27 Şubat 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üa Ğ:e“m sükünet ve — asüdeliği ,.ı Yi Çin Ho adında bir polit/kacı qş Çin Ho zeki bir adamdı; belki diğer politikacrlarından daha qı ı da değildi. Yalnız dünyanın başka daki —meslektaşlarından bir '"beıt dolaşırken o hapiste bulu- on““ bu hılı başkasma ait bir para- “ zimmetine “geçirmiş ol- değil, yanlışlıkla lüzumundan "h N zimmetine geçirmiş olmak- ]'ıluh"ı geliyordu. İfrat her şeyde ol- ngîbî suiistimalde de fenadır. , ![ çîh Ho'nun bu ifratı kendisini 'N:kul bir vaziyete sokmuştu. Hü- &, ©N bin akçe borçlu idi ve ölüm M —© mahküm edilmişti. Vaziyetin ı“hh'lde olan bir tek ciheti vardı: İi d“ gördüğün dünyanın en zavalh ' * Ancak ona bu gece bir saat- , SErbesti vermek Tütfunda bulu- 30 her şeyi düzeltebilecektir. f' ! 1'.ll:ııu'zı sesine büyük bir maha- "qn_"'dlğı tatlı ahenk gardiyanı kâfi ;_ SBu ?umuşataman'ııştı : İüm) Ne sersemce bir teklif, başının " ını bekliyen bir adama bir sa- ) %. tlik verilir mi hiç? Nı' Yi Çin Ho, sesindeki yalvarır 'm ederek şu cevabı verdi: ukaddes şehirden,, tut ta “Se- | %ı in tâ en nihayetlerine kadar g faklana! ” >ağim bir tek yet yok- P tur, Ben zeki bir adamım, Fakat bu dört duvar arasın!'da zekâmın ne faydası var ki?.. i Serbest olsaydım hükümete olan bor- cumu ödiyecek kadar para bulabilirdim. Meselâ beni bu müşkilden kurtarabile- cek bir burun biliyorum, Gardiyan kaşlarını kaldırmıştı: — Bir bufun mu dedin? Ah sen ne büyük bir gevezesin! O akıl dolu kafa'- nın cellât satırına yatacağını düşündük çe âdeta üzülüyorum.. Hah! hah halı!.. Gardiyan, gülerek Yi Çin Ho'nun ya- nmdan çıkıp gitmişti.. Fakat 0 yumu- şak başlı ve yumuşak kalbli bir adam- dı. Düşündü, taşımndı ve gece yarısına doğru Yi Çin Ho'yu serbest bıraktı, Yi. Çin Ho soluğu val'de aldı. Tatlı uykusundan uyandırıları zavallı âadam bu gece yarısı Ziyaretçisini görünce ta- nımıştı : : — Bu eğer Yi Çin Ho değilse ben de “vali değilim!.. Hapiste kellenin uçurül- / masımı bekliyeceğin yerde bu saatte bu- rada ne iş'n vyar? Yi Ç'n Ho, valinin yatağının başı u- cunda yere diz çökerek, çubuğunu orta- da duran mangaldan ateşlemişti.. — Ekselânstan söyliyeceklerime bir dakikacık kulak vermelerini istirham ederim.. Ölünün kıymeti yoktur, Ben de artık ölüler defterine geçmiş bulu- nuyorum.. Ben bu anda gerek hükü- met, gerek zatrâliniz, gerekse kendim için tamamiyle değersizim.. Fakat ek- selâns bana hürriyetimi verecek olura.. Bu ana kadar söylenenleri uyku mah- murluğiyle dinliyen vali birdenbire can- lanmış, harekete gelmişti: — Kabil değil! diye haykırdı.. 'Bir idam mahkümuna serbestiyet vermek mi? İmkam yok! — Zatırâliniz de takdir buyurursunuz ki ben hükümete on bin akçeyi ödeye- blirsem hükümet beni affedecektir. Ekselâns bana bir kaç günlük bir mü- saade lütfeftsinler, dirayetli bir adam olmak it bariyle o müddet zarfında hü- kümete olan borcumu ödemek imkânını | bulabilirdim. — Bu parayı nasıl ödeyebileceğine dair bir plânım, bir tasavvurun var mı? — Var efendim.. — Valinin uykusu bu cevap üzerine büs- bütün açılmıştı. Yi Çin Ho bu sırada onun eline bir kâğıt sıkıştırdı.. Vali bu kâğıdı ışığa tuttu, ve sonra: — Büu bir burun resmi, dedi, Ve san- ki kendi kendine söyleniyormuş gibi devam etti: —. — Şurası biraz kalkık, burası biraz çıkık, velhasıl garip bir burun!.. — Hakkınız var efendim. Her halde eşine pek zor tesadüf olunacak kadar ' garıp bir burun.. x_ AM 356 O KAHRAMAN KIZ — Ne istiyorsunuz?. ir ricam var, monsenyör.. Ve bir tavırla ilâve etti: tebessümle cevap verdi: LüBllhdarım? ada İstemek hakkmına maliktir. %'G'l '—s.%_n rülnün_ de korktu, %g—'ğ;:t' Monsenyör.. b“h bu defa şayanı hayret bir itidal ve kadar takip etti. zerine de Lüvinyi mahkümu darağacına Kral için bir burun CAESAŞLİI Jack London — e Vali hâlâ söyleniyordu: — Şimdiye kadar hiç eşini görmedi- gim b.r burun.. Peki bu burunla ne ya- pacaksın? Yi Çin Ho?, — Onu hükümete olan borçumu ö- demek için arayacağım ekselâns.. Sa- de kendi borcumu ödemek için değil, zatıâlinize de âcizane bir hizmette bu- lunabilmek ve kendi değersiz başımı satırdan kurtarmak iç'n bu burnu bul- mam lâzım.. Yalnız resmin altına müh- rünüzü basmanızı istirham edeceğim . » x * j Vali bu ricayı saçma bulmakla bera- ber devlet mührünü resmin altına bas- makta bir mahzur görmemiş, Yi Çin Ho da büyük bir wwümitle oradan ay- rılmıştı. O tamam bir ay bir gün, Şark denizi- nin kıyısına çıkan kralın yolunda yü- rüdü; ve bir gece, zengin bir şehrin en büyük konağınım kapısını büyük bir gürültü ile çaldı. * Korkudan titreşen uşaklara sert bir eda ile: — Kral hazretlerinin işi için geliyo- rum, Ev sahibini görmek isterim, de- AM Hemen bir salona kabul edilmiş, ev sahibi uykusundan uyandırrlarak karşı- sına çıkartılmıştı. Yi Çin Ho ithamkâr bir tavırla: — Sen bu şehrin en büyüğü Pak Çung Çangsın, dedi.. Kral hazretlerinin işi için geldim!.. ' Pak Çung Çang, titredi. Kral hazret- lerinin işin'n daima müthiş bir iş oldu- ğunu iyi bilirdi. Dizlerinin bağı çözül- müştü; ayakta zor duruyordu. Titrek bir sesle mırıldand; — Pek geç.. Acaba yann Sözü yarıda kalmıştr. Yi Çin Ho bir ,top gibi gürledi: — EKral hazretlerinin işi beklemez!.; Soylıyecegım mühim ve müstaceldir. Ve daha fazla beklemeden söze baş- ladı: — Kral hazretleri garip bir hastalığa müptelâdır.. Bu çok müthiş bir hasta- lık.. Onuiyi etmekten aciz gösteren sa ray doktorunun kellesi vuruldu. — Bü- tün sekiz vilâyetten gelen- doktorlar kral hazretlerinin baş utunda toplana- rak başbaşa verdiler ve kralın ivi olma- sı için bir tek çare olduğuna karar ver- diler. Kralm iyi olması için bir burun lâzımdır. Muayyen tipte, pek garip bi- çimli bir burun. Beni veziriazam ça- ğirtti ve elime bir kâğıt verdi, Bu küâ- ğıtta sekiz doktorun başbaşa vererek çizdiği burun resmi ve altında da hü- kümetin resmi mührü vardı. Veziriâ- zam bana ; — Git, dedi, kral için bu bürnu ara ve eşini kimin yüzünde buülursan he- men kesip saraya koştur. Bunun üzerine uzün yoluma koyul- dum. Ülkenin en tenha köşelerini bile aradım. Sekiz sahilin denizlerini aştım. Ve işte şimdi buradayım . Bunları söyledikten sonra büyük bir azametle kuşağından bir kâğıt çıkarttı. Bir hayli hışırdatarak katlarını açtı ve onu Pak Çung Çang'ın yüzüne doğru uzattı. Kâğıtta mahut burnun resmi vardı. : # * * Pak Çung Çang'ın hayretten, hade- kalarından fırlayan gözleri kâğıtta ta- kılr kalmıştı.. - — Hiç böyle bir buruna rastlama- (Lütfen sayfayı çeviriniz) KAHRAMAN KIZ 2 3Ş8 niza vermiş olduğunuz söz? Fransız asillerine verdiğiniz söz? Ba- Bütün Bunün üzerine, sırtı iki büklüm ol- Vinyi içini derin derin çekerek MHİYR. monsenyör, dedi. Kont dö ehu:“ ailesi cesedi istiyecektir. Ailesi ı birla hekledı hattâ daha fazla da Nıhayet Lüvinyi içeriye' girdi — ve ıatdinl-l ona sert bir sesle sordü: ' — B Son | »dirmdı mahkümun yanmda buluna- ”ı_ * Bu ricamı reddetmeyin monsen- et Lüvinyi, kardinalin tavrr kadar ?B:— Bunu reddedemezsiniz, monsen- R'!hyö bir an düşündü. Sonra, garip Bir ü | : % —— Pekâlâl Dostunuz kont dö Şaleye t edersiniz. Kafilenin içinde yer için icap eden emirleri ve- Bu tim, burada, Şalenin bütün ailesi be- N:ııh?ö dehşet içinde ürperdi ve ke- *Yetek sordu: | *g ?lpmk istiyorsunuz?,. Nd iç bir şey, monsenyör.. Sadece Ve qnl &lıp ona kendim ihtimam etmek Nın—ı;:“dim görmnmek istiyorum. Bi- » İütfen emir verin, Şale — Taleyranın cesedi, hükmün sonra, benim ikamet ett fim h&î!:ç Bir an Lüvinyinin vahşi ve M Şehresine baktı. Belki de onun » gılginliğin kıvileimimi gör- 'İlı dedı buna da söz veriyo- .—Hn. * kontün ailesinin ilk talebi —q üm edeceğinize söz veriyor her iki vaadini yerine getire- Gmırle:i verdi, Bunun ü- Kafilenin arasında yer alarak sadık bir dost gibi Şalenin yanında yürüdü ve bu sahne bir çok kadınları hüngür hün- gür ağlattı, Lüvinyi bu ölüm yürüyüşü esmasında, Şaleye bir tek kel'me söyle- medi.. Eğer bu ruhun derinliklerine nü fuz edebilseydik, orada şüphesiz, Şa- lenin muhakkak öleceğine emin olmak arzusundan başka bir şey bulamazdık.., Lüvinyinin kafasfında sabit bir fik't vardı. Şalenin ölmesini görmek isti- yordu, Onu bizzat gömmek istiyordu. Bu, kendi kendisine verdiği bir temi- nat, bir emniyetti. Kini belki biraz ha- fiflemişti.. Belki de, jest, hareket ve söz şeklinde tezahür etmek ihtiyacını hissetmiyordu. Sadeze Şalenin yanında yürüdü.. Ona bir şey söylemedi.. Ona bakmadı. O- nun yanında olmak, kendisini son de- rece tatmin ediyordu. Ve bu, cidden korkunçtu.. Şale, bu gölgenin kendisine refakat ettiğin'n farkında değil gibiydi. Son da kikalarını, maşukasının hayaline has- retmişti... Darağacının ilk basamağına bastığı zaman, Lüvinyi, onun şöyle mı- rıldandığını duydu: — Senin için!.. O zaman, Lüvinyi kıskançlık içinde ürperdi. O zaman ıstırapla içini çekti. O zaman, sevildiğinden emin olan mah- kümüun yetinde olmadığına müthiş bir n'damet duydu. Sabit nazarları, dara- ğacının sahanlığına çıkan Şaleye dikil- di. Onun, dizleri üzerinde .çökerekl_ ba- şını, baltanın ineceği yere dayadığını gördü ve Şalenin bir aşk okşayışmı anı- dıran bir sesle: — Senin için!.. Diye tekrar mırıldandığını — duyun- ca, körkünç bir ürperişle sarsıldı. Ayni zamanda, ilk balta darbesi mahkümun boynuna indi, kan fışkırdı, boğuk bir gürültü tahta döşemeleri na verdiğiniz söz? Siz delirdiniz gali- ba, kend . nize gelin! — Dün belki deliydim, madam, fa- kat bugüh tabii haldeyim. ; An d'Otriş ellerini ısırdı. Gözlerinde korkunç kıvılcımlar parladı, Dudakları zamanın şairlerine ilham veren güzel dudakları müthiş bir ist'hkar ifadesiyle buküldü ve birdenb're kraliçe, kahkaha- - larla gülmeğe başlıyarak bağırdı: — Ve Şale, bunun için ölecektir! Gaston yalvardı: — Madam, madam! Yavaş konuşun, mahvolurüz!. . Bövron bunun için öldü, Butvil bu- nun için ölecektir! Dük dö Vandomla, Antuan dö Burbon da bu seciyesiz kor- kak için ölecekler! Ornano bu alçak için Versay hapisanesinde ölecektir! Fran- ız asılleri mukaddematını bu korkağa iti- mat etmişti. Ben de bu kadar hakaretin bende tevlit ettiği yaraların iyileşme- sini bu sefile bırakmıştım! Cidden gü- lünç! Hicabından ziyade dehsşetinden sa- raran Göoston kekeledi: — Majesteleri haklarını fazla suiisti- mal, . An d'Otriş sert bir sesle sözünü ke- serek bağırd: — Çıkın dışarıya! ” — Madaml!.. — Fransız kraliçesinin karşısında söz söyleyemezsiniz!.. Çıkın, mösyöl, Gaston ayni dehşet içinde kekeledi : — Kraliçeye itaat ediyorum!, Ve Gaston sendeliyerek kapıya yü- tüdü. Yandaki odada, kraliçenin maiyetin- deki kadınlar toplanmıştı. Gaston ka- pıyı açtı Ve bir an dönerek kraliçeye baktı. An d'Otriş'in dimdik ayakta dur- duğunu vakür b'rT tavırla kapıyı işaret ettiğ'ni gördü ve bu son tahkiri savur- duğunu duydu: muş, çehresi ve alnı ter içinde kalmış bir vaziyette, önünde yalnız, mecbur ol- dukları için eğild.klerini hissettiği ka- dınlar arasından sür'atle geçti. O zaman, Ân d'Otriş, baygın bir hal- de yere yığıldı. Bütün hayalleri mahvolmuştu!. - « CO « & « " İsi Rişliyö tarafından — kararlaştırılan günide Gaston d'Anju ile matmazel dö Monpansyenin düğünleri yapıldı ve Gastön ©o andan itibaren — Gaston D'Orlean adını aldı. Kardinal bu düğün merasimini, resmi libasiyle takdis etti. Kralla kraliçe de oradaydılar. Bundan başka saraya mensup otuz kadar asil- zadeyle on iki kadar kadın bu merâsim- de hazır bulundular. An d'Otriş gayet vakur ve sakin bir vaziyette sonuna ka- dar cesaretini muhafaza etti. Kral her zamankinden daha fazla şüphe hisset- meğe başladı. Gaston, merasimin başın- dan nihayetine kadar titredi. Yalnız kardinal tamamiyle tatmin edilmiş gö- rünüyordu. Çünkü zaferi burada başlı- yordu, LIV MAŞUKA Şale itiraf etmişti: Muhakeme bir kaç gün içinde bitti., Şale itiraf etm 'ş- ti, Çünkü Gastonla Rişliyö hem kendi- sinin, hem de düşes dö Şeyvrözün affe- dileceğine söz vermişlerdi. Binaenas- leyh kafasının baltayla kesileceğini ha- ber aldığı zaman, korkunç bir hayret ve dehşet içinde kaldı. Hüküm üçüncü günü infaz edilecekti. Hücresinde zincire wurulmuş olan Şale, çarşamba günü akşamr saat ona doğru, şu bir tek, düşünce ile kıvra « nıyordu:

Bu sayıdan diğer sayfalar: