Ü&eRty Yazan: TARİRİ TEFRİKASI: 12 4 A. Cim Vesikaları veren: Donanma Komodorluğu — Başkâtibi Binbaşı İhsan Raur kaptan kestirme Cevabı aBıştırdı : Eğer İhtllâi uzarsa Semilerimizi alır Selâniğe Di Hü /* Beslenen süvarinin daveti Üze- V age'lan kapıda Fethibülend silvari. İi Beyin uzun boyu belirdi!.. Tej pi Eöleni görünce, İki kafadar sü- B 'denbire sevinçle haykırdılar: Arif bey!.. Buyurun bakalım! 4 Zeldiniz! | Selâm verdi ::'îiımııey: m! he ı'*vküıı»e:amı Safa geldin!.. Ne ..'yak bakalım?! Çat merakla biribiri ardma ı.,% B kelimeleri Arif kaptan bir we Valtdı *ıı..,"'l bulduk!.. Telişm nedir, dur lı;ı' hele bir nefes a'ayım! Ga H:*.VUI halinde telâş yoktu; ©o - kh— (hele bir nefes alayım, dur kügga 9 Sözleri burada büyük ve fev: ban, in Yapmış yorgun bir. insanm l'îf Ğ manada almamazdı.. b*?. kahvesini yudum yudum S .:ı'! başladı: kiler nasıl yahu?.. Ban be. —.1:" ha'in! — befenmivorum: 5—'—5':! Şey yaptıkları yok ama, '.. İmem !. & Ybey Arır kaptanın sözünü kes- & '"iı.::!lluı bi'mem ama, benim "Wı._ t çakı gibi ve hâdise ile hiç Pim haşpdeğil doğrusu! Şimdi istedi. Teti ufacık bir emirle yaptı- Tapalaollarda ne itiraz, ne de hafif a * eseri görünmüyor! Her za> Yo k,;"ı:’ı'lr' Kendilerine emredileni ya- İ kaptan da söze girişti: Hyyopı, Detimkilerde de zahirt bir h»__'m. birader, dediğin gil * pek .5.. t olmaz. Maamafih şimdi ya- *ıu.,_ her hareketi önlara em- Üükeey d, Ama, hâdise uzun sürer, rı bulursa o zaman bil- olur. öğünerek devam etti: değil günler, haflalar hat. bu hal devam etse, müret. Vaziyetine halel gelmiyece- tim! Demin, gelirken baca- Şüphesiz ocaklarım istim üÜzerinde buluna- emiİr verdim. Eh, kimbilir 'Yet tcabı hemen seyre başla. Selir!. Bmrim noksansız ŞÜĞ Simdi birisini çağıraam, & at,, desem, düşünme . V— Yapacr.ğına kanaatim var. “':ı: Rauf kaptanın sözlnü bir kesti: _o"'l: dedi, gimdi bunlarla öğü- Pina A değili Üçümüzün böyle Ş.n.“"btrlınlıu yakm bulunup Şş_ foplanışrmız bulunmaz bir N hç NEyseş gimdi bu an için icab a #Yi yaptık! Hâdise derhal me âlâ, hiçbir şey ol kimsenin burnu .ı_:'l da savuşturuldu de - Yü iş uzar da Birkaç gün 1 he yapacağız?.. bu halde ne yapacağız, ve :l/ , Te Z. LERL İ . l?ğğğ SA LA Gör lllj peAN Mmüstörih bir tavır, ve KŞ İy ç PİT tarzla izah etti: Mk'l.,“t:"- tabif Haretet ordusu. | :h Fetanbır! özerine vürü Srcektir. Biz de Hareket Hömir. onu tercih ve tervie tüm Selânik limanında bu- Bu kuvvetlerin İstan - —t;'hzy Giddi tavrıyla kamaraya gi. 1 sae n eee — ĞÜŞEEÜREÜĞEĞÜ ÜNT ĞÜ ÜĞ AMĞ ŞA ĞAŞ Üa gideriz | bula yürüyüşünde denizden lâzım olan yardımı yaparız, hem de bizim iltiha- kımız onların maneviyatını yarı yarıya goğaltır! Rauf kaptanı dinliyen misafir süva. riler bu fikri iyi ve kabili tatbik bul. müşlardı; yalnız burada, bu işte bir noktaya ehemmiyet vermek onu gözö- nünde bulundurmak Hüzimgeliyordu. — Acaba gemiler verilecek hareket emrine uyarlar mıydı? Bu hususta, Arif kaptanın düşünce- Bi menfi bulunuyordu; — Şimdilik bir şey yaptıkları yok, fakat vira demir emrini verirsek uyar- larmı orasını bilemem!.. — Yani ne domek istiyorsun azizim, itaat etmezler mi? — İşte orası şitpheli! —— Canım öyle olsun, ne çıkar san. ki, © zaman siz benim gemime gelirsi. niz, bununla kaçar, Selâniğe dehalet ederiz, Nasıl, kabul mü? Misafir kaptanlar, tasdik maliyetin- de başlarını salladılar: Vasıf bey ye- ni bir şey keçfetmiş bir adam tavrıyla ortaya bir sual attı: — Peki, farzedin ki, buradan hare- ket ettik; Çanakkaleden geçmek mec. buriyetinde değil miyiz? Oradaki istih. kâmlar ateş açar, bizi geçirtmemeye kalkarlarsa? Rauf kaptan, Vasıf beye süratle ce- vab yetiştirdi: — Düşündüğün şeye bak! Vasıf bey Azizim. Ateş açarlarsa ne olur sanki? ** — allan değli bi korka - lrm. Bizim de toplarımız var; onlar 8- teg ederlerse, biz de mukabele ederiz! Buna da kendileri meydan verdikleri için ne Allahın huzurunda, ne de tari. hin önünde suçlu düşeriz sanırım. Vakit epeyce iİlerlemişti; Vasıf bey birkaç saattir Rauf kaptanın gemisin. de oya'anıyor, söze daldığı İçin vaktin gectiktiğinin farkina varmamış bulü - nuyordu. Arif kaptan kolundaki sâate bakınca söylendi: — O, neredeyse aksam olacak! Va- kit gecikmiş, müÜsaadenizle gemiye dö- neceğim! — Canım, biraz daha oturun, ne o. lacak! Konuşuyoruz işte, Rauf beye Vasıf kaptan cevab ver. di: — Azizim, gidelim bakalım bir ke- re, ne oldu; işler ne vaz'yette, terti- batımız devam ediyor mu?.. Hem, ge- miyi hazırlıklı bulundurmak için bi. zim de orada, efradımn başmda bulun . mamız elzemdir... Misafirlerini 'uğurlamak için Rauf kaptan iki arkadaşının önüne düştü, onları merdivene doğru götürmeye baş ladı. Merdivene yaklaştıkları sırada Arif bey birdenbire durdu; dikkatle denize, Asarıtevfiğin bulunduğu tara- Fa baktı... Asarıtovfikin yanında bir istimbot görünüyordu, Fakat bahriye- nin donanma kısmma değil, nezarete nit olduğu an'aşılan istimbotun etra- fında, bir katabalık vardı; ve buradan bazı sesler, haykırışmalar denizde a. kisler yaparak ta üç kaptana kadar geliyordu... Arif Bey gördüklerini arkadaşları. na haber verdi: — Baksanıza Allah aşkma; ne olu- yor orada kuzum! O istimpot nezare- tin istimpotu değil mi?.. Peki ne ara- yor acaba orada! Diğerleri gözlerini gemiden cığlık . Jarla ayrılan İ&timpota dikmiğler dü. şünceli bir halle cevap verdiler: — Kim bilir?.... Fakat bir anda haln bir düşünce, kara ve batil bir felâket haberi gibi üçünün de beyirler'ni yalarak do'aştı. — Sakın Ali Kabuli beyi alrp götür- mesinler?.., (Devamı var) ——— — — ——— —— ——— — ——— 5 İstanbul konuşuyor Tophane rıhtımı, Istanbulun denizi, güneşi bol ve bedava bir eğlence yeridir Aşıkile berabar kaçan genç kızların; kırkından sonra Uludağa çıkmak isteyenlerin ve memuriyetten bıkarâk asri ticarete başlıyanların hikâyeleri burada öğrenilir Yazan: HABERCİ Güzel bir havada, İstanbulun para vermeden on iyi eğlenilir, yahut vakit geçirilir yerlerinden birini geçen ğgün tesadüfen buldum. Bu buluşumdan ben, doğrusu çok istifade ettim. Bu is- tifadeyi kendime hasretmek hodbinli. Rinde bulunmak istemiyorum. Onun i- çin keşfettiğim yeri size de söyliyece. ğim: Tophane rıhtimi.., İçinizden: — Anaa.., Bu adam biztmie alay mı ediyor. Tophane rıhtımının eğlence yeri ile n€ münasebeti var? Demeyiniz. Eğer, benim dodiğimi dinler, güneşli, ılık bir havada Top . hane rıhtımına inerseniz, benim söz « lerimde isabet olduğunu ve hiç müba. lâğa etmediğimi siz de tasdik odersi- hiz. Anlıyorum, bu sözümü de kâfi bul. muyorsunuz. O halde burada gördükle. rimi size ben bir kere anlatayım. Fa- kat siz bir gün buraya giderseniz, belki benim gördüklerimi göremezsi . niz, Olur ya, bu da bir şans işidir. O zaman beni itham etmeyiniz. Size müşahedelerim haricinde bir kazanç tarafımı sövlü: t Bol iyodlu =ve bol güneş... İstanbulun göbeğinde, beş para vermeden rahat rahat deniz seyretmek ve deniz havası almak, güneş banyosu yapmak ancak burada kabildir. Demek ki, sözümü dinleyip işsiz bir gününlüzde Tophane rıhtımına inmekle bir gey kaybetmiyecek, bilâkis birçok şeyler kazanacaksmız. Şimdi size gördüklerimi anlatayım: Bursadan gelecek bir yolcum vardı. Tophane rihtımına yanaşmış bir vaptır ran iki kişi yüksek sesle konuşuyor: — Demek - memuriyet hayatından ayrıldın ? — ÜÖyle oldu. Öyle olduğu da Isabet oldu. Şimdi iki ortak ticaret yapıyo . Telefonla vapurun saat kaçta gelece- | ruz. Ticaret dedikse büyük sermayeli Kini acenteye sorduğum zaman şu.ce. | bir iş değil, Mağazamız filân da yok. vabı verdiler: —— Saat sekizde.. Saate baktım, sekize çeyrek var. — Peki ama, bu nasıl ticaret? — Basit... Arkadaşımla münavebe e Anadoluya gidiyor, köyleri dolaşı- Gelecek adam hatırlı bir misafir, A. | yoruz. Allah ne verdiyse, fasulye, mer. man ayıb olmasın, geç kalmıyayım diyerek bir taksiye atladım ve Top - elmek, mısır, nohud, buğday, yumur. ta, börülce, kuşyemi, darı gibi şey. haneye geldim. Deniz yolları idaresi. | leri ucuz ucuz alıyoruz. Bunları parça nin önürdeki geniş rıhtımda bir hayli kâülabalık vardı. Onlarım arasıma karı. parça İstanbu'a getiriyor, bir yere de- po edip sonra da satıyoruz. Bir hafta şarak vabpuru aramaya başladım. Çün. | ben gidiyorum, bir hafta arkadaşım. kü saat tam sekizdi. Fakat ne yakm- Giderken de köylüye lâzım olan mum, da, ne uzakta küçük vapurdan bir eser | basma, şeker, gaz gibi şeyler götürü. görünmüyordu. Başının kasketinden denizyollarının bir memuru olduğunu anladığım siyah paltolu bir adamı ya. kaladım: — Mudanyadan gelecek vapur bu- raya mı yanaşacak? — Evet. — Meydanda yok da. — Elbette gelir, — Saat sekizde gelecekti. — Programda öyle ama... — Peki öyle aması ne oluyor? yoruz. Geçin!p gidiyoruz. — Fona iş değil. Fakat biraz zah- metli, — Hiç zahmeti yok, fakat biraz eğ. lenceli. | Bu iki ahbabm muhaverelerinde ar- tık enteresan bir şey kalmamiştı. Kal. kıp rihtim boyunda dolaşmay'a başla. dım. Vapur da açıklarda göründü. İki genç kız, önümde telâşlı telâşli konu- şuyorlar: , — Ah kardeşim. Ben o (N) hınzırı. Memur bu sözüme biraz hiddetlenir | na kaç defa söyledim, fakat dinleteme- gibi oldu: — Deniz bu bayım, fırtma olursa tabil geç kalır. — Affedersiniz Doğru... Peki o hal. de, karta gelir acaba? — Bir saat sonra diyorlar, Lâhavle., F'akat ne yapacaksın ? De. niz bu, fırtma olur, vapur bozulur. Misafirim hatırlı bir adam olmasa hemen geri döncceğim. Fakat adamca- ğız teleraf çekti. Karşılamağa mecbu. rum, Gitsem belki vanur daha evvel gelir, kasırırım. Gitmesem bir saati- mi burada nasıl öldürmeli? Başa ge. len çekilir. Rıhtim karsısındaki parkım kenarına konulmuş olan tahta sıra . lardan birine oturdum. Yanımda otu- dim. — Olur cesaret değil .Annesini na. sıl kandırdı. — Kandırması şöyle... Bana iki gün feln gece yatısma diye çıkmış, (S) ile Bursaya gitmis'er. Cumartesi gittiler, Pazar günü oradan otobüsle Yalavaya Keçip aksama da İstanbula gelecek . lerdi. Annesine de bende olacağımı söyliyecekti. Fakat aksiliğe bakım ki. Pazar günü Bursadan hareket edince bir kar fırtmasıdır baslamıs, bir kar bir kar, yollar kapanmra, otobüs «i - dememiş, Bursaya gücbe'â dünmüş . ler... anyadan da vanur yokmüş. Kalmıtlar üç gün Bursada... —- Peki, annesi ne yaptı? bir görünüş.m — Ne yapacak, kızı pazar günü de eve dönmeyince soluğu bizde aldi. Ta- bil ben bir şey bilmiyorum dedim. — E, sgonra... — Sonrası ne olacak? Kadmcağız polise müracaat etti. Şimdi harı! harıl polis (N) u arıyor. Buraya işi kendi. &ine haber vermek icin geldim. Başı. nn çaresine baksın kâfir..,, Vapur rıhtıma yanaşıyordu. Misa- firim güvertede ben!i arıyordu. Selâm. laştık, Onun'a uzaktan iki çift İâf et- meve kalmadı. Sık bir bavan önüme geçerek vapurda biris'ne batırdı: — Cok mu yaralı? Vaziyeti. nasml bakalım? Kadımcağız aöiryordu. Bir kazı mt? bir hâdise mi? bir cinayet mi? Mera. krmı yenemedim, ağlıyan kadına sor. dum: — Geçmiş olsun bayan, bir gey mi var Kadım hâlâ hıckırıiyordu. Sözlime ya- nında vaşlı bir bay cevab verdi: — Efendim, damad bizim, kırlem . dan sonra buzda kavmaya heves etti. Dağcılık klübüne girmiş. Geren bufta bir sürü #encle Uluda#a gittiler. Fokat böyle sevlere alıskın olmadığı lein dağ- da vuvarlanmış, bacafı kırılmın...., Bu arada vanurun merdivenlerin . den, bir bacağı sarılmış bir adamesdı. zi koltuklarından tutarak görla İndir. moye çalışıyorlardı. HABERCİ Istanbul radyosu 2 MART — 1938 ÇARŞAMBA 18,30 plâkla dans musikixi, 19 Nihal ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları, 19,30 şişli halkeri gösterit kolu tarafından bir temsil (Mete), 10,58 borsa haberleri, 20 Necmeddin Rıza ve ar> kadaşları tarafından Türk — musikisi ve balk şarkıları, 20,30 Hava raporu, 20,19 Ö- mer Rıza tarafından arapça süylev, 20468 Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk mu sikisi ve halk şarkıları, (saat ayarı), 21,15 Fasıl sar hoyeti, Okunyanlar, İbrahi Küçük Sfiye, Kantn Münmer,m — Kİ Hamdi, Ut Cevdet Kozan, Tanbur $al! din, Keman Cevdet, 21440 örkestra 2245 ajans habetleri, 23 plâkla sololar öpera ve operet parçaları, 29,20 sön haberler ve er. tesi günün programı, 23,00 san. BÖKREŞ: 18 Marku oörkestrası, 19,25 Rumen hava- ları, 21 Beethoven resitali, 22 kabara plâk Jarı, 21/4$ kafe konser, BUDAPEŞTE: 19,30 plâk, 20,90 operadan temsil nakli, 23,25 cazbant, 24,10 sigan örkesiram: BERLİN: 19, radyo örkesirası, 2410 — bando, 91, radyo örkesirasş, 22 öperet parçaları, 23, 30 hafif müzik, ve cazbant, ROMA: 2235 klâsik konser, 23,20 resital, 24,15 cazbant, PRAG: 20 anetadan temsi! nakli, 23,45 y'dk. VARSOVA: 18415 könser, 1845 nlâk, 20.20 şarkılı konser, 21 plâk, 22 piyano konseri, 23 rad yo öorkestrası. a t 4J