türk olarak de- ğil, Fransız dostu — olarak da değil, sulh dostu olarak da değil, ayrıca, mücerret in- san olarak ve mücerret adalet prensiple rine göre isyan ettiren bir haksızlığın de- vam edip gittiğinigörmek, Yeni bir arızaya uğramazsa, — bugünkü şeklile Hatay anlaşması, yıllardanberi ba şımıza, yüreğimize ve iki ciğerimize sap lanan bu dört sancıdan bizi ktrtarıyor. Cerrahın müdahalesine lüzüm kalmadan şifa bulan hastalar gibi, Hatay davası da, Türk süngüsünü bir neşler yerinde kullari mamıza hacet bırakmadan salâha kavuş« * mak Üzeredir. Halay artık milli bir üzüntümüzün delilı kendi kendisinin, yani müstakil ve mesutls 1 güzel bir Türk toprağının adıdır; dlı»'elıîaJ | liriz. Yeni bir arıza çıkmazsa. Zira gözümüz korktu. Fakat bu defa, davaya Türk ordusunut müzahereli de iltihak ettiği için, ümitleri< miz, korkularımızdan kat kat fazladır.,, İ —— Romanın : | bir tekzibi | Roma 5 (Â. A.) — Bir Paraguay ıl'î keri heyetinin İtalyada bulunması bazf dedikodulara yol açmış olduğu için far şist hükümetinin Paraguaya harb malze” mesi satmak üzere bir konturat imza et tiği hakkmda dolaşan gayialar emin bif menbadan tekzib edilmektedir. /”

Bu sayıdan diğer sayfalar: