Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Çü , ' - Musolini - bir nutuk söyieei DOkİOr Araşın avdeli münasebetiyle ... Yazan : Şekip Gündüz Dış Bakanımız Tevfik Rüştü Aras bugün Büyük Şef tarafından kabul“ edildi. Aras'ın son seyahati Avrupanın pek mühim meseleler ve hâdiseler içinde bunaldığı bir devre tesadüf ettiği için Türkiye başmurahhasınm Mil- letler Cemiyeti müzakerelerini bırakıp memleketine dönmesi Büyük Şefin ir- şadlarma her zamandan ziyade muhtaç olması suretinde tefsir edilebilir. Dış Bakanımız Nyon koönferansında memleketimizi temsil etti. Nyon mu- kavelesini memleketimiz namına imzaladı ve Milletler Cem yeti asamblesinin mesaisine iştirakweyledi..Kısa bir zamana sıkışan bu derece çeşitli sıyasa hâdi- selerinden sonra Dr. Aras'ın Büyük Şelfinden yeni irşadlar ve yeni direktifler almıya ne derece muhtaç bulunduğu meydandadır. Döktor Aras sulh taraftari Türkiyenin son on yil içinde devamlı temsil vazifeleri vere vere sulh taraftarı diplomatlar arasında mümtaz bir mevkie yükselttiği bir devlet _aâamımızdxr. Onun bütün mesleki şerefi, uzün ve yoru- cu mesaisinin bütün seyrini Milli Şefin direktiflerine gayet hassas bir itina ile uydurabilmiş olmasiyle hulâsa edilebilir. N Aras diplomasiye Kemalizmin bir talebesi olarak girdi ve Kemalist eko. lün bu sahada çok kıymetli bir istidadı olarak inkişaf etti, Onun diplomasi sahasımnda gösterdiği her muvaffakıyet tamarniyle Kemalizmin bir muvaffa. kryeti suretinde kabul edildi. Zira Şefi tarafından verilmiş bir direktifi hiç bir meğnleket diplomatmın onun kadar sekter bir neticeye * ulaştırdığı görül. medi.-- . vrk Doktor Aras mutadı vechile bu sabah da gazetelere hiçbir beyanatta bu- lunmamıştır. Binaenaleyh son seyahatindeki siyasi faaliyetinin manasmı ekselânsın Belgraddaki meslekdaşlarımıza yaptığı kısa beyanattan çıkarmak lâzımgelecek. İ ea Muhterem Dış bakanrmız Belgraddaki arkadaşlarımıza şöyle demiş: “Avrupadaki umumi siyasi gerginliği bir dereceye kadar tadil ettiğimizi söyliyebilirim.,, - ; Dünya diplomasisinin son beş yıllık çalışması “harbi uzaklaştırmak,, ga. yesi etrafında teksif edilmiş bulunmaktadır. Harb dünya diplomasisini yeni bir imtihana davet ederken tehdidlerini bugüne kadar görülmemiş derecede meçhülü çok bir muadele halinde yeşil masalarım üstüne koymuştur. Sulh is. teği cihanda ne derece artarsa artsm,harbi icab ettiren sebebler ve ihtilâflar ortadan kaldırıİmadan cihanm tam ve devamlı bir sulha ulaşamıyacağı anla- şılmış bir hakikat olduğuna göre Avrupadaki son çalışma devresinde diplo. masinin umumit tehlikeyi yine bertaraf edememiş bulunduğu anlaşılıyor. ' Harbi çekinilemez bir rıyazi zaruret haline koyan sebebler el'an mevcut. tur. Harbin bütün dehşetiyle tehdid edilmekte olduğunu gördüğü halde dünya hâlâ ihtilâflarını ve tezatlarıır tasfiye edememiştir. Fakat bütün bunlara rağmen harbin olmasma da imkân ve ihtimal brrakılmamıştır. Yani diploma- Si dünyası her nekadar harb facteur'lerini imha edememişse de bunun karşısı. na icab ettiği derecede kuvvetli, sulh facteur'leri koymak hünerini göstere. bilmiştir. Bu hareket sureta bir idareimaslahat halinde ele almabilirse de arbih .,'.Ç A “ geri ğıig; şüph isanlik için yine mes'ut bir - . Gergi i kazanılan şii duraklama devtösüde yi tırılamaz. Lâkin harbin her gerileyişi İle insanlığm harb “instinct” ninde bir uyuşukluk, bir paslanma hissedildiği _ıı_nuhakkakt!r. Harbin hâd bir tehlike olmasma, müzmin bir tehlike oluşu elbette tercih edilir. , F%ga.kl Cenevrede ve Avrupa merkezlerinde yapılan mendirek, ölümlü harp dalgalarmı yalnız Avrupada bir parça görletmektedir. Yoksa Avruapnın bir parçasını ve dünyanın bir çok taraflarını harb, gittikçe şiddeti artan bir ka. sırga halinde tahrib edebilmâlftedir. Fakat bu kasırganm dünyayı saramama- sı, Avrupanm.bütün bacalarmı söndürememesi, gerine gerine gümbürdeyen ve alev kusan bir volkan olamaması mutlaka medeniyetin bir kazancıdır, — Mühterem Aras'ın Belgraddaki meslekdaşlarımıza verdiği izahtan çıkarıla. -— bilecek mana budur. Şekip GÜNDÜZ Hariciye Vekili (Baş tarafı 1 incide) ve Vali Muavini Hüdai, Emniyet Mü. dürü Salih Kılıç, konsoloslar ve mat . buat erkânı tarafından karşıianmıştır. Tevfik Rüştü Aras, trenden inince kendisini karşılayanların elini sıkmış | ve kendisine sualler soran gazetecilere kısaca ' “— Assamble içtimar devam ediyor. Tekrar gidip gitmiyeceğini, büyük şe Kendilerine - Romada Halka bu sefer kîfs_a Roma,30 (A.A.) — Musolini bu ak- şam saat 18, | Romaya gelmiştir. Kendisine nda fevkalâde parlak i'mnktııli merasimi yapılmış ve trenin /“istasyona girişi bir alkış tufanile karşı- | Jlanmıştır. Musolini, Venedik sarayına ka;gîar yapılacak olan yürüyüşte Alman elçiliği erkânının da iştirak etmesi ar- zusunda bulunmuştu. 4 Musolini Venedik saraymna geldikten sonra meydanı dolduran halk kütlesine — hitaben balkondan şu kısa nutku söy- “— Siyah gömlekliler; Almanyadan ve Hitlerle — yaptığım konuşmalardan derin bir intiba ve si- linmez hatıralar getiriyorum. Roma - Berlin mihverini teyit eden İtalyan - fimin emirlerine bağlıdır. bugün tazimlerimi arzedeceğim. Eğer müsaade ederlerse bu akşam Ankaraya gideceğim.,, demiştir. Rüştü Aras, Belgraddan geçerken de şunları söylemiştir : “— Tekrar Belgradda tulunduğum dan son dere-e memnunum, Âvrupida ki siyasi gerginliği Cenevre müzakere. lerinin b'r derece tadil etüği kanaatin. deyim.,, Alman ' döstluğu bugün her iki milletin ka_ujîıjle derin bir tarzda girmiş bulu- nuyer ve orada daima kalacaktır. Bü- döstluğun hedefleri, iki ihtilâlin sıkı tesanüdü, Avrupanm teceddüdü ve millet adın; taşımaya İyik bütün millet- ler arasında sulhtur.) ' Hitleri davet 3Ü Ç(A.A.) — Mgsolînî, bu ge- Taşhududunda kâin Kufes- Dahiliye Vekili Dahiliye Vekili ve Parti Genel.Sek - reteri Şükrü Kaya bu sabah Ankara ekspresine takılmış hususi vagonla şeh rimize gelmiştir. Istanbulun en çok satılan hakiki akşam gazetesidir. İlânlariını HABER'e verenler kör ederler.| Haâtiralar >ve müşahedeler.s: Bairadei seniye rakı yasak ! - Zehirli gsülk — ÜÇÜNCÜ FASIL — Ragıp paşa Kâtip Ali beyin gözbebekleri.' ne bakarak bir daha sordu: — Haydi bakalrm, söyleyiniz. Nasıl sat. tıracaksınız ? — Arzedeyim efendim. Nasıl yapacağımı maalesef — önceden söylemiyeceğim. Sonra hbana bir şey kalmaz, Bendeniz — şunu teklif ediyorum: Umurcayı eskisinden daha çok ve daha pahalrya sattrracağım. Yalnız bir mu. kavele yapalım., Lmurcanmım — bir tek deposu olacak. Buradan başka yere — verilmiyecek. Deponün başına ben geçeceğim. Eskiden on doküz kuruşa mr satıyordunuz? Ben sizden, Üç ay müddetle yirmiden — alacağım. Fakat fabrika' geceli gündüzlü çalışmağa başlaya. cak. Çünkü yetiştirememek ihtimali yüzde bindir. Kulunuza şüphelli bakryorsunuz paşa hazretleri! Hayır ne deliyim, ne serseri, Za. tr devletinizi de dolandırmak fikrinde deği. lim, Sizden para pul da istemiyorum, — Mukavele yâpmam. Fakat size şifahen BÖZ veriyorum,. ğ — BSizin dostluğunuzu herkes tanır, Sözü. nüze tamamen inanıyorum. Şifahi mukavele oldu. KÂtip Ali bey döstunun yanma koşup gel. di. Vaziyeti müjdeledi. Sarı Viyolet hemen işe başladı. Elinde dolabında kalan son par. ça elmasları sattı, apartımanın eşyasını İpo- . tek etti. Feriköyündeki ev hissesini karşılık göhtererek yüzde altmış faizle tefeci Acem Hüseyinden para kaldırdı. Bu suretle — dört beş yüz altıma yakın sermaye tuttu. Çiçekçi sokağının başındaki Fransızlı Pet. ronun meyhanesinde 1âternacılık eden Kız 'Tödöri'yi çanta İle seyyar tütüncülük eden sakallı Karabeti, eski ahbablarından kordon. la Meriyi, deli Virjiniyi, ayrı ayrı çağırttı. Todoriye ön, Karabete yirmi beş, kızlara da onar altım verdi ve talimatını ezberletti. Ken disi de en şık elbiselerini giyindi, tuvaletini pârpar parlattı. Üstüne beli uçkurlu, siyah bir çarşaf geçirdi. Kalm peçe tutundu. Ver elini Şeyhislâm kapısı! dedi, yürüdü. Fetva kavukluya haber verdi: — EBfendim, bir Müslüman çarşaflı hatun kişi geldi. Adınm matmazel Sarı Viyolet olduğunu söylüyor. Çok mühim maruzatı var miş, husüsi surette kabüulünüzü rica ediyor. — Müslüman çarşaflı matmazel mi? Şim. di işim var. Odacı öyle bir duruş durdu ki efendi haz. retleri anladı: — Hele gelsin, dedi. Yan odaya al. Sarı Viyolet yan odaya girince — peçesini açtı, çarşafını şöyle bir araladı. İçindeki mal meydana çıkmıştı. Köse sakallı şişman ka- vuklu yutkuna yutkuna sordu: — Ne istiyorsun hanım kızım, — Efendim, ben dedi yedi defa rüyamda bir yeşil sakallr adam gördüm. Bana “hida. yete ereceksin,, dedi. Bunun ne demek oldu. ğunu sorup öğrendim. Fakat bir müşkülüm var, Hidayete ermişimermemişim kaç pa- ra eder? Sizinkiler damacanalar dolusu rakı şarap içiyorlar. Bir gün — Allahm emriyle nasıl olsa evleneceğim. Rakı şarap İçene var dıktan sonra hidayet Sayılmaz ki. Eski dini ral hiç değiştirmem daha iyi. İşte bu müşkü lümü gorüyorum. İçimde “ille hidayete er,, diye bir ses var. Halbuki sizin şeriatte rakı şarap haram diye biliyordum. Eğer bana yardım ederseniz sizi memnun etmeğe çalı. şgirim, Minderin arasma bir çıkm koydu. İçinde yirmi beş Sarı lira vardı. Çıkıp gitti. Ayni gün öteki kızlar birer çarşaf, yeldir. me ile Şeyhislâm Cemaleddin efendinin ka. pısına, dayandılar. Kapıdaki — hademeye, hir ağaya beş altın verdiler. Şeyhislâmım huzu. runa çıkmak çok zordu. Hususi başkâtip m'1 avinine Sarı Viyoletin ağzımı kullandılar ve masanın köşesine 25 altınlık birer çıkm bi. raktılar. Ertesi gün tütüncü Karabet Fatihe gitti, Mükemmel bir papaz krıyafetine girmişti. Ramazanlarda padişahım — huzurunda vaaz eden mühim mülderrislerden birisini ziyaret etti. Sarı Viyoletin ağzını erkek bakımından kullandı ve rakı şarap olmasa hemen hida. yete öreceğini ağlaya sızlaya bildirdi. Gider ken de buraya gizli geldiğini kimseye bir şey açılmamasını rica ederek rahlenin kenarına on beş altınlık bir çıkm bıraktı. Bir başka gün Todori vazifesini yaptı. Bu iş on ğgün sürdü. Her kapıda bir rakı ve hi. dayet komedyası oynandı. Son hüyük komed yayı gene Sarı Viyolet oynadı. O devirde İstanbulda, bilhassa Beyoğlunda “«Yahüdi Kara Sami,, adında birisi türemiş. ti. Saraya hafiyelik ediyordu. Şerrinden her- kes titrerdi. O devri bilenler bu Kara Sami' nin ne olduğunu hatırlarlar. Sami her akşam Gaıa't.mrayına gelir, mutasarrıfın odasına kurulur, çalım satardı. Oradaki devlet me. murları da karşısında el pençe divan durur. lardı. Sart Viyolet dostu Ali bey dolayısile Kara Samiyi tanımıştı. Herifin — “Galatasa. K tian G e ae rakılar astı ! azan : Aka Gündüz rayından çıkacağı saati kolladı. Güya tesa. düfmüş gibi mektebin önünde karşılaştı. A. yaklistü bir iki konuştuktan sonra Viyolet: — Sami beyefendi, dedi. İyi ki size rast. ladım, Çok mühim bir şey var, beni ele ver. memek şartile size söyliyebilir miyim ? * — Hay hay. Emin olunuz. — Fakat gizli bir yerde, İsterseniz bu ge. ce bize buyurunuz, : Kara Sami yeni bir İş yakalamak İçin söz. leştiği saatte Ali beyin — apartımanına gitti. Ali bey yoktu. Viyolet korkak rolü yaparak kısa yoldan girdi. — Bir kumpanya var*Gizlidir. Kim olduk. larını henlüiz bilmiyorum. Bunlar Müslüman. lara satılacak rakılara şaraplara yeni çıkmış bir ilâç koyuyorlar, İçenlere önceden bir şey olmuyor. Fakat birkaç hafta sonra hiç anla. şılmayan bir hastalığa tutuluyorlar, Ya in. me iniyor, ya sarsak kalıyor. Naturası zayıf olanlar da ölüyor. Doktorlar bir şey anlamı. yorlar. — Buüunuüu nasıl öğrendiniz ? — Bir tesadüf. Yaninin birahanesinde öğle yemeği yiyordum. Yalnızdım, Kimseler yok. tu. Arkamdaki direkğgin dibinde iki kişi otu. ruyordu. Birisi ecnebiydi. Karşısındaki on1 mösyö Forbiye diyordu. Bu mösyö Forbiye işin başı, Herife talimat verdi ve o geceki trenle Belçikaya gideceğini, — bir parti ilâç daha göndereceğini söyledi. — Bit parti gelmiş demek? — BSözlerinden bu anlaşılıyor. — Ötekini tanıyabilir misiniz? — Görsem tanırım. . B — Yarmdan itibaren — yanmıza bir sivil memur vereceğim, her yeri dolaşınız, tesa. düf eder etmez gösteriniz. Bir arabaya atlayınca gece vakti — Yıldız sarayıma koştu. Kara Sami hazinenin anah. tarını yakalamıştı.. Öyle Israr etti ki arzet, meğe mecbur oldular. Abdülhamidin. huzu. runa çıktı. Bir aldığına bin katarak — satfı. Ortalığı heyecana verip ihsanı şahane aldı. Bu işi takibe memur oldu. ; -— yuyamadı. Birkaç adammır çağırttı. Müzake, reye koyuldular, Bu rakt şarap — işi başka kollardan da azıtmıştı. Şeyhislâm daqusi'l_fç'f_ gün bir türlü ariza gönderiyor, müderrisler işe karışıyor, derken şimdi de bir dini suikaat şebekesi ortaya çıkıyor. Rakılar — şarapl mryacak, Müderrislere: Karışmayın deseler, vay! Şeriate karşı gelinir mi? diye kıyameti koparacaklar, İçkiyi yasak etse kapitülâsyon lar var, sefirler saldıracak. —Nihaâyet uzun müzakerelerden sonra bir formül — bulundu. Rakı şarap satmak serbesttir. Fakat şeriatç haram olduğundan yalnız Müslümanlar için yasaktır. Ertesi gün herkeste bir hayret:, Bairadei seniye rakt yasak! #4 Kâtip Ali bey Ragrp paşaya koştu: — Paşa hazretleri, dedi. Emir buüyuürunüz da fabrika bütün kabiliyetile geceli gündüzlü çalışsın, Paşa kızdı: : — Şaka mr ediyorsunuz — Ali bey,? dedi. Bu sabahki gazeteleri okumadınız mı? — Müsaade buyurunuz, bu parlak tesadüf benim işime yaradı. b SŞ Ali Bey başka bir şey ıöylemek: istemedi. Yalnız: vi — Bir aylık zamanımız var. Kırkmet gün. de depomda hiç olmazsa — elli bin şişe rakı bulunmalı, Mukavelemiz kırkmer günden İti. baren üç ay için muteberdir. Başka bir şey konuşulmasına meydan vermiyerek etekleyin çıktı. Sarı Viyoletin fendi, koca şeriatle beraber gersem saltanatı da yendi. Bundan sonra neler oldu? Onu da yarım okuyacaksımnız. Aka GÜNDÜ! (Bu serinin ilk makaleleri Çarşam. ba ve Perşembe günkü sayılarımızda çıkkmıştır.) Paramıza dair şayıa çıkaranlar Yapılan tahkikat ikmal edildi Hükümetin paramızı kıymetten düşü receği yolunda şayialar çıkararak altın ve Türk borcu tahvilleri üzerinde hava oyunu oynıyan şahıslâr hakkında yapı- lan zabıta tahkikatı bitmiştir. Bu mesele hakkındaki tahkikat em . rini Iloğrudan doğruya Başvekâlet Ve- kili Celâl Bayar verdiğinden yapırlan tahkikat neticesinin de vilâyet kanaliyle Başvekâlete bildirildiği tahmin edilmek tedir. Sarağ'dan gittiklen sonra Ahdülhamit <. | zehirleniyor. İçmeyiniz deseler kimse inan. | KASTER GAT TU AA L AL T A Mektepler açılıyor BUGUN mektebler açılryor. Ay. | lardan beri ıssız duran sınıf. lar yine canlanacak, . ruhuna tekrar kavuşmuş bir vücud gibi hareket, ses, fısıltı ile dolacak... Teşrinin ilk günle. ri, mekteb hayatmın en tatlı günleri. dir. Gerçi tatil aylarmı arkada brrak. mış olmaktan doğan bir hüzün var. dır: fakat bunu eski arkadaşlarla tek. rar buluşmanmıı, yeni yeni çehrelerle tanışmanın zevki unutturur, Der& saatleri henüz tesbit edilmedi- ği için her saat talebe için bir “sur- prise” hazırlar: smiıfa girecek Müual. lim aceba geçen senelerden tantlan, sevilen veya korkulan, müsamahası veya sıfırları ile meşhur bir muallim mi? yoksa yeni tayin edildiği söyle- nen, huyu suyu henüz bilinmiyen muallim mi? Aceba hemen derse Daş- İryacak mı? yoksa geçen yılm dersle- rini mi gözden geçirecek? Belki de'bü ilk günün şerefine, çalışma hakkmda_ bir müsahabeye girişir, herkes gibi talebenin de pek iyi bildiği umumi sözler söyler. Bi - » Fakat talebe, kendisi için de hiç bİr yeniliği olmıyan bu sözleri ekseriya. dikkatle dinler. Bilhassa muallimin gözüne girmek istiyen, her zaman iyi numara alip sınıfta birinci olmâğt belki öğrenmeğe de tercih eden tâ belerle tembeller o küçük konferanfâ büyük bir alâka gösterir. Çünkü Yi- lardan beri tembel olarak tanınmiS, iki yılda bir sınıf geçmeği itiyad edif- mişler de, mektebin yeni açıldığı Pt günlerde bir çok güzel hayaller kurâf' bu yıl bütün vazifeleri yapacak, der8- leri dinliyecek, akşam eve dönünce he- men kitabmr açıp çalışacak; smıfm en iyi talebesinden olmak keı'ı_dîs_inll:l elinde olduğunu gösterecek... Aht bu güzel, tatlı hulyalar... Ben de mekteîîe talebe olarak giderken doğrusu - bir dari sayılmazdım. Ancak imtikam- Zü- . manları açtığım kitamdıar goktu. İm. tihan zamanları, bir de ilk günler. Fa. kat ilk günlerde onları okumaz, dal. gim dalgm karıştırıp içindekileri ne kadar iyi öğreneceğimi gururla, nah. vetle düşünürdüm. Zaten tembellik dediğimiz şey ekseriya kendimîi&i, tat. lr hulyalara birakrvermek zevki değil midir? Onlardan uyanrverince Vaktin geçmiş olduğunu anlar ve calışmağı yarına, gelecek yıla bırakırdım. Taje. be arasında tembelliğe katiyetle Karar vermiş olanı yok değildir ama Pek az. dır; çalışmıyanların çoğu, Vaktile he. nim olduğum gibi, çalışma Ve Müvaf. fakıyet hulyası kurmaktan k'tıb!:n- nı okumağa vakit bulamıyanlardır, li Nurullah ATAÇ H. — Çarşamba günkü yazmîüı : selerin, ihtisas mektebi haline getiri. leceğinden bahsetmiş, bunu doğru bulmadığımı söylemiştim. Kültür ba. kanlığının salâhiyet sahibi erkânm. dan bir zat ile görüştüm, o haberin hiç bir esasa istinad etmediğini Söyle. di. İlk mekteblerle”"orta mekteblerin . birleştirileceği de doğru %egılm'A iş. ——— . “iğneli Tıçı,, davası Ehlivukuf kitabı zararlı görmedi İğneli Fıçı adındaki kitabiyle Mem- lekette muhtelif tinsurları yekdiğeri a- leyhine tahrik mahiyetinde Neşriyat yapmaktan suçlü Cevad 'Ri!a.tlı_. bu ki. tabı matbaasırida bastığı iddiasiyle su- ça iştiraki ileri sürülerek aleyhinde da- va açılan Akşam gazetesi sahibi Kâzım Şinasinin dün âkinci Cezada 'duruşma- larına devam edildi. ' Ehli vukuf, kitabın ilmi bir takım ıstılahları haiv bulunmasına rağmen ilmi bir eser olmadığını, fakat anasırı ! biribirine düşürür mahiyette He bulun- madığını bildiriyordu. Netice de Kenan matbaasından gelen mektubun tetkiki için, muhakeme baş. ka bir güne brrakıldı. a iki ders müstesna - pek çalışkanlar.