12 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

12 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULLIYA:7 Senatonun en iyi konuşan genç - Ve zeki hatibinin böğrüne , güzel kadını düşünceleri kadının Palâtinosta ihti - İk, DİR. hizmetçi olmağa kat- Bay sanmıyordu. - Belki ilk İM kadere. boyun © eğecekti. bu Tanakil adir karı, her Shirini kusmak istiyen 'bir enge- » fırsat Kollamaktan, bir dö- eye çalışmaktan vazgeçmi- Duyacağı kin bu karıyı mut- kete sevkedecek, o günün çi, * serseri herifin birmi tahrik e- ln i muflaka devirmeye kti. Tanakilin yıllarca » w sürdüğü su Romada böyle bir 4k, Pulabilmesinden daha kolay ne R WE i? Senatodakilerden hangisi ak istemezdi? Şimdi kral Ren önünde köpek gi- lanan senato azasmm onda re etmiye, mutlaka can Sügg Hele Btrüsk atlılarma ku - | Lu *den herifi tahirık etmek bil - i Anası için çocuk oyuncağı gibi | Ni, olacaktı. Binaenileyh korku- ia Börmemek için Tanakili de e kaldırmak lâzım geliyordu. Tulliya, kocası Kassiyüs ve My, © Lüciyüs kralla birlikte Ro- ty yeni suru sözden geçirme İlay zaman, Kornelya mutfak Kğ #< pişirirken ve büyük anası in a bitlenirken kızılcık a- Rölye vurduğu otlar üzerine Yk baldırlarmı kasıya kaşıya Seçer, rt düşünüyordu kaş Ber günonu düşüncelerine daha bağlıyor, ve plânını da- Ne olgunlaştırdıkçı Roma tah- Aşkıma, ulaşmak icin açmıya Yol, yazm bu eshennemi gün- EN drennir gözlerine susamış ku ye, lak bir kaplan di'i gibi gözü- a “na aykırı hareket etmele- İae? tulumunun, bir su fıçısı. Mn Bibi görüyor ve bu kaplan Va #ları Koparmıya karar ve- vb Liçiyiisi nerede yakalarsa durmadan tahrik ediyordu. iğlâmda saltanat Hirrar yok de- y başına taç giymek ve her. ettinde olmak istiyordu, Tâ - a ikçe #inirleniyör, zaman 7a- Vin aradan çikarıp tek bağşı- hıç lin tatbika da koyulmuştu. ddette, ileri Ne olan her Romalınm kafası k ba lağım gidermek için bü- İasavvurlardan bahsediyor, Va Kel anlmın. çekingenliği düşünüyordu. Zaten plânı- m e hançer saplamışlardı ni bilemiyordu. Biraz sklı başmda olanlar ihtiyatlı harekete başlamışlar- dı. Pakât bü ihtiyat da hiçbir geye ya- ramıyordu. İşte iki gün evvel senato- nun en iyi konuşan zeki genç hatibi, zeki ve genç Sillanın böğrüne de bir hançer saplayıvermişlerdi. Herkesi bir korku almıştı. Acaba genç hatibe kim, niçin kıymıştı? Ba- zıları bunu bir kadın macerasma at- fediyorlardı. Etrüsk O süvarilerinin kumandanı olan Papulonyalr Artık, Romaya güzel bir Lâtin kızı getir - mişti, Geçen Jüpiter bayıamında Sil lânı bu kıza kendi eliyle şarap içir- diği görülmüş ve bu yüzden bir kavga çıkmış ve Sillânın çenesine bir yum- ruk indirmişti. Senatonun ihtiyarla - Tr. — Herhalde Artık o yumrukla hm- cini alamamış olmalı... Diyorlardı. Mamaafih kulaktan kus lağa başka şayialar da yeyilryor, Sil lânın çenesinden bıkan Serviyüs 'Tül- lyüsün emriyle bu cinayetin işlendiği de rivayet ediliyordu. Tabii ortada bu ihtimali açıktan açığa konuşan ve ka» bul eden görünmüyordu. Betbaht kral Serviyüs Tülliyüs! Ro- ma surlarını kuvvetlendirmek ve Ro- mayı imar etmek arzusuua öyle ka - pilmış, bu işe öyle akıl serdırmıştı ki, senatoyu tedhiş eden Du hâdiselerin hiç farkkmda değildi... Gün battıktan çok sonra Palâtinosa dönüyor ve sa- bah güneş doğarken tekrar işinin ba- şma gidiyordu. Arasma şunun kaya: ıklara yuvarlandığını, berikini yılan ısırdığını, bir diğerinin Tiberde boğul duğunu duyduğu zaman hâdiseyi kat iyyen kötü tarafmdan almıyor, de - vam edip giden. yorgunluğun verdiği lâkaydi ile: “ Yana... Vah vah... Diyor, kafasmı yine işlerine daldı- rıyordu. Cinayetlerin, kazaların, zamansız ö- lümlerin sirrmı öğrenmeye zihinlerini saplıyanlar onun bu halini katiyyen hayra yormuyorlardı. OGiln geçtikçe, ktalın kanlı bir plâni adım adım ta- kip etmekte olduğuna inananlar çoğa- İryordu. Halbuki bu hâdiseler kep Palatinos taki kızılerk ağacmın olimdan idare ediliyordu. Güzel Tulliya Romülüsün kardeş kanma bulanmış karısından yeşeren ve büyüyen bu koca ağacm altımda karargihmı kurmuş, zekâsmi durmadan işletiyor ve güzelliğini torba torba dağıtarak elde ettiği ta- raftarları sağa sola saldırıyor, yatak- lara yılan, bözürlere hançer sokturu - yordu. Kral Serviyüsün herhangi bir hücum karşısında müdafaa kudretini arttırmaya celıştığı Römada vatan- daşlar için en ufak bir emniyet kal- mamıştı. Bu Roma, içinde, bir parça sivrilmiş olanlara düşman bir; gizli kuvvet tarafından ve çoktan istilâ e dilmişe benziyordu. Tulliyanın taraftarları... Oh! Bun - lar hiç de bol değillerdi. Güzel kadı- nm Romayı tedhiş için kurduğu çete dört kişiden ibaretti: 1 — Kendisi, 2 — Genç bir esir, 3 — Yaşlı bir esir, 4 — Etrüsk süvarilere kumanda &- den Artık'ın muavini Türsen. Genç esir, Palâtinosta dolaşan Ar- sinyüstü. Kampanyanm iyi bir ailesi- ne mensup olan bu genci, Artık, yap- tığı akımlardan birinde yekalayıp ge- tirmişti. Güzel şarkı söylüyordu. Onu evve- lâ Kapitoldaki Jilpiter mabedinin kâ- hinine hediye etmişlerdi. Sonra bir gün mabedi ziyarete giden Tanakil bu güzel sesli körpe delikanlıyı güzli- he kestirince kâhin istemiye istemiye Arsinyüsü Palâtinosun beş odal; evi- ne göndermişti. (Devamı var) msi Yuzsn:- Kenan Çinğii — Melekzad Çinili ( ERKEK —KIZ ) No:7 — Tercüme ve iktibas hakkı manjuzdur — Otel odasında bir mücadele “Yabancı adam içinin bütün kötülüğünü ortaya vurdu Beni kendine doğru çekmeğe uğraşıyordu; “ Çekil!,, diye haykırdım ve arka cebimdeki tabancaya sarıldım. Çıkan kısımların hülâsası Melekzad, Kayseride bir arkado- şunun yanına gitmek üzere ewden kaçıyor. Komparttmanda tanıştığ bir delikanlı onu Eskişehir rındaki me devet ediyor. K: vin güzel kızları, bu sevimli deli- kanl ile çok yakından alâkadar 0- tuyorlar. Hattâ içlerinden biri, ona tutuluyor. Kayseride bulunan muallime ar- kadaşı, erkek elbisesile evine ge- Ten Meleksadı, muhitin dedikodu- sundan ürkerek, soğuk karşılıyor. Meleksad, yabancı bir şehirde pa- rasız ve kimsesizdir. Kaldığı otel de temiz giyinmiş bir adam onum- la alâkadar oluyor. O gece, yattı ğı odada Bay Kenan için bir ya- tak hasırlatıyor. Meleksadı, buz gibi ter döktürer bir korku alıyor. Korkmakta hakkı vardır. Çünkü, biraz sonra, iyi kalpli görünen «- dam, içinin bütün kötülüğünü or- taya vuruyor, Hâmi, iyi kalbli telâkki ettiğim bu a. dam, şimdi gözümde bir Written fark- sısdı, Onu çok korkunç görüyordum... Yanıma epeyce yaklaştığı halde gözle- rinde okunan kötü niyetini tatbika bir türlü cesaret edemiyordu. Benden tek. rar uzaklaştı. Ben adamın kötü niyetin; anladıktan sonra her hangi bir teşebbüse geçme - sine meydan vermiyecek vaziyetler ih- dasına baş vurdum: — Sizden iyilikten başka bir şey gör. miyeceğimi bana yaptığınız yardım tek» Wilerinden anladım. Beni İstanbula gö. türecek olduktan sonra paraya hiç te ihtiyacım yok. Teşekkür ederim. — İnsanın paraya ihtiyacı olmaz ©. Vur mu hiç?... Cebinizde gene beş on kuruş bulunmalı. Ne olur, ne olmaz! Bu sırada tekrar bana yaklaştı, Söz- leriyle kendinde kuvvet toplamıya ça“ Tıştığını hissediyordum. Devam etti: — Paranın ne ehemmiyeti var.. Hem İstanbula vardıktan sonra ödenecek ol. duktan sonra... : — Fuzuli borç yapmayı sevmem... Bunu söylerken kapıya doğru ilerle- dim.. Kendimi dışarıya âtmann en e min bir çare olacağını kestirmiştim.. Fakat iki adım atmadan arkarndan ses. lendi: — Ne o! Gidiyor musun? — Evet. Bir zabit arkadaşa rastla - dım, Mahfele davet'etti. Oraya gidece- gim. Ben gece gelir yatarım. Yarın sa. bah ta hereket ederiz. Ben bunları söylerken durmuş, bu korkunç adamm yüzüne bâkiyordum. O, eliyle bıyıklırını şöyle bir sıvaz - ladıktan sonra bana yaklaştı. OKapıyla aramdalz! mesafe beş adımdan fazlaydı sanırım.. Kolumdan tuttu: — Yok, dedi, acele etme.. Az sönra gidersin... Bu sırada beni kendisine doğru çek- miye çalışıyordu. Okuyucularım, ne kadar fcna bir va. ziyette bulunduğumu tekdir öderler. Herifin elinden kurtulmaktan başka ça- re olmadığını anlayınca birdenbire de - ğiştim: — Ne oluyoruz? dedim. Adam pis bir gülüşle: — Hiç ne olacak., diye cevap ver. di ve bu sırada beni kendisine büzbütün çekti. Zayıf kollarıma bütün kuvvetimi toplayarak itim. Kendimde bir adım geri çekildim.. Adam, bu mükavemetim karşısında ne ye uğradığını bilemedi . Fakat kendisini çabuk topladı. Gene | Üzerime çullanarak: | | Ben bunları söylerken durmuş, bu korkunç adamın yüzüne bakıyordum — Bir şey yapacak değilim. Neye korkuyorsun, dedi. — O halde çekil!Miye bağırdım. Fakat o aldırmıyordu.. Baktım olacak gibi değil: — Çekil diyorum sana! diye yeniden bağırdım. Sonra elimi arka cebime gö- türerek sür'atle, İstanbuldan gelirken aldığım tabancam: çıkararak ddamm göğsüne dayadım: — Çekil, diyorum, yoksa ateş ede - rim!.. İfrit adam hiç te böyle bir vaziyetle karşılaşacağını tahmin etmemiş olacak tr ki donup kaldı. Kendisini tekrar toplamasına meydan vermdden ve sür'atle tabancayı sol elime geçirerek sağ elimle pof suratına bir de tokat aj , Adam şimdi büsbütün şaşırmıştı, ne yapacağın: kestiremiyordu. Fakat ben, yapacağımı tasarlamıştım. Hemen kapi. ya koştum, açtım ve sür'atle tahta mer- diyenlerden inerek, tabancamı gene ce- bime yerleştirdikten sonra koşarak o. telden çıktım. Doğru askeri mahfele gittim, Orada jandarma zabiti Nafizi buldum. Ben her tarafımın titrediğini biliyordum.. Yüzümün sarardığını da 'Nafirden öğrendim. Adeta hastalan - muştım. Daha 6 zaman başıma gelen bu vaka- Yı ne zaman hatızlasam hâlâ bugün ol. muş gili Ürperirim.. Nafiz Bey, beni böy rer vaziyette görünze: — Ne oldu, size?, Diye sordu Hâdiseyi ondan gizledim: — Biraz başım ağrıyor. hastalanmak Üzereyim, dedim Eksik olmasın, hemen bir asnirin al- dırdı, onu içtim. Az sonra sakinleşmiş bulunuyordum. Burada ger vakte kadar valsit gecirdik. . Bir haba rasihatı O gece, zabit arkadaşlarla beraber, İstanbuldan yeni gelen ve ilk temsille - le sararmış ve tit- Belki de konuşrrak | rini verecek olan bir tiyatroya gittik. Bana | Nafiz Bey, çok iyi bir gençti. gençliğime bakarak baba nas'hatlerin - de bulunuyordu. Uzun uzadıya Kayseri halkından bahsetti, Tiyatroda geçirdiğimiz saatler oluk sa neşeli geçti. Hele artistler arasında genç, şuh, sarışın bir kadının, gözünü oturduğumuz locadan ayırmayışı ara. mızda bir takım muhaverelerin geçme- sine sebep oldu.. Nafiz Bey: — Kenan Bey, bu kadın siri galiba gözüne kestirldi, dikkat ediniz. . Diyordu, Filhakika Nafiz Bey aldan- mamıştı. Kadınm Bakışlrarı, benim de gözüm. den kaçmış değildi. Nitekim tiyatro bi- tip te dışarıya çıktığımız mrada, kapı önünde giyinmiş olarak bu kadına rast- ladık. Elinde bir de güzel, bembeyaz bir köpek tutuyordu. Ben köpeği sevmek istedim ve eğie- rek okşamıya başladım Genç kadın: — Köpek hoşunuza mı gitti küçük bey?. dedi. — Hem pek çok. — Siz daha hoşsunuz.. Siz de benim boşuma gittiniz... Genç kadının sözüne küçük bir gü. lümsemeyle mukabele ettim. Keyfim yerinde olsaydı, o geceyi nerede geçir receğimi düşünmeseydim belki bu ke- dın bana ayrı bir mevzu olabilirdi. Fa. kat ben onunla alâkadar olacak, üzerine düşecek bir vaziyette değildim. Tümimin foyası ortaya çıktıktan Sonra ben; ciddi bir endişe almıştı. He- le tiyatro da bitip sokağa İHüştükten sonra bu endişe beni büsbütün sarıyor- du. Nafiz bey, kadınla aramızda geçer konuşmadan sinirlenmiş olacaktı.. Ha. kikâten daha bugün tanıdığım bu arka- yakın himayesi gösteriyordu, Hattâ ka- dına ters tir cevap vermekten bileçe. könmedi.. Bana da: — Bu kadınlarla münasebet 'peyda etmeğe gelmez, Kenan Bey, dedi. Bun- lar indanın başına bin bbir felâket geti - rebilirler. Sen aslan gibi bir gençsin, yazık olur. Hareketime gücenme, Ben güldüm. Sözlerini doğru bul . İ duğumu, güzenmediğimi, bilâkis mem - nün olduğumu söyledim. Nafiz Bey, beni ayni otelin kapısına kadar götürdü. Kendisinden hâdiseyi saklamış bulunduğum için benim ora - da kalacağımı sanıyordu. Hiç renk ver. medim, Elini sıktım. O ayrıldı. Ben kâ- pı önüne kadar gelerek durdum. Pek - âlâ gene otele gidebilir ve kendime bir yatak isteyebilirdim. Fakat... İşin bir fa, kati vardı ki bu mevcut bulunmaymca buna cesaret etmemin imkân: yoletu..., Okuyucularım elbette hatırlamışlar - dır: Parasızdım.. Behi pârasiz yatıracak bir adam ancak hâmim kıratnda bir ilam olabilirdi. Gece epeyce ilerlemişti. Kayseri 0 kaklarında “cinler cirit oynüyordu.,, dencbilirdi.. Otelin kapısı bile sımsıkı kapatılmıştı. Bir müddet durdum. Na- fiz Beyin tamamen uzaklaştığına kani İ olduktan sonra ne yapacağımı düşünmi- İ ye başladım. .Gece ollukça da ayaz ya- pıyordu. Pardesimün yakasını kaldır. dım. Gözüme otelin tam karşı sırasında garaja benzer bir yer ilişti. İçinde bir de otomobil vardı. Beynimde şimşek gibi bir fikir belir- di: Bu otomobil içinde geceleyemez miydim?, Bu düşünceyle ilerledim. Bu garaja benziyen yerde de kimseciklre yoktu... Hemen otomobilin kapısını açarak bir gölge gibi içine süzüldüm. Geceyi işte burada geçirdim. Sabaha karşı, daha etrafta ayak scs- leri belirmeden, beni, gecenin soğu- undan, bekçi ve polislerin görmesin « den koruyan otomobili birakarak sokak lara düştüm. (Deva var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: