HABER — Akşam 9 yaşında muharrir ve 11 yaşında şairlerin toplandığı yer : Florya ilkmektep kampı! KRüçükler burada o kadar mesut yaşıyorlar ki artık eve dönmeği bile istemeyenleri çok ! Bu sene İstanbulun muhtelif yer . Jerinde kurulan ilk mektep kampjarı inde en güzellerinden birisi hiç şüphe yok ki, Floryada kurulmuş olan kamp tır . Tron yolunun gerisindeki sırtlarda, geniş ve muntazam çadırlar, içinde sığınmış olan bu kampı, bana bir te- sadüf gezdirdi. . "O gün Floryaya gitmiştim. Tren -« den indiğim zaman, muhtelif yerler de (kampa gider) diye levhalar gör « düm. Evvelâ bunların mânasmı anlaya - madım. Fakat sorunca öğrendim ki, burada ilk mektep talebeleri büyük bir kapm kurmuşlar.. İstasyonun kar- sısındaki dar bir keç! yolunda 5 dakika yürüdükten sonra, kendimi kampm kurulduğu meydanda buldum. 15—20 çadırın teşkil ettiği geniş sahada çit yoktu. Saate baktım. Üçe yaklaşıyordu. Bu saatte ve bu sıcakta, çocuklar hiçbir yere gitmiş olamazlardı. Gözüme ilişen en büyük çadıra doğ. rüdüm. O zaman, sessizliğin se- bebini anladım. Herkes yataklarıma u zanmış istirahat ediyordu. Küçüklerden biri Hafif bir sesle: " —imi istiyorsunuz? diye sordu. Bemdsİyni tonda yavaş bir cevap verdim: başını kaldırdı. — Kamp müdürünü. | O zaman, parmağiyle, meydanm l sonundaki çadırı gösterdi. Yine arka ı nı rahatsız etmekten çekinen | tf bir sesle: — Şu çadır, dedi. a doğru yürüdüm.. Çadırın ma geldiğim zaman, kamp mü- ü Bay Rüştüyü karşımda buldum.. Kendisiyle evvelden de tanışırdık .. Beni gülerek karşıladı. Kampı gez - mek teklifimi memnuniyetle kabul et- ti . — Yalnız, dedi, çocukların istirahat zamanını bekliyeceğiz. Ve bundan sonra, yemekhane gibi kullanılan çardağın gölgesine otur - duk. Krymetli bir idareci ve öğretmen l olan direktör ile kampın hususiyetleri | hakkında görüştüm. Kamp proğramı göyle tertip edil - mişti: Saat 7 kalkma, 7,15 - 7,25 jimnas. tik, 7,25 —— 7.55 yıkanma, 8 bayrak, 8,30 kahvaltı 8.80 — 9 yatakları yap- ma, temizlik, 9 — 10 serbest zaman, 10 — 11,30 deniz, 11.30 — 12 istira - hat 12 .— 13 yemek, 13—15 uyku, 15—16 okuma ve atelye, 16 — 16,15 kahvaltı, 1615 — 18,15 oyun ve eğlen- ı ce zamanı, 18,15 — 190 serbest zaman, bitirmesini p” Kamp direktörü ve öğretmenler 10 bayrak, 19,30 akşam yemeği, 20— 21 gece eğlenceleri, 21 — 21,30 yatma- ya hazırlık, 21 — 30 uyku. 24 saatlerini bu mükemmel proğ - ramla geçiren yavruların yemek liste &i deçok zengindi. 'Yani, burada bir çök yavru yiyar - lar, Içiyorlar, spor yapıyorlar, eğleni yorlar, tam mnasiyle bir cennet ha - yatı yaşıyorlardı. Bay Rüştüden kampa girme şeral- tini ve kampın meveudunu sordum: — Şimdilik 47 talebe var dedi. Kam- pa girme geralti de bir ay için 15 lira: dır. Maamafih fakir çocuklar mecca - nen de iştirak edebiliyörlar. Çocuk ların hepsi ilk mektep talebesidir. Ve İstanbuldaki muhtelif mekteplerde ö - kumaktadırlar. Biz böyle kanuşurken, bir kampana sesi duyuldu. Ve aradan bir kaç sani- ye geçer geçmez, O SesSİZ. saha, cıvıl ervil kaynamağa, her tarafta, çoğu bi ribirinden şirin çocuklar . güzükmiye | başladı. Direktör: — Şimdi, dedi; resim de alabilirsi - niz. Kampı da gezeriz. Oturduğumuz yerden kalktık, san - ki biraz evvelki mutlak istirahatleri - nin acısını çıkarmak ister gibi madiyen oynaşan çocukları geçerek, kampın etrafın İ Çadırların intizammt, yemek yapı - lan yerin temizliğini, yeni hazırlar - makta olan atelyeyi gezdik, Bu sıra- da mütemadiyen kamptaki öğr lere rast geliyorduk. Direktör he teker teker takdim ediyor : — İşte kampımızdaki arkadaşlar, diyordu. Bay Muzaffer, Nuh Naci, İl- yasş ve Bayan Sabiha ile Münevver.. Tanıştıklarımın hepsindo tam bir | öğretmen tavrı vardı, Çocuklara fev . kalâde bir gefkatla ve bir muallim - den ziyade, âdeta ana, baba gibi mu - amele ediyorlardı. Kampta herkes memnun ve neş'eli idi, Yavyruların içinde, ilk gü sından babasından ayrılacağı için kampa ağlıyarak gelen gösterdi ler, çük insanlarla konuştum Şimdi evlerine dönmek İstemiyorlar - dı. — Burada cennette gibi yaşıyoruz, ne yapalım evi diyenler çoktu. Hele içlerinden bir tanesi: — Ah mümkün olsada yi böyle geçirsek; demekten alamadı. ü, ana - tün sene- kendini Birgün evvel çacuklara tifo asısı va pılnuşt. Küçükler arasında günün en mühim hâdisesi halâ buydu, Çoğu - nun ailelerine uzun uzun mektuplar yazarak, aşıda hissettiklerini bildir - miş olduklarını söyledikleri zaman. — Maşallah, dedim. De dar çocuklar mektup ta y lar, Öğretmen, benim bu hayretimi, da- ha büyük bir hayretle kargıladı. — Ne var, bunda şaşacak, elbette yazarlar, diyorlardı. Bizim çocuklar burada bir gazete bile çıkaracaklar. İçlerinde mükemmel — yazı yazanlar, kusursuz bir ifade ile hatıralarını not edenler eksik değildir . Ben bu sözleri tam bir şaşkınlıkla dinlerken, genç muallimlerden birisi: — Râasim nerede, bulun onu bana, dedi. Bir dakika sonra, 8—0 yaşlarında sarı saçlı, zeki yüzlü bir yavruyu kar- şımda buldum. Bu gefer kamp direktörü: — İşte, dedi, istikbalin mühim mu- harrirlerinden biriti .. Henüz dör «'| düncü #mıf talebesidir. Amma, şimdi not defterini getirsin de bakın, ne gü- zel yazı yazar . Sonra küçüğe döndü: — BHaydi, çabuk hatıra getir de, baya oku... dedi. - Sarı sağlı yavru bir anda gözden kayboldu. Ve iki dakikaya varmadan karakaplı bir def'erle tekrar karşıma geldi. Bu esnada ben küçüğün, İstan - bul Sanayi M ebi direktörü Ziya Fatimanın oğlu olduğunu öğren miştim. Rasim, kamp direktörünün bir'*göz işareti üzerine, çok serbest bir tavırla defterini açtı. Yastından ve başmdan kat'iyyen beklenmiyecek bir serbost - eai GlalalArr HABER Istanbulun en çak satılan hakiki akşam — gazetesidir. İlânlarını HABER'e verenler kâr ederler, defterini Yusuf Kampta oyun samanı ve irdiği iki ğünün ha - Bu, Rasim yaşt kadar güzel, yazmak iste - f ri, bozamam, Çünkü bü - tıralarımı sıra ile buna yazacağım. F niz, hemen bir kopye < . derhal ilerim dan birisinin başma rım) acele kat ktü e başka bir 1 bir hayret ve takdir le seyredi ayni a! şka bir yavru daha kargşıma getirdiler. Bu da kampın a Aydoğdu | idi. Yaşından hiç beklenilmiyen bir mönaretle vızaıği misraları tatlı sevu okudu. İşte bu güzel satırlardan kalan bir kaçı: aklımda Aşı olurken e o, ağlayanlar var.. Acap neden korktular.. Sıra Cemil Soyulda Hüngür hüngür ağlağı. Doktor onu bağladı. Bu işe hep güldüler | Kampımızım kızları.. Şirin akunması bittiği zaman Ra - sim kı koşa yanımıza geldi hattrala 'a etmişti. Baknız henliz dör- düncü sınıf talebesi olan bu yavru ne güzel bir ifade kullanmaktadır. — İşte bir . kelimesini bile değiştirmediğim notları; S—T—33T Sabahleyin 5 te yafaktan kalktım. yıkandım, giyindim ve kahavlatımı ettim. Evden ayrılarak tramvay nerek Sirkeci yöluünu tuttum. Tramvay rayları üstünde kayarken ben heye - can iç'ndeydim, Acaba trene yetişebi. lecekmiydim. Sir: garımda biletlmi İ Küçükler öğretmenlerile beraber denizde kamptaki küçüklerden bif gl y v hat alarak trene bindim. şimdi 4| gey beynimi yiyor.. Kamp nerede? Nasıldif Floryaya geldim. Uzaktâf '(;» dırları görünce bir sevif$ ç, ' maktan kendimi alamadi )’r Koşarak kampa geldifi: ' W öğretmen beni kampü Ü yif ben, Atatürkün büy uginmu,ı:' alıktan © ıçın çok kıvançlıydımı Beti ' dum. Kalan zaman yi ivel $ Buğün yataktan kalktilt ğ? kadar şezlongta durdum. İJ’? 80 dim ve yattım. Öğleden ecimden neler oldu h_,_“rla!":’f ge Bugün denize girmiye Sevincimden yerimde çıktık ve yemek yedik.. ae & & ır Biz Konuşgrken - kaliV gelmişti, Çocuklar büyük peynir, ekmek ve yonııâîm kahvaltılarmı yediler.. y ati ş yalııf Yartm saat sonra ivv»M ; yi mahsus olmak üzere P ğ bir deniz banyosu yapıldr Umümi plâjların biraf 4 in bilhi . kamp çocukları için bil i ,_,,ıf y İ a bla yer TüHSY f han yerde, miniminiie! dmıf' 9?; gö p Yt ; di * ; Emıd*’ ğ kadar bahçeyi irdik, on ık“?’"ur" D # W O zaman, Cümhuriyet ntç dinmiyen neş'elerinil $ iyi anladım. yüzüyor. ve M i | gündüra, bir de, 15 — < 4 !I’N;::/ kendi çocukluk zamanımi? — y j”ı e M B A P DÖ e ae e ae a