Tarihi macera ve aşk romaunı ı'ı—ıın: (Vâ * Nü) Papa dedi ki: “Sana altı köle ve altı — zabit değli, altı ölke ve altı deniz feda olsun,, İhtimal benim baktığımı görerek na zarlarını başka şeyle meşgul etmeye başladılar. Bu sırada, papa, hıristi. yanlığa büyük faydaları dokunan Oz. manı büyük faydaları dokunan Osma, manı tebrik ediyordu: — Senin bize ettiğin iyiliklere kargı sana minnetimiz büyüktür, oğul... Se- ni, Osmanlı tahtında görmeyi umuyo- ruz... — Himmetinizle,.. Bu sırada müzevirin biri, damdan düşer gibi bir 1âf attı: — Efendim... Yolda gelirken bazı vak'alar olmuş... Efendimize hediye gönderilen köleler katledilmiş... Bazı zabitleriniz de öldürülmüş... ortaya Papa, deminki hilim ve şefkatinden tamamiyle tecerrüd ederek haykırdı: — Kim cesaret etmiş bu küstahlığa? Hemen yakalansın, boynu vurulsun. Osman, çevik bir hareketle ve gim. şek sgüratiyle kılıcmı çekti. — O küstahlarm cezasını biz ver. dik, Şimdi de bu küstahın vereceğim. Bir saldırışta, müzeviri yere devirdi. — Boynumun vuruülmasını emretmiş tiniz, ey muükaddes şahsiyet! Papa şaşırmıştı. — Nedir bu hal, oğlum?.. Anlıyama. dım. — Ne olacak?... O bahsedilen köle. leri, zabitleri biz öldürdük. Papa, gayet siyasi bir adamdı. Bize forunuz,fize Cevap Verelim ... Bacaklardaki kıllar Esmer imzasiyle aldığımız bir mektupta deniyor ki: “Esmer imzasiyle aldığınız mek- tubun cevabında, bacakların tüyleri dökülmesi için “ültraviyole şuar,, ec. zasını tavsiye etmiştiniz, fakat bu- nun nasıl kullanılacağmı yazmamış- tınız. Şimdi bunun nasıl! - kullanıla- cağını lütfen bildirir misiniz?,, CEVABIMIZ: Ultraviyole'bir ilâç ve ecza değil dir. Elektrik şunidır. Bunu ancak mütehassıs bir deri doktoru tatbik e- debilir. Şehrimizdeki cildiye müte- hassıslarının bir çoğunda — tertibat vardır. Bacaklarınızdaki tüyleri dö. kebilirler. Ancak bu size biraz - pa- halıya mal olabilir. I 500 Liraya Satılık Ford Otomobili 500 lira Ford markalı spor bir otomobil acele satılıktır. Talip o- lanların — arabayı görmek üzere 214 numaralı posta kutusuna “FORD” işaretiyle bir kart yaz maları kâfidir. yazınca İlk işi bademesin! gağırarak ona hâ. diseyi anlatmak oldu. Vilyama berhalde kor. kulu M rüya gördüğünü temin etti. Odada hiçbir gayri tabilik yoktu. Bunu Uk nazarda görmüştü. Herber itiraz etti: “Ya boğazım. dakl bu izler?., Filhakika, haydudun parmak izleri açıkça görünüyordu. Hemen, işi tatlıya bağlamanın yolu. nu buldu: — Oğlum! Senin için değil altı köle, altı zabit... Altı iklim ve altı deniz fe- da olsun, Bu müzevir herifin de cezası. nı verdiğine Iyi ettin. — Bana kargı gösterdiğiniz tevec . cühe tegekkür ederim. — Ancak gunu da üğrenmek iste, rim, Öldürdüğün o adamlar ne kusur ettiler, — Müuhterem peder! Sizin namusu. nuza kem gözle baktılar, — Benim namusuma mı? — Evet muhterem peder. — Ne gibi? — Ne gibi olacak?.., Şu ismet ve if. fet timsalino bir göz atmız! | El ucuyla Ayda'yı gösteriyordu. — « İşte bu pak, bu masum şahsi. yete kem nazarla baktılar... Papa: — Vah evlâdım... Gel yanıma baka. yım... - diye Aydaya işaret etti. . Vah çocuğum.. Ne yaptılar sana bakayım ? Senin gibi masum, pak, nezih bir kı. Zü ğ ee Sureti haktan görlünerek çenesini okşuyordu. Fakat ayni mukabeleyi gö. Tüyordu. Zira, Ayda da, içinden pazar lıklı, mürai olmakta ondan aşağı kal. mamaktaydı. Bir çocuk saffetile du. daklarmı büzerek: , — Bana anlamadığım, akıl erdireme diğim birtakım sözler söylediler. Bu , kahraman genç de, onların hakkından | geldi. — Seni tebrik ederim, oğlum Os - man... Sen bizim İrzımızın da bekçisi. sin. Zira, ben bu genç kızı, hususi hizmetime hasredeceğim. Onda, cid - den hiristiyani bir saffet olduğunu, kalbim hissediyor. Ozsman, bıyık altından gülerek: — Kalbiniz o derece hassastır ki, size her şey malüm olur, efendimiz! . dedi. * — Tabil, tabil... Bu esnada, Cülyettonun Aydaya yi. yecek gibi kıskanarak baktığını görü. yordum. Papa, bilemem, bunun farkı. na mı varmadı, yoksa bilâkis, bu kıs- kançlığı, iki kadının arasındaki ahbap lığı giderterek ortadan mt kaldıfmak istedi, her ne halse, allem etti, kâllem etti, göyle dedi: — Kızım senin ismin Ayda miydı? — Evet efendim. — Pek âlâ, yavrum.., Sana benim en yakm kızlarımdan, pek mütedeyyin ra, hibe Cülyettoyu tanrtayım. Pok nezih, | pek mükemmel bir kızdır. Boraber ge- | ziniz, Ahbab olunuz. En yakın arkadaş olunuz. — Baş üstüne efendim... Biribirlerine baktılar. Nazik bir tebessümle gülümsüyoör. lardı. Asilzade genç rahibenin gözlerinde kıskançlık, bizim Aydanm gözlerinde ise, hain blislik ışığı iyördü. (Devamı var) 158 — Bekiz gün sonra, tamamile iyileş miş olan dalikanir, meçhül kadının, kendisi. me verdiği randevuya giltmek üzere evden çılımıştı. Tam gösterilen yere geldiği sırada arkasında, küçük ve sert adımlar duydu. Ce niş bir mantoya sarılmış ve yüzü kalın bir peçeyle örlülü bir kadın yanından geçerek HABIR — * dyat Şikâyetler tem enniler : Hayrat çeşme böyle olursa ... Teşvikiye halkı çeşmelerinin serbest bırakılmasını istiyor Teşvikiyede oturan okuyucula- rımızdan Mehmet Mesut bize yolla- dığı bir mektupta susuzluktan şikâ- yet ediyor; *“Semtimiz halkı susuzluktan kıv rım kavrmı kıvranıyor. Bu - sıcak günlerde en büyük ihtiyacımız ve en baş derdimiz su ve susuzluktur. Teş- vikiye camii köşesinde mahalleden bir bayan bir çeşme yaptırmış ve bu raya Hamidiye suyu getirtmişti. Bu çeşme hayrattır ve sırf mahallenin susuzluktan kurtarılması için yapıl- mıştır. Böyle olduğu halde şimdiye kadar muntazaman akan çeşme bir kaç aydır garip bir tesahüp altına gir di. Çeşme, sabahları saat yedide iplik gibi akmağa başlıyor ve öğle- den sonra saat üçte, dörtte kesiliyor. Halk çeşmenin başında toplanıp kavga ve döğüş su almağa çalışıyor. Buradan bir testi su almak için tam iki saat ve belki de daha fazla bekle: mek mecburiyeti vardır. Bütün Teş- vikiye halkı bu halden pek bizardır. Hamidiye şuyu memurlarının nazarı dikkatlerini çekmenizi çok rica ede- KİZ.,, “HABERCİ,, arkadaşımız (İstanbul konuşuyor) sütununda gezip konuş turduğu mahalleler arasında geçen gün Teşvikiyeyi de dolaşmış ve hal- kın bu çeşmede çektiği sıkmtıyı u- zun uzun anlatmıştı. Burada - bir defa daha alâkadarların nazarı dik- katlerini celbediyoruz. Bu sıcak gün. lerde kaca bir semt kerbelâya çevril- memeli ve bu çeşme hiç değilse -sa- bahtan akşama kadar bütün hıziyle akmak üzere açık bırakılmalıdır. Cumatresi günleri İşleri “yok olan,, müessese * Galatada Perşembe pazarında matbaacı, lik ve kâğıtçılık Türk anonim girketi mücs, #esesinde çalışan işçüer nazmıma dün — idare banemize gelen bir genç — biza göyle derd yandı: "— Bu müessesede kaç ramandır cumar. tesi günleri işçilere iş yoktur! deniliyor. Ne vakittenberi hep cumartesi günleri — için muntazaman — çulışmayan bu mücesesenin maksadı açıkıça gudur: Cumartesi — günleri öğeve kadar Çalış. cuk olaa işçilere mecburt olarak tüm gündelik vermemek, — Watbuki müecssesenin cumartesi günleri dahi yapr'a. cak pek çok işleri vardır.,. Alâkadarların dikkatini çekeriz, — vaziyat hakikaten anlatıldığı gibi iso kamına aykırı hareket ediliyor demektir. AKŞAM POSTASI İDARE EVİ f Istanbul Ankara Caddesi Posts kulusu : İstanbul 214 Telgraf adresi: IsStandbul HABER Yazı işleri telefonu: BasTz idare, ilân - 1 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Sönelik YA00 Kr. 2700 Kr. k o 730 » 1450 400 » — B00 » 150 « B00 . Sahibi ve Neşriyat'Müdürü: Hasan Rasim Us Barılılığı yer KİT ) Batbaası göyle dedi: “Beai tekip edin müayö Vatitig ve dahâ yanıma yaklaşmayın. — Arkamdan gözetliyorlar',, 189 — Kadın, bir müddet yürüdü sonra, bir evin korldorundan içeriye girdi. Valing Takayt bir tavır takmdı ve evin — yanından geçti. Bq hir eve gireceğini ve genç kadı. ÇAYLIİ Yazan; Moris Löblab $ Bâna bir çok tutkun kadın gördüm'- böylesine raslamadım. Vay kahbe VIL, — Verdiği tafsilât çok sa:ih.. ) Bir kadım sordu: — Ay tafsilüt ta mr verdi?, — Hem de pek açık saçık. Rişar omuzlarını silkti: — Hayali olduktan sonra insan iste. diği kadar tafsilât uydurabilir. Nerede kaldı ki, kellesini kurtarmak — mevzuu bahsolursa... Deminki genç kadın sordu : — Nedân?. — Neden olacak, herkesin bir nokta. da mutabık olduğunu biliyor. O nokta da şu: La Piyerözü öldüren adam, ©- nunla beraberz.. olan bu adamdır. Jülo kendisinin kibar kadınla: beraber oldu. ğunu söylemekle, maşum olduğunu id. dia etmek istiyor. Ruslo itiraf etti: — Doğru söylüyorsunuz. Fakat he - rif pek sarih malümat veriyor. « Tabil., müdafaasını hazırlıyor, Genç kadım, saklamağa muvaffak ol . madığı bir merakla sordu: — Ne diyor?. — Daha işin başlangıcında vaziyetin ne şekil alacağını tahmin ettiğini söy. lüyor. Bunun için, önceden bir tanesi ni gözüne kestirmiş. Herkes sarhoş ol- duğu, yalnız kendisinin aklı başında ol. duğu için, plânını tatbik etmek pek te €liç olmamiş.. Gözüne kestirdiği kadın da, kibar kadın olmuş.. Sırasr geldiğini tasarlayınca, yaklaşmış, meçhul kibar kadının belini sarmış. Söylediğine göre, kadın, onun tehalüküne o kadar büyük bir arztı ile cevap vermiş ki, âdeta iğ. renmiş. Burada bizzat söylediklerini tekrar edeceğim.. Derhal işe girişmiş « ler, Hiç öyle mırınkırın etmemiş, cilve, naz yapmamış... Diyorki, ben bana bir çok tutkun karı gördüm amma böylesi . ne rastlamadım.. Vay kahpe vay.. Ruslo durdu, etrafında uyandırdığı alâkayı görünce sahte bir mahcubiyet. e: — Aifedensiniz dedi, size onun söz - lerini tekrar ettim. Sonra istintak hâki. mi La Piyeröz ile münasebeti olup ol. madığıu sorunca — cevaben şun- ları söylemiş: “Aramızda bir şey yoktu amma.. olacaktı.. Bütün gün kumrular gibi koklaşmıştık. Geceyi beraber — ge- çirecektik.. Onabir şey uçlenacak ta değilidim.,, İstintak hâkimi “Peki La Piyerözü kim öldürdü, biliyor mu. sun?.,, deyince de "haberim yok,, demiş, LaPiyeröz bağırdığı zaman, biz o gü . zel kadınla yeniden... Ruslo daha devam edecekti. Fakât ev sahibesi : — Yeter.. dedi, betbaht kadın... Kocası sordu: — Bu kadıma acıyor musun?, — Evet acıyorum. Bu kadar alçalmak müthiş bir şey! Şu saatte o kadın kim olursa olsun, kimbilir ne korkunç saat- ler geçiriyon Yarın bu serseri baydu . dan sözlerini okuyunca ne ıstıraplar | çekecek, düşününüz bir kerel Neler çe kecek, ictinabı imkânşız olan trezalet karşısında, iaminin etrafında yapılacak dedikodular, neşriyat karşısında ne feci dakikalar yaşıyacak! Bu Jülo gibi bir herifin kucağına düşmekt.. İnsan v cından ölür . susunuz! — Zavallı nın kendisine kapıyı açacağını billyordu. Ha * kikaten de öyle oldu. 190 — Vuku bulan hâdiseyi iyice anlamak için, yunu söylemek Jâzımdır ki, meçhöl ka. din koridordan geçince bir avluya girdi, son. ra bu boş eve girmek Üzere bir mutfağın a. Çik penceresinden geçti. SPGİRE SPUŞrER BN üNdsnerU decüaDÜ SRTTRE dömüd su azıa saamanu * Patris bir türkü karışma VA # 4 saret edemiyordu. Fakat 'öîıı#' ; kik ediyordu. Sap sarı lıt*;wı ! sakindi, ve kimşe sarardı. da değildi: Dominikin kendifi bilmek için ne müthiş bir çirdiğini anlıyordu. Rişar da sararmıştı. Müd;: F — Sarih., dedi, bu alçak söylüyor. Bu syzlerin her #f olduğu belli.. O dakikaya kadar susmuğ ris, arkadaşına döndü ve sord — Ne biloyrsun? . Tam bu arada ev slh““d&g bitişik salona geçilmesini * Bu haliyle ayni zamanda bi öe senin bitirilmesini istedii ._" ettiğinden, kestiler. Patris sattan istifade etti, ev - M müsaade aldı, karısının koh"_ * çıketılar. Otomobile bindilef- — ögği” Tlık yaz gecesinin l;hd'ıı;“'f öylece bir mülddet gittiler. HB suyordu . Nihayet sordu: ' ç — Ne düşünüyorsun PIIM — Bu haydudun söyledi Dominik sıçradı, h:y&’”lı. Mt vetdit f ğ — Baştan aşağı yalan! T a lan! — Pek te benzemiyor. Söd;g' ğ hâdisata uygun! Hem dahâ gey var , ğ f —Ne?, | R i, — Bir çocuk olmak nııım*":;; î ,î_a z & ll y *Dominik titriyef Wi Dorminik kocasınma acı aC olup ta onu böyle bir azabi 60 — Korkma dostum; dedi” ni endişeyi duydum.. Fakât Boşuna üzülme!.. Hiç bir İf Her şeyi unut! D N Patrla karısına döndü. '»""f ne baktı: / — Sen unuttun mu?, p — Hayır.. Unutamıyorum- / hat benim, binaenaleyh € * ben çekeceğim... — Yalnız başına mı zavali v Buna tahammlil edemezsin!. gl, — Ne yapayım?.. Benim '#",,ı ' gaye var. O da bu rezaletii * kunmamasıdır. Ondan sonf? hat ölebilirim.. " a v e öidk Patris — mütcessir ol! " çilat durdurdu, — karısının :IGFIW Dominikin ölümden bahst fikri onu titretmişti. Buu'—”“ııö yanında duran bu kadından / du. Bu kadının, karısı ol hiş bir azap duyuyordu. — l“;’j’ serserinin sözleri bir türlü 4 eli miyordu. Kendisi, de kıb’n’;t miydi?, Ne çıkar, Bunu W nız karısının kabahatini Dominik bir ara dışar? Dakt , da olduklarını gördü: çe — Nereye gidiyoruz, dedi. j müyer muyuz?. — Evet.. . ge — Amma bu yol başkâ w.ğ"':ı — Hayır, Sadeçe biraz A:l— Demin davet € eğlenti ıert(iş»',l ). V 101 — Halbuki tam PU /y K mutfakta bulünan bir POl”, görmüştü. Ensestni kaşıyara” pöyle sordu: “Bu boş evde :;” ö ba? Pek şüpheli bir şey!, az konuşayım,, Bu sözler cereden geçti ve evin içint B — aramağa büşladı. ;