Hi&avyec! Te fa ın tükünet ve — asüdeliği ,,| Çin Ho adında bir polit'kacı q*Cîı Ho zeki bir adamdı; belki diğer politikacılarından daha mm&iüaı Yalnız dünyanın başka idaki — meslektaşlarından — bir d 'dbeıı dolaşırken o hapiste bulu- % bu hali başkasmna ait bir para- N.İhk.ı zimmetine —geçirmiş ol« değil, yanlışlıkla lüzumundan —İ’l zimmetine geçirmiş olmak- | Cıh geliyordu. İfrat hor şeyde ol- . hı'hl sulistimalde de fenadır, Çin Ho'nun bu ifratı kendi qkül bir vaziyete sokmuştu. H x—m bin akçe borçlu idi ve ölüm & TMahküm edilmişti. Vaziyetin | İi hinde olan bir tek cihetl vardı: İ Tmek için zamanı o kadar çoktü | üçh Ho, uzün uzün düşündü, wym çağırdı. Bütün ikna x 4 dilinde toplayarak ona şöyle Petti. x.’ İnsanların en kıymetlisi da gördüğün dünyanın en zavallı x“ * Ancak ona bu gece bir saa Serbesti vermek Kitfurida bulu- İ Mo her şeyi düzeltebilecektir. Yacınm, setine büyük bir maha- Yerdiği tatlı anenk gardiyanı kâfi SBu Yumuşatamamıştı: lx—hı:enem:e bir teklif, başınn Y bekliyen bir adama bir sa- öbeetlik verilir mi biç? s'.* Yi Çin Ho, sesindeki yalvarır Muhafara ederek şu cevabı verdi: llhddeı şehirden,, tut ta “Se- tâ en nihayetlerine kadar tur. Ben zeki bir adamım,. Fakat bu dört duvar arasıtıda zekâmin ne faydası var ki?.. f Serbest olsaydım hükümete olan bor- cumu ödiyecek kadar para bulabilirdim. Meselâ beni bu müşkilden kurtarabile- cek bir burun biliyorum, Gardiyan kaşlarını kaldırmıştı : — Bir butun mu dedin? Ah sen ne büyük bir gevezesin! O akıl dolu kafa'- nın cellât satırına yatacağın: düsündük çe Adeta Üzülüyorum.. Hah! hah hah!.. Gardiyan, gülerek Yi Çin Ho'nun ya- nından çıkıp gitmişti.. Fakat o yumu- şak haşlt ve yumuşak kalbii bir adam- dı. Düşündü, taşımdı ve gece yarısma doğru Yi Çin Ho'yu serbest bıraktı. Yi. Çin Ho soluğu val'de aldı. 'Tatlı uykusundan uyandırılan — zavı adam bu gece yarısı diyare' görünce ta- nımıştı ? — Bu eğer Yi Çin Ho değilse ben de 'vali değilim!.. Hapiste kellerin uçurul- , Mmasını; bekliyeceğin yerde bu saatte bu- rada ne iş'n var? Yi Ç'n Ho, valinin yatağının başı u- cunda yere diz çökerek, çubuğunu orta- da duran mangaldan ateşlemişti.. — Ektelânstan söyliyeceklerime bir dakikacık kulak vermelerini istirham ederim.. Ölünün kıymeti yoktur. Ben de artık ölüler defterine geçmiş bulu- nuyorum.. Ben bu anda gerek hükü- met, gerek zatıâliniz, gerekse kendim için tamamiyle değersizim. Fakat ek- selâns bana hürriyetimi verecek olura.. Bu ana kadar söylenenleri uyku mah- raurluğiyle dinliyen vali birdenbire can: lanmış, harekete gelmişti; — Kabil değil! diye haykırdı.. 'Bir idam mahkümuna serbestiyet vermek KAHRANAN KIZ 0 AA *"H ııu dela şayanı hayret bir itidal ve zerine de Lüvinyi mahkâümu darağacına h“' he.k!ıdı hattâ daha fazla da Nihayet Lüvinyi içeriye' girdi ve ona sert bir sesle gorde: — Ne istiyorsunuz?. S Bir ricam var, moönsenyör.. Son '“'*Mı malkâümun yanında buluna- "r " Bu ricamı reddetmeyin monsen- Ve Lüvinyi, kardinalin tavrı kadar Bir tavırla ilâve e ": Bunu reddedemezsiniz, monsen- u.ml'*yü bir an düşündü. Sonra, garip tebessümle cevap verdi: : ,,h:euuı Dostunuz kont dö Şaleye Üak t edersiniz. Kafilenin içinde yer için icap eden emirleri ve- '"' Bu kadar mı? '"vı içini derin derin ;ekmk' İu.,n"" monsenyör, dedi. Kont dö a.“:" Silesi cesedi istiyecektir. Ailesi &ada istemek hakkıma maliktir. Bu diaz ” Dürada, Şalenin bütün ailesi be- N'Ü'îns dehşet içinde ürperdi ve ke- Zııu, Sordu: "' Yapmak istiyorsunuz?. '—“i Hiç bi Yey, monsenyör.. Sadece Vt n Alıp ona kendim ihtimam etmek ş_;:îmm gömmek istiyorum. Bi- R_u Vütfen emir verin, Şale — İla, *ö Taleyranın cesedi, hükmün ö aldan sonra, benim ikamet ett'ğim ün, N&U bir an Lüvinyinin vahşi ve wl—kn baktı. Belki de onun gılginliğin kıvılcımmı gör- ). de korktu, N » dedi. buta da söz — veriyo- kontun a'lesinin ilk talebi N,,“_ lim edeceğinize söz veriyor *M,"'fk Monsenyör.. hez iki vaadini yerine getire- mıtlcd verdi, Bunun ü- kadar takip etti. ki ben hükümete on bin akçeyi ödeye- blirsem hükümet beni alfedecektir. Ekselâns bana bir kaç günlük bir mü- saade lütfeftsinler, dirayetli bir adam olmak it bariyle o müddet zarfında hü- kümete olan borcumu ödemek imkânını | bulabilirdim. — Bu parayı nasıl ödeyebileceğine dair bir plânım, bir tasavvurun var mı? — Var efendim.. Valinin uykusu bu cevap üzerine büs- bütün açılmıştı. Yi Çin Ho bu sırada onun eline bir kâğıt sıkıştırdı.. Vali bu kâğıdı ışığa tuttu, ve sonra: — Bu bir burün resmi, dedi. Ve san- ki kendi kendine söyleniyormuş gibi devam etti: — Şurası biraz kalkık, burası biraz çıkık, velhasıl garip bir burun!.. — Hakkınız var efendim, Her halde eşine pek zor tesadüf olunacak kadar garip bir burun. Kral için bir burun ' dJack London Vali hâlâ ıöylanlyoıklu; — Şimdiye kadar hiç eşini görmedi. ğim bir burun.. Peki bu burunla ne ya. pacaksın? Yi Çin Ho?, — Onu hükümete olan borcumu ö- in arayacağım ekselâns.. Sa- de kendi borcumu ödemek için değil, ize de ücizane bir bizmette bu- lunabilmek ve kendi değersiz. baştmı satırdan kurtarmak iç'n bu burnu bul- mam llzım.. Yalnız resmin altına müh- rünüzü basmanızı istirham edeceğim . . . * Vali bu ricayı saçma bulmakla bera- ber devlet mührünü resmin altına basş- makta bir mabzur görmemiş, Yi Çin Ho da büyük bir etümitle oradan ay- rılmıştı. O tamam bir ay bir gün, Şark denizi- nin kıyısına çıkan kralın yolunda yü- rüdü; ve bir gece, zengin bir şehrin en büyük konağının kapısını büyük bir gürültü ile çaldı. * Korkudan titreşen uşaklara sert bir eda ile: — Kral hazretlerinin işi için geliyo- rum. Ev sahibini görmek isterim, de- di. Hemen bir salona kabul edilmiş, ev sahibi uykusundan uyandırılarak karşı- sına çıkartılmıştı. Yi Çin Ho ithamkâr bir tavırla: — Sen bu şehrin en büyüğü Pak Çung Çangsın, dedi,. Kral hazretlerinin işi için geldim!.. . Pak Çung Çang, titredi. Kral hazret- lerinin işin'n daima müthiş bir iş oldu- ğunu iyi bilirdi. Dizlerinin buğr çözül- müştü; ayakta zor duruyordu. Titrek bir sesle mırıldand; Sözü yarıda kalmıştr. Yi Çin Ha bir ,top gibi gürledi: — Kral hazretlerinin işi beklemez!., Söyliyeceğim mühim ve müstaceldir. Ve daha fazla beklemeden söze baş- ladı: — Kral hazretleri garip bir hastalığa müptelâdır.. Bu çok müthiş bir hasta- İrk.. Onu İyi etmekten aciz gösteren ray doktorunun kellesi vuruldu. — Bü- tün sekiz vilâyetten gelen doktorlar kral hazretlerinin baş ucunda toplana- rTak başbaşa verdiler ve kralın ivi olma- $ için bir tek çare olduğuna karar ver- diler, Kralım iyi olması için bir burun lâzımdır. Muayyen tipte, pek garip bi- çömli bir burun, Beni vezirlazam ça- - Çarttı ve elime bir kâğıt verdi. Bu kâ- iıtta sekiz doktorun başbaşa vererek çizdiği burun resmi ve altında da hü- kümetin resmi mührü vardı. Veziriâ- zam bana ; — Git, dedi, kral için bu burnu ara ve eşini kimin yüzünde bülursan he- men kesip saraya koştur. Bunun üzerine uzun yoluma koyul- dum. Ülkenin en tenha köşelerini bile aradlım. Sekiz sahilin denizlerini aştım. Ve işte şimdi buradayım . Bunları söyledikten sonra büyük bir azametle kuşağından bir kâğıt çıkarttı. Bir hayli hışırdatarak katlarını açtı ve onü Pak Çung Çang'ın yüzüne doğru uzattı. Kâğıtta mahut burnun resmi vatdı. ... Pak Çung Çang'ın hayretten, hade- kalarından fırlayan gözleri kâğıtta ta- kılı kalmıştı.. — Hiç böyle bir buruna Tastlama- (Lütlen sayfayı çeviriniz) KARRAMÂN KIZ 358 Bütün Fransız asillerine verdiğiniz söz? Ba- — —a niza vermiş olduğunuz söz? — Alçak!.. Bunun üzerine, sırtı iki büklüm ol- Kalilenin arasında yer alarak, sadık bir dost gibi Şalenin yanında yürüdü ve bu sahne bir çok kadınları hüngür hün- gür ağlattı. Lüvinyi bu ölüm yürüyüşü esmasında, Şaleye bir tek kel'me söyle- medi,, Eğer bu ruhun derinl'klerine fuz edebilseydik, orada şüphesiz, Şa- lenin muhakkak öleceğine emin olmak arzuşundan başka bir şey bulamazdık.. Lüvinyinin kafasfında sabit bir fik'r vardı. Şalenin ölmesini görmek — isti- yordu. Onu bizzat gömmek istiyordu, Bu, kendi kendisine verdiği bir. temi- nat, bir emniyetti. Kini belki biraz ha- fillemişti.. Belki de, jest, hareket ve söz şeklinde tezahür etmek ihtiyacını hissetmiyordu. Sadeze Şalenin yanında yürüdü.. Ona bir şey söylemedi.. Ona bakmadı. O- nun yanında olmak, kendisini son de- rece tatmin ediyordu. Ve bu, cidden ,korkunçtu.. Şale, bu gölgenin kendisine refakat ettiğin'n farkında değil gibiydi. Son da kikalarını, maşukasının hayaline has- retmişti... Darağacının ilk basamağına bastığı zaman, Lüvinyi, onun şöyle mı- rıldandığını duydu: — Senin için!.. O zauman, Lüvinyi kıskançlık içinde ürperdi. O zaman 1mtırapla içini çekti. O ramanı, sevildiğinden emin olan mah- kümun yerinde olmadığına müthiş bir n'damet duydu. Sabit nazarları, dara- ğacının sahanlığına çıkan Şaleye dikil- di. Onun, dizleri Üzerinde çökerek ba- gını, baltanın ineceği yere dayadığını gördü ve Şalenin bir aşk okşayııx'u an- dıran bit sesle: — Senin için!.. Diye tekrar mırıldandığın: — duyun- ca, korkunç bir ürperişle sarsıklı, Ayni zamanda, ilk balta darbesi mahkümun boynuna indi, kan fışkırdı, boğuk bir gürülkü tahta döşemeleri no verdiğiniz söz? Siz delirdiniz. gali- ba, kend.nize gelin! — Dün belki deliydim, madam, ta- kat bugüh tabil haldeyim. An d'Otriş ellerini ısırdı. Gözlerinde korkunç kıvılcımlar parladı. Dudakları zamatın şalrlerine ilham veren güzel dudakları müthiş bir ist'hkar ifadesiyle buküldü ve birdenb're kraliçe, kahkaha- larla gülmeğe başlıyarak bağırdı: — Ve Şale, bunun için ölecektir! Gaston yalvardı; — Madam, madam! Yavaş konuşun, mahvoluruz!, , Bövron bunun için öldü, Butvil bu- nun için öleçektir! Dük dö Vandomla, Antuan dö Burbon da bu seciyesiz kor- kak için ölecekler! Ornano bu alçak için Versay hapisanesinde ölecektir! Fran- ız asılleri mukaddematını bu korkağa iti- mat etmişti. Ben de bu kadar haküretin bende tevlit ettiği yaraların iyileşme- sini bu sefile brrakmıştım! Cidden gü- lünç! Hicabından ziyade dehgetinden sa- raran Gzaton kekeledi: — Majesteleri haklarını fazla mal. . An d'Otriş sert bir sesle sözünü ke- serek bağırd: — Çılın dışanıyat — Madamt. — Pransır kraliçesinin karşısında söz söyleyemezsiniz!.. Çıkın, mösyöl. Goaton ayni dehşet içinde kekeledi . — Kraliçeye itaat ediyorum!, Ve Gaston sendeliyerek kapıya yü- tüdü. Yandaki odada, kraliçenin maiyetin- deki kadınlar toplanmıştı. Gaston ka- piyt aştı ve bir an dönerek kraliçeye baktı. An d'Otriş'in dimdik ayakta dur- duüğünü vakur b'r tavırla kaptyı İşaret ettiğ'ni gördü ve bu &oön tahkiri savur- duğunu duydu; muş, çehresi ve alnı ter içinde kalmış bir vaziyette, önünde yalnız, mecbur ol- dukları için eğilâ.klerini hissettiği ka- dınlar arasından sür'atle goçti. O zaman, An d'Otriş, baygın bir hal- de yere yığıldı. Bütün hayalleri mahvolmuştul. « eli nöyer! DAĞ yalu Rişliyö tarafından — kararlaştırıları günde Gaston d'Anju ile matmazel dö Monpansyenin düğünleri yapıldı ve Gastori o andan — itibaren — Gaston D'Orlesn adırtı aldı. Kardinal bu düğün merasimini, resmi libasiyle takdis etti. Kralla kraliçe de oradaydılar. Bundan başka saraya mensup otuz kadar zadeyle on iki kadar kadın bu merdsim- de hazır bulundular, An d'Otriş gayet vakut ve sakin bir vaziyette sonuna ka- dar cesaretini muhafaza etti. Kral her zamankinden daha fazla şüphe hisset- mağe başladı. Gaston, merasimin başın- dan nihayet'ne kadar titredi. Yalnız kardinal tamamiyle tatmin edilmiş gö- rünüyordu, Çünkü zaleri burada başlı- yordu, LEV MAŞUKA Şale itiraf etmişti! Muhakeme bir kaç gün içinde bitti.. Şale itiraf etm'ş« ti, çünkü Gastonla Rişliyö hem kendi- sinin, hem de düşes dö Şevrözün affe- dileceğine söz vermişlerdi. Binaena- leyh kafasının baltayla kesileceğini ha- ber aldığı zaman, korkunç bir. hayret ve dehşet içinde kaldı. Hüküm üçüncü günü infaz edilecekti. Hücresinde zincire vurulmuş olan Şale, çarşamba günü akşamı saat ona doğru, şu bir tek, düşünce ile kıvra « nıyordu: