I NIİSAN —« 1038 SS Ah Ço fransızca bilmiyordu. Kala- balık mahkeme Salonunda çok bezgin e teslimiyet ile oturmuş, kalabalığı ile durup * €en fransızcayı dinli » Ço için bu beyhude geve- Başka bir şey değildi. O, Çung k için bu kadar buna rağmen onu Çiftlikte çalı. nli, katilin Ah San öl- lardı. Halbuki Ah San edilmemişti. Filvaki bütün e şehadette | k için gizlice and içmişler. de olsa suçlurun Ah San k o kadar kolaydı ki, mu behemehal bulmuş lvaki cinayet esna. â orada bulunmuştu. Ve çift- | TÜ Şemmer içeri girdiği va- Je beraber onü | Çung Go yalnız Dört, beş kişinin yalnız arası meydana getirmiye. ir defa bıçakladığı farze. | ancak iki kişi bu İşi yapa- h Ço, mahkemede diğer dört ar "-""ı va_ beraber, vakayı yoğurup is. lori şekle sokarken ve işitmişler ve Şem: koşmuşlardı. Şu a K, oraya “cmmrrdcn mı—l var- kika kadar pavyonun dışında durarak dinlediğini ve ancak ondan sonra, ge- lJen feryat üzerine içeri girdiğini ve bu beğ mahpusu orada bulduğumu, pavyonun başka kapısı olmadığından onların o gürmeden içeri girmelerinin varid olamıyacağını — söylemişse de bundan ne çıkandı? Ah Ço ve dört ar- kadaşı mer'in yanıldığına şehadet n Sonunda serbest brrakılacaklardır. Bundan hepsi emin- di İki bıçak yarası için beş kişinin kafası kesilemezdi ya! Bundan başka ecnebilerden hiçbiri cinayeti gözüyle biliyordu di Çinde olsalar hâkim onların doğrüuyu Bu Fransızlar ise işkence vorlardı. İşte bu sebebden Çung Go'nm hakiki katllini bir türlü bula- mıyacaklardı Ah Ço her şeyi bilmiyordu,. Çiftli- ğe tasarruf eden İngiliz şirketi büyük masrafa girerek Tahitiye beş yüz Çin- li getirmişti. Hisse sahipleri kâr iste. riz diye buğırıyorlardı. Halbuki şirket a hiç kâr dağıtmamıştı. Onun için kadar masraf ederek getirttiği a. meolesinin biribirlerini öldürmeye baş- lemasmı İstemiyordu. Yine Ah Ço düşünemiyordu ki, ora- da Fransızlar vardı. Onlar Fransa ka. nunlarmın meziyetlerini ve lütuflarını Çinlilere tattırmaya hahişger insan - lardı. Arada bir, ibret dersi hiç de fe- na değildi. Ah Ço bütün bunlarm yabancısıydı. hkeme salonunda oturmuş, kendisi- ni ve arkadaşlarını serbest bıraktıra . cak hükmün bir an evvel verilmesini u, Maamafih artık fazla bek. di. Fransızca anlamama 104 MARKIZ DÖ POMPADUR Çinago e * * fna rağmen işin sona ermek Üzre oldu- ğunu anlıyordu. Fransızlar da yorul- muş olacaklardı ki, onların da sabır- sızlıkla kararı bekledikleri yüzlerin - den okunuyordu. Ah Ço mukaveleyi imzalayışını ve Tahitiye gelişini ha- tırladı. Deniz kenarındaki köyünde ge- ginmek zordu, Hahitide beş sene çalış. mak şartiyle günde elli sent kazandı. k bir i& bulduğu vakit kendini ganslı saymıştı. Köyünde on Meksika doları için bütün sene didinen insan « lar, beş dolara bütün sene ağ ören ka- dinlar ve dükkâncıların evlerinde se. n dört dolara çalışan hizmetçiler vardı. Halbuki kendisi tek bir günde elli sent kazanacaktı. Bu bir prens ka- zancıydı. İş zor olsa da ne lâzımgelir- di? Beş scnenin sonunda vatanma dönecek - bu mukavelede meşruttu . Ve ondan sonra hiç çalışmak ihtiya . cında olmıyacaktı. Ölünceye kadar zengin kalacak, bir evi, bir karısı, o ihtiyarladığı zaman ona hürmet ede- cek çocukları olacaktı. Evinin arkasın- da ufak bir de bahçesi bulunacaktı. O, hayalinde burasmı düşünme ve din . lJenme yeri olarak ayırmıştı. Minimini bir havuzda kırmızı balıklar yüzecek, bahçeciği süsliyecek birkaç ağaçda ufak çıngıraklar çıngırdıyacaktı. O - nun düşüncelerinin ve istirahstinin tam bir sükünet havası içinde geçebil- mesi için bahçenin etrafmr yüksek bir duvar çevreliyecekti. Ebh, bu beş senenin üçünü doldur . muştu. Hattâ gimdi bile (kendi mem- Jeketinde yaşayışa göre) zengin bir - dam sayılırdı. Çiftlikteki vı pamuk İ kacı # Jack London tarlalarındaki — meşekkatli hayatiyle kendini bekliyen istirahat ve düşünce arasında iki senelik bir aralık kalmış- tı. Fakat aksilik bu ya, şimdi Çung Goönun öldürüldüğü sırada orada bu- lunmak talihsizliğinde bulunduğu için boş yere para kaybediyordu. Hapishanede tam üç hafta yatmış, bu üç haftanın her günü için elli sent kaybetmişti. Ama artık hüküm verile, cek, © da tekrar işe dönecekti. Ah Ço yirmi iki yaşındaydı. Mes'ut ve iyi huyluydu. Onun için gülümse- mek kolaydı. Vücudu Asya telâkkisi- ne göre ince, yüzü ise etliydi. Yuvar. lak, ay gibi bir yüszdü bu. Onun mem- leketlileri arasında tesadüf edilmiyen, müşfik, höş bir yüz. Kendisi de ahlâk itibariyle görünü. $ü kadar saf ve temizdi. Kavgacı de- ğildi, kümar oynamazdı. Ruhu kumar- emin haşin ruhundan çok uzaktı. U- fak geylerden, basit zevklerden hoşla- nırdi. Güneşin kaynadığı pamuk tar- lasımndan sonra akşam serinliğinde din. lenmek onun en büyük zevklerinden birini teşkil ederdi. Saatlerce oturup bir mavi balıkçık, güneşin ufku kızıla yat muammaları hakkmda kendi ken. dine felsefeler yürütürdü, Kumsaldaki bir mavi balıkçın, güneşin ufku kızı'a boyıyan batışı onu teshir eder, ona u- zun meşekkatli günleri, Şemmor'in ko- caman kırbacını unuttururdu. Kar! Şemmer gaddar bir hayvandı. Ama maaşmı da hak etmiyor değildi. Beş yüz Çinlinin en son kuvvetlerini sarfettirmesini biliyordu. Onlar onun için işçi, rençber değil, esirdi. Şenimer bu beş yüz terli vücudun kuvvetini an pomuk” balvalerma tahvil etmenin yolunu biliyordu. Onun elin. deki kayış kırbaç çıplak sırtlarda ta- banca gibi patlardı. Çinlilerin getiril- diği İlk sene içinde bir gün bir yum. rukta bir Çinliyi öldürüvermişti. A - dam yumruğu yer yemez ölmemiş, fa. | kat onun tesiriyle bir hafta yattıktan sonra dünyasını değiştirmişti. O za - man Çinliler Tahitinin hâkimi olan Fransızlara Şemmer'i şikâyet etme - mişlerdi. O, onların telâkkisine göre kendileri tarafından halli icab eden bir problemdi. Otların arasında kay. naşan, yağmurlu havalarda uyuduk'a- rt yerlere Urmaşan kırkayakların ze- birinden nasıl kaçınıyorlarsa, ondan kaçınmak, onun gazabına uğramamak da onlara uit bir işti. Çinogolar! Bu, onlara, kayıtsız âtıl, esmer derili ada yerlilerinin verdiği isimdi, Evet, Çinogolar Şemmeri çok fazla hiddetlendirmemeliydiler, Bu da ona tam bir randman vermekle kabil. di. İşte zavallr Çinogolar bu düşün- ceyle kuvvetlerinin sonuna kadar ça. lışıyorlar, çabalıyorlardı. Müstemlekecilikte pek kabiliyetsiz olan Fransızlar, İngiliz şirketinin ada- daki muvaffakıyetinden memnundu « lar. Şemmer ve onun karkunç yumru. ğunun ne zararı vardı? Ölen Çinogo mu? Canım, bir Çinogodan ne çıkar? Bundan maada o, doktorun raporunda da anlaşıldığı üzere güneş çarpmasın- dan ölmüştü. Doğru, Tahitide gimdiye kadar hiç kimse güneş çarpmasmdan ölmemişti. Ölmemişti ama, ne zararı vardı. Bu, hiç kimsenin güneş çarp - masmdan ölemiyeceği demek - değildi ki? (Devamı var) MARKİZ DÖ PONPADUR 101 -— kalktr, son derece sarardı ve bü mek tubu daha büyük bir dikkatle okumak için pencereye koştu.. — Bu mektubun, tom ben çıktığırm Sitada geldiğini söylüyorsunuz, değil Mi?, — Evet, mösyöl Aman ya Rabbim? Yoksa bir felâket mi vukubuldu’ < — Ve benim arkamdan koştunuz, öyle mi? vet! Hem de seslendim! Bağ din! Pakat siz her halde duymadımı Şövalye: — $e'amet!.. Diye mırildandı ve bir müddet, oldu- Bu yerde harcketsi: kaldı. Bu mektup, Janır şövalyeyi imdr Sağırmak üzere Noe Puasson'a vermiş Olduğu mektuptu!. Bunun üzerinden on gün geçmiştil. Şövalye sendeleyerek, gidip — koltu. f"—* a düştü. Güzel Klodin onu büyük biriteesslisle tetkik ediyor ve, kalbinde filidenmeğe başlıyan bu aşk haşlangı- CNi tnütarak, âdeta bir annenin şefkat Bissiyle, ona nasıl foydalı olabileceği- ge 'm“imlyordu. Şövalye birdenbire sordu: Madam Klod, bu mektubu kim ge K!m. n de: - Doğurusu, mösyö, dedi, hiç ol. Mazsa bunda taliiniz var.. Çüskü bu TMtktubu getlren ve esasen dışarıya çı- karken kendisine çarpmış olduğunuz a- Sam, Bizim şarabımızin tadına bakmak Üstedi ve bunu çok güzel buldu, öyle k 9 günden itibaren, her gün, Gostlatın- dan biritiyle, beraber buraya gelmeğe başladı.. Esasen kendisi şimdi de - sa. londadır, şük:lyt * Salona gidiyorum.. Diye bağırarak yerinden frl-dı, fa- kat derhal ilâve etti: — Ve yahut ta iyisi mi, rica edin de —— -— ——— raya çıksım.. Sonra, Madam Klod, gok rica ederim, bu adamla yapacağırı görüşmede kat'iyyen rahatsız edilme- memizi temin edin, Siz o kodar sevimli ve zekisiniz ki hiç şüphe etmem.. Bu tatlı sözlerden son derece mem- nun olan Klodin, cümt! bitmesini beklemeden sevii zi bir kaç dakika sonra odaya fakat iki kişi soktu.. Bu iki kişi Noe Puassonla, onun ay. rılmaz dostu, şair Krebiyondu. Şövâlye bir işöcet yaptı ve otel sa- hibesi bu işaretin münasını anlamış o- lacaktı ki, volaya çıkarak aşağıya tes- lendi: —On dört numaraya iki şişe Anju ile iki şişe şampanya! .. İ nü buruşturarak — mr. — Dört şiğe şampayna çok daha iyi olurdu. . Bu cınada bir hizmetçi kız mazanın üzerine şişelerle bardakları bıraktı.. Sonra şövalye Noe Puasson ve Krebi. yon odada yalnız kaldılar, Bunun üzenne şövalye d'Aşsas, sesi öler, bundan on gün kadar evvel, hanginiz bana bir mektup getir diniz?. Noe: — Ben! dedi. Şimdi sizi tanıdım., Kapıdan geçerken, bana çarpıp yere yı- kan sizdiniz.. — Beni bu kabalığımdan dolayı af- fedin, mösyö, o gün çok acele ediyor. ; bu hâdise münasebetiyle, benim- beraber, kralm sıhhatine içebilece- ginizi Ümit ediyorum, değil mi? Dostu- nuz da öyle!.. iki ayyaş - Maalmemnuniyet, Diyerek hiç bir merasime ve nıza lüzum görmeden oturdular.. Şövalye de devam etti: — Yalnız, bardaklarımızı boşalttık. altında, tedavisi imkânsız bir aşk, ken- gisini kendisine rağmmen sürükliyen mü'! biş bir aşk vardı. Bunu kabul etmek is- tememekteyse haklrydı. Çünkü temiz aşk, netice itibarile sadakat ve bağlılr ğın en ideal şeklidir. Şövalye d'Assas, üç köşeli şapkası kabadaytca bir şekilde kulağına eğilmiş ve hapishanein, çehzesine verdiği sarı renk yerine, yürüyüş ve açık havanım verdiği pembe renk kaim olmuş bir hal- €c, süratle oteline geldi ve tam, hancı Kiod, ödenmemiş borcu karşılamak Üzere onun mütevazi eşyasını pazara , göndermeğe hazırlandığı srrada içeriye girdi. Hancı Klod, şövalyeyi görünce, sura- tnr buruşturmaktan kendisini alamadı. Karısı, güzel Klodin ise, genç erke- ğin büyük salona girdiğini görünce bü- yük bir gevinç eseri gösterdi se sevimli bir tavırla bağırdı: — Ah! Yarabbim! Sizi mi görüyorum yö 18 şövalyel. Bilsenirz »- kadar küyük bir endişeye düşmüştük. Klod de homurdandı: — Bilhassa param için !.. Şövalye nazik bir tavırla — Teşekkür ederim, madam — Kıod, dedi. Birdenbire hiç beklemediğim kü- çük bir seyahate çıkmak metburiyetin- de kalım ve gördüğünüz veçhile, İşte €öndüm.. Ve itiraf edeyim ki açlık yor- gunluktan ölüyorum! Güzel Klodin bağırdı: — Pyer! Janet! Çabuk mösyö l6 valyeye bir masa harırlayın! Çabuk 14 numaranın yatağını ısitin!.. Eğer mös- yö Lö şövalye arru ederse yemeğini o- dasına götürürsünnüz.. —- Hayır, hayır.. Çok teşekkür ede- rim, madam Klod.. Burada, bu güzel ve hoş salonda yemek yemeği tercih e. derim.. Yatağımı ratmağa gelince, bu- na da lüzum yok.. Çünkü iyi bir kol. tukta bir saatlik istirabat bana kâfi ge- Nir, Salonunun methedilmesinden mem . mnun olan hancı derhal mutfağa koştu ve ciddi bir müşteriye lâyık yemekler hozırlamağa başladı. . Şövalye, bir hizmetçi kızın hazırla - muş olduğu ve üzerine madam Klodinin bir şarap şişesi koyduğu masaya otur - du. Şövalye, kendi kendine şöyle diyor- du: — Cidden garip şey, bu sabah mu. hakkak ölmek istiyordum ve canımı almak için metelik bile sarfetmezdim. Olur şey değil! İn kederli olunca, ne budala olur! Şüphesiz kafama bu dü- şünceleri sokan, hapisanenin pis ha- vası ve ruhuma bile karanlığı işleten zülmetti. Halbuki şimdi, gülmek, şarkı söylemek! Neredeyse otel sahibesini öpmek istiyorum!. , Güzel Klod içini çekerek sordu: — Bu keklikten hiç olmazsa bir ka- not almaz musınız?.. — Bunü sirf sizin için kızarttılar.. — Bir kanat m: dediniz, madam Klod? Kanatların ikinsi de yiyeceğim! Butlarını dat Gövdesini det Katasını da! Hülâsa bütün kekliğit! Hattâ — bir kaç kekliği! Cidden sevimlisiniz, ma. dam Klod ve kekliğiniz cidden ilâhidir. Güzel Klodin, memnuniyetinden kı- zarmış bir halde, hakikaten güzel bir koku meşreden keklik kızartmasını kes. meğe başladı, ve: — Hakikaten.. Çok mes'udum.. Diye mızladndı, şövalye de hayretle sordu: — Neden Klod?. — Sizi, gördüğüm.. yani sizin böyle iştihayla yediğinizi gördüğüm için, bu, benim otelim için bir şereftir. — İştiha ile yemekte pek haklıyım, çünkü mübalâğalı bir perhizin âdet ol- duğu bir memleketten geliyorum; işte sekiz gündür açlıktan ve susuzluktat ölüyorum mes'utsunuz, — madam