— Aşk ve macera romanı — 25 — Naıkleden ( '*ı.'h benimle beraber gelmek is- | muhaverenin arkatını siz getirecekti. ’ı:“'“ İstemesin? Mesele, teklif ı,,' derecesinde.. Mesele 'S._ Sevmemeniz. Beraber bulün- d Muşunuz? '—WN musunuz? Fakat hama BE NM ( oe sise çok yarlam N__:% bir şeyin bu giftliği ha- t tercih ederim. "&ıı.ıw"' b Bt beni., Ben hüçücük bir : “Lllh z ve manasız bir bö- "ıııî*'- k ittiyorum.. — Öyle bir farkına bile varmadan, beni w eziversinler... Bir yerde .’Ng lâlettayin bir eşya gibi İhay * sürmek istiyorum. bözl Nü buruşturdu. Bu mah- '€r, sinirine dokunuyordu. şx ĞU yüzünü kaldırmadı.. ("ıl"h » dedi. * Anlaşıldı. *Nı& Niz. Eşyanızı hazırlarlar. » ' “klemıle tahammülünüz Yirmi dört sa- » Emrinize amadeyim.. 1 dedi. b., Mültereddit, ilâve *tti; zi her baliyle onu wkiyor- ederim. dolayı? ::; m seyahatime yardım 'h Ş he Şey.... Ben.. Siz, ok Tinez, t“'oxuh soğuk: N *Çikiyi,. & %" Bana birkaç kere daha söy- & duş İ kendine kızğın — gibi, Çly 4 H!—q , bir daam, ekseriyetle ahma- g'_ ie Ni iyiler sırasına koyan .*—C; hakikatte ne düşünü- İ samimi fikri midir?,, K Yrandı. ı,_ iuı:ılm . "kiıındın seslendi0 —ğ;f': daha söyliyeceğim. ,’tı & '*[u,,:' Rün benimle konuştuğu- min neye varacağını “l’ Şüphelendiğiniz £. Atan kelimeleri söyliyen ulın kendiniz tahrik et- N%:.,“' Alla sizi rahatsız etmiyece- Uğr öyl biliyordum: Bir fena xı*q ARuyacağınızı sanıyordum. 'm__ 'klarında biçare bir tebes- x&“ 'lıhıh edilmiş hareketler, Nh" Muvaffak olan hareket k tetadüf bana bana yolumu Mutli % _n. ıı'â:::;r.u herhalde '“İul toğuk: k. sizin lehinize bir iş o tesadüf karşınıza 0 bir-şey öğrenme- Zaman, encamınız he 5. l*n. “lnhmş Bütün bu hâ- ö"&. ters tarafından, hailelen- telâkki etmiyecektiniz. 1 V ü%%kd İy'ce araştırarak : Nh * Öyleyse, demek ki, bü- tleri ben bilmeseydim, a- * Mazideki gibi ve hiç bir 'tyq, Sibi öylece devam edip gi- S ,î'h!ı x,“.' ©h iyişe kil olacaktı sanr- akasman başladığı bir niz? Rüştünün göz kapakları, heyecanla çırpındı. Çenesi titredi. — Şey... - idedi. Verecek cevap bulamıyordu. Bu zayıf, nahif halli genç kız, onu, kuvevtli mantığiyle fena halde ez'yordu. Birdenbire kızdı: — Daha ne söyliyeceksiniz? — Hiç-i — Zalimane sözleriniz bu kadar mı? — Niçin zalimane olsun? Sorüyo- rum... Ve esasen bitti. İsterseniz © sual- leri de geri alayım. Birdenbire, yerinden sıçrıyarı erkek, kendini genç kadının üzerinde buldu. Sirirli elleriyle, onu omuzlarından yakaları0 — Nermin, Nermin. yorum: Ba- ma asla böyle bir Sual sormuyacaksınız.. Bundan dolayı çok muazap oluyorum... Çok ıstırap çekiyorum... Anlryor musu- nuz? — Zaten bitt miyezeğim. Şimdi, Rüıwv yalvarır gibi konuşu- yordut — Nermin! Ben kend'mi âlif karde- şim için feda ettim. Onu da düşünsene.. dedi, Benim hareketim asilâne değil miydi? Bir mücrimin bir 'm karşı sında kendini müdafaa etmesi kabilin den kentlimi sana karşı müdafaa ede- yim: Ben, bütün hayatımı onun uğruna heba ettim. O, benim hatıralarımın kıb- Tesi olan biricik kardeşimdi ve ailem- den geri kalan yegâne ferddi ki, betbak tı. Onunla birlikte bu dağ başlarına