HARER — Aksam postası — Elektrikli sandalyeye | b YAiAN ve ç:ı;ğn WALTDİSNEYE” oturtulan kadın Mari, Amerikada bu sekilde Idam edilen ikinel kadındır; sSuçu, öz kardeşini para- sına tamaan öldürmektir 'Tam geceyarısı.. Amerikada İllinu- va hükümetinde bir hapishanedeyiz. Mari Porter, idama hazır.. Bu ka- dım 47 yaşında bir duldur, — dört kızı 'var... Ölüm gecesinde yalnız bunların bir tanesini, en büyüğünü gözdü. Son Ta papazın — nasihatlerini ve duasını dinledi. Saçları makine ile kesildi. 1- dam gömleğini giydi. Çok şişman bir kadın. (Tamam 125 kilo ağırlığımda) olduğundan kendisi için yeni bir gönr lek diktirilmişti. İdam salonunda bulunan yüze yar Kkan adamın meraklı bakışları altında Balona girdiği vakit çok — sakindi. E- Tektrikli sandalyeye kadat — yükselmek için on sekiz bazamaklı bir merdiveni Çıkmak lâzimdiır. Kadın ağırdı ve güç lükle yürüyordu. Merdivenleri çıkar- ken muhafızların koluna dayandı. * Sandalyeye oturdu. Şişmanlığı yü- zünden, elektrik cereyanmı p -İretek Bihazların ve tellerin vücuduna takı- ması güç oldu. Nihayet bütün hazır- hıklar bitti. Mari Porter hafif bir sesle: — Kimseye katşı kitim yok! dedi. Etrafına bakındı: Bir tanıdık çehre arryordu. Hapishane bekçisini gördü, ufak bir işaret yaptı ve yalnız TT ggee yaıgaeEDN aşaçaİF nn gacTMRMEear mnş bir madalyon bulunduğu halde tw- tulmuştunuz.. — Evet, herşey beni itham - ediyor- du. Fakat.. — Rica ederim, bana herşeyi doğru anlatmız, Mahküm, bir müddet başmı iki avu- gunun arasıma alarak düşlindü. Sonra anlatmığa başladi: — Gene görüşelim, diyebildi. Hapishane bekçisi son suali sordu; — Mari Porter hazış mısınız? — Evet. Geceyarısını 29 dakika geçiyordu. A- lete cereyan verildi. 2300 voltlük ce- reyan, öldürileü tellerden geçti. Gece- yarısını 31 dakika geçerken her iş bit- mişti. İki dakika.. iki uzun — dakika.. Her vakit bize çok kısa gelen bu müd- det içerisinde salonda bulunanların yüzleri kireç gibi bembeyar — kesilmiş t. Onlar bu iki dakikayı Edeta nefes almadan yaşamışlardı; — kafbleri bâlâ çok hızlr çarpryordu. İllinuvada İlk defa, Birleşik Ameri- ka devletlerinde ikinci defa olarak bir kadın elektrikli sandalye Üüzerinde 1- dam ediliyordu. Bu şişmatı kadım Çesterde bir pan- siyon İşletiyordu. Müşterileri arasım da kendi öz kardeşi olan Vilyam ismin- de bir elektrikçi de vardı. Bu adam büyük harpte Amerika or dusunda bulunmuş — eski bir askerdi. Öteki arkadaşları gibi — 1000 dolarlık bir ikramiye almıştı. — Kadın bu İkra- miyeyi kardeşinden istedi, — elektrikçi vermedi. İşte kadının kardeşine karşı Hlk öfkesi bu dakikada başlamıştı. Göin- ler geçtikçe, Marinin hırsı bir kat daha artıyordu. Bu hırsı arttıran — başka bir sebeb de vardı: Kardeşi bir sigorta kumpanyasma $300 dolara sigortalı i- di. Öldüğü takdirde mukaveleye göre bu parayı Marinin alması icap edecek- &. Günün birinde, elektrikçi, kır kar- deşine nişanlandığını haber verli. Ev- lendikten sonra sigorta mukavelesini değiştireteğini, karısını varis göstere- sR AAA AAA Sekme a L 80 MARKIZ DÖ POMPADUR. . ceğini de gizlemedi. Mari Porter yaşa- dığı günlerin en azaplışını geçiriyor- du. Kafasında sigorta mukavelesinden başka hiçbir şey kalmamıştı. Bir akşam Vilyam pansiyona son de- fa olarak geldi. Ertesi gün evlenecek, karısı ile yeni yuvasına gidecekti, O- dasmna girdi, uyudu. İki saat sonra, eli tabancalı bir adam elektrikçiyi uyandırdı. Ve — “arkamdan geliniz,, emrini verdi. Sokaktı bir oto mob'l bekliyordu. —Makine başmdaı baska bir erkek vardı. Otomobilin - cinde de Marl Porter bulunuyordu. Gecenin karanlığı içerisinde — bomboş kırlarda dolaştılar. Yolda kadın müte- madiyen kardeşini kararından caydır- maya çabaladı, yalvardı, — olmadı, teh- dit etti, netice alamadı. Erkek bir türlü kararından vargeçmiyordu. O vakit Mari Porter otomobili dur- durdu. Con ve Ralf isminde iki kardeş olan iki erkek, elektrikciyi otomobil- den çıkardılar. Ralf zavalir — adamın başmma bir kurşun sıktı. Ceşedi bir ça- yırda bıraktılar. Con ve Ralf varifelerini İyi yapmış- lar, aldıkları parayı tamamile baket- mişlerdi. Vaka kolay kolay anlaşılamıyacaktı. Fakat sigorta mukavelesi — polislerin çök işine yaradı. Bu noktadan — tahki- kat derinleştirildi. Cinayet bütün te ferrülatile tesbit edildi. Vilyamın — kafasına kurşun sıkan Ralf, cinayeti bazırlayan kadından bir kaç dakika evvel elektrik sandalyesin- de öldü. Kardeşi Con yirmi seneye mahküm olmuştu. ç Tüüren ddi ü Gri Bügünçetaşrem aü? UNLARI YAZAINLAR PAR MIZDA GÖZÜ OLANLAR DIR ... SIRASI İLE oxumı.ı/n DA SGÖR MARRIZ'DO FOMFADÜR S1 — ——— ——— ———MMLTMLİT——— — dıniz, değil mi?.. Güzel, .Bu mekti;b.. en gizli cebinize saklayın.. Güzel.,. Du- run, yeleğinizi iyice kapayalım.. Şim- di bana iki şey için yemin edeceksiniz. Puasson elini uzatarak: — İkisine de yemin ediyorum!. Dedi.. Jan da ümitsiz bir ruhun werdiği sabırla bağırdı: — Durun! Bu binadan hiç kimseyle konuşmadan çıkacaksınız.. Anlıyor musunuz?. Hiç kimseyle! ., — Yemin ediyorum!. « — İstediğim iki şey de şudur: Sent- önore sokağına hiç durmadan gidecek- siniz. .Eğer bir meyhane görürsenir, başınızı çevirin.. — Yemin ediyorum.. Güzel kızım! Ver keseyi!.. Jan ona keseyi uzattı, o da bunu 3- Tarak bir an tartar gibi yaptı, sonra du- daklarma götürdü ve nihayet ceplerin- HBen birisine daldırdı. Genç kız ellerini göğsünde kavuştur- du ve ayyaşı bile müteheyyiç eden ate- gin bir tavırla ilâve etti: — Size yalvarryorum, bu mektubun €en İssa zamanda adresine varması için elinizden gelen her şeyi yapın.. Size yalvarıyorum.. Puasson da cevap verdi: — Gidiyorum. Eğer bir tek insana, battâ sevgili zevceme bile bir tek keli- me söylersem, cehennemin bütün şey- tanları beni boğsun.. Eğer — mektubu wermeden evvel bir tek meyhaneye uğ- rarsam, ebedi susuzluğa mahküm ola- yıml. Puasson bu sörler ürerine sendele memek istiyen sarhoşlara has bir câl- diyetle odadan çıktı . Ellerini göğsüne kavuşturmuş olan Jan, gözlerinde Ümit ateşiyle, onun mümkün olduğu kadar sür'atle gittiği- e! gördü.. Noe Puasson çok ayyaştı.. Fakat pek fena adam değili, Jan onun biy hiyanette bulunabile- . — Babal.. Bobacığım!.. Mösyö 6ö Turnem onu göğsü üze- rinde sıkarak sordu: ; ceğine ihtimal vermiyordu ve şöyle dü- şündü: — Bir saat sonra, şövalye d'Asama mektubumu alacak! Kurtuldum! Yarım saat sonra mösyö dö Turnem salona girdiği zaman, genç kız, ona doğru koştu ve neş'eli bir tavırla onun kolların atıddı: — Demek, yeğenimin bana anlattı. ğ bütün bu hikâye doğrudur, öyle mi? Sevişiyorsunuz?. Onunla — evleniyona sun?. Mes'utsun ?. Jan Ürpererek, gözlerini kapadı ve, korkunç fedakârlığını kat'iyyen belli etmeyen metin bir sesle cevap verdi: — Evet babacığım!., VI şöVA!.YE D'ASSAS Akşam oluyor, hava kararıyordü.. Parlak güneşl bir gündüzden sonra, sonsuz güzellikte bir gurup ihtiyar Pa. risin üzerine hüzün örtüsünü kaplı- yordu.. Doğmakta olan zülmetin, — henüz seyrek fenerleri yaamıyan dar sokak- Jarda, semanın son ışıklariyle mücade- le ettiği bu mütereddit saatte, bu süküt ve sükünet anmda, genç bir süvnei, yorgun ve terli atının ağır adımlariyle Rul kapısından geçiyordu . Derin bi: hülya, dudakların endişeli bir tebesslimü, meccükle parlıyan göz : lerde bir nevi vecid. işte Versavda, Er- mitaj yolu üzerinde gördüğümürz ve çehresinin gençiği İtiberiyle bu kadar sevimli. hareketler ve güzel endamı itibariyle bu kadar teshir edici olan bu süvarinin çehresinde okunablen ifade- Tet.n Bu süvari şövalye d'Assoe'dı!. Alnr, şimdiden, bir fedakârlik hüle siyle tezyin edilmiş gibi görünen za- vallı çocukt . , | Ormanın güneşli meydanında, 31 "yapraklar altında kendisini bu kadar kehyiç eden bu harikulüde hayaleti gördüğü bu güzel sonbahar günüydü ki, yirmi yaşında bir kalbi, hayatın gefketinde bulunan bir kalbi iki misli hızla çarplırabilecek iki hâdise ile kar- gılaşmıştı: Bir aşk! Bir düello!. Doğrusunu söylemek icap ederse, düelloyu hiç düşünmiyordu; kont dü Barrinin sert çehresini ve tehditkâr mazarlarını hemen kemen unutmuştu. Fakat bütün düşüncesi, Bonranfacı sokağında, Arjanson konağı karşısın- da otunduğundan başka hiç bir şey bil- mediği bu meçhul genç kıza takılmış- tı. Kimdi bu genç kız? Onu görmek, o- nu tekrar duymak, bakışmım tatlı ve alaycı okşayışmı üzerinde bir daha hissetmek arzusiyle beraber, içine gi- ren bu garip endişede neydi ? Bu genç kız, onun üzerinde niçin bu şayanı bayret tesiri bırakmıştı?. Neden onun vakur halinde, onun prelak gıı;dlitiııdc. korkutan bir gey vardı?. Şövalye Sentonore mahallesi boyun- ca ilerlerken kendi kendine işte bu su- alleri soruyordu. Doğmakta olan büylü kaşkları ifade eden tatl: bir sıkıntı, kalbine ebediyen #sİ-nen bu har'kulâde mahlüku gördü ğü omdan itibaren göğsünü sıkryordu. Versay'ın kral parkından Parise ka- dar hangi yoldan gelmmişti?. Bunun cevabını veremezdi. Hiç bir şey görmeden, uzun müdder “ gılgınca bir şekilde atını koşturmuş ve ancak birdenbire uzaktan Pwisi gö- Tünce biraz soğukkanlılığını toplamağa muvaffak olmuştu. Sur haricindeki mahalleyi geçip te asil Sentonore sokağına gelince, şö- valye sağa saparak bir otelin avlusuna girdi ve derhal bir uşak atırı dizginin- den tutarken bir nademe de eğerin Ü- zerinden seyahat heybesini çözdü. Trua Dofen oteli vaziyeti itibariyle taşralıların hoşuna giderdi. Çünkü ka- labalık ve gürültülü mahallelerden u zak olduğu gibi, ayni zamamda, iş mer- kezine de yakındı. Hülâsa bu otel rahat, sakin ve temiz- di. Bundan başka yemekleri harikulâde iyiydi; fiyatlar mübalâğalı değdldi; etel sahibi Klod, müşterilerini bağırt- madan, yani onlara belli etmeden, ken- dilerini soymak san'atında büyük — bif üstaddı, ki bu da, bir otelci için büyük bir geref ve namus teşkil eder, Gene bundan başka, otelcinin yirmi altı bebarlık karısı Madam Klod dâa hiç fena değildi, beyaz ve tombuldu ve yolcular tarafından “Güzel Klodine gibi methedici ve ahenktar bir isimlo anılır ve tanınırdı. l Ve nihayet, bundan başka, otelim kapısı, bir mamnastırın kapısiyle karşi karşıya bulunuyordu. Öyle ki bir kazd vukuunda, el altında dafına günahlar? affettirecek bir rahip bulunabilirdi. E- sasen otelcj Klod, bu komşuluğun, öbüÜf dünyaya usulü dairesinde gitmek arrü” sunu gösterenler için büyük bir avafi* taj olduğunu otelinin methüsenası 4” nasında hatırlatmayı unutmazdı. Âlim rahiplerden mahrum bulunaf ve bir hayli geniş olan bu manastır, ek £ sene sonra, kubbelerinin altında, 1” rihte büyük bir rol oynryan ihtilâ klübü barındırmıştı ve o devirde bü manastıra Jokobenler manastırı derlef” di, . Rahiplerin temin edici komgulü> ğu, mantarlı piliç yemeği ve madodt Klodinin velfecr okuyan güzel gözleri Böylece, taşrada bu otel için iyi Bi şökret temin etmişti