—d60— Şişli Cemal Özg. : Gençslniz. İyi kalplisiniz. Samimt bir Yubunuz vardır. Fakot: Hüküm — vermekte acelecisiniz. Bir do yaplıklarınımı xonra- dan kontrol etmeğe alışmamışsınız. Yap- tığınız işlerin güzelliğine ve hariet şekil- kerine dikkat etmiyorsunuz. Çalışmaları- mızda ihmale istidadınız görünüyor. Bu iIstidat henüz kökleşmemiş olduğu için az Bamanda giderilebilir. Çalışkansınız, yak nız ba çalışmayı sisteme ve intizama bağ- Jamış değilsiniz. Cabuk müteessir olmala Ha müstaltsiniz. Bütün bunları düzeltmek yartile muvaffak olacağınıza itimat ediniz. We berkese farzla itimat etmeyiniz. —61— Moda Karadentir: Yaşınızı kat"! olarak tayin — edemedim, Banunla berabar sinnin'rin 30 dan fazla olduğunu söylüyebilirim. Bünyece dolgan bir zatsınız, Şişmanlamağa istidadınız var dır. Rahat ve yemek içmek — hususlarına alâkanız fazlacadır. Alıştığınız şeylerden kolaylıkla ayrılamazsınız. Şahsi kanaatle- rinize ziyadece bağlısınız. 1930 — danberi bir hastalık veya sizi çok yoran ve sıkan bir hal geçirmiş olacaksınız. Dunun ne ol duğunu yazdığınız takdirde tahlillere da- ha isabetle devama imkân vermiş olursu- nux, Muhakeme tarrınız da işaret ettiğim sıkıntılı halin tesirini görüyorum, six ne diyorsunuz? Şimdiden hesaplı bir surette totumlu olmağı da tarsiyeyi Kizumsuz bul- mamaktayım. —823— Kurtuluş Hatlce: Gençsiniz. Bünyece size — şişman dene- mez, belki orta demek de dağru değildir. (DDi şayçglPİĞĞAKN ayyaz a aa LK ygyygyyaP P U0 ggagiıiKİ Üoi G yyagasoaDİ AT gaygapDĞATAN bayyyeyıeE A gz yyy dım, diye başladı.. Xi Çin Ho: — Üzerinde bir et beni var, dedi. Pak Çüng Çang titriyen sesiyle ge- ne: — Hiç böyle bir buruna rastlama- Gım.. diye tekrarladı., Yi Çin Ho, onun sözünü sert bir e- mirle kesti; — Babanı karşıma getir! — Yaşlı ve şayanı hürmet pederim Hiyuyor, . — Neden yalan söylemeli? Sen de pek iyi biliyorsun ki bu burun senin ba- banın burnu.. Onu çabuk karşıma ge- tir; burnunu hemen kesip gideyim.. Be- nİ yolumdan alıkoyma.. Sanra karış- mam, Pak Çung Çang dizlerinin üzerine düşerek: —— Merhamet, diye haykırdı. Ola- maz! Olamaz! Babamın burnunu ke- semezsiniz! Mezara burunsuz nasıl gi- dı herkesin ağzında bir alay kelimesi olarak dolaşmaz mı? Düşünün bir kere. Gündüzüm, gecem bana zehir olacak. Allakınızın aşkına gidiniz ve böyle bir burun bulamadığınızı söyleyiniz. Dü- şünün, insaf edin, sizin de babanız var. Bunları söyliyerek Pak Çang Çung, Yi Çin Ho'nun dizlerine sarılmış ve onun tozlu sandalların: sıcak göz yaş- lariyle ıslatmağa başlamıştı. — Göz yaşların kalbimi yumuşatı- yor. Ben de baba sevgisi ve hürmeti nedir bilenlerdenim.. Lâkin... Sözünü burada kesti, kısa bir tered- dütten sonra, sanki dhıunuleıhc ses veriyormuş gibi mırıldandı; — Bu benden istenen hııun hemen kellemin değer'dir. — Başınızın değeri nedir?. Pak Çung Çang'ım #deta işitilmez bir sesle sorduğu bu suâle Yi Çin Ho, şu cevabı verdi? — Pek şayanı dikkat bir baş değil, bilâkis gayet heç ve Iıyd.ısıı bir kafa.. i l |__ Profesör Sanerk Grafo'oji ve Grafo netri mütehassısi Cevapları veren [ En büyük bir ibtimal ile sayıla — vyakın bir bünyede olacaksınız. Fakat daha dik- katli yaşammağa ve belki biraz daha topla olmağa ihtiyacınızı muhakkak — görmek- teyim, tutumlu olmamanır, bir işe başlar- ken öonu en İyl şekilde nasıl başaracağını- m düşünmemenizi hoş bulmuyorum. İra- deniz iyidir. Fakat dikkatiniz inkişaf <. melidir, banu temin edecek — yollardan biri, bir şeyi yaptıktan sonra onu tekrar gözden geçirmek ve eksikler varsa onları bulup düzeltmektir. — Hassassınız, çabuk mütcessir veya memntn olursumuz. Zeki- siniz. Başkalarına karşı düşünceleriniz de mükemmeldir. Alle rahitanız da kuvetli- dir. Yalnız daba uysal, daha — dikkalli ve bir de daha az ihmalkâr olmanız, yaptığı- nız şeylerde haricl güzelliği de ihmal et- memeniz şayanı lavsiyedir. Sizin mütmle- unız nedir? ÇAM gggT yiT Dayuyga n Fakat bütün budalalığıma rağmen ona biçtiğirm baha tamam yüz bin akçedir. Pak Çung Çang ayağa kalkarak: — Öyle olsun, dedi.. Ve, böylece Yi Çin Ho, kalbi neş'e ağzı gşarkı ile dölu; boynundaki çıngı- rakları, havaya tatlı nağmeler yollıyan atları para İle yüklü; geldiği istikame- te doğru dağlar aşmağa başlarlı. Söylenecek bir iki sözümüz daha kaldı.. Yi Çin Ho sencler geçtikçe biz kat daha zengin oldu. Onun himmetile geardiyan Ço — Şen hapisanelerinin müdürlüğüne yükselmiş, vali “mukad- des şehre,, giderek veziri$ram — olmuş- tu, Yi Çin Hoo kadar İilerlemişti ki ayni sofrada yemek yemeğe baş- Pak Çung Çarig ne oldu diye soru- yorsunuz değil mi? Ona derin bir hü- zlin çökmüştü. Köşesinde oturur, ihti- yaâr ve pek şayanı hürmet pederin'n ba- halr burnunu gördükçe gözlerinden yaşlar akardı , (der? Herkes ona gülmez mi? Onun a- 354 KAHRÂMAN RİZ — Benim için tutulmuyan #öz, onun için tutulacak mı?. 'Tam büu sırada kapt açıldı. Ti adamın taşıdığı meş'alelerin ışığı altında, bir rahip, âaltı muhafıs ve içralın komiseri içeriye girdiler. Şale akibetini bilmek- le bezaber, komiser ona mahkeme ka- rarını okudu. Muhafızlar mahkümun etrafını sardılar ve rahip te dualar oku- yarak bu kafilenin başına geçti. Kafile yola koyuldu. Ve karanlık merdivenden çıkarak şatonun avlusuna çıktı, Şale; güzel yaz gecesinin temiz havasını uzun uzun teneffüs etti. Göz- deri yaşla doldu, sonra murıldandı. — Senin için!.. Onu sürüklediler. Rahip, mahküm ve muhafız lar Şapel'e girdiler, Burası fena aydınlanmıştı. Şarkıların söylendiği yer alelâcele siyahlarla örtülmüştü. Muhafızlar yerlerini aklılar; ikisi ka- pınmm önünde, ikisi şarkıların söylendi- Bi yerin methalinde, ikisi de, her ihti- male, karşı, mahkümun yanında durdu- lar, Rahibe çelince, o da mahküma dö- nerek şöyle dedi; — Oğlum, mukaddes — rahiplerimiz- den biri gelerek, bir kaç saat sonra hu- zuruna çıkacağınız Tanrıyla sizi uzlaş- tırmağa teşebbüs edecektir. , Şale lükayd bir tavırla : — Gelsin!.. Diye cevp verdi. Bir kaç dakika sonra, mevzuu bahis rahip Şapel'e girerek Şaleye yaklaştı.. Üzerinde zarif bir cübbe vardı; ve cüb- benin başlığı iyice başına çekilmişti.. Şale, itiraz etmeden diz çöktü. İki saat süren günah çıkarmalardan ve itiraf- lardan sonra rahip ayağa kalktı. Tam çekilip gideceği sırada, aŞle onu kolun- dan tuttu ve biraz titriyen bir sesle şöy- le dedi ; « Size bir ricam var.. — Söyleyin, eğer elimdeyse.. — Varifenize kat'iyyen halel getir- mıdleı son saatime birâz sevinç kata- —— ———0 bLrsiniz.. Yakalandığını, mşhküm e- dileceğini bana temin ettiler. — Kimin mahküm edileceğini? Kork- madan konuşun.. Mahküm, gırtlağını yırtan hıçkırığı Bgüçlükle, boğarak: — Madam dö Şevröz'üni, Dedi.. Rahip ürperdi. Sonra hareket. siz durdu.. — Daoğru mu? Söyleyin!. .Eğer siz'n göğsünüzde bir insan kalbi çarpıyorsa, benim ricamı dinleyin., Eğer 0 yaka- lanmışsa, eğer onun muhakeme edilere- ği doğruysa, gidip tarafımdan monsen. yör, dö Rişliyöye rica edin, yalvarın, beni görsün.. Rarip evvelâ sustu. Sonra sordu; — Peki kardinaldan ne - istiyeceksi. niz? Onun üzerinde tesirim vardır., Beni dinler... Şale inler gibi bağırdı: — Ona merhamet etmesi için yalva. racağım!. Daha fazla söylemek istedi. Aşk ve merhamet kel'meleri boşuboşuna du- daklarını titretti. Bütün gayretine rağ- men fazla bir şey söyleyemedi ve diz- leri üzerine yere yıkılarak, asabi hıçkı- rıklar arasında kekelodi : — Ona merhamet!.. O zaman, yakın ölümünü tamami: unutarak yalnız maştıkasın; kurtarmak için çırpınan bu genç erkeğin korktınç ıstırabı karşısında, rahip, belki de. bu yanan kalbi biraz ferahlandırab'leceğini düşündü. — Siz Tanrıya hitap ettiniz.. Kardi- nala karşı şahal bir kininiz olmadığına b'r defa daha yemin edin, . Sale büyük bir samimiyetle cevap verdi: « Hiç bir kinim yok.. Hem de böyle bir anda, ona ne diye kin besliyeyim? Wücadele ettim, mağlüp oldum, işte bu kadar. . Rahip te ayni samimiyetle; — Şu halde, dedi, rahat rahat ölebi- YÇAN wemüy KAHRAMAN KIZ Ersiniz: Mevzuu bahsettiğiniz şabıs tevkif edilmemiştir. Şapelin sükütu içinde, canhiraş bir Çığlık yüksekli, Şale onun ellerini ara- Gı, fakat rahip çekilerek ilâve etti; — Yalnız bu kadarla kalmayıp, ©- nun yakalanmıyacağına da söz veriyo- rum., Rahat öl, Şale! Sevglin arkan- dâan ağlayacaktır.. Bundan sonra rahat durşun, eserimi tamamlamama mâni olmaaımmn, sana yemin eder'm ki, ona hiç bir fenalık yapılmıyacaktır. Şale, hışkırıklar, arasında, heyecanla bağırdı: — Bu kadar büyük bir itimat ve kat'iyyetle söz veren s'z kimsiniz? Dü. şününüz ki bizzat kralın kardeşi, haya- tımın bağışlanacağını vaadetti ve sö- sünde duracak iktidarı gösteremedi, — Öyle olsun, .Böyle zannetmen da- ha iyi.. Bana gelince, ben sözlerimde durmasını bilen birisiyim, Sen ölüyor- sun Şale, çünkü sen'n öleceğine kendi kendime söz vermiştim. Maşukana do- kunulmryacaktır, bunu ben sövlüyorum. Rahip mantosunu düzcltirken, ayni zamında sevincinden ve debşetinden çı'gin bir hale gelen Şale, meş'alenin ışığı altında kardinal dö Rişliyönün C'ddi çehresin' gördü ve titriyerek geri- dedi. Rişliyö, verdiği sözü, tazelemek isti- yormuş gibi son bir jest yaptı ve ağır ağır çekilip gitti. Şale, sevinc'nden vu- Tülmüş gibi, dizleri üzerine yığıldı ve mırıldandı; — Senin için! Senin için!. . » Ayni gece darağacı kuruldu ve Şate sabahın sast dokuzunda oraya — götü- rüldü.. Cellât, sabah şafakla berzaber oraya gelmek emr'ni almıştı. Fakat gel medi. Bunun üzerine, müebbet hapse mahküm edilmiş olan bir asker, cellât- hk vazifesini görmel Üzere affedildi, Saat dokuzda, Nant'ın dar sokak - farından akın eden halk, bir sürü mu- hafızın ve süvarinia geçtiğini göddü- Seiz K der. Bu askerlerle süvariler'n arasındı başlarında siyah veya beyaz bulunan ve ellerinde mumlar tutad FW hipler vardı, Bunların arkasından Nant M luğuna mensup on beş pıpu du, Bunların arkasından, - cellât, Yd cellâtlık vazifesini üzerine almak surt” tiyle cezası affedilen asker geli Üzerinde kırmızı bir elbise ve da balta vardı. Ve nihayet, dini !'" lar söyliyen rahiplerle, Toubafızlar 74 sında, mahküm yürüyordu. « Ilı' Bütün yürüyüş müddetince, mahkümun yanında, onun gidi başı & çık, onun gibi silâhsız olan ve ll”yft., diyen ona bakarak onun yen bir adam gördü, onöü Bu adam mahküm kadar geüfı t kadar yalışıklı idi ve onun gibi “'_. duğu besbelliydi. Çehresi © darr rarmıştı ki, bunlardan hangisinin gu ağacına gittiği merak edili! adam.. Bu genç erkek Lüvinyi idi. Muhakemenin devam — ettiği gün zarfında Lüvinyi, bildiği SS hakkçında şahadette bulunmak ÜZETE vet edildiyse de, bunu kâtf detti. âl ceği Rişliyö de, bu adamın :'M her şeyi verdiğini ve artık tınm hitam bulduğunu anladığı Ş9 v MA rar etmedi, Lüvinyi, ayni işti. şar toda ikamet etmek te Kü tonun asma köprüsü M“Ö çük bir evde yerleşti. Burat! mütevazi bir yerdi. ı.nıh yapyalnız ikamet cdly“'d“' korkunç geceler geçirdi. ise muhakemeyle meşgül Hükmün infaz edileceği gönÜü sinde Lüvinyi şatoya Eİ görmek istediğini bildirdi. Ka bekleme odasında tam üç SAt 4 Artık ona, ihtiyacı !'“" M ' Başka bir zamanında oSaY 19 f yi şüphesiz lızar ve çıkaP 'u'