| | | İ | ! | | FiAairler ve insanlar Uzun roman Yazan: Nurulilanhn ATAÇ E SKİDEN şüyle bir iki aaatto 0- kunabilecek romanlar — pok azdı. (Professionnel münekkidlere sözüm yok; ouların içinde, meşhur Emile Fagğuet gibi, sık — yazılı 350 sayfayı bir buçuk saatte okuyuve- rönler varmış; ben orta - halli kari- den bahsediyorum.) Harbden sonra ise bilhassa Fransadan ve daha baş- ka Avrupa memleketlerinden, ro- man adı altında, uzun: hikâyeler Bi tı. Hattâ Candide ali haftalık — gazetelerin bir eri de oldu, Sisgiz Akayın en vardı desem fazla mübalâğa — etmiş olmam. a roman bu kadar küçülmüş- kere işin içinde iktizadi so- vardı, On yıldan fazla güren bir müddet — zarfında - belki kitab naşirlerinin büyük ve hosabsız bir yürümüştü; Fransada her muhar azdıklarının — okunacağından doğlise bile satın alınacağından aşa- ği yukarı emindi. O altın devrini i&- tiâmar ettiler, her maharrir bir yıl içinde bir, hattâ birkaç kitab çıkar- mağa çalıştı. Fakat iktisadi gebeblerin sanat meselelerinde yalnız başma âmil o- lacağına kant değilim: onlar ancak zembereği boşaltan bir darbe olabi- lir, zembereği kıran başka âmiller- dir. Onları aramak Ilüzımdır. Kısa romanlar yazılmasını doğru güste- recek birtakım bedit müsaadeler, bodil zarurotler olmasaydı o iktisadi sebobler, mühüurrirleri böyle küçük küçük kitablar çıkarmağa razı ede- mezdi, İnsan, bilhassa yazı yazan einsi, metaphysikçi bir — hayvan ol- maktan kurtulamaz; yalnız ihtiras- larına ye menfasatlarine uymak İsti- yeni bile göne ahlâktan bir İzin al- manın çaresini arar, 1920 senelerin- kıta roman yazmağı İşlerine nlar, bunu yapabilmek rbden önceki sanat telâkkile radıkları lani kolayca ko- pardftar. Jutca Romalmi'in Bes Hommes de boane volontö'zinin on dördüncü cil- Je “Kara bayrak,, adlı parçayı : onda Jallez dünyanın kara zi bir gemide, cansıkıntısı ge- de Seyahat ettiğini — söylüyor. rhden önceki ferdiyetçi Avrupa- brine gerçekton bir cansgıkın- ikmlistü: o zamanın adanıları- na, kitablarına sorun, hepsi bunu tasdik eder. O zamanki romanların © piyeslerinin çoğunun eğlen- l olmağa — çalışması da hep bu yüzden değil miydi? Cansıkıntısı, ot- Tafa alükasızlıktan doğmaz mı? Bu sıkmtı, bu alâkasızlık — bilhassa sa- natkârlarda görülüyordu. İngilizce €ansıkıntısı demek olan — “spleen, kelimesi, sanatkârlar âleminde bey- nelmilel bir parola olmuştu. Splcen duymiyan, her türlü ruhi incelikten mahrum, cahil, belki hitab bile değ- mez bir adam sayılıyordu. Andrö Manurols'nın değerli, doğersiz birta- kım kitabları dilimizo çevrildiği hal de Au pays des articoles adlı hikâyo- &i henliz hiçbir mütercimimizi celbet modi: onu okuyun, kısa — romanlar modasının nasıl, niçin — doğduğunu anlarsınız. Harbten önceki muharrir Terin çoğu hayatla alâkalarını kes- miş, Andrt Maurols'nın tasvir ettiği Kibi âdeta bir udaya çekilmiş, orada içsıkmtılarım mükemmel mısralar, kusursuz cümleler haline koymak is- tiyorlardı. Aralarında hayatın değil, mananın bile blr kıymeti, bir:.. ma- nası kalman Yalnız sanatin, bü- yük harfle )ırılnu ve başlı başına bir âlem olup insanların — yaşadığı bile bakmıyan yordu. O adamların Y daha ı:—nmck şeyo değil, onun enecelğine ehemmiyet veri ksut Badece eserdi.... | aksut oserse mısral ber rı.lın—. u aşmıyo: saek ti 'rıl & «üv adar nüyor- lar ve cansıkıntızı — çekmiyorlardı Onların çalışması sadece bir ruh ba- Tetini, geçlet bir.hissi, “fantastiame, bir vakayı tasvir etmek İçin değildi. Birkaç yılâanberi hava — değişti.: küçük romanlar günden güne azalıp uzun — romanlar çoğalıyor. "Nohir - roman,, (romanfleuve) denilen ki- taplar söylemek — istedikleri bir şey bulunan veya bulunduğunu iddia e- denlerin eserleridir. Bunlar bir hâ- diseyi, bir ihtirası tecrit ederek tas- yire razı olmuyorlar; bütün hayatı, © vakayı veyae ihtirası, rah haletini mümkün kılan şartları da — böraber güstermek istiyorlar. O kadar ki iç- Jerindo Jules — Romains gibi yalnız bir vaka ve onun etrafile iktifa et- meyip cemiyetin bütün hallerini güs- termek istiyenler var, Böylelikle ro- man tarihe doğru gidiyor. Meşhür bir söz vardır: “Kısa yaz- mağa vaktim olmadığı için mektu- bum uzun oldu.,, Bugünün romancı- ları, vakitleri olmadığı için mi böyle uzun uzun yazıyorlar?... Hayır, iç- lerinde Rogor Martin du Güard gibi, ber sayfa üzerinde günlerce çalışıp iki üç yıl emek — verdikleri bir cildi imha ediverenler var. Denilebilir ki dünün kısacık roman çıkaranları de- &ll, asıl bugünküler Bözü uzatmıyor lar.Çünkü bugünkülerin kitaplarını o kurköen onların söyliyecekleri — bir gey bulunduğunu ve bunu — düşüne- rek yazdıklarını — hisgodiyoruz. Ro- man uzadı; çünkü — romancı mevzu buldu, bir hiçi, bir gönül sıkıntısını yüz, İki yüz sayfalık bir (kitab hali- ne getirmek sevdasından kurtuldu. Nurullah ATAÇ Muglayı seller bastı dereler taştı Nuğla 30 (Hususi) — Üç gündür devam eden yağmurlar gete tufanı an- dırır bir dereceye varmış ve sabaha dar bardakan boşanırcasıma yağmışıtr. Sokaklardan, derelerden setler gelmiş her taraf tu içinde kalmıştır. Yağmur bu sabah durmuşsa da hava kapalıdır. Bu yıl, misli görülmmiş derecede yağ- rvırlar yağmıştır. Eransız'arın meşhur yüzüecüsü Taris Rusyada gördük- lerini anlatıyor Sovyet Rusyaya gitmiş olan meşhur Fransız yüzücüleri Jan Tarisle Roje He- inkle Pa üvdet etmişlerdir. Taris gazetecilerin sorduğu — suallere gu cevapları vermiştir: — Güzel bir turne yaptık. Yüzdüğü- müz her şehirde: Moskovada, Leningrad- da ve Kiyev'de, birçok spor meraklıları önünde üçer saat süren konferanslar ver dim. Sovyet Rusyada nazarı dikkati en fazla celbeden cihet, gençliğin birçok şeyler öğrenmek ihtiyacıdır. — Sovyetlerin yüzücülüğü hakkımda ne düşünüyorsunuz? — Bu sahada gösterilen terakki cidden çok büyüktür. Hiçbir zaman bu kadar fazla sporcu görmedim. Bilhassa setbest yüzmede birçok şampiyonlar — vardır. Bunlarmm ekserisi gençtir ve tekâmül e- debilirler. Maatteessüf antrenman ve hazırlık çok fena idare edilmektedir. — İyi zamanmızda olsaydınız, yine mağ'üp olur mıydınız? — Zannetmiyorum... Esasen alman ne ticeler berliim her zaman aldığım dere- celerden çok aşağıdır. Eğer on gün da: ha ydık, daha iyi dereceler alacak- tım. Bir aylık antrenman bana kâfi gel- medi. Gelecek sene oraya tekrar gider- sem, herhalde vaziyet başka türlü ola - | caktır. — Ya meşhur Sovyet yüzücüsü Bum halinden daha İ amada bizzat kronomet- Fakat metro kuı'—c ro i.x't.vm tan lecek mi? — Zannetmiyorum. Ruslar, şampiyı a müsabaka için değil, te K için gönd rıvw'ar ahs bile olmuyor. E- sasen buna pek de ehemmiyet vermiyor lar, Çok bozuk bir oyundan sonra Istanbul muhteliti Romenlere 3 - 2 mağlüp oldu Takımımızda vazifesini hakkile ifa eden yalnız; Cihat, Fikret ve Necdetti Ankarada iki müsabaka yapıp birin: de berabere kalan, diğerinde de 5—3 gibi büyük bir fa.kla y..dlen Bükreş karışık takımı dün Taksin bul mubteliti ile kar l:xi:ı Saat iki buçukta vişne çürüğü gömlek ve muvi pantalon giymiş olan Rumen ta. kımı yirmi dakika sonra İstanbul muhte liti sahaya geldiler. Kısa süren bir merasimden sonra oyu na Nihadın hâkemliğiyle başlandığı. rar man İstanbul muhteliti şu şeki'de dizil di: Cihad — Faruk, Hüsnü—Mehmet Re şad, Riza, Feyti — Netdet, Süleyman Rosik, Bülend, Fikret, Misatirlerin ayağından çıkan top mü- dafaamızda kesildikten sorra bizimkiler soldan seri bir hücum yaptılar ve rumsen kaleci bloke ettiği topu elinden kaçırdı, Bülend yetişti, çektiği şüt birinci dakika da avuta kaçtı. Akabinde yine bir İstanbul akını Ra. sihin vuruşuyla kalenin yanmdan dışarı kaçtı. Üst üste ve kolayca yapılan bu hücumlardan bizimkiler “ne olursa olsun kazanacağız,, diye düşünmüş olacaklar ki, işi gevşettiler. Bu fırsattan İstilade eden Rumenler de yavaş yavaş açılarak Oyunu evvelâ mütevazin bir şekle soktu lar, onuncu dakikadan sonra da top İs- tanbul nrsrf sahasından çıkmaz oldu. ROMENLERİN İLK GOLÜ * 14 üncü dakikada Hüsnünün hatasın- dan istifade eden Romen merkez muha> cimi, topu demarke olan sağ açığa ge- çirdi. Odızü:elbıtçüllemıçm ilk gö lünü attı. Mağlüp vaziyete düşen Tstanbul muh. teliti derhal ileri atıldı ve Rumen golün. den iki dakika sonra güzel bir fırsat ya- kaladıysa da Süleymanın yavas hareketi yüzünden heba oldu. Biraz sonra da Fikretin çok sıkr bir ü Bükreşli ka- leci güzel bir plonjanla defetti. 25 inci dakikadan sonra yine misafir- lerin akınları tehlikeli olmmya başlamış- tı. Bu arada Cihadım fevkalâde güzel müdahaleleri olmasaydı. İstanbul muh. n birkaç gol yemesi muhakkaktı. Bizim takım - dün de bermutad - çamur deryası halini almış olan — stadyomda sanki hiç fena sahalarda oynamıya âlr şık değilmiş gibi bir oyun çıkarıyor, Ru- menler ise kendi sahalarında - oynuyor gibi oynuyorlardı. RUMENLERİN İKİNCİ GÖOLÜ 38 üncü dakikada uzun paslarla âni bir akım yapan Rumenler Hüsnüyü at- Tattıktan sonra bir gol daha attılarsa da hakemin bunu ofsayd addetmesine rağ. men misafirler tam yedi dakika sonra sağ içlerinin ayağıyla ikinci golü, ikin- ci dela kalemize soktular. 1 sonra büsbütün karışık bir Süleymanın neticesiz kalan bir akitten İstanbul . Bükreş mukn.ı!lın maçından güzel bir enstantane | | dilar. Bu tazyik 6-7 dakika kadar sür. — dü. RUMENLERİN ÜÇÜNCÜ GOLÜ 27 inci dakikada bir Rumen hücumu nu müdafaamız kornerle kesebildi. Sağ- dan atılan topu Cihad uzaklaştıramadırr Bt için merkez muhacimleri yerden hir :î!k takımımın üçüncü sayısını kaydete BİZİMKİLERİN ÜST ÜSTE ATTIKLARI GOL . İ 30 uncu dakikada Fikrete yavpılan bir. favlt Feyzi kale ağzma - havale etti ve * Hüsnünün güzel bir kafa vuruşu ile tar — kımımız bir gol kazanmış oldu. Bunu i. ki dakika sonra Rumen müdaftin yanlış bir kafa vuruşuyla topu kendi kalesine sokması takip etti. Bundan sonraki dakikalar takımımı « zın beraberliği temin etmek için sarfete tiği gavretle geçtiyse de, netice değfisme" - den 3-2 Bükreş muhteliti lehine bitti. Rttmen kalecisinin güzel bir kurlarışı' > NASIL OYNADILAR maç yaparken ilk kırk beş dakika 2-0 a- leyhimize neticelendi. Misafir takında kaleci, merkez muas vin ve iki açık nazarı dikkati celbetti. Sağ muavin de Fikretin ne derece tehli- keli bir oyuncu olduğunu anlrvabildiği i- kinci devrede ona fırsat verdirmemek l' çin mükemmel surette çalıştı. İstanbul muhtelitine gelince: kalecdi Cihad vazifesini tamamiyle ifa etmistir. Yalnız koörnerden gelen topu uzaklaştı. Tamaması ve bu suretle bir gol yemesi ye gâne hatasıydı. : Müdafaada Faruk ve Hüsnü, muavin hattında da başta Rrza olmak üzere Fevzi hemen hemen hiç muvaffak ola: madılar. Muhacimlerden Necdet ve Fikret ku* sursuz, diğerleri - Rasih de dahil - !r:mn kelimeyle berbattılar. 0. M. KUTNAK İKİNCİ DEVRE Ikinci kısımda merkez muavine Hüs- nü, sağ müdafie Reşad, sağ içe de Naci ikame edilmişti. Bu devre oldukça sıkr hücumlarımız: la bazladı. Beşinci dakikada Bülend top la kkaleye girerken hatalı bir şekilde dur. durulde. Necdet taralından çekilen pe- naltıdan top direğe çarparak geri geldi. Oyun bundan sönra karçılıklı “akınlarla geçmeye başladı ki, bu hücumlardan bi- rinde Bülendin cidden güzel bir şittünü Rumen kalecisi de ayni mükemmeliyetle iade etti. 20 inci dakikadan sonra oyunun mMi- safir kalesi içinde oynanmasına rağmen muhacimlerimiz bir türlü gol çıkarama- Son olimpiyatların şampiyonu Handrik Madritte öldü İngiliz gazetelerinin verdiği bir habere bakılırsa, Berlin — olimpiyat- larında, asri Pentatlon yarışını ka-s zanmış olan Alman Handrik, Mad- rid civarındaki harb esnasında ölmüştür. Handrik, senebaşında, general Frankonun ordusuna gönüllü olarak girmişti. Yeni adam İsmail! Hakkı Baltacıoğlu tarafından dört yıldanberi mMüuntazaman çıkarıl- makta olan Yeni Adam gazetesinin bü haftaki 2N0 uncu sayısında memleketi birçok tanmmış imzalarının yazılari vardr. Ayrıca Yeni Adam Ansiklopedisi mdir eserin son forması veriliyor.