1937 Türki yesi On bes senelik bir faaliyetten SORFâ.. Yazan : Hanri Liebrecht Belçikanın tanınmış muharrirlerinden Henrt - Tiâcheeht'in, Brükaclin ön büyük gazetesi Le Soir'da Türkiye hakkındaki ihtişaslarımı neşrettiğini yazmış ve evvelki gün ilk makalesini dercetmiştik. Bugün ikinci maka. lesini de aynen tercüme ediyoruz. Istanbulda, gözlerimiz bu fusunkâr şehrin #ihriyle dolu olduğu halde, dostlarımızla be. raber Sarayburnunda hava aldığımız strada, bana göyle dediler; “Amkaraya — gidiyors. muz! Bahtiyar İnsan! Orada hakikâten yeni 'Türkiyeyi göürecek, cn beş senedenberi gös. terdiğimiz gayretin büyüktüğünü fârak ede. ceksiniz. Bize Ankara hi verdi; direktifler | oradan çıkar. Halihazırda Türkiye ucu bu. cağı olmayan bir tezgâhsa, yeni — hükümet merkezimizde, Atatürik enerfisinin dikeceği müstakbel binanın ne olacağımı — &n iyi bir gekilde gösterir.,. Ankara, İstanbuldan takriben 15 saatlik mesalededir. Akşam saat yediye doğru, Hay. darpaşayı terkederek, harika kabilinden bir grupun ihtişamaış içinde, nihayetinde İzmitin yükseldiği güzel tir körfez boyunca uzanı. yoruz. Şimdi, bu ihtiyar Anadolu toprakları üzerindeyiz, Burada bir tek yer yoktur ki, tarih gerefli bir isim kaydetmesin. Her Türk Köyü, cakiden meşhur bir beldeyi — istihlâr #ediyor ve camli, güphesiz, bir Yunan mübedi veya bir Bizans sarayının taşlarile inşa e. dülmiştir. Gepe, tren bizi yüksek Anadolu. yaylasına doğru gıkarıyor. Karanlık bizi vahşi geçitli dağlık peyzajdan mahrum ediyor. Subahle. yin, batların ilüsak noktası olan Hukişehir istasyonunu geçmiş bulumuyoruz. Demiryolu, şimalde alçak dağların kapattığı, ucsuz bu. caksız bir çöl ovasından geçiyor. Bu dağla. rın silsilesi, koyu mavi semanm — Üzerinde, hiçbir nesimi sisin gölge — vuramadığı vü. zublukta, devamlı bir hat çiziyor. Yağmur mevsiminde, şüphesiz seller gibi — akan ir. maklar âdeta kurudur ve kıyılarında, sayı. gz leylekler, hüzünlü bir rüyaya — dalmış. lardır, Birçok koyua sürüleri, kısa — otları otiryor. Bazan, trenden ürkerek, kayalıklar Arasına kaçıyorlar ve cılız çoban köpekleri oaları takip ediyor. Bu 1xxz yerlerin yegü. ne görünen sakinleri, uzun boylu çobanlar. dır. Şurada burada — münzevi — bir kulube. Tevakkuflar gayet seyreklir: Birkaç resmi bina, ovada, gözün alabildiği yerlerin öte. vindeki tecemmülerle muvaaala temin cdi. yor. Şimendifer hattı, bin metreye ulaşmak için mütemadiyen çıkıyor. Biraz monoton olan u büyük ova bite. cek mi? Birdenbire istasyonlar biribirlerine yaklaşıyor. Havadaki Iki tayyare, leyleklerin tçuşunu İstihlâf ediyor: İstanbul . Ankara hattı âeroporr boyunca geçiyoruz. Genç a. Raçların yeşilliği araamdaki yeni ve modern evler, paysajın çıplakhığiyle, mütebesslm tir ziddiyet arzadiyor: Bu, asorini vermiş olan zirat tecrübeler için Atatürk tarafından ta. savvur ve fahakkuk ettirilen Gazi nümune çiftliğidir. Ve işte Ankara. Bir insanın — iradesiyle, bu yeti Türkiyenin yeni hükümel merkezi, oN ilti seneden az bir zaman içinde, andece küçük bir Türk köyünün ve eaki harap bir kalenin bulunduğu bu çıplak yerde inga a. Atldı. Bu hakiki mucizeyi niçin tahakkuk et. Urmak istedi ve onu, bu yüksek — Anadolu yaylasınım en güç yerindeki bu mevkil seç. meğe, tabrik eden sebebler nelerdir? Evvelâ, kendizini, İstanbulu Türkiyenin merkezi hü, kümeti olarak kabul etmekten vazgeçireh Palkolojik sebebler! Maziyle, ananeleriyle, rejim ve din prenatpleriyle kat'i alâka etmek, Sultanlar ve Halifeler — yamanmda, İslâm dünyasmın merkezi olan bu yerden uzaklaş. mak; yeni binayı, en eski devirlendenberi 'Türk milletinin müntehap toprağı olan bu Anadoluda kurmak ve belki ayni zamanda, gehtin dikilişine istirak edecek — olanlardan daha hüyük ve daha devamlı bir gayret Ia. tiyerek, onlara, yapılacak işin, birçok müş. küllerte karşılaştığı icin, daha kıymetli ol Guğunu göztermekti. İşte böylece, Ankara. mın İnşaar, sembolik Bir mana alıyor ve mil. İatin nazarında, Gaz'nin İurmak Üzere kon. döstnt çağırdığı tu canlanan vatanı canlan- firryordu. Mevkita İhtihabhr evni zamanda, tiratefik mebeblerle de meşrottu ve — cephe. lerdeki ant faarruz vukuunda, — hükümet merkezini tehilikeden Azade kılıyordu. vekdisüim Birkaç dakika evyel, çölün ortasınday. dık; gardan benüz ayrıdımca, İstanbülun ka. dim kaldırımları, day ve dolambaçlı yollari. le büyük bir ziddiyet teşkil eden geniş aafalt caddeli büyük ve asri bir göhrin haneketi 1. çine kaptilyoruz. Ankaranalasın belinde bü. yük bir AvTupa merkezinde bulunduğumuzu zannetmekte hiç Ge güçlük — çekmiyeceğiz, bühaasa ki, etrafımızda türkçe kadar, in. gilizce, alımanca Ve fransczca konuşuluyor. Çünkü, yeni Türkiye durmadan ecnebi mü. tobaasıs çağırıyor: Garbi Avrupanın şimdiye kadar, inhisarını büyük bir kıskançlıkla mu hafaza ettiği ilmi elde etmek için, — ondan ders ve nasihat istemek lâzım, Bilâhare, alman şeyi fade edecek zaman gelecek. Evvelâ kalenin harabeleri üzerine - çıka. lim. İici tepenin kayalık sırtlarma dağılmış ve takıtmış olan küçük evlerile, eski gehir buradan pek güzel görünüyoec, — Bulundu. Bumuz dar traçadan, ucsuz bucaksız — ova, ufkun müntehalarına kadar uzanıyor, Mazi. den, tarihin hayaletleri çıkıyor: Ankara, bu mukadder yerde yükselen Ük muazzam bel. de değildir. Bu Jyere Çıkmak için ya. ö teme! ' Romalı, larıış Bu. rada, daha İskender Kebir zamanmda meş. hur olan, Galat'larm merkezi Ankir vardı; Pormpe burada Mitridat'ı yendikten — sonra, Roma buraşını küçük Asyanın en zengin bel desi baline getirdiler; God . frua . 6ö , bu. yon yirmi sene müddetle buraya hükim ol. du ve Timurlenk birinci Beyazıdı, bu şehrin surları altında mağlüp ettl Şimdi, kendisine doğru tndiğimiz — şehir, beyaz aart evleriyle, heykel ve — übidelerir südlenmiş meydanlarile, gölgeli geniş cad. daleriyle, istihlâ? ettiği diğer beldelerden son ra, bundan böyle, —içinde — Türk milletinin yaşama güyelerini temerküs — etlirdiği bu beldenin cazibe kuvvetini temsdi etmektedir. Bir asır evvel vuku bulan ve Vaşingtonu Maydana çıkaran Amerikan tecrühesinden #onra, hiç bir millet hükümet Merkezini ba, kir bir toprak ve evvelden — bazırlanmış bir Plân üzerine kuramamıştır. Gazi, Ankaraya hükim bir tepenin üzeri. me, kurulmuş olan ikametgâhından bu eseri. 2i seyrederken: “Ancak kumun — kuraklığı olan bir yere, ben, gölgenin serinliğini ver. dim,, diyebilir. Çünkü bu yeni gehrin birinci — harikası, afaçlarıdır. Hiç kimse, bu — kumun içinde nebat yetiştirmek imkânma İnanmıyardu. Atatürkden başka hiç kimse. Şeğrin ilk ta. gile beraber ilk akasyası da dikildi. Bugüa bu ağaçlar, yallarda biribirlerin! kucaklıyor, Bülgelerile skunrların çiçeklerini muhafaza #diyor, bahçelere serinlik veriyorlar. Vakla, bunların çok ihtimama Ihtiyaçları var, fa. Kat inkişaf ediyoraa ve bu gaşanlı — güneş içinde, parlak heykel ve âAbideleri çerçeveli. Yyor ve, büyük bir şebhir olmak için hümmalı Bir fanliyet içinde çalışan bu beldeye şiirle. rini Mve adiyorlar, Umumil plânda biç bir intizamsızlık göre. Mezalhiz. Bir bankalar maballesi ve elçilik. ler maballesi, yenl vekâlet binaları — bloku ve diğer muazzam reşmi binalar vardır. Bu exnada “Sümear Bank,, millet — meydarnımda, Asri tilde büyük bir bina İngâ etmektedir. Yeni Türkiyenin — iktisadi — teşkilâtinda, her ponkanın oynadığı bir rol vardır: — Etb' bank, müden işletmak ve elektrik enerjisi is tihdaliyle meşgul olürken, SBümer buzkla İş bazkası memleketin sanayleşmesi işiyle uğ. raşıyorlar, Bu mücaseseler ancak müli ser. mayeyle çalışıyorlar ve müstakildirler. Bu pehirde ber gey mükemmel tasarlan. mıştır. Mutantan — aalonları, — kütüphanesi, istirahat salonlarile, halkevi biran bile ke, silmiyen hummatı bir faaliyet içindedir; har derecede mektepler — İsmet İnönü mektebi. mi, Gazi enstitüstinü, Sıhbat — mektebini ve tedrlcen Ankaranın üniversite merkezini teş. Kİi edecek olan enstitüleri ziyanat ettik. Bun ların hepsi en modern metodlar Üzerine ku. - GCurnal meşrutiyette de vardı rezaleti Bir şaka, nasıl vicdansızca tellenir. Abdülhamıde, babasından miras ka - lan hafiyelik, bu memlekette o derece alıp yürümüştü ki bundan kırk, kırk beş sene evvel İstanbnulda hafiyelik etmeye ni parmakla gösterirlerdi. Hafiyelik â- deta menfur bir iş değil, makbul bir vazife sayılmağa — başlanmıştı. Onun için bu kötülüğü, kötülük bilerek ya- yanlarla vazife sanarak yapanlar tiri - birlerinden ayrılamaz hale gelmişti Ben öylelerini görmüşümdür ki hafi- yelik tropika gibi damarlarına kadar iş lemişti Bunlara köşk veriniz, yalı veriniz, konak veriniz, at, araba çatana, uşak, döşek veriniz, memnun olmazlardı. Beş yüz lira aylık, bin lira haftalık, on bin lira gündelik, elli bin lira saat- Tik veriniz. Hayır, memnun olmazlar. Fakat üç yüz kuruşa bir ay, bir sene hafiyelik etmekten, Karun olmuş kadar mesut olurlardı İşin bedavacıları, gö- nüllüleri bile saymakla tükenmez li. Devirler de biribirlerine iy veya Kkötülük mizası bırakırlar, Abdülkbamit devri de meşrutiyet devrine bir çok kö tü mirâslar bıraktı. Busların içinde en revaçta olanı hafiyelikti ki adını şu u- zün şekle çevirmişlerdi: Meşrutiyeti mübareke ve mübeccelemize karşı olan fartr sadakat ve ubudiyeti isbat! Meşrutiyet hafiyeliği de sağ sol, doğ ru yalan, yollu yolsuz dinlemezdi. O - nun gayesi gadece curnal etmek. Amma yerinde, amma değil, vız gelir! İş cur- nal edilen adamın iyilik ve fenalığında değil, sadece curnalın curnal olmasın « dadır! Diş yüztü biraz komik, iç yüzlü epeyce acı olan şu hikâye, yukarıda söylemek İstediklerime çok açık bir örenktir: Balkan harbinden sonra idi. İttihat ve Terakki Kâtibi Umumisi Bay Mit - | hat Şükrü (şimdi meb'ustür) bir gün araba ile Galatadan Beyoğluna çıkt - yordu. Araha şimdiki Cenyo birahane- sini biraz geçmişti ki o sıradaki dük - kânlardan birinde bir patlama oldu. Bir benzin varili mi ne kazaya uğrayıp pat- lamış. Duvardan tuğlaları sökmüş. Bir tuğla parçası Bay Mithat Şükrünün a- yağına çarptp iyice zedelemiş, Bay Mit- hat Şilkrüyü bugünkü gibi herkea cok sevdiği için bu kazadan müteessir olmı yan kalmamıştı. Neyse, biraz hastane odası, biraz ev döşeği, iyileşti. Fakat bastonla ve azı « ©ik aksayarak geziyordu. Bu iyileşme günlerinden bir gün, merkezi umumi . nin her zaman, her odasında oturahile- cek kıratta olan dostlar, yine toplan - mışlardı. Mithat Şükrünün iyileşmeşi- ne seviniyorlar, dereden tepeden kanu şuyorlardı. İçlerinden şimdi adını pek hatırlayamadığım bir zat ortaya bir şaka attr — Arkadaşlar! dedi. Görüyorsunuz ya, kâtibi umumisinin de bir ayağı ak. saklaştı. Aksaklarımız çoğalıyor gibi.. Geliniz bir aksaklar Kkabinesi kura « lım. Bakalım bir kabine kurabilecek sa yıda oldular mı?. Oradakiler gülüşerek aksak arkaldaş adı aramağa başladılar: y—milaliri İ — rulmuştur.... Bunların nümudesi — Üzerine, bütün Türkiyede, yeni rejimin — büyük bip ehemmiyot atfettiği milli bir talim ve ter, biye teşkil ediliyar. Ankara, zannedilebileceği - vectile, irtical BiRRİ veren bir gehir değildir! Bilâkis orada daha ilk nazarda hissedilen çey müthiş bir faaliyet ve zekâ kuvvetidir. Geniş bir inki. gafın vazettiği bütün meseleler, nüfusta tah min edilen tezayüt ve ramana — göre hesap edilmiştir. Yalnız su ihtiyacı, şehirden 12 kilo metme mezafeda, muazzam Çubuklu barajının inşa, smna İhtiyaç göstermiştir. Her taraftan ev, ler yükgeliyor, günkü şehir, gimdiden çox, kücük getmektedir. Bu yeni Türkifenin difer yerlerine nümu. ne teşkil eden, bu gehirde hiz her yenden da. ha fazla alımmıştır. Birkaç sene sonra, kay. bedileri zaman telAfi edilecek, — mamlekatin milstakbel bayatı, büyük eserler yaratmak için elzem olan itimadı millatine vermiş atan gefin, Pvvelden gürdüğü şekfide tahakkuk edecektir, Henri Liebrecht pullanır ? Sivas Saylavı Mitat Şükrü Belda — Salâh Cimcoz! Çelebi zattır. Frenk Ççede de türkçede de dili kuvvetlidir. | Dünyanın dört köşesini bilir. — Tamam! Muvafık! Salâh Cimcoz Bey hariciye nezaretine! — İttihat ve Terakki müfettişlerin- den Erzincanlı Gani Bey. Zabitlikten yetişmedir. Edirne muharebelerinde yazalanıp aksak kaldı. (Şimdi ticaretle meşguldür) - îlırbîye hezaretine! Harbiyeye!.. Muvafık, uygun !.. — Dabhiliye nezaretine kimi getire - lim?, — Merkezi umumi azasından Selâ - nikli Müfti zade İhsan Namığı! Beşik- ten aksaktır. (Şimdi İstanbul meclisi umumisinde.) — Dahiliyeye olmaz, onu maliye ne- zaretine getirelim. Perye bankasının azasıdır, maliyeciliği öğrenmiştir. — Hâyır, hayır. Dahiliyeye yumuşak adam ister. Güler yüzlü, yüfkâ yürekli olmalı., e G0t gislula — Öyle ise İhsan Bey dahiliye nâzi- rıl Alâ! Münasip!. — Adliye nezaretine bizim avukat Salâhaddini verelim. (Not: Söyleyene bakma, söyletene bak derlermiş, bay Salâh Yargi yirmi Üç sene sonra Adli- ye Vekâleti siyasi müsteşarı oldu.) — Adliyeye öteki Salâhaddini getire- lim. O hem aksaktır, hem çolak. (A - lah rahmet eylesin Çok iyi bir vatan evlâdı idi.) — Önu maarile getirelim. — Maarife kim olsa olur. Salâhı as:) mühim bir yere getirmeli. Meselâ na - fiaya, Muvafık, muvafık !. — Maliyeye levazımcı İsmail Hakkı iPaşa nasıl?. — Biçilmiş kaftan!. — Ticaret ve ziraate? — Ayan azasından Menemencisğlu Rifat Bey, Alâ, âlât. Böylece her nezarete kolayca birer aksak arkadaş bulundu. Zorluğun bit - yüğü sadarette çıktı. Sadrazam k'm o- lacak? Uzun uzadıya düşünüp konüş- tular — Ben buldum! Mancel Karasıl!.. — Onun hakkı — sadareti yök. Ne aksak, ne müslüman. — Ondan kolay ne var? Yakup Ce. mile söyleriz, bir çırpıda iki ayağını diz kapağından aksaklaştırır. Doktor (x) Paşa da sünnet ediverince olur, biter.. Mesele hemen Karasu Elfendiye te « lefon edildi. Reyi soruldu. Karasu gü- lerek şu cevabı verdi? — Doktor (x) Paşaya lüzum yok.. O dehşetli muhaliflerdendir. Fırsat bu fersat diye zecrf intikam almağa kal - kar Hem yanlışmmız var, ben kalubelâ- danberi değilse bile yedi günlüğümden beri sünnetliyim. Aksaklığa gelince, aman Allah aşkına Yakup Cemile ha - vale etmeyiniz! Şaka maka dinlemez, hizmeti vataniyedir diye kırmadık ke - miğimi bırakmaz. Mademki bu kabine şakadandır, beni sadrazam yapınız, si- ze öyle bir aksak taklidi yaparım ki sahicisinden farkedemezt'niz. Sadaret olamazsa şeyhislâmiık olsun, onua tak Ndini de beceririm. Bi şaka herkesi bir Kavga NB Göreeel | birkaçınt 'da okumuş. 'W mamıştım. O da benim olacik ki bundan bir müddet bir kitapta benim için ha, lacak sözler söylemişti.. bâyle az çok bildiğimiz, A hakkında doğru yanlış bİF dindiğimiz halde şimdiye den daha “sympatigue” ""'“v" Nezaketle konuştuk; helt ©: İrk etmedi. gelf Kitabından, onun. içinde A gh olan ağır sözlerden M.kl ,'Ü , vükünler y haksızlık etmiş olduğunu SÖY Öret de bazı başka haksızlıklarıma ettim. — Benim maksadım zatef mak değil, bir kavga Samimiyet iyi şeydir, sadece bir kavga &: duğunu itiraf etmesi Keşke daha iyi bir mal Kavga için fenadır insan için bir medeniyet % bile vardır. Fikri, imaar İSİ eden, döğüşen, hatta M*”ww ne denir? Öylesi .ılkxih-"ğ" Tarz şeylere uymıyacak £ diği vakit tahammül odemeil, mak, yanlış bulduğumuz 'E’.' cum etmek — gönlün tuf“wı'u’ rir; belki de bir insan içiü ua,y ginlik odur, Fakat hak bildil yi değil de sırf kavka olsunl ga etmek; kavgayı müdafaâ için bir va&ıta olmaktan ©? bir gaye haline getirmek-. müdafaaya imkân yoktur. Fakat “kavga için kavga” saf âlemimizde âdet olmuştur. ST (f ga açmak maksadile kitap. yazmak yalnız o genç şaire Tüğe olüm”' hüylarndan”değildir. hiç şüphesiz, bunu tabil hallerdef” drğtiçin itiraf etmiştir. Muhafrirlerimiz arasında: bir kavga açsak da bir ıııre;::“ & diyenler vardir. Doğrusu n muharrirlerin biribirlerine rinden hoşlanı.., Bunün içindir ki ne üzerinde kaşa ettikleri belli olmadaf en ağır, en çirkin sıfatları olan iki muharririn kol kolü ri görülür. Bütün o kavga g yI*" dır. Kendilerine bir iki —gül ğ mevzuu bulmuş ve karilerini dcıdl"" dirmişlerdir. Birkaç kişinin d € nr duymalarını temin elmlâ"râ';jli' Bu “kavga için kavga", f gl ten doğan bir geydir. Belki kâYE sanm phisioloğik bir ihtiyadü”” gö ri olan adam o ihtiyacımı, fi'ğ!:h. dafaa ederken tatmin edef t de kavgayı bir gaye ediniverirle ç Nurullah ATA A kaç gün gi dü. Kapandı İ“;p dersiniz? Hayır. Hanım evlâ! kat (* (meşrutiyeti mübecceleye ”::p" e rafından) bunu ciddi, ciddi Ü,J miş, Bu şaka infial uyandırm! ..ul’“ da deniliyormuş ki: (Sizi tealâ içinizden vurup yık! % ve sadık görünen haini v. Ka Ben bile hususi bir şahitlik lll";.y! kildim. Görmedim, — işitmedir sıyrıldım. e,d Bu şaka ne kadar komikst, ? ” , W ve curnala ehemmiyet vermek i dar hazin değil! midir? Ş Bu hâdisenin en komik u"mıi' lesem belki inanmazsınız. ZAfA ben söyliyeyim: Aksaklar kabifi a kası, muhalif. hürriyet ve iu"':& t reisi Sadık Beyin kulağına gi "# sahiye almış ve İttihatçılara W bir mektup yazmış: (Umuru et kesbi ehemmiyet etti ııı..ı.ııelt*:#v, vafakati bir tarafa bırrakıp YGW hınacağı mukarrer olan ve W bulunan kabineye anasırı O! ’J' üç zat ile fırkamızdan üç zatif dilerek bir anlaşma kabinesi münasip görülmüş!!). ve u';;'ıol irdik çaf d Ev bu devrin mes'ut çocu biz böyle devirler görüp gi Aka