Yazan: Soğuman Tehliryan — Çeviren: 8.$. — İktibas ve tercüme hakkı mahfuzdur — ittihatçılarla Taşnaklar arasında anlaşma yapıldıktan sonra komitacıların toplantılarında, mitinglerde hükümet mümessilleri de hazır bulunuyordu Erzincanın cahil köylülerine Ameri- ka, Almanya, Fransa gibi büyük sana. yi memleketlerinde bile henüz tatbik edilemiyen sosyalizm umdelerini aşı - Jayanlar ayni zamanda asırdide an'ane- leri, itikatları, ve ailevi mefhumlarıda Filkakika daha © zaman cahil halka dağıtılan broşürlere bir göz atıldığı takdirde, bunlar meyanında bugün bile bazmi güç olan şu gibi eserlere testdüf ederiz: “Din halk için afyondur,, “Marks ve Engels"in nazariyeleri,, “Sosyalizm nedir?,, “Sekiz saat çalışmak, sekiz sa- at uyumak sekiz saat! istirahat etmek, “aşk serbesttir,, “hür doğan İnsan ni - kâh zinciriyle bağlanamaz, ilâh, Bir taraftan bu kitaplar, diğer taraf - tan da bu gibi neşriyatta müdafaa e- dilen fikirleri ağızdan propaganda eden nutuklar ortalığı alt üst etmişti, Bu sıralarda, Taşnaklar, ile İttihatçı- lar arasında bir de anlaşma yapıldığın- dan, komiteciler hükümetin müzahe - retini temin etmiş bulunuyorlardı. Ni- tekim komiteciler tarafımdan sıksık ter- tip edilen aleni toplantılara, mitingler de hiikümet mümessilleri de hazır bu- lunuyor, bazan onlar bile nutuklar irat ediyordu Hülâsa, Anadolunun diğer ta raflarında olduğu gibi, Erzincanda da kelimenin tam mânasiyle anarşi hüküm sürüyordu. Vaziyet komiteciler için o kadar müsait idi ki, Taşnaklar hükü - metin muvafakatiyle kongrelerini Er - #urumda akdetmişlerdi. di Umumi harbe girerken Bu müsait şerait içerisinde Erzinca- na düşen Dersimli Hamparsum mektep müdüriyetini ele alır almaz, ilk iş ola- rak programdan din derşlerini kaldır, mış ve papazların mektebe girmesini yasak etmişti. Bundan başka, öğleden sonraki ders lerdekâmilen lâğvedilmişti. Öğleye kadar ders okuyan talebe, öğ - leden sonra, başta müdür olduğu halde muallimlerle birlikte kırlara giderdi. Orada müdür, talebeye, komitecilik hatıratımı “büyük, komitecilerin ha- yatını anlatır ve komiteci muharrirle- rin eserlerinden parçalar okurdu. Ekseriyeti Avedis Aharonyan'ın ka- leminden çıkan bu eserler benim üze - rime çok derin tesirler yapardı. Bilhaş- Ba Aharonyanın “Azadutyan Canabar- hin,, (Hürriyet yolunda) adındaki ese- rin bende husule getirdiği tesirleri hiç unutmyacağım. Daima ıstıraptan bahsettiği için A- haronyana (Ağlatan) lâkabımı takarlar vardır. Halbuki tanıdığım bütün komiteciler Aharonyanın eserleri tesiri altında kalmışlardır, Bunlar meyanında Aha ronyan okuyup ta silâhma sarılarak fedai teşkilâtlarına iltihak eden, evini, yurdunu terk ile ömrünü komiteciliğe vakfeden bir çok gençlere tesadüf et - tim, Bu hususta delil isteyenlere, şahsı - mı göstermekte bir an bile tereddüt et. mem, Dersimli Hamparsum, bir taraftan bize Aharonyanın fikirlerini aşılarken, diğer taraftan her gün endaht talimleri de yaptırırdı. Esasen kendisi fevkalâ - de mahir bir nişancı idi. Yirmi seneden- beri yanından bir dakika bile ayırma - dığını söylediği Manliher tabancasın - dan çikan kurşunların bir defa bile he- deflerini şaşırdıklarını görmedik Diğer komiteciler gibi yalnız dilinde değil, ayni zamanda elinde de hüneri bulünan bu adam kısa bir müddet zar- finda gençliğin gönlünü fethetmiş bu - Tunuyordu. Dersimli Hamparsumun daim teh- berliği ve telkinleri sayesinde altı ay zarfında tamamiyle değişmiştim. Ar - | tık benim de bir Brovning tabancam vardır. Gündüzleri benden hiç ayrılmı- yan tabancam geceleri de yastığımın altında her an emrime âmade bulunu- yordu. Bende husule gelen bu değişiklik herkesten ziyade babamı son derece sevindirmişti. İşçilerimizi baştan çıkar- dığı için komitecileri ve Dersimli Ham parsumu sevmiyen babam bende husu- le gelen tahavvülâttan duyduğu mem- muniyeti şu kelimelerle ifade ederdi: — Şu komitecileri sevmem, fakat ç0- cuğumu kurtardıklarından dolayı ken dilerine medyunum,. Çok şükür oğlum artık kiliseye ayak basmıyor, tabanca da taşıyor, ve arkadaşları arasmda en iyi nişancıdır. Bundn sonra ölsem bile gam yemem. Babamın sevincine mukabil, annem de vaziyetten hiç memnun değildi. Be- ni yalnız buldukça, bana silâhla oyna - maktan vazgeçmeği, eskisi gibi mun - tazaman kiliseye devam etmemi, mek- tep kitaplarından başka kitap okuma - mayı yalvarırcasına tavsiye eder, beni ikna için: “— Tuttuğun yolun sonu felâket - tir, oğlum.. Su destisi su yolunda kr - rılır, derler.. Senin başma bir felâket gelirse kahrımdan ölürüm..,, Derdi. Annemin, kalbini kırmamak için ona itiraz etmiyor, bilâkis: — Peki anneciğim, sen üzülme, ben hiç bir zaman senin gösterdiğin doğru yoldan ayrılmıyacağım, diyerek temi - ve nat veriyordum, Annemin bu nevi te- minata inanıp inanmadığını bilmiyo rum. Ancak geceleri sessizce odama girip yatağımın başı ucunda diz çöke- rek benim için dua ettiğini bir çok de fa gördüm. Arnelerde kuvvetli bir his- sikablelvuku mevcut olduğunu söyler « ler Bilâhare cereyan eden hâdiseler, an- nemin bir felâket hissettiğini ve bu yüz den benim için dua etmekte haklı oldu- ğunu. isbat etmişlerdi. Fakat bir defa iş işten geçmiş, ok yayından (fırlamış bulunuyordu. Gün geçtikçe, fırkacıların yıllarca saçtıkları tohumlar semerelerini verme» ğe başlamıştı. Cahil halk kendine aşıla- nan anlamadığı prensipleri menfi ta - ralından tatbika başlamış, her taraf tarifi gayri kabil bir hereümerç içeri - sinde kaynaşıyordu. Nihayet umumi harp patladı. Harbin arilesine kadar İttihatçılarla iyi geçi - nen Taşnaklar ile Jün Türklerin arası açılmış, her iki tarafta şüpbeler büyü - meğe başlamıştı. Vaziyeti tehlikeli gö- ren Taşnak "ırkası Erzurumda bir kon gfe âktederek müstakbel hattı hareketi- ni tetbite karar vermişti Siyaset yap - madığım için bu kongrede verilen ka- rarlar hakkında her hangi bir mütalea dercedecek değilim. Bazıları, Taşnak - larm harp takdirinde Türkiye dahilinde takip edecekleri hattıhareket hakkında verdikleri kararlara İttihatçılar tarafın dan İyi nazarla bakılmadığını iddia 8- diyorlar. Halbuki o zamanki ahavli ru- hiye ve şerait altında Taşnak fırkası ar zu etseydi bile başka şekilde hareket edemezdi. Zira senelerce yaptığı tahrikâtı kon trol altında tutmak imkânsızlığı ile karşılaşmış bulunuyordu. (Arkası yarın) Meşhur Ingiliz casusu MİS FLORA Yazan: Oscar 2 e Tayyare baş döndürücü bir süratli yaklaştı, yere indi, fakat ne pilot ne de rast yerlerinden kalkma Aradan yarım saat geiçyor... Karargâh kumandanı: “Eğer her şey yolunda gitmişse, dönmeleri lâzımdı. Şu Fransızlar, orada hakikaten iyi ça lişmağa başlıyorlar.,, diyor. On dakika daha geçiyor. Ve ufukta siyah bir nokta görünüyor... Giden üç tayyareden bir tanesi. Baş döndürücü bir sür'atle yaklaşıyor, sert bir hareket le yere iniyor.. Pakat pilot ve rast yer lerinden çıkmıyorlar. Kumandanla e ğer bir zabit tayyareye doğru koşu - yorlar, Acıdan yüzü tekallüs etmiş olan yüzbaşı Volmut, her şeye rağmen gü - lümsemeğe çalışıyor. — Bir şey değil, sadece omuzuma giren sörseri bir kurşun.. Fakat pilot? Ancak yere inecek ka - dar kuvveti kendisinde bulmuş ve şim di, başı Aletlerin Üzerine sarkmış oldu. ğu halde baygın oturuyor. Hareketsiz duran vücudu sedyelere uzatıyorlar. Ve ilk tedavilerini yâpmak üzere karargâh hastanesine götürüyür- lar. Pilotun ceketinin düğmeleri çö - zülüyor. Ve hayretinden dona kalan doktor, her şeye rağmen, orada base bulunan zabitlere dışarı çıkmalarını söyliyecek kadar soğukkanlılığını ken disinde buluyor Bu pilot erkek değil, kadmdır. Kendisine geldiği zaman, gözyaşları içinde bu macerasını anlatıyor. Herp başlamadan evvel pilotluk ehliyetna - mesini almıştı. Yani dünyanın ilk uçan kadmlarımdan- dr ve sık sık nişanlısile beraber uçardı. Onun ölümünden sonra, intikamını al- mağa yemin etmiş ve kurnazca bir şe- kilde hava ordusuna girerek kısa bir tzlimden. sonra cepheye gönderilmişti. Harp zamanı olduğu için yeni gelenler sıkı sıktya kontrol elimiyordu ve o zamana kadar, hiç kimse onun kahra- manca yalanını meydana çıkaramamış t. N Bu şayanı hayref sergüzeşt, o zaman lar, Alman matbuatında büyük bir W3 yecan uyandırmıştı ve herkes undan sitayişle bahsediyordu. Genç kız iyileştikten sonra, orduyu terketmesi lâzım geldiğini öğrendi. Her tarafa baş vurdu. fakat bundan bir netice çıkmadı. Kısa hizmeti esna sında gösterdiği fedakârliktan bahset- ti. Yüzbaşı Eber Volmut, son uçuşları esnasında, genç kızın, yaralanmamna rağmen büyük bir soğuk kanlıl'k göste rerek, düşman ateşi altında tayyareyi muvaflakiyetle yere indirdiğine dair şehadete bulundu. Fakat bundan da bir netice hasıl olmadı. Buna rağınen genç kız mütemadiyen ısrar etti; — Fakat ben vatanıma hizmet etmek istiyorum. Ve kendimi #methetmrden diyebilirim ki, iyi bir pilotum. Niçin uçmama müsaade etmek istemiyorsu Buz. Ona şöyle cevap verdiler: — İmkânı yok, bir kadınım cephede döğüşmesine asla müsaade edemeyiz. Fakât unutmayın ki, eğer İsterseniz, | vatanımıza başka yolda hizmetlerde bu lunabilirsiniz. İl! Genç kız o karşısındakinin kesti: — Hasta bakıcı olarak (o çalışabili rim, değil mi? Hayır, İstemiyorum, ben nişanlımın oöldüğü yerde, cephede döğüşmek istiyorum. Bunun Üzerine zabit nazikâne tavırla: — Anlıyorum, dedi. Ve sizi zaten cepheye göndermek istiyorum. Sizin istediğiniz cepheye değil, fakat ondan gok daha tehlikeli olan, siper ve tayya rede gösterilen kahramanlıktan daha büyük bir kahramanlık icap ettiren başka bir cepheye. Orada çok daha büyük hizmetlerde bulunabilirsiniz, sözünü bir dıla” , Flora ayağa kalktı: yay mıştı: Abi ih, — Casus mu? diye eği çar Ve bu cevap üzerin” vd tabiti yalnız birakarak çikti. Omtm özeni, arad. epi” müddet geçtikten #0094 Bu zabit “Nahrihten di, Berlinde ye” da serseriyane ve dolaşıyor mütemadiyen * te Projelerini tahakkuk geçmişti. Bu sırada, cephe ark? Eber Volmut da Berlin€ hiçbir zaman tayyarey€ Gülümsiyerek: — Bende sizin geriler” dedi, beni de uçmaktan ape, kimbilir, belki ben de VK ari e gibi hareket etmeğe, yani * için, küçük bir sahtekdrii mecbür kalacağım. edit ve Genç kız teessürle cev8? yi — Pakat benimle sizi # gif” fark vardır. Benim, alna! mir var. Ertesi gün Eber tekar © buluştu. Yüzünde büyük — ifadesi okunuyordu. dan ogi Tas k v si — Size veda etmeğ€ geld ay akşam hareket ediyorum” * gizli tutmam lâzım, yaltız #4 yeyim ki, beni casus Genç kız hayretle; | gi” — A! Ne tesadüf, beni 40 » Dedi ve müteessir bir bir sesle ilâve etti: dim. Bunun üzerine, yüzbaf” deceğimi size söyleyemem gör ettiler. Iâta sokmak istediler. « — Fakat ben casus olmak rek şöyle cevap verdi: — Bu ayni şey değil meğe mecburum. Sizse FA. niz. Fakat kimbilir? Belki değiştirirsiniz. Belki kağ” rar buluşturur. Bunu girl” ederim, çünkü nişanın? size göz kulak olacağı Ve bu vadimi tutmak Büyük soral. Floranın, kararmı değ gir hesiz, sıkmtısı sebep Ol üç yüz kadın namzetie AR öndeki “Tirgarten,, mahallesind© gt ronun kumandanna gok” namzetler arasında ancaX kondu. ae” Der Bunların arasında iegti Ve hemen ertesi saba e p* bulunan Belçikaya giti Brüksel'e gelir gelme” ye Büro,, nun şubesine gitti Mr y“ man yüzbaşı rütbesind€ vi), tarafından kabul eğildi- pere” gö Istanbul Ankar8 iyı ei Pasta kutuna #18E HA. Telgraf adresi: ist si) Yazı işleri teletori gari idare, Nan © LAR ABONE !ŞART Türhipe e. Senelik 1400 6r.* 4 Sahibi ve Neşriyat" ni Hasan Ras! Banıldığı geri (VABLTİ,