gel dim. Böyle yâparken, kendimin manen yükseldiğimi ve insanların fevkine çık- tığını sandım. Beşeriyetin kardeşime karşı yaptığı haksızlığın kelaretini de ben, şahsen beşeriyet namına ödüyor- Artık bir şey söyle- zır değild'im? Ondan nemi esirgerdim. Ah, kâşke o, başka bir kadını görseydi de ona gönlünü kaptırsaydı. Herhalde İ altın karşılığında onun gönlünü ayar tmanın kolayını bulurdum. Fakat siz? Sire hürmet ediyordum. Sizi yüksek bu- Tuyordum. Böyle bir tekl'fte buluna- mazdım. Bulunsaydım da siz dehşete düşer, kabul etmezdiniz. Hem sizi, baş- ka türlü de telâkki ediyordum. Bana sı- Gınmıştınız. Biçare bir çozuktunuz. Size ancak ismimi, allemi, servetimi ve bütün mevcudiyetimi de verebilirdim. — Rüştü bey. — Evet, Nermin! Elimden başka ne gelirdi? Kadın: — Size borçlu olduğumu biliyorum! - dedi, Erkek yeniden coşan bir asabiyetle: — Evet, doğru.. Bana borçlusunuz.. Bana karşı mahcupsunuz. Zira, sizi ni- kihla aldığım için beni adeta tevbih ediyorsunuz, Bu iyi hareketimi yürüme karşı bir suç gibi savürüyorsunuz. Fa- kat rica ederim, saf ve samimi ruhunu- zun bütün tecrübesizliğile beni itham etmekte devam etmeyiniz. — Vallahi etm'yorum.. Bir şey söy- lediğim yok, Rütşü! Bu “Rüştü,, sözünü ilk defa olaşak böyle samimiyetle telâffur ediyordu, — Nermin!.. (Devamı var) 387 sene evvel bugün Turgut Mağlüp edildi ve yedi bin kişi esir alındı. Fakat kahraman denizci Kat kat fazla intikam aldı 1550 yılr 11 eyiüi günü, 287 sene evvel bu. gün, Mehdiye Kalesi tapanyollar tarafından alındı. Bu kaleye muhasara edildiği — gündenberi tam yedi bin gülle atılmıştı. Kale zaptedile. rek şehir teslim alındığı vakit galipler, ara. kurında paylaşmak Üzere yedin bin esir bul. Cular. Her atdan gülleye mukabil bir erir elde edilmiş demekti, Bu kalenin Baptı, tarihin meşhur muhasa. ralarından biri sayılmaktadır, Bir ay tasav. vurun feykinde hücumlara mukavemet eden mahsurlar, Arapların hristiyan — ordusünü yardım etmasi yüzünden zaptedilmişti. Mehdiye harbinin bir diğer tarihi netice. « de 'Türk denizeisi Turgudun koraanlıktan vazgeçerek devlet donanmasına geçmesi ol. muştür. tapenyada bir çok yerleri tahrip ettikten sönra dönen Turgut, kalede muhasara edül. miş olan kuvvetlere yardım için çok çalıştı. Bekiz yüz avcı, ikl yüz süvari, beş bin Murn. bitin Mle şehre civar zeytin armanlıklarından bücuma geçti. Siciiya kralı kumandasendaki erduyla Rados gövalyeleri bu hücumun kar. yasında hayli “bodalıyarak telefat — verdiler. Fakat Arapları bir kumı hristiyanların ta. rafına gecmiş olduklarımdan Turgudun ku. mandasında muharabe eden Araplar da ayni sevdaya kapılarak düşman ordusuna geçtikten başka onlara zahire tetsin yollarını da ara. mağa başladılar. Turgut bu vaziyet karşısında harp edemezdi. Araplar arasında da nüfu. zu sarsılmıştı. Taraftarları ile Cirbe adasına çeklidi. Türk korsanınn en büyük düşmanı An. adrea Dorya, kuvvetli bir donanma İle cesur Türk denizcisini Sirbede feni halda sıkıştır. dt Fakat Turgul gemileri tekerlekler üzerin. de karada yürüterek bu tehlikeden kurtuldu. Bu gibi düşman donanmasını da kaçırdı. Csmanir hükümeti, Venedik ile musaleha akdetmiş olmasına rağmen Turgudun korzan lık yaparak Venedik donanmalarını zaptetme #ini dağru bulmuyordu. Bu hareketlerinin he sabını vermek üzere latanbula çağrıddı. Açık denizlerde besapaız düşmanla müca. dele ederek hepstode muvaffak olan 'Turgut, bu davata red cevabı verdi. İstanbula gitme. © cezaya çarpılmazı demekti. Bu sefer Pa. dişaka da Yayan ederek Merakeşe geçti. Bu. rads yaşammağa başladı. Fakat birkaç sene sonra Süleyman. Malta şövalyelerine karşı Turgüdün — yardımına Tohutaç bulunduğunu hlasedince tekrar haber gönderdi : Maltn şövalyelerine karşı muvaffak . lursa eski cezalarının hepaini attedeceğim. Cedi, Süleyman bundan başka Trablusu da Tur Büda veraceğini vaadetti. Turgut, Trablusu büyük bir muvaffakiyet. lt fethettikten acara, ceki cezalarının affa, dllratsindan cesaret alarak İstanbula geldi. Kahraman denizci artık devlet adamı ol. mMmuştu, Erlesi sene emrine verilen kırik beç kadırga e açık denizlere çıkmda doğru Na. POll ve Bicliya sahillerine — dümen kırdı ve Korsikanın merkeri olan Bastiyayı mukasa. TA etti. Herp çok şiddetli oldu, Muhasarada bulu. nanların yardımına gelen dört bin süvarı ve üç bin piyade ile acık bir sahada karşılaşmak mnecburiyeti hasıl öldü. Maneviyatı kuvvetli ve saraılmaz bir halde bulunan Türgut ya. nInâ denizde değil karada Muvaffak olabila. veğini izbat etti. Düşman kuvvetleri feci su. Tette mağtüp olarak çekildiler. Şehir teslim alındığı vakit Turgut: — Yedi bin kişi esir almacak. dedı. Na garip tesadüf değil mi? Mehdiye kalerine düşman yedi bin gülle Etmiş ve sonra yedi bin kişi esir etmişti. Bu harbin bir neticesi olarak devlet adamı olan Turgut senelerce sonra büyük bir muvaffa, kiyetinden sonra düşmandan yedi bin — eşir Alryordu. Niyazi Ahmet Tonton amca hayvan mürebbisi Yazan A dayının kızı Günlü, çiftlik binasının en üat katındaki pencereden avluya bağırdı: — Ahmet! Ahmet! Ahmet meydanlarda yoktu. Marmanc: kız. lar iki tarafa koşuştular. Kuyu başma adam saldılar. Vişne bahçesi arandı, tarandı. M— met kayıptı. Güllü, sinirli sinirli, pencereden — çekildi. Senelerdenberi çatmanın altında kuruya ku. ruya sararmış, dağılmış ve bir gelik tal gibi sertleşmiş olan otların üstüne kendini attı. Damın üstünde babazmın kıymetli güvercin. leri çırpenıyorlardı... Tahtaların aralıkların. dan ara srra Güllünün çıplak gerdanıma be. yaz tüyler düşüyor, çerçevelerine llk yapıl. dağı göndenberi cam takıdmamış olan bu o. dada bir koku, bir harman kokusu dalgala. nıyordu. Güllü çıplak ayaklarını havaya kaldırdı, kırmızı bastma entarlal bir çadır gibi rüzgür. Ia doldü. Gerindi, yüzükoyun otlara gömül, gü Uyudu. Akşama doğru Ahmet dut ağacmın altın. dx göründü. Hem tulumbadan yüzünü yıkı. yor, hem de dam penceresine islak gözlerini kaldırıp bakıyordu. — Ahmet, neredeydin? Babanla beraber yukarı gitlük bacı! Bir diyeceğin mi var? — Hani bet sana sakla — diye bir fidan vermişi Hacı Osmanların gelini kasaba. Gan getirmişti. Ne yaptın o fidanı? — Biz ödü kirazlığa diktik. Büyümüştür bile girndi.. — Kim dedi sana onu kirazlığı dik diye? Ahmet sesini çıkarmadı. Koynundan kenar darı sırmalı bir yazma çıkardı. Yüzünü sll. &. Ucuna sümkürdü. Sonra dudaklarının ke narlârile gülerek — İstersen kasabadan sana daha iyisini alır geliririm.. dedi. Gülü parmağının ucünü salladı, — Ahmet koşarak merdivenlere #arıddı. Bir dakika son ra Güllünün yanmdaydı. — Ahmat! — Gülür Ahmet, hâlâ islak bıyıklarile, yanaklarını öptü. .. » barmazlara Güllünün £ dayı o civarın en zengin adamıi sayı. lıyordu.. Tarlaları gözle görülmiyecek kadar uzun, geniş ve Ölçüsüzdü. Bürülerle davarı Vandr. Kiraz ve Vişne bahçeleri, -Sarı yayla kazasının bütün pazar meydanlarını doldu. rup taşırdıktan sonra vilâyet meyvehoşuna kadar gidiyor, oralarda (Ati dayının malı) diye satrlıyordu. Ali dayı ihtiyar bir adamer Bir kızından buşka kimzesi de yoktu. Güllünün anntsl o. nu doğurduktan an dakikâ sonra — ötmüştü. Ali dayı balayıklar, sütnineler tutarak Gül. Tüyü büyütmüş, yetiştirmişti. Pakat ona bir türlü bağ, hahçe işlerisi öğretemiyordu. Kız Küçüktenberi, gahirliler gibi, okuyup yazma. ga ve dikiş dikmeğe — hevesleniyordu. Ali dayı önü kasaba mektebinde okuttu, ta Si. vastan bir terzi getirerek dikiş dersleri ver. dördi. O çimdi, akyam serinliği basinca, tulum. banın yanındaki büyük çınarın altma hasır. ları serdiriyor, babasını kargıslğâ Olurtarak Ona (Karagöz| gazetesini okuyordu. Kendi. sine kat kat, allı yeşilli basma öntariler di. kiyor, her parar günü kasabaya, pâzara i. Den köylülere bin türiü boacuklar, kumaşlar iamartıyordu. Herbiri bir vişme — szabasına masl olan bu bez parçalarımı Ali dayr datma düşünce İle seyreder, fakat Güllüye ağtımı açıp da bir şey demezdi. ... Bir gün çiftilğin kenarından geçen bir gö. çebe aşiret, onların tulumbalarından bakraç. farımı doldürmak istediler. Al dayı izin ver. Ği, Yağız bir delikanlı, kollarında birkaç tane bakraç olduğu halde bulumbanın başına gel di. Güllü pencereden bakryordu. AH dayı delikanlının yanına sokuldü: —Ni rafa evlât? dedi — Şu kargıki karlı dağın eteğinde çadır. kurmak istiyoruz. — No iş yaparsın sen? Delikanlı omuzlarını salladı: — Hiç! — Benim yanıma gelir misin ? — Gelirim ya! — Ne istersin senede? 'e verirsen! — Pekâla, ikanlı koşarak bakraçları götürdü. Beş dakika sonra gene tulumbanm yanındaydı. Hhan Tar !;8 Ali dayı bir gün hastalandı. — Kasabadı döktor geldi. Fakat mabah olmadan öldü. Çiftlikte ön beş gün herkes ağlmdı. G Oodasından kiç çıkmıyor, hiçbir gey yemiyor. du. Ön beş gün sonra berkes işinin başına git. Ü. GÜllü ortaya çıki rın başına döndü. Kadımlar, ki Tar kığa sciyorlardı. Öna acısını k için evlenmesini söylüyoslardı. Ama Güllü evlenmek i#temiyordu. Anladılar Ki aklında Ahmet var, Abmetle Güllüyü evlendirdiler. ©O günden soara Güllünün yüzü güldü. Ah. met de evin efendisi oldu. Bırtına AlI dayımın giydiği esbablara ben. zer bir eabab giydirdiler. Akşam lstleri e. Hinde bir sopa De harmanlara Çıkıyor dolaşı. yördü. Pazardan dönen küylülerle — hesabı © görüyor, parayı o alıyordu. Güllü nadiren Ahmedin yanından ayrılı. yordu. Hiçbir geye karışmamakia — beraber beryerde, bir gölge gibi, Ahmedi takip edi. yordu. Bir gün vişmelikte işçiler ârazında bir kı ga oldu. Ahmede haber verdiler. alıp kaşta. Ağaçları paytaşamamışlardı. Birizi biçak çekmiş, ötekinin böğrüne saplamıştı. — Jan. Garmalar geldiler. Kepsini karakola götürdü. ler. Ozbaşı, elinde bir kalem, tahkikat yaptı.. Sıra Ahmede gelince, önüu yanma çağırdı: — Adın ne senin? — Ahmet! Babanın adı? -— İsmall! — Ne iş yapârsın orada? Âhmet dikdik onbaşının gözlerine baktı. Sanra ona acımış gidi, ohun yüzüne tükürür gibi: Mal sahibiyim! Dedi. Onbdaşı başıı kaldırdı. Elrafına bakındı. Herkes gözlerini yere indirdi. — Mal sahibi ha! Ahmet sesini çıkarmadı, ama silerini ka, sıklarına dayıyarak terini havalandırmas:, onbaşıya kâfi bir cevap teşikli etti. ... Ahmet sıkılıyordu. Dört aydanberi âylük geziyordu. Dört aydanberi çiftlik ağasıydı. Ama canı sıkılıyordu. GünNü ondaki bu değişikliği epeyce zaman Ganberi farkediyordu. Ali dayı sağ iken sa. taktan akşama kadar güneşin altında yalın ayak, sabana koşulmuş bir Öküz gihi çalışan Ahmet; çiftiiğin ağası ve Güllünün kocası olduğu gündenberi, kolunu kıpırdatmak iste, miyor; ara sra birdenbire yerinden kallıp elinde sopasile kırlara doğru koşuyor; fakat yarım #sast geçmedea, uzuün yollar yürümüz bir ihtiyar rençber gidi. kafası önüne düşük ve kolları yanlara sarkık, Güllünün yanına dönüyordu. Ahmet, evvelce, çiltlikte oburluğuyla a. Kalırdı. Hiç kimse onun bir oturuşta bütün bir somunu bilirmeden safradan Kkalklığını betırlamıyordu. Halbuki gimdi bir şehir u. şağı kadar az ekmek yiyör ve canımın bir şey istemediğini söyleyip duruyordu. Güllü gibi güÜzel bir H>-sr olan ve Ali dayının koskoca giftliğinin üstüne oturan bir adamın birden bire dertii insanlara dönmesi herkesi şaşırtı. yordü. Bir gü tulumbanın yanma — sezilmiş bir hasırın üstünde 1mlik çalarken, Güllü onum yanına sokuldu. Kınalı parmaklarını onun ko caman ellerinin altına soktu: — No var Ahmet? Hazlta mısın? — Bir geyeiğim yak. — Nasıl bir şeyciğin yok. Ekmek yemez. Sİn, ayran içmezsin. Uyku uyumazsın. — Sikiliyorum be Günü! — Niçin kocacığım? Niçin siküdiyorsun ? Sana ne yapayım ? İzlersen kasabada bir ev tutalım, orada oturalım. İstersen — tarlaları hayvanları satalım, Sivasa göç edelim, İster. vek... — Hiç bir yey istemiyorum. Burası iyi. Ahmot hasıfiın üstünde yuvarlantyor, el. lerini Gülünün parmaklarından çekiyor, ge. niş geniş nefes alıyordu. — Anlıyorum, sen artık banden bıktın! — Ben mi? Ahmet çelik biryay gibi yerinden fırladı. Gülünün yanma gitti, gözleri yaşla doluydu, Genç kadınım eteklerinin dibine çöktü, ka, famınt ayaklarıns #ürterek: — Günüt Güllüm! Diye intedi, — Beni berak, ben gene çiftiiğinizde bir uşak gibi çalışayım.. Bana gene senede dört Giçek buğday ver; sans hizmet edeyim.. Se. nin ayaklarını yıkayayım, öküzlerin — altını temizliyeyim.. Tarlalarda çalışanlara eu ta. şıyayım.. Ben bu işi yapamam. Ben çiftlik AğalığT yapamam. Bana yalvarırım, — senin kulun, kölen olurum. Ve Ahmet, koca delikantı, Güllünün özün. de, bir dana gibi böğürerek, ağlamağa baş. dadı. İlhan TARUS Bopasını