22 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

22 Ekim 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ley biimiştim. Çok ağı Mi VE Oturdum. : 1 ad diğim için derhal — abat Tahât okuya- ea e, İm; Pöyle bi * etrafıma bakım. Amv, yaa, AYA eli; kü BUT İn or, i Derek 9S tang Bazete ancak on san vardr. görünü- bi da bir nisbet- İğerleri boş dü- Sn dışarıya bakıyor- , Bördükleri ayni ke? kere daha sey- mületin fi geliyor. ür Seviyesi, nak- Züzete okuyan ve #nlüian e Biabetinden de bir . Aİ kend? Anı Büke N biliyora, Pi Ni adamlar, oku- e; uzda sa aklıma geldi Vani bir ta hikâye anlatmış- * Ssveç usulü Şim- ledim. Artık *T, okumağı bu attati öğrenmişler ; Müvezzi, ku- ST bağıra geçi millemişler ; oku- be da, Onlardayı olmadığım “ oltunlarıma tatlı tat Üre, Yay Bözetemi hazırladım. Kiye ana Mag keyi Üavrandım Ga o Ha Kezdum, e ln Üy EA aygş 8 bozuklukları al , MEYE tekrar elimi u- A e mak ya dü; iy İŞMüşe; » yiti e, ka, tü? Sağıma soluma *, key, “8 sonra caba yan- Pay, “My Sağ Takş, diye çantamın içine. zzilerden biri aşı- Mi çıkarğı? . ği İN br © Yokua Yayin i » Yanımdan ge- 1 Bir etin, g* a, rig du ir takılarak mı gitti? eleyi halledemiyor Bleteni a bak e ğer yolcula- Kayi Mi m başka ui * ve “e biri Mei öiyaz ae Ba Tör bir okuyor. MN soy, * Tophaney; şeş biç hiç —“Yi boylamıştık. a veZ?İ tramva- ew serada, ünden geçi- Üüyeç, -“İ hasretle bakı. — tarikiyle &- * kald İyora AN yep; “aldım. Fakat du, rine Kelince sayıfa abütün faz. Züzeteyi pek tuyor, nazarım “e okuyamıyor w nun lar 4 Sür, “EZ ir koy- ii a, | Yor. Fakat böyle gile yok... ğı adam, Eelmiyo, a) bir me dayı “yağ ina ya or Mi dak YE iş REM birini ka nı 1 kayı i eş me Kiye, Diy bir Memleket uz Teli, “tekir. VÜSUda geti. kaç ie <le hattının R ş amplicaşi, Ta Yam, karıl- a pece kaş le agi Cümhu Reed, Sen Bünlerde UP “diye dünü İ büt diye düşünüyordum. Salıpazarını görmedinizse bile ni mutlak duymuşsunuzdur. Tophane ile Galata arasında ve Yüksek kaldırım la, Kumbaracı (o yokuşu (tarafına düşen Beyazıt isimli mahallede salı günleri kurulan bu pazar yeri, Beşik - taş pazarından sonra İstanbulun en bü- yük pazar yeridir. İstanbulun muhtek£ semtlerini dolaşırken, muhtelif pazar - lar görmüş ve bunlardan yazılarımda da bahsetmiştim. Fakat Salıpazarı, pazar- lar içinde en karekteris'tiklerinden bi- ri idi, Vakit öğleyi henüz geçmişti. Yani daha herkesin evinde bulunacağı, ye mekle meşgul olacağı bir saatti, Fakat sokaklarda salı pazarmın kurulduğu kalabalıktan geçilmiyordu. Hele bir yük arabasının, caddesi istikametinde yolu tıkaması işi büsbütün curcunaya çevirmişti. Pazara bu kadar fazla rağbet göste- rilmesinin sırrını anlamak güç olmadı. İşportalarının başında * mallarını tramvay satmak için, öyle ucuz fiyatlar ilân e diyorlardı ki hani ev yakın olsa, it» San gayri ihtiyari hepsinden birer mik» tar almaktan kendini menedemiyecek- ti, Amma, bu arada çürük çarık mal sa» da rastgelinmiyor desem yalan söylemiş olurum. tan esnafa Yanımda yürüyen fotoğrafçı (Ali, ben etrafıma bakınıp duru birden bire kaybolmuştu. Bir hayli aradıktan sor.ra, onu bir ayvacının öcünde bul - dum, Bu meyvaların en kocaman- larından bir tane alınışı mütemadiyen ke mirip duruyordu. Beni görünce gülmiye başladı. Ge - ne beraberce yürüdük. İki tarafımızda dizilmiş esnafın feryatları kulakları - mızı Çin çın çınlatıyordu Soldaki bir sokağın köşesinde ruasâ Üzerine yerleştirilmiş seyyar bir kah - verin gârip halini seyrettikten sonrâ, yolumuz üzerindeki binti çeşit esnaf arasında işportasına ceviz doldurmüu$, bir ihtiyarın önünde durdum. — Baba, dedim, işler nasıl? Aldığım cevap cdden garip oldu. — Yaramaz evlât, yaramaz! Şaşkm şaşkın vürüne bakarken, © zah etti: — İçleri nasıl? diye sormasaydın belki verirdim amma, mademki sordun, ben doğru adamım, doğrusunu söyle - rim. İşte ancak bu sözlerden sonra me seleyi anladım. Meğer ihtiyar benim: “İşler masıl?,, ru “içler! nasıl?,, şek- ÇE A Ya Erlıpasârından bir köşe ve bir seyyar kasap.” Istanbul konuşuyor! a Salı pazarında Esnaf, müşterilerin malları taşıyacak küfeci bulmadığı için az alış veriş ettiğinden şikâyetçi... Yazan : Haberci 35 ei Salıpazarı İstanbıdun en kalabalık nde anlamıştı. Maamafih bu kadar dü- rüst iş hoşuma gitti, — Mükemmei pazar, doğru esnaf, diye söyleniyordum, tam bu srrada ke- limelerim birdenbire boğazımda düğüm- Jemdi. Külhanbey kılıklı bir domates satıcısı müşterisinin başka bir *tara- fa bakmasından İsVfade ederek tartıl- muş yarısını, gözlerimin önünde, bir anda tekrar işportaya boşalttr. Sonra tam bir soğuk kanlılıkla muhteviyatının büyük bir kısmını çalmış olduğu pake- ti güzelce sardı. Ve müşteri tekrar kendisine döndüğü zaman, paketi eX- he verirken, hiç utanmadan bir de şun ları söyledi: — İyi mal aldın ve ucuz aldm ba - yan. Haydi hayrını gör! Adamakıllı kızmıştım. Fakat elden ne gelirdi ki... Tekrar yürüdük, geçtiğimiz yollarda mütemadiyen sağlı #ollu tanıdıklar çı- kıyordu. NA pazarlarından birisidir — Merhaba bay Haberci, diyen bel- ki üç düzüne adamla selimlaştıktan sonea, nihayet seyyar bi: kasabın karşi sırtında yerleşmiş, gene böyle tanıdık esnaflardan bir kaçiyle (o konuştum. Ben: — Seyyar esnaf kalktı kalkalı, artık işler iki misli iyileşmiştir tabii, diye sö- ze başlıyordum. Lâfımı ağzıma tka - dılar. Şöyle bir itiraz yürütüyorlardı: — Hiç te zannettikleri. gibi değil, çünkü seyyar satıcılarla beraber, ha- mallık ta kalktı. Vaziyet böyle olunca, biz zarar görmiye başladık. Çünkü dü- şünün bir kere... Pazara gelen müşteri” lerin çoğu bir haftalık erzakı bir arada ün tutar, alırlar ve bu da epey bir eve götürmek için mutlak bir küfeciden istifade edilirdi. Halbuki şimdi müş - teri pazar yerlerinde küfeci bulamıyor. Aldığı malı tabii uraba ile götürecek değil a. Bu vaziyet karşısında niha - yet ancak kendisinin taşıyabeleceği miktarda alış veriş ediyor, Bu da elbet bizim gararımıza oluyor, Ben bir taraftan ba sözleri dinlerken, bir taraftan da karşımızdaki seyyar kasabı şeyrediyordum. Vakit öğleyi bir hayli geçtiği halde henüz yemek yeme- miş olduğumdan karnım adamakik a- cıkmıştu Fıkat 3—4 metre ötemdeki eller o kadar sefil, o kadar garip bi? manzara ile göze batiyorlardı ki, işti- ham derhal kaçtı.. Hattâ üstelik midem bile bulunmağa başlamıştı. Onun için burada daha fazla duramadım, arkda- şım foto Alinin kolundan yakaladığım gibi, Karabaş mahsllesi intiksmetinde ilerlemeğe başladım. Yolumuz üzerinde pazar öyni çerçe - vesiyle devam ediyordu. Yalnız bu se- fer, manzara gitökçe değişiyor: sebze ve meyva satan esnafın yerine, peynir» ciler, zeytinciler, bakkallar, patırmacı- NU 344 sene evvel bugün Paluta kalesi fethedildi Yeniçeriler, sadra- zamı, çadırının ipini keserek tehdit ediyorlardı Sinan paşa Belgradı fethetlikten sonra Eset köprüsünü geçerek mühim Kal olan Vesprim ve Paluta kaleleri üzerine yü. rüdü. Sinan paşa, Budinde bulunan Rumeli Bey. lerbeyi Mehmet paşaya da sekiz büyük topla gelmesini bildirmişti. Toplar orduya geldiği vakit bütün askerlere büyük bir geçit resmi yaptırıldı. Bu suretle kem mevcut kuvvet bir daha gözden geçirilmiş olacak, hnm de askerin ce. sareti artırılacaktı. Geçit resminden sora askere aylık dağıtıldı. Bu suretle iki gün va. kit geçirilmişti, Sinan paşa bütün işleri bitirdiklen sonra ilk önce Vesprimi muhasara citi Ese üç gün sonra serbest olarak çekilmek Şi testim oldu. Şimdi iş Paluta kalesine geliyordu. Bu Ma. lenin mubasarasma başlandığı vakit Yaku. vadakl ordugühta sipabilerin ani bir hücuma uğramış oldukları hâberi geldi. Hücum çök el olduğu kadar şid: olmuş, sipabiler ağası Hürrem fena bir bozguna uğramış, sonra da ölmüştü. 1503 yılı 22 birineiteşrin günü, 244 sene evvel bugün, Sinan paşa Paluta kalesini müt, biş bir bücumdan sonra zaptetti. Kale muhafıtları, ilk önce teslim ölmak istemişler, fakat kaleye yaklaşan askerlere ateğ açmaktan çekinmemişlerdi. Bur gören kumundanlar; - Bütün mul Eenrini verdi.. İşte bundan sonradır xi, Pah sakerler kalenin bütün muhafız, geçirdiler, zarı öldürünüz. yı zaptaden kılıçtan ... harplerde muvaffak olun asker ar. ryüş, dönmek istiyordu. — Karada, denizde harp bitti, Kasım gel dl. Buralarda işimiz kalmadı, Dönmeliyiz. Diyortardı. Halbukt zaptedilen yerlerin işgal aitmda bulundurulması ve muhafaza eğilmesi lâzım. dr. Bunu düşünen yoktu. Bir gün Belgrağdn seraskerin çadırının ipleri kesilmişti Bu: — Geri dönelim. demekli. Serasker, çadırının . ipi Kesikiikden mona; durmanın imkfnsz olduğunu anladı, — Doğrudur, dedi, Artik durmanm wii. nası yok. Geri döneceğiz. İpleri kesilen çadır toplândı ve muazzam, muzaffer ordu fethettiği yerlerden geçerek geri ööemeğe başladı. Bu harplerdi Türk ordusuna 'Tran: nya askeri ile yardım etmesi beklenen Sizizmund bu yardımı yapmamıştı. Sinan paşa, vândi yerini getirmediği için Sigizmunda tâzım ga. len dersi vermeğe hazırlanıyordu. Fakat SL. gizmund daha çabık davrandı. Sadrıâzamın hiddetini teskin edecek hediyelerle gönlünü almağa muvaffak oldu. Bunun Üzerine Sinan paşa: — O halde dedi, gelecek buharda açılacak olan sefere hazırlar. ».. Osmanlı Türkleri devri tarihinin bu hasap. sız seferleri hep büyle devam etti. Baharda açılan seferler kışa doğru bitiriliyor ve zapt. edilen yerler bırakılarak öbür yaz seferi için hazırlıklara başlarıyordu. Kazanç, birçok zaylat ve bir miktar gani, met. * Niyazi Ahmet Iki deniz kazası Dün Boğazda iki sandal parçalan * mıştır, Sürmeneli Mehmede ait iki ton- luk Hüdacmanet motörü gece Bebek - ten Kanlıcaya giderken balık tutmakta olan Süleymanın sandalına çarparak par çalamıştır. Sandal batınca Süleyman 'denize düşmüş, etraftan yetişen sandal- cılar tarafından kurtarılmıştır. Tahki- kat yapılınca motörü idare &denin kap- tanın akrabasından ehliyetsiz tayf san olduğu anlaşılmıştır. Beykoz sahillerinde balk tutan Ab- dullahın sandalına Selim motörü çarp - mış, sandalı batırmıştır. Sandalcı da sol kolundan yaralanmış, hastaneyu kal Idırılmıştır. lar görünüyordu. Daha aşağılarda, si- ra elbisecilere, kunduracılara, tuhafi « yecilere geldi. Değişen manzaralarla be raber yürüdüğümüz yollar da gittikçe temiz bir hal alıyordu. Nihayet bele »« diyenin Beyoğlu tebi'rhanesi önüne ge İince, pazar da tamam oldu, Daha ötede, msşhur ihtiyar, merhum Zâro ağanın eski evi önünde ıskara ima şa satan çingeneler, sanki pazara küs * künmüş gibi ayrı bir grup teşkil ede - rek, bağıra bağıra mallırmı satmıya çalışıyorlardı. HABERCİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: