Sri gazeteci ik lam meşhur mısrada at kalmasın âlemde Al- Diye kı, lahım nihan BEN elbet #ykizir. Onun bu haykırışı- i y 8 iv kavaran şüphe, haki- çıkamamağı şüphesin- ildir. Herkes de takdir ndan, öl hakikatin anlaşıl- z < hiçbir şey tasavvur e- Ez) ini böy olmasaydı, bugün iz bing çök Ir ve dığma İnandığı. Men , — hakikatin he- ermesi endişesile — iy lâzımgelirdi. vi emizin uğraştığı pürüz- yn açbakmız Buradaki dava dos a öylelerine tesad0f ağündür ki, işin hakika- karabilmek için cins il her tabakadan, her ların, müştereken, iyim çalışmaları hâ- a koyamamıştır. zünüzden kaçma- vi İttihat ve Terakkinin Iç #İAt paşayı o nasr) öldür. ti zeta 2 plizaşen neler ve hat İma, rin he tırı bep bu an- yi değ 3 “bunlar ! söylemek iddiası- Alanla, n, gene bin türlü diği görülür. m iğ Sağmak NİN İşi: Hakikati © ortağa ite, ett, İİ Yapış lerin işi: Gizli kapaklı bir ana 6 asm& mani olmak, yapıl m pılan amak, » Az Yeri vk | elk işi; Hakikati söyle- ati ortaya koymak. Dev- mızda adliye ve her ve- Hâtı içinde ayrıca “müfet- nması hep hakikati gün koymaya çalışmak e olduğu halde gene Ala vardırki bunlar bu- v0, nihan) perdesi altında» ii zetelerde röportaj adı veri la YAZI silsilesine rastlarsınız. e hakikati ortaya etmek çi Ir düşüncenin mahsulle- « yaşıt 8 gezeceğiniz, görece alama ağa :3 yerlerde slâka- r bir gazeteci oldu- rı zamanlar işleri- İYİ taraflarını gösterirler. bu kabil yazılar tek taraf B talan Moi ye ieel Kendisine müfettiş “süsü Bing ) #nlâhiyetine güvenerek yü 4 ima; Datılmış gördüğü kapıları aç emi it Bir gazeteci hakikatin ken asla nu ilme k için ne yapmalı- he 1 in Tesmt bir hüviyet taşrma- m ayin olmayınca, yapacağı İş ü * doğ #ibi hareket etmek olur. vi Days A gibi tebdil gezme- “İitey - bir hüviyet altında tetkik Tanay, İstediği mevzular içinde ya- lim a? eder. Teala kaldığına göre böyle bir v X ener matbüatına ilk ön- Oku, “e “iler, o röportajile Haber ye ü Bugünkü nüshasında da Örle bir röportaja Haber baş- hapi an adındaki genç bir mu- ring “12, gazeteden aldığı direktif Bir vap iyor, Sahasında © ehemmiyetli YAR SPtAİ hazırlamıştır. Mevzuu- gi hasıl bulunur? Iş bulmak için iht İyaç var mıdır? İşçi nasıl #metçi nasıl İş bulur. Nasıl SeTek işçinin ve gerek hiz- aktilonun işlerine karşı nedir? Yaşayış tarzları nâ US taz Devamı 13 incide Lüza la | Zâhirçelebi K MUJTAMEL XE# RK D'UNDE E KALSA “MAVI MUA İr sebebi olacaktır. Na» | nabirazdahailâve edilerek şimdiye kadar dağınık vaziyette bulunan bütün devlet dairelerini içine alacak bır bına yapmak kKâabıldır Yazan : HABEKCi Usküdurda, zaten darmadağınık bir vaziyette olan devlet daireleri, adliye binasının yanmasından sonrâ, daha beter dağılmış, resmi dairelere işi düşen halk, cidden müşkül vazi- yette kalmıştır. Bunu geçen gün, tecrübe ettim. "Usküdar adliyesinde bir işim düş müştü, sabahleyin erkenden köprü- den bindiğim bir vapurla, Üsküdar iskelesine geçince, orada İlk rastgel diğim polis memuruna &dfiyenin yo- lunu sordum. Memur bana tramvay İ istasyonunu gösterâi - Şuradan tramvaya biner, Tu- nusbağ İstasyonunda İnersiniz. Ora- İ da bir nokta vardır. Yolu sorar öğ- renirsiniz, dedi. Bindiğim tramvay beni ta Karaca ahmet mezarlığının başladığı yere kadar götürdü. Tunusbağ istasyonu burası idi. Mezarlığın Oo kenarında nöbet bekliyen polis bana dâr çamur lu bir sokak gösterdi. — Oradan gidiniz, bir omüddet yürüdükten sonra karşınıza bir bak- kal çıkacak ona sorun gösterir size, dedi, Bozuk kaldırımlı yollara çamürâ bata çıka nihayet bakkalı buldum. Bü sefer odan şu cevabı âldım. —-Adliye binası burada iki tane- dir. Hem de biribirinden oldukça u- zak mesafelerde. Siz hangisini iati- yorsunuz, (hukuk mahkemelerini mi? Yoksa müddelumumiliği, ceza mahkemelerini mi? Ona (göre Yol göstereyim.. Hukuk mahkemelerini aradığımı söyledim ve gösterdiği istikamette , bir hayli (oyürüdkten, sağa 0- la saptıktan ra, mahalle ar& sında ahşap bir binada yerleşmiş ©- lan adliye dairesini buldum. Bir evin içinde, küçücük odalarda yerleşen mahkemelerin, katiplikle- İ rin, tebligat dairesi: .b ni anlatacak değilim şünürseniz, vaziyetin güçlüğünü, 8 klığını siz daba iyi tahmin ede- rsiniz. İ o Fakat işimi görüpde (o ağliyeden | çıktıktan sonra bir dostumun vak” tile bana yana yakıla, Usküdardaki devlet dairelerinin dağınıklığından, 1ş3 elverişsiz binalara yerleşmiş olma sından nasıl şikâyet ettiğini batır Jadım, Ve bu dairelerden | bazısını söyle bir dolaşıp görmek (hevesine düştüm. ben bizzat A po) AJAR LOGATÇE stanbul Üsküdarlılar büyük bir hükümet konağı istiyorlar Yeni yapılacak iy binası masrafı- Tramvay yoluna çıkmak için, ma halle & ndaki Arnavut kaldırımı döşeli yolda ilerlerken, uzaktan bir tanıdık gördüm. Üsküdarda oturan bu eski arkadaşım da bana © doğru geliyordu. Aramızda ( 10-15 metre bir mesafe kalmıştı. Şapkalarımızı çıkararaZ solâmlastık. Ve gülüşerek biribirimize biraz daha © s#okulduk. 'Tam bu sirada, incecik bir des: — Merhaba amca, diye beni selâm Jâdı. Arkadaşıma verdiğim cerabm böyle bir mukabele ile karşılanması | beni biran şaşırttı. Fakat başımı ç6- virip de, sesin geldiği tarafa bakım- ca bu şaşkınlığımı kahkahaya tah- yil etmekten kendimi alamadım. Çukulata renkte Iki tane, min! mi ni şirin, hem de fevkalâde şirin yav ru, evlerinin penceresinden bana ba kıp gülüyor ve: — Merhaba, werbaba, diyorlardı. Makinem! ayar edip sizinde yukarda göreceğiniz güzel < resmi alırken. arkadaşım da yanıma gel- mişti. Yavruları selâmladıktan son- ra, İkimiz beraberce yürümeğe baş- ladık. Yoldan çevirdiğim dostuma, düşündüklerimi anlattım. — Çok haklısın dedi, Gel de sana istediğin binalardan birkaçını gös- teroyim. Çamurlu o #okaklarda on dakika daha yürüyerek genişbir meydana çıktık. Karşımızda yarıs!- Yanan Üsküdar adliye binasınm bu günkü hali ve şimdiki Üsküdar ad- liyesine giden sokakların birisinde gelip geçeni (o selâmlıyan, çikolata renkte iki şirin yavru. yanmış ve iskeleti meydana çıkmış koca bir konak ve onun bitişiğinde ; ni kâgir ve kışlamsı (o bir Arkadaşım: enkazı ise, yel bina görünüyordu. — İşte yanan ağliyenin dedi, Yanımdaki de hapish Yangından sonra derhal şünülüp yapılan projeye göre buraya asri bir adliye sarayı yapılacaktı. Fakat ilk günlerde hemen İnşaata başlanacak gibi hareket edilen bu Iş den şimdi uzayıp gidiyor. / t#,yapı hâlâ başlamadı, Üsküdar adli yesi de bu dağınık vaziyette kurtu- lamadı. Dostumla beraber, yanan adliye- nin önünden, meşhur parkın...kalşir smdaki' beyaz bir ahşap eve yerleğ- Tüiş kaymakamlık» biüâsint; * "daha sonra, bir katlı yeni tapu dairesini gezdik. Bu son bina için beni gezdi- ren şöyle izahat verdi: — Burası eskiden belediye ahırı idi. Sonra bozdular. Tamir ettiler ve ortaya böyle yepyeni bir bina çi- kardrlar,. Biz tapu dairesinden Ayrılırkon, arkadaşım, elinde bir tomar evrak havanın soğükluğuna rağmen ter- kan içinde kâymakamlık (binasına doğru hizli hızlı yürüyen bir adamı çağırdı. Beni ona tanıttı. Ve sonra ikisi bir arada şunları söylediler: — Bizim kazada, &rondemiki yeni bir adliye binâsı yapılacak, Bu mas- rafa biraz daha ilâve edilsin burada ki bütün devlet dairelerini içine ala» bilecek büyük bir hükümet konağı yapılsın. Böyle m bugünkü mas- raftan oldukça mühim bir ekonomi yapılacak, hem de eshabı mesalih !- çin büyük bir kolaylık hazırlanmış olacaktır. Şimdiki şerait altında, Iş sahiple rinin ne büyük bir müşkülâ* çektik lerini bilemezsiniz. Yanındak! arkadaşla beraber Usküdarın (o başka taraflarını ge zerken, muhteli? kimselerle bu fikir üzerinde konuştum. Hepsi ve hepsi, ayni fikri, ayni geyi, can ve gönülden arzu ettikleri- »i bana tekrarladılar... Bütün bu kaza halkının arzusuna teredman olarak bu hususta nazar$ dfkkati celbetmek için şimdi ben bü satırları yazmış bulunuyorum. HABERCİ dir, | ““Hortlaklar,, w haxeski Yedigün'ü okudunuz 5 mu?.. Resimlerinden, repor- şu larından bahsedecek değilim. #oşlanarak baksam, alâka ile oku- sam bile onlardan pek anlamam. Fa xat bu sayıda üstadımız Ah gaoğlu'nun “Hortlaklar,, adlı nefis bir yazısı var, Ahmet Ağaoğlu'nun “anlattığı bordaklar gece yarısından sonra be- Mirip de evlerde ufak tefek gürültü çıkaran, horoz ötünce de hömen me- zarlarına dönüveren nisbetön zarar- sız, hattâ bir dereceye kadar sevim- M sayılabilecek Oocinsten değildir. Zaten dense Onlar çoktan beri İngiltere'den başka yerlerde gözük- mez oldu. İngiltere'de tuhaf tuhaf anane var diye bizde de birtakım lüzumsuz âdetlere bağlanmak isti- yenler bile geceleri evlerine yeniçe- riletin geldiğini iddia edemiyorlar, Hortlağın o türlüsünden çok Şükür kurtulduk, ispritismacıların en be- liğ, en hararetli davetlerine dahi i- cabet etmiyorlar... Ağaoğlu'nun hortlakları ise hep aramızda dolaşıyor; hattâ diyebili- riz ki hemen her birimizin içinde yaşıyorlar: Bu höttlaklar zamanıan lamıyan insanlardır. Zamana uyımıs yan demedim; bilâkis, Ağaoğlu'nun da ısrarla işaret ettiği gibi onlar za- mana uymakda hiç bir (zorluk çek miyor, Fakat onlar en yeni ri de okusalar onda en Rea yasıf- ları arıyarak seviyi en y ti kirleri öğrenmek İstekler onlar, en eskilere irca ediveriyor; frakı aba, karpini mest gibi (o giyiyor- . Dabe doğrusu onların en yeni şairleri okumalarına, en yeni fikir. lere taraftar görünüp en yeni kıya- fotlere girmelerine bakmayın, içleri geçmiş asırlardan kalmadır. Onlarla konuşurken insan oğlu (ancak bir merhaleye kadar ilerleyip orada du- ruvermiş sanırsınız. Onlarda yeni 0- lan hiçbir sey bir zaruret değildir; onu âdet yerini bulsun diye, de olur, böyle de olur!,, diye kabul etmişlerdir. Onların herhangi birin. den vaz geçilip geri dönülse içlerin- de hiç bir eza duymıyacaklardır. Ağaoğlu'nun bir âhbabı onlardan bir ikisinin kafatasmı açtırıp bak- tırmış: Meğer onların beyinlerinde physiologik bir noksan yokmuş ama insan oğlunun beyninde De tan sonra teşekkür eden çisgile görülmüyormu “Hortlaklar,1 okudukça (insan düşünüyor, ürperiyor, (içine bazan: “Acaba ben de (onlardan mıyım?.. diye bir şüphe geliyor. Gerçek söylü yorum, çoktan bori bu kadar "'zen- gin,, her birimizi o kendimizi müra Kabaya davet eden bir yazı okuma- mıştım. Nurullah ATAÇ