Clnayeâ ve aşk romanı Agatha Christle'nin bu güzel romantı —9 — Bay Briyan bize sonra izahat ve ktir, uzatarak gösterdi ve sordu — Bunu biç gördünüz mü? — Hayır etendim. / — Bunu bir yolcunun elinde görme- y iz? » görmedim. dılar, Oda ay- goktor Briyana : O da eski dediklerini söyledi v — Ölüyü uzun uzadiya muayene et Meden kati bir fikir dermeyan edemem! © ilâve etti. — Boynunda ulak bir iğne yarası ol '“âur.u gördünüz mü? - Evet.. — Teşekkür ederiz!.. Hâkim bundan sonra seslendi: — Doktor Jam Visler! yet kısa boylu, son de- | $e zayıf bir erkekt — Bu dairenin belediye tabibisiniz , — Tedkikatınızın neticesini söyle- — Muayene ettiğim ölünün vefatı- tebebiyet veren — boynundaki yara, him damarlardan birinin Üstündey- * Bu, bir diken yarasına benzediği ka- ş bir arının da sokmasına benziy | Svedi morga kaldırdık. Orada onu mü- önmelen muay — Ne neticeye vardınız? * Şuna kai) oldum ki, ölüm, kana “Arışan bir zehirden ileri gelmiştir. Kal durdurmuştur. Ölüm, muhakkak ki, | Nİ Olmuştur. > Zehirin cinsini söyliyebilir misi Niz> ne ettim. , — Hayatımda ilk defa olarak böyle 'iT zehir görüyorum. teciler derhal not aldılar, “Meç İN zehir'>diye bir serlevhe-vastelar, — Teşekkür ederim. Gene seslendi: — Bay Vinterspom Bu iri yarı, gayet tatlı ifadeli, dal- İ gözlü, hatta biraz taf duran biriydi. | un İngilteredeki en meşhur toksiko € (yani zehir mütehassrsı) olduğunu Tenince, insan hayret ediyordu. Hâükim, dikeni gösterdi ve sordu: — Bünu evvelce görmüş miydiniz? », — Evet, tahlil etmem için bana yol “dilar. — Neticesini söyler misiniz? İ n — Tabil. Bu diken, vahşiletin kü- “Ar dedikleri bir zehire batırılmıştır, — Demek, sizce, bu ölüm kürar ze- nden ileri gelmi hij K Hayır. Bu dikenin ucunda gerçi » batırıldığı kürardan bir nebre kalmış “Akat o, ikinci sefer ve pek yeni olarak “Molidus tipus diye tenınan bir yıla- :'n zehirine batırılmıştır. Bu hayvan, açlara sarıları meşhur bir yılandır. ' dünyarın en şiddetil zehirlerinden- " İnsanlarır. üzerinde ne tesir yeptie bizce kati surette malüm değildir. Fa At bir sırtlana ufak bir enjeksion ya- Didrğe takdirde, hayvan yıldırım isabet n iş gibi ölüveriyor, Disfolidus tipus İN bir nezif (yani kan akması) yapa: 'Ak derhal kalbi durduruyor. ı Gazeteciler harıl harıl not alıyorlar | ; k'Eırarer.;u cinayet! Bir tayyarede| H“örı zehirinden daha m<üthiş bir ze- h *le bir mürabahacının öldürüldüğü ta- Akkuk ediyor. — Bir insanı öldürmek için yılan Zthirinin kullanılmış olduğuna hayatı- Tüzda tesadüf ettiniz mi? — Hayır... Hiç bir zaman... Bu pek *Nteresan bir vakal! — Teşekkür ederim Vintersponu., Sonra tübü bulan polis izahat verdi. M aleti aldılar, Bir çok tecribeler ya- bildi, Üflenerek fırlıyan bir diken on Metre jl zidebiliyordu. — Bay Puaro! Salondaki dinleyiciler, merakla bak , Pransız polis hafiyesinin verdiği ce- Vp gayet kısa oldu: Bir şeyin fark: Ç'mırmur Yalrız diken dikkatini cel tmişti, — Ledi Horbüri.« | | ni söyledi. (VALNO) tarafından türkçeye © Bu ismi işiten gazeteciler davrandılar, "İngilterenin asilzadelerin den bir bayanın da ismi mestleye karı- geyor. Şahid olarak mahkemede dinlen di. Şunu ilâve etmeği de münasip gör- düler: Gayet şık bir şapkası, mükem- mel tilki kürkü vardı. Bu senenin son moda kiyafetinde bir model giyi) hayran olmuştu. dediklerine yeni Herkes onun şıklığı Asilzade kadın, eski bir şey ilâve etmedi Arkadan Venitya Ker geldi. Gazeteciler onun da şık bir tayyörü olduğunu yarzdılar len Rider, lâve etti: Fakat arkasından ge malüm olan şeylere şunlar — Önümd nuna doğru doğru gitmişti. Bay Klansi, yerinden fırlryasak ba- Çırdı: | — Yalan., Kabul etmem,. Ben çok e| vel arkaya gittim.. Bire doğrul. | Hükim bağı — Yerinize oturuğ. Sıranız geldiği zaman konuşur Bay Ridere döndü Oturan adam, yemek rinden kalkarak arkaya | unuz, — Bu adamın elinde bir âlet olup olmadığını farkettiniz mi? | | — Zanı bir dolma ederim ki, giderken elinde em, avdette de sarı bir kı dam o mudur?, Başkasını görmediniz mi? — Odur. Görmedim. — BSir hiç kalkmadınız mı? — Kâalktım ama lâvabı Ama elimde de zehir saçan tüb Dinleyiciler gülüştüler. Hâkim: — Adliye mümessilleri önünde bu gittim. lâvabo aksi taraftay tarrda konuşmaktan sizi — menederim, Oturun. Bundan sonra, No hep bildiklerir Klansiye geldi; daha heyecan hur bir Zabıta romanı muharriri oluşu istintakın ehemmiyetini — arttırıyordu. Fakat söyledikleri umulduğu gibi mü- n Gel, Mari, tekri ılar. Sıra bav i zaman ortalıkta biraz üküm şürdü. Onun meş him çıkmadı. Yalnız kendisinde bir ikin ci tüb oluşu herkese garip göründü. O, tübü cebinden çıkarmış mağru- rane havada sallıyordu: — İşte benimki! Gazeteciler not ettile ye gösterilen ikinci tib" Muharriri eyice sıkıştırdılar. Fakat o, hiç bir şeyden haberi olmadığında israr etti. Sıra Düponlara gel kim: — Sizin bayan Morisoyu tanımanız lüzım, çünkü Fransızsınız! - dedi. Baba Düpon omuzunu silkti: — Ben Fransada çok bulunmam. Mütemadiyen seyyahat ederim. — Bu sefer de seyyahatten mi dö- nüyorsunuz? iği zaman hâ- — Evet efendim.. İrandan — Siz ve oğlunuz vahşiler arası da gittiniz mi? — Evet efendim! — Ok'orma yılan zehiri süren vah- ı ? . şiler gördünüz mül — Hayır efendim öyle bir şeye as la tesadüf etmedim. Oğlu da, babasının dediklerinin eşi (Devamı var) n, dikkat et. Parmağımı çor. baya sokuyorsun. k etmeyin efendim, 383 sene evvel bugün —a Bir elçi | Binlerce günahsız insanın ümüne sebep olacak harbin Önünü aldı Mezhep yüzünden kan akıyordu İran gahr *Osmanlıları le harbetmek olmay fekle, topla kayga etmektir, p ornduya geline nirlendi. ve şiddi Bu cevapta eğer İranlılar bir meydan rebesine girişm Yarmm tüfeksiz. * mrzrak diye — yazdığ: tAzam fena bal. ap gönderdi Bi kabul ederlerse Ozmi Msuz mühârebeye hazır olup yalnız kılıç ve mızrak ile de galebe edebile. ceklerini bildiriliyordu. İki taraf arasında moktuplaşmanın en mül | gkil etmekteydi. | susta İran şahına yazılan — maktubun | şöyle anlaşıtmaktadır: “Müslüman Ün. #bi islihkak etmek için "müsi ek KAf olmayıp fesat — akkı at tezahür etmek üzere bu tara- | İranlıtarın gü. | geriati islâmi. him tarafını din meselesi ihdas olunan Ayinin elli senelik | madığı, İranlıların mektubunda ten ve hükümetin dünyada baki indan bahsolunmuş ise de Jeülhamd otiların Bayri muhtaç bulunduğu. ram vallii Ayaa paşa da — ayrıca bir mektup yazmuştı. Çok enleresan — olan bu mektubun da birkaç parçasını alıyorum. ranlılar padişahin orduları — karşısında 1 gibi kaçmışlardır. Tebriz ve bili tehdit eden yangını men'e muktedir olamı. yağzaklardır. Bu şehirlerin sekenesi erbabe fl. haddan olduklarından bunları muhasara ede. cek olan Osmanlılar hakiki müminlere kar ş1 Muharebe edecek olanlar hakkındaki Ke. lâmı Aliden bittabi korkmazlar, İmamllmü. minin olan Hazreti Alinin erbabr tezvir De hiçbir münasebeti yoktur.,, ... Padişah, Erzurumdaydı. Yeni ve — büyük bir sefer yapılacaktı. İran şahı meydan oku. imuştu. İşte bu meydanda sayısız aaker çar. Pişacaktı. 1554 yılr 26 eytöl günü 383 sene evvel bugün Erzuruma bir İran elçisi geldi. Getindiği mektup eski mektuplara benzemi. yor, iki hükümdar arasında kullanılabilecek cümlelerle yazıl Kazasker kumandanlı. ği rütbesini hatz bulunan elçi gah kulu — Mütareke istiyoruz, harp etmiyeceğir. dedi. Padişah derbal: Peki, dedi. Sonra ilâve etti: — İranidlar mubafaza edecekleri müddetçe mütareke uzatılmış olacaktır. Bu. hâdiseler yüründen yapdan — anlaşma Şah İsmall zamanımdan sonra llk — yapılan İranlılar tarafından anlaşma idi. Padişah tağşiş edilmedikçe Binvnillâhi tealâ muhafa. ZRİ sulh olunacağın? bildiriyordu. Büu vaka bir nöktadan çok enteresandır. İki taraf mezbep yüzünden biribirlerine giri. manasız bir İddin yüzünden besapaız insan kanr akıyordu. Eğer sulh teklifi yapı. masaydı hiç süpbe Yoklur iki ordu binlerce zünahsız insanı kurban edecekti. Niyazi Ahmet yor ve Tonton amca rençber beraber alıp yanyana, elleri: Kadin ve ölüm Yazan : ordu. | Düşünüyorum: Di gibi b bir gövde! Ölüm onun için en uzak bir iklimdi ve en az düşündüğü şey dü. Ben her dakika; çocuğumuzun m derece arttığı zaman vey çıktığı rareti yar gece yarısı dışarda bir rüzgür zaman; her dakika onu, ölümü düşi düğüm halde erkeğim, bizim için yalnız| yaşamak varmış gibi, sadece hayatı ve dünyayı düşünürdü, Senelerdenberi da- er yerde tekrar ettiği Mf ne idi i dünya ne güzel şey- dir! Şu dünya ne güzel şeydir! Ah onün dünyası ne güzel şeydi.. Beni de iz birbi kenetlenmiş ve gözlerimiz — birbirinin içinde yaşadığımız dünya ne güzeldi! Ne güzeldi o kat kat, derin yeşil gök- lerde ve kat kat yumuşak, kokulu tcp rakta, iki dev omuzla, yanyana, bera- ber... Hep beraber... O dünya, ne güzeldi! O dünya. lerini kapadı ve bir mu- İri yeşil g şamba fener gibi şeffaf göz kapaklarının kenarından evvelâ tane tane, sonra bir- birini kovalayarak, buharlı damlalar akmağa başladı. Pencerenin önünde oturuyordu. Işık ta yüzü, harikulâde bir meyve gibi tüy- lü ve olgun yüzü, keski dudaklı ülüyordu. Bu kadına acrmak lâzımdı. Pakat ölen erkeği kıskanmak arzusu d, ilerledi bütün diğer arzuları sildi: Böyle bir kadını öldük e böyle elinde —tut- mak, böyle hırpalamak ve böyle avucu- | nün içine alıp ezmek.. Bu ne erkekçe| bit işe. Ona'atimakla otün ” ğöründe kazanacağım itibafıri ne âdi bir şey ola- cağını Güşündüm. Ölen erkeğe onunla beraber ağlamak, onunla beraber çizgilerle Pirdiyor ve el rr bir çocuğun- içimde — bir deniz gibi kabı ve n sonra b ölen erkeği sevmek, bir mezar başında iki a- teş hüzmesi içinde aylıklı bir kilise şarkı Cısı gibi ulumak ve acımak ona, Te- selli etmek onu.. Deniz akşamı giyiyor ve mavi bir deve gibi a altında çöküyordu. — Gidiyor musunuz? Dedi. — Size ne söylestem teselli edemiye- teğimi biliyorum. Aradan haftalar tiği halde, hâlâ, bu evden iki saat evvel Ayrılmış bir adamın arkasından ağlıyor- sunuz, Bu adam iki saat evvel burada idi. Hatta şimdi de burada, bizimle be. raber, bizim aramızda, burada.. Etrafına korku ile bakındı, Pencere- den bir kuş uçtu mu, kapı açıldı mı diye düşünüyordu. Önünde ayakta duruyaor- düm, Elimi tuttu, 1slak parmaklarının ipekli sesi vücudumu sardı. — Oturun, gitmeyin, yalvarırım.. Odada şimdi yalnız kalmıştık, Bir pencere açıktı, rüzgâr kapıyı mihveri etrafında döndürüyordu. Eşyalar oldu'| ları yere sindiler ve uyudular. | Pencereden baktım:! Gök yüzü kedi gibi tüylerini kabartıyordu. Kadın gözlerini sildi. kalktı; sırtına bir| — Bir çay içer misiniz? — Teşekkür ederim. — Gitmek mi istiyorsunuz — Hayır. Fakat bu kadın bi: muş bir kafa ile yaşıyordu. Daima aynı i düş bakan ve gözlerini bir saniy varlara, kanapelerin üstüne ve döşeme- ye indirdikten sonra tekrar süratle ta- vana kaldıran bir hasta idi. hasta gibi dor- men, tavanın aynı çizgilerine için . du- ilhan Artık cerenin kenarmdaki sedirde myana oturuyorduk. Ben cephemi bi- raz geriletmiştim, O daha dikkatle ko- nuşuyordu ordu, her şe- bir dakika ay- şeyi yaptım, torlar başından imadılar. Bütün bekledim.. Eğer ara sıra i benim gözlerimi görüyordu. ğer kıpırdatabilirse eli elimi buluyordu. Dudaklarının ilk titremesinde yordum ve kirpiklerinin ilk kımultısında pencereleri açıyordum. İçeri hava giti- yordu. Göğsünü açıyordum, derin derin gece yatağının açabil. su verk- nefes alıyordi lerinin üstüne göt Ah onun dünyası! — Nasıl öldü? Eğer artırmazsa? — Nasıl öldü? Gece idi. Yandaki odada birkaç kişi kanuşuyordu. Su is- tedi yine, Zaten dalma su istiyor- du. Bardağını ağzına yaklaştırdım, du- dakları brçakla kesilmiş bir ak ciğer parçası gibi ikiye bökindü — ve sarktı. Kapaklarının içinde gözlerinin yuvar- lakları döndü ve devrildi. Alnından, saç larının başladığı noktadan yüzüne, çe- nesine ve gerdanına doğru çekilen, koşa rak çekilen bir resim, bir gölge gördüm. Bu gölgenin önüne durmak için yorganı tocssürlerinizi su. gömleğini ve çamaşırlarını par- k gölgeyi tutmak jstedim, Ama, artık ortada onun balmumundan heyke- L kalmıştı. Başka her şey, her şey git- mişti. — Doktor yetişmedi mi? — Hayır, ben bile yetişemedim, baş- ucunda iken, Gözlerinden yine yaşlar akıyordu ve beyaz boynunun üstünde iki tara- fa sallanıyordu. Düşünmeden elini tuttum, düşünme- den başını omuzuma dayadı. Gözleri kapak idi. İpleri kopmuş bir kukla gibi halsiz görünüyordu. Dudaklarını oynattı: — Onun dünyası.. Onun dünyası ne güzeldi.. diye mırıldandı İlhan TARUS Diktatörlük Dünya medeniyeti için Tehlikelidir Ruzveltin bu nutkunu Almanların okuması yasak ! The People gazetesinde okunmuş- tur? Amerikanın kanunu esasi günü,, diye anılan milli yıldönümünde, rei cumhur Ruzvel ktatörlük, dünya ikedir,, mealinde in medeniyeti için bir tc! söylediği nutkun Almanyada neşri me- nedilmiş ve gazete başmuharrirleri pro- paganda nezaretine çağırılarak bu nut- ku nasıl kargılamak lâzım geldiği hak- kında kendilerine sıkı talimat verilmiş Ruzveltin demokrasi taraftarı nut- kunun, diktatörkik dünyasından gene nutukla cevâp alması muhtemel gö rülüyor. Sovyet Rusyanınki müstesna olmak Üzere diğer devlet rei nin nutukla. rinı, Almanyada neşretmek âdettir. Fa- kat nutukl, ötesine berisine bazı ta- accüp ve istifham işaretleri koymak suretiyle olsun mefhum ve ifadesi zım- nen tenkit edilir ve altına daima nim- resmi mahiyette birkaç satır yazı yazı- hır, Amerika — reisicumhuru ezcümle şöyle demişti: “Diktatörlük şeklindeki hükümet- lerle dünya işleri, medeniyeti tehdit e den - bir hale gelmiştir. Teslihat ve bütçe açıkları çoğalıyor. Ticaret tahdidatı tezalif ediyor, açık denizlerde ticaret gemileri tehdide uğ- ruyor. Bütün dünyayı korku sarıyor. ilâ korkusu, ihtilâl tir. bi Rurvelt Tecavüz korkus ve ölüm korkusu. Amerika kalkı, gittikçe büyümekte olan bu tehlikeyi, sahillerimizden uzak tutmağa azmetmiştir..,