Z T Dış Siyasa Muztarip dünyaya yem borusu ! Yazan : Şekip Gündüz ıNGILWIN Almanya ile giriştiği pazarlığım Fransız menfaatleri ve düşünceleriyle telif e- dilmesine imkân bulunabileceğinden bahsediliyor, Garbi Avrupanın muh- telif merkezlerinde muhtelif menfi akisler yapmış olan son Alman istek- leri hakkında Londradan gelen haber- lere muvazi olarak bazı Fransız gaze- telerinde yapılan neşriyatın ölçülü ve dikkatli üslübu Londra kadâr Parisin de böyle bir zan uyandırmakta ısrar gösterdiğini ihsas ediyorsa da Pari- sin Londra ile ve Londranm Berlin ile henliz bir takım esaslı noktalar ü- zerinde ciddi bir temas yapmamış ol- duğunu ihsas edecek yazılara da ras- lanmıyor değil. Landra ve Paris gazetelerinde, son gizli konuşmalardan çıkan İlk netice- lerin tahlili muztarip dünyaya gu yem borusunu öttürüyor: “Avrupa yakın bir harbin tehdidi ve tehlikesi içinde değildir.,, Böyle bir müjdenin Avrupada ve dünyada gevindirmiyeceği siyasi mer- kez yoktur. Bununla beraber bu müj- de hiçde Avrupada yeni bir ha - va cemeğe başladığına delâlet ede- mez. Zira Avrupanın yakın bir barb tehlikesi geçirmediği malüm olmryan bir gey değildi ki... Banu yeni öğren- miyoruz. ki... Bir harbin olması için tek cephenin harb istemesi kâfi de- ğildir. İstenilen bir harbi diğer bir cephenin de kabul etmesi lâzımdır. Zaten Roma - Berlin mihverinin sal- dırışmı ve atılganlığını bugüne kadar arttırmış olan cihet de bu olmamış mıdır? Parisle Londranm silâh patlatmak- taki devamlı çekingenlikleri ve biri- nin silâha sarıldığını gördükleri za- man: — Aman vazgeç.. Ne istiyorsun? Gel pardtlığa hazırız: ” Demeye alışmış bulunmaları esasen harbi bir tehlike olmaktan çıkarmış- tı. Harb Avrupa için bir tehlike de- ğildi; Avrupada bazı devletlerin, dile- diklerini için kullandıkları bir tehditti. Acaba bu tehdidin de ar- ik ortadan kalkmak Üzere olduğunu söylemek istiyorlar? — Herhalde böyle olacak. Şayislara kulak vermezden önce vaziyeti kaba. taslak olarak, göyle bir gözden geçire. lim: Lord Halifaksın Hitlerle konuğma- sından sonra Londra bu konuşmalar- da İtalyanm birinci plânda gösterile- cek bir mevkil olamıyacağını anlatır gibi oldu, Londra ile arasımnda her el- hetten tam bir anlaşma olduğunu söylemekte tsrar eden Paris ise, Lon- dranm Berlin konuşmalarına verdiği ehemmiyeti pek farkedemiyormuş gi- bi bir vaziyet takımmakta devam edi- yor, Hitlerin Orta Avrupada rahat ra- hat hüküm sürmek istediğini bildir. diği Londrada Fransız nazırlarına an- latıldıktan sonra da işte Fransa dış sıyasasının en fazla ehemmiyet'ver - diği şey, hariciye nazırı Delboa'nun or- ta Avrupayg ve şarki Avrupaya yapa- cağı seyahattir. Demek oluyor ki, Londra Almanyayı mutlaka Avrupalı bir devlet haline sokmak - istiyorsa ya Paristen vazgeçmeye, yahut evvelâ Parisi istediği yola sokmıya mecbur bulunuyor, Faraza Le Temps gazetesi Londra konuşmaları etrafmda Hiç de Berlinin hoşuna gidecek bir fikir ver. mekte değildir. Bakmız: “Fransız — Bagvekilinin Londrada yaptığı temaslara sadece Lord Hali- faks'ın Berlinden getirdiği malüma- tin mevza ittihaz edilmiş olduğunu söyliyenler hic şüphesiz büyük bir ka- taya düsşmüş bulunmaktadırlar. Fran- sız nazırları Londrada büyük dünya meseleleri üzerinde fikir teatisinde bulunmuşlardır. ve bunum neticesinde iki taraf da dünyanm her tarafında sulhün kuvvetlendirilmesi lâzımgele- ceği kanaatinde ısrar etmislerdir. Na- zırlarımızın İspanya işlerinin halli ile Çin-İanon harbinden doğan yeni vazi- yet üzerinde diğer herhangi bir mese- le kadar (yan! Almanyanm istekleri kadar) meşgul olmadıkları iddia edi- lemez. Almanya ile anlaşma mesele- Sinin şekli ve manası şiradiki halde sundan ibarettir; "İngiliz başvekili dünya işlerini Al- manya ve İtalya ile anlaşarak Bulh- perver bir görüşle h_nllutmek azminde bulunduğunu bildirmişti. Bu, muhtelif memleketlerdeki rejim değişiklikleri- nin dünya sulhünü korumak için sağ- lam bir iş birliği tesis etmeyi güçleş- tirmiyeceği kanaatinde bulunan Fran- sanın da halletmeye çalıştığı bir iştir.” Görülüyor ki Fransa, muhtelif re- jim değişiklikleri kaydı içinde, gizli- ce, Sövyetlerle olan ittifakınm da dünya meselelerinin hallindeki rolün- den bahsetmeyi unutmamaktadır. Versay resmen yırtılır mı? Belki... Almanya ile İngiltere uzlaşır mı? Belki, : Fakat şimdiki halde Belçika ve Por- tekizden, yani başkalarının keselerin- den yapılacak fedakârlıklarla peyi sü- rülen konuşmaların bir uzlaşma tema- sına benzer tarafları yoktur. Karşılık- Ir tehditler yapılıyor. Almanya İngil- tereye karşı İtalyayı İngiltere Fran- saya ve Rusyaya karşt Almanyayı, Fransa da Almanyaya ve İngiltereye karşı Rusyayı göz dağı olarak kulla- nıyor. Eğer bu gşartlar içinde sulhün destekleneceğine aklınız eriyorsa; “Dünya sulhe gidiyor.., Diyebilirsiniz. Şekip GÜNDÜZ Yugoslavyanın milli bayramı Dost Devletin kur- tuluş yıl dönümü Şşehrimizde de kutlulandı Dost Yugaslavyanın millf bayramı münasebetiyle dün Beyoğlu Yugoslav klübünde bir suvare verilmiştir. Süuvarede Yugoslavyanın kuruluşu hakkında muhtelif nutuklar söylen - miş, Yugoslavyanın sulhperver siya- setinden, Türk - Yugoslav dostluğun- dan hararetle bahsolunmuştur. Türk ve Yugoslav bayraklarile süs- lenmiş olan salonda söylenen her nu- tuk: — Yaşasın Atatürk, yaşasın kralı- mız Piyer sesleriyle karşılanmıştır. Ayrıca könsoloshanede bir kabul resmi yapılmış ve Galata Senjorj ki- lisesinde dini-bir âyin lera edilmiştir. Fransa Bahri programına devam ediyor 85 bin tonluk hattıharp gemisi 939 da hazır o'acak Paris,'2 (A. A.) — Mebusan mecli- Bi bahriye encümeninde beyanatta bu- lunan bahriye nazrıt Campinehi, balı- riye programımın takibine normal bir surette devam edilmekte olduğunu söylemiştir, 35 bin ton hacmındaki ilk hattı harb gemisi olan “Jean Bart"”, 1939 da hazır bulunacak, ikinci gemi olan “Richelicu” 1940 da tamamlanmış ©- Eski cüzütamların hava taarruzla- rına kargı teslihatının - takviyesi için de faaliyet sarfedilmektedir. BİRİNCİKANUN — 1906 Hicri: 12866 — Ramazan 28 (Güneşim dağuşb Üüneşin hatışı 706 1a,d2 Vakit Sabah Öğle İkindi Akşa.: <atşı İmsak 538 12,03 13,28 16,(2 14,10 8,20 — Duyduğuma göre âsiler tahtadan Rocaman bir eşek yapmışlar. Bununla nasarı dikkati - celbetmeden — meclisi meb'usana gideceklermiş! — Fransızca Gringolre'dan — — Demek rakibiniz iflâs etti? — Evet! Maliye nazırıyla ayni siya- seti takib ediyordu. — Fransızca Gringolre'dan — Gençlik terbiyesinde cinsiyet muamması sinema ve tiyatro sahnelerinde çırıl çıplak vücutların seyircileri olduğu- muz ve zaman zaman Lüt kavminin gehvi hayatını gölgede bırakan zevk ve eğlence âlemleri içinde yaşadığımız halde cinsiyete dair herhangi bir muhavere karşısında hepimiz kızarır ve kekelemeğe başlarız. Bütün insan- ların rüyalarını, hayallerini ve baş- tan başa bütün hayatlarını kaplayan ve en büyük ediplerin şaheserlerine örgü teşkil eden cinsiyet ve dolayısi- le aşk, materyalist aarımızda bile sır dolu bir akide olmaktan tamamile kur | K u X B İ Si LA - . J.. Roussau'nun dediği gibi, her şey iyi ve güzel olarak doğduğu hal- de insanları elinde bozulur. İnsanlar dünyanın “eşref mahlük,, ları olduk- lart ilk andan itibaren bütün ana çiz- gileri ve tertemiz renklerile kendile- rine hakikf çehresini gösteren tabiatı duygularına göre tefsir ettiler; boz- dular ve en büyük cetleri olan Ademi bile memnu meyve efsanesi jile cen- netten kovdurdular. — Kleopatradan Lükres Borjiyaya, Safodan madam &ö Pompadura kadar bütün dilber fa- cirelere kanmı ve ruhunu veren ilk İnsan anasımın cilve ve 'niyazla yodiği 've yedirdiği bu olgun ve kokulu mey- ve, €en tabil sevginin sembolül idi. Bu €en iİdeal aşk yüzünden bilmem ne adasma Ademi sürdüren şeytan ile, genç kral “Oedipe,, e bilmiyerek ba- basını dul anasile evlendiren iblis arasında bir fark yoktur, İşte en normal sevki tabiileri olduğu kadar €en marazi cinst meylanları içinden Çı- Kılmaz muammalarla örten ve keni Tuhumuzun icadımdan başka bir gey olmayan bu şeytan hayatımızın her çağında ve bilhassa çocukluğumuzda bir diktatör saltanatı ile hüküm sür- mektedir. “Tenasül! vazife, yani sevmek ve Bevilmek vücudumuzun diğer - fiziyo- lojik vazifeleri arasında en mühim ve en hayatf bir vazifesidir. Halbukj ço- cukluğumuzda ve hatta daha — Sonra gençlik çağlarımızda bu tenastili bil- Bileri, cisimlerin sukutunu, yağmurun teşekkülü ve midenin işlemesini din- ler gibi dinliyemiyor; binbir yalan ve Uydurma karşısında kalryoruz. En uzak ve silikçe çocukluk - hatı- Talarımı yoklayarak maziye doğru Tucu ediyorum, Anamla babam şu dün- Yyaya nereden ve nasıl geldiğimi sor. duğum zaman akdığım garip cevapları Satırlar gibi oluyorum. Bir gün uzak bir ormanda, başka bir gün de Bir beşik içinde terkedilmiş olarak — bu- lunmuşum! Bir kardeşimi de o zama- nın parasma göre bir lira mükabilinde pazardan satın almışlardı! Biraz daha büyüyünce, Meryem ve İsa bikliyesini dinledim. Bir gün tesadiifen bir komşu evinde acı çığlıklar kopararak bir ço. Aşkı ifade ve hayatı idame eden tenasüli vazifenin fena tefsir. lerini yapan ana ve babalar çocuklarına en büyük fenalıkta bulun- muş olurlar. Yazan: Dr. Rasim Adasal Mevsime göre plâjlarda, barlarda, ( cuk meydana getiren bir kadının ya- gadığı sahneyi gördüm ve sevinçle an. neme koşarak “anne, çocukları ka. dınlar yapar değil mi?,, dedim, Tabin. tile ağzıma kara biber sürdüler. Eminim ki her insan çocukluk devir etmiş ve ararlanarak saçma sapan ce- vaplar almiştır. Halbuki tenasülli sev. ki tabifller uyanmaya başlayımca her çocu'a bunlara dair haklı tecessils- ler başlar. Güneşi, şimşeği, sobayı anasma voe babasına soran bir kız ço- 'Çuk günün birinde kendisinde Bulun-" —mayan erkek tenasll uzvunu da sorâr- banyo içinde yıkanan kardeşinde gör- müştür. Esasen analar ve babalar is- tedikleri kadar sert ve ciddi olsunlar; çocuklarının cinsi bilgilerini bir takım tehlikeli hurafeler ve izahlarla örsün- ler, en sadık ve insaflı terbiyeci olan tabiat imdada yetişir ve bir dereceye kadar hepimizi karanlıktan kurtarır. İnsanm sasdet veya felâketi hep çocukluğumuzda ve hatta ondan ev- velki nevzat çağında inkişaf etmeğe başlayan tenaslili sevki tabilye bağ- lıdir. Viyana mektebinin meşhür akliye hocası ve asrımızın en kudretli ruhi- yatçılarından biri olan Freud bu te- nasüli kudrete ve arzuya “Libido, ismini vermiştir, “Libido,, ideal aşk, gilr gibi mef- humları karıştırmadan çıplak mana- sile en hayvani tabiatte olan tenasüli yani cinsi meylanların heyeti umumiye gidir. Bütün hayat müddetince hare- kâtımızın manivelâsmı bu sevki tabil teşkil edecektir. Binaenaleyh diğer beden vazifeleri arasında terbiyecile- rin buna verecekleri mevki çok mü- him olmalıdır. Unutmamalıyız ki na- zarlarımızm sokulamadığı birçok yer- Ankara, 2 (Hususl) lerde çocuklarımız bütün gün birçok tenasüli vetirelere ait manzaraların seyircisidirler. Damların üstünde ke- dilerin aşklarını, sokak ortasında kö- peklerin birbirlerine hararetle yapış: malarımı ve hatta çok defa halvet oda- larında analarile babalarının sevişme- lerini gören çocukların zekâlarımı ve muhakemelerini istihfaf ederek - ce- vap vermek çok tehlikelidir. Azşkı ifade ve hayatı idare öden bu fevkalâde vazifenin fena tefsirlarini yapan bir ana veya baba çocuklarına büyük fenalıklar yapar. Daha ilk yaşlarımızda aşkın günah; Cinsi temasların eürüm olduğunu, bu gibi “gayri ahlâki!,, zevklere cesaret ve meyil edenlerin cehennemin .kat. ranlı kazanlarında işkence görecek- lerini duyuyoruz. Bu sun! namus — ve haya telkinleri, bu korku ve endişeler zamanla bir çiçek gibi açılmakta bu. Devamt 3 üncüde Dr. Rasim Adasal kelimesi hangizi av; salar hiç tereddüd etmeden l verirdim: Sömürgü. mıııınh“" kın edip oranım insanlarmı ö esir diye Kullanmak istiyenlerin SUFW tına atılmış bir tokat: ıhî“"!"—;: mürülecek yer. Dikkat edin: b çör me sadece bir hali olduğu gibi zi termekle kalmıyor, bir ahlâk Bi veriyor. O kadar da değil: bir Ti yi söküp atıyor. “Siz, koloni, M leke istiyenler, müstı—mlo;;î"ğ“ dafaa edenler, akın ettiğiniz * medeniyet götürdüğünüzü, oralafi '; rakki ettirdiğinizi söylüyorsunuz? gözlere bizim kandığımızı sanıyo' ga nuz, değit mi? Yalan! siz ancak : larr sömürmek, varmı yoğunu Y? yutmak istiyorsunuz. Hem aç İö" 5 nüz, hem de halinizden utanıp Hirsti” zt güzel sözlerle örtmek i Aç gözlülüğünüzden başka bir d0 A, railiğiniz var.,, Sömlürge kelimesi. tün bunları ve daha birçok geyler! saca anlatıyor. Dilimizin en dolgüfk €en temiz kelimesi,.. Bugün Türk milletinin, Türk & tinin yer yüzünde barış istedi bütün insanlara “sulh ve ilân” ettiğine, her milletin kendi #F nırları içinde feraha ve refahti nİ dilediğine bu “sömürge” sinderi daha beliğ bir şahid O, bir kelime değil, bir ruh. haletinin ifadesidir. Hem düğünü, hem de gözün kelime için bundan daha meziyet tasavvur olunamaz. Sömürgeciler, akın ettikleri medeniyet; terakki götürdüklerini lüyorlar. Akıttıkları kan da nin tertemiz olduğuna şahid mi?... Halbuki medeniyet, insa9 na hürmetle başlar. kendinden aşağı gören, onun den: kanmi, eliden — ekimeğini" ge mü Ü ÇA Ğ & l Sa tabildir. Çünkü önü eiplak olarak |- İStiyen “medent değildir. z olmak istemez, köleliği ağır bulur. kat kerşısındakinin esir, Köle sine razıdır. Demek ki esirliği, W — liği insan oğlu için değli, sadece di için ağır buluyor, O halde l;: Ayrı, insan oğlu ayrı. Kendisini oe lığın bir parçası saymryan, 1 lunun başma gelen herhangi bir felii ketten doğrudan doğruya k-fr:ı e ns gelmiş müterssir olm mın, lmn=m bahsetmeğe hakki yoklür. Sömlirgeci, Hasan OĞ Hi mahlüktur. Yakaladığı insanı keylfle 'yIp da kanmı emen ve sonra yguf ağzını yalıyan hozhıh'âfn_'_’" hayvandan ne !ı.ru':ı : A'I'Aç Numan Mene” mencioğlu ., Yeniden Hariciye Vek umumt kıup=|"' ; N SA ) — Siyas iM'ptÜ garlıkların fâğvı üzerine — V vsa meb'usuğundan istifa eden oğu B Menemencioğlu, - wvd*:“” ye bar birinci derecede büyük ter riciye vekâleti umumi yatipliğine yin edilmiştir. : Vekâlette umumi kmpg:w ge bt ni gören ikinel sınıf Mıı gl urni Tinci sınıfa terfi ettirilmiş VÜ kâtip muavinliğine getirilmistir a Belçikadö çi Yeni hükümet beyıl"“_ okudu pükü” Brüksel, 1 (A. A) — JaP0 meti parlâmentoya ZİĞİP M sini okumuştur. gö hi de Bu BKDA vam etmek olacaktır. W:',:d ö da ahat vardır. ! içtömaf l M sette hiçbir