â iş Siyasa: Yazan Şekip Gündüz Bulgaristan Krallığı ordusu, çoktan. beri bahsedilmekte olan manevrasına başlamak üzere bulunuyor. Sofya genel kurmayının hazırladığı tedafüi bir harb plânmın etüdüne hasredildiği, Bulgar ajansı tarafın . dan yarı resmi bir tarzda bildirilen bu mahevralar, dört gün sonra, yani bu ayın sında başlıyacak ve 29 Eylül Bgünü bitmiş olacaktır. Demek oluyor ki manevra sadece üç gün devam ede. cektir. Bunu müteakip kuvvetlerin toplu bir halde daha Üc gün manevra Sahasında bulundurulacakları ve kral Borisin tahta çıktığı günün 19 undu yıldönümüne tesadüf eden 3 İlkteşrin günü büyük bir geçit reami yapılaca. ğt da dikkatle bildiriliyor. Kral Böris 1918 yılı ilkteşrin ayı. nm 3 üncü günü tahta çıkmıştır. O günlerin Bulgaristanı birçoklarımızın hi abildiği derecede yakın bir Umumi harpte dört devlet ittifakı mucibince Makedonya ve Trakyada tuttuğu cephenin hiç beklenilmedik bir anda inhilâli üzerine, süngülerini didi ile Kral Ferdinand Bulgaristanı terke mecbur olunca askeri parti genç veliaht Borisi Bulgaristanın yeni bir ümidi halinde Bulgar milletine tak. dim etmişti. Bulgaristanın © günkü hali ite bu. günkü hali arasında elbette birçok farklar vardır. Büyük iddialar, hulyalarla ve deb. debe ile ayrıldığı dedelerinin memle . ketine misli az görülmüş bir hayal kırıklığı ve hayattan bezginlikle av. det eden sabık Çar Ferdinand, Koburg Gota prenslik ailesinin çiftliklerinde manda yetiştirip —çavdar — ekerek kadim Mısır tarihini tetkike başladı. ği gün, dünya, oğlu genç Borisin, en korkunç vaitli bir sımıf kavgası a. rifesinde bulunan Bülgüfistanda kaç gün tutunabileceğini hesapla meşgul. dü. Bir taraftan çiftçi, bir taraftan komünist partilerinin sempati topla . dıkları Bulgaristanda burjuvazi iki partiye ayrılmış, harp devri idaresine iştirak etmiş olanlarla olmıyanların teşkil ettikleri bu iki parti biribirini yemeğe başlamıştı. Ordu kalmamıştı, maliye kalmamış. ti. Netekim çok geçmeden imzaladığı muahedeyle Bulgaristan da “kalma. mış gibi” olmuş, ha var, ha yok deni. lebilir bir şekle girmişti. 19 yıl... Bu on dokuz yılm hemen her günü suikastler, sokak kavgaları, hükümet B : zi Ğ Akdenizde korsan avma çıkan bütün İngzilis gemilerine yeni bl: darbeleri, idamlar, sürgünler, açlık ve Befalet kâbusları içinde geçti ve bu gün Bulgaristanın bir otrdu manevrası yapacağımı öğreniyoruz. Ordu manevrası yapmak için ordu. ya ihtiyaç vardır. Demek ki Kral Bo. risin Bulgaristanda bir ordu kurmuş bulunduğuna artık “rösmen de” inan.. mak lâzımgeliyor. Zira bu manevrala. ra iştirak edecek kuvvetlerin elindeki silâhlar. hiç de Nöyi muahedesinin müsamaha ett ği jandarma kuvvetleri. ne mahsus silâhlar * değildir. Faraza Bulgar ajansı kırmizı ve mavi kuv. vetlerin amrinde bir aveı tayyare fi. losu bulunacağımı bildiriyor, Bindirilmiş fırkalardan, motörlü küvxetlerden bahsediliyor. Yani bu. günkü aakerlik fenninin ordu diye ka. bul ettiği hüviyetin bütün unsurların. dan bahsedilebiliyor. O halde denilebilir ki 19 yıl evvel inhilâl eden, yok olan Bulgar ordusu yeniden dirilmiş bulunuyor ve düne kadar hep “umumi talim” şeklinde giz. lJenmiş olan bu nevi hareketlere artık açıkça girişmesine bakılırsa, “Bulga. ristan, 'mızrağını çuvala sığdıramıya. cak bir şekilde bilyütmüş olduğuna da inanıyor,, demektir, Bulgar ajansı bu manevranın teda. füf mahiyeti üzerinde 1srara lüzum görüyor. Bulgaristanın komşuları bu- na itimat etmemek için ortada bir se. beb görmeseler gerek. Dirilmiş ve di. Tiltilmesine çok dikkat edilmiş olan bu ordunun, Balkanlardaki buğgünkü si. lâh şartları içinde, tecavüzi bir kud. ret olmak istidadını ve böyle bir im. kâna ulaşabileceğini kabul etmek is. Bir deniz kazası Motör sandala çarptı, bir yaralı var Bugün saat on birde Galata köprü- sünün altındaki geçitten geçen bir mo tör birdenbire karşısına çıkan bir yolcu sandalına çarpmış ve kayık parçalana- rak içindekiler denize dökülmüşlerdir. Kazazedeler derhal denizden çıkad muş ve bunlardan birinin sert, kolundan ağıra yaralı oluğu görülerek otomobille hastahaneye kaldırılmıştır. Motörün kapdanı hakkında takibet yapılmaktadı: le Alet konmuştur. Bu Alet epey geniş bir mesafe dahilinde denizaltı gemilerinin hareketlerini kayıt ve zaptetmek. todir. Yukardaki resim bir nümunesi Londra de Olimpiya deniz sergisinde teşhir edilmekte €lan bu Mleti gösteriyor. (A) — Denizsiunı Üni, seyrini ve Baraket göüren, dinliyer v« Civarda bulunan denizaltı gemisinin iştikame. ni kaydaden makine (R. ve C.) makinenin “göz., leri. (D) — ku. manda köprüsüse konulan ve gexl kaptanı. na denizaltını dialeten mikrofon. HABER — Aksam postası Tarih tetkikleri k Bulgar manevraları | Tuncelinin Türklüğü Orta Asyanın ve Anadolunun Türklüğü Cümbhuriyet, yündub her köşesini muvazi bir surette inkişaf ettirmeği ülkü edinmiştir. Bu temiz düşüncenin Az bir zaman zarfında tahakkuk etme- sini görmek her Türk için bir bahtiyar lik ve 'hakiki bir zevktir. Memleketin bazı mıntakalarında u- mumi müfettişlikler ihdası da bu haki- katin biran önce meydana gelmesi için- dir. Dersim, uzun yıllaş — imparatorluk idaresi tarafından ihmal edilmiş, bakım sızlık yüzünden yürdün asi bir ülkesi olarak tanınmıştır. Çok yüksek dağla- rın, korkunç uçurumların, vahşi kaya. lıkların insana haşiyet veren inlerin ve mağaraların kapladığı — bu sahayı ileri bir memleket haline getirmek cumhu- riyetin kurulduğu günden itibaren dü- şünülmüş ve bazı zaruri sebepler dola- yısiyle yapılması icabeden ıslahat ge ciktirilmişti. Büyük Millet Meclisi ve onun ge- niş ve hararetli —itimadına — mazhar olan Muhterem İsmet İnönü hükümeti geçen yıl, dördüncü umumi —mülettiş- | Tik teşkilâtını ihdas etmekle Dersim ıslahınım zamanı — geldiğini — anlatmış oluyordu. 2884 numaralı kanunun sarahatı da- iresinde yeniden vücuda getirilen Tun- celi vali kumandanlığına sayın general- | lerimizden Hüseyin Abdullah Alpdo- ğâan tayin edilmiştir. 1936 yılr şubatın birinci günü Elâ- zize gelen korgeneral Alpdoğan, umu- mi müfettişlik işleriyle vali ve ku- mandanlık işlerini ayni zamanda yü- rTütmeğe başlamıştır. Alpdoğan, imanlı bir kumandan, vatansever bir general, temiz duygulu bir Türk çocuğu olduğundan tayin e- dildiği muhitte inanılmaz - bir” temnati | ile karşılanmıştır. Bu sevgiyi, itimadı . meydana getiren şüphesiz korgeneralin dürüst hareketi, isabetli görüşü, alice- nap bir ruh taşıyışıdır. Tunceli teşkilâtının vücuda getiril. diği Dersim sahası aslen ve neslen öz bir Türk diyarıdır. Köy, dağ, dere, su ve aşiret isimleri, mezar taşları ve şurada, burada göze çarpat Türk eterle ri, ırk ve âdetleri, lisan kökleri hep mıntakanın Türklüğünü herkese baykı. rTan birer bariz hakikatlerdir. Bugün Tuncelinde yaşıyan Seyit a. dını takıman kimselerin hepsi menşele. rinin Horasandan gelme olduklarını göy lemekte müttefiktirler. Tabiat zorlukları dolayısiyle —ana yurdları olan Orta Asyadan muhaceret | etmek mecburiyetinde kalan Türkler. den bir kısıı İran yaylasından geçerek, | Van kıyılarını takip eyliyerek, Murat vadilerine gelip yerleşmişlerdir. Bun. lar Sumerlerle akrabadırlar, Ayni dili konuşuyorlar, ayni kültürü yaşatırlar. dı. “Kavimler kapısından yani Hazer denizinin şimal ile Ural dağları ve Ya. yık irmağı arasından geçerek - Avrupa içlerine sokulan muhaceret dalgaların. dan bir kısmı da Kaikas yoliyle Fırat ve Burat vadilerine gelip yerleşmişler. | dir, Tarihlerde, Hititlilerin (Etilerin) Firatın şarkına geçmedikleri yazılıdır. Fıkat son tetkikler, gon ele geçen ve göze çarpan eserler, bitde Etilerin Fr. ratın şarkında da yaşadıkları hakikati. ni uyandırmıştır. l XI inci asırda 126 ağustos - 1071) Şarkt Roma imparatoru Romen Diyu- | jene karşı Alparslanın kazandığı büyük muza'leriyet, Selçuk Türklerinin şark Anadolusunda bir kere daha yerleşebil. melerini kolaylaştırmıştır. IX üncu asırda Abbhasilerle tirlikte çalışan Türklerden bugünkü Tüunceli mıntakasına gelip yerleşenler de olmuş- ur. Kafkaslardan inerek — Abbasilerle döğüşen Hazar Türklerinden —burada kalanlar da vardır. Maden kazasına yakın Harzarbaba dağına kendi adları- nt yermişlerdir. XITI üncü asırda Asyada büyük bir imparatorluk kuran - Mogollar, birçok Türk kâabilelerini kendilerine 1sındıra- mamışlar ve bunlar da yurtlarından ay- kadar eskidir sılarak şark, Anadolusuna gelip yerleş- mişlerdir. ' G XITI üncü asırdan sonza - Anadolu- nun herhangi bir köşesi devamlı bir is- €lâ yüzü görmemiştir. Türklüklerini bütün saflığiyle, temizliğiyle muhalaza etmişlerdir. İranda , kurulanı - İlhanlır lar devleti bu mıntaka üzerinde hâkim olmuş, fakat bir Türk idaresi olduğun- dan buranın hüviyeti — değişmemiştir. Nihayet Osmanlılar ve onlardan sonra Timur istilâları hep bu yerlerin Türklü ğünü katmerlendirmiştir. XVI incı asrın ilk rub'unda İranda devleti eline olan Şah İsmail Safevi şil mezhebini benimsemiş ve bunu Anado- lu içerilerine kadar yaymak için Kâfi derecede propaganda yapmış ve kısmen de muvaffak olmuştu. Şii hocaların ve şeyhlerin hakikat kisvesi altında yap- tıkları yazlış telkinler iki devleti biribi- Tine düşirmüş ve Yavuz Sultan Selim meşhur Çaldıran seferini bu maksatla yapmıştır. Yavuz, İran üzerine giderken bu mıntakadan geçmiş, Şifliği kabud eden Türkler o büyük padişâhın gazebindea korkarak dağlara kaçmışlardır. Bunlar Tünceli dağlarına sığınmakla ölümden zorlukla kurtulabilmişler O zamandanberi Dersim diye anı- lan bu mıntaka ehemmiyet kazanmağa başlamış, timar adiyle buraya gönderi- len kimseler de devlet nüfuzundan is- tifade ederek yerleşmeğe ve kökleş- meye çalışmışlar ve socra bir nevi dere- beylik devri açmışlardır. Daha sonra bu derebeylik başka bir mahiyet almış, dini sultayı ellerinde tutanlara intikal etmiştir. Tunceli — Dersim yıllarca, yolguz. luktan, mektepsizlikten mahrum kal- —a ve degase ÜL alaP alNaMAMUŞTT, Bu vaziyet, şeybhlerin seyitlerin ek- meğine yağ sürmüş, cehalet koyulaş. tıkça orada yaşıyanlar daha feci variye- te düşmüşler ve başlarındakilerin tam manasiyle kölesi olmuşlardır. Burada kapalı yaşamak, — irfandan mahrum bulunmak daima kendileri için zararlı olmuştur. Kendi kendini idtâk edememiştir. Bir hak szhibi- olamamış, insanca yaşıyâmamık — hahtsızlıktır, Onların iptidal bir tarzda yaşamaları kendilerinin kabahati değildir. Türkle. ti bu hale koyan, gözlerinin açıldığını istemiyen —Osmanlı padişahları — idi. Onlara yol yapıldı. mektep gösterildi de mi bunu kabullenmediler? Hayır! Cumhuriyet, halk idaresidir. Yur. dun her köşesine ayni ehemmiyeti ve. rir. İşte o düşüncedir ki bugün Tünce- lini ileri bir hale koyuyor. — Tunceli yollarında duyduğumuz kazma tesleri, yükselen kışla ve mektep binaları hep cumhuriyet eseridir. Çünkü burası da Türkler diyetidir. Cumhuriyet çetin İş- leri başarmakta öncüdür. Biz, bugünkü Tuncelini, dünkü ge- ri saltanat devrinin bir yeri değil, cum- huriyetin feyizli ve mamur bir ülkesı görmeğe hazırlanıyorzuz. İşler ilerlemiş, eserler dile gelmiştir. Elâziz Ortamekten tarih muallimi Ömer Kemal AĞAR İSTİKBALE BİR BAKIŞ — BSize 1920 güzelini takdim oderim. Şikâyet değil, hikâyet sanda sabır, tahammlll mü birf lar? Vakitli vakitsiz, yerli yersiz (7 bağırtısı hiç çekilmiyor... 'ı' purlarma da koymuşlar, hey heY: leri Boğaz Sahillerini ınmb'n'!’; Şairaneliğine şairane ama Mw tü yorgun argm işinden evine dÖN | vapurda biraz dinlenmek ll'—i"'"w yapıyor bilmem ? Ben o vıpll“n köprüdeki haline dayanamıyorum- Ama Şirket vapurlarındaki TÜ , dan bana ne? onu da sevenler » vardır. Bizim tarafa işliyen "P"w da henüz öyle bir şey yok, radi0 $ nuyor. Fakat onlar da ymııv"', tâ içlerinde . pek nadir olmaklâ ber - etraftan tevcih edilen bakıslAfi, takdirkâr olmadığını anlı bulunuyor. Fakat radlonun ne 7""' ması, ne de öyle bir dirayeti 'î.ılrl’“ Sokakta, vapurda ne ise ne' D evinde de rahat bırakmıyor. 5';'.;. yedisinde çalgı dinlemek hev' gee Ansanlar da bulunuyor. İyi amâ | , cerelerini kapasalar, makinel! kıssalar olmaz mı? Hayır; konü ki b şuya da iyilik etmek istiyorlar * 4 zin, gece tahta kurusundan. $' | nekten uyuyamamış olmaniz ihti ni hiç hatıra getirmeden pen: açıp sesin de yedi mahalleyi kif; cak bir giddetle çıkması îcinnn',. altyorlar, Kim bilir? belki k a rının kendilerine bir minnettarlik g, Bi beslemelerini bekliyenler de v Hattâ hiç şüphesiz ki komşulaf sında böyle radiosu olan bir ııtg;', hi buşinca veummagı vır Hımel # y lar:da; bulunur. a b Eminim ki çoğü kimse radiöyü gö siki için değil, bilhassa gösterif Üç kullanıyor. Öyle olmasa yavaş * . ler. Hem musikinin, bütün İufy natler gibi, terbiye edici bir f' .b8 olduğu muhakkaktır. Onu seven. ”’ anlıyan adam, kendi zevkinin Clv,r işkence olmamasını düşün! Mi o incelir, Günün veya gecenin Çag bi maz saatinde radio ile etrafi IC denler kendilerinden başka W yi, musikiyi de ıcvvmyorlır_ b g' Çalgı dinlemek arzusu dedikl! yint civarda oturanlara bit rıdİON:w leri olduğunu - bildirmek h b.gı.:ı- başka bir şey değildir. Zaten dnl"’”, & radio fabrikaları tarafından ü rozetleri yakalarına takıp Ww ilâncı olmağı bile gözlerine 4! S Asrımızm icadlarından l““”"îıyf— mek çirkin şey-ama... Doğrusu ş tim radiodan değil, insanların sızlığından, O da bu asrım ya! Nuuııhk“ç/î Tunus hâdist? (Baş tarafı 1 W 'Tünus hâdiseleri hakkında #7 verilmektedir: eei BAA İtalyan bahriye zabit namzetl | igar fından idare eö'lmekte olan & İyuk ttalyan — bahriye'isi, 'ıulğy beyer brrliği,, binasına gi W Bunlar, mobilyeleri tahrip * M Micelli isminde birini öldür “şl’ İkisi kurşunla olmak üzere ÜY o“.,fır' bahriyelisi yaralanmıştır. M bllm * lar, kaçmışlardır. Bir çok'ar! * pa * lardan atlarken yaralanmışlardı” va - berdar edlen zabrta hemen yak gel halline gelmiştir. Fakat İtalyü' a db'; di harp gemiler'ne iltica ko: r“,ıı!“ f suretle takibata uğramaktân lardır. çat Tahkikat, bu işte tasm'm V€ Ü gı mevcut olduğunu meydana Ç'”Şaif Yaralanan üç bahriyeli, adat müş ve bu cinayete iştirak © la itham edilmektedir. İtalyaf Cç if makamatr da geceleyin, bu '“ğ tirak etmiş olanlar hakkımıdâ 4 ta W. k r e v4 — F ELERP P P —K b - L SLLALTLLAZ g Fr 3 L STT S a L FF LES ST F OHSDAT L