2 İKİNCİKANUN — 1538 HABER —“Akşam postası Balık bolluğun- dan istirade Ştmemiz lâzımdır mü dığı için tekrar denize Bej döküleceğine 2 binlerce balık Şteri bulunma lediye bunla- “ lUcuzca satın alıp fakirlere Mağılmalıdır ik liğini | Halle ve köprü Mey dünyada balığı en bol şe- yg biridir, Dünyanın en Jeğzetli Ül Sim da bizim denizlerimizde besaba katarsak, bunun cidden gi Bimet olduğu meydana: -gı- get NE Yazık ki, her şeye rağmen ap sa ze şehirlerden birisi gene Yruparın,. Amerikan ti, jesleni dünyanın denizlerden ii ik Uzak gehirleri, binbir güç- aye Raratla getirildiği halde, İs- eği kat fazla balık istihlik ler, ai t; de, İstanbul ve Givarı, zaman za Ni lay elle tutulacak kadar bol- ta, Âdeta müstaği bir va- Ve ma devâm edip gidiyor. Nor- NK azg dan bahsedecek deği aa ği bolluk günlerinde, aya- tük, üylk bir kısmetten istifa- e İN öne, iy Mir. Geçenlerde Balık akı- a, via kala Malın yüzde yirmi beşinin yk bag Yüzde yetmiş beşinin ve meselâ koca koca pa- Dün balkçi Paradan, imana gelen 1 ni Öğrendi * gemilerine satılmış oldu- İğim zaman, cidden üzül in m Ze dökmemek için, yok pa- beşin cılara sattığımız bu balık tetiri iştihlük edemez miy- ederdi... lir ima lerde, bir loktanaya uğ- im sizden bir tek lüfere e sika 30 kuruş, bir balıktan İS nişi net porsiyonlarına K > US İstiyorlardı. o Bclince, Bati ğu bir çok aileler, balık- ağ mere malı ucuz al- w. Fokat taşımak güç kimseler d böyle ha- givarındaki balıkçı kleri zaman ise, anlı ç. 2 an hakka Paye beş arım, buralarda bir- iş Bele İrt misli bahasına satıldı- Ney “i Mihay., SM Saşırdılar, hem kız- ali Soğu Ne dat; ama m deniztlen tutul. Dak ti €n ok bir, iki ku- i Mia Sie, svlere gidinciye ka- Na nu, ma İrsbazların Niş Mağ en siri yüzün - masının önünü vi EM Su İçin” köp- da alışverişten ia ay ii a Fiyatları üzerinde 3 tabi istihlâk te fazla- * bu epey urun dubaları üzerinde avcılık ire İt dila Balık bol çıktığı günlerde, ulacıl çocuklar bile yattim saatte bir sepet balık tutuyorlardı ve külfetli bir iş olsa bile. Şimdi gelelim, işin başka tarafma.,... İstanbulda, senede bir - defa bile et görmiyen, binlerce vatandaş var dır, Bu kadar düşkün fakirlere; beledi- ye zaman zatnan, pek az bir miktarda da olsa ,kömür dağıtarak yardım eder. Gene bu fakirler bastalandıkları zaman Kızı bazı hâyır müesseselerin - den yiyecek içecek alarak yardım gö- rürler. Gıdasızlık, ve bakımsızlık içinde bu- nalıp kalmış olan bu zavaliı vatandaş- lara, balık bolluğu günlerinde, yani ba- Lklarm suda ucuza temin <dilebileceği zamanlarda, belediye acaba bir miktar balık dağıtamaz nı? Mademki, kömür dağıtıyor, balık dağılmasa da çok tabii bir iş olur, Hem de kömüre nazaran, balık dağıtılması elbet masrafsızdır. Tanesi on paraya, dışarıya satılan balıklardan meselâ bir köç yüz Jiralık mal alınsa; kimbilir ne kadar uzun za- mandır et yüzü, görmemiş, hattâ sıcak yemek yememiş, binlerce aile sevine- | cek ve hiç olmazsa bir gün iyi bir gıda almış olacaktır . Belediye isterse, balığın ucuz gün - lerinde, stok mal alıp, nu kendi soğuk hava dolaplarında saklar ve fakirlere muhtelif günlerde, muhtelif zamanlarda dağıtabilir de,« Balrk bolluğu günlerinde beni dü şündüren üçünü bir mesele de, balık- Yarın konserve yapılamamak yüzünden İ ziyan olup gitmesidir. Geçen sene, | yüz binlerce balığı denize döktük. Yani £vet havaya gitti. arr konserve yapmış ol- saydık, memleketi Iç vilâyetlerinde u- Cuz bir fiyatla satılması; elbetteki kabil | olurdu. Eğtr ayni hal, başka bir memlekette olsü; tek"bir balığı bile ziyan etmeden, konzerve yapar ve bundan hem satıcı- lar, hem de halk istifade ederdi, Kon- iz, mallarmın satılmadığın- ç t ediyorlarsa, bunun kaba- halkrm zın alıcı olmamasında bahalı satılma“ Bir küçük kutu , 20 ilâ 40 kuruş ara- ilimizin altında büyük biz milli ser- vet vardır. Fakat maalesef bundan isti- fade etmesini hiç bilmiyoruz. Memleketin denizden uzak yerleri şövle dursun, deniz ve belik şehirleri- de bile, balık yeyehlerimiz pek az Bu işe devlet müdahale etmeli, bir taraftan yurdun her köşesinde © balık yenmesi için geniş propaganda yapilır« ken, bir taraftan da, balık fiyatların asgarl bir fiyata İndirilmesi için tedbir- ler alınmalığır , HABERCİ Istanbul radyosu İSTANBUL: 18,90 plâkla dans musikisi, 19 Bimen | Şen ve arkadaşları tarafından Türk musi- | kisi ve halk şarkıları, 19,30 © konferans: Doktor İbrahim Zati (Keyit verici zehir- ler ve aleoolisme), İ Borsa haberleri, 20 Mustafa ve arkadayları tarafından Türk e halk şarkıları, 20,30 hava ra- ner Ruza tarafından arapça Nezihe ve arkadaşları tarafın dan Türk müsikisi ve halk şarkıları, (s- at ayarı), 21,15 orkestra, 22,15 ajans ha- berleri, 22,30 plâkla sololar, öpera ve ope- ret parçaları, 22,50 son haberler ve ertesi programı, 23 son 18 radyo orkestrası, 20 şarkılar, Marta Egeri ve Git Alparın plâklar Belhoven müziği, 21,55 Avrupa Könseri, Holandadan nakil BUDAPEŞTE 18,90 sigan orkestrası, 19,40 keman kon seri, 20,40 radyo orkestrası, 21,55 Holan- dudan Ayvdupu kotseri nakli, 2345 sigan orkestrası, BERLİN i9 operet plâkları, 20,10 © hafif müzik, 21 yilhkik senfonik parçalar, 220 vals plâkları, 23,30 O dans orkestrası, ROMA: 20,30 klâsik konser, 21,30 hafif müzik, olandad Jan Avrupa konseri nakli, o konseri, 24,15 cazbant. 0,20) şarkılar, 2 cazbanl, 22 Şopen vesi 2.35 Avrupa konseri (onakli, 23,40 Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili ( ERKEK — KIZ ) Hicranın bütün ehemmiyet verdiği nokta kendisiyle nişanlanmış ve kendi- sini aldatmış bulunduğumu muhtelif şahitlerle anlatmak istemesiydi. Fakat heyeti hâkime buna ehemmiyet vermi- yor, yalnız tehdit noktası üzerinde du- rüyordu, Mahkeme kısa sürdü ve bir Obaşka güne talik edildi. İş şimdi dışarıya çık» maktaydı. Koridorun oğultusundan 0- rasının geçilemiyecek kadar kalabalık olduğunu anlıyordum Dışarıya çıktık. Fakat geçmenin im- ' kânı mı var. İrfan Emin Bey, bir zabıt kât n yardımiyle beni mahkemehin kalem olasına sokmaktan başka çare bulamadı. Şimdi koridorların boşaltılmasına ça- lışıyordu. Bunun imkânsız olduğu an- laşılmca bir jandarma, polis ve mübe- şirlerin kordonu arasmilan, İrfan Emin beyle birlikte, güçlükle adliye kapısım- dan çıkabildik ve bir taksiye atlayatak svukatımın yazıhanesine gittik. Hâlâ heyecan içindeydim, Akşam geç vakte kadar orada kaldım. Sonra hanin kapısına getirilen bir taksi ile evime döndüm. Ertesi günü gazeteler, gene dallan- dıra budaklandıra benden bahsediyor - Jardı. Bundan #onra mahkemeye yalnız vekilim gitti. Her mahkeme © günün- de, kapımın eşiği, gelen gazetecilerin çokluğiyle aşınıyordu. Ben görünmi- yordum &mma bunu takip eden günler- de yazılar çıkmakta devam ediyordu. Şüphesiz bütün yazılanlar hep hayal mahsulü şeylerdi. Bir gün evde hizmetçi oda kapımı usulca açarak içeriye girdi. Elinde bir zarf vardı, Posta ile gelmişti. Açıp oku- dum, Bu Edremidin Çıkrıkçı köyünde (:.) beyden geliyordu. Beni aylardanberi beklediğini, niçin gelmediğimi soruyor- du. Kendisine hemen cevap verdim: İşlerimi yakın bir zamanda bitirebilir- sem geleceğimi, . beni hatırladığından dolayı çok memnun olduğumu yazdım. Mahkeme uzayıp gidiyor, bir türlü neticeye varmıyordu. İşin garip tarafı, davacı Hicranla a» ramda bu kadar hâdise geçmiş olmasına rağmen hâlâ dargın olmayışımızdı. Biz gene dışarıda biribirimizi görüyor ve konuşuyorduk. Fakat © davasından vazgeçeteğini söylediği halde, mahke- menin bir celsesini bile kaçırmıyor, mun tazaman takip ediyordu. Artık kendi- sine köylediğini yüzlemeye outanıyor- dum. Daha doğrusu onuruma yediremi yordum. Hattâ bir gün: — Sana davandan vazgeç demeyi © nuruma yediremem. Bu benim hayatım bahasına bile olsa sana böyle bir tek- lifte bulunamam, demşitim. O cevap vermemiş, başımı önüne eğip susmuştu. ... Bir geceydi. Saat ona'doğru eve geldim.. Karnım açtı. Hizmetçinin hâ- zırladığı sofraya oturmuş, yemek yi- yordum.. Kapı çalındı. Az sonra hiz- metçi göründü ve beni çağırdıklarını söyledi. Bu saatte beni kim arayabilir. di? Merakla kapıya koştum . Kim tasavvur edebilirsiniz? Hicranın kocası... Bu adamı bana bir defa Hicran gös- termişti. Oradan tanıyordum. Henüz? ayrılamadığı kocasını böyle kapımda görünce ne kadar şaşırmış olacağımı anlayabilirsiniz, Hicranm kocası yalnız değlidi. Yanında Hicran annesi de vardı. O annesi ki, ben kendisiyle dar- gındım. Epeyce zamandanberi görüşmi- yordum. Soğukkanlılıkla 3 -— Beni mi istediniz, efendim, diye sordum. — Evet, sizinle görüşmek istiyorum, dedi, | Sâlon da sokak üstündeydi. (Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur), — Numara 38 — Gece yarısına doğru... Karşımda hicranın kocasını buldum Sarhoştu; beni evime kadar gelip aramak lüzumunu niçin duymuştu ? Dikkatle kendisini süzdüm. Sarhoş- tu. Bu açıkça görülüyordu. — Buyurun, dedim.. Hicranın annesi, damadiyle görüşür“ ken, söze karışmak istiyor, saçma $a- pan, ne dediği anlaşılmıyan cümleler satfediyordu, Hicran kocasını içeriye aldım. An- nesini, dışarıda bırakarak kapıyı kapa- dım.. Oda girmek istedi, sokmadım.. Partıdıya annem koştu. Kendisine vazi- yeti anlattım. Adamı salona aldım. Apartımanın ikinci katında oturu- yorduk. İkinci katın sokaktan ancak dört metre kadar bir yüksekliği vardı. Adam ©- turmuştu, Fakat bir şey söylemiyordu. — Buyurunur, dedim. Sizi dinliye- ram, , — Çocuğum, dedi, ben davalı bulun- duğun Hicranın kocasıyım. Ben taşrada bulunduğum sırada talâk davası açmış- tı. Ben kendisinden memnundum. Ay- rilmak istemiyordum. Şimdi geldim. Barıştım. Yedi sekiz senelik evliyiz. İki çocuğumuz var.. — Onun da sizi sevdiğini sanırım. — Hayır. Böyle değil. O çok iyi bi- liyorum ki sizi seviyor. Yalvarırım Ç0- cuğum, yuvamızı yıkmak, çocuklarımın sefil olmasını istemiyorsan karımı be rak, onunla alâkan; kes... Bu sırada oda kapısı açıldı. Annem içeriye girdi. Merak etmiş olacaktı. Gelip yanıma oturdu.. Annem, adamım bu son cümlesini işitmiş olacaktı. He- men söze karıştı: > Çocuğumun onunla ne alâkası var! Zaten davalılar da... Annemi susturdum. Adama Cevap verdim: — Karmızla kiç bir alâkam yok.. Sir yanlış düşüncelere kapılmışsınız. Ben kızım... Kız olduğumu kendisi de bi- Jir.. Böyle olduğu halde onunla ne gi- bi bir münasebetim olabilir, Beni sev- mesine imkân var mı? Gerçi bir zaman- lar sokakta görüşüyorduk. Bugünden sonra onu da yapmıyacağım. Emin 0- labilirsiniz. « Yalnız yanlış bir düşünceye kapılmadı- amı bilmelisiniz. .Karrm sizi hâlâ sevi- yor. Kız olduğunuza inanmadığı için.. Bunu çok defa ağzından işittim. Bir daha konuşmıyacağınıza dair verdiğiniz söze inanmak isterim. Annem gene söze karıştı — Oğlum, dedi.. Size oğlum dediğim için bana darılmayın, ancak oğlum ya- şondasınız.. — Tabii, tabii hanım teyzeciğim!. Ben sizin evlâdıniz, bu da benim karde- imdir. Dedi. Ve arkamı okşamıya baş- ladr. Annem sözüne devam etti? — Oğlum, dedi. Uslu yaşlı bir adam sınız, Karmızın bu yaptıkları nedir?. Onu bir kenara çekip nasihat verse- nize.. Ayıp değli midir bunlar? . Diye anlatmasına devam ederken 80- kak kapısının zili çalındı. Apartman kapısından her kata bir zil vardı. Bi- zimkisi çalmıyordu. Vakit geçti. Ana kapı çoktan kapatılmıştı. Zil durmuyor, acı acı deyam ediyordu. Bu çalmış im- sanda şüpüe uyandıracak bir şekildey- di... Kapıya annem fırladı. Ben de arka- sından, Merdivenleri yarıya kadar in- dikten sonra annem: — Kim 6?. Diye seslendi. Buna: — Aç diyen âmirane bir ses cevap vertdi., Ben sesi tanımıştım.. Anneme: — Anne, bu Hicranın sesi, dedim. Annem, aşağıya seslendi: — Senin evimde işin yol. Sonra bana döndü: (Devamı var)