en Cinayet ve aşk romanı Agatha Cüristie'nin bu güzel roman (WA.N0) tarafından türkçeye çevrilmiştir. Bir kurt köpeği, bir kadın ve bir -Şudur: Faili bulunmuyan bir cinayeti ya Jap, hayretle: — Arna garip! Bu da neden? — Söyledim ya: Bayan Jizelin kendi- ne göre bir namus telâkkisi vardı. O, müşterilerine karşı sözünde durmak isterdi. Yüreği taş gibiydi. Merhameti yoktu. Lâkin sözünün eriydi. Dört erkök de sustular. Bu kadının garip haleti ruhiyesini tahlile koyuldu- lar. Bay Tibo ayağa kalktı: — Müsaade edin, ben artık gideyim. Şayet ihtiyacınız olursa adresimi bili- yotsunuz, Avukat gittikten sonra, üç polis, Pusronun apartmanma gittiler. Masa. nın etrafındaki rahat koltuklara yayı” Ip oturdular. Jap, dolma kaleminin te- pesinl acarak: — Haydi çocuklar. iş başına! - de- di. « On bir kişi bir tayyarenin kom partımanında seyahat ediyor. Arkada- kini mevzuu O bahsetinivorum. Çünkü © bizi alâlkalar etmez. Bu meyanda iki on, Demek tam on İki kişi! Bun- ver katımı ö bu ihtiyar kadını öl lü, rın bazısı İngiliz, bazısı Fran- Ben. hemşehrilerimle alâkadar SIZ... olacağım, diğerleriyle bay Furniye uğ- raşsın! Tabil, Pariste de araştırmalar olacaktır. — Sade Pariste değil, ne kadar mo da plâjları varsa bayanı Jizel her yaz o- ralsrşnı dolaşırmış. Nis, Kan, Dovil, Pi- ne. heryeri... Jap: ö leymiş, Yoleular meyanında, tayyarede, Pineden gelenler de vardı. Şimdi cinayet meselesini düşünelim. Sizce bu zehir saçan tübü kim kullan- mış olabilir? Tayyarenin teşkilât: gösteren bir plânı masanın üstüne yaydı? —... Şimdi seyyahların oturduk- ları vaziyeti birer birer tesbit edelim ve bu oturuş tarzında kimin en ziyade bu- nu yapmak ihtmali olduğunu düşüne- lim. Furniye* —Tabil bay Puaroyu hariç tutarak. Uzun bıyıklı Fransiz polisi başını salladı: — Uizumundan fazla itimat s3 hibisiniz, azizim... Size nasihatim olsun, Hayatta kimşeye, ama kimseye itimat etmeyiniz. Jap güldü: — Pek âlâ... Sizi de şlipkeliler me- yanında sayalım. Garsonlara gelince onların bu kadından bir istikrazda bu- lunduklarını asla ummam. Zaten her ikisi de hüsnü ahlâk sahibi adamlardır. Bunu tesbit ettim. Cinayete ( iştirak etmelerine hiç bir sebep yoktur. Demek onları bertaraf edebiliriz, lâkin madem- ki tayyarenin içinde dolaşryorlardı, na- zari olarak, gene de mevcudiyetlerini hesaba katmalı, Maamafih bir garso- nun tübü üflediğini kimsenin görmeme- #i şayanı hayrettir. Zaten buna cesaret eden katil, son derece cüretkâr olmalı... A canım, öldürmek (için bin bir usul vâr, Ne demeğe, bir kalabalık kompar- tımanda böyle muhataralı bir cinayet şeklini tercih etti? Puaro, cigara içerek sordu: —Bu şekilde adam öldürülüşün ah- maklık olduğuna m: kaisiniz? — Ahmaklıktan da farla: Delilikf — Halbuki görüyorsunuz ya: Katil mükemmele muvaffak oldu. İşte bu- rada üç kişi oturmuş bir türlü faili bula- muydruz, Jap. cevap verdi: — Katilin talii varmış. Yoksa yüz bin kere yakayı ele verirdi. Puaro, şüpheli şüpheli başın: salla. dı, İngiliz ona hitaben: — Azizim! Senin kafanda başka bir düşünce var. Fakat bize söylemiyorsun. Haydi gel şunu anlat, — Dostum! Benim nokti nazarım pan adam, kötü niyetinde muvaffak ol- muştur. Demek ki usulü mükemmel- miş... Purniye, kaşlarını kaldırarak: — Bu bir mucize... İstisnai bir hal. Jap tekrar etti: ve <7 er a kiii — Cidden mantığa sığar iş değil, Eğer doktorlar kadının zehirden öldü. günü ispat etmeselerdi, bir türlü bu işe inanamazdım. Fakat gene biz sadede ge | telim. Ne diyorduk? Ha... İki garson bence bu işte medhaldar değillerdir. Ne) £ dersiniz, Puaro? — Siz pek âlâ bilirsiniz ki ben ta- harriyatım esrasında hiç kimseyi şüp- heden İstisna etmem. — Mükemmel... Şimdi sırayla baş- yalım, En sonra, lâboratuvarm #era- sında 16 numarada oturan Meri Grey. Piyango kazanmıştır. Pineye gitmiş. Olabilir ki kumara (o düşlün bir kızâit. Belki orada gözü döndü, ihtiyar kadın. dan da börç para a'mıştır. bayan Jizelin ona fazla miktarda ik- razda bulunmıyacağma kaniim. Çün- kül bir menikür kızdan ne garant' bu- labiliedi? Saniyen, berber dükkânmda çalışan bir kızda o meşhur yilan zehiri nereden bulunabilecek? Saç boyamala- rt, kremler İçin falan bu merlde kulis” nılmaz. Bence katilin zehri kullanması kendi #leyhinde bir şeydir, Zira şüphe- leri tahdit ediyor. Bin kişide bir. kişi bu zehrin şiddetin! bilebiliz. Puaro hak verdi: — Bu, doğru bir moktal nazar. Jap devam etti: — Demek ki katil şu çeşit inranlara dahildir: Çok sevahat etmiş, yasın etrafını gezmiş, birçok vahşilerin ırk ve âdatın: biliyor, Bunların zehirleri kullanılış tarzını da öğrenmiş. Yahut da bir fen adamı. Doktorların Kobra zehrini ilâç olarak kullandıkları gibi bir çok zehirleri de tecrübe etmiş olmaları muhtemeldir. Furniye: — Faraziyenz pek enterasan! — Demek ki şimdilik Mari Grey bence bertaraf edilmelidir. Zaten otur- duğu yerden de kadını öldürmek için tübe Uflemeşinin imkân! yoktu. Siz de bakın: Mademki kımıldamadığında her kes müttefik, demek, onu masum say- mak meçburiyetindeyiz. Ötekiler; — Evet! - dediler, — Karşısında dişçi Norman Gel o turuyor. Bu adamın da bövle bir şevle münasebeti olamaz. E'lhakika dişçi ol- duğu için zehir tedarik etmesi daha ko- lay ama, kendisi şayan: ehemmiyet. bir şahsiyet değil, Bayan Jizelle alâkası o- Tamaz. İleride Venitia Ker oturuyor- muş. Tanınmış bir sima. İyi aileye mensup. Bayan Jizelden borç almış mıdır? Zannetmem, Maamafih, oturdu. ğu yerden zehir üfliyebilecek gibi... Ge ne de ummam. Furniye tekit etti? — Evet.-Ben de ummam., Bugün 0- nu mahkemerle gördüm. Çok kibar. Ken disinde asla cani hali yok. — Onun yanımda Ledi o Horbüri Bu şahsiyet üzerinde durulabilir. Furniye ilâve etti: — Bakarada çok para kaybettiğini duydum. — Bu havadise doğrusu memnun oldum. Ledi Hor'siri, bayan Jizel gi- bi kadınlardan borç para alacak insan- dır. . — Fikrinize tamamen iştirak ederim. — Evet ama, bu elneyeti nasıl yap- imış olabilir? O da yerinden biç kalkma» muş. Ön kişinin ortasında, koltuğuna basıp da üfliyemezdi ya? Furniye, pirmağını plânın üzerinde dolaştırarak: — 9» inumara... Bu yerlerde bay Puaro ile bay Btiyan oturmuşlar. Meamafit | (Devamı var) i caba hangi gözümü kapasam? İOŞAKTARI 17 sene evvel bugün Sarıkamış Türk orduları tarafından zapledilerek yeni Türk Hükümeti ilk muahedeyi yeptli Cenuhl Kafkaayanın » Erivan, Gümsü ve Kars şehirleri civarında toplanan Erwenller İ bir “Ermeni devleti, kurmuşlardı. Bu devle. tn idaresini de Taşnaklar ele almış bulunu... yorlardı, Ermmiler Mondros mütarekesinden sonra müthiş surette ayaklanmışlar, Türk köyleri. ne hlcum ediyor ve kütle halinde öldürü, yorlardı. Zulüm ve İşkence tahammil edi. gez hir bal almıştı, Bunun Uzerine Türkiye İ Büyük Milet medisi hükümeti Ermerisan İ seferine kuray verdi, 9 haziran 1920 de Şark İ wühyetler ele muvakkat seferberlik ilân e. dildt. “Millet retst Mustafa Kemal, XV kolor du kumandanı Kâzım Karabekir paşay: şark cephesi kumandanlığına tayin etil Gene hr. ziran ayında Wrmeniler, Oltüda teçekkül e. den mahalli Türk idaresine karş: hareketle o Yavaliyi istilâ ettiler. Büyük Miltet meclisi hükümeti artık bu taşkınlıklara sureti katiyede bir < nihayet vermek emelindeydi. Taarruzların menedit. mesi için Ermeri Taşnak hükümetine bir tmatom verildi, Fakat iiörmeniler hiçbir şeye ebemmiyet vermemek saminde olduklarını — bildirir gibi taşkınlıkların: ve tasrtumlarımı o arttırdılar, Hattâ hudut üzerinde vulunan Türk askerle Tİ bir gin umulmayan bir hücum kargımnda kaldılar. Ermeniler hududa toplanan kuvvet. lerimizi anl bir baskınla mahvetmeğe karar vermişlerdi, Bu #uretle katl bir o zafer elde edeceklerini umuyarlardı. İş ba kadar ilerleyince Türk ordusu fazla durmadı. 28 eylüi sabah İleri hareket eden kuvvetlerimiz, Türklere zulüm ve işkence et. mek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Ermeni. | ere icap eden dersi verilecekti. İ 1920 yıtı 30 eyiti günü 17 ene evvel bu. gb bir çok küçük mevki ve mevzileri zap. totmig olan Türk ordusu Barıkâmışı saptetti. Fakat Türk askeri yalnız Sarıkamışı Z8p. tetmelde iktifa etmiyordu. o Harekete £eç- mişti, İcap eden harp yaprlacak,ve Türk bal kımı İz'aş edenler bir daha böyle bir harekete İ taşebbile edemiyecek hale getirllecekti. Barıkamıştan sonra Kars daha sonra Güm rü (Aleksandr yolu) ele geçirlidi. Kats çok kolay teslim olmuştu. Buradaki Ermeniler mukavemet etmeden şehri o terketınişi “di. Ve artık anlaşılmıştı ki Ermeniler Türklere karşı duramıyacaklardır. Ermeni (o devleti kurma hayali le yaşayanların gözleri Türk toprakların Jaydı. Buraları zaptedesek ve bu suretle istikâllerini ola alacaklardı. Fakat ig tamamile aksi oldu. Umulmayan tir bezi. mete uğrayan Taşnaklar muhasamatı kese. rek sulh için mürassat etmek mecburi, O! e kaldılar. Türk ordusu tarafından zaptedi! . miş olan Gilmrüde müzakerelere başlünd. ve burada Gümrü munbedesi İmzalandı. Gilmrü muahedesi, yeni Türk (devletinin sxdettiği ilk muabede oldu. Bu mushede ile “Nirk ordusunun muvaffakiyeti bütün mana. #ile görülmüş bulunuyordu. Halbuki Osmanlı bükümeti Trabaor, Pr. zurum, Gümüşhane, Erzincan, Bitils ve Van vitâyetlerini Ermenistana hediye ediyordu. Niyazi Ahmet Tonton amca Mısıra gidiyor kelle Benim bir kurt köpeğim var. Adı Welt! Onu tör arkadaş, bir dost, bir in- san gibi seviyorum. Yalnız sevmekle ol- maz, ona bakıyorum da! Çünkü cema - attan, ve hayvanattan ne ki sevilirse, ona bakmak, ona para sarfetmek, has. İr ona maddenin tadımı tattırmak lâ- zıtıdır. Yoksa kaşar. Benim köpeğime kasap çırağı ber gün on beş kuruşluk kemik getirir. Bu kemik, ücretli mekteplerde talebenin sıyırdığı cinsten değileir. Üzerinde et lokmaları vardır ve kesildiği canlı mah- lülun en nazik taraflarından koparılmış tr. Aynca bir ide hizmetçimiz var. Üş arkadaş beraber oturduğumuz apartı - man dairesine her gün sabah yedide girer ve onda çıkar. Yaptığı iş ötenin hesisin üstüne konan tozu tülbetle al . mak ve üç adet kahve fincanını mus- luğun altıa tutmaktan ibarettir, Alt: bi- raz eskimiş ipek çorapları ve ince en. tar'sinin üstünden seçilebilir tenteneli komblnezonu vardız. Amma karnı açtır, ya?!. Karnı açtır bu kadının.. Yahut ta açmış. Biz bilmi- yerduk, bunu bir tesadüf öğretti bize... Bakın anlatayım: Kadın bir gün bana dedi ki. — Canım, niçin ba hayvana bu kadar masraf edersiniz? Bari verdiğiniz bir rey clsa?, Kuru kemik! — Ya ne yapalım, dedim, hayvan ke- miği seviyor. — Gene sevsin, Amma beslensin de.. Kuru kemik beslemez ki. Doğru söylüyordu £ — Eh, çaresi? — Çaresi, buna kelle alalım — Kelle mi? — Kelle ya.. Tanesi yedi buçuk ku - yuş. Hem lde pişmiş.. Nar gibi kızarmış. “Tesin afiyetle, beslenin kendini. — Aferin be bayan! Aklınla yaşa sen « mi? Yapar musın sen bu İşi?. — Yapacak ne var, ayol, Bir kelleci. ve tenbih ederiz. Her sabah getirir bir izne . — Alâ, Sen bu işi bugün bitir. — Pek beyim. Hem kuzu kellesi a- Yalım. O daha gevrektir. Hayvanın ağ» rı incitmez, Yazan : — Olur, olur. Bak yalnız kurtlanmış | filân olmasın. Havalar malüm ya.. — Siz merak etmeyin!.. Köpek henüz bana adamakıll: alışma- mış olduğundan her gün yemeğini ben veririm önüne. Hani dostluğumu ve hiülsnü niyetimi anlasın diye. Hakçası oda pek gabavet göstermedi ve az 12. manda dişlerini göstermek huyurllan vaz geçti. Faket ben artık-alışmış bu- Jundum. Her sabah yataktan kalkar kalkmaz, ilk işim onun önüne kellesini atmak oluyordu Evvelâ ayağiyle kellenin mukavemeti» ni bir kers yokluyor, sonra tıpkı insan» lar gibi iki çeneyi biribiriden ayırıp ko - parıyor. Burun, kulak kıkırdakların bir iştiha ilâcı gibi kıtır kıtır yedikten son- ra kolay taraflara geçiyor. Bunlar göz, dil, yanak gibi nahiyelerdir. Srra beyne geldi mi? dokunmayın keyfine! Alleta vakit geçirmek ve nafakasmı alın terile kazanmak istiyormuş gibi civarda ne kadar et zerresi, kemik kırıntısı varsa eritiyor. Sonra bir hazine (o gibi beyin yuvasını açıyor. İri gözleri parlıyor ve zavallı kuzunun beynini bir Bardak gerbetigibi, bir yudumda içiyor. Evet, buna yemek denmez, içiyor. han Tarsu Hani baz: adamlar vardır, kahveyi sinir bozucu bir gürültü ile içerler, İn- san fincanın içinde vakit vakit ağza g3- len ve yutulması lâzımgelen yarı salep, yarı mayi mağjeler var da adam onları â| yutuyor zannına düşer. İşte birim Wolf, kuzunun beynini böyle içer bay. art, * Bu bal, ilk günlerde bana keyif verdi, Sonra bıktım, galiba, iğrendim bu kal- den. Kadına: — Artık köpeğin yemeğini &n o ver? j Dedim, tehalükle: i — Başüstüne! j Dedi. , Aradan bir kaç gün geçti. Bir gün kadına dddim kiz — Nasıl hayvan kelleleri yiyor mu? — Hem de nasıl, Bir yudumda yu — Bir yudumda mı? | — Yal, Öyle seviyor ki? Zaten nar İ gibi kızarmış o canım kelleyi kim sev. l mez? l Şüphelendim: | — Acayipi, | Dedim. Ertesi sabah, kadın kelle elde bah - © | çeye çıkarken usulcacık arkasından git ğ tim, bir ağacın arkasma saklandım. İ (Wolf) onu görünce titredi, kocaman ağzını açıp bekledi. | Kadın, onun önüne çömeldi ve kelle. yi kâğıklın içinden çıkarıp etrafına ba- | kındı. Sonra yere koydu, kelleyi ve bir i taş slarak yardı ortasından... — Zahir, hayvana kolaylık olsun di- ye yapıyor... « gl Dedim, Arma değilmiş. Kelleyi iki- ye böldü, beyinsiz kısmını köpeğe &tt ve yere oturarak öteki kısmını, beyinli yarısmı kemirmeğe başladı. Şaşırmıştım. Ses çıkarmadan bekle, | üm | İkisi karşı karşıya bir müdlet çalığ- 1 tılar, Kemiği de geveleyişleri, dudak - larmı yalayışları biribirine öyle benzi- yordu ki.. Epeyce eğlendim orada. Pikat birdenbire bir şey oldu: OKa. dın elindeki parçayı yere attı. Çünkü (© bembeyaz kemik kalmıştı. Köpek te te- mizlediği parçalar: bir kenara bıraki- yor, öteki parçayı ağzına alıyordu, i Kadın köpeğin işi bitti diye bırak * tığı parçalardan birine uzandı, eline Oo. dı, gözlerine yaklaştırarak evirip çevir lediğimiz olmadı. Kadın eline aldığı meğe başladı. a Heyecanla bekliyordum. Fakat korkmayın, üzülmeyin! Bek - kemiği yemedi, köpeğ'n önüne attı ve bağırdı: — Kâfir, kibarlaştın artık galiba, Kemikleri etli, eti bırakıyorsun! j Nihan TARU — Lisan derslerimizin i geçmiş formaları 4 Gazetemizde neşredilen lisan i tuyor.. il