> Evet, istemiyerek © felâket ve htlığnıza sebeb olan benim... yeis sbütün perişan oldu. Mu: “ve halim bir sesle: , © Demek sözlerime İnanıyorsunuz, du. Sözlerime ve masumiyetime Yorsunuz.. Oh! Bilseniz, o çekti “ âzapların ne parlak bir mükâfa- Ball oldum! Artık bundan sonra Vücudum, gardiyanların kırbaç- y altında parçalansa bile gam ye" Meeğim... Hayır! Serbest kalmanız lâzım. ci 3 n tekrar cellâtlarm eli- a teceğinizi düşünmek bana taham ünmaz bir şey gibi geliyor. Ç Nasıl kaçayım?... tn 6 vasıtayı arayıp bulacağım M Sizi böyle bırakıp gitmek... an m, siz de bedbahtsımiz ve zaten türlü olamazdı. hay, Şiddetle azap çekiyorum.. Mu N temın bir casusa, bir vatan hei- bağl: olduğunu öğrenmek pek feci Bir zamandanberi kocamın ha- NE bir sır olduğundan ben de şüp- rdum. Fakat susunur.. Kapınm va m: ve içeriye birisinin girdiğini e Aman saklarımiz.. Şu oda- ini gelen mutlak kotamdır.. e mahkümunu, tuvalet odasına Üzerine kapıyı kilitledikten son: ma müsterih görünmek için pi- çi İnn başma geçti. Yereski, bir rüzgâr gibi içeri gir ana ile kanapenin Üstüne attı: WE Bonjur Marila, kalktın ba? lm cevap alamayınca tekrar pe. sabah bu piyano ne demek — yok mu?.. Marila, sükünetini #wuhafaza etmek- le beraber piyanoyu bıraktı. Miyeres- ki, odanın içinde birkaç dakika kadar dolaştıktan sonra birdenbire karısının yanında durdu: — Bana merhamet et Marila! dedi Ben çok bahisızım. Tamamen mahvol muş bir adamım.. Nasıl? omuzlarını sil kiyor, gözlerini kırpıyorsun öyle m Lâkin bu fena tavır sana hiç yakışmı yor, Marilâ.. Bilâkis güzeli, t yor. Bana bir delil, bir samimiyet gös | ter. Yemin ederim ki istikbalde kusur | suz bir koca olacağım... — Benden ne istiyorsun?.. — Pek az bir zaman sonra (yerine konulâb'iwek ufak bir fedakârlık.. — Söyle.. Ne demek istiyorsun?.. — Şu, senin yüzüğünden balisetmek istiyorum. Bu akşam şansım müthiş su rette fena idi. Son altınımı da kaybet- tikten sonra yüzbaşı (o (K...) ya karşı büyük bir borca girdim. Kumar borç- lart namus borcudur. Beni bundan an- cak sen kurtarabileceksin.. ” O kadar heyecan içinde İdi ki koca- sının yüzünde beliren zafer tebessümü- nü bile seçemiyordu. Marila bir müd- det onu süzdükten sonra: — Peki, yüzüğü alacaksın, dedi, fakat bir şartla... — Artık kumardan vazgeçmekliğim şartile değil mi? Bunun için sana şim- diden söz veriyorum. — Bundan böyle senin sözlerine iti- madım yok.. Fakat beni iyi dinlel Şu senin, artık giymediğin bassa zabiti Ü- niformaşı var, işte o Ünilormanın sak- lı bulunduğu dolabın anahtarını istiyo- rum. Bu üniformayı huduttan serbest- çe geçmek istiyen bir firariye verck&- yle bir talebde bulunuyorsun ki 10 MARKIZ DO POMPADUR OZAM! A bu, beni gayet mühim tehlikelere ma- ruz bırakabilir. — Ya! Senin böyle şeylerden kor kacağını zannetmiyordum. — Bunun mesuliyeti pek büytlk.. a- ma; adam sende! İşte, anahtar, Mukavele aktedilmişti. - Miyereski yüzüğü cebine indirdikten sonra odadan çıktı. Bir dakika sonra sokak kapısının da kapandığı duyuldu. Marilâ, derhal kocasının odasma gi Gerek zabit elbiselerini getirdi. Tuvalet odasında bulunan Javiçe: — Alın bu üniformaları giyin ve ka- çın... Dedi. O, elbiseleri giyerken, Marilâ masarim küçük ve gizli bir gözünü aç- tı. Orada, Avusturyalılarm © zulmüne uğrayan bahtsiz vatandaşlarına vermek için sakladığı yüz düka altınr o vardı. Marilâ döndüğü zaman birdenbire şa- şırdı: — Oh! Tanılmıyacak bir hale geldi niz. Dedi. Hakikaten, finiforma, © kürek mahkümunu kâmilen değiştirmişti. O- nun sararmış o$imasına bir ulviyet, tavırlarma bir vekar vermişti. Marila: — Artık burada daha fazla duramaz sınız, deği, Artık kaçın ve o kararmızı kolaylaştıracak olan bu parayı, bir hem- şirenin hediyesi gibi kabul lütfunda bu lunun.. Sonra, hal ve mevkiiniz iyile şince iade edersiniz. Kürek mahkümu yavaşça: — Bir hemşire hediyesi.. diye mı- rıldandı: — Tesadüfen sizi bulduktan sonra böyle gene tetke mecbur kalmak ne © lim bir şey. — Fakat lâzım... Emin bir o mahalle Kürek mahkümu!.. Siyemineski Lehistanın en büyük romancılarından bulunduğunuz yeri bildiriniz. Kimbilir belki bir gün gene görüşürüz. Haydi, Ailah selâmet versin!.. Javiç, genç kadınım uzattığı eli bü- yük bir hürmetle öptü — İyi biliniz iki ben dünyada en sa- dık vefakâr bir dostunuzum, Fğer bana ihtiyacınız olursa dünyanın öbür buca- ğında bulunsam bile, ilk davetinize ko şörak gelmeyi mukaddes bir borç, bir vazife bilirim. Vakit geçiyordu. Hizmetçilerin her dakika İçeri girmeleri ihtimali (vardı. Marila, Javiçe kapıya kadar (refakat ettikten sonra odasına döndü Birkaç gün sonra, meçhül bir ada- Dünyanın en meşhur erganoncuların. dan olan Anton Brees 16 aylık çocuğu Antonyoyu, erganomu başma götürü. yor. mun hançer darbesi Miyereskinin haya" tana nihayet verdi. Onun tarafındar, ih- bar edildiklerini bilen Leh vatansever- leri bu suretle haini cezalandırmışlardı. Hakikaten, kumarbazlık hislerini tat min etmek istiyen Miyereski, Üç sene denberi Avusturyalılara casusluk edi yordu. Dul karısı, bir müddet sonra Javi- çin iltica etmiş olduğu İngiltereye git ti. Orada sabık kürek mahkfimunu bul du. Yeni memleketinde muallimlik ve #muharrirlikle parlak bir mevki kazan- mağa muvaffak olan Javiçle evlendi. gp ( Siyeminesk Şanghay istasyon binası, bombardı- mandan sonra resimde gördüğünüz şekli almış ve kumandan bu binanın - zafer hatıram olarak . ayni şekilde muhafaza edilmesi için lâzmgelen emirleri vermiştir YARKIZ DO POMPADUK 37 İL! Rüyamı görüyordu? Buna imkân Yar mıydı? Sonra, çılgın bir heyecan içinde, e- wmiş olduğu halde, ağır ağır gerile- * Ve soluyarak mırıldandı; > Krali, Krall.. Onun pencereleri tedaş. Ahi. 4, Tam bu anda, üç meçhul şahıstan Örs, kolunu kaldırarak bir işaret yap- ç Keanlıktan biradam-her halde yon veyn muhafız - fırladı ve 4'Assas Plane içinde gerilemeğe devam e- Tken, birdenbire kafası üzerinde, Müthiş bir darbe hissetti, Sarı rtüstü yere yuvarlandı ve hemen Arş Zamanda kendisini kaybetti. nn Üzerine, istihfafâmiz bir te A konuşmuş olan adam; iy > Berrye, dedi, bu delinin kim ol Sunu anlayın. a dinine Berrye diye hitap edilen M, sür'atle şövalyeye. yaklaştı ve deriye bir mumla onun çehresini iyice Hee k #tti, sonra, başını sallıyarak di- tinin yânına geldi ve bir kaç keli- rıldanarak sözünü şöyle bitirdi: al ği Halde, taşralı zabitlerden biri .R k. Şimdi onu ne yapmak lâzım? Tal bİr an tereddüt etti, Sonra bir- Te omuzları silkerek şöyle dekli; 7 Canım, berakm olduğu yerde kal an Yanmca rüya görmüş olduğunu eder. Çekilelim, mösyöler.. Paris- ka | öce dolaşmasına çikmak hususunda Mir Sumi bu hâdise bozdu., Sonra, es- pe ğiz yararız, size her halde ıstr- o “iyor, kont.. me, amana kadar hiç bir şey söyle- * olan âdam cevap verdi: ii, Majestelerinin emrinde bulunan az zade hiç bir zaman ıstırap çek- Nez, * Yaralı olup olmadığını düşün- rn © da şövalyenin yanma yak- Nha 4 bie an baktı, bir hayret nidasını, mz İoğrusu tehlditkâr bir sevinç ni- Büçlükle zaptetti ve Luvr isti- kametinde yürümeğe başlamış olan iki adama yetişerek müstehzi bir sesle şöy» le dedi; — Doğrusu polis müdüzü hazretleri, sizin cehaleti ben tamir ettiğim için çok memnunum! Onlar ilerledikçe, bütün sokak kö- şelerinden gölgeler çıkarak onları ta- kibe koyuluyorlardı. Bunlar polis mü- dürünün adamlarıydı.. Bu harekât bir dakika devam etti, sonra sokak eski tenha ve sessiz halini aldı: Herkes sola doğru saparak Sent- onore sokağına girdi. Berrye, kontun sözlerine, hayretle şöyle mukabele etmişti; — Ne demek İstiyorsunuz, mösyö 15 kont?. — Şunu demek İstiyorum ki, ma- jestelerinin deli dediği ve deliden baş» ka her şey olabilecek adamın ismini bis liyorum. Kralm istihfafkâr sesi: — İzah ediniz dü Barri, dedi. Bunun üzerine, üç adam arasında, Luvr kapılarına kadar devam eden bir görüşme vuku buklu, Neler konuşuldu?. d'Assas'ı tanımış olan adam, muhataplarma neler Ode di? Polis müdürü nihayet şöyle mırıl- dandı; — Emirlerinizi bekliyorum, Sir!, Bunun Üzerine, on beşinci L&i sade- ce şu İki kelimeyi söyledi: Ve sevincini güçlükle zapteden kont dü Barriyle beraber Luvr sarayma gir- di... Berrye düdüğünü öttürdü. Biraz ev- vel sokak köşelerinden çıkan adamlar dan onu koşarak geldiler. Polis müdü- rü onlara kısa bir kaç kelimeyle baz: emirler verdi, onlar da koşarak Bon - zanfan sokağına doğru uzaklaştılar. Halbuki, kralla, refakatindeki iki adam, Arjanson konağının kapısından — — Doğrusu mösyö, size karşı, ço- cukluğumuzdan beri tanışwormuşuz gibi bir muhabbet duymağa başladım.. Bunun için &ze bir dost muamelesi yapmama müsaa&de edin.. — Doğrusu iltifat ediyorsunuz, mös- yö. D'Etyol devam etti: — Size dostça bir muamele olarak, güzel bir havadis vereyim.. Evleniyo- TUM. Şövalye, d'Etyolun biçimsiz Ovö- eyduna, merhamet ifade eden gizli bir gazar atfederek samimi bir tavırla: — Tebrik ederim!.. Dedi ve d'Etyol devam etti: — Parisin en zeki ve en güzel kadı- niyle evleniyorum.. Bu işte asıl şayanı dikkat olan cihet şurdur ki, nişanlıma nasıl prestiş ediyorsam, o da beni o de- rete seviyor. — Bir aşk izdiva — Tam mânsiyle!, , Şövalye ayni samimiyetle: — İnşallah, dedi, ikiniz de mes'ut olursunuz, D'Etyol, şövalye üzerinde garip bir tesir bırakan fena bir kahkaha ile cevap verdi: — Doğrusu mes'ut olacağım: ümit ediyorum! Hem de yarından geç de- gil!. Şimdi, mademki dost olduk. Ba- na kat'iyyen yabancı nazariyle bakma- yın.. Eğer silâh kullanmakta mehir ol- saydım size derdim &i; Kılıcım size ait tir. Fakat maattecssüf ben ancak zen- gin bir adamdan başka hr şey deği- Yim, bunun için size şunu söylüyorum! Aziz dostum, servetim sre gittir.. D'Etyol böyle söylerken, oyni za- imanda dikkatle şövalyeye bakıyordu. Şövalye soğuk bir tavırla eğildi. Bu- nun üzerine, d'Etyol, alelâcele devam etti; — Midem ki dostuz, öyle zannedi- yorum ki, yarın, tam öğle Üzeri Sen - Jermen de yapılacak olan düğün mera- simime gelirsiniz. — Maalmemnuniye. Doğrusu bu benim için bir şeref olacaktır, — Çok güzel, şövalye! Size, en a ziz dostlarımdan biri nazariyle bakı yorum. Doğrusu siz beni tam mânasiyle teshir ettiniz ve şimdi ben, sizi düşman olarak karşımda bulmayı en büyük bir felâket addederim. Şövalye gülerek: — Şu halde, dost olarak kalmamızı temenni edelim! Dedi, arabadan indi, d'Etyola #on bir veda işareti yaptı ve oteline girdi; — İşte korkunç bir düşman kazân- dım.. Bu kont dü Barri müthiş kin bes- liyen bir adam.. Ona elimi uzatacağım esnada, bana atfettiği nazar, âdeta ka nım dondurdu. Bereket, hayatta her şey müvazenesini bulduğu için, ben de, bir düşmanla beraber emin bir dost ta kazandım.. Doğrusu şu mösyö d'Etyol pek sevimli bir adam.. Bundan başka, eğer yanılmıyorsam, her halde saraya mensuptur; bu da, şüphesiz, benim gi- bi fakir bir zabit için, biç te l$kayt ka- İmacak bir şey değil. Kont dö Sen - Jermen'in korkunç kehanetine gelince, her ne olursa olsun Paristen ayrilmıya- cağım!,. “Onun,, ikamet ettiği Parisl., “Onun,, teneffüs ettiği Parisli. "O- nunla,, beraber ayni havayı teneffüs etmek! Bu da bir saadet değil mi2, Şövalye d'Assas Parise iki tavsiye mektubiyle geliyordu: Bunlardan biri. si dük dö Niverneye, diğeri de Mare- şal dö Mirpuaya aitti. Bu adamların ikisi de Versaydaydı- lar. Her iki tavsiyenin de gecikmemesi lâzımdır. Bunun için, şövalye, gidip Bonzan- fan sokağında dolaşmak arzu ve hattâ ihtiyacını yenerek, zabitlikteki istikba- Tini yakından alâkadar eden bu görüş-