20 İKİNCİTEŞRİN — 1957 iş Dr İst HApp Yapı BER yazı işleri müdürü, bana ka, Si güç bir iş vardı: Hiç vakit şYbetm, p “den İstanbul sokaklarında do- AK İS yerlerine, işçi çalıştıran mü. Re baş vuracak, kendime iş araz Mh m. Bu iş, ne işi olursa olsun, hat- a ye silik bile... Yazı müdür tahin böyle bir tetkik yaptırmayı Tek, “Ye, günün her saatinde iş iste . İstediğini ilân ettrirnek için mü- €denler getirmiş... im 7kuyucuların ebilecekleri bir yazı sil tmaya imkân var mıydı? Niçin olmasın? Bu hayattan 2. > bizzat yaşanmış, görülmüş, tes- tak İmiş vaklaların not! dan çıka- Sebi silsilesini okutmak ve hattâ İnk, Tim ki, beğendirerek okutmak Bü, dahilindeydi.. Yeter ki başarıla. eyi e, B e arileyi birdenbire Üzerime al » böy, €saretini gösteremedim. Çünkü Bayı, DİL teşebbüs irisanda bir ikinci yon daha mevcudiyetini icap etti. t Sedan hakikaten işi aramak mecbu - hireke bulunduğu zamanlardadır ki Big, rinde tabit görünebilirdi. Be- Me teni İşi mevcut, fakat işine malze. ve kapı il etmek içni sahte bir vaziyet- Mena kapı dolaşarak iş arayacaklar, inden başka bir de ars tam bir artist olmaları icap Ben böyle bir rolü yapabilecek, > olabilecek miydim? nm görenler; Üygyi, iman! Sen bu işi yapabilirsin.. “İk Hele erkek olmayışın yağı. Ber, Son başka bir hususiyet ilâve Sey “TA yapacağım iş, gönül eğlen. Vüst SİN değil, bir kısım halkın hu « tini, yaşlarını, ihtiyaçları, zevkle. Baca rün ortaya koymak için ya- ĞU sürür Betin söylüyorlardı, Kaç defa biz im ind Şahit olmuştuk. Matbaam;- Sergi, De Aşındıranlardan bir çoğu iş. dan, az "unlar, fazla çalıştırıldıkların » taş İğ” aldıklarından, sıhhi şart « İse, ge, /€€ edilmediğinden bahsediyor. Böy, Yanıyorlardı, * bir amı arasina katılarak bun- W Vi mihenk taşına vurmak eta haksız olduklarını bitaraf Simdi Oftaya atmak fena mı olurdu? ine ii, © Kadar bu kabil müesseseler İsti, | SOk gazeteci girip çıkmış, işçi. iy va Verenlerin vaziyetini şöyle bir da, ü Seyretmiş ve intibalarını ga- Yialarma geçirmişlerdi. N i ler doğru mu sayılmalıydı? 4 Ülnu yy >aret edenin gazeteci oL il Bilen bir iş evi sahibi, ona, N gös- duy *İ İcap eden kapıları kapam gider Miydi? b ) vere, Veten lerden yapılan şikâyetlerin ayanın Röportajı yapan : i Neriman Muharrir Neriman tezviri saymak mümkün görülemez miydi?. İstanbulda iş bulmanın güçlüğünü, tahrir müdürümüzün aklma böyle bir / mevzu getiren ziyaretçilerden ankyor- duk. Acaba bunlar hakikaten liyakatsiz, ellerinden bir iş gelmez adamlar mıydı ki iş bulamıyorlardı? Yoksâ, hakikaten iş bulmıya mâni ciddi pürüzlerle mi karşılaşryorlardı, İşçi nasıl yaşıyordu? Aşkı, ıstırabı, nasıldı ve nedendi? Bir daktilo kızın zevki, arzusu, işine bağlılığının derecesi neydi?. Bütün bunlar hakikaten tetkika de- ğer mevzulardı. Bana böyle bir vazife verildiği gün - den bir gün sonra, sabahleyin iatdaa kapısından girdiğim zaman, beni teşvik eden arkadaşlardan birine rastladım: ... — Kararım: verdim, dedim. Verilen vazifeyi yapacağım.. Doğrusu söylemek lâzrmgelirse, ar - kadaşa kararımı bildirdiğim ana kadar bu iş hakkında ciddi bir karar vermiş değildim. Dilime böyle geldi ve öyle söyledim. Artık fikrimden cayamadım da,. Sonra bana alnıma “kararsız,, veya “cesaretsiz,, damgasını yapıştıracak - lardı. Yazı işleri müdürüne vaziyeti bildir. dikten sonra matbaadan ayrıldım. Okuyucularım takdir ederler ki, ü- zerime aldığım bu işin başarılması pek kolay değildi. Nereye baş vuracak, nereden iş isti yecektim? Bir an geldi ki kendimi ha - kikaten işsiz, boş geren biri gibi gör A ? karşı iğbirar duyan bir işçinin meye başlakiım. Gözlerim gelip geçen. GMS a. inek idin k gözünde koca Şehir ne kadar daralıyor ? âanbul sokaklarında, bir an geldi ki, kendimi hakikaten İşsiz, boş gezen biri g'bi görmeye başladım lerde, tabelâlardaydı, Şirket binaları ö- nünde duruyor, girip girmemekte tered- düt ediyordum. İstanbul içinde işsiz kalmanm baki - katen güç ve Jena bir şey olduğunu an- byordum.. İnsan İstanbula bu gözle bakınca, koca $ehriher yerin yüzüne kapak olduğunu düşünerek bir avuç içi kadar küçük buluyordu. Bir karar veremiyordum. Müracâat edeceğim yerlerde müayyen bir iş mi aramalıydım: Yoksa “herhangi bir işi yapmıya hazır olduğumu mu söyleme - liydim?. May Devzmi var gdeyaz bohça Yazan: Ali onbaşı askerden döndükten &on- ra evlenmeğe karar verdi. Arka arka- ya on dört sene durmadan askerlik yapmış, bu on dört sene zarfmda yir. mi sekiz sene ihtiyarlamış, şöyle böy- le kırk beşe merdiven dayamıştı. | Ali onbaşının köyde üç beş parça toprağı, başını sokacak bir damı, bir kaç davar: vardı. Gönlünü yokladığı zaman da pekâlâ genç bir kızla evle- necek cesareti kendinde buluyordu. Köyde, hele vepheden beraber getir- diği (onbaşılık) rütbesinden sonra, epey barı da vardı. Hangi ağaya baş vursa ona kızını vermekten çeki miyecekti, Lâkin Ali onbaşı bu işi epey ce düşünmek lâzim geldiğini bir türlü aklından çıkaramıyordu. Ne tarlalar, ne rütbe, biçbirisi, genç bir kadını uzun boylu oyalayacak şeyler değildi, Bunun için yaşlıca bir kadn, hatta dul bir kadın daha iyi olacaktı. Ama vakit bulup da bu işi bir daha zihnine sokamadı. Günlerin arkasın- dan işler yürüdü. Eşdost onun traşlı kalın ensesine vurarak cesaret verdi. ler. Hatta köyün gönüllü yengesi Emi- ne dudu bir gece evinde tertip ettiği bir #incan oyununda, Hacı Hüsmenlerin küçük kiz: Gülüsümü kapı aralığından ona gösterdi, s Ali onbaşı, büyük kapık avlunun gübreletini temizletirken kafasına bir şey düşmüş gibi silkindi ve homurdan- dış — Ulan Ati, bir işe girdin ama, dur bakalım. Gübreler temizlendi, sandıktan be- yez patiska perdeler çıkarıldı. Ali on- başmın rahmetlik anası, bunları, on beş sene evvel biçmiş, dikmiş ve san- dığa yerleştirmişti. ... ) Düğün günü kasabadan bir dâvul zurna getirdiler. Otuz senedir rakıya Graroloji MÜTEMHASSISIMIZ Cevap veriyor Cevapları veren: PROFESOR SANERK Gratöloji ve Gratometri mütehassısı B UTÜN tafsilâtile karakterinizi; meziyet ve kumurlârmızı; sizi hayrete düşiürecek kadar yazik ve sarih olarak busüsiyetlerinizi; tuttuğunuz veya düşündüğünüz işte muvaffak olup olmuyacağımız;. nihayet bep farkla yaşınızı size söyliyebilirim Bans bir gazeteden, bir kitaptan veya aklmızdan yazscağmız dört satırlık yazıyı; Son &ylardaki imzalarınızdan İkisini gönderiniz. Tetkikierin çök #saslı yapılmasını istedi ginla takdirde sağ elinizle yazdığınız Gört satırı; ayni yazınm #9İ elinin. yazılmışı ni; baş ve şahadet parmaklarınızın bir kâğıt üzerindeki izlerini; soğ elinizi kâğıt üzerine koyarak bir kurşun kalemle elini. gin kâğıda çıkaracağınız resmini; muhtelif tarihlerdeki “İmzalarınızı, yazıyı sağ el ilo kaç dakikada, #0l €lle kaç dakikada yazdığınızı; dirseklerinizden © bilrklerinize kadar kaç santim olduğunu Üüve ediniz. Kızını vereceğiniz detikanlınm, tanıdık larınız. dostlarının, Blşanlınızın, İş ortağınızm da geciyesini, hususiyetlerini, bize fmzalarni ve herhangi bir yazısmdar dört satır yazıyı gönderirseniz size etiyiiyebi Jiri. Kendilerine cevap verdiklerim, cevaplar hakkındaki (o mütaleslarını — icabında Başredilmek Üzere — #erih adreslerile yazabilirler. Gelen mektuplarda, bir kağıda muhtelif kimselerin yası yazıp İmza attıklarını görüyorum. Herken Ayrı ayrı kâğıt. lara yazmalıdır. 1 — Fatih 398 B.C. 30.35 yaşlarımda, pek büyük Dir #etimalle uzun boylu ve zayıfs yaklaşan bünyede bir zâlsınız. Yazılayınızânn © Anlaşılan en beriz hurusiyetiniz asabi olmaktır. Çabuk kızarsı. Bız ve kızmak için de çök sebeb bulursunuz. Hiddetleriniz uzun sürmez; Cakat biribirini takip eder. Gönderdiğiniz muhtelif mzalarmızdan 926 senesine ait olanını dikkatle tetkik ettim. Bu imzanın atıldığı sırâda berhangi bir ban. talık geçirdiğiniz petcesina (o vardım, Yani Açık ifade, geçen see bir hastalık geçirdiniz. ve hanliz Lam manasile (o sibhatinizden de memnun değilsiniz. Yazımız nazaran, bedeni değil fikri bir iş | yapmaktasmız. Memür cimanız en kuvveti ihtimaldir. Asabiyeliniz. arkadaşlarımızı | Biemrun etmemektedir. Bereket versin ki iyi katpliliğiniz yaptıklarımız: tamire (o kifayet edebilmektedir. İçkiye düşklinsünüz. Hiç içmemek eliniz. de değlise itidal ile içmeniz şayanı tavsiye. dir. Bana meltmin: yazmadan evvel, ne ka. | dar içmigtiniz Tavsiyeler: Sinirlerin tedavisi, içkiden vaz geçmek, açık hava ve bedeni hareket, cinsi yazılar yerine eğlenceli ve faydalı şeyler 0- kumak! (Çünkü mütaloalarınızda meraklı ve korkunç şeyleri tercih edecek Wr tema. yüldesiniz). 3 — Moda Sakızağacı Mim. Genç, orta boyda, hassas bir tip, İntizam sevmekle beraber ya birsz dalyınlığınız ve. ya hmalkârlığınız var. Tebialiniz cmaş iti. bartla uysal olmağa “aha pek çok müsalt ve müstaittir. Fakat buna rağmen otralınızda uysal otmandığınızdan giküyet edenler mev. cattur.. Biraz evvel biraz dalgınlığınız veya #amalkârtığnız var demiştim. Muhtelif hare. ketlerinizde her ikisini de görmek mümkin. dür. Hayatta yüksek iddinlarmız yok. Rahat ve gürültüşüzce yaşamak: Sizi en çok tat. min edecek gayedir. Bıbhatçe bir şikâyeti. niz olmamak lazımdır. Sizi en fazla alâkadar eden işte. ihmal ve dikkatsizliği bırakırsınız muvaffak olur sunuz. Bir işin teferrlatın: O'bmalde nicin #rar ediyorsunuz” Tavsiyeler: Dikkatini! kuvvetlendirmek, #hma'kârlığınızla mücadele etmek, intizamı seven tablatinizin bu temayülünü ileri gö. | türmektir. hlkimi 44 hünez ee lihan Tarus tövbeli olan yol ağası zade Hafız Os- man bile, Alinin hatırı için daha güneş gökyüzünün ortasında iken, zil zu sarhoş © Ali onbaşımn evi o gün gö haldeydi: Duvardaki koç bile kırk yıllık tozlarından silkinmiş, ve buğday saplarından yapılmış resim- İiklerin içine birer deniz kızı yer tilmişti. Babasının cephede şehit pidu- Zu gündenberi bodrumda, dibek taşı- nun içinde duran küçük semaver, parıl parıl, ortaya çıkmıştı. O güne kadar kapımın önünden bile geçmiyen alir yeşğiğf köy kızları, sanki birkaç dela girip çıktıkları bir yermiş gibi, Ali onbaşınm evini, yadırgama- dan, karıştırıyorlardı. Ali onbaşı bu 8€- maverin bügüne kadar nerede durdu- ğunu ve bu beyaz yatak çarşaflarının hangi sandıkta uyuduğunu bilmiyordu. Fakat işte, dudaklarında > sar: bir te- bessümle, kirli dişlerini göstererek evin içini dolaşıyor, gözleri hayretle açılıyor; kızlarla ahbap olmanın ver- diği garip bir baz ile bıyıklarını ;sırı- yordu, Camide hemen hemen bütün kö toplanmıştı. Oİşte yola o geldiğilin kasabadan sırf bu düğün için gelen zengin damatları, işte Ali onbaşı ile ta babasının sağlığında bir öküz yü- zünden kavga etmiş ve bugüne kadar onun adını bile anmamış olan solucan köyünün muhtarı güdük Hasan, işte Uluborlu Halil beylerin en büyüğün- den en küçüğüne kadar bütün bir saf teşkil eden oğulları, torunları, damat- ları, Alİ onbaşı namazda kaç kere dalga- ya düşüp âlem secdeye ken göz- leri büyük mumlardan bi ışığına takılı, ayakta kaldı. Kaç kere imam ve arkasından cami halkı dizlerinin üstün de karar kılıp otururken o ayağa kal kıp, bir saban okü gibi, sallandı sallan dı da etrafıma bakınıp neden sonra ye re çöktü « mesir Ali onbaşının evi bu akşam ne karar lıktı. Avluyu geçerken ayakların: ke- restelere çarpıp kırayazdı. Merdiven- leri çıktı, sofayı bir idare kandilinin ışığında geçti. Oda kapısını usulca açtı: Evvelâ bir şey göremedi. İçinde çok sigara içilmiş bir mahalle kahvesi mavi bir dumanla doluydu oda.. Bi: iki adım attı, sedirin köşesinde beyaz bir bohça vardı. Bohça titredi, sarı bir ço- suk yüzü, Ali oybaşıya güldü. Ali onbaşı da gülmek istedi, yapa- mâdı. Bir şey de diyemedi. Gitti, du- man çıksın diye avluya bakan relerden en uzaktakini açtı. Gök ne karşı derin bir nefes aldı. Biraz kendine geldi. Başmı çevirdi, gelin şimdi büsbütün küçülmüş, bütün bözülmşt. Odanın içinde bir koku, bir güzel koku vardı. Yıllardanberi buraya böyle bir koku girmemişt, Hiç, hiç duyma- muştı. bu kokuyu. Ali onbaşı bir küçük hayvanı hatır- ladı; Koca bir mağazaya, bir ağıla, bir tavlaya küçük, fare gibi, bir hayvan girer ve orasını, baştan aşağı keskin ve iğrenç bir koku ile doldururdu. Bu mahlük da bu odaya girer girmez bu- rası,. Sonra divanhaneye çıktı, burası. , Cihaz odasına, mutbağa gitti, burala- rı.. Bütün ev, her yer, her yer bu gü- zel koku ile dolmuştu. Bir güvercinin kafesini açık unut. muş gibi korku içinde, odaya döndü. Köşedeki beyaz böcek, kıpırdamadan oturuyotdu. Yüzünü de nereye sakla» mıştı? Ali onbaşı yavaş yavaş oraya doğru yürümeğe başladı. Beyaz bohça açıldı, yine deminki sa- rı çocuk yüzü ortaya çıktı. Yine gül dü, sonra üzerine doğru gelen adamın büyük gölgesi duvarda gözüne ilişti. İki kocaman el, üstüne doğru uzan: Saçlarında fırın gibi bir nefes iu. Birdenbire yerinden fırlayarak, keskir ğlıklarla, oda kapısını, sofayı geçti, enlere atıldı; — Anneciğim! Anneciğim! İLHAN TARUS Lr