) Bana kalırsa Memurun İlkâyet hakkı İkiye hakiarın. kullanabilenlerle, a "yanları geçenrlerde bir yazı- Mn olarak seçmiştim. Bunun, yı Üzerinde durulması lâzm ge Nt olduğumu okuyucularımdan a muhtelif mektuplardan anlıyo- tani meslek (sahipleri, herhan- ;, Yemurdan şikâyetlerini âmirine, Biye dinletemezlerse âmirin âmirine İç edebiliyorlar, Ve bununla da Mana 8 ulaşamazlarsa, gazete sü- Nk aksettirerek daha yüksek ma iy dikkatini çekebiliyorlar. Fa- La Memur, âmirinden şikâyet ede- 4 Semen mi? Niçin edemesin, her ş6- may aldıktan sonra 1. v8 bu neden böyle olsun? Neden (bendini hüksiz bile bulunsa me İten şikâyetlerini büyük bir hüs- Ni yerine getirecek kadar in- İğ Süphe yok ii bütün âmirlerimi- Sa önle telâkki ediyor ve böyle ol- ihanıyoruz. Fakat şikâyet hak- & anacak memur, bunu böyle te- Kaygebilir mi? İçinde, âmirinin bu İ inden dolay, kendisine kin bes- ini umabilir mi? Yari tarafından mahfuz kalma- Mon istedikleri mevzu üzerinde bulunabileceklerini bildirmek. Mi 3819 iki iyet bugünkü teftiş teşkilâtı- iş, “işini çoğaltacaktır. Fakat giz- 9 bir takım yolsuz hareketler ih Bunların ortaya çıkmasına yara- ve Bir idare muamelâtını, bu ida- ,* Sslişanlardan daha iyi bilecek | ii Kamaz Mi, 9 künkü yazım üzerine aldığım N dan birini şuraya dercediyo- | t Sür diyor ki; je Ben yakın br mahalde memur- elimizin köylüden fuzuli yevmi- kla mâni alduğum İcin arm hi tieleder, makamı da haberd Yle olduğu halde şefimin hak: DE Yalan bir ihbarr üzerine beni ta, tta An&doluya gönderdiler. İN #”dum, Raporlarım da kabul e | vaa çıkarıldım. Müracaatla- diy» ett. Beni şimdilik Şarka N Mer, N m bana meşhu, kurtla tilki İS, © de anlattıkta. sonra; li Mek, astar, çocuğum da bu yüz- İka, Pen mahrum kaldık, Geliniz a, de olunuz da bak arayınız, h daksızsmız,, deyiniz. “ih, *9r, belki haksız, belki hak N tetkik edilerek, haksızsa hakiryan haklılığını anlat- | değil midir? | ia kullandı diye bu Yağ Ytüğü tahakkuk ederse şe- Nip uğratılması gerek- İş | SIM - US âviy limanında m, grev (A.A.) — Liman ame- ela delikleri neticesinde çı- Nt işte 'olayısile liman ve men- | tazı ta durmuştur. Grev - de- Hevey kdirde liman kumpan- ay raerin büyük bir kısmının İmei k Umanında çalışan veYi getirmek niyetinde- Yaşamak Hakkı Ni Azım k m et'ın güzel eseri BER» N de N pg lecektir Yakında — nema ifbirarını toplasın. Belki de bu | Istanbul konuşuyor Şehremini Istanbulun en talisiz semtlerin- den birisidir Tramvayın bozuğu, otobüsün kötüsü bile ya'nız bu semte iş.ermiş Burada Radyoloji Enstitüsünün avlusu mezbele- den farksızdır Kerr aisekesiizekei ; i Yazan: İHABERCİ Geçen gün gene bu sütunlarda çıkan bir yazı münasebetiyle radyoloji ensti- tüsünün resmim almak icap ediyordu, Bu münasebetle arkadaşım foto Ali makinesini alıp Şehreminine hazırlanıken; — Ben üc seninle beraber geleceğim., Orada belki değişir bir mevzuu bulu » ruz, dedim, Eıncahınç kalabalık bir Topkapı tramvayına atlayarak yola ko- * yulduk, Pek ağır giden tramvay ; bizi ancak 35 dakikada Şehreminine g rebildi. Polis merkezinin önünde aşığı indik, ve fotoğrafçı arkadaşımın klâvuz luğu ile geniş ve muntazam bir yoldan hemn biraz ötemizdeki enstitüye doğ- ru yürüdük. Önümüzde güzri ve yeni bir bina vardı, Etrafının harabe ve yangın yeri olması bu binayı daha azametli bir şe- kilde tecessüm ettiriyordu. Aüiym yea yaza viral mey Bayes geldiler O gün cumartesi olduğu ve vakit te akşama yaklaştığı için, burası tatildi, Etrafta kimse yoktu, Arkadaşım lâzrm olar resimleri aldıktan sonra: — Haydi gidelim, artık dedi. Fakat ben bura's bir an içinde öyle şeyler görmüştüm ki, yarı şaşkın ir halde: — Dur hele, şöyle etrafına bir bak gözlerine inanabili; misin? diye söy- lendim, Şaşırmakta hakikaten hökkım vardı. Böyle bir n.llessesenin avlusunda,, hat- tâ bu avluya açılan Kapılarının önünde bir yığın hayvan pisliğine, çeşit çeşit **et parçalarına, pis pamuk yığınları- na tesadüf etseniz, Sİz de şaşırmaz mr smız?. — İnanılmaz 507! Misline az tesadüf edilir bir manzara diye söylene söyle ne, arkadaşımla beraber, bu sıhhat mü- essesesinin bir çöplükten farksız avlu- sundan uzaklaştık. Ve caddeye çıkmak için, ana yolu birakarak, yangın yer - leri istikametine yürüdük. Burada bir yol vardı. İsmine Muska sokağı denen bu y«i, nazar değmesin! iki başına cidden muska asılacak bir yerdi. Havanm günlerdenberi bu ka- dar iyi gitmesine rağmen, burada hâlâ çamur vardi. 20 adım ötemizdeki tram- vay caddesine çıkarken, çamurlara bat- mamak, yamrı yumru toprak yolda a- yaklarımızın burkulmaması için âdeta cambazlık etmek mecburiyetinde kal- gitmeye Cidden muskalık olan muska sokağı: nın! cadde ile birleştiği yerde, temiz | bir kahve vardı. Burada Topkapı © yuncularından eski bir akbaba rastgel- dim. Ve konuşmiağa başladık. Yanındaki iki gençle beraber bana şunları anlattı: — Bizim Rafstpaşa semtinin en bü. yük derdi yülsükkiiğ Bütün İstan - bulda yangın yerleri imar edildi. Fakat buralara tir kazma vurulduğu yök. Zaten talihsizlik bütün bu semtlerin ba- şına çökmüş. Tramvay Şirketi araba- larınm en İenasını, en bozuklarını bu hatta işletir, Her/ün yolda kalan ara- balara rastgelmek kabildir. Sonra, yeni işlemeye başlayan oto- büsler de ayni vaziyettedir. Bütün hat- larda çalışamıyan ne kadar hurda oto- büs varsa Sirkeçi Topkapı arasında iş- letiyorlar, Yürürken dört tarafa salla- nan bu »tobüslere göoğrusu binmiye çe- kiniyoruz. Bütün kunlardan başka, susuzluk. ve bilhassa ışıksızlıktan çok şikâyetçiyiz. Geceleri evlerimize gitmek, tahammül Ton Ton amca yerde aradığını gökte buluyor a 5 He edilmez bir azap oluyor, Böyle karanlıkta yaşamamıza rağmen bizlerden tenviriye resmi alıyorlar ki işte asıl gücümüze giden de bu oluyor. Gençlerin anlatacakları bu kadarmış, Onların yanından ayrılınca kaldırımla- rın yanındaki toprak kısımda hâlâ su birikintileri ve çamurlu olan caddenin karşı sırasındaki boş arsada oynaşan çocukların o yanına gittim. Bw- rada, en küçüğü altı, en büyüğü 12 yaşlarında bulunan bir çokuçocuk, to Paç çeviriyorlandr. İçlerinden.yaknayak olanlar, takonyalarla dolaşanlar da var- dı. Bu gruptaki büyük, yaşlı çocuklardan birisi elinde bir kemik parçasiyle ko- caman bir kurt köpeğini kovalıyor. Onu yakalamağa çalışıyordu. — Acaba ne yapacak? diye ben de merakla bu kovalamacanın beklerim. o Nihüyet köpek kandı, ve kemiği almak üzere çocuğun yanına sokuldu. O zaman biç beklemediğim bir iş oldu. Çocuk hayvana, tıpkı ata biner gibi bindi. Ve arsada dolaşmağa baş- ladı. Bu köpek süvarir'nin arkadaşları da topaçları bir tarafa bırakıp, dostla- rihm peşine takıldı ve garip resmi ge- gide iştirak ettiler. Biraz sonra küçük yaramazlar köpe- ği azat ettiler, fakat bayvar vaziyetin den hiç şikâyetçi olmsa gerek ki/ ora" dan uzaklaşmağa bile lüzum görmedi ve önüne rastgelene yaltaklanmağa başladı. Bu sırada ben de çocuklarla konuş - tum, Dört beş tanesi? — Aman, aman bizim mahalleleri, pek iç taraflarını gezmeyiniz, diyorlar- dı Öyle berbat, öyle fena yerlerdir ki oraları, biz oyun oynayacak doğru dü- tüst bir yer bulamadığımız için bura- ya gelip şu arsacıkta öynaşıyoruz. Kü- zum mahallemizi geziniz de çektikleri mizi gözlerinizle görünüz, bu bizim anlatmamızdan daha #yi olur, Küçücük yavruların heyecanla söy- sonunu ,ledikleri bu sözler beni müteessir etti. Ve kendilerine mahallelerini gezeceği- mi vaadettim. Orada neler gördüm, 6- nu da size gelecek yazılarımda anlata- cağım, HABERCİ Şehremininde, haftalardanberi. yağmur yağmadığı halde caddenin kenarındaki çamurlar dahi kurumamıştı, ALTTA Bu semtin, köpeğe binen çocuklarından biri ve Haberciye dertlerini anlatan gençler.. Şehremini civarında, yaz, kış çamuru kurumıyan berbat yollardan biri, Tam 10 gündür yağmur yağmadığı hal- de burası bizim gezdiğimiz zaman böyle idi, (Yazısı gelecek makalede) Tarih diyor bi: Bizde düello teklifleri Tarihçi bir arkadaş, dücilonun tar İni bir iki makalede bülâsa etti. Bişka bir dost muharrir Fransızcadan a de, naklettiği bir makalede gene düelloğe; bahsederek bir kaç vak'a kaydetti, F kat bu arada, ikisi de yapılan düello teşebbüslerinden bahset- mediler. Ben, bugün bu eks'£i tamam - layacağım. Düello ortaçağ o Cermenli ettiği kanlı bir vahşettir. Adr, lisan: za, İtalyancadan düello şe miştir, Dilello ik reti, incinen bir ak için; biribirine benziyen ölâhlariz vü » ruşmasına derler, Medeniyet, bu vahşi mantrksızlığı or- tadan kaldırmak altıncı yüz yılındanberi mücadele et- mektedir. Bugün Avrupanın bir çok yerlerinde mahzurlu görülerek, kanuni müeyyedelerle yâsak edilmiştir. memleketimizde de gir- kişinin güya | Hamusu ko Bizde de, düelloya karşı dalma mua- nz bir cephe alınmış, muharrirlerimiz, bu bid'atin aleyhinde bulunmuştur. Düello hakkında #Ik malümatı veren, düellonün ne olduğunu Türklere öğre- ten merhum Ebüzziya Tevfiktir. Ebüzziya Tevfik, 48, 49 yıl evvel bastırdığı lügatinde - maalesef bu Jü- gat yarım kalmıştır * düellonun tarihini yâzmiş, kelimenin mânasını izah tt miştir. Bu arada Emil dö Yirar ile Jan Jak Rusonun düello aleyhindeki yazı lârını da nakletmiştir. Lügatte Kâni pa- şa zade Rifat beyin tarihi vesikalara da- yanan güzel bir etüdü de vardır. Emil dö Jirar diyor ki: “Kimse ya- ralanamlan biten dücllo bir maskara- Uktır. İki kişiden birinin katliyle neti. eelenen düello ise'çok fecidir, Düğlo tecmmülsüzlüğün akla, düşünmiye kar- ş son dayanıklığıdır.,, Düello aleyhinde Süleyman Nazif merhum da bazı yazılar yazmıştır. Bizde iik düello (teklifini yapan “Kaçırılan fırsatlar,, muharriri Keçeci zade İzzet Fuat Paşadır, Altmış üç yıl evvel, henüz binbaşı olan İzzet Fuat, bir münskaşanın doğurduğu a maâzlıktan dolayı Yusuf Rıza paşa zade Veli Beyi düslloya davet etm Bu teklif o zaman efkârı umu; büyük bir tesir uyandırmış, saray ay lanmış, Babiâli kuşkulanmış, rihayet işe softalar da burunlarını sokup, düclloyu din zaviyesinden inceleyerek, bir müs- Tümanın böyle bir harekete ietisarını günahların en büyüğü olarak göster. mişlerdi. Bütün bunlara rağmen, İzzet Fuat Paşa vuruşmakta israr eti Nihayet araya giren bazı dost sulhan hallettiler, vuruşma olmadı, İkinci düello teklifi 324 hürriyetinin ilârendan sonra s.erhum Süleyman Na- ep” Devamı 11 incide Hüseyin Rüştü TIRPAN