21 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NGLBİRİNCİKA" N — 1937 — L M Kasap Vaydman Parisi tethls eden cani İ 'l' ense görünce ateş edip öldür- Me arzusuna dayanamıyordu lyü% iş eden korkunç katil tinayetleri etrafında şim- *Uı ıJlı'g;ok yazılar yazılmiş ol- r butlar hep işin tahki- .“hı â ait olduğu için Vayd- h&. iği cinayetlerin neler ol- kluueIı müphem kaldı. Biz, bu “Mm Vaydmanın bu korkünç fa- | anlatacağız. | . o x ıkıh::emn en müthiş katillerinden Ikîy Süphe yok ki Landrü'dür. Fa- & Ydman tipik bir katildir. Lan- 'q kadmları, mşanla.nmak '%:: Eevine celbeder, öldi lü. ise, kurbanlarını hep zen - kadmlar arasından seçiyor. u1'beı.nla_rn'm'ı cesedini, biline- hasıl - ortadan yok ediyordu. &h“ğu zehirliyor, ya da uykuday:- Yordu. Vaydman ise revol - l.%ü yor. k Yakalandığı zaman her şe- inkâr etti. Vaydman ise ak- Seyi birden anlattı, itiraf et- Vaydmanınm garib bir mera- Bütün kurbanlarmı, en- î%"yor r. Hiçbir şeyden mütces- | *y hiç bir şeyden çekinmı w _":tz ibr şeye tahammül edemi- X kafatası Bunu gondü Sra karşı pek alâkası yok. İka.c9 seviştiği, bir kadma gö- y Ha, S1 İşitilmemiş, Yalnız, güzel İk, Birünce onu boğmak hırsim- (%ğ;-fam;puçaınmak süre- | söylediği şu sözler dikkale değer: “Doktor, boğup öldürmenin bu kadar güç olduğuna ihtimal vermemiştim...., Kaybolan bir dansöz Geçen temmuzun bidayetinde, Âme- rikadan Şerburga gelen ve rıhtıma ya taşan büyük bir transatlantikteu yir- mi dört yaşlarında, esmer güzeli, şık bir kadın indi: Jan dö Koven... — Bu güzel kadınm yanında teyzesi İda Şekhaym bulunuyordu. Her ikisi de Paris sergisini ziyarete geliyorlar- dı. Jan, sanatkâr ruhlu zeki bir kddın- dı. Nevyorkta, balet senaryoları yazı- yor, dans dersleri ver:yordu. Birçok kere sahneve çıkmış Ve muvaffak:yet le kazanmıştı. Paris onu teshir etmişti. Muvasala- tinın ilk günlerinde dostlarından biri- sine yazdığı mektupta “Paris hayatı beni hayran etti, sa- na çok iyi haberlerim var: tiyatro mültezimlerinden birkaçını gördüm. Bunlardan bırisi, büyük tiyatrolardan birinde dansetmemi; bir diğeri balet- lerimden bazılarını göstermemi teklif etti. Teyzemle beraber küçük ve gü- zel bir otelde oturuyoruz..,, Diyor. ç * * & Temmuzun 21 inci günündeyiz. Hosman caddesinde, büyük bir ctelin Ambasadörün büyük salonunda. Bir - çok müşteriler geniş koltuklara otur- muşlar, ya gazetelerini okuyorlar, ya da girip çıkanları seyrediyorlar. çehreli bir delikanlının dalgın dalgm gazete okuduğu görülüyor. İki yabancı kadın; biri yaşlı, diğeri genç, geliyorlar, yanındaki koltuklara oturuyorlar: madam Şekaymla khrdeş kızı Jan dö Koven... Tiyatro bileti alabilmekte uğradık- ırı müşkülâttan bahsediyorlar, Bir - denbire, yanlarındaki oturan delikan- lr kalkıyor, ingilizce şu sözleri söylü- yor: — ÂArzu ederseniz hizmetinizde bu- lunabilirim. Fransızca hbildiğim için herhalde size yardımım olür, . İki kadın biribirlerine bakışıyorlar. Acaba bu, müşteri avına çıkan bir ti- yatro simsarı mı, yoksa hakikaten kendilerine yardımda bulunmak isti - - yen bir centilmen mi?.. Yahut mace- ra peşinde koşan, genç kızı gözüne kestiren bir serseri mi?., Hayır! Delikanlı bir centilmen.« Hali ve tavrı kibar. Konuşuşu, söz söyleyişi cidden nazik, Bu haliyle ev- velâ genç kızın, sonra yaşlı teyzenin hoşuna gidiyor. Bir aralık teyze, yan- larmdan ayrılmak mecburiyetinde ka- İryor. Avdetinde ne görse beğenirsi- niz? İki genç, sanki kırk yıldır biri- birlerini tanryorlarmış gibi samimiyet le konuşuyorlar, gülüşüyorlar, şakala- şıyorlar... Teyze, oturdukları otelin kapısm- dan girerken genç kıza soruyor: — Kim bu adam?. — Yalnız ismini öğrenbhildim Bo- by... 23 temmuz cuma günü huluşmak için sözleştik. Yaşlı teyze bunda bir mahzur gör- Vayc?man'm ilk Turbanlarından dans öz Jan dö Koven'in son resimler den biri, cesedi araştırılırken ve bulunduktan sonra... müyor. Çünkü Amerikada genç kızlar, flört yaptıkları delikanlılarla dans yerlerine, tiyatrolara giderler, geç va kitlere kadar beraber gezerler. Sonra kızın iffetinden, ciddiyetinden emin, Genç, güzel bir kavalye buldu. Gezsir, eğlensin. Yabancı memleketlerde te - sadüf olunan bu gibi centilmenlerin çok faydası da olur... - Ertesi gün Jan sergiyi, büyük ma- gâazaları dolaşıyor. Teyzesile saat 18 buçukta Ambasadörde buluşacaklar. Teyze; biraz geç geliyor ve Janı bu- lamryor. Kücük gromlardan birisi: — Matmazel, bir mösyö ile ber gitti. Diyor. Yaşlı kadım, bunu bir i iğa hamletmiyor ve bir tanıdı; beraber tiyatroya gidiyor. Gecey öteline dönüyor, Genç kızın henüz mediğini öğreniyor. Ertesi günü, genç kızm yatı boş görünce, telâşa düşüyor. Otel sonunu çağırıyor, soruyor. Garso — Dün akşam kodak makinesi ve “Sen Klü'ye gidiyorum,, dedi. ( gitti. Başka bir şey söylemedi. (Deıı.mı var » '-nl alamıyor Ta.bîîbi adlîye Bu meyanda. şık giynmiş, güzel 1 RAHRAMAN KTZ İı.:o’“na aradığım bu aşk ha.kıkatı. k tşımda ! Beni teshir ediyor,.. Sev- kıt:'m? .Hayır! Hayır, yarabbim! s muvaffak olursa, bu genç Bi bi n% ir daha görmiyeceğim, onu u- | Bim... Onu unutmak İsti orum! Sııe j î“î kadın ciddi bir sesle: %iı Kont, dedi, bana korkunç şeyler niz. Demek ki benim yüzümden İt _'lz bir insan oldunuz! Bu suretle d! Edilen bir aşka, benim vaziyetim- Tim mevkiimde ve, bunu söyleme- Ce""et ediyorum, içimde çarptığını &4 k İğim kalbi taşryan bir kadın, an- İü !?kılde cevap verebilir. K | Min çehresi bembeyaz kesilmiş- Di 'lıh :ğ!. bir nevi dehşet içinde, de- ü’l:' Birincisi ebedi bir veda, fakat i% ir Veda ki, artık hiç bir zaman | ll?ı .'ı'eı»de benim vicdan azabım olan fgür::f hicabınız olan ben biribirimi- Tmi, Yeceğiz... Ben, size bu cevabr Yorum! "'k “t dö Şale dizleri üzerine dü- ’%qh Bildi, Düşes koltuğunda oturu- 'Benbe dudaklarını, kontun tam l;ı._'nl degd.ekmış gibi yaklaştırma- ğhı İraz eğilmesi kâfi geldi ve göz- Ve Yüi zamanda bir ihtiras hayali- ıq ı'üyasım:ı dikerek mıtıldarıdı: bi t&lqe İ cevabı, yani mümkün olan c vabı, size ve bana lâyık olan abı size vereceğ'm.. %Üıı., " Âşk ve ihtiras arasmda çır- %t,e Ş'leı çılgın bir şekilde ona doğ 'nerım uzatarak, inler gibi ba e Ne Z&man) "h b hdm da, Şalenin duyduğu çıl- %' tlrası içinde titremişti. Ce- Pkti... Tam büu zuda kapı a- h 2d *ı €me haber verdi: % Lâzardan gelen haberci! başını eğmiş ellerini birleştir- Düşesle könt bir anda avağa kalk- mışlardı, öğrenecekleri şeyin heyeca- nından soluyorlardı... Hademe dışarı- ya çıktı ve bir adam odaya girdi... Şa- leyle düşes bir dehşet çığlığını güç zaptettiler; onlara doğru ilerliyen bu adam Rişliyöydü! Bu Rişliyö değildi! Sen Priyaktı! Düşes dö Şevrözle kont dö Şale kardi- nalin kılığına girmiş olan Sen Priyakı görünce dehşete yol açan bir hayret duydular, Şale, ileriye doğru iki seri adım atarak bağırdı: — EKimsiniz mösyö? Burada ne arı- yorsunuz? Ve ne diye sen Lâzardan ge- len bir haberci olarak kendinizi tanı- tıyorsunuz? Sen Priyak soğuk bir tavırla cevap verdi: — Çünkü oradan geliyorum. ' Lüt- fen beni dinleyin, kont cenapları ve siz de öyle, madam. Şüphesiz, beklediğiniz ben değ'ldim. Üstelik, beni, başkası- nin Üzerinde gördüğünüz elbiseyle gö- rüyorsunuz, Şüphesiz ne demek istedi- ğimi anlamıyorsunuz. Fakat şimdi an- Iryacaksınız. Her şeyden evvel şunu bilin ki, buraya gelmekle kellemi koltu- ğuma almış oluyorum, nitekim siz de, mösyö, Kardinalden gizli bir randevu isterken ve siz de madam, bu randevu- nun neticelerini beklerken hayatınızı tehlikeye atmıştınız. Şale dişleri arasından bağırdı: — Sizi, ileriye sürdüğtünüz iddialar dan... . Sen Priyak onu bir jest ve bir keli: me ile durdurdu: — Dinleyin!... . Düşes ve kont ürperdiler, Bu 'ada- mıt çehresi bembeyaztı. Onda, hiç bir maniye aldırmıyan ümitsiz hareketler ve tavırlar vardı ve onun halleri dehşet tevlit ediyordu. Şale tekrarladı: — Kimsiniz? ı — Baron dö Sen Priyak, Anjeli a- KAHRAMAN xız' 113 --. — Merak etmneyin. Ben sağ kaldık- ça, dünya gülemiyecektir. Raskas, Sent Honore sokağındaki manastıra doğru koşmağa başladı. İki sebepten dolayı sevinç içindeydi: Ev- velâ, Korinyan ölmüştü; sonra da, âlle nap bir şekilde affedilmişti. Hem koşu- yor, hem de kendi kendine söyle di- yordu: - — Vakaa, Trankavelin iblisliği ba- na iki yüz altını kaybettirdi. - Binaen- * aleyh parasızım. Fakat, baş rahip mu- avihine götürdüğüm bu mektup — şüp- hesiz, kürsağımı doldurmamı — temin edecektir. Nihayet manastıra vardı. Baş rahip muavini-mektubu okudu ve gülümseme- ğe başladı. Raskas sevinçle mırıldandı: — Anlaşılan her şey yolunda gidi- yor. Baş rahip muavini, hep ayni müte- besim çehreyle, ona, kendisini takip etmesini söyledi. Uzun koridorlardan geçtiler. Bit- mez tükenmez merdivenleri indilet. Bir aralık, Raskas, iki iri yarı Tahibin de peşlerinden geldiklerini gördü. — Niha- yet, nemli bir yer altr koridoruna gel- diler. Baş rahip muavini demir hir ka- pıyı açtı ve her zamankinden daha se- vimli bir sesle: — Girin! dedi, Raskas siyah bir delik gödü, Deh- şet gözlerini faltaşı gibi açtı. Süratle 'geriye döndü. Fakat iki iri yarı rahip, onu yaka paça ederek, siyah deliğe tık- tılar ve kapı şiddetle kapandı: Raskas, manastırım hapıshane höcresindeydi... '.Raskaa, büu höcre hakkında, onu sık sık ziyaret eden Korinyandan bir hayli malümat duymuştu. Binaenaleyh ciddi yetine rağmen akıbetinden emniyet his- setti ve Korinyanın anlattıklarını hatır- lamağa çalıştı. Bazan bir kahkaha atı- yor ve her nasılsa dışarıya çıkazağını ve tekrar kardinalin itimadını kazanatca- ğını kendi kendine söyliyerek, kendisine emniyet telkin etmeğe çalışryordu. Fakat biraz sonra anladı ki, kendisi- ne telkin etmeğe çalıştığı emniyete rağ- men, dehşet kendisini sarıyordu, Bir- denbire, dişlerinin biribirine çarptıfğını ve soğuk bir terin, saç göklerine sızdığı- nr hissetti. Çünkü bu höcre, Korinya- nn birçok defalar tasvir ettiği höcreden pek farklıydı. Rahibin anlattığı höcre vakıa pek rahat değildi, fakat ne de olsa tahammül edilir bir haldeydi ve küçük Şir pencere tarafından aydınlanıyordu. Halbuki burada deri'n bir zulmet ve kor- kunç bir sükünet vardı... Adeta bir me- zardı, burası.... Raskar bir köşeye sığınarak başını elleri arasına almış, korkuyla mücadele etmeğe çalışryordu.. Bir aralık kapının süratle açıldığını ve kendisinin düşmüş olduğu bu deliğe birizi-'n daha düstüğü nü duyar gibi oldu. Başını kaldırdı, fakat bir şey göremedi. Şüphesiz, bu bir hayaldi. Dehşeti onun kulağına bazı muhayyel gürültüler sızdırmağa başlamıştı. Muhayyel gürültüler mi? Hayır!... Hayır!... Yanında korkunç bir hefes onu Ürpertti. Saçları, birdenbire, ' diken diken oldu ve ayni zamanda tam yanırıda bir bes söyle dedi: — Raskas öldü... Ras'ras titriyerek mırıldatıdı: —ÂÖldüm mü? Ben öldüm mü?... Korkunç mezarm içinde bir dehşet hıckırığı düuyuldu ve meçhul ses devam etti! N — Raskas öldü; onun her zaman ta- li vardı; bu sefil bir kılıç darbesiyle öl- dü.. Fakat, bedbaht ben, kimbilir beni burada bekliyen ölümden evvel ne kor- kunç işkencelerle karşılaşattağım?. Çün kü burası edebi mahkümların höcresidir ve buradan ancak mezarlığa gömllmek üzere çıkılır!.... Bu züulmetler içinden yükselen bu ölüm ses'nin tevlit ettiği dehşet içinde, Raskas korkunç bir çığlıkla doğruldu. Ellerini uzattı ve bağırdı :

Bu sayıdan diğer sayfalar: