Pyaçe 1789 şenesi mayısının — bir gecesi. n Lemberg şehrinde, diğer Müelere nisbetle pek sönük geçen pa- ğ :'7' esnasındaydı. Kasaba cövarında, | Sen Jorj tepesi üzerine kurulmuş olan | _Nnhıdıinmhurklğh || orunda genç bir kadın oturuyordu. Yüzünde derin bir yels ve keder alâ- Gttleri görülüyordu. Birdeebire yerin | :_' kalktı; yazı masasınn önüne otur- oe Hümma ateşleri içinde, şu mek- ö Yazmaya başladı: öficiğim!.. | , B felüket zamanımda sana — hitap “"'nnn Ben, senin o kadar sevdiğin | l bilsen nekadar bahtaızımt.. İ Vaktile bana — herşey saadet ve ı"'tiyı.—ıı'ı vaadeder gibi gelirdi. Am- Bt oğlu Adolfla birlikte beni ziya * *ttiği zamanlar getirdiği şekerle- — MEr, bonbonlar hatırında?.. '1ıemaı müuharebesi başlayınta am Ku beni kendi malikânesine götür- Übünü tabi bilirsin. —vmıı:vnler ordusuna iltihak et .—.fum giden Adoli'dan hütün sene — alamamıştık. Babası, pek meyus, OD fimitsizdi. Ben, —kendisini bir _:;:Mkın ve mühabbetile - teselli e ea elemlerini bafifletmeye — çalışı- , Bir gün Adolf çıkageldi — Nereden .ğ':vordı).. Bize, uzun ve â*'—m hayatından bahsetti. Vata- Müdafaası uğrunda yaralandığını '"*Ğ. #lnındaki yarayı gösterdi. Göğ ';:: bir de liyakat madalyesi vardı. '.ı bir kahraman hal — ve meziyeti e Amcam, / kendisini göz — yaşları $ f kucakladı, öptü. Vet İ asil ve necip oğlum... Pek K e İ hereket — ettin. Bu hareketinle gençlikte yaptığın yolsuzlukları, deli likleri affettirdin., Dedi. Ve birkaç gün sonra öldü. istinatsız, ve — tecrübesiz bir kızdım. Adolfun evlenme - teklifine muvafakat göstermeye mecbur kaldım. “İzdivaç hayatımızın ilk seneleri zevk ve saadetle geçti. Yazık ki bu pek çok devam etmedi. İlk günlere münhasir kalan samimiyet, muhabbet ar zaman- da nöhayete erdi. “Halbuki evleneli ancak fiç sene ol- muştut Bir ıstırap rehumu tılryordu. Adolf, vakit vakit, biç bir ciddi sebeb göstermeden birkaç gün ortadan kay- boluyor. Neteye — gidiyor, ne yapıyor, bilmiyorum. Kendisine sorduğum za- man gözlerini öteye beriye kaçırazak bin dereden su getiriyor. *“Bundan başka, kibar âlemi bizi so: Bukça kabul ediyor, âdeta bizden çe- kiniyor. Hepsi bu kadar olsa iyl, Bir- kaç gündenberi Adolf — bana cenebt bir memlekette — yaşamak - teklifinde bulunuyor. Ben İse bu zavalir memle- ketime o kadar bağlıyım ki — buradan ayrılmak fikri kalbimi yaralryor.., Genç kadın yazıyı biraktı. Bü ke- derli yazıların, arkadaşımı da üÜzeceğini düşündü. Başkalarını da kendi ıstıra- bma iştirak ettirmekte, güzyaş dök- türmekte ne fayda vardı?.. Mektubu yırttr ve — balkona çıkarak parmaklığa yaslanrdı. Köşkün birinci katında, yalnız bulunuyordu. Gök, sa- kin ve lâtifti. Biraz sonra, gecenin se- rinliği başlayınca üşüdü, salına girdi. Lâmbayı söndürdü. — Karanlık bir kö- şedeki kanapeye uzandı. — ve uykuya daldı. Bir ayak sesi ile uyandı. Gözlerini mmylnı_ç&mıh& | ÜN van nünde bir erkek hayali gördü. Marila korku ile bağırdı. Yabancı: — Rica ederim, sas!.. dedi. Haya- tım tehlikededir.. Marilâ, eli ile — yoklayarak kapıyı arıyordu. Yabancıya temas — edince az kaldı bayılıp düşecekti. Ayni ses tekrar eti x — Telâş etmeyiniz.. Bağırmayınırz.. Kürek mahkümul!.. korkmaymnız, Size fenalık edecek deği- Jim., — Öyleyse kimsin ve ne istiyorsun? | w Benl saklayınız.. Ben, şimdi ha- pishaneden kaçtım. En — ufak bir ihti- yatsızlık benl mahvedebilir, merhamet ediniz... Genç kadın mütecessir oldu: — Size zarar verecek bir harekette bulunmam. Fakat, buraya niçin geldi- niz?.. — Evi karanlık görünte kimse olmar dığını zannettim. Saklanmak — istedim. Balkona onun için atladırı. —— Demek sizi takip ediyorlar? — Evet; bakmız!.. ' Drşarıda bir gürültü vardı, Pirartyi takip için çıkarılan bir müfreze süratle geçiyordu. Mahküm, geniş bir nefes tldıktan sonra yavaş, yavaş pencereye yaklaştı; pancuru itti ve müfrezenin ©e tarafa doğru gittiğini öğrenmek İ- çin başını dışarı çıkardı. Bu anda har fif bir ay ışığı adamın yüzünü kısmen aydınlattı ve Marilâ: — Ama yarabbi! Bir kürek mahkü- herhalde fena bir adam, bir cant değil! Biraz sabredin... Askerler uzaklaştık- tan sonra kendime başka sığınacak bir yer arayacağım... Mahküm, bu sözleri o kadar metanet ve ciddiyetle söylüyordu ki Marilâ mü- teessir olmaktan kendini — alamadı ve gayri ihtiyart: — Böyle bir hareket — delilik olur, dedi, sizi takip edenlerin eline tekrar düşersiniz... — Hayır! Bir daha benl dici diri ele o..,_...ı:-.ı-ım Siyemineski fanın en büyük romancılarından — BSize nasıl yardım edebilirim?. — Beni, sabaha kadar saklayabilir seniz, o zamana kadar — elbet bir çare düşünebilrim. — Nereye gitmek istiyorsunuz?.. — Karakevi'ye... — Orada emniyet altında bulunamr yacaksınız. Biz bile her dakika hurzur ve atayişi isyanlar, sulkastlarla bozu- lan o şehirde oturamadık, Bir müddet stikât. — Mahküm, derin derin bir şeyler düşünüyor — gibiydi. Nihayet: — Demek Karakovi'de bulundunuz? — Evet.. — Orada tesadillfen Oviçimeska ie- minde bir genç kır tanıdınız mı?.. Marilâ, bu ismin telâifuzu üzerine titnedi. Ve bakışlarile karanlığı yırtar rak kendine bu euali soran — adamım yüzünü görmeye çalıştı — Evet, bu kıer şahsan — tanıyorum., Fakat niçin soruyorsunuz?.. — Acaba bu kız hâlâ — Karakovide Mi? — Bir defa daha tekrar edeyim. Bar na bu sualleri sormaktan maksadınız nedir? Söylediğiniz kızla pek yakm” dan alâkadarım... — O balde ismim de sizce — meçhül olmamalıdır. Ben Jan Javiçim!.. Marilâ birdenbire: â — Jan jaçiç sizsiniz hal.. diye Ha « Bırdı. — Görüyorum ki vakayt — biliyorsur nuz. Ben, matmazel Öviçimeskayı hır> sızlık kasdile öldürmekle — itham edil- miştim. Adalet beni mahküm etti. Ve herkes te böyle zannediyor... — Fakat, siz - “Oviçimeskanın oda- #mda, Üzerinizde bir kama ve çalm- (Lütfen sayfayı çeviriniz), Şövalye d'Assas otelin avlusunda a- — *dan inince, otelci Klod, bir hayli Yıpranmuş olem dört basamağın birin- Sisinde göründü ve bir odayla yemek “teyen bu genç erkeğe bir nazar at H0'p, yanında uşağı bulunmadığını ve İtybesinin de bir hayli haff olduğunu Ükünce, mütevazi müşterilerine atfet- '!; — Fik iliyadında olduğu himayekfrane Belâm verdikten sonra bağırdı: K. - 25 numarayı hazırlayın.. Mösyö ada hakikt bir prena gibi rahat ede- ttk. | , Fakat, meşru bir tecessüsün dürttü. “—madsen Klod' da, kocasiyle ayni za- Manda kapıda görünmüş, o da yeni ge- K lea Müşteriyi sori bir nazarla tetkik et. *? Ve onun tetkik netizesi de bir oda bi rasımın bağrılması şeklinde teza- — bür etinişti.. , Ötoriter bir seste: — Hayır, hoyır, dedi. 25 numara böş deği, Mösyöyü 14 numaraya götürün. * 6d, karısının otokratik kararı kar- © Bünda başını önüne eğdi ve geriye SA — y Förnlyeyo gelince, o da Hkayt bir İtat Yaptı, 25 le 14 numaralı odanın, o- *N nazarında hiç bir farkı yoktu ve — Çöfu kar'iyyen alâkadar etmiyondu. Akat, eğer 25 numaranın, karmaka- K Ve ufacık karanlık bir oda, 14 nu- H ise ikinci katta ve pencereleri nler manastırımın güzel bahçe- i ı"*hc hazır bir oda olduğunu bilseydi, p 'Phesir, mütema fyen etrafında dola- Va madam Kloda teşekklir ederdi. q_"l: erkek, biraz sonra, benibeyaz | Ga ü bir mosaya kurulduğu zaman p ! Klodin” nin kendisine bizsat 'ij :;M etiğini de görmedi.. Halbuki eç Un karısr bu Ütifatı herkese gös- A'H.Myınıtmhddlai.uım Üü kadar sıvanan çıplak kolları, he ; “ulılmeıl görmedi. Gençliğin Ğİ ve aşkın bile alamadığı güzel SDağ B ö v Kd bnz n 32 MAPKIZ DÖ POMPADUR ——— —— aa bir iştihayla yemeğini yedi ve bu gü- zel delikanlının müteheyyiç ettiği bes- belli olan madam Klod'in boşuboşuna methettiği meşbur 14 numaraya çekil- di « Bu sıralarda saat dokuzdu. Şövalye yorgundu. Bütün gün yolda idi. Bund rağmen, giriştiği faaliyet uyku bazırlığı değildi. Sabırsız ürpetmelerle tuvaeltini de- Biştirdi, Katogan'ının düğümünü yeni- den düzeltti, mantosuna ahenkli pliler vermeğe çalıştı, tozlanmış olar. kılıcı- ti dikkat ve itinayla silde.. l Bütün bu bazırlıklar, Bonzanfon so- kağına koşmak içindi.. “Onu,, görmek için değil, fakat sea- siz bir evin etrafında dolaşmak, karaa- Trğın içinden kapalı bir pencereye bake mok ve belki de, kirabilir! perdelere akseden bir gölgeyi görmek için!.. Nihayet hazırlandı ve kalbi heyecan içinde çarptığı halde, göminenin Üüre- rinde yanan iki lâmbayı söndürmek ü- tere İlerledi, 'Tam bu anda kapı vuruldu. Şövalye bu köptyr açtı ve ayni za- manda şiddetle ürpererek bir adım ge- riledi. Koridorun karanlığında, kont dü Barriyi görmüştü.. Şövalye titredi, . Aşk hülyasınım yükselttiği semadan düşüyordu. Bu çehre ona, korkunç bir alâmet gibi göründü, Ne çehre! Alnındaki a- mudi karışık, gür ve tiyah kaşlar, müs- tehzf bakışın ateşi, takallüs eden du- dakların tebessümü, hülâsa, bu çehre- Ge her şey fenalık — kuvvetini ifalde edi- yordu., Bu anl heyecanını yenen şövelye, o devirde çok ehemmiyetli olan bu neza- ket varifesini yapmaktan başka bir şey düşünmedi. KTARKIZ DO POMPADUR 29 —— —romaraarnarandmamana ayakkaplar çamur içindeydi. Üç köşeli gapkası perukası üzerine yan konmüş- tu. “ Kendisini bir koltuğa atarakt — Oll dedi. Amma sıcak var hal, Jan onun yanına oturarak kurnaz bir tavırla sordu; — Susuzluğun da var? değil mi? Adam boğuk bir kahkaha atarak: — Kızım, dedi, baha Puassonün.. Noe Puassonun söylediklerini iyice ak- Jına koy.. İyi dinle.. İnsan yazın olduğu gibi kışım, sonbaharda olduğu — gibi €lkbaharda da susar.. Busuzluk insanın büyük dostudur.. Çünkü susamıyan bir sdam içemez ve betbaht olur! , Jan, adamın telkin ettiği tiksintiyi yenerek tekrar sordu: — Ya siz, siz her gaman susar m- Binız?, — Her zaman, kırım!.. Fakat sen bu- gün ne kadar sevimlisin... Sana tabil kızmıyorum amma, fakat buraya ©a beş ve ya yirmi günde her gelişimde.. Zavallı babana bir tek kelime bile söy- lemiyorsun!, , Bu sözlerle beraber, adam, cebin- den tütün tozuna bulaşan mendilini çıkararak gözlerini sildi ve tekrarla- idi: — Zavallı baban! Gözlerine tütün mü girmişti? Yoksa ıstırap mr duymuştu? Buraa meçhul!.. Muhakkak olan bir gey varsa, o da, bu gözlerin kocaman yaşlarla dolmüş olmasıydı. — Görüyor musun, dedi, ağlıyo- ruml.. Ne diyordum?, Ha! Evet,.. Her zaman susadığımdan bahz.diyordum. Bilmiyorum nasıl oluyor, amma, ben içtikçe susuyorum.. Fakat.. — Fakat sen bugün hakikaten se- vimlisin, kızt.. Jan ürpererek; — Ne yapayım, ded, bazı günler öyle mesudum ki, etrafımda herkesin mes'ut olmasını İstiyorum . — Hal. Evet.. Bilmiyorum.. Söylen diğine göre, yarın büyük bir günmüşe Benim öe büyük bir neş'e içinde olmanı Jâzxa. Çok güzelt., Fakat sen mes'ul olduğun halde, ben çok betbahtrmi.| Anlıyor musun?. Kuduracak hir şekil de susadığım halde param yokt . — Doğru mu söylüyorsunuz?. — Hiç bir insan bu kadar doğru sön #öylememiştir.. O kadar susadım ki; dostam Krebiyon birarz evvel benim sarhoş olduğumu iddia etti. Ben sarhog bal., Görüyorsun ya, bu haksızlık bes ni ağlatryor. « * Not Puaston bugünkü kadar pekar sarhoş olurdu. Jan Ümetsizlik içinde parmaklarını ezdi.. Puasson mektubu götürecek kadar soğukkanlı — olabilecek miydi?. Genç kız, gitgide büyüyen bir azap içinde bu suali kendi kendine soru- yordu. Fakat, diğer tara'> — adamm bu sarhoşluğu her türlü niyanetin önü- ne geçmiş olmaz mrydı?, Nihayet, birdenbire kararırır vererek göyle dedi: — Dinleyin! Sizin paraya ihtiyacınız var, değil mi?, Bu parayı size ben ve- Teçeğim.. Jan bu sözlerle beraber, an kadar al. tın Lüiyi ihtiva eden bir keseyi ona gösterdi. Puasson hafifçe ellerini uzattı ve, âyni zamanda, gözlerinde bir parlaklık belirdi. Hayroalık dolu bir tavırlat — OhL. Ne güzel! diye marıldandı: — Bu kese sizin olacaktır, fakat ba- na küçük bir hizmette bulunmak şarti- le... — On hizmet! Yüz hizmet! Bin hiz- met!., Jan devam etti: — Bu mektubu alm.. Pek güzel. 'Ad. resi olçuyun.. Sentonoöre sokağı.. Anla-