23 EYLÖL — 1937 Benim götüşüm: m a ia 53 yaşından Snra başlıyan 1 aşk Ssân ömrünün eski lerde pek ÇAN olduğu iddia edilirdi. Fakat &on- » “ Barariye tekzip olundu. Filânca ,, Yincı peygamberlerin 800—900 « * Yaşadıklarına dair illa varid de- “DİS. Zira, o zaman, seneler bizim virimizle ölçülmezmiğ.. a, amafıh çürütülen bu uzun ömür eni ilmi bir nazariye tarafından ck istenmişti: İnsanla- K kları o şekildeymiş ki, tabi ş Patımız iyi bir gıda şekP'yle iki yüz. ka uzatılırmış diyebir iddia a dolaşmıştı e, Kbinane iddiz.. Pek çok kimseleri Tibdirmiş, fersizlenen gözleri ışıldat- şt p z SMSİ yeni bir mesele ortaya atıldı. a, len bir nesil evvelki bir ahbabım, Mâ #evinçle omuzuma koydu > Delikanlı! Delikanlı! - dedi. > Kime böyle hitap ediyorsunuz, a lim, > Size, k Ne münasebet?.. Ben nerede, de- nk nerede? O cihetten tekaüt ol. Sabık delikanlılardanız çç Yok, hayır. Siz hâlâ, gençe'niz, Manlımnız... iç Bu, cidden bazıları için mukad- İl Meselâ Celâl Sahir Merhuma, agi kadar, “genç şairlerimizden,, Yy I Ve yakıştıydı. Fakat artık, Yu- i, yaya, Orhan Seyfiye bile eskiden ai “tece alışılmış olan o sıfatı veren Mad, ihatabım : 1 Siz delikanlı ölun da, bir de genç- © doya doya kanalım! , dedi. Ay. ne münasebet?. Siz demio dasınız? — “ür Yİc ya: 53 yaşındayım. i ağın doruğunu çoktandır öte ya» Samişsinez, öyle ise & Ben de öyle sanıyordum.. Fakat, : miş meğer. Grata Garbo; Allah Miyan. bu ümidi, yüreğime aşıladı. Ki itü munya erkekierince peres- Ng len bir kadındı; kime istese varas $, © İşte tuttu, , hem de eskidenbe- it dağı - 53 yaşında bir erkeği seç- t zi nasıl nikbinliğe sevketme- taz *mek ki, en müstesna bir kadın. &,,, Yaşımızda, yepyeni bir hayat baş- A Tabil, izdivaç, istikbaldeki © bir W, , Seleri istihdaf eder, Oğlumuzun, b. muzun mürüvvetini de mi gör- yg 9? Bir çocuk ancak bir çeyrek i, » Yetişebildiğine göre, demek ki İç, “$ sene, ferah ferah yaşamalıyız. a taraftan da sevincimiz şudur ha, Garbo, 53 yaşındaki erkeği tanı- İş, SE Sonradan sevmiş. Biz; de, $,, tanıdığımız kadınların « hattâ Üw, Stesnalarınn - bundan sonra sev- N Muhtemel. İşte güzel bir hayal. 2, Ükemmel bir teselli. Ny hayatın en güzel tarâfı, hayal, * değil mi? Mi CVA-Nü) ş Hatayda . yypka giyilmesine Üsnade edilmiyor İt ğenderun 22 (Hususi) — Suriye hş tâyda çok özlenen sükün ve niha- ty *ması beklenilen işkenceler bir , memektedir. Yeni Fransız dele bağlanan ümitlerin de boşa çıktı- tülmektedir. "a, Vİ Türklerden yedi kişi İskende N #elirken şapka giydikleri için yol İk ay armalar tarafından tevkif edile- 4 ç er; ine kelepçe vurulmuş ve dövü iu * Antakyaya götürülmüşdür. İ tr dağında bazı ermenilerin te Ma, İkleri Türkiye aleyktarı nümayişe ui ” KO 7, Slegesinin de iştirak etmesi Ur KOM 'kleri arasında büyük bir boş- Nİ uk uyandırmıştır. Çeneral Bekir ıtkının katili iğ ama makküm ya ad, 22 (Hususi) — Türkiyede ! te Sak askeri manevralara gitmek İ olan irlanırkon Musul tayyare İ ix, anda çay içerken öldürüler! A ka diye reisi general Bekir Sıt. “in, XL! tayyare neferi mühtedi ki Salih divanıharpçe "idama | #dilmiştir. ü, , N Gezdiğimiz sahiller her sene birkaç kere böyle'suların Istanbul konuşuyor ! Hasır iskelesi kokmuş balıkların istilâsında ... Burayı her sene bir kaç kere su basmasının istilâsına uğrar önü alınamaz mı ? Yazan : Haberci Tütün Gümrüğü mey'danından saptı. ğım dar sokakta arkadaşım foto Ali diyordu ki: — Ben buraya, her sene 3—4 kere gm. Hava biraz lodoz olda mu, şim, di göreceğin'z yerleri derhzi su basar, ve gelip resim alırız. Hemen hemen ben kendimi bildiğim, daha doğrusu gaze- teciliğe başladım başlıyalı bu böyle- dir. Hem dostumu dinliyör; hem'de etra- fımı tetkik ediyordüm, Bir köşede çek çek arabasınm içine yerleştirilmiş tama, men çürümüş kavunlar sotan bir adam gördüm Piğer bir köşede de, seyyar bir tah- ta tezgâhın üzerinde, plâv, çorba, baş satılıyordu. , Plâvcının vaziyetinde, k olmadı. ğımız bir görip manzaradan başka bir şey yoktu.. Fakat çürük kavun satışı cidden iğrenç bir işti, doğrusu.. Bereket ki sokağı çabuk pçezip, bu manzarayı fazla seyretmek nasip olmad: . 40—50 adım yürüyerek deniz kena rma çıkmıştık. Dar bir kaldırım döşeli yoldan sonra, denize doğru b'rar da toprak yol uzeniyor, pisliklerle söhilde yanaşmış mavnalar, kayıklar duruyordu Beri tarafta, Yaya kaldırımın kena. rında muhtelif dükkânlar sralanmıştı. Bir gazcı dükkânının önünde iskemle atmış oturan insanların yanlarma 80 - kulup konuştum. İlk sözleri su basma- dan şikâyet oldu. — Aman, diyorlardı. Kfş gelmiyor mu yüreğimiz atıyor, gene su baskın - larr başlıyacak diye... — Bu vaziyet kaç senedir devam e. der, diyecek oldum. İçlerinden birisi yerinden fırladı: — Ben 25 senedir buradayım, ken - dimi bildim bileli vaziyet aynidir, ceva bını verdi, gördüğü Halircin hasır iskelesi sahillerinde Ve sonra diğer arkadaşlariyle bera - ber anlatmeya başladı: — Öyle zamanlar olur ki, sular dük kânlarımıza kadar girer, şimdi üzerine olduğu yerlerde —S5 sene- bastığınız caddenin sandalla gezmiye başlarız dir buralı esnaf arabülarla moloz taşı - itemadiyen doldurup yor, önümüzü £ yükseltmiye çalışıyoruz amma, bu kâfi gelmiyor. Buraya güzel bir rıbtim O yapılmalı, ve yollar da genişistilerek, asfalt dö - şenmelilir. Bugürkü vaziyette yolda bir araba dursa, baddi ise bir insan tün bu sahili öyle yapmak | muzla epey insan Hasır iskelesindö HABER' ciye derat yananlar nüz manzara belediyenin bir çöp istasyonunda alınma denizin vasiyetini göslermektedi: toplanmıştı. Bu kalabalık içinden yaşlı- ca bir zat ileri doğru yürüdü, karşımıza gelerek: — Kuzum, dedi, bir de şu sahilimizin e pisliğ'ni, rezaletini yazınız. Ve eliy önünde düranları açıp bana sahili göste rerek anlatmıya başladı: — Önüne gelen şu denize süprüntü atâr ve bunlar toplanır, toplanır, gelir bizim önümüze yığılır. Çürük yemiş, kavun karpuz kabuk. ları gibi binbir türlü müzehrafat arasın da en fazla rahatsız eden kokmuş balıklardır. Her gün sizin gazeielerde yazıyor - sunuz.. “Şu kadar bin palamut deni - ze dölrülmüş, şu kadar bin palamut im- bunları, Ve hal- ötün ha edilmiş,, diye.. İşte bi balıkhaneden denize sonra hepsi de kokmuş, şişmiş bi de, doğru bizim sahile toplanıyor ye üyorlar, d Rica ederim size, benimle beraber on adım yürüyüp geliniz. Oradan ayrıldık.. Sahile doğru ilers ledik.. Denize yaklaştıkça, genzim pis kokularla doluyordu. o Gayri mendilimi çıkarıp burnuma götürdüm. Yanımdaki zat bunu derhal görmlşsü: ihtiyari — Nasıl? dedi. Bir an bile tahammül edemiyorsi Halbuki biz, hayatımızı burada geçirmek Bu balıklar eğer denize dökülecekse dö- yere dök mecburiyetindeyiz. külsün, fakat açığa, akıntılı b sünler.. Binlerce gun sülarına dökmek, bu sahilde otu - HABERCİ (Devamı'6 amncıda) sanasemsasan balığı Halicin dur - | KURUN da Taşdelen suyu Asım Us bugünkü baş yazısında İstanbulun bir ihtiyacma dokunuyor: İyi mu. Diyor ki Bugün Taşdelenin bir damacanası Kudıkö, yünde bir binaya, İstanbulda yüz elli Kuru. şadır. Bunu Kolaylıkla bulmak mümkün ol. mıyor. Onun *çindir ki Taşdelen suyu İstan, buldan başka birçok yerlere kadar (şişeler içerisinde gittiği halde gündelik sarfiyatı yekünu yirmi beş tonu geçmiyor Dedikten sonra ilâve ediyor! Damacanalara sular doldurulduktan & vuruluyor Bu mühürlerden biri ötekisi Istanbul Belediyesine ait Bazı satıc'larm Bu mt kopurdıktan sonra nlelâde su ile dol damacanalara taktıklı uk yaptıkları rivayeti var: len suyu sarfiyatının günde yirmi beş tondan fazlaya çıkmamasının bir sebebi de bunda görillmektedir. Fakat buna karşı almacak tedhir sadece Taşdelen suyu alanların işi k metçilere bırakmayarak, doğrudan doğruya damacanalırın mühürlerini kendi etlerile ko. parmaları ve bunları suucuların ellerine bi. rakmamaları olabilir. K Fikrimizoe halkın umum! shhetini alâka. dar ettiği için m Üzerinde Belediye varidatr düşünülmesi doğru değildir. Alem dağından her gün boşuboşuna akıp giden elli tonluk Taşdelen suyunun berbangi bir vasıta ile şe. bire indirilmesi ve kâr maksadı bundan halkın azami deri desi çürerinin aranması lâzımdır. CUMHURIYET'd: Barut fıçısı Yunus Nadinin bugünkü baş yüzısını şöy. 1oc0 hulâsa edebiliriz Bir yıldır Avrupa sulhunu fxfde birde teh. dit eden hir mesele vardır: İspanya, Bu, Ak. denizde de emniyeti ortadan kaldıracak va. ziyetler göşterdi. Başta İngitere ve Fransa olan devl& grupları Akdeniz o korsanlığına h irleştiler. Bunlarm kuvvetli oluşu kor yâpan tahtelbahirleri sindirdi; çünkü Relitede bu meç gemilerin tanınma in. mali vardı. ” Şayet, korsanlık yapanlar, devletlerin kor. sanlıkin mücadelelerine mukavemete kalkış. #nlardr iş değişecek ve İspanya işinin bir harp doğurması ihtiriali fazlalaşacaktı Bugün Akdenizde emniyet temasi etmiş olmasina rağmen İspanya bir barut fıçısındaa farkanzdır. Makantlerr garp olmayan Akdeniz devlet. leri bilyük tir Akdeniz devleti olan İ da Akdeniz emniyeline iştirskini ettiler. İtalyada buna muvafakat ete. İlel. yanın kontrole ne şekilde iştiraki araştırın. cak korkulur ki yine eski kontrol mesetele, ns kadar kayılacak. Bugünlerde İtalyadan İspanyaya asker gön eği yolundaki baberler de işi cide bir ra telleri irleri tutan rulmuş yer yeni nizam belki işin bu son safbasmda İspanyol işinin bağlahabileceği zararsız bir bal suretini el birliğile arayıp bulmak İçin bir konferans toplanır, İş bu konferansta herkesin kabul edebile. ceği hal çaresini bulmaktır. İtalya ile Almanya netice itbarle b vik olacak bir İspanya istemiyorlar, ve böy. e bir İspanyayı kendi rejimleri için tehlike buluyorlar. İrgiltere İle Fransaya gelince bunlar da netice itibarile İtalyan , Alman tesiri sitende kalacak Yaşlat bir İspanyayı boş ve bilhassa kendi selâmetlerine muvafık bulmuyorlar, Bu iki zıd vaziyeti cümlenin kabul edeceği makul bir gekle ifrağ edebilmek için ne . malı? Zannediyoruz ki yalnız şunu: İspanya ne komünist olsun, ne faşist. O mülki tama. miyetine hiç halel gelmeksizin sadece İspan. kalam ve tam müstakil bir idare ile kep di mukadderalını kendisi tayin elsin. Buna göre devletlerin İspanyaya müdaha, leden ellerini çekmeleri ve hatta mlimklin. elbirliğile onu tam İspanyol olup tam İspan. kulacak bir neticeye sevketmeleri lâzım. Böyle bir neticeye varılıncaya kadar İs, parya Avrupanın bir köşesinde barut fişin olmakta, barut fıçısı kalmakta devam edecek “Kedi muhabbeti Mehmet Selimin, kedi muhabbeti meşhur. Gur. O kadar ki evlendiği zarnan bile karısını kedi şeklinde görmek ister! Birinin sevdiğini ötekinin sevmemesi ve bu yüzden aralarında anlaşamamazlık ç'kan yakın dostlar vardır; hatta karı koralar bi. le. Mehmet Selim bunlardan bahsediyor. Be. dapeştede bir tarih meraklısının evlenişinden (GÖrt hafta sonra karısmın kaştıfını ve mat, kemâye düştüklerini bir yerde Pransuva Jozefe dair seri halinde kitayları olan bu koca daha İlk gecelerden itibares karısına imparstordan bahsetmeye thaşlamız Bir zaman geliniş ki kadınm Yulakları veli. ahttan daba çok imparator sözle dotmüz, nihayet dayanamayarak “ya imparator, y ban!,, deyinde: “Elbitte imparator!,, cevabınt almığ. Mehmet Selim bunu anlattıktan sonra #lâve ediyor. Hangi taraf hükli, hangi taraf hakem? Davaya bakan Macar mahkemesi, bu busus, tak! kararını daha bildirmemiş! Ben, kendi olammtış. tiğim kadın, “ya kedi, ya ben!,, demeğe kal, kışırsa, “elbette kodi! demekte biç mi hiç tereddtit etmem. Bunun neticesi †kadın, ya kapının bangi tarafta bulunduğunu unutan. (Lütfen sayfayı çevirin: