3 HEZİRAN — 1938 HARER — Aksam postan Zeğnu değilmi? Elektrik! reklâmlar Elektrikli reklâmlar, meden! bir şehrin en büyük güzelliklerinden birini teşkil eder. Bütün dünyada, Balkanlardaki komşu devletlerin şehirlerinde elektrikli reklamlara geniş yer verilmiştir. Fakat İstanbulda, elektrikli reklâm, ayni büyüklükteki diğer bir yabancı memleket şehrile kıyas edilemiyecek ka- dar azdır. Halbuki, bu şehir fevkalâde muazzam elektrikli roklâmlar yapma, ğa müsaittir. Buna rağmen ve niçin iş bu kadar dar tutuluyor. Acaba İstanbullular elektrik- li reklâm yapmağa bu kadar o müstağni midirler.? Hayır! Burun yezâne sebebi, belediye rüsu- munun fazlalığıdır. Şehri güzelleştirmek için uğraşıp du. ran belediye reklâmların şehir güzelliği Üzerindeki tesirlerini biraz düşünüp, rek- lâm rüsumunu herkese elverişli bır hale irdiriverirse, bu şehrin güzelleşmesi için kendi kendine mükemmel bir yol açılmış olmaz mr acaba? Marangozlar Dileklerinde haklı görüldüler Maliye vekâleti, kazanç kanununun ortaya çıkardığı bir vaziyet üzerinde İstanbul esnafım yaptığı teşebbüs « nazarı dikkate alarak tashihini vaa- detmiştir. Bu mesele, kazanç kanunu mucibince gayrisafi iradlarm tayinin. den doğmaktadır. Burada bu esnaf i- Malâthanenin hududu tayin edilme » den ayrı ayrı vergi hadlerine tâbi tu. tulmaktadır. Kanuna göre meselâ bir doğramacı Eeyrisaf! (radının yüzde otuzu nis - Petinde kazanç vergisine tâbi bulun . Maktadır. Halbuki bir marangoz ima- © İâthanesi sahibi gayrisafi irad üzerin. de yüzde kirk vergi vermeye mecbur * bulunmaktadır. Bu böyle olmakla be. xaber marangozl âthaneyi ayı - #Tçak wa vasıflarını tesbit edecek hiç bir kanun müeyyidesi yoktur. Bundan dolayı Verginin tayin ve tesbitinde da. imi ihtilâp gikmakta ve esnaf komis- in komisyona müracaat etmekte- ir, Maliye vekâleti nezdinde yapılan te. #ebbüs neticesinde vekâlet makamları müracaati çok yerinde bulmuşlar Ve imalâthanenin vasıflarını tayin ve tesbit edecek bir formül bulmayı vaa- “etmişlerdir. Bu suretle vergi tarhın. da müşkülât doğuran mühim bir Ws18 meydandan ka'kacak #apkacıları bu yaz orijinal modeli ortaya almışlardır. İçersine bir kalem batır. Pari sapı Sapka, Alemdar Sineması ergün iki film ipl Kaptan . arisli Şantöz Ali Babanın Ameri- kadaki son maçı | l Me e eğ (MESELE) Lokantalar usta garson kullanmalıdırlar Kasaplar da müşteriye etlerin neresinden salacaklarını öğrenmelidirler Bu İstanbulun ha - line Allah acısın! Evet, Allah acısın, zira ne kasabı ka - sap, ne ahçısı ahçı, ne de garsonu gar » son. ... İki gün önce dost » larımdan birine gite müştim. Bâns bir biftek yedirdi. Tadı damağımda kaldı, Bizim evde hiç de fena yemek yapmaz lar! İyi ve hattâ lüks sayılan İstan « bul lokantalarından çoğunun da yaban- cısı değilim. Bunla- rın listelerinde kaç çeşit yemek olduğu nu, isinde ne çeşit yemeklerin iyi pişirildiğini bilenlerder Yari, benim, hir bifteği harikulâde beğenmem için © bifteğin mutlaka harikulâde denecek iyi bir biftek olması lâzımdır diye bi lirim, Dostuma sordum: — Yeni bir ahçı mı tuttun? — Hayır, — O halde azizim, senin ahçı sanatını hir bayli ilerletmiş, Elinden © kaçırma- yaağa gayret et, — Bu sözleri söylemeğe neden gördün? — Biltek hariksılâde yahu! Az kalsın Çatalı bıçağı da yiyecektim. Güldü: Keramet ahçıda değil. — Ya kimde? — Bende, Ve sormama meydan bırakmadan il8- ve etti: — Evet, bende, Daha doğrusu keşfet- tiğim kasapta. Adama “biltek yapaca- ım,, dedin mi derhal etin biftek yapı- lacak tarafından veriyor. “Kotlet yapa- Câğım,, dedin mi gene biçağını eline a- İıyor, hayvanım bir başka tarafından ke- siyor, Senin anlayacağın kasaplık bir büner. lüzum ... Kasaplığı dostum bir hüner addedi. yor. Ben daha ileriye giderek diyeceğim ki artık bu iş bir hüner olmaktan da çık- Bir kasap dükkâöm mış adetâ bir güzel sanat halini almış- tır. Ve bu şehir halkı, her yeniliğe derhal alıştığı gibi, kasabın artistine de alışmış- tır. Geçen gün (o Beyoğlunun çok işlek semtlerinden birinden ( geçiyorduk. Şu kısa muhavere kulağıma çalıridı: — Kimin dükkânını arıyorsun? Adı. ne? — Bayan sende mi o gâvurdan alış verişe başlıyacaksın? — Ne yapayım? Evdekiler öyle isti- yor. — Yahu! Bir gâvur geldi bütün pazar iflâs eğecek be. Bu muhavere, gelişigüzel uydurulmuş değildir. Maalesef (hakikattir ve gene maalesef bütün bir pazarı dolduran bü- tün kasapların günün birinde iflâs etme. leri veya kalkıp başka semtlere taşınma- tarı da mukadderdir. Bizim kasaplar hâlâ eski düzen gidi- yorlar, Bellerinde masat, ellerinde pala, ba babam ha etleri parçalayıp duruyor- lar. Belediye şehirde modern kasaplığı öğretmenin bir yolunu bulmalı. Şimdi ikinci bir müşahedemi arzede yim: Dün, Sirkecideki lokanta?! lardan bi- rine girdim, Üst salona çıktım bir kena- ra çekildim, ısmarladığım yemeğin gel- mesini bekliyorum. Derken 17-18 yaşla- rında bir genç çıkageldi. Hali tavrı liseli- leri, yahut üniversitelileri andırıyor. Bombardıman- BirJandarma- mızın şehit edilmesi karşısında Yazan: Kara Davut Bir jandarmamız şehit edildi. Biri Ri- geli, biri dönme iki Hasanın garına kur- ban giden başçavuş İdris, yalnız jandar- ma teşkilâtımızın, yalnız emniyet, asayiş ve ımzibat İle meşgul diğer teşkilâtları- mızın değil, hepimizin, bütün bir mille- Garsonu çağırdı. |tin şehididir.Zira Türk milletinin, en büyük Bir lira uzattı: — Git köşebaşın- daki bakkaldan ba- nabirşişe“...Şa rabı al! dedi. Gencin şarap iç mesi ve içeceği ge rab cinsini ve ne vini dikkatle ten bih etmesi hoşuma gitti. Biras sonra garson bir şişe ile dönünce muhaverelerine ku- lak misafiri oldum. Genç — Benim ymarladığım şarap bu değildir. Garson —- Hepsi bir değil mi bayım şarap İşte, — Ben buna alışkın değilim, bunu iç- mem, — Senin bileceğin iş. Ben bir kere al- muş bulundum. — Canım, ben sana “..... şarabı al de- medin mi? Garson yılışık mi (yılışık. Üstü başı pis mi pis, Genç de inadına nazik. Bak- tım olacak gibi değil. Bir parça davudi bir sesle garsona çıkıştım. Gitti, istenilen şarabı aldı geldi. Garsonun serkeşliği üzerinde duracak değilim. Yalnız şu mesele üzerinde israr Birçok lokantalarda garsonluk işsiz ka- lan, hiçbir şeyden anlamıyan adamların kullanılacağı iştir sanılıyor. Halbuki gar- son, muasır cemiyetin en mühim artist- lerinden biridir. Biz yepyeni bir cemiyet kurduk. Bu cemiyete terbiyeli ve artist garson kazandırmadık mı yaya kalırız. Değil Sirkecinin beşinci sınıf kebapçıla- rında, büyük palaslarımızda bile, — 8 lafranga tabirile söyliyeyim — style gar- son pek nadir, Halbuki bu şehri büyük seyyah şehri yapmak istiyoruz ve en büyük hedefimiz gelen seyyahların kırlangıç sürüsü gibi geçip gitmemeleri, aramızda (mümkün mertebe çok yaşamalarıdır. Garsonları- nım şarap ve içki cins ve nevileri etralın- da en ufak bir fikirleri olmıyan ve buna lâkayt kalmakta garip bir #srart olan bir şehir böyle bir mâlihulyaya nasıl dalabi lir? Belediye reisi bize sanatını bilen ka- sap ve sanatını bilen garson yetiştirme lidir. Ensari BÜLENT Dünyanın en doğru saati EŞ sene siren çalışma ve Lecrübelerden sonra Grenviç rasathanesine yeni bir elektrik saati kon. muştur. Bu saat yeryüzünde zamanı ölçen âletlerin en doğrusudur. Tecrlibe için beş sene ayar edilmeden işle- tilmiş ve beş sene içersinde ancik saniyenin onda biri ka- dar geri kalmıştır. Iki hafta evvel başlıyan ae mürekkep hokka. | ziyafet hâlâ bitmedi ARBİ Macaristanda Soprokovest birisi olmuştur. rilen bir ziyafet, en uzun devam eden ziyafetlerden Venüsün kolu bir antikacıyı hapss soktu! deri * kasabasmda ve- pB İR kaç gün evvel, Atinadan hareket eden bir Ame. rikalmn çok sinirli oluşu Yunan gümrük memur- larının nazarı dikkatini celbeder, Amerikalımın eşyası 3- raştırılır. Sandıklarm birisinde bir kadın heykeli bulu- nur, Amerikalıyı sorguya çekerler. Adamcağız itiraf e. “.- Bu meşhur Veniis dö Milo heykelinin kollarından birisidir. Çok kıymetli bir şey olduğunu düşünerek Yu. nanistandan çıkarılması için müsaade İstemeye cesaret edemedim. Ben bu kolu Yorgopulos isminde bir antikacı. dan 10,000 dolara satınaldm.,, Meseleyi biraz tuhaf bulan bümrük memurları işi Ati- na polis müdürlüğüne bildirirler, Bu kasabada oturan Ealog ailesi evlenmelerinin ellinci yılını kutlulamak için 15 mayısta bir ziyafet vermişlerdir, Bu sene oğullarmın da düğününün yirmi beşinci yıl dö. nümldür. Ayni günde dört torunlarmı da evlendirmişler, dir. 15 mayıs günü saat dörtte başlıyan ziyafet hâlâ bit. memiştir, Davetliler bu ziyafette şimdiye kadar 3 öküz, 6 dana, beş domuz, 40 kaz, 160 güvercin, 3000 kilo balık, bir tona yakın sebze yemişler ve 4000 litre şarab içmişlerdir. siiri diğe. sky aliniz dğmeei, ilik eki deb a a haiz Yorgopulos Atinanm en meşhur antikacılarmdan biri- sidir, Derhal tevkif olunur, İfadesi almır. Antika, son ay İçersinde ayrı ayrı üç Amerikalıya gayet yüksek flat- larla ilç alelâde mermer kolu Venlislin kolları diye sattı. ğını itiraf eder. İş mahkemeye verilir. Antikacı biraz daha serbest kalmış olsaydı, kolsuz Ve. nüs heykeli tıpkı yüz kollu Buda heykeline benziyecekti! bedeli tüm ve mutlak bir emniyet ve asa- yiş içinde yaşamakti. Bu mik let mzibatın manasını ve mzıbat kuvvet- lerinin ne derece “kendi malı olan kuy- vet,, olduğunu bilir. Şehit başçavuşumuz ldrisin iki katili de Hasan adını taşıyor. Kerbelânın ma- sum şehidi Hasanın hatırasına, katili 0- lan Yezidin bile bu derece büyük bir gad- ri olamamıştır. Bu iki mendebur hangi melün tesadülten bu adı almışlar? Onları mutlaka (tutacaklardır. Onlar mutlaka cezalarını göreceklerdir. İdrisin mutlaka intikamı alınacaktır. Türkiyede haydutluğun asla yeri yoktur. Ya takip- lerine çıkan müfreze tarafımdan kurşun- lanarak tepeleneceklerdir, yahut sapasağ. lam veya yaralı olarak yakalanacaklar- dır. Adalet yerini bulacaktır. Katile, şa- kiye, hayduda yol kesiciye, bu memle- kttte nefes almak imkânı kalmamıştır. Bu cihet kamunun böylece malâmu ola. Başçavuş İdrisin dul karısma ve ök- süz kızına hükümetin nümune addedile- cek derecede tam bir yardımda bulunaca- Kını söylemeğe bilmem lüzum var mı? İster dağ başında, ister bir şehrin ke nar mahallesinde şehit düşsün; bir jan- darma, bir polis, vazifesine karşı göster- diği dikkat ve sadakatin bu memlekette asla unutulmuyacağını bilmelidir. 15 yıl hapse veya idama mahküm bir gözü kanlı hayduda, hapishane pencere- sinin demir parmaklıklarını keserek ya hut tünel açarak kaçmakla adaletin elin- den kurtulamıyacağını, yapılan cürmün mutlaka bir cezası olacağını ancak vazi» fe aşkı ile çalışan jandarmalar öğretebi- lir, Sığındığı inde tabanca ile tülek ile değil, mitralyözle kendini korumağa ça- balasa, nihayet bir, iki, üç kanadaha gireceğini, fakat ondan sonra mutlaka yakayı ele vereceğini geçirilmiş tecrübe- lerle anlayan haydut kanlı maceralardan Başçavuş İdris, canını feda (ederek, dünyanın en zor ve en şerelli meslekle- rinden biri olan jandarmalığa, hakika- tn, lâyık bir vatandaş olduğunu bize is- bat etmiş bulunuyor. ( Başçavuş İdrisi her zaman ünilormasının şerefini koru- muş, üniformasına ve vazife deruhte et- tiği kadroya uygun bir kurban olarak ha tarlıyacağız, Dün dağlar haydut dolu idi ve emniyet. arızi ve geçici bir nimeti, Bugün dağla- rımızda, derelerimizde ve memleketimi- zin her tarafında emuiyet asıldır, hay- dutluk ve asayişsizlik arizi ve geçicidir. Bu büyük istihale, Türk Şandarmasmın irkılâp akabinde yüklendiği güç vazifeyi canla başla çalışarak başarmasile müm- kün olabilmiştir. Asker olduk, canımızı fedadan çekinmedik, istiklâlimizi kazan» dık. Şimdi, jandarma olduk gene canr- mazı feda etmekten çekinmiyoruz, ortada emniyetsizlik mi bırakırız? Haydut mu türetiriz? Hayır dönme Hasan, hayır Rizeli Ha san, kurşununuzu beyhude sıktımız, Te- pelenmeniz mukadderdir, Memleketimizin iç emniyeti uğurunda canını fedadan çekinmemiş olan başça- vuş İdrisin temiz ve civanmert hatırası önünde saygı ile eğilelim. m Kara DAVUD Bahçıvan Kabinâranth Tagore ÇEVİREN: İbrahim Hoyi Büyük Hint şairinin en güzel aşk şiirlerini toplayan bu eserin