3 TEMMUZ — 1938 Madam Mülner aynanın karşısında tuvaletini bitirdi. Eksiklerine on bir Söz gezdirdikten sonra bir çekmece açarak içinden bir inci gerdanlık çi kardı. Gerdanlığı bir müddet seyret- ti ve boynuna taktı. Bugün, oğlu Erik'in nişanlanması Şerefine bir ziyafet veriliyordu. Bü - Yük kizi da kocasiyle beraber bu 3i. yafete gelecekti. Yarım saat sonra bütün misafirler | sofra başındaydılar. Erik'in nişanlı. si Kamilla herkesin hoşuna gitmişti Bu, temiz kalpli, güzel bir kızdı. Ka- Milla, müstakbel kaynanasmm boy - Bundaki inci gerdanlığı bir müddet hayranlıkla seyrettikten sonra nişan. lısına döndü: — Ne güzel bir gerdanlık, Erik, de. Bil mi? dedi. Erik: — İşitiyor musun, anne, dedi? Bak Kamilla senin gerdanlığını çok beğen- miş! Madam Mülner; — Belki de bu yaştan sonra bunu takmansam icab ederdi., Fakat. Madam Mülner sözlerini: bitirmeğe Vakit bulamadı. Herkes ona itriaz et- ti. Arada ufak bir sessizlik oldu. Ses. SİZliğİ gene madam Müllner bozdu: Ko. “asma dönerek: — Biliyor musun, dedi, ben gu da- kikada yirmi beş sene evveline naza- Tan çok daha mesudum.. Bu sözlerin delâlet ettiği xnanayı ; anlamamiştı. Madam Mülner, Mei gerdanlığinı işaret ederek: — Babam da diye sözüne devam et. PR DU gerdanlığı taşımamın aleyhin. Ydi. Çünkü bu ineiler sahtedir. Kamilla büyük 'bir hayretlet Sahte mi? diye haykırdı. Ena sahte, Fakat buna rağmen Teri T benim nazarımda' hakiki inci- e daha kıymetlidir. yle halde siz bunlara büyük bir STAYİA mi bağlısınız? ; mn a mamen haklıamız! Yirmi beş inç, YI'R. birinci kocamla Mantekâr- Joda buy İri rami. Nişarilmiz Erik. 52 ikinci kocamdandır. Birinci evliliğim gök acıklı bir hikâyedir. Biz birinci kocamla Möntekarlcya gittiğimiz za. man kısım Liza henüz dört yaşla. rındaydı. Kocam mükthiş bir ku - marbazdı, Sabahlara kadar hiç dur. madan kumar oynardı. Bir gece ara . mızda bir münakaşa oldu, O, öfkeyle yanımdan ayrılarak gene kumar sa. İonuna gitti.. Orada meler cereyan ettiğini ben bu gün dahi bilmiyorum. Fakat tahminlerime nazaran o, her şe ye rağmen kaybettiklerini geri alma- ya azmetmişti.. Geçirdiği müthiş he- yecanlar bir felâketle neticelendi. Onu o akşum ölü olarak otele getirdiler. Fakat siz de bilirsiniz ki felâket tek daşına gelmez. Ben Montekarloda ko, camın borçlarını temizlemeğe çalışır. ken kızım Lizanın çok ağır hesta ol- duğu hakkında bir telgraf aldım. Ve- ziyet çok nazikti, Derhal oradan ha . reket etmem icab ediyordu. Halbuki, cebimde bir santim bile yoktu. Ko . cam bütün paralarımızı kumarda kay betmişti, Derhal hatırıma “mücevherler,, im geldi. Bunları satarak geri kalan borçlarımız! vermek ve yol paramı te. darik etmek lâzımdı. Fekat bunu der. hal yapmam icab ediyordu. Çünkü bi- neteğim tren bir saate kadar kalkı - yordu. Bunu kaçırdığım takdirde bir gün sonraya kalacaktım. Halbuki bu gecikeceğim yirmi dört saat içinde ne. ler olmıyabilirdi? belki kızımın cena. zesine bile geç kalabilirdim. Benim i- çin her saniyenin kıymeti vardı. Montekarloda, hattâ gecenin bu vaktinde bile mücevher satınalmaya hâzır bir çok insanlar bulabilirsiniz", Halime acıyan bir bildiğin tavassutu İle, kumarda kaybedenlerin mücevhe- ratını satıma'makla söhret kazanmış “Moretti isminde birine başvu BURIDAN ——— A m LİE RA Inci gerdanlık Ona kiymetli bileziklerimden birini götürdüm, Bununla bütün işlerimi gö. rebileceğimi umuyordum, Ha'buki bi. lezik için Morettinin teklif ettiği pa» ranın otel borcumu öğemeye bile kâfi olmadığını hayretle gördüm. İster is- temez, eve dönerek inci gerdanlığımı &lmak lüzumunu duydum. Gerdanlığı alarak Morettiyi bulmak Üzere tekrar gazinoya geldim, Moretti gerdanlığı eline alarak muayene ettikten sonra başını salladı ve “bu inciler sahte . dir!,, deği. Gerdanlığı bana iade ede. rek başıyla bir selâm verdi ve oradan ayrıldı. Gözlerim okararmış, etrafımdaki her şey dönmeye baslamıstı. Bu İnci gerdanlık kocamın düğün hediyesiydi. Manasız ve bulanık gözlerle İnci dizi- sine bakıyordum. Mücevkerlerimi ipo- tek etmek için kocamın son zaamnlar. daki müteaddid tekliflerini hatırla - dim, Ben bu teklife şiddetle muhalif kalmıştım. Demek ki o, gerdanlığı al» miş, yerine sahtesini koymuştu. 'Takatsiz bir halde, oyun masasi yanındaki boş sandalyelerden birine kendimi bırakıverdim. Gözlerimin ö - nünde Lizam vardı. Mirimini kolla rını açıyor ve beni çağrıyordu. Ben İ. se, âciz bir halde, ona, onun imdadına yelişememekten doğma bir azab için- de kıvranıyordum. Bütün bunlar bir - kaç bin frank yüzünden oluyordu. Halbuki gözümü nereye çevirsem her taraftan para, para, para üyor. dum, oyun masasının üzeri küme kü, me altınlarla doluydu. Çünkü o 24 - manlar oyunlar altm parayla oyna- “nırdr. Yanıbaşımda mahzun yüzlü bir a. Teo Frank oynuyordu... Bu ndam her cl mitema. diyen kazanıyordu. Dikkat ettim: ö « nünde bir yığın altın vardı. Kocamın ölümü, çocuğumun hastalığı, perişan vaziyetim beni berbad etmiş, irademi mahvetmişti. Ne yaptığımın farkına varmadan elimi yanımdaki #atın ö- nünde duran altın kümesine uzattım. Bir avuç âltın kaparak kapıya doğru yürüdüm, Fakat kapıdan dığarı çıkmama im. kân olmadı. İzbandut gibi iki kişi ö. nüme dikildi. Bunlar iki polis hafiye- 8siydi... Birdenbire, bu gün bile unutamıya- cağım şu kelimeler kulağıma çalındı; — Rica ederim madama dokunma, yınız, bunlar onun paralarıdır. Ben o- nun namına oynuyordum. Polis hafiyelerinin her ikisi de de. | rin birer reveransla ve özürler diliye. rek oradan ayrıldılar. Bulanık gören | yaşlı gözlerimle, beni himaye cden za. İ tın yavaşça yerinden kalktığını, 65 - nündeki paraları cebine yerleştirdiği. | ni ve yanıma yaklaşarak koluma gir. diğini farkediyordum. Bana: — Buradan gidelim, madam, dedi. Beni yari baygm bir halde salon . dan dışarı çıkardı. Hıçkırarak, ona | başımdan geçenleri anlattım. — Lütfen incilerinizi gösterir mi- siniz. dedi?. ben inciden iyi anlarım, Moretti yanılmış olabilir, O zaman, bu kelimelerin arkasında gizli duran manayr anlıyabilecek bir halde değildim. Ona incileri verdiğim zaman şu sözleri söylediğini işittim: — Bu ineller kal'iyyen sahte değil, Üstelik de fevkalâde kıymetli. Müsa- ade ederseniz bu gerdanlığı ben satı. nalmak istiyorum... Trene 30 dakikam kalmıştı. Acele etmem lâzımdı. Gerdanlığı verdim. Derin düşüncelere dalmıştı. Onun bu susuşundan İstifade eden Kamilla alâ. kayla sordu: — Demek gerdanlık sahte değil « miş? Moretti bunu anlamamış?!.. — Maalesef Moretti'çok iyi anla « mış... İnciler alelâde bir taklidmiş. Fakat ikinci kocam . paralarını çal. dığım adam, vwisanlın Erik'in babası olan ikinel kocamdır, Onunla böyle ta nıştımdı - beni gücendirmekten çekin- diği için bana vereceği paraları ger. danlık mukabili veriyormuş gibi gös. termek istemişti. Az daha beni hırsız vaziyetine 80 - kacak olan meş'um hâdisenin tzerin- den yıllar geçti, Şimdiki kocam, be . nim haberim olmadan hakiki bir inci gerdanlık almış ve sahtesinin yerine koymuş... Ben eski gerdanlığımm sahteliğini ancak geçenlerde haber aldim... Şimdi bu sahte gerdanlığı ha. kikisinden çok seviyorum. Ve inci tak ma kahvesini duyduğum zaman onu tercih ediyorum, Yeni çıktı ——. ilk aşk A. Rifat - Türgenef ÜÇÜNCÜ BASIŞ Şimdiye kadar fiatı yüz kuruş olan bu meşhur eser üçüncü defa olarak Hilmi Kitabevi tarafından 50 kuruş fiyatla neşrolunmuştur. Yeni çıktı KöyünYolu Hikâyeler Yazan: Reliık Ahmed Sevengil Fiyatı 3O Kuruş Madam Mülner biran için sustu. | BURIDAN &eidi, Bir mudaima karşısında buludu- yordu. Başını eğmiş düşünüyor ve yüzüne aydmlık vuruyordu, Yüzünü birdenbi- *e bir gölgenin kaplaması, başını kal dırmasına sebebiyet verdi. Karşısında Bigorn duruyordu . — Ağlıyor musunuz?, Büridan yanaklarından iri göz yay ları yuvarlarırken dişlerini sıkarak: — Hayır!, « dedi. — Ağlıyorsunu, Ben bunun sebebi- Rİ bilmiyor değilim. Bu gece burada Oturan genç kızı rdükleri için ağ- byorsunuz, biliyorum.. Büridan birdenbire yerinden fırladı. Korkusundan bir hamlede eşiğin öte Yanına sıçrayan Bigorn boğazını, Büri- danın kuvvetli parmaklarından kurtara- madı. Büridanm gözleri şüpheyle par- iyordu, i — Söyle! - diye bağırdı. Seni, bana Mirtiyi kaçıran adam gönderdi değil mi? İtiraf ett, — Boğüluyorum., Nasıl söyliyeyim! Büridan ellerini serserinin boğaz: dan çekti: ti — Hakkın var!. Söyle.. Bana doğ- Fu söyle. Yoksa şu ağaçta sallanacak vücudun serçelere korkuluk olur, Serseri ; — Ne parmaklar, ne parmaklar! -di- ye mırıldandı. - Sizin gibi birine uşak- lik etmekten büyük haz duyuyorum. « — Söyliyecek misin?, — Şüphesiz. Dün gece Luvr sâtâyi- nım etrafında dolaşıyordum. Kent dö Valuvanın süvarilerle birlikte saraydan Geden gördüm.. Merak ettim ve he, kargaların. peşini birakmadım. Ni- 4Yet kargalar gelip bu eve kondular. — Valuva, Valuva... Buraya Valu- VA geldi öyle mi?, — Evet, cehennem prensi," kre © $eytanın yeğeni monsenyör e Valuva buraya geldi. Karga - $âk gaklarından Valuvanın bu: taya genç kızı tevkif için geldiğini an- adım, — Tevkif için mi?, — Evet.. Etti bilet. , — Mirtiyi tevkif etti öyle mi?. — Şüphe mi var?.. Tampl'e bile gö- türüldü. — Niçin? . — Kral öldürmek için büyü yaptığı» nı söylüyorlardı ve “gebersin büyücü kızıl, diye gağrıyorlardı. Büridan, yıldırımla vurulmuş gibi koltuğa yığıldı... 1g TAMPL ZINDANI Bundan bir kaç saat sonraydı. Ak. şama doğru, şehremanetinin beşmü- nadisi bir ata binmiş ve etrafında beledi ye çavuşlar, yanında boru çalan bir yamak bulunduğu halde Parisi dolaş - mıya başlamıştı. Bir hayli yere uğra - dıktan, bir hayil yerde sesini yükselt- tikten sonra grev meydanma gelerek durdu. Yamak borusunu çaldı. Halk etra fa toplandı, Başmünadi, elindeki kâğıdı açarak yüksek sesle okumrya başladı: “1314 senesi mayıs ayının on ikinci günü, bugün, Paris şehrinin şehremini olan biz, Jan dö Pressi, halka haşmetli kralımızın iradelerini bildiririz? Monsenyör Kont dö Valuva hazret- leri Tampl kalesi kumandamlığına. ta- yin edilmiştir. “ İşiklerm söndürülmesi hekkend-ki emre riayetsizlik gösterenler, devrive- İer tarafından şiddetle © cezalandırıla- caklardır. Bu şehirde oturan müseviler, evlerinin #ranması icin geleceklere müşkülât gös- termeden muvafakat edeceklerdir. Aksi hweket cerayı icap ettirir. Şeytanla mürasebeti olan ve büyü yanan tanıklarının evlerini ve adres. lerini derhal bildirmeleri bütün Pari şehri ahalisiyle Fransalılara emrolu- nur, ———— — nılmıyorsam bir salı gününden başlı- yarak. Anın, evine uğramamaya baş- İadr, Bir gün evvel de Bürgonya sara - yında elçi bulunan Marinyi Fransaya hareket etmişti... — İkisi de birer kahpe! — Söylediğiniz gibi senyör Büri. dan! Gene bu sırada Bürgonya sara rayında göreni kendisine meclöp ede- cek kadar güzel bir kız vardı. Bu da © sıralarda gene Valuvaya metres ol- muştu. Bigorn, sözün burasma gelince se. sini yavaşlatır. Ayağa kalkarak kapıya kadar gitti, Bir saniye dinledikten son- ra Büridanın kulağına eğildi: — Senyör Büridan! dedi. Bu sır, mü- him bir sırdır. Size bu genç kızın kim olduğunu da söyliyeceğim.. Fakat bu ismi kimseye söylememenizi hassaten rica ederim; Margarit... o Bugünkü kraliçemiz.. Bürgonya dükasının bü- yük kızr.. Büridan titremeye başlamıştı: — Kraliçe ha? . diye tekrarladı. Bizorn; “evet!,, cevabını başiyle ver. di Yavaş sesle ve gözlerini kapıya di- kerek devam etti : — Bu nasl olabilir? Diyecekler bu- Tunur, Akk başında bir kız olan Bür . gonya dükasının kızı bu işi nasıl yapar, Valuvaya masrl metres olabilir - diye sorabilir. Fakat yemin ederim ki bu böyle. Şu kadarcık hilâftim yok. Büridan lâtife eder gibi güldü; — İnanırım sözline.. . dedi. - Demek bizim kral hazretleri daha evlenmez- Men önce pezevenk olmuştu. Fakat ben bu aşkla boğâzına takılacak olan ipte bir türlü #eünasebet bulamıyorum. — Sabrediniz, mösyâ! Şimdi bu mü- nasebeti de anlayacakssnız. Valuvann yeni metresi Margaritten sonra, An'ı aramamıya başladığını söylemiştim. A. radan bir ay kadar geçti, Bu zaman içinde ben, üç, yahut dört günde bir, kederler içinde kıvranan An'a giderek yalanlar uydurmak vazifesiyle mükel- leitim. Kadmın çektiği ıstırap müthiş- ti, Benim bile « merhametli olmadığım hâlde . yüreğim paralanıyordu. Gerek teessürürklen, gerek An'ın aleyhinde dava açmasından korkan kont, Marin- yinin Parise gitmesinden iki ay kadar sonra An'ı görmiye gitti. Zavallı An'ı, belki bininci defa nikâhla alacağını söylerken kapı açıldı. İçeriye kim girdi dersiniz? Margarit, mötyöl.. Evet o... Margarit kıskançtı. Kontu takip cttirs * mişti. İçeriye müthiş bir hiddetle girdi- Bitişik odadan bu manzarayı seyre- derken tüylerimin diken diken olduğu. na inanınız!, — On dakikan kaldı! — Zaten sonuna geldik hikâyenin.. Bitiyor.. OO zaman Margarit bir dişi kaplan gibi atıldı. Konta “Bu sizin met- resiniz mi?.,, diye hağırdı. Valuva sa zardı, Kekeledi. An ilerledi; “Evet .... Yakında da zevcesi olacağım... Ya siz kimsiniz?..., * diye sordu Margarit: “İntikamını almak istiyorum!,, diye bağırdı. Ve o dakikada dalma yanında taşıdığı küçük hançerini çekerek ma» dam An dö Dramana öyle bir vuruş vurdu ki ,zavallı kadın cansız yere yu. varlandı. Valuva yerinden kımıldama- miştı. Ben de olduğum yerde sanki w- yuşmuştum.. Gözlerimi Margaritten bir türlü ayıramıyordum. Anın ölüp ölmediğinden emin olmak için üzerine eğildi. Yokladı., Ssnra doğrularak: “Öldü!., dedi. Sıra çocuğa gelmişti. Bir söğüt dak gibi titriyen Valuvaya dönerek: “Onu da öldüreceğim!,, de- di. — Vöâluva ne yaptı? — Ne yapacak., Dinleyiniz.. Hikâye. min en tatlı yeri burasıdır; “Onu ök * düreceğim, yoksa saraya koşar, halkı aleyhinize kışkırtırım, Sizi bir ırz düş- manı bir yalancı gibi kovdurturum! ,, diye bağırdı. Valuvanın dişleri biribiri- ne çarpıyordu! “Pekâlâl,, dedi, Beni