T TVer'ruzorTrku AAT ŞAT Milan Şpotina hukuk tahsili için j haneye gitmek zorunda kalryor, bu su- Moravyadan Prag'a geldiği zöm. bütün bir hıristiyandı. Bunun başlıca sebebi amcasının papas oluşu idi. Am- eline yüz kron sıkıştırmış ve: “Ben, di- ni bütün bir demesini n ses hıristiyanım işti. Şpatina yüz n, dini bütün bir hıristiyanım ! maş ve kendini tutamıyarak : € sapan kimselerle, dinsiz- suretle münasebette bulun- ve etmişti. S1 yeğenini kucaklamış ve ver. krona yirmi kron daha ekle- | Spatina her ne kadar bir defa daha! — Ben dini bütün bir hıristiyacarm! dediyse de amcası bu defa yeniden para vermemişti. Milan Şpatina, Prag'a geldikten son- Ta, bir müddet amcasına verdiği sözü | futtu.. Dini kanaatlerini muhalara et. H. Kiliselerin önünden sık sık geçti. Bu Süretle dini borçlarınr ödemiş olacağına kanant getirdi. Şehri tanımak vesilesile Prag şehrini Yolaştıkça: — Vâkia cismim sökaklarda dolaşı- | V?F. fakat Tuhum kilisededir, diye oluyordu. anın Prag'da tahsilde bulu - nan bir çok hemşehrileri vardı. Şpatina onlarla birahanede hararetli din müna, kaşalarına girişir ve: — Dinsiz adamlarla ayni masa başın- da oturamam. diye, birahanenin — bir diğer masasına geçer otururdu. Fakat Şpâtina hemşehrilerile din mü- nakaşası yapabilmek için sıksık — bira. Küm | ü c cası istasyonda kendisini teşyi ederken | den sonra, ayın yirmi retle amczamın verdiği paraları habire eritiyord Bir gi birahane ziy dördün cebinde ancak beş heller kaldı şet içinde gördü. Eh, ne yapalım, gider hemşehri: wvelki Ve hemşe'rilerini bulmağa gitti. Hemşehrileri onu dostça karşıladılar: — Hiç üzülme Şpatinx, dediler, sana ayın birine kadar iriz. Fakat burada, küfür savurma! ı Şpatina, kendisini bu küllet- ten affetmelerini, ü ken ni bütün bir hıristiyan olduğ ela küfredemiyeceğini Hemşehrileri İsrar ettiler: — Külfretmezsen para yok, dediler... Küfredersen sana ayrıca bira da ikram ederiz. Hiç bir çıkar yol olmadığını gören Şpatina, hiç olmarsa içinden küfretme- sine müsaatle etmelerini rica etti. Fakat “dalâlete,, sapmış hemşehrileri Şpatinanın bu numarasını yutmadılar. Ancak bağrıra bağıra küfrettiği takdirde kendisine para verebileceklerini tekrar ettiler. Şpatina ister istemez bu teklifi ka- bul etti .Fakat küfretmeden önce “ben ini bütün bit hıristiyanım,, demesine müsaade etmelerini rica etti. Ufak bir münakaşadan sonra “dalâ. Jet,, te kalmış hemşehrilerj ona bu mü- sazdekârlıkta bulundular. üns bir sandalyeye oturdu. — Al- n bakla gibi terler olduğu halde katmerli bir küfür salladı. Dinsiz şehrileri. bir tek küfürle vo MARKİZ DÖ POMPADUR - ————H—— -— klerinden, I ; a iktifa etmediler. Hiç durmadan; yarım saat müddetle onu küfretmeğe icbar et- tiler, Ve nihayet bundan sonra kolkola girerek birahameye yollandılar. Şpatina ertesi — sabah geç vakit w yandığı zaman müthiş bir vicdan azabı, müthiş bir pişmanlık duymağa başladı. Günahını çıkartmak için kiliseye gitti. Yönayakıla, ağlıyarak saatlerce ibedet etti: — Allahım, diye söylendi, ne kaklar fena bir vaziyette kaldığıma sen şahit. L Evet büyük bir günah işlediğimi biliyorum. Ben onların günahkâr para- sına elimi bile sürmiyecek, bilâkis on- Tarın ağzınt yırtacaktım. Şeytana uy- dum, Bundan sonra bu tekerrlir etmi - yecektir. Şpatina, dua ettiğine memanun bir halde kiliseden çıktı. Günatıkâr paraları kendisine ağırlık vermemeleri ve ona sizin av borularınızı kendi Dini bütün bir hıristiyan :' Yaroslav Hâşek işlediği büyük günahı hatırlatmamaları için, sarfetmeğe kacar verdi.. Ve bu maksatla birahaneye girdi. Bu hain, bu zıtdık paralarr bir santimine kadar har. cadı. Sönra, üç gün müddetle, ay kadar evinden ;hiç çıkmadı.. AçÇ, susuz imtihanlarına hazırlandı. Ay başmda amcasından para ile mek- tup geldi. Amcası mektuburda, Şpati. nadan, yatmadan önce her gece: “Ben dini bütün bir heristiyanı rica ediyordu. demesini Şpatina derhal amcasına cevap yaz- dı. Paralar için bol bol teşekkür etti. Ve fırsat büldükça “dini bütün bir hi yen,, olduğunu tekrar ettiğini bildirdi. Şpatina, paralatı alınca, her şeyden önce hemşehrilerine olan borcunu ödedi. . Ve onlarla birahanede buluştukça, ge- | ne eskisi gibi şiddetle dini ve yanlığı müdafaa etti. Ahiret ve dünya- sını ve cehennemin dehşetini onların gözünde büyütmeğe çalıştı. Ve hâmisi | olan amcasının ada yemin ederek bun. dan sonra küfretmiyeceğini kat'iyyetle ifade etti. Fakat, evdeki pazar çarşıya uymu- yordu.. Ay başları bir türlü gelmesini bilmiyor, Şpatina gene “zındık,, gehrilerine başvuruyordu. Lâkin hemşeh- rileri şimdi ona eskisi kadar —ehemmi yet vermiyotlar, hattâ onunla uzun böy- hi konuşmuyorlardı bile.. Hemşerile- rinden 'yalnız bir tıp talebesi ona selâm vermiş ve farla bir şey ilâve etmeden: — Haydi bakalım Şpatina, Hdemişti, küfret!.. Şpatina artık nazlanmadan küfredi - yordu. Ertesi gün kiliseye gitmeğe de artık Tüzum görmüyordu. hiristi. | hem- | — Ben her geye tağmen dini bütün bir hrristiyanım, demekle iktifa ediyor- du.. Amma arkadışları onun bu iki yüz | dülüğünü yüzüne vurmaktan — geri kal- başına | mayorlar: — Bir dönek olduğunu ven de - bili yorsun ya!.. diyorlardı., Şpatina Roema hukukundan imtiha- na hazırlanıyordu. Bunun için de en a- şağı on beş gününü vermesi Tâzımdı. Aksi gibi bu on Beş gün — ayın ortasın- dan sonraya rastlıyordu. Yani imtihan tam ay başından bir gün evvel olacak- | tı. Şpatina ise bir kaç duble bira | meden imtihan odasından içeriye gi meğe kat'iyyen cesaret edemiyeceğini iyice biliyordu. Halbuki Şpatinanın parası da yoktu, . İster istemez imtihandan bir gün ev- vel gene “zındık,, hemşehrilerinden biri. ne başvurmağa mecbur oldu. İçeri girer girmez bütün arkadaşları hep bir ağızdan: — Ulan hergele Şpatina, — gene mi geldin? diye bağırıştılar. Haydi baka- hm, göye sunturlu bir küfür salla ! Şpatina başını salladı: — Hayır atkadaşlar, dedi, ben artık küfürden vürgeçtim. Artık hainlikten, mürtetllikten vazgeçtim. Para muka- bilinde kendi vicdanımı satamam. Fa- kat çocuklar, hemşeriler, siz de insaf edin!.. İmtihan üzeri beni parasız brrok- mayın!.. Yarın imtihana giriyorum.. Halbuki bir kaç düble içmeden imtihan kapısından içeri girmeme imkân yok.. Küfretmeden kendisine beş para bile | veremiyeceklerini kısaca ona olattılar (Lütfen sayfayı çeviriniz; MARKİZ DÖ POMPADUR Y17 —i hiç bir zaman sevmediniz! de- Şövalye, beliren bakikatlerin — tevlit — Uraya gitseniz, orada zafer kaza. de nacak, hükmedeceksiniz. Orada, hay- ranlığı, kıskançlık ve arzuyu celbede- cek, orada muhteşem ve güzel bir muhi- tin kraliçesi olacaksınız.. Oh! Yalvarı- Tım size, benimle samimiyetle, kalbini. Zin bütün samimiyetiyle konuşun ; çün- kü ben de size bütün kalbimle hitap e- diyorum.. Bunu siza söylemeliyim? Bu- Nu hâlâ keşletmediniz mi? Beni sizin köleniz haline getiren bu kelimeyi ta- Kiffuz etmek lâzım mı? Şu halde, sizi Seviyorum.. Jan gözlerini kapadı.. Göğsü titre Lüj onun belini iki koliyle sa tekrarladı: — Sizi seviyorum.. Ya siz?.. Söyle. Yint. Ahi Merhamet- edin, söyleyii Söyleyin yaşayayım mı; yoksa - öleyim mi?, Heyhat, gene © zamanki sefihlerin “beylik,, teshir edici- cümlelerinden bisi, i Fakat bu ölmek kelimesi Janın Üüze- Tİnde şayanı hayret bir tesir icra etti. Genç kadın sarardı ve başını Lüinin #muüzü Üzerine düşürdü. Kapalı gözle- tinden birer bire: yaşları döküldü.. ye kekeledi. sizi € Mâni olmak için ancak benim Sşkım lâzımsa,, Şu halde, yaşayın.. Çün- kü Tanrı şahidimdir ki sizi seviyorum! Ne zamandanberi?, Bunu bilmiyorum.. Öyle zannediyorum ki, sizi her zaman danberi seviyorum.. Bilseydiniz. — siz hastalandığınız zaman, — bütün — Paris Akladığı zaman ben nasıl ağlamıştım! Dizlerimi kiliseterin döşemelerine daya. yarak ne kadar dua ettiğimi bilseydi- nizl. Ahi Size her şeyi —xö, Çünkü histediyorum. ki, ; düşündüğüm Şeyleri size İfnde edemem.. Fakat kal- bimin çarptığım hissettiğini anlan iti- âre> sir ruhumun bâkimisiniz.. Mete 14.. Beni görmüş olduğumuz bu ormana Rittiğim zamanlar,, Kaç defa, ozmanın dinledim! Kaç defa, sizin geçeceğinizi ümit ettim! Ö zaman, takip cdilen ge. yik olmak istedim.. Çılgım düşünceler içinde - bunalıyordum! . Bazan, . sizin Fransa kralı olmadığınızı, bir gün beni yolda bulacağınızı, kollacınıza alıp her- kesten uzak bir yere veya ormandaki tenha bir binaya götüreceğinizi ve ora- da birihirimize perestiş ederek ömürü- müzün sonuna kadar mes'ut yaşayıca- ğımızı düşünüyordum!.. Bu defa ruhunun derinliklerine ka. dar müteheyyiç olan Lüi bağırdı: — Sevgili melek! Sizin düşünceleri-, nizin tahakkuk etmesini istiyorum! Er- mitaj ormanında, #i güzelliğinize lâyık bir saray yaptıracağım! —Ah! Hayırl,. Sataya lüzum yok!. Sir! Sir!.; Beni affedin.. Sizi sizin için geviyorum.. Benim sevdiğim sizsiniz.. Geriye kalan şeyler bana dehşet veri- yor.: Eğlenceler, haşmet. zaler, kudret.. Aşkın önünde bunların ne ehemmiyeti olabilir . . —. — Aşki.. Demek örtık hakiki aşkı te- nıyacağım , . Çehresi sapsarı kesilen, heyecanı son haddini bulan Lüi, Janı biraz daha var. d:: şimdi genç kadın gözlerini açmıştı.. Artık güneşe, bakmeğa cesaret ediyor- du, İkxisi de ürperiyorlarcı. Dudakları yavaş yavaş yekdiğerine yaklaşıyor, yekdiğerini arıyordu.. Yek- diğerine dokundu ve birleşti. Yandaki eğlence talonunda, kemöm - larla harplar son derece tatlı bir hava çalıyorlardı. kralrmın, Lüinin busesi,. İlk altımda, Jan bir ölü gibi sa- ürpererek: na perestiş ediyorum ! , « ldandı ve — genç kadıri ayni müukâbele etti: — Sizi seviyorum . Bütün ruhumla... Ah! Bütün mevcudiyetimle seviyorum. di. Sen - Jermen gülümsedi.. Daha mü. essir bir ciddiyetle: — Aşk dediğiniz şey nedir? dedi.. Beni dinleyin. Belki beni anlarsınırz. çünkü siz, tesadüf ettiğim ruh ve kalb- lerin en âlicenaplarından - birisine ma- Eksiniz.. İnsanlarda aşk, heyeti umu. miyesiyle, hodkâmlığın bir şeklidir. Bir erkek bir kadını seviyor, Bu demektir ki, o erkek, o kadını arzu ediyor; ona malik olmak istiyor; bu kadının mu- hakkak kendisine ait olmasını istiyor; başkasının olmasına tahammül edemiyor. Eğer bu kadın bir fahişeyse, onu — bir heykel, her hangi bir lüks eşyası gibi, satın ajıyor. Eğer bu kadımn namusluysa, © zaman ona, arzusiyle, kendisine ait olması lâzım geldiğini isbat etmeğe ça- Tışıyor, Hülâsa onu ele geçirmeğe ça- lışıyor. Bu, eski — barbarların - usuliyle bir istilâ eseridir. İsbatı da şu ki, arzı: edilen kadın kendisini hiç kimseye ram. etmezse, erkeğin aşk ve ıstirabi.. czalır ve hemen hemen kaybolur. Kıskançlık denilen şey, bu hususi hodgâmlığın öl- kesinden başka bir şey değildir. Bina- eneleyh Şinsan sevdiğini iddia ederken, bilhassa kendi temellük ve muvaffakı- yetinin iştihasını tatmin etmeği düşü- nür., Sevmek, arzu etmek demektir, Me- selâ bu eşyayı arza ediyorum! Bronzu, mermeri veya kadını.. Bunu yalnız kendim için istiyorum. O zaman onu sevdiğimi iddia ediyorum! — Ne acına- cak'bir şeyi, . D'Assas: — Aht.. diye mırıldandı, aşkın başka bir şekli mi var?. — Evet.. Aşk mevcuttur ve bu haki- kiaşk Golkond (bugünkü Haydarâ. bad) in bütün servetlerindez daha kıy- metlidir. Bu aşkı pek az insan hisseder. Seven bir erkeğe olduğu gibi. sevilmeğe Hiyık bir kadına da tesadüf etmek çok müşküldür. Fokat bu vardır!. ettiği derin ve hürmetkâr bir hayretle sordu: — Peki bu mevzuu bahsettiğinir aşk nedir? . Kont, hep ayni tavırla devam etti: — Aşk, fedakârlığın en mükemmel şeklidir, yani basit insanların s4k tes- miye ettikleri hudgâmlğın tamamiyle aksi.. Bir kakdını sevmek, kendinin de- ğil, fakat ancak bu kadının saadetini cöndan temenni etmektir. Beni anlıyor musunuz?. D'Assas ürpererek cevap verdi: — Evet,. Öyle zannediyorum ki anlı- yorum. — Bir kadını seviyorum. Bu cümle, aynen şu demektir: Eğer bu kadın be. ni candan çağırırsa, bütün — tehlikeleri ve hattâ ölümü istihkar - ederek, sema- löcı ve arzı titreterek, onun saadetini temine çalışırım.. Fakat bu kadım ben- den uzaklaşırsa.. sempatisi başkasıma giderse.. Şövalye titriyerek sordu; — O zaman? — O'zaman, onu sevdiğim için.. O. nun saadetini kendime en büyük gaye edindiğim için.. Onunla tercih ettiği er- kek arasına bir mâni şeklinde dikilmek şöyle dursun.. Öna vermek iddiasında bulunduğum — saadeti bensiz bulduğu memnun bile olurum, . — Korkunç bir nazariye!... — Korkunç diyorsunuz, çünkü saf fedakârlık ve sadakatin, mükâfat bek. lemiyen ferağatınefsin sonsuz gürellik ve zevkini tadamadınız.. Cinayet arru- su tevlit eden kıskançlıktan sonu da, in- tihar ihtiycı histettiren ümitsizliğe va- rıncıya kadar, aşkın — bütün * şekillerini tadmış olan ben size bunu tekrar ediyo- rum: Hakiki aşk, revkli aşk budur!. D'Assas, hülyalr ve mâhzun bir hal. de, metırabımr yavaş yavaş - dindiren ve teskin eden Sen » Jermen'in sörlerini dinliyordu.