Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
|— Aşk ve macera romanı — b lkmışiz ai b Nakleden : (Vâ-Nü) Odada dola 'Gtınu şıyorldu. Keş- 4 P!nte::;ı:a îd" Ellerini cebine sok- 'Y'ğmnr îğm yürüyerek dışarı ce ( ğ v ince yağıyordu. SI İ öfk!yle ada Pui M "ı.,,kâu. lğı İan bu hay ı::hığu havada köpeğini bile so- '.!"'-x.-.-;h'*'m Mla, Nermine: h?le bir ; hanım, bir daha ömrünüz- “*ny İ$ Yapacak olursanız evvelâ Yola $i iyiden iyiye anlayın Vdi tvin Sıkın, Damdan İdüşer gibi Bi n' gelinmez. *k _te"“ği genç kızı - titreti- ğ Bîhm-e liyerek : yo'_d“m ki.. Amcamın sizi Kaf? he Yapacağını tahmin e- l'ı_î“nıdı em ç aa İölik gibi bir ses - işitildi. dan, hem uzaktan geli- ı'lh“:mi“ bü sari ."“iinî Barip sadanın »nereden tahmin etmeğe vakit lh 7 " Htıhîh“f—î beyin bir köşeye doğ- H.:""-iiuızördü' %k y;i duvardaki bir düğmeye Röze ça FaPak açıldı. Ufak bir Bi Böründü B, , Tetmi dü. de hu':"'ıef?nîara benzemiyorldu. ttkayı *i Dir tertibattı. Gayri ih- n a ğ e e& “öylediği sözleri dinledi: M ği B İşitiyorum.. Fakat SÇilir. Deri « Peki, peki olur. kapa taraf hh:' işim var. Gitmeden ev- « *Yendi H İ&na Endim, İşte diplomalarım. MA , !'et K lkmhîî. münasebetsizlik a a ç şı Ve tekrar genç kızın e ö M ttle bir gee h) 1 Meseleyi bitireli R Bi U seleyi bitirelim, Tah GT Bunu sövylüyordunuz. .N_ı?mn' ıî:kâıâ--- Şimdi dinleyin '.'n;ğ!lğmum:“ada dışarı çıkamaz Şiddetinden birkaç _hıline girecektir. 1 alakoyup koya- Mlak, Mar- “laamatık gımdı- i î!ıwn ü I'Pw bir iş vereyim, kiş “Öh âvınç içinde: Ci Şükür.. Size nasıl teşek- t T& efendi îhhl kkürü SERM g hîr Nüz hürriyeti şahsiye- ıthi' Jl—p ; ;kle olacaktır. ile munisleştirecek tat- var batak ileride siz n Yöşge at Ün, xaşh:tü beyin S he oşk“ik İ'»'e 'ı';t.rktı. :thk bin kita Üyük bir kütüphanem 'İ!ı::t'nddi p b_ünların bir çoğunu h’h “Slheş. | ı;i Siz bana listesini ç- '*%h" Üü gçç , ÜSUL — dairesinde.. hlnu kşıe iyi olmalı ki, bir göz ::'h Biı:n nerede olduğunu Etireç tenaleyh kütüphane- N'lnı. k ? €ksiniz. Bunu yapahile- '——ıl.'b“ ;ı%'h be *ndim, Mektepte de kü- Li ü b%vwn_b'k"dlm. Bu hususta ksiniş ” Ürnit ederim ki işimi yüzü gülümsemi l%ı th Y'ğ'îz çalışırsınız. Ben ÜaL e Birden bulunamam. % Şi * H'?di bire lâfr keserek: bulu batlün, o gi Sikın. Dalım İkbal U göste,; <€ kitapların nerede * Lüzim olan şeyleri Üa © Göze e içi, Özl Şinde, odadan dışa- h“oı,u Parl Wi "“nuu““' o Iyordu. Yanakları q"*k,i“" Ya'hc'“miyoridu. Çiftlik- ;tş& Utnda M kazanabilecekti. ' a | qhi:lml aq.kuyuyabîlecek bir dam .”*l 11 h'?'lhn în.ea yemek yiyecekti. Şte A"lh Büç tarafını temin et- N Biîug ök:;un düasını kabül et- N Zün adımlarını selâ- metli bir yol üzerine çıkarmıştı. Annesi- nin ruhuna da bir dua okudu. AA — Demek çiftlikte kalmağa muvaf- fak oldunuz? Nermin iri siyah gözlerini ihtiyar kadına doğru kaldırarak: — Ben buraya çalışmak için gel- miştim. Bana bir yer olduğunu söyle- mişlerdi, — Ne olursa olsun... Sırf Rüştü be- yin keyfine kalsaydı pek buralarda ba- rımamazdın. Genç kız, minnettar bir tebessümle: — Eğer bu işte bana siz yardım et- tinizse iyiliğinizi asla unutmıyacağım. İkbal kalfa homurdandı: — Ben mi?.. Bilmem ki?.. Ben mi, değil mi?... Orası malüm ideğil. Nerminin hayretle kendisine baktı- | ğınr görünce hemen ilâve etti: — Bu lâflarımdatı mana çıkartmağa uğraşma, Böyle havada k'mse sokağa a- tılamaz. Rüştü bey de bunu anladı. Si- ze lâzım olan da zaterni buydu. Genç kız, meyüs bir sesle: — Benim burada kaldığımldan kim- se memnün değil, galiba,, Halbuki ben bütün hüsnü niyetimle geldim. Çalış- mak istiyorum, Elimden geldiği kadar herkese yardım elderim, Bu muhavere gene çiftliğin mMmuütfa- ğında akşam üstü — cereyan ediyordu. O sabahtan itibaren Nermin işine başla- mış bulunuyordu. İkbal kalfa hem ye- meği veriyor, hem de kızı srgaya çeki- yordu. O, bütün yaşlı kadınlar zibi gençli- ğe karşı emniyetsizlik hissederdi. Ha yatları ortasında böyle birdenbire beli- riveren kız kimdi, kimin nesiydi? Güya oralı değilmiş gibi bin bir sual soruyor, işi saflığa vuruyor, kurnaz kurnaz dinli- yordu, Nerminse içini dışınt samimiyet- le döküyordu. Mektep hayatını, seyaha &C S.uıuıc.ouu w_yh.ıılhlı..ı.l —ssatik İzva aa sunu, hülâsa her şeyi anlattı. Bütün gayesinin burada etrafı memnun - edip kalmak olduğunu da ilâve etti. — Kitapları da kütüphaneyi de gör- dün ya... Başa çıkacak iş değil. — Evet... Zor iş ama, zararı yok... Çalışmak beni yıldırmaz. Hem ben ki- | tap severim. — Hepsini birer birer elden geçirip sıraya koyacaksın, değil mi? — Evet. Fakat bu, çabuk bitecek iş değil. Aylar sürer. — Uzaması da senin işine gelir. — Tabii. İnşallah Rüştü bey, işimi bitirmeden beni savmaz. — Ona pek de güven olmaz ya.. İşi lüzüumundan fazla uzatma, savsaklama. Genç kızın tatlı simasını gene siyah bir bulut kapladı, — Ben Mmahsus uzatacak Hdeğilim ki.. Fakat hakikaten çok iş var. İkbal kalfa kıza ilk defa olarak şef- katle baktı. Namuslu ve çalışkan oldu- ğu her sözünden, her halinden belliydi. Sonra şöyle, baştan aşağı, onü bir süz- dü, Nermin, uzun boylu, ince bir kızdı. Rengi uçuk, dudakları beyaz, gözleri heyetanlıydı. —Lâkin bunlar, belli ki havasızİrktan, gidasızlıktan ve asabiyet- tendi. Biraz istirahat edecek olsa pek güzelleşecekti, İ İkbal kalfa, aksi haline rağmen kal- bi altın gibi saf olan bir kadındı. Ye- mek yiyen bu kızcağıza içi acıyarak, o- na efendisinin yemesine mahsus âlâ cins kanlı etlerden kocaman bir parça ayırıp tabağına koydu. Nermin ömründe bu kadar enfes bir parça yememişti. Kızarıp! — Aman, kalfacığım! — Çalışmak için yemek lâzım. (Arkası var.) 338 sene evvel bugün âi1 yil Düşmanda kalan Trablus ele geçti Esirler __Tüı—k donanmalarının küreklerine zıncirlerle bağlandı Turguda selâm vermiyenu gemi batırıldı ve yakıldı — Ben Fransız asköriyim, size teslim ol. düm, yardım edeceğim... Harbin bütün şiddetile devam ettiği biran. da'orduya giren bu adam Türk ordusuna ne yardım edecekti. Yeniçeriler, yabancıyı sü. züyorlar, fena bir fikirle gelip gelmediğini anlamak için çalışıyorlardı Fransız askeri devam etti: — Trablüs artik kurtulamaz. Yalnız size kolayca zaptetmenizin yolunu öğreteceğim, Şimdiye kdar Senjan kulesine ateş ediyor. dunuz.. Öradân vaçgyeciniz. —San Tiyno ve Santa Bar Külelerini topa tutunuz. Fransiz askerinin sözü doğru çıktı Söyle. bir gedik açmıştı. Düşman kumahdahnı Gaş par dö Vilye gediklerin arkasında yeni siper ler yaptırmak istedi, fakat askerler; — Biz fazla harb edemeyiz.. diye ayak di. rediler, silâhları brrakmak i#ştediler. Kuman danin bütün tehditleri boşa çıktı, Biraz da. ha ileri gitse, belki kendisini öldüreceklerdi. Bu vaziyetten söonra harp meclisi toplanarak teslim şeraitini konuştular, Ahaliye dokunul madan gemilerle gitmelerine müsaade edil. mek şartile kaleleri boşaltacaklarmı bildir- diler. Sinan paşa, vülinin gelmesini istedi. Gas. par dö Vilye çare olmadığını anladı.. gitme. se yakalanacakti. , Vali Sinan paşanm karşısına gelince der hal yakalandı Sinan paşa: — Köpek yavruları, dedi.. Padişah yirmi sekiz sene evvelki haydutluğunuzdan vaz. geçmenize ve Türk sancağma riayet ve hür. met edeceğiniz hakkınmndaki vaadlerinize kar. şı size hayatlarınızı bahşetti. Bu taahhüdatı siz nasıl ifa ettiniz. Maltaya — yerleşmeden yeniden haydutluğa başladınız. İkinci günü iİlerliyon Türk — askeri bütün kaleleri teslim aldı. Yakalanan askerler esir adilerak gmemilerin külreklerine zincirletildi. . Kırk bir sene düşman elinde kalan Trab. lus tekrar alınmıştı. Sinan paşa Trablusun idaresini Tasura ağası Mürat ağaya verdi. 1551 yılr 22 ağustos günü, 386 sene evvel bugün Turgut Reis, Sinan paşanın bu hara. ketinden hiddetlenerek arkadaşları ile bera ber Mağrip sularına gitmek Üzere yola çık. tı.. Bütün Türk donanması arkasından geli. yordu. Cesür ve kahraman Türk denizcisi bu va. ziyeti görünce şaşırdı. Ö yalnız kendi gemi. leri ile ayrılmak istiyordu. Halbuki devletin gemileri de beraberinde gelmek istiyordu. Geri döndü ve onlara dedi ki: — Arkadaşlar ben hükümdarım arzüsü üze rine Trablusun fethi için gelmiştim. Görüyor sunuz ki, hükümdarm arzüusu yerine geldi. Donanma kaptan paşanın emrindedir. Ben kendi arkadaşlarımla ayrtlacağım. Turgudun gemileri korsan gemisiydi. Açık denizlerde düşman korsan gemileri İle çar. pışacak, onlara göz açtırmıyacaktı. Fakat Türk kaptanları ayaklarına kapandılar ve onu bırakmadılar. Turgud ricaları reddedemedi. Bütün arka. daşları ile İstanbula geldi. Turguda Karlteli sancağı verildi, diğer reislere — donanmada kaptanlık vazifeleri verildi. Arltık Turgud, hükümet emrinde idi. Kah birkaç gün sonra ilk büyük adinı yaydı. Büyük bir Venedik tcaret gemisine rast. ladı. Bu gibi gemilerin harp gemisine rastla dıkları vakit yelkenleri indirerek selâmlama sı ve münasip bir hediye vermesi İcap et. mekteydi. Fakat Venedik gerilsi, Türk doa. nanmasının zayıf olduğunu, kendi yelkenleri. nin kuvvetli bulunduğunu anlayınca buna lüzum görmeden geçti. Turgüd, bü hâdiseden son derece sinirlenerek derhal hücuma geç. ti ve bir müddet sonra Venedik gemisini av. layarak içinde bulunanları esir etti. Gemiyi de yaktı. t Niyazi Ahmet Tonton amcanın L Müdahalesi $ HABER — Akşam Bostası < — diği yere birkaç saat atılan mermiler büyük | raman denizci yeni aldığı sancağa geldikten | liplik bıyıklı adamın hikâyesi Buügün İstanbul gene kanlı birini yaşıyordu. Sabahleyin sarayda, bos. tancılar iyi çalışmışlar, bir çok masum bo. yunlara kement vurup biçare ölüleri, dışa. rıda kaynaşan kana, ikbale, akçeye susa. mış güruhun önüne fırlatmışlardı. Azgın ka. fileler, önlerine atılan bu ölülere, sırtlanlar gibi hücum etmişler. Kelleler — vücutlardan ayrılmış, mMızrak ucunda sallanan emektar vezir kafaları, at kuyruğuna bağlr ekâbir gövdeleri, sokak sokak dolaştırılmıştı. İstanbul halkı pusmuştu. — Kapalıçarşıda bir tek açık dükkân kalmamış, el ayak çe. kilmiş, herkes evinde kafes arkasından bü korkunç manzarayı titriyerek seyrediyordu. İşte şimdi okuyacağınız — hikâye, böyle korkunç ve kanlı bir günün akşamında baş. layacak. . Dondurucu bir ayaz vardı. Öğleden sonra hafif, hafif yağmaya başlayan kar, akşama doğru birden şiddetini arttırmış ve o kadar sürat ve kesafet peyda etmişti ki, insan dur. madan İnen bu beyaz bulutun birden, yağış halindeyken donup kaldığına inanabilirdi. Karanlık sine sine çöküyordu. Soğuk, sa. ğuk, yanakları iğneliyen,ayakları hsisiz birer tahta haline sokan öldürücü bir soğuk. Soğuk var, kar var, dulhanelerde, çardak gibi kulübelerde, yümrük kadar mangalların üzerine kapanmış titreşen sefiller de var... Koca konakların, bir karış tüylü hâlılarla bezenmiş sodalarında, ipekli tandır yorgan. yan bahtiyarlar da var. Samur kürkler, altın taslar var, şarap var, Şehzadebaşında, işte böyle herşeyi var O- lan koca bir konakta bu korkulu günün ak. şamında, ılik, anber kokulu, samur — döşeli, bir odada, kumral bıyıkları kimbilir kaç kI- zın kalbini titretmiş, boylu poslu bir delikan lr, iki kolları arkasında koca odayı arşınla- yıp duruüyor. Canı sıkılıyor galiba. Odanınm bir köşesinde, koca sarığının âl. tımda, küçücük gözleri bilya gibi fırıl, frrd müş tilki «suratlı bir adam. İki dizi üzerin- oturmuş, yutkunup düruyor. İşte — nihayet dile geldi ve: — Efendimiz, dedi. Biraz sakin — olunuz, sıkıntmızın esbabımı söyleyiniz ki, kulunuz çare bulsun. Bizler ki yalnız efendimizin sa. âdeti için yaşıyoruz. Canmızm sıkılmaması için ne yapalım. Elğer tebesstimlinüzü celbe. derse, kalbimi kopartıp önünüze — koyayım. Kellemi ayaklarınızın dibine fırlatayrm, ken dime işkence yaptırtayım, evimi — ateşleyip, evlât ve ayalimin ah ve figanını dinleteyim. Yalnız siz üzlilmeyin. Sizi böyle mahzun ve mükedder görmiyeyim!.. Delikanir bütün dişlerini gösteren — geniş bir tebessümle iplik bıyıklr adamm — yanma sokuldu. — AÂh benim fedakâr Dilâverim, dedi. Bu söylediklerinin birini istemem. Sen — benim dünyada bir tanecik dostum ve akıl hocam. sın, Bu fedakâr kalbinle bana ölünceye kadar Jâzımsın Brrak büu sözleri Ben âsılırm Dilâ. ver, hem de ölesiye, İplik bıiyıkir Dilâver: — Aman öofendimiz, dedi. Bu çaresiz bir dert değil ki, emredin, © güzeli bulup gele. yim, — Bü öyle istediğin dakikada, elde edile. cek bir kız değil, Yanmda anası olduğunu zannettiğim bir kadınla gezen namuslu bir dilber. Zaten hepsi İki kere gördüm.. Birin. dae gözlerim kamaştı, yerimde dönup kaâldım. İkinci görüşümde arkalarından gitmek iste. dim. Hünkâr geçiyordu, birden bir kargaşa. lık oldu, Gözden kaybettim. Mor — feraceli, | servi boylu bir melek... — Nerede gördünüz beyim ? — Okmeydanmdan aşağıya doğru iner. ken, bir sokaktan çıktılar. Dilâver kendindaen emin: — Dilberini artık yanmda bil beyim, de. di. Yaln,z yanındaki dadıyı İse, kandırmak için biraz para lâzım olur.. Delikanlı sedef işlemeli bir masanm üze. rinde düran, abanoz bir çekmeceden, irice bir torba çıkardı ve: — İstediğin kadar para, dedi. Yalniız sev. diğim Kkızı bül! Dilâver atlağ torbayı tatlı tatlı okşayarak Iki büklüm odadan çıktı. Canmı efendisinin uğruna fedaya hazır, sadık bende, — korkak bir bazirgân gibi, kıymetli altın — torbasmı, kürkünün geniş cebine indirdi. Şimdi, kat, kat kürklerin altında bir tespih böceği gibi küçülmüş, elinde kocaman feneri. Artık şid. deti azalmış olan karm altında, — bata çıka eyine gidiyordu. Hem gidiyor, hem de kendi kendine söyleniyordu: — Birgün gelecek ki, benim sandıklarım. da da bu torbaların adedi sayılmıyacak kü. dar artacak. — Elini cebine sokup torbayı okşayarak — insanı, kibar, terbiyeli, İyi ya. pan, akıllr gösteren, huzurunda koskoöcü bey- lerin, efendilerin, dizegeldiği, sarı altınlar, asıl sevilecek güzeller. — Bende bütün bu güzel meziyetleri, elde edecek kadar sizi çoğalttım mr, artık elveda dılkı.vukîîlkı B veda şrmarık beyzadelerin çekilmez — buda. lalrkları! Kendine mahsus felsefesini yüksek sesle "Ü Ga hi bi hai günlerinden ı larının altına, bacaklarını uzatmış, uyukla- | dönen, iplik gibi ince bıyıkları çenesine düş.. söyliye söyliye, para canlısı adâm evinin &. nüne gelmişti.. Âdeti olduğu gibi — tokmağı üğç kete hizir hizlr vürdü. Evin kapısı açıl, dı, ve tespih böceği içeri girdi. Şimdi, saçsız kafasında, kulaklarma ka, dar geçmiş beyaz takkesi, elinde tesbihi, min derine oturmuş düşünüyordu. Şu kızı nasıl elde edecekti. İçinden çok zayıf bir ses; Elim namüuslu kızlarmı şımarık beyzadelere peş. keş çekmek günah değil mi? der gibi oldu. Lâkin bu zayıf ses, yatımda duran altmların aşkı ile heyecana gelmiş ihtiyarın, Üzerinde en küçük bir tesir bile birakmadı. Adam sende, ne yapalım, onlar da güzel kizlari so. kaklarda dolaştırmasınlar. Namuslu ise &. vinde otursun, dedi. Ve plânmr tasarladı. Çok genç ve narin yapılı bir delikanlıya, forace giydirecek. Efendisinin kız hakkında. ki tariflerini oğlanın kafasma iyice sindir. dikten ve, bol bir mükâfat vaadettikten son. ra, kızın geçtiği saatte, Okmeydanında bu. lunacaktı. Feraceli genç, kızı görür görmez, telâşla yanlarına yaklaşacak. Sesini değiş. tirerek, birdenbire annesini kaybettiğini, ev.. lerinin biraz uzakça olduğunu, yalnız gida. miyeceğini söyliyecek, ve eve kadar, kendi. sini götürmelerini, ağlayarak rica edecekti. Tabil onlar da kabuül edecekler ve üç kişilik kafile, her şeyi var olan konağa gelecekti. Sonrası kolaydı. İğrenç plânmı hazırlayan ihtiyar bende, gerinerek ayağa kalktı. Ar. tık müsterihti. Gene sandığa epeyce — altın girecekti. Yatağa girdi rahat, sakin bir uy. kuya daldı, Birkaç gün geçmişti. Büyük odada, kum. ral bıyıklı delikanlı ile, ihtiyar bendesi kar. şı karşıya, oturuyorlardı. Gencin suratı ol. dukça asıktı. İşte üç gündür, kızdan hiç bir haber yoktu. Feraceli genç her akşam kona. ğa geliyor ve, öyle bir ana kıza tesadüf et. mediğini söylüyordu. Bügün dördüncü gün. dü. Aşık genç: — iBana bak — Dilâver, dedi. Bir iki gün daha bekliyeceğim. Gene bir şey elde edemez sen; artık ölümlerden ölüm beğenmek zama. nın gelmiş olacak... Delikanlı daha bu sözleri tamamlamamış tı ki, feraceli genç rüzgâr gibi içeri — girdi. Gözleri sevinçten pıril, prril yanıyordu. — Getirdim efendim, dedi. Sevdiğiniz kL ferace, yanmda şişman bir kadım. Şimdi mi. safir odasındalar, ne emredersiniz ? Delikanlı ile ihtiyar bende ayağa fırlamış lardı. Kavuşacağı altınların tatlı şıkırtısını şimdiden işiten iplik bıyıklı, elma kürkünün eteklerini uçura, uçura oradan, oraya koşu. yor. Delikanlı pür heyecan kumandalar ve. riyordu. nasımı da, ikram edecekleri kahvenin içine, uyutucu bir gey katıp uyutsunlar. Ötesini sonra düşünürüz. Haydi, şarap getirin, ya. miş getirin, şuraları düzeltin.. — Ben de, dedi. Şu perdenin arkasına sak. lan ve beni çileden çıkaran dilberi gör. Gör. dükten sonra gidersin. Alacağın mükâfat. tan başka bu da, sana gözlerini nurlandıra. " cak daha büyük bir mükâfat olacak. İhtiyar — odanın ikinci kapısını — örten ağır perdenin arkasına gizlendi. Delikanlı, yuvarladığı mis kokulu şarabın buharı ile gözleri süzülmüş ayakta sevgilisini bekliyor. du: — Buyurun, burada akranlarınız ile daha rahat konuşursunuz. Diyen, yaşlıca bir kalfa kapıyı açtı. Sır. tmdan feracesini çıkarmamış yalnız, yaş. “mağını çenesinin altına çekmiş, Servi boylu genç bir kız şaşkm bir tavırla içeri — girdla Kapı kapandı, gimdiye kadar yaşmağmı hiç bir delikanlıya açmamış olan ceylân — gözlü kız iki kollarını kendisine doğru uzatmış, ilerliyen bir gençle karşılaşmca tiz bir fer. yat kopararak kapıya doğru dönmüştü. De. likanlı çılgın gibi koşarak; — Çıkamazsın bu odadan, ceylân gözlüm, dedi. Burada kalbi yalnız senin için çarpan bir âşıkım var!.. Ve bu esnada, kalm perdelerin arkasından boğazlanan bir hayvanm boğuük hiriltisina benziyen bhir ses işitildi. Bu belki de, ciğerle ri âökecek derecede şiddetle kopmuş bir hıç. kırık sösiydi. Kollarında Kıymetli hamule. sini taşıyan genç, sanki tahaccür etti. Kalın perdelerin arkasımnda, müthiş bir fâ. cia cereyan ediyördu. Para aşkiyle, görma. den, bilmeden, düşünmeden herşeye evet di. yen, ihtiyar adam, odaya giren güzel kızm, nadir bir fidan gibi, bin bir ihtimamla yetiş. , çok sıkı bir nezaret altında yaşı. ytl::lîı;;ı ş;r tanecik kızı olduğunu görünce şimdiye kadar içinde korkunç bir ahtapot gibi yaşamış olan altın t"ihiırsmı gölgede br. rakacak, müthiş bir kuvvet, ani bir alev gi. bi bütün varlığında tutuşmuş ve artık insan, Ve böylece, asaletlü altım hazretleri, uğ. runda ölen biçarelerin sayısız listesine bir de iplik bıyıkir İlâve etti. zı getirdim. Ayni boy, ayni gözayni renk — Kalfaya söyle, kızı buraya getirsin. A.