a D ee ee Yazan : Wizamettin Nazif Ey Kartscaya lâyık olmayan relis ! Roma, sana mukadder olan kanlı âkibeti hazırlayacaktır matlaka — Âcı çey, akar imkânsız bi yey. . - diye snıldandı, 5 Fakat | * daha fazla süye- ::;î!f. Zira tam bu sırada Bırsah mabe ta m G birdene.re açılmış ve Duş- '<tan içeriye daları alevlere chemrmiyet Vermeyen bir genç kadın bu civlerin Uğultusunu bastırac bir sesle — haykir- Mışti; "e;.llmııı “İnandığın Allahların lâ k".——ğı.mı olsun ,, demiyeceğim, As- mıl;ı ea barp kanunlarını tatbik — et- tü €n başka bir şey yapmamaktasın! At Sana sormak isterim: “— Acaba, Sen benim memleketimin Allahlarına Uyarak he karısıtı. ve çocuklarına, Pem de yatanına ve mukaddes olan her *Cye ihanet eden hami cezalandıramız Tusın?” Ve sen ey Astrobaal! Kartaca YA lâyık « imuyan reıs! Roma sana mu- eli olan kanlı akibeti mutlaka ha iyacaktır. Bu aceş, gu yangın, beni Ve çocuklarımızı esir olmak namussuz- luğundan kurtarırken — mel'un.. Koş! âîndini gelibinin zafer arabasına bağ- a muhav Bu aerada genç kadının etekliri ve Saçları tutuşmuştu. O göze bir yanar dağ dehşeti veren Bırsah mabedinin mu ödes cşiği Üzerinde şimdi başka bır Yanardağ ziviydi. Ve sözlerini bitirir ::dfıu kızgin ateşte piril piril piril !ır'. bar pi ile ardarda Üüç çocuğu Bazladış n gördükr. Âk atı Hstünde Sipyon, duyduğu Ehyetten taşlaşmız gibi idi Bütün bu bir çimşek sür'atiyle cereyan et- Mişti. Sonra Romaltlar tarihin en he- Yecanlı ve kanlı sahnelerinden birinin Sereyan ettiği mukaddes eşikte iki '—_ıç kapı kanadının yağlı alevleri dışa- Ti ite ite birleştiklerini gördüler, Ve Bırsah mabedi, duvarlarındaki deliklerden alev ve isli duman çeke çe- ke, kan ve ateş içinde çarpışan kahra- Man Kartacaya lâyık bir mabet gibi, #indekilerin ciğerlerine bir yudum 2il- k_î havası tattırmadan, yalazlı ağın.a SÜt yavrusu sokulmuş bir mabut dal gibi, artık gecenin karanlığına gö- Dü'en zeytinlikler ortasında kaldı. Yandı. d NUdE 5 Daminel Gbwh d m::'cm bitihteye kadar Sipyon zey * ayrılmadı. Roma askerleri üç 'donla aLloka ettikleri mabetten kuş :“n-“'m' Alevler tamamiyle sönüp m"'k içeriden ses, sada gelmez olunca 'Pyon, isli duvatları, yanıp kavrular th!lırı Üstlerine yıktırdı. Böy- HU' Maâbet, şerefle ölmeği, şereisiz Yayamağa tercih eden bir avuç Karta- | 3a mezar oklu. Ü Sonra, zaman geçti.. Esen rüzgârla- kaı,w Üzerinde biriktirdiği tozlar, ğ Yağan yağmınlarla çamur oldu; ki- m_î':hı.-n Mmermerleri biribirine yapıştır laı', klh» kisgin Alrıka güneşi bu çamuı lirdummu' :ı.ı;ıılıı tozları nasıl ge- “"’"le. gene öylece alıp götürdüler, *A savurdular. Bu hal yıllarca, asıt- & devam etti. anmfn bit mabet gibi yıkılan kartaca- Ç dnnnılı. Roma, bir başka» kartaca u. Lâtin impa-atorluğunun inkıra i:::n e0üra Afrikayr ele geçiren is'im a 'îîğf_l_l(i“ da bu Kartacayı yakıp htî_- Biridirinden talisiz! oları bu iki ı;ıı:" enkeğı ile günün birinde Tunut yapıldı. çeti İKİNCİ PASIL — Ş)'U!ün onuncu Yılkıdayız. Beşali Afrika yaz aylarındadır. Zey- anliklerde tek F:“"h Mabe İ 'l:"':l'klu. kurl göğdeli kerten- € K Üzek $ t" lldimn_w)m Uzaktan at kişnemele- & Gölüelik bir yerde yeşil otlarm yümür z klığma süx Ti 3“ göğüslerini yaslamış. yürüker B insan var, "":;". alın a vermişler, ve &l ele şlardır. Bazan göz göre geliyor. Dzreri ğ ı%m bakısıyorlar. Bu gözlerin Malığında çok derinleri okuma- l Sahşan Bir stizülüş hissediyor. Bel Ülskie. li ki bunlar gönülleri konuşturmanın sır rına ulaşmış olanlardardır. Biri bir delikanlıdır. * anaklarının kı- vırcık kara tüvlü bir sakalla örtülü ol- miyan kısmında devası göç hulunur bir bummanın kızıllığı var. Uzun kirpikleri morarmış göz kapaklarına iyi sürülmüş bir sürme gibi hulyalı gölgeler vuruyor. Öbürü bir genç kızdır. İncili bir ipek örtü ardından göze vuran yüzünde ma- sum bir inanışın durgunluğu seziliyor. İki büyük 2ebercet parçası üzerine birer büvük kara kehriba kakılmış vehmini ve ren çekik gözlerinin bakışı sandırır ki, bu genç kız için hayatta her şey henüz bir muammadır. İçinde tek şeytan do. laşmamış bir kâbeyi, hattâ İsa'ya gebe kalmamış bir Meryemi andırıyor. Toprak tarafından çekiliyormuş. emi- liyormuş gibi vücuduna yapışan ipekli entarisini yuvarlak omuzlu, güzel kalça- ir ve dolgun baldırlı bir endam, birçok lezretler vandeden bir endam kabartıyor. Zeytinliklerde tek yaprak - kımıldamı- yor, Yarı açık dudaklarınım kıvrımlarında- ki titreyiş ve burun - deliklerinin açılıp bir gümüş çekmece gibi saklamaktadır.. Hani bir tarafına şöyle bir burgu sokul- sa, şü kizın İçi ses verebilse konuşsa, bu zeytinlikler çölden bir Sem'un yeli cs- mişe döner. Bütün gu yeşil yapraklarile bu orman kavrulur. yanar. kül olur. Kızgın Afrika günesile Akdeniz katır- galarının birleşmesinden doğan şimali Afrika kızlarının donuk ve sahit bakış- ı kara gözlerine kanmamalıdır. ... , Zeytinliklerden. göze görünmiyen kuş- ların cıvıltıları geliyordu. Bir ara, bu koklaşmanm ve setsiz'iğin uzun sürü- şünden canı sıkılmış gibi genç kız kat. larınır çattı, silkinip hulvasından kurtul- du. Elini avucuna brrakmış olah gence baktı. Sonra bu eli kanlrvan ince kara tüyleri, nem bırakan çok ilik bir nefes. le ülürerek basını eğdi. Kücük narmağı- na, bu parmafa geçirilmiş büyük zümrüt taşlı bir vürüğün tam üstüne dudakla- Tımı değdirdi; — Korkuvorum... - dedi * Bu harahe ne zaman gözüme ilisce hatırıma Karta. ca geliyor ve hep sanryorum ki. Tunus da bir gün yanacak. tımkr onun gibi bir yığın kireç olup kalacak... Delikanlınım ağır alaylı bir gülümse meyle vavrldı: — Bırak bu kara düsünceleri ey gön- lümtün en krymetlisi! - diye sövlendi - ne- reden de kafana böyle kötü şeyler geli- yoar? 0 — Her şevde bir uğursuzluk seziyo. rum. Bu tatlı günleri çok arryacağtız sa- mıvnrum. Emfir Hasan, bütün kudretine rağmen sen beni hu tatlı rünlerin deva- mma İnandıramıyorsun. Bana öyle geli- yoar ki Biz çok betbaht olacağır, bir fe- Vâketin arifesinde yaşıyoruz. Şu Tunus. bu uğursuz şehir... Delikanlır sevetlisinin «örünü kecti: — Fakat bu Tüunvsn uğursuzluğunu nereden kestirivorsun? — Yapılışından. Bu sehir, senin ba- banın ve dedelesinin pavitahtı olan bu sehir. o kötü talii Kartacanım enkazı ile bina edilmiş değil midir? — Tuhafem Aizze.. Farzet ki Tunus yapdırken Kartaca harabelerindeki taş- lardan ferifade edilmemisti de, sahildeki kavalıklardan veya etraftaki datlardan çıkarılan taşlarla. adalardan getirilen ve. ni mermerlerle yapılmıstı bu şehir, Eğer mahvolmuş bir. medeniyetin talihsizliği. vıkılan sehirlerinin tasları ile başka me- denivetlere de sirayet etsevdi yeryüzün. de hiçbir sehrin varınından emin olama: mamız lâzımgelirdi. Acaba bir taş oca- tından tantare kesilmiş taslar ve mer- merler, sehebini ve seklini bilmediğimiz baska Haeta vıkılışların uğursuzluğunu taşrmazlar mı? (Devamı var) N İ Erkek (kayısına) — Bilsen zel aşk vomanı ki... Gazete ve radyo Fransada radyo istasyonlarının ha. vadislere fazla yer vermesi dolayısiyle radyonun' gazetelere fena bir tekabete giriştiği yolunda bir münakaşa başla- di. Mecliste bundan - bahsediliyordu, biri dedi kit — Ne dersiniz, acaba günün birinde radyo gazetelerin hizmetini -tamamiyle görebilecek mi? Halil Lütfi cevap verdi: — İmkânı yok. Sorarız size: Racyo ile paket yapılahilir mi? öyle gür — Unutkanlığını söylediğin. zaman doktor ne yaptı? Tavsiyesi ne> — İlk iş olarak vizita parasını peşin aldı. 6 ve 9 Küçük Macide birkaç ay'lan beri ana mektebine gidiyor. Geçen gün öğrendi. ği rakamlar arasında 6 ve 9 pek hoşuna gitti *“— 6 yazıp tersine çevirdin mi 9 olu. yor! diye önüne gelene söylüyor. Annesinin misafirlerinden biri ge. çen gün sordu: — Kaç yaşındasın bakayım kızım? Macide malümatını göstermek — için yeri bir vesile bulduğuna sevinerek ce. vap verdi: — Tam 6 yaşındayım. Fakat baş a. şağı olursam 9 yaşındayım! Tedavi Tıp fakültesi imtihanlarında profe. sör birçok 20r suallerden sonra — talebe. ye sordu: — Hastayı terletmek icap ederse ne yaparsınız? ” — Bir imtihana girmesini tavsiye e. derim. Kârlı iş — Kızıma piyano almakla — parayı hakikaten yerinde sarfetmiş oldum. — Meşhur mu oldu? — Yak canım, Kızıma piyano aldık tan birkaç ay sonra bitişik komşunun e- vini yarı fiyatma kelepir satım aldım! — Birinci, ikinci ve üçüncüyü —pek beğendim. — Sağdon mt, soldan mı? — Her ik taraftan! ( ERKEK —- RIZ ) Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinlli (Tercüme ve iktibas haktı mahfuzdur) — Nimatâ: 28 — Cernal efendi : Senihayı sana vereceğim, diyordu Onun bu şakası yeni bir dedikodu menbaıi oldu ve eski nışanlı Leylânın kulağına Leylâdan kurtulmuş, Kâmuranı unut- | muştum. İstanbuldakilerin hemen he- men hepsini... Yalnız beni unutmayan ve arayan bir kişi verdi: Muallâ.. Bana sık sık mektup yazıyor. Hatir soruyordu. Kaydetmeyi unutmayayım, beni arayarlar arasında bir kişi daba vardı; Annem.. Muallâ, bana gönderdiği mektupla- rında bu ayrılığa fazla tahammülü kal- madığını söyliyerek beni İstanbula çağ- rıyordu. Ben de cevap veriyordum: Şimdilik buna imkân yok, biraz sa- bırlı ol. Felâket biribirini kovalar, der- ler. Kara bahtim beni buradada arayıp buldu. y Müthiş bir sıtmaya tutuldum, Aylar- ca bu hastâlıkla kendi kendime müca- dele ettim. Çok zayıflamıştım. Benim günden güne bozulduğumu gören otel sahibi bir doktora müracaat edip ken- dimi muayene ettirmekliğimi söylemiye başladı. Otel sahibi bunda haklıydı. Bir dok- tora gidip muayene olmalı ve kendimi tedavi ettirmeliydin. Fakat bunu ben yapabilir miydim? Buraya bir erkek kisvesi altında gelmiştim. Doktora baş vurmam her şeyi ortaya çıkarırdı. Bu yüzden ve bu korku ile onun dediğini yapamadım. Nihayet tahammül edemiye ceğimi anlayınca Istanbula dönmiye kak rar verdim. Bir gün trene datlayarak - İstanbula geldim, Eve gitmedim. Taksimde otu- ran baba tarafından yakın bir akraba- mın yanıma indim. Onlar beni memnu- niyetle kabul ettiler. Beni severlerdi. Hükümet, babamdan bize maaş bağla- mıştı. Üç ayda bir aldığım bu pareyr da harçlık yapryor, bir taraftan da iş arıyordum. Hastalığım biraz geçmişti. Bu arada iki üç dela Feriköye gittim.. Leylâyla karşılaşmadım. Burada tanıdığım, Cemal Efendi adın- da yaşlı bir adam vardı. Feriköye uğra- dığım srralarda ona uğrar, oturur, ko- nuşurduk, Bu yaşlı edam benim kız ol- duğumu bilmiyordu. Feriköyde dolaşan rivayetler dahi kulağına gelmemişti. Beni çok sevdiğini görüyordum. Da- ima yemeğe alıkoyar, hattâ beraber içerdik.. Cemal Efendinin on sekiz yaş- larında güzel bir kızı vardı. Adı Seniha idi.. Bu kızı bir kardeş gibi teviyordum. Cemal Elendi, çok zaman bana ta- kılır: ' —- Senihayı, sana vereceğim, Kenan, derdi. Ben onun bu şakalarına; — Bir baltaya sap olayım hele.. diye cevap vecirdim. Aramırda yaptığımız bu şakalar ve geç kaldığım zamanlar Cemal Efendi- nin beni evinde alıkoyması yeni bir de- dikodu membar oldu, Bunun, bizim es- ki nişanlı Leylânın kulağına kadar eriş- tiğini bir gün Senihaya çatmasından öğ redim. Zavallı iki gözü, iki çeşme ma geldi: ö — Rica ederim, dedi, bu kıza söyle- yin.. Beni mahallede rerzil etti. Her za- man da, her rast gelişinde böyle hare- ket edeceğini söylüyor. . Senihayr teselli ettim : — Kortkma, dedim, bir şey yapamaz.. Ben ona tenbih ederim.. Bir gece saat on ikide, Cemal Efen- dilerden çıkarak evime giderken camiin önünde Leylâyla karşılaştım. Bu kar- şılaşmayı bir vesile sayarak kolundan tuttum. Beni birdenbire karşısında gö- rünce, şaşırdı ve korktu. — Korkma dedim, sana bir şey ya- pacak değilim. Seni görmek istiyordum zaten... yi bir tesadüf oldu. Sen Seni - haya ne bakla çatıyorsun? Barfâ bunu anlatsan a'!. Utanmıyor musun, zavallı kızdan ne İstiyorsun?, kadar gitti Bana; — Ben ondan daha zavalIryım, dedi. Beni alacaksın, günün birinde kocam ©- lacaksın, diye senelerce sana bağlanıp kaldım.. Nihayet bugün, bütün düşün- celerimin bir hayal olduğunu anladım. — Bu sözlerini içli bir hıçkırık takip * etti. Ağlıyordu. Onur. bu perişan hali bana çok dokundu. Cebimden çıkarttı- ğim mendille göz yaşlarını silerken: — Ağlama, Leylâ, dedim. İradene hâkim ol. Bakı sen daha gençsin.. Ö- nünde daha uzun yılların var.. Şimdi kendini betbaht görebilirsin., Fakat bir — Benim için artık saadet yok, Ke- nan.. Çüakü benim ne seni unutmama, ne de başkasını sevmeme imkân var. Sağ olur da günün birinde gene karşı- laşırsak beni bugünkü gibi yapayalnız bulacaksın.. Bundan emin ol. Sonra kesik cümlelerle şımu ilâve ettir — Söyle, dedi, Beni niçin aldattın?. Bana bu fenalığı niçin yaptın.. Benim gibi zavallı bir kızdan ne istedin, Ke- man? İçim yanarak söylüyorum; Kızsan seveceğin adamdan, erkeksen seveceğin kızdan bana bu yaptıklarını bul, İn- Katılırcasına bir hıçkırıkla yanımılan ayrıldı. Arkasından bir kelime söyle- meden bakakaldım.. Ağlamalktan omuz- Jarı inip kalkıyordu, O bir gölge haline gelinciye kadar gözlerimi üzerinden a- yıramadım. Leylüyla bu geceden sonra bir daha yüz yüze gelmedik., Sokakta rastladı- ğım zamanlarda da yabancı iki insan gibi bareket ettik. Ben nişanlımdan ayrılmıştım, fakat Feriköyden bir türlü ayrılamıyordum. Gene sıksık, oradaki kahvelere gidi- yor, oturuyor, eş dostla konuşuyor, va- kit geçiriyordum, Leylânın annesiyle vaziyetimiz hiç — te kıziyle olduğuna benzemiyordu... O alçak gönüllü iyi bir kadındı. Konuşu- yorduk. Fakat ne o, ne de ben kat'iy- yen Leylâdan bihsetmiyorduk Annesi- ni çok seviyordum. Öz teyzem gibi. Kü- çük kardeşiyle de âtam iyiydi.. Onu daima bhimaye ederdim. Bir gündü. Yeni ve tehlikeli bir ma- ceraya kendi ayağımla elimde olmadan koşup gittim. Bu, ne Leylâya, ne Mu- aliâya, ne de Kâmuranla geçen sergü- macera, bambaşka bir şekil,. . Çünkü kendi ayağımla gittim. Boş kalmaktan, bir eğlence peşinden koş- mamaktan mütevellit bir iç sıkıntısı ba- ne öyle bir eğlence ve öyle bir ürüntü kaynağını temin etti ki sormayın!.. Dayımın: — Erkek elbisesinden aldığın cesaret- — le bunları yapıyorsun! Ya - çıkarırsın, ya evden gidersin! Diye bağırmasının haklı olduğunu anlamıştım amma, iş işten geçmiş, ok yaydan çıkmıştı. Boş durmak, boş gez- mek, hiç Lir şeyle meşgul olmamak.., Üstelik, oir de cinsiyetimi gizleyen er- kek elbisesi.. Bunlar bir araya gelince insanı istemediği halde, istenmiyen ma- — ceralara sürüklüyordu. Feriköyde hakikt hüviyetimin tanı- nır gibi olması ilâleme karşı başkâ ge- kilde hareket etmemi icap ettiriyordu. Bir gündü.. Rahminin kahvesi önün- de dürmüş, klüp -gençleriyle konuşu « yordum. Bunlar yüzüme karşı olmasa bile, arkamdan benim kız olduğu- mu fiskos eden çocuklaridandı. Ön- — lara Ööyle bir şey yapmalıydım —Ki — bu hareketim orlarda kökleşmiye baş- İyan bu kanaati baltalamalrydı. Bunu zaten kaş gündür düşünüyordum da... (Devamı var)