MİRİ KOVBOYLAR AMANIN BACAKLA iM TA“ KILDI ÇIKA MUYORUMU a ağ GÖZEL... BİRDE KUY) RUĞUNU, TU DÜ MEZ. Riza, sen bu satırları okurken ben dünyadan ayrılmış bulunacağım. Şaşırdın değil mi? Hakkın var.. Vü- cudu sağlam, sıhbati yerinde, parası çok, mevkii yüksek bir adam durup du- rurken ölümden bahsederse buna şa. Pilir... Fakat höyret etme dostum. Bu mektubu okurken ben ölmüş bulunaca- ğım. Bu istiyerek ölümün sebeplerini sa- mâ anlatmıya çalışacağım. Öyle zanne- diyorum ki hayatımda beni yalnız £sn anlamıştın.. Ölürken de beni ölüme ka- ar sürükliyen, hiç bir kalbin duymadı. ğı vabşi, garip, fevkalâbeşer hislerimi Sana emanet ederek, sana bırakarak ay- riliyorum, Hayatım: ebedi bir ıstırap zinciri şeklinde bana sürükleten, ve hihayet bugün son bir hiddet çıklığı Son bir haysiyet hamlesi şeklinde beni ölüme kadar götüren bu garip, bu ma- Yazi acıyı, ölümümden bir kaç dakika evvel ilk defa olarak sana açmak, sana söylemek istiyorum, Bu itiraf, baha kendimi bütün insanlardan yukartda gösteren gururumdan yaptığım bu feda- kârlrk şimdi bile ellerimi titr, Başladığım bu mektubu yırtmak, &- lümtürrtn esrarı cesedimle ehedifete yorum. Fakat bu rü arksda yalırz senin halledebileceğin bir para ve in. tikam meselesi birakıyorum. Yarın sabak, daha doğrusu öğleye doğru, niçin odamdan çıkmıyorum diye merak eden hizmetçiler odamın kapısı. nr açtıkları vakit orada iki ölü bulacak- lar ve derhal polise koşacaklar. Bunları olurken, aldında, gözlerinde, çehrende çizilen sayısız sorgu işaret lerini ben buradan görür gibi oluyo- rum. Yanlış okumıyorsun dostum, ya. rın odamda iki ceset bulunacak. Çün- kü bu dakikada tam yazıhanemin kar- şısında yerde yatan bir ceset vâc, Odam bir mabet gibi yarı kara Çünkü bu cesede tavandan bol ışık altında bakmağa cesaret edemi- yorum. Onun için bütün elektrikleri söndürdüm. Şimdi yalnız masamın Ü- zerindeki yeşil abajurlu küçük lâmba yanıyor. Bu daha fens, azizim, daha fe. na, Dikkat ediyorum. Buradan dökü- len yeşil xiya altında' bu adam sapsarı çehresi rkmeş “dili, morarmış dudak» . MARKİZ DÖ POMPADUR — Bundan eminsiniz, öyle mi Bu <mir de sizin de parmağmız bulunması T ARN /8 Yazan ve çizen JA LT İDİSNEV J Babamın oğlu Faikten Rızaya M. E, tün cesaretimi topladım. Hikâye- me başlıyorum. Sarı ve solgun çebresi- le upuzun yatan bu adam daha on daki. ka evvel yaşıyor ve benimle konuşuyor. du. Karşımda yalvaran, inliyen bir ifa- desi vardı. Fakat bu ifadede gizlenen öyle imirane bir eda var ki... Yolvaran, ir köpek gibi yaltaklanan bu adamı ben öldürdüm. İri boynunu, zayıf ve rımla ben #ıktım. Onu susturmak için bütün kuvvetimi topla- dım. Ve o ince pa nasıl oldu bilmem, birden. bire saman dolu bir çuval gibi parmak- larımın arasından kaydı ve yere düştü. Artık neles almıyordu.. ölmüştü. Bu adam kimdi, biliyor musun dos- tum?7. Onu bir türlü tahmin edemez- sin, Bak ben sana söyliyeyim. O be. nim babamın oğluydu. Kardeşim mi diyorsun.. Hayır, hayır.. Kardeşim de- gil, Sadece, yalnızca babamın oğlu. İşte hiç kimsenir bilmediği hayatı- Bun bikiyesi, Ben honüz on yaşında —— Pok te sâbr sas bu adamın sert ve bir çocukken annemle babamın arasın- da hayat birliği, anlaşılamamazlığın kör düğümiyle düğümlendi. Babam: A. nadolunun uzak yerlerinden birine ta- erdi, Annem İstanbuldan ay- emiyordu. Babamın tohak « kümü, annemin inadiyle çarpıştı. Aile yıkıldı ve ben enkaz altında kaldım. Bu vakadan sonra zavallı ben babamla bir vilâyet merkezinden ötekine sürüklen- dim, durdum. Annemin yerini şimdi başka bir ka. dın işgal ediyordu. Ben bir çok gün- | ler bu kadının yumrukları, bir çok ak- şamlar babeenın gürliyen sesi arasında hıçkırdım, durdum. Asırlar kadar uzun ve yıptanan ây- ları sürükleyip duruyordum. On dakika evvel öldürdüğüm adam bahamla anne- min yerine gelen kadınım oğluydu, Herşeyden üstün tuttuğum gur ui bir daha feda ederek sana bu çocuk babamın küfürleri, annemin tokatlar; | altında ezildiğimi itiraf edeyim. Bir gün hiç ünutmuyorum, dalma oğlayan, çirkin, kirli suratında süttlük- leri parlak iz halinde parlıyan bü ço- cuğu gene benim kollarımın afasına vermiştiler. Onu gezdireyim, sustüra- yım, eğlendireyim diye... Ben; kolla. rımın arasında çocuk odadan çıktım. , Onu yavaşça bahçeye inen taş merdi . venlerin Üzerine bıraktım ve savuştum. Akşam evde müthiş bir kıyamet kop- tu. Beni azarladılar, durdular. Anne- min şu cümlesi kâlâ Iulaklarımda çın- | yor; “Zavallı yavrucuğu taşlar Üzerin- de bırakmışsın. Halbuki o el değil ki kardeşin.,, Bilmem nasıl oldu. İtitaza, baykırmıya cür'et ettim ve “hayır. o kardeşim değil... Babamın oğlu,, cm. lesi renksiz dudaklarımdan döküldü. Anne sevgisinden ayrı, hayatta dert dinletecek bir kucaktan uzakta blyü- düm, Gençliğimin en ateşli günleri leyit mekteplerin soğuk (o yatakhanelerinde dondu. Ahnem yalnız yaşamıya çök ta- hammül edemedi. Babamdan ayrıldık « tan iki sene sonra bir hastanede hay- kırarak, elbiselerini parçalıyarak öldü. Bu haberi benden gizlediler, Beni an. (Lütfen sayfayı çevirimi MARKİZ DÖ POMPADUL .6$ ir genç olmıyan d'As. kaba cevabını d Assas'in delice hareketlerde bulunma- sından korkuyordu. icap eder. Jülyet kızardı. Krebiyon bu kızarışı gördü ve şiddet. Te öks eğe başlayarak, ayni zaman- da dAssas'a yon bir nazar atfetti ve Idandı: — Bu delikanirların gözü cidden bir sev görmüyor! Tülyet tekrar sordu: — Buraya nasıl geldiniz? Krebiyon, şöralyenin cevap vermesi- * bırakmadan, nazikâne ilerledi irâr bir vaziyette eğilerek: — Madam, dedi, mademki des- tum, mösyö 18 şövalye d'Assas, bunu Yapmak cesaretini gösteremiyor, müsa, ade edin de kendimi takdim edeyim; « Mösyö Prosper Jolyo dö Krebiyon, ii ham perilerini doyurduğu halde kendisi aç kalan ve çok müsamahakâr ve nazik insanların kabiliyetli gördükleri müte - Yazi bir şair... Vaktiyle de söylemiş olduğumuz veç- hile, yair gösterişli bir adam değildi. Dize rtaraftan, Jülyet te, her gün #on derece nazil ikifatlarla karşılaştığın- dan, o devrin mağrur tavrını benimse. Mmeğe vakit bulmuştu. Bunun dir ki, teşrifat kaidelerine iyatrovari,, jestler ve ke- limelerle yapılan bu taledim merasimi ü- Zerins şaire istihfalâriz bir nazar at- etti, Uyuyan ve bizim babacan ayyaştan şkasını muhakkak ki mahcup ederdi. R şöir, bunu katiyyen görmemiş halde, gü- #erim ki, madam, burayâ na. i bize gormak şerefini bah. Güzelliğiniz. karşısında ek, i şüphesiz, yalan» is eden mösyö d'Assas cevap > de olmadığından, müsaade *din de, artık yağını başını alan ve onun Krebiyon, genç kâdma bu sözleri söylerken, ayni zamanda d'Assasa sus- masmı ve herşeyi kendisine bırakması. nı yalvaran bir nazar stfediyordu. Şövalye bu bakışım mânasını derbal anladı. Esasen köntese izahat vermeği aklından bile geçirmediğinden, bu işi tuna bırakmakta hiç bir mahzur göre modi ve hattâ bunu memnuniyetle ka bul etti, Genç kadın da, şövalyenin sustuğu- nu görünce, enmek istediği şeyleri, biraz komik görünen bu garip şairin ağ- zından dinlemekten başka çare bulun. madığını anladı ve ona dönerek şöyle dedi: — Şu halde, sizi dinliyorum, möK Bunun üzerine Krebiyon devam etti: — Mösyö d'Assas, dostlarınızdan değilse bile, hiç olmazsa, tanıdıklarınız- dan madu bulunmak şerefine nail ol- miaştur. Medemki kralın bu sabah on Bastive nakletmek hususunda emir ver- diğini söylüyorsunuz, demek do şetoda mahpus bulunduğunu bi unuz. Fakat onun niçin tevk Gini ve hangi cürmü işlediğ muydunuz?, — Hayır, mösyö, bu teferrüatı bilmi- yorum. — $u halde, şunu bu mert çocük, krala büyük bir hiz. mette hulunmek üzere, onun yanına git- saplarımıştı.. Halbu ük adamlar, bumu biliyorsunuz, ve yahut ta bilmi. yorsunuz, Ikendilerine, talep etmedikleri bir hizmet ve iyilikte bulunanlara fena halde kızarl'e., Sevgili k da, şimdi hazurunuz! yeyi derhal yakılanmak sur kâfatlındırdı. Fakat insan, mösyö d'As. sasın yaşında ve hele onun fevkinde ©- lursa, bir höcrenin dört duvarı hiç te zarif bir manzara arzelmez ve akla ge- duyunca, tehditkâr bir jest yaparak, o- nu haşlamak için ağzını açtı, fakat Kre- biyon ondan evvel davranarok, gayet tatlı bir bal verdiği sesiyle şöyle dedi: — Çıkıp gitmek mi? Zaten bizim y güne arzumuz da bı Fakct, kestir. me yolu tercih etmemiz için bazı mü- him sebepler var... Her halde burada, bu kapıdan başka çıkılacak bir yol da- ha var. Bizi orudan çıkarın, o zaman siri üzen huzurumuzdan kurtulmuş o- luesunnz, w- Amma açık gözsünüz ha!.. Sizi e- ve alacağımı mı zannediyorsunuz? İşte O zama şim D'Assasla Krebiyon oldukça vâsi bir bahçede bulunuyorlardı. Hatti buna küçük bir park demek daha doğru © du. Uzakta, ağaçların arasından, böyük olm nakla beraber gayet güzel ve zarif bir köşk görünüyordu. Bütün bunler, tesadüfün onları zen- gin bir asilzadenin malikânesine attığı nı gösteriyordu. müyor ve, plinı mu- olursa, yeni d'Etyolla Jorj rok lerini iyi oynarlarsa, peşlerine takılmış olan askerlerin, Paris yolunu tutmak için tekror küçük kapının önünden ge çecekleri neticesine varıyordu, Bu arda, bu kapıdan çıkmak, mucize kabilinden bir tesadüf neticesinde güç belâ kurtulduklar: bir tehlikeye tekrar atılmak demekti ve gayet ihtiyatkâr bir insan olarak gir, kendilerini takip edenlerin atları aras'na aptalca bir şe- kilde atılmanın hiç te hoş bir şey olma- Mert ve cesur şair, şahsen, kendisi için korkmuyordu. Ele geçirilmek İstenen firori kendisi Fakat, kendisini yakalamaktansa en gilgm tehlikelere atılmayı tercih eden Bunu niçindir ki, genç dostunu, kor- kunç neticeler tevlit etmesi pek muh- temel, böyle fena bir tesadüften koru- mak istiyordu. Krehiyon, sırf bu maksatla bahçıvan» Ja münakaşa ediyordu. Çünkü böyle - likle, kendilerini, askerler tarafından takip edilen yoldan uzaklaştıracak ser- best bir yol elde edemeseler bile - ask- kerler geçinciye kadar . vakit kazana- caklardı. Ve gene sırf bunun içindir ki, d'As- sasın #inirlendiğini gören şair, ona bir işaret yapmış ve sükünetini muhafaza etmesini anlatmıştı. K:ebiyon bahçıvanın sualine hiç de- gişmiyen sakin ve tatir tavriyle, şu ce. vabı veridi — Görüyorum ki, zengin bir asilza- malikânesinde bulunuyoruz ve bu küçük park cidden güzel hir itinanın eseridir.. Eğer bu eser sizinse, cidden tebrik ederim.. Fakat biz de, yabancı insanlar değiliz, dostum ve efendiniz ne kadar zengin olütsa olsun, eminim ki, iki namuslu asilzadeye yerdım çit mekten asla çekinmez. — Efendi zengin olduğu kadar küdretli ve büyüktür de... Öyle boş şey» ler için rahatsız edilmez.. Esaştn ken- disi burada değil... Ve burada olmama, büyük bir talih ese- , kralın asker- sı in için cidde ridir, çünkü İcraden bu kadar itinayla kaçmanlara yardım eden insanlardan değildir. D'Assas, artık dayanamadı ve bağır- du — Aptal!, Efendin ne kadar büyük ki asilzadenin kendisiyle nak şerefine najl olmak is- ini ona söyle, ğer kimin malikânesiriğe bulun. duğunuzu bilseydiniz, bu evin efendisi- ni görmek istemez ve derhal kaçardınız,