Yarı şakd Deliren tedavi mümkün mü? — SBSinir Anketi yapan : Osman Camal Kaygılı Dünyanın son görünüş ve gidişatına f bakarak bazı gazeteler bu tabiri kul- lanmıya bayladılar. Dünya delirdi! j Şu halde, gerek bizdeki, gerek ya- bancı yerlerdeki delilik doktorlarına so ralım, bakalım: Bu koskoca ve yusyuvarla; gösterdiği ârara göre geçirmekte ol duğu hastalığın adı nedir? Yani gerek balk dilinde, gerekse hekimlikte en az yetmiş türlü delilik olduğuna göre dünyamız, bu yetmiş türlü delilikten acaba hangisine yakalanmıştır. Dün, bu meseleyi ilk önce profesör Mazhar Osmana sorduk, bize şu ceva- bi verdi: — Dünyanın, tamamiyle 'delirdiğin den henüz haberim yok... Bakalım, her taraftan soruşturup eğer öyle bir şeyin a tün dünya akliyecileri, bütün dünyada- ki hastahanelerimizin - kapılarını artla- rına kadar açıp içerdekielri bemen ser- best bırakalım! — Ö neye iyi sanki? — Bütün dünya delirdikten sonra artık deli etiketi” altında küçük — bir ekalliyeti hastahanelerde kapamıya lü- zum kalır mı? Bir kere onu uzun uzun muayene ve “observatlon, unü yapa- lrm, © zaman hastalığın şekil ve cinsini size haber veririz! — Oh! Siz onu uzun uzun muaye- needip müşahedesini yapıncaya ka- dar o zavallı korkarım, sizin Bakırköy hastahanesinin arka koğuşlarındaki To maya döner. Hani, sizin orada asıl adı “Mehmet efendi,, olduğu halde kendi- sini “Usta Toma,, zanneden biri var- dir. — Evet, evet, hatırladım. Hatta kendisine (Mehmet efendi) — denildiği | vakit: “Halt etmişsin sen be herif, ben | Mehmet efendi değilim, usta “Toma- yım!” diye barbar bağırır. — Hah, işte ta kendisi! — Aman aririm, bugünlerde delirdi Bi, yahut delirmek Üzere olduğu söyle- nilen koca dünyanın onâa dönmesi pek bir şey değil amma, Tanzı saklasın, ya mutesi/ler, mütehevvirler koğuşundaki Mevlüd dayıya dönerlerse! — İşte o zaman kâinatın hapı yut- tuğunun resmidir. Bay Şakir Nazıma yaklaştık; o da bize şu cevabda bulundu: — Deliliğin nevini anlamak için ev velâ onun kan tahlik lâzımdır. Bizim baktriyoloji profesörü Kemal Hüseync söyliyelim, zavallı dünyanın önce ince- den inceye kanını bir tahlil etsin baka- hım!.. — Sizin baktriyoloji profesörü Ke- mal Hüseyne ne hacet be yahu? Dün- yarım kan tahlili zaten ne vakittir bol bol yapılıyor? — Nerede yapılıyor? — İspanyada, Çinde, ara sıra da şu rada, burada ! — Evet amma, anların ne- netice vereceği henüz belli değil! k selinin | Amerthada Radınlar arasında futBol $ maçta haftaym arasınıda... dünyayı doktorlarının fikirleri — — Yakında belli olur!.. — Hele o , belli olsun, arkasından biz de kendisinin muayene ve müşahe- karada ruhiyat öğretmı ne sinir ve akıl hekimlerinden İzzeddin Şadanı telefona çağırıp onunla görüş- tük, İzeddin Şadan, daha ziyade (psl- tanalise) ci olduğu için bize şunları söyledi: — Vallaki azizim, delirdiği yahut delirmek Üzere olduğu söylenilen dün- yanın psikanaliz usuliyle çok derin ve Jevabt yapılıp kalbinin ve ru- bunun en derin, en karanlık dehlizle- rindeki gizli düşünceler, şuurun altın- istekler, heyecanlar sabit fikirler ve türlü türlü hezeyanlar ve sonra bunların o derin, karanlık deh lizlerde biribirleriyle sarmaş dölaş ol | masından hüsüle gelmiş bir takım kar- | ma karışık arap saçları iyice anlaşıla- rak bunlar kâmilen ortaya dökülmedik çe zavallı dünyanın bugünkü hastalığı mın ne olduğu ve derdine nasıl bir çare bulunabileceği kabil değil anlaşılamaz ! in, önce bü dediklerim yapıl malı, N adı ve sanı konu- lup tedavisine çalışılmalı! İzzettinden sonra doktor, ayni za- manda muharrir Fahri Celâlle konuş- tuk, Bakmnız o da ne dedi; — Ben sanmryorum ki dünya bu günlerde tamamiyle delirmiş, yahut sapıtmış olsun! Zaten hastalık tam bir cinnet halinde pek sayıamaz. Beynin- de, yahut kafanım başka taraflarında uzvi bir rahatsızlık da yoktur, Yani si- zin anlıyacağınız dünyanın bugünkü hali tam bir akıl, fikir, muhakeme, id- râk bozukluğundan ziyade ilerlemiş bir nevrasteni halidir. Onun için kendisi- he uzun istirahatle, hava tebdilleri kuv- vetli şuruplar, bir takım - enjeksiyonlar tavsiye ederim. En son olarak Bakırköy doktorla- rından Bayan Aliye da şunları tğyledi: — Bence de dünya ileri derecede bir nevrasteni geçiriyor. Hastalık biraz da- ha bu şekilde ve bu hızla ilerliyecek olursayakında bakarsınız tam bir zırde- liye döner, , ©. Cemal KAYGILI Kedilerin kuyruğuna fener ! Bir Amerikan gazetesinde — okuduğumuza göre Amerikada Visconsin eyaleti belefiiye. Bi geceleri sokakta başıboş dolaşan kedilerin kuyruklarma ufak bir elektrik pili takarak taksilerde olduğu gibi bu zavallı hayvanların da arkalarında işik taşımalarını — mecburl kılmıştır. Geotleri sokakta ışiksız — dölaşan kediler yakalanmakta ve zahipleri — çıktığı takdirde bunlardan ön doölar ceza alınmak, | taymış. Böyle bir nizam bizde de cari olsa | mahallelerdeki dinlerce kedinin kuyruğuna pi takma yüzünden elektrikçilere epey kürl 4 Çıkacağı muhakkaktır. HABER — Aksam postan — Maşallak, ne kadar büyümüş! — Hayır teysesi. Denize düştü de, elbisesi kısaldı. © camlar bardak oldu ! Kâdın — Seninle nişanlı iken beni günde iki dakika görsen memnuniyetin- den bayılırdın. Halbuki şimdi.... Erkek — Ayni şerait altında gene . Yani günde iki daki- Gazete müvezsli — İkinci tabi... “1 numaralı Donjuan Rober Taylor bu « gün saat 10 da kalktı.,, — Fransız karikatürü — Ziyafet Bayan bir ziyafet vermişti. Ertesi günü semtin doktoruna rastladı, ve: — Çok yazık ki, davetime siz gel. mediniz doktor, dedi. Bitçok kimseler vardı. Herhalde çok istifade &decekti- niz. Doktor cevap verdi: — Ziyaletinizden z2aten istifadeyc başladım bayan... Ziyafetinizde bulun- muş davetlilerden, daha bugün Üç kişi- ye reçete verdim. Sui hazimden şikiyet ediyorlar, Hirsıs — Affedersiniz. efndim, ben sizi sokağa çıktı samyordum. Yanlış anlamış 'Tütün içmeğe — âleyhtar olan bir ukalâ, boyuna gevezelik ederdi: — Gidersiniz bir tütüncü dükkânı- amplyonasım Raszanan takım bir na. Verrisiniz şu kadar kuruş. İstersiniz tütünü.. İş bu kadarla bitmez. Arkasın- dan rakı gelir... Şarap gelir... Konyak, viski. Ardı arası kesilmez bunların... Bu esnada bedavacılardan biri atıla- rak: — Aman babalık, nerede bu senin bahsettiğin tütüncü? Bir ziyaret ede- lim şu herifin dükkânını.... Necdet tuhaflaşmıştı. Doktora git- ti. Fakat ihtiyar doktor, onun rahatsız- lığını anbyamadı. EN — çenesinde - bir müddet düşündükten sonra: — Senia ne yapman lâzım geldiğini söylüiyeyim, dedi Büyük bir kdğıda sâ- rılırsınız.... Vücudunuzun neresinde a$ t hissederseniz, kâğıdın orasına bir de- ' lik açaramız. Sonra ©o kâğıdı banal getir a; Necdet bunu tat'sik etti. Sabaha ka- dar uğraşarak kâğıda delik açtı. Saban kalkınca kâğıdı yerindt göremedi. Ka- rısına sordü: t « Burada katlanmış büyük bir kâ- ğıt gördün mü? Karıstt î — Ha, evet.... dedi; Ben onu birkaç parçaya bökip raflara serdim. Na cicili bicili bir şey olmuş! Üzerinde belki bin delik vardı.... | Tesirl oluyor- muş amMa.. Güçlü kuvvetli adam, iş aramak üze Te bir varyete acentesine gitmişti. — Kafamın üzerine bir kaldırım taşı Onun Üzerine yirmi kilo - fırlığında bir çekiçle dar ve kak dirtim taşı kafamda ür... Nas sıl, böyle bir varyete mnumarası ister misiniz? Ben bu nu yetle yaparım. Acente hayret içindeydi: — Peki, dedi. Bu arada kafânıza bir şey olmuyor mu? Hiç bir şey hisset siyor musunuz? Güçlü kuvvetli adam cevap verdi: — Elbette... İşte onun içindir ki ya nımda daima aspirin taşırım. arayı müvâllakı. Hâli adada kalan mahir avcta. Tenbel köpek İki adam bir tarladan geçiyorlardı. | Beraberinde, bir köpek olan bir çiftçiye rastladılar. gn nerede olduğunu böylece | € anlarız. | | Tüyı ne yapacaksın? Ressam — Böyle - selâm tablonu yapmıya başlamadan ÖNe' " den akıl etimedin? e e SS : a e — Niçin giyimli olarak derif yörsun? — Bön treni kaçırmamak İÇİT Iktıs at Raşel — Anne rırşanlım resmini hediye etti. — Nasıl? Yakışıklı olduğu den de belli değil mi? — Bilmem anneciğim! — Neden? — Daha banyo yaptırmadım. nr verdi. Asri kız. Genç kız — Baba otuz Hirayâ cım var. kadıf P — Ne? Otuz lira mı? Bu elbiıd'd ue Z banl B yeselif yi Genç kır — Gelli ziden alacağım. — Hayırdır inşallah! Hele V gü nışanlan da sonra gelinlik eİbitTİ, ye şünürüm. Daha ortada münasiP Hip bile yok. Vge — Sen şaşırdın mı baba? f*',*" mr? 1 dığımı gazetelerde ukumadın iham dağil Karı koca ikisi bişden meb zıyorlardı. Bit aralık erkek hi lendi: verk — 'Tüh Allah müstehakkıf! »ij dilimin ucundaylr, öksürürket F, v Kadın köcüsının bu kadar aS Yşıma şaşırarak : Ü — Ne bu kadar üzülüyor9”” Köpek oturdu. Ve tuhaf — sesiyle havlamağa başladı. Adamlardan biri çiftçiye sordu! — Neye bağırıyor bu köpek? Çilftgi: — Pek tenbeldir de, onun için ba. Zitiyor. — Yak canım. Her halde bu köpe: ğin bir derdi olacak? — Hayır, hayır... Şimdi diken üze: rine oturdu. Diken batıyor. akat köpek tenbel olduğu için yerinden kalkmak is temiyor. Yalnız acı ac: bağırıyor. Yumurtalar Müşteri — Dün bana tarze diye ver diğinir yumukalar nasıl şeymiş öyle? Bakkal — Tüze çıkmaüdı mı efen- dim? Müşteri — İçindeki civcivler Çıktı. hem de hiç biri cins değildi. Kibar dilenci İhtiyar kadın, karşısına çıkan dilen. ciyi baştan aşağı süzdükten sonra: — Ayağında getrlet. görüyorum, dedi. Sen nasıl dilencisin böyle... Getr alabilmeğe imkân bulduğuna göre sen, pek parasız değilsin. Slü — Muhterem — bayan.... Onlar getr değildir. Biraz dikkat buyurursanız, tabanları aşınmış olan cski podösüet â- yakkabılar olduğunu göreceksiniz! Ç ı dedi. düşün gene aklına gelir- | t Kocatı ümidsiz ümidsir Düf ladı: y — Düşünüekde Bantedilöeeik Tiuf ğil. Dilimin ucunda pul yardı, ken yutüverdim” Mi?kızarak Ki ÜTbEİA Tira Tintli fakir — AR gv VU nek! Gelip varacak! l ’f Uslu çocuk'yr — Anne: — Aferin yıv'f“""’“". * ne güzel valu usulu oturuyof l yan babanızı uyaadırımı! ga :/' İkiz çocuklardan ikisi wd""“ırj: bamm parmağı ırıımdlwpı,vf'. seyrediyoruz. Bakalım ne ;'"'J n cek ve babam parmakları Si dentire nas:ı) uyanacak? «i N TLAKUŞMAR GELLEŞETEKME AY GELEZ Ğ ŞADKY IA LAŞ AŞ — SEPÜDA MDOLE MEBOŞAN AYA APESE KöMLAğULe ASA ŞÖPLEN META M