Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
j '—_'şk muamması Onunla yaşıyamam! Fakat onsuz da « Yaşıyamam !,, BAn için G Üç haftalık kısa bir za- Taanj bir ; * defa duydum. Çünkü bu Bunun / Pyattır : aç Tün n pi y::d;, Ve y Pisikolöjik bir mânası : İne :““ml; binlerce aşk hikâ - hlıu öyızu te_Şkil edebilir. :ğnlu_“ Gî Beliyor ki, ben de bir za- #erin i :_ St Yakışıklı idi ve mavi "dtebessim bir ifade var - çılgın mizaç - ü k tefsir e- ihtisa., PI zamanda, — istediği f’lmalmı da biliyurdu. uzdıkk_ît tîlan tarafı, dikka- ten, ömin “_tırebılmek hususuy Ju. bi Seyler :d)îıbdikierini — hâki - 'idhğmt diu"“?lüyormuş gibi — can Üf İYen erkeğe fadiren te - le bir erkeğe tesadüf "Onun üzerinde büyük 1ğını zanneder, Hiş bir h'fıdm k ğ eğ kadar cesarettahş * DU muvaffakıyetle a- ir, daha zarif, daha dün, Tke “î::îdı yı;'::taımda öturan kadinla, b ipi' V€ bağ * kadın o imiş gibi, ko- H ekmaz, | da, ona bütün hayatı- L;lî quderîğl hazırdır. ; 'Je:ı ';in' hep kadının gözleri Man bös &T kâdın erkekle görün- Olürga UT bilhassa bu erkek İfggy *ö bğğ'ü?'.ı"" dikkat ve ihtıma Be Ünediğ: fitimamın hiç bir şey . Bini 5 , anladığı ana kadar ok d a ' ayn - ı ::?:m, İerkeğin tahripkâr — bir | | tuvalet masası üzerine düşerek bir çok S B ı“e';:ğ Skintesind, evde kıskanç- dn muztarip olan Üti Ati : Bu H V;" daha Beç kalmıyacağını diğik"lh Y b*f’&"% ne işkence.. Üy "&i için vaktinde dönme- te, İ Ven " din yemekleri mütema - kâh ği Vökte Isıtarak onu bekler. Ge- k hi:hda_f kâh uyuklıyaak, R orhhk felâket gelmiş olmasın- hin y bir çay” Heyecan içinde kalır. v,nk"iq,n “keğin bu dü Indetıiğm he olduğunu ve ona aşk Herd;iiühü île::t ne kaldar gözyaşı y ilmez mr:ihiy“ bi h“'ll:ıirlerini takip eder i .—: buhran haline - gelir. oemfe öî;l'ıîiîıhr ve beklenen n - _Mon“n Üzerine atılarak öp- âcı serzinişlerde mi bu- te'kiîi bir ük hadim olan, yumusak “We tnesi <e tanırım ki, hiddetini Cü (d-e ; “Sİn, sevdiği adamın ona d"“a Pîkâıâ ?f_i gelirdi: hr. Tn revkin ıhy_“"un ki, bütün ka- Ye i “’—"_- gene pekâlâ Lili- Yokeş ğe"&in' Sevdiğim kadın sensin dr. Dazarımda — kiymetleri flllmrıtm ki nefs'me v im, fakat seni seviyo- t !Öyıe (üyor dua:federek kendi kendi- tdı yı!ayy&şayimam ve, hayır! O, Tdim) — Mam, Ölmeği ne ka - h BU _rinîm’yıq au"_'de bulundum ve tiy, ?ğrenm el _blldîğim halde sırf iÇin boşanmasını tav- .on:“ €miyordu: ik * Azarlamak bana öyle b â ,iğh 4 SA * Ü . r Vak “. İi a da ta i e din, e mamiyle bunun nı'_ı n yanlnd n derece dinamik - Emn:' bütün erkekler mâ - ek bür in 1yetsiz görünüyordu. Sösyeteye hâkim olu - KUT sahsiyet! f edüiy'ordu yetler tarafın - - Zam Ş ş C kalbini verdiği ta - a Panka hi Dttüş € bir kadıma bakmazdı k!%_ SASIYA sevseler bile.. "W “ erkeğin hayatında intizar saatleri- | başlıca meşgüuliyet olmasından son de- rece iftihar duyar, Fakat bu erkekle yaşamak bir hayli müşküldü. Eline geçen herşeyi yere fırlatır ve kaldırmazdı; — göz gezdirdiği gazete- ler yerleri doldururdu. Yemekten sonra 10 dakika uyur ve koltuğu karma karışık olurdu. Yatağı da öyle.... K" Ceketi, gömlek ve kravatları odanın her tarafında sürünürdü. Tekme sav - rulduğu gibi çıkarılan bir iskarpinin, kolonya şişesini kırdığı da vakiydi. Bu adam, hiç bir zaman, tıraş takı- mını silmezdi. Yastığı ve oturduğu koltuğun dayanacak yeri, yağlı saçları- nın izlerini taşırdı. Sabah kahvaltılarına ve yemeklere ekseriya geç gelir ve yemeklerin soğu duğuna, ısıtılınca da, bekletildiğine kı- zardı, Bazan, haber vermeksizin iki üç mühim misafirle gelir ve kendileri- ne derhal yemek verilmesini isterdi. Mektuplarını, “Sabah postasını ye- tişsin diye, gece yarısından sonra pos- taneye gönderirdi. Hizmetçiler, onun hizmetinde Uuzun müddet kalmazlardı. Ona köleler lâzım dı. Fakat bir tek kölesi vardı: Haya - tını, onun altüst ettiği evi toplamakla geçiren kadın!.. Kadın kendi kendine hep şikâyet e- derdi: “— Tahammül — edilir şey — değ'l.. Hem de vatağında ti'vara içiyor. Ondan nefret ediyorum!. Beni mahvedivor, yoruyor! Fakat beni cezbediyor! Ha - yatımı zehirliyor! Fakat ona perestiş |. ediyerum! Onunla yaşayamam, fakat onsuz da yaşavamaml!.., x »» * Üçüncü çift gayet gençti ve bit de minim'ni yavruları vardı. Zevce iyi bir kızcağızdı, faaldi Erkek pek te ciddi bir çocuk de şildi ve içmesini severdi. Çok içtiği zaman - lar, zavallı karısına saçma kıskarçlık sahneleri yapar, onu sön derece Üzerdi. Ertesi gün de ondan af diler, bitce- siyle hiç te mütenasip olmıyan çok kıymetli bir hediye alırdı. Kadın şöyle diyordu: “— Artık onunla yaşayamam, Ve onsuz da yaşayamam !.,, “— Niçin?,, Diye sordum: Beni çocuğun odasına götürdü. Ko- cası, yere abanmış, köpek gibi havlı - yor, çocuk ta gülmekten katılarak, küçük yumruklarını onun suratına in- diriyordu. Genç kadın bana dönerek: “— Görüyorsunuz, dedi, ikisi di ba- na ihtiyaçları olan birer çocuktur.., Halbuki, kendisinde de küçük vir kız hali vardı. x * & Arnold Benett şöyle der: “Hayat hoştur,hatta betbaht olduğu zaman bile!.,, * 8 L ik Rinn İK SA A G J Yirminci asrın yüzkaralarından: Uzak Sarkta “beygir - insan,, ların sefil hayatı İsmi Hoang Çin Fo'dur. Singapur- da araba sürücüsüdür, yani koşum hay- vanı! Uzak şarkta en fazla kullanılan vesaiti nakliyenin, adamlar tarafından çekilen iki tekerlekli küçük arabalar ol- duğu malümdur. Yalnız Singapurda, bu arabaların miktarı on binlden fazladır. Bu arabanın sürücüsü halkın en aşağı tabakasına mensuptur ve bunlar he- men ebli hayvanların arkasından gel- mektedir. İçlerinden bazıları insani te- kellümden bile bihaberdirler. Esasen konuşmasını bilseler de, işlerine yara- maz ki... Anlamaalrı icap eden şeyler o kadar maliduttur ki, birkaç kısa nida ile karışık bir mimik onlara bol bol kâfi geliyor. Onların mesleki lisanları bir iki tekmenin refakat ettiği “sağa! sola! dosdoğru!,, ve yahut da “yavaş! tırıs! dört nala!,, kelimelerinden — ibarettir. Kafaları katiyen çalışmadığı için zaman la, tam manasiyle “hayvanlaşıyorlar.,, Hoang Çin Fo yirmi senedenberi bu işle meşgüldür. Fakat artık seneleri saymıyor. Ona, ebediyetten beri, araba- sını çekerek koşuyor gibi geliyorldu. O, artık, küçük adımlarla koşan, durma- dan koşan bir iskeletten başka bir şey değildir. Yirmi senedenberi mi? Hayır, o, binlerce ve binlerce senedenberi böy- lece, sokaklardaki tozun rengini alarak çıplak ayaklarla, 33 derecelik bir hara- retin altında kan ter içinide kalarak, bu ecdattan miras kalan toz toprakları ü- zerinde mavi gözlü sert bakışlı “efendi,, lerini taşımaktadır. Bazan, bütün şehri dolaştıktan sonra, kendisine sefil birkaç meteliği vermek istemiyen “efendi,, nin katı yüreğini yumuşatmak için göz yeş- ları dökmektedir. Bazan İda — “efendi,, çok kızarsa — çıplak sırtına kamçıyı ye- memek için, ayaklarında kalan son kuv- vetle oradan kaçmaktadır. Fakat onun için en müşkül olan şey, büyük bir kolaylıkla müşterilerini ka- pan, kendisinden daha genç ,daha güç- lü kuvvetli rakiplerle mücadele etmek- tir. Çünkü, yirmi senedenberi yıpra- hnan zavallı Hoang Çin Fo, artık onlar gibi koşamıyor; ecnebilerin gözlerinde birçok defalar istihfaf ve istihza oku- | muştu.,, Demek artık işe yaramıyordu. Nitekim müşteriler, ona bir nazar atfe- dince, derhal daha genç, daha güçlü kuv vetli bir “hayvan - insan,, arıyorlardı. Bunun için, Hoang Çin Fo, ekseriya, bir otelin veya lokantanın karşısında, Lir akasya ağacının gölgesi altında ldu- rarak ve yahut da ağır ağır, Sokakları dolaşarak ve yalvararak müşteri arar. Gitgide azalan tesadüf, bazan, arabası- na, açıkgöz bir müşteri çıkarır ve o da para vermeden sıvışir. Gece olunca, Hoang Çin Fo araba- sının tentesi altına uzanır, yarım kila TARİH DERSİNDE — Kraliçe Kristin kimdi? — Greta Garbo... haşlanmış pirinç yediği halde karnı ac- tır. Buna rağmen, bir gün kendisinin İde böyle arabaya bineceği ve at - insana bir kaç kamçı indirebileceği ümidi kırılma- maktadır. Ona hâlâ yaşamak kuvvetini veren de işte bu ümittir. Maamafih, hayatında zevkli anlar da yok değildir. Bazan tali, ona güler yüz gösteriyor. Meselâ bugün de çok büyük bir saaldete kavuştu ve bunun hatırası hâlâ kalbine ferahlık veriyor. Bir otelin önünde müşteri beklerken, — cebinden çök kuvvetli ve garip kokulu madeni pi- posunu çıkarıyor. Bu piponun içinde tütünle karışık afyon vardır. Bunun ko- kusunu içine sindirerek içiyor. Bu sabah, bir seyyah gemisinin ya- naştığı rıhtıma indi ve arabasının sivri okunu Ling Şang'ın böğrüne saplıyarak bu güzel delikanlıyı berbat bir hale sok- | mak gibi müthiş bir sevince mazhar ol- idu. Bu emsalsiz talii, seyyahlar gemi- den çıkarlarken, arabacıların biribirleri- ni itişleri esnasında bulmuştu. Kendisi de işin içinden kolaylıkla ve sapasağ- lam kurtulabildi. Çünkü Ling Şang der- hal bayıldığı için mukabele edemedi. Ne unutulmaz bir an! Hoang Çin Fo pi- posunu tekrar idoldurarak bir iki nefes çekiyor. Ling Şang, hiç şüphesiz hâlâ kendisine gelmemiştir ve inlemekte de- vam etmektedir.. Hoang Çin Fo, kalbin bulunduğu yere indirilen bu darbelerin ne tehlikeli olduğunu pek âlâ biliyor; Ling Şang yattığı yerden sağ olarak kal karsa doğrusu talili adammış. Hoang Çin Fo'nın tehlikeli rakibi o- lan Ling Şang tunç renkli, güçlü kuv- | vetli bir idelikanlıdır. “Beyazlar,, araba- sının okları arasında, âdeta ilk-baharda- ki ceylânlar gibi atlıyarak gayet seri ko- şan bu yaman Asyalıyı derhal keşfet- mişlerdi. Uzun boylu ve gayet yakışıklı olduğu için, ecnebiler onu yüzlerce ara- bacı arasında derhal tanırlardı. Onun işsiz kaldığı hiç vaki değildi. Günün her saatte, onu, arabasının önünde, dudak- larında mağrur bir tebessümle, - koşar- ken görmek kahildi. Başkalarının yarım saatte katettikleri bir mesafe için, ona birkaç dakika — kâfi geliyorldu. Bunun | için Hoang Çin Fo kendi ihtiyarlığiyle | ve artık güçlükle yürüyen ayaklariyle alay eder gibi, mütemadiyen müşteri taşıyan bu delikanlının canını yaktığı için hayatından şiddetle memnun... Fakat Hoang Çin Fo bu tatlı rüya- sından uyanmak mecburiyetinde kaldı. Çünkü tam bu ssırada, ecnebiler otelle- rinden çıkıyorlardı. İçlerinden bazıları taraçada durarak, seyyar satıcıların mal 'Singapurda insan koşulu arabalar Uzün yüler, emperyalist devletlerin bitmez tükenmez bir istismar membar olan ve “serbest afyon tica- reti,, gibi alçakça ve gayri insani bir usulle uyutulan Çinde sefaletin ne elim Lir sahne arzettiği malümdüur. Aşağıdaki yazı, bu binbir sefalet sahnelerinden birisini Li TAEOEUZ AM NNT canlandırmaktadır ve, bir hakikattır. ııııı ç: larını tetkike başladılar, diğerleri ide mağrur bir eda ile, ağır ağır basamakla- rı inerek etrafa bakındılar. ” Bu defa artık, Hoang Çin Fo çoktan beri beklediği fırsatr ele geçirdiğine &- mindir. Onlara doğru ilerliyor ve: “Bakır baylar, hiç toz yok!,, demek is- tiyormuş gibi, oturacak yerldeki yastığı çeviriyor ve bir bezle siliyor. Ve sabır- gibi, yerinde duramıyor, tepiniyor. Bu defa arabasına müşteri alacağına tama- miyle emindir. Öyle ya, strada birinci olmak için, ötelin önünde üç saattir bek liyordu. Heyhat! Ecnebilerden hiç birisi, o- nun önünde durmuyor. Halbuki birinci- klir ve ilk defa müşteri — almağa hakkı var. Ona rağmen, ecnebiler öonun sıska vücudunu görünce, yüzlerigi çeviriyor ve daha kuvvetli, daha genç ve daha ya- kışıklı bir at - insan arıyorlar. Bu vaziyet dahilinde, Hoang Çin Fo ne yapabilir? Onların karşısına - dikili- yor, hürmetkâr bir tavır takımıyor ve yerlere kadar eğilerek yalvarır gibi bir sesle bir şeyler mırıldanıyor. Hiç kimse buna aldırmıyor ve daha öteye gidiyor. Bunun üzerine Hoang Çin Fo son ve ümitsiz bir teşebbüste bulunuyor: Ara- basının oklariyle bir beyazın yolunu ke- siyor..., Belki böylelikle onu durdurma- ga mecbur edebilir. Fakat bu küstahlifa fena halde kızan beyazın gözleri dönü- yor ve Hoang Çin Fo, güneşin göz ka- maştırıcı hüzmeleri arasında, bir bırbacın havalda döndüğünü görüyor. Korkudan Jtitriyerek, zayıf bacaklariyle, süratle yan tarafa sıçrıyarak kurtuluydr, ”Be- yaz,, uzaklaşarak, onu, boş arabasiyle yalnız bırakıyor.... AT DDD sızlıkla koşuya hazırlanan cins bir at "gedbeğedı gğeasie ddti eei çebin Huwe e in | Ş, h bi Bit eai