Olan. *: Konan Çinili — Melekzad Çinili ( ERKEK — RIZ ) (Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur) — Numara 59 — Gittikçe ilerliyor Bana bir gün “Sızinle konuşmak istiyorum; yanlış fikirler edindiğinizi anlayorum,, dedi * Pazar gi günüydü. Öğleden sonra Ni ©, ve ben birlikte çıktık, Evvelâ * müzeyi dolaştık. Sıra Topkapı m gelmişti. Annesi çok yorul- tü, hu söyliyerek bizden ayrıldı. Blaj | ia Parkının kanapelerinde Otu- fn Hiyecek ve bu arada biz de Top “esini gezecektik. Saraya girdik, Sütten fazla içeride kahirk. Dolaş- APA gelin anhesini bulduk. Yalnız lm bu uzun zaman zarimda ne aş, © De de o, aramızda geçen şeyleri kkak ki buna cesaret ede- “tta, Ben de kendimi ciddi ve onur- Vi, #rmek istemiştim. Annesini de NA Sönra' onları Sarayburnu gazi» epeyce otur- z kalktık. tra #hammülü kalmadığını gö- ti, iç m. Benimle gö örlüşmek istediğin ni eğ fakat oralı olmamayı tercih e- aş üre, Yuka, a Kema, Bey Muşmak istiy ek üzere Nihayet genç kız, ttamvay- Sizinle bir gün rum. Yanlış fi » emrederseniz.. in edemem. Bi- msiz sokağa Çık- satını bulmağa ça- sizi he- >, EA Biliyorsunuz ki, ben her gün Me iyim Müzeye giderken size İnt NE davetim t mİ Nel şti. Şöy Hai hiç cevap vermedi, Anladım a ve gelmek istemiyordu. A * dişarrda herhangi bir gazi- geçe nal zizemak ge- nede veya sinemada ik aktan bence yazıhanede daha münasip ve da'ıa temiz- Ri kin kapısına geline: ayrıl - Sünden sonra da ahbaplığı- cdi. Ben yalnızca sı büyük bir sabırsız- e zamanları yemeğe e « Yemeğimi yedim . hede B Benana rastladım, Gü * gidiyorsunuz? Diye sor- ayakkabılarımı boyatıp ideceğim., Siz nereden ge 2 ag ti *N. Allaha ısmarladık, des in vi uzaklaşırken tuhaf bir bali bir Ne halta sonra idi, Bir gün ayaş “da duruyordum. O da Ye uyorduk, ğnum Benan hanım Di Mü tör şmek istediğinizi bir ay oluyo Yap, PİF ay oluy size geçenlerde t olmadınız. Ben a söylemedim. N iğ ân p. sen ei hânım? dedim. şu köşede... Size | unuz? , ye sordum., Siz VE eğ r niz, İşte * Bir İlme ogün | j — Peki siz bana açıkça söylemediniz ki. Ben ne bileyim.. diye cevap verdim. Fakat büyük bir fırsat kaçırmış olmam- kızmıştım. Kaşlarım ça- tılmıştı. Benan Lanım sikıldığımı anla- mş olacaktı: — Bu akşam üstü, dedi.. Galatasaray daki Yerlimallar sergisini gezmeğe gi- deceğim.. Artık budalamıydım., Randevu veri- yordu, işte; — Saat kaçta, diye sordum. — Altı, altı buçukta. dan dolay HABER — Akşam postası Belediyenin i görünmek Istiyorum ama, aşağıdaki Satır- Benehn'la ahbaplığımız. larda hulâsa edilen şikâyet- leri derha! nazarı itibara almasını bekliyoruz — Müsaade ederseniz o saatte ben | de orada bulunayım. — Peki... — Allaha ısmarladık. — Güle güle. Ben oradan ayrılarak yarıhanenm yo- | altıya doğrü sergiye gelerek onu beklemeğe başladım.. Dakikalar, hattâ saatler s* | çiyor, gelmiyordu. Yedi buçuğ dar bekledim. Gelmediğini büyük bir hiddetle evi O gün ve gece kendisini hiç görme- dim. Er tesi günü yanında annesi bulu duğu halde karşılaştım. Tabii bir şey rleyemedim. Sadece yüzüne o kinli kinli baktım. O bunun mânasını anla - muş olacaktı ki dudağını istihfafla bü- kerek başın; çevirdi. Aradan gene iki | gün geçti. Bir tesadüf bizi caddede kar- | şılaştırdı.. Küskün bir tavır takındım. Bana gü- İcrek sordu: Aunu tuttum, Akşam üstü sâat görünce yolunu tuttum, — Kenan Bey, bana dargın dargın bakıyorsunuz. — Dargınım da onun için, dedim. İkimizde de çocuk hali vardı. Hattâ biraz garipsedim. Maamafih işi cereya- nma bıraktım . nız? Beni bek- Nasıl — Niçin, ne sebeple darılö — “Geleceğim,, dediniz. İettiniz. Sonrada gelmediniz.. darılmam.. — Amma ben geldim, siz gelmediniz — Ne münasebet, ben tam söyledi - ğiniz saatte oradaydım. — Ben de beşte geldim. Beş buçuğa kadar serginin bahçesinde dolaşarak sizi bekledim. Arkama adamlar düştü. “Nafile beklemeyiniz, beklediğiniz gel- miyecek!,, diye Jâf atmıya başladılar. Ben de sinirlendim.. Beş buçukta dö- n4p eve geldim. bana altı, altı buçukta de- z? Niçin beşte geldiniz? Kabahat bende mi sizde mi?. Kabahatini itiraf etmek ken- disine güç geliyordu, Yalnız omuzları- nı hafifçe silkerek güldü, sonra; memiş miy Sustu. — Bilmem, diye cevap verdi. — Şimdi nereye gidiyorsunuz? Eğer vaktiniz varsa oturup konuşalım.. Kolundaki saate baktı, — Peki, dedi. Fakat açık bir yerde otur. Bir gazinoya gid — Pekâlâ. Si ki Aile bahçesine götüreyim, olur mu? —H Yürüdük. Fakat hiç bir şey konuş- muyorduk. İkimiz de söylediğim gibi ni kur yapmağa başla. | mış toy gençler halindeydik. Biribiri- mizden utanryorduk. i şuratla yakınımızda- , hay. birer çocuk, Ben, lüzumsuz ve yersiz şeylerden | bahsederek bu hali gidermiye çalıştım. Böylelikle gazinoya kadar geldik. İçe- riye girdik, denize karşı bir yere otur- duk . | İlk konuşan gene ben oldum: — Benimle konuşacağınızdan bah- setmiştiniz. Sizi dinliyorum. İ proğram d atihte İtfaiye Garajı ve Kaymakam Birkaç gün evvel aşağıda oku ğımız mektubu aldım, Mubteviyatı cid- en enteresan O le dokunmadan ayr Sayın HABER'ci, “İstanbulun bir çok yerlerini gezerek çin tarzı tahriri- n yazıyorum? buradaki halkla temas edip semti, ihtiyaçlarını görüyor ve bunları rafla tesbit ediyorsunuz. Yazılarınız ekseriya makamı asdince de nazarı dik- kato almarak çok iyi neticeler veriyor. İstanbul balkı bu hizmetinizden çok ın ve müteşekkirdirler. Herkes mahallenin mer ve gör ben de oturduğumuz mahallenin iht yaçla ve şikâyet edeceğim. Biz Fatihte İtfaiye caddesinde oturu- yoruz. Burası büylk yangından sonra tanzim edilmiş, geniş cadde ve soka kendi oturduğu noksan ve ku “e dan be lar açılmıştı. Son zamanlarda yeni ya- pılan binalarla da bir kat daha güzel - teşmiştir. O halde imethettiğim bu semt hakkında âyetimiz olmaması lâzımdır. Yazac ahallin- de görecek ülursanız siz de bizi hakk Bunları madde gım tihetleri m, bulursunuz. yaz 1 — İtfaiye caddesi tam ortasından iddia edilen bir sürü taş yığınından ibaret bir duw tarihi kiymeti olduğu arla ayrılmıştır. Bu caddenin tramvay desi tarafında İtfaiye Müdürlüğü var- dır. Burası tamamiyle ayı bir mele görür. Cadde ortatındaki ağaçlar ber w bud , cadde her kaç defa süpürülür Yazın sabahtan ak- şama kadar mütemadiyen ka dırımlar tamir edilir, caddenin orta! daki boşluğa aevsim çiçekleri dikilir, buradan yük arabalarının de memnudur. (Sokakların birinden kazara bir arat mua- gün bi geçmesi ir. Şimdi tarihi denilen bu beri tarafındaki caddeye geçelim. Burası tamamiyle aksinedir. Cadde ortasındaki ağaçlar tam senedenberi budanmamıştır. Cadde bir orman haline gelmiştir. Ağaçların i faları binaların iki mislini geçti. İri yapraklar yazın hem havayı, hem de gilneşi kesiyor. Kışın da kuru dallara bakmaktan sinirlerimiz bozuluy Şehrin her tarafındaki ağaçlı ide muntazamen dığı halde buradaki otuz ağacı buda mak her nedense ikmal ediliyor. 21 —1 — 935 tarihinde Fatih kay - bir udan- makamlığına istida ile müracaat ettik, Bir derkenarla aynen şu cevabı verdi- ler: (Devamı var) “Budama mevsimine daha vakit var- sırasiyle | beş | Istanbul konuşuyor. lik civarından iki manzara dır. Zamanında düşünürüz, Bu cihetin e tefhimi polis memurluğuna, Istidanın kaymakamlıktaki kayıt numa- rası da (685) ra aradan tam iki uzun sene geçiyor. Bu dama mevsiminin hâlâ gelmediğini gö- rüyoruz. Ağaçlar uzun müddet budan- madıkça kuvvetini de kaybedeceğinden r, Bu müracaattan son» mak ihtimali de mevcuttur. Uzun senelerin yetiştirdiği bu ağaş- İarı ihmal yüzünden kurutmak ta ya- zıktır. On beş gü taş kemerin yanı fenni ve surette kuru vvel Üç tanzifat amelesi ağaçları yalta ile kesmeğe baş- Ağaçlar budanıyor diye biz de sevindik O gün dört ağacı budadılar, gittiler ve ondan sonra da bir daha ge len olma: de kaldı. dattırıldı bir şeydir. daki ladılar Bizim de sevincimiz içimiz- Tanzifat amelesine ağaç bu- hiç bir tarafta görülmemiş Bahçeler e Müdürlüğünün emrinde dolgun bir balıçıvan kadrosu vardır. Bunlardan bir kaçını iki gün içinde bu ağaçların fenni bir surette budatması pek mümkündür. Acabal Ağaçlar şehre ait değil de, ait- hatıra Zaçlar gönderip bir, a bunları muamele gene geri İ kalacak.. Caddenin bu kısmında oturan larin en büyük şikâyeti budur. Bakımsızlık cihetine gelince! Bir tanzifat amelesi günün bir kaç saatine münhasır olmak üzere caddeyi müm- temizlenmeğe gayret eder. için açılan çu- husule geldi- ğı vakit buralar- gölcükler olur. den yağmur yağ da da ufak gi Arabaların bozduğu kaldırımların ba- zı kısımları da muhtacı tamir bir halde dir , 2 — İtfaiye mvay durağından Zeyreğin başında- Çinili hamama kadar otuz metre ge- nişliğindedir. Ondan sonra cadde Zeyrek camisine kadar daralmaktadır. bir kaç bina vardır. Bunların az bir pa- istimi mümkündür. İstimlâk se burada fena bir şekil olan dar- İrk ta kalkar. Bilhassa Zeyrek yokuşu pek dardır, Ve hem burası tehlikeli bir vaziyettedir, Belediyenin lokomotif büyüklüğün- deki çöp kamyonları bu yokuştan günde yüzlerce sefer Kamyonlar geçerken tesadüfen oradan geçenler hakiki bir tehlike ve korku ge: Ter. Bu dar yokuşta hemen her gün ufak, te fek kazlar da olur. Bu kazlar kam yon ve arabaların tekerleklerine temas caddesi Saraçhanebaşı tr Bu dar kısımda yaparlar, gayri Fatihlilerin büyük dertleri var etmekle hafif bir surette geçiştirilir. e Fatih ve tiyarnın biricik yolu Zeyrek yokuşu» dur, Bı lettirilimsci hem vesaiti nakliyenin serbestçe gelip, Hem de darlık yüzünden tanbulun piyasa merkez ran genişi gitmesini temin ede vukuu her an melhuz olan kazaların ö- nüne de geçilmiş olur , 3 — İtfaiye caddesinde bir (Ferhat- ır. Buranın kaklırım Hem de nasl? Belki elli senedenberi tamir yüzü gör « ağa) sokağı va ları Armavut kaklırımı., memiştir. Fatih semtinin bir gok yete leri imar ve tamir edildiği halde bu za“ vali sokak, bunların hepsinden mah » rim kalmış. Hem de büyük bir sokak değil, 15 metre boyunda, Buradı sokak parke taşlarla döşen burası göze görünmemiş. Bu sokakta tek bir elektrik lâb da yok. Gede buradan geçmek büyük bir talihsizlikti Zifiri karanlıkta bozuk ve oyulmuş kal- dırımlar üstünde yürümeği bir tasavvut edin. Fatih belediyesi ufak bir himmetle bu sokağa parke kaldırım yaptırır ve iki tane de lâmba koydurursa on beş, yirmi olan Ferhatağa sokağıntla oturan lur. evlik halkın minnetini kaza 4 — Bir ucu Fatihte, diğer ucu Vez- necilerde olan ve bir sürü taş yığının « dan ibatet bulunan duvar herkesin ma- lümu olduğu üzere suların tevzi ve taksimi için yapılmıştı. Kıymeti tarihi- yesi olduğunu iddia edenler de vardır. Operatör Bi iken Emin, Şeliremini ki bu duvarm İlzum- ve uzun, uzadıya tetkik ettirdikten sonra kıymet ve Jüzu adığı anlaşılmış ve yıktırılması- verlimtiş. Bay Emi ten çekldikten sonra bu da unutulup git emanet- miştir. Hiç bu duvarın iki tarafında © birer birer arzede bir kaymeti tarihiyesi olmıyan lan zararlarını siz yim; HABERCİ mı 11 incide Istanbul radyosu 2 ŞUBAT — 1933 ÇARŞANBA 18,30 kisi, 19 çocuk esirgeme kurumu na ferans, dok- tor İbrahim Zati (Çocuklarda (o kızamı hastalığı), 10,30 F halkevi gö n bir terasil, 19,55 b: plâkla dans ig mına ke zinönü me islafa ve kisi ve halk şarkıları, Ömer Tuza tara- 45 Nezihe ve ars Türk musikisi ve habe fından Türk mus 20,30 hava raport, fından ar kadaşları halk şarkıları, (saat ayarı), Şen ve arkadaşları tarafından T kisi ve 2 ça söyler, 21,45 Bimen rk musi- rı 2 3 pllikla s0 23,20 son haberler ve ajans haberi operet parcaları, ertesi günün programı. BÜKREŞ 18, Julea 20,95 şarkık 15 Rumeu havale BUDAPEŞTE 18,25 radyo orkestrası, kesteası, 20,45 temsil nak te konser orkestrası, 24,10 BERLİN 19 küçük orke 21 orkestra tar orkestrası, 23,5 ROMA: 20,40 radyo orkestrası, temsil nakli, VARŞOVA: rkesirası, 2) 10,45 sigan or 0 Budaper zbani, 21,30 operndan konser, i, 23 caz rı, 20,50 şark 21 caz pli Şopen resi! bant,