korkunç Sulh formüllerinin bolluğu Yazan : Şekip Gündüz ERITANYA'K::I: ve İngiltere İmparatoru S. Mujeste Altın- cr Jorj'un has müşüvirlerinden Lord Halifaks Berlinden Londraya yollan- dığı gün, Macaristan Kral Naipliği Hükümetinin Relai Daranyi ile Macar Hariciye Nazırı dö Kanya da Berlin “ziyaretine çıkmıştardı. Lord Halifaks. ın ziyaretini takib eden bu ikinci zi- yaretin gelişigüzel bir tesadüf eseri olarak kabul edilemiyeceği bugün a- çıkça göze —vurmaktadır. Berlinin Londradan gelen bir misafiri tğurla- dıktan sonra Peşteden gelen iki misa- firi kargılaması, Alman diplomasi me- knnizm._uı:ın gâayet hesaplı ve ayarlı işleyişine bir misal teşkil etmektedir. Daranyi, bugünkü Almanyanım bü- yük salâhiyetli devlet adamı General Göring tarafından kabul edildi, #onra devlet reisliği saraymda şerefine ve- rilen ziyafette bulundu ve Almanya hariciye nazırı fon Noyratm söylediği nutka mukabele etti. Bu iki mutkun Metnine şöyle bir bakmak, Almanya- nin kabul ettiği bu tiyaretle neyi ih- sas etmek - istediğini mükemmel su- rette izah eylemektedir. Bu iki nü- tuk, Hitler tarafından Lord Halifaksa bildirilen Alman isteklerinin Orta Avrupada çalışan Alman diplomatları tarafımdan üç yıllık bir galışma dev. resi içinde ne derece olgun bir hale getirilebildiğini dünyaya ve bilhassa Londraya anlatmak maksadiyle söyle- nilmiştir. Musolininin ziyareti ile "Roma Üze- rinde müessir bir &İyasf merkez oldu- Bunu,, Tngiliz başvekiline anlatmıya calıştığını hatırladığımız Berlin, Ma- car devlet adamlarınm ziyaretini ka- bul etmekle de Orta Avrupanm küçük devletlerinden bazıları için gimdiden “heybetli bir metropof” hâalini al h*ı!:ıq&ığumı' anlalmıya çılqmık:_- dir. İşte fon Noyrat'ın nutkundan mü- him bir parça: ) “— Almanya ve Macaristan sarp imtihanlarla dolu bir devre geçirmiş- lerdir. Dirilmek için çektiğimiz zor- lukları — ve yaşadığımız. güç yık Tarı unutmadık. Hitler devletinin bayrağı altında birleşen Alman mil. leti, Macar milletinin ikmal etmeğe çalıştığı kudretli kalkınmayı en sıcak bir sempati ile takip etmektedir. A. inanıyorum. Macaristanda yaşıyan Almanlar - aşıllarını — unutmamakla Almanlık - birliğine kalmakla beraber çok sadık birer Macar tebaası da olmuşlardır. Dev- "'h’:b'ilm_'—ı bir surette bir. leşmişlerdir. Aramızdaki dost mü- nasebetlerin şekli siyasi istikbalimiz için bize tam bir emniyet vermek- tedir. Nazarlarımız memleketlerimi- zin sarih hakları lacak bir sulhut devamını da - işte- mokteyiz.,, Mıcumq!dı Yaşıyün Alman azlığı- nın Sayıaı yarım milyondur. Macar başvekili - Macaristanda yaşıyan bu Yarım milyon Almarım Almanya hari- ciye Mezareti İle olan çok yakm 'alâ- kasımı'bizzat Alman hariciye nazırı- nm ağzından böylece dinlödikten son- ra en ufak bir istigrap düymamış ve şu cevabı vermiştir: . — Mararistanda yaşıyan Alman: lar Alman milletinin çocuklarıdır ve Macaristan büyük Almanyaya” em niyet edilebilir bir csesa dayanan sağ İara bir dostlukla bağlıdır. Bu emni- yelli esaş şudur; Müşterek menfaatler. Bu dostluk uzun zamandanberi sulha hizmet etmiştir. Bu destluk bü- yü harbin çelik ve ateşi içinde yoğu- rularak. sağlamlaşmıştır. — İki millet birçok mahrumiyotlere ve azaplara | » de bilhassa Alman azlıklarını bir mer- katlanmış olmakla betaber istikbalde gene sulhperver çalışmalarına devam etmek azmindedirler, Hedeflerimizin haklı olduğuna inanarak hakiki — ve doğru bir sulh için mücadele edece. ZiZ.an Bu sözler Macar başvekilinin seya- hatine Orta Avrüpa —siyasası bakı- mından birinci derecede bir ehemmi- yet katmış bulunuyor. Almanya ne istiyor? | Birçok şeyler... Müstemlekeler, do- nanma kadrosunun genişlemesi, gun - lar bunlar vesaire vesaire. Fakat en başta istediği Orta Avrupada tam bir çalışma rahatlığı ve hürtiyeti değil midir? Öyle bir hürriyet ki iktısaâi faaliyette kendisine rakib ve- engel bulundurmryacak, siyas! faaliyette diven gibi kullanarak kademe kademe ilerliyocek, Macar Başvekiliğin nutlu bu kade- melerden birinde, yani Macaristanda Alman arzüğunun artık manla tanı- mamakta olduğu zannını hâsıl etmek- tedir. Almanya bu görünüşle draya adetil göyle demektedir: “— Tekliflerimizi kabul edip etme- mok sizin bileceğiniz iş. Biz ortadaki pürüzleri mutlakâ halledeceğiz. Orta Avrupada hedeflerimize biz zaten u- Taşmış gibiyiz, Yarmı bir emrivakli kabul etmektense bugün bizimle dost- ça bir pazarlık yapmız.., Demokrat devletler sulh istiyor. İtalya sulh İstiyor. R Almanya da sulh istiyor. Macaristan da bir sulhten bahsedi. yor, Bu sulhlerin hepsi hâlâ başka baş- Kkadır. Bir harb bile sulh formülleri. nin bu bolluğu kadar korkunç ola- Maz, S8ğĞe sÂde Demokrat deyletler istedikleri sulhe "cihan sulhü” adımı vermişlerdi. Bu bozuldu. Düzelebilecek mi? Kestirile- mez. İtalya istediği sulhe “Romanm sul- hü” adını vermişti. Bunun icin İtalya- nm Büyük bir İmparatorluk kurması- n? kabül etmek lâzrm, Bu kabul edi- lebilecek mi? Bir başka imparatorlu- ğun batması pabhasma olursa... belki. Şimdi Almanyanın iatediği sulhe ye- ni bir ad taktığını görüyoruz: “Makul sulh”, Ve Almanya ancak böyle bir sul- hün devam edebileceğini Ihsas ediyor, Macaristan da galiba “hakik? ve doğ- Tu sulh” diye bu “makul sulbh” ü kas- tetmek istiyor. Acaba Orta Avrupaya mukadder olan sulh bu mudur? Bekliyelim, Şimdilik “Dranck nach Osten” plânmm İlerlediği görülüyor. Sekip GÜNDÜZ İ AĞ A ARl demede Ingiliz heyeti gitti Bir haftadanberi Ankarada bulu- nan İngiltere hazine müsteşarı Vey; M ile, kredi dairesi direktörü Nikson şehrimize gelmişlerdir. Ingiliz maliyecileri Ankarada bu- lundukları müddetçe — yekillerimiz- le bilhassa Maliye — yekilimiz Fuat Ağralı İle temas etmiş, Başvekil Ce 141 Bayar tarafından kabul edilmiş- lerdir. Müsteşar Veyli ve kroedi şefi Nik- son Ankarada Türkiye ile İngiltere arasındaki ticar! münasebetlerin in- kişafı çareleri etrafında tetkikatta bulunmuşlar, bu maksatla hükâümet ricalimizle görüşmüşlerdir. Yaptıkları tetkikat — neticesinde çok iyi intiba edindiklerini söyle- mektedirler, Heyet bu akşamki ekspresle Lon draya gidecektir. Torü Te 28 . PAZAR İRİNCİTEŞRİN — 1887 Hlcri: 1356 — Ramazan: 4 Güneşin detüşe Güneyin butaşı T,OZ 16,43 Vakit Sıbah Öğle İkindi Akşacı Zatsı İmsak 534 12,02 1420 164487 1820 815 g - Ssını ) — Nekadar- çok cinayet Ifuluyoi.' — İspanyada, Çinde... Tiyatroya dair ; ll Sehir tiyatrosu f fiyatr olamaz Pariste, vilâyetlerde... — Fransız karikatürü — Oosu ! Yazan : Muhsin Ertuğru! Başka bir tanıdığım dedi ki: *“Her yer elli kuruş diyorsunuz ve bunu bir fevkalâdelik gibi de ilân edi- yorsunuz. Düşünmiyorsunuz ki ben ka rımla beraber bir tiyatroya gidersem mutena bir yerde oturmak isterim. Öy le her elli kuruş veren pespayenin karı- Yağmur altın- da verilen dersler | İstanbul Üniversitesi günden gü- ne tekâmül ediyor, muazzam bi- naları ve her türlü tekmik vasıta- lariyle yeni yeni enstitüler kurulu. hastanelerde paviyonlar, dershane- ler inşa ediliyor; hulâsa Üniversi- temiz dünyanın ©n mödern - ilim mücsseselerinden biri derecesine yükseliyor. Sevinmemek ve iftihar duymamak kabil mi? Gençlik na- mına, memleketin ilim istikbali na- Tuna herkes bu gayret ve bu fad- Mömnuniyet duyuyor. Fakat, giderilmesi ufacık bir himmete ve ehemmiyotsiz bir mas- rafa bağlı bir dert var ki, nedense Himsenin gözüne ilişmiyor: Üni- Versite konferans salomumun akan damı! Profesörlerin “Hipodrom” adını terdikleri ve âdi bir salaştan farkı Olmuyan bu kooa berhane muhak- hak ki bip #imdiki Üniversiteye Tâyık dershane değildir; burasını yı- Yörine veya münasip başka bir Yere mükemmel bir anfi yapmak herhade lâzımdır. Lâkin o zamana kadar . hiç olmazsa - bu - aalaşın damını aktarmak da mümkün de- Ö mit Bir ay kadar evvel ayni Movtua temas ettiğimizi hatırlıyo- Tuz; fahat vaziyet gene aynidir ve son yağmurlarda talebeler tavan- dan şanıl garı! akan sulara karşı neredeyse şemsiye açmak lünsmu- Ku duyacak derecede asap çekmiş- lerdir. Ünlversite idaresinin bir adım aktarmağa kâfi gelecek parası öl- dudunu sanıyoruz. HAMİŞ — Akay'ın “Erenköy” Yapurunda-da bir “dam aktarma” ameliyesine lüzüm var; çünkü bu vapurun kapalı güvertesinin Üstü de fena halde akmaktadır: alâka- ların malümu ola! “müdavimi tarafından men yanına gelip oturmasına tahamm- mül edemem... Hiç olmazsa bizler için de yer ayırmalıydınız, dört beş yüz elli kuruş e Doğgru bir teklif.. İşitende ilk tesiri ptk müsbet ve makul gözüken bu köz- lerin sahibine lehte ve aleyhte söylene- cek çok söz bulmak mümkündü. Fakat, ben bapka yoklan maksada varmayi ter- cih ettim. Maksad da şudur; — Yukarki tekli Ba, derhek oluyor ki biz eski bir seyi mizin ayağını gayri makul bir usulle | yatrodan kesmişiz. Bu tiyatro sanatı için başlı başına bir zarar, Tiyatroyu gevmi- yen ve bize gelmiyen kimseleri alıştır- mak için bir tedbir ortaya atarken se- ven ve gelenleri uzaklaştırmaktan daha manasız bir hareket ne olabilir? Şimdi bütün mesele bu zatın eskidenberi ti- yatroya gelip gelmediğini araştırmak, ağzını yoklamak... Yoksa ona desem ki düşünceniz pek dogrudur. Yalnır sizin gibi düşünenler çök az.. Esasen onlar için de localar var Orada, yükarda buyurduğunuz gibi, her hangi bir pespayeye sürünmek tehlike- si yoktur. Oraya buyurabilirsiniz, fakat bize yerlerin pahallaştırılmasını teklif etmeyiniz. Bu bizim yıllardanberi iste- yip isteyip de bir türlü tatbik edemedi- ğimir bir şeydi. Çünkü ekseriyet elli ku ruşu bile vermekte güçlük çekiyor, Ti- yatro nihayet yalnız muayyen bir züm- yeyi alâkadar ederse o zaman gayeden yzaklaşılmış, bir nevi sınıf tiyatrosu ya- pilmış olur. Halbuki belediyemiz (yol- suz memlekette tiyatroya ne lüzum var) diyen amansız araslanların ağzından ayı rabildiği küçük bir lokmayla halkı ru- hen yükseltmek, önlarda ganat zevki u- yandırmak, tiyatroya alıştırmak gayesi için bir belediye tiyatrosu tesis etmiştir. Şu halde bizim gâyemiz, muayyen bir zümre tiyatrosu yapmaktan ziyade, ke- limenin bütün manasiyle, geniş bir halk tiyatrosu kurmak, her hangi bir yerde, hatta bir kahvede bile hartiyacağı para ile ona mükemel bir tiyatro eseri geyret tirmek, pahâlr bir kitabı canlandırarak ucuz okutmak, üç saât içersinde ona şü veya bu beynelmile! muharirin eserini tanıtmaktır. Bunun içinden her şeyden / evvel iktısadi yoldan gitmek Tâzemdi. Fiatlar ne kadar ucuzlatılırsa gayemize o nisbette yaklaşmış olacaktık, o nisbet- te diğer noktalar kendiliğinden tetbik edilmiş bulunacaktı. Bu gözleri söyleseydim belki asıl ga yemizi izah ederek muhatıbımt sustu- rabilirdim., Lâkin ben büsbütün başka dolambaçlı yoldan maksada gitmeği ter tih ettim. Çünkü maksada vardıktan sonradolambaçlı yolda bir yoldür, söz |. bir arasında dedim ki: ' — "Per Günt” gibi eserleri sever - görmemiz daha doğrudur.Ne 4 latıyor. Bay Yaşar Nabi'nin” olduğut!” nıı(-mf*'_': AY Yaşar Nabi, kim söylemediği bir t anketi müdafaa ediyor Ve 26-11-37)4 Diyor ki: “Hususiyle V zimki kadar — hareketsiz bir © w mubitte anketler, uyandırdıklaf! lâka Jtibarile, tenkid değil, görmelidir.,, . Bay Yaşar Nabi'nin fikirleri ıf:; sında iştirâk Gttiklerim azdır; Taki anket muhabbetinde hırlcşıiyy: (Hatıtıma gelmişken söyl Varlık'ın 15-11-87 tarihli Sl)"”'l“,y çok hoşuma gidean bir yazıst çt e alâ- Hangi gazetede, hangi edebi M üzerinde olursa olsun, anketli ka İld okurum, ge- .Mühtelit İğllikleri vardır: bir T7 re kendilerine müracaat edilenle gururlarını, nahvetlerini. çırrifiP Egösterir. . Çoğunun, — bahseti ; mesele Üzerinde hiç - di sür” düşünmeğe lüzum görmeden SÖZ KA lodiği meydana çıkar. Fakat çevk herkese tâvsiye edilecek — bİT 7a$ değildir. Hattâ hemcinsimizin Tgürlü fini-memnuniyetle - değil, 188 öt ahlâ- lra ki Jasan oğlunun tab'ı ile bir Kın emirleri arasında ekseriyâ © uygunsuzluk bulunür. —— — el Ankötin âhlâki renctde etmireti faydalarr da vardir. Hörkes ıı:t" ta, hiç düşünmeden söz söylemM? ? ie temez; bazıları da - kendilerife li sual sorulunca bir.ağır bu""". yar, veroceği cevabın barzı k"”'ıug. üzerlüde bir tesiri olabileceğini ©liy na getirir, Bumrun için de D“t:”ıfa—' düşünür, — sözlerini ölçer, l_lııı Bilmediği noktaları --etinden Bi kadar- öğrenmek İster. "'fod rir milleti içinde böylesi Ne demeyiniz; bilirim, ç ma yok değildir. - .Mıı Bay Yâğar Nabi doğrusu EĞÜ 4 adam?; hiç belil etmeden fi iğneli sözler söylüyor: “ADİ'?;.I kirlerini yazı şeklinde ifade ...u- - Itiyadında olmayan bir çok palis yatçıların, adetâ ifade yasıta$f "',,- ı.ieîelıııoktıdlr. "uaobi:ı“'r'",,._& zaın çoğunün yazılarına fikir K0) v 5. ttüyadında olduklarını, madi , nasiz'şeyler Savurduklarımı ! yi azdır, G na kakıvöriyor... Gaddar Am'-ı var, anketçinin vazifesini de düğine göre anketçi — muh â blrtakım meseleler üzerinde N ” menin lüzumlu olduğunu yatl otları mesleklerinin kond:. ne yüklediği vazifeleri ifaya Üi ge eden bir adam oluyor. ıweblı;u,ı lemimizin'gerçekten böyle "W $ sır,,lara ihtiyacı var... y Anketlerin mecmualardan '"(.ıf gündelik gazetelerde açılmasın gilb dalr bulurüm. Sanatle, edebir meşgul olmiyan karl merak ed Jart okur mu? bilmiyorum; h de bu da imkânsrız değildir. belki o sayede diğer edebi Y alâka göstermeğe başlar. Fal ğ ketin'gündeltk 'gazetelerde ÇIKFlliçı nm bence'asil faydâsi Edebiyatçılarımızın bir. kısmıi yıç lli kendi uralarında konuşmak “b_,.v bunun Için gözlerinin umumf 4000 ta bir tesiri olmıyacağını ldd!;“ e adamlardır. Verecekleri eı'l. UF pânya harbi ile kuru fasuly0 ça haboerleri arasında çıkmaS! kendilerinin de hayata KA a Iözumunu hatirlatabilir. BU * mi? Nurullah A'“% misiniz? , —- —Müzlesef'onu görmedim. “::: E n söylemek'lâzımgelirse !“':n,;ı**.. tı senedenberi misafirden hw yatroya gelecek vakıt bu gas3ft bizde Bir poker merakı M“l:;ı düğ” bir oturuyor vaktın nasıl geçt riyet madan sabahın üçü, dördü oluY? vti Şu halde demek _01“7“::6',; !' ğum adam; tiyatromuzda “ılî' ellişer kuruş olduğu zamanda taltif etmiyormuş.. Pahalr 7:;;, de kendilerini tatmin edemt ni " Kimsenin ne parasının boli df geoyille . | ne itiyadma, ne zevkine, n€ f karışmak adetimitdir.. Fakât 'î:#. gan " g yatroyla üzaktan ve yakıfı alâkası olmryan bir ıdll?' (Yerler elli kuruş) olduşi ya gelmiyoruz demesi bir Ğ bir yalan değil midir? e x sebep! "', j Bu yalanı söyleten 'ş;”:/ rta manın bilgin ve medeni * yacıdır. İşte bu da modemn faciası! - * M ER! A e| t