sent "3oKıpo Bun (KHoyAmuz Arg eyre y “uajdmu a9 d0lirpo Bvi) pfrnor,, “(rmflığiy HO DA HOSADS O)) “YÜNMP UN aSti UOĞALİ 9) Oz4e 99 İXNBASL GÇ 'SEYERE (PHE Pf 144) üplayıyla Iİ Ha Seyvur *Çoms Op Jod HN) “xNLASPP OP TüYEd DUN YSUYO BEL3 — SZNU zadem aö ğ — zad um :diyed oun #THDUAM zösFepr < EİREEEE gd Hielrs îiğağîğğğğîââ : Hi © şlhilniN YANLER HL ğğğğğîâğ 3 uğğğğ gğğğ%%ğ ; arlyri. © yEğS: . Şğ Eğgşğ E: ğî' Eı'ğ —:ğ sis 0 | t € iHi 2 ELER £ er4 #27 FSİŞE PY EEşİREZ İti Dilii îğ BEREER 'n , Bariyi siçık teadişi U DU gel p HİRİ İy : ÖLUH Di Odt bi "’_,ğ ğ-g; ni İt İ e Go Gi le İj : ; 3 3 382 PARDAYANIN OĞLU yız. Maamafih, bu kapıdan — başka bir kapıs: bulunduğundan — bahsedildiğini hiçbir zaman duymadım., Ser Jülyen biraz müteossir bir tavır- la kararını verdi: — Bekliyelim! Meçhül adamla beraber o da bir deli- ğe saklarıdı. Oradan geçen — Pardayan bile, buralara saklanmış olan altı kişi- ye görünmeden geçemezdi. Burada, yiğit — Jana veonu cürmü meşhut halinde yakalamak Üzere, yanı- na atlamağa harırlanan Pardayana av- det etmemiz lâzımdır. Jan, faltaşı gibi açılmış gözlerle, avu cundaki, kiymetli taşlara — bakıyordu. Çaldığı şeyleri nereye kendi kendine soran bir hırsız — tavrile biran şaşaladı. Sonra birdenbire, elin- deki mücevherleri, aldığı yere — atarak bağırdı: — Hayır! Bunu yapamam! Pardayan, ayağının birini — İyice u zatmıştı. Bu sözleri duyunca, yavaşça ayağını çekti ve soğuk tavrr derhal değişerek mırıldandı: — Ben de öyle tahmmin — ediyordum onun hakkında bu kadar — yan:lmış ol- mama İmkân yoktur. Fakat yarabbim!. Ömrümde bu kadar büyük bir heyecan duvduğumu hatırlamıyorum, Jan yüksek sesle, kendi kendine söy- Jenmeğe başladı: — Eskiden vakıa, rokaktan geç wakit geçenlerin yolunu keserdim.. Fa- kat mazurdum! Bilmiyordum Bana bu atn gayet meşru olduğunu — ve hiçbir şeyi olmayan bir adamın çok şeyi olan Bir adamdan payını alması demek oldu- #unu söylemişlerdi. Ve ben de — buna İnanmıştım. ünkü etrafımda huml üşür öyle hareket ediyordu. Bugün hakikati — biliyorum, Bertiy ve mösyö dö Pardayan, bana a- sil ve âlicenab hislerin. ne olduğunu gös mayacaktım. zehirledikten sonra, zenginlik neye yarardı? Fakirli- Himi, hattâ sefaleti, dünyada — yegâne sevdiğim bu iki insanım — muhabbetini kaybetmeğe bin defa tercih ederim