ZL EYLÖTL — 1937 - &mqo. ... oo > Yakovski ve üöm Hikmet bir Sovyet şairi — vardır: İ yarı, çam yarması gi- , müvazeneli bir sallıyarak numara ile şairden zi- Öyle ki, bakan, lvan olduğuna hükmeder. Yüksek perdeden nikbinane Yöyliyerek.... Fakat ne garip ki, sonu intihar oldu.. - 1924 konferansı dinledim. Avru- Muş, Moskovaya avdetinde (* binası kiralamış, bilet sat- şlinç sami toplamış, onlara Ç düklerini anlatıyordu. Kâh Xih ciddyiet ve dikkat salonu kteydi. Eki, senelerinde konferanstan sonra ':' Okudu. İnşadı pek meşhur- Taâman moda olan fütürirmin ( 'eisi halinde bulunması etra- a çakışlı mısraların- “titiv, şamarlama gümbürtüle # *trhal bizim şairimiz geliyor birçok defalar, öteki berik Mayakovaki tesirinde oldu .';;uı veyü töylemiştir. | Geçen l aa ON bahsi geçti. g_ıl“'(ı:- 1921 den evvel, Tutanbul- ge) rdoıua_; hece vezniyle, kâh (? ÇŞ hamasi şiirler yazıp duru- N Pt birkaç parçası: gi AÇ * böken perdayi deldim; t ÜÇ" Güydüm, a: yükaeldim; I"m:: NNokadim, hazura geliim n“'_'jh Ü Üridünim, işte Mevlâna! Ay, babası Nazım paşa mevleviy- Wn,: Nazım on sekiz yaşında iken Üağı tetiriyle — yazmıştır. - Gen Üzere, dünyada hiç bir şeyin $ fini, sükütun hâkim olduğu- *,q tan dolabırdaki ata insanla- l€k suretiyle anlatıyor. Wi d » döneriz n n başlarız, a: Tda döneriz. ıN Tülmette bir SEĞİL Keçiler Ü* bir mevlevi reisiyle Nazım $ gürleri okuduğu zaman, iki İçön derece heyecana düşmüşler. y fesiyle yetişen Nazım Hikme- bir — şeyi, “ilhamı ilâht,, ile ç Hine kanaat getirmişler, onda Jet görmüşler K Nazım, “Kaçırılan kiz kü , *Zında hamasi yazılar da ya- Birdenbire, ortadan kaybol- YÇ sene memleket dışında kak- ç İL. memlekete döndü. Bir de ÜW Hu gürleri getirmiş: hey avanak! İ Trltıyı buraksan a. tti G HL — : VN: yalmca topa " MHop! Ka » ltmimden öğrendi bu sanati h'ul—ıııım Ki Hinizden vücudunuza her tıktığı k masra .:ı ee taş! t k büx Ya, be arkada; iki safha arasını bg.""fri vardır ki, bu değişmele x,“:'ı ve tamamiyle ha ' , Bunları bir gün uzun uza İA Üt isterim. Çünkü yeğgâne ""1 Bizzat Nazım Hikmet Ka kendini yazmağa kalksa, M , iMkinden zayıf olduğu için "'j'fı:rhyınuyıukur. * Ka M esbabı İap ç iki çeşit şiiri yazan ada- Kü Hhsiyet olduğuna inanmak Sia 0 Fakat ban bu hüviyet de- * Bebini anlatal h""âk. “avan ASA lirim, Nazım ». İt manzüme Vöt hiç Rusça bilmiyordu. '_H,“ Min yalnız ismini duymuştu N ::uı şairinin şu İki mısra- W Emnişlerdi WNaltbleri Mavrer yoldse! &n Hİnİ yaratacak kadar kuvvet Üyiötmek abestir. Nazımın Nİ evvelki muhitinde mevle- Galatada hurdacılara giden yolun üserinde görünen garib mansaralardan yol ortasında seyyar Tokanta... İstanbul konuşuyor ! Hurda demir satanlar “Simdi yaptığımız iş kumbaraya para atmağa benziyor,, diyorlar Galaftanın garip bir sokağında bulu- huyoruz: Bu oldukça geniş bir yol, köşesi, bucağı seyyar bir lokanta haline sokulmuş.. Bir köşede, tokağın ortasına yerleş- palamut fakat tirilmiş maltızların Üzerinde parçalarının kızartılmasını seyrederken, öbür köşede bu manzaranın gene aynini görebiliyorsunuz Ve 15 , 20 adım sonra, bir çıkmaz so- kağın içinde ayni manzara tekerrür edi- yor. Yalnız bu sefer dekor daha geniş- Balık maltızının vanrbaşında biz de Üzüm kütesi vardır. Yorgun argın in- sanlar; Büradan bi? pârça Balik,” b üzüm bir parça da ekmek alıp, bu köşe- ye büzülüp karınlarırı döyürüyorlar Orada bir de ufacık kahve var ki, ye . mek üzerine içilen yorgunluk kahveleri de her halde buradan. temin - ediliyor. İşte bu sokakta, yelkenciler Bunlardan Ahmet usta isminde birisi- nin ufak dükkânı önünde dört dönüyo- tuz. Usta, yanındaki çırak ile beraber, haril harıl koca bir yelken dikmekle meşgul... — Sirinle biraz konuşabilir miyim? dediğ'm zamar, y na çevirip, konuşmağa — başlıyoru: Kendisi tatlı yüzlü, tatlı sözlü bir ada Ben'm suallerime gözlerimin içine derin, var. derin bakarak şöyle ce — Ben 40 sgenelik yelkir iş eskiden ne mükemmel di, u ki, yanır mtzda 'düzünelerle adam çalıştığı halde yetmezdi. Halbuki şimdi, beş erkek ço- cuğumdan birisini bile, bu işte barın- dırmak kabil olmryor. Eskiden burada $0—60 yelkenci idik. Şimidi kala kala üç dükkân kaldık. Her yeni çıkan iça- dın etki san'atlardan bir kısmunr öldür- b'le merzsiniz. Öyle zamanlar olu: düğü gibi motörler de. bizim işi mah - vetti, Yelkeneilikk mütarekedenberi her gün söndükçe sönldü. Kimbili ne kadar sönecek.. Haberct hurdacılarla vi ruhunu “sezmiş., ve aksettirmişse, © seneler zarfında da ayni şeyi yapmış- tır. Muhitinin havasını, seslerini, söz- lerinin özünü aksettirmiş! Yazan dacılar caddesinden Dir görünüş Ahmet usta bütün bu sözleri bir ne- feste söylemiş, bir filorof tevekkilü ile boyun büküp önüne bakmağa başl tı YUŞUYOT . Mayakovski ile benzeyişleri varsa, ayni modeli resmeden bir ressamın ben- zeyişi kabilindendir. * Haberci şikdyet eden yelkenciler... Bu sırada genç biz işçi yanımıza sokulmuştu : — Bayım, dedi, benim de söyliyecek lerim var. Ben belediyeden şikâyetçi yim.. Bize gece gündüz ceza yazıyoı Jar. Başkası çöp atar, ceza yazarlar, k mür yakmak için mangâlı bir dakika dışarı koruz, gene ceza yazarlar ve da- ha böyle binbir sebeple verdiğimiz ce- zanın haddi hesabı yoktur. Etrafımıza — toplananlardan bir kişi bu sözleri hep bir ağızdan tasdik artık dert kaç ettiler. Bu mevzu Üzerinde yanan yanana ! Biz yanlarından uzaklaşıp başka bir sokağa doğru giderken, onların - hâlâ söylendiklerini işli Yeni saptığımız sokak, — Galatanm Hurdacılar caddesi idi, Yolun iki tara- fında, içi binbir türlü eski ve paslı de- mir parçaları, gemi zincirleri, çapalar, çubuklarla dolu dükânlar görünüyor - du.. . Buradaki esnaftan bazısı, büyük de- külçelerini bozuk, kaldırımlı sokağa rmışlar, kocaman balyozlarla par çalıyorlardı. Bir kısım dükkânalrada ise, büsbü - burada eski bir tün başka bir iş yapılıy püskü demir boyanıp, yepyeni hale konuyordu. garip dükkânları a  caddenin p: birdenbire eski arkadaşlardan Adnan Tüfekçioğlu ile karşılaştım. Bizi görünce, gülmiye , demek buraya da uğ. — Fakat senin ne işin var, burada? diyecek oldum.. O lâfı ağzıma tıkadı — Buyurun, benim dükkânda, bir ga. çin zoz biraz dinlenirsiniz, diye israr ostumun, buranım en geniş dük kânlarından birisi olan ticarethanesine erke — Ne o, sen hurdaci - olmuşsun hat diye takılmağa kalktım.. HABERCİ (Devamı 11 incide) KURUN'ı Kurultayın açılışı Dün ikinel Tarih Kurultayının münasebetile bütün gazeteler haşmınkalası bu ünlü ve önemli hâdiseye hasretmişlerdir Asım Us diyör ki: 1082 senesi temm Türie 'Tarih kongre sayatını bilgi ışığ Tailel me sahasında Türklerin ye kadar inkür edilmiş kültür hak uçılması unda açıdlan — Birii Jetinin geçm hek mt! ile aydırlatmak, baynel. Alemine tanıtmak istikameti le başlıyan bu faaliy n himayesi altında dur; tberi devam etmiştir. Tarih Kurumu ezasen sadece ve gaye için işe başla iye kadar bu Ki r maksat “alde şimdi nu milli maksat ve makla mnelır Migi ufkuna kadar y tmiştir; Türk milletin aydınlatmak için Anadolunun ve 'Trakyanın mühtelif yerlerinde yaptlan kazılar ile elâ edile lerinden * rasındaki menşe ve ırk ve medeniyet yakın, uştur yolundan insanların ve milletlerin geçmişir. büyük Aâlimler ve £ € kadar insa leri birihirinden uzaklaştıran içtimatl ve si. yasi kıymetler yerine bilâkis onları biribir. lerine yaklaştıran esaslar koymak gibi bir vazife (le kargılaştırır. İşte bu mülâhazadan dolayıdır ki dün ta. rih kongresine başkanlık — eden Kültür Ba. kanı Saffet Arıkan bütün düsya ilim adam. larımın Türk Tarih K n — mesaisine yardırı etmelerini irtemiş ve — Büyük âlimler sadece bir milletin malı olamaz! Onlar üzerinde bütün hakkı vardır.,, demişt eden asla 1 bir yrrlma, berabar bu ine flirk ede: heyet. ları ve millet inmanlığın 'TAN'da Bir tez ve bir mucize Ahmet Emin Yalman yazıyor: Tarih Kurumunun ortaya — koyduğu h N arrrınt — öğretiyor. Türi oti lerce senedenberi dalma — yükaek medeni kıymetler yaratan bir — varlıktır ve Atatüirkün Önderliğile kendi kendini buli tan ve tatıdıklan sonra kendi bütün dünyaya kı ideal gşeklini verebilmiş ve insanlık âleminin gittikçe faydalt bir âmdili olmuştur. Dikkate değen nokta gudur ki, rölünü fanmacanm Türk' milletine telkin etti. &i gaye, büyüklük hillyalarr, ve macera he, vesleri değildir. Bu milif idesi, ancak barış ve emniyet yolunda İnsanlık için yeni ve gü. zel çığırlar açdmasımdan ibarettir. 'Türk milletinlfa, geçmişini ilmi bir zaviye, den tanıtmasından kendi kendimiz için do. Ban bir takım Sdasllar ve gayeler da vardır ki, bunlardan başka bir yazıda bahsedecağiz. kendine ve ŞE vazifelerine — yeni bir tarihtekt CUMHURIYET'de: Kültür kaynağı Türkiye Abidin Daver, dünkü konagreye ait Intıba, larını yazarken şunu diyor: Türk Tarih Kurümu Asbaşkanı — Profesi Bayan Afet, dünkül güzel nutkunds, “beşeri kültür analığınt! Üzerinde taşıyan Türk © hi,, nden bahsetti. Yüksek dehasile Türkün ekültür atalığını Ga üzerine almış olan Ata. türk, Tür er tarihi olduğunu 1. llm dünyasına ispat etmek gibi yeni ve ken. di dehası kadar büyük bir te etmişti tarihinin b zifeyi de deruh. Atatürk, bü vazifesini de za: Başara, cak ve bu, onun en büyük, en yüce zaferi o. lacaktır. “9SOlik adam kız kaçırmış Taarruz ettiği için yakayandı Balıkesir, (Hususi) — Buranın Ko- cabey Üü muhtarı 90 yaşında Emin, ceki yanaşması Eminin karısı 19 yaşın. da Elifi Biğadiçten kaçırarak bir sa - manlıkta taarruz ettiğinden yakalar » mıştır. Gerek Emin ve gerekse suç ar- kadaşı Hasan tevkif edilmiştir. Zorlnîrevm Küçük Ayasofyada Abdullahın evin. de oturan Ali oğlu Veli ayın yirmi olmasına rağmen henüz kirayt verme. yince Abdullahm kızr Remziye ile a. ralarımda kavga çıkmış, Remziye Ve. liyi döğmüş, adamın elbiselerini yırt . mıştır. İilay rlı bir misafir Sultanahmette Muhterem sokağın » da oturan Naciyenin evine dün Saa . det isminde bir kız misafir gelmiştir. Yeyip içtikten som'a yatağına giren Baadet ev sahibi uyuyunca kalkmı 19 parça eşyayı bohçaya sarıp evden sıvışmıştır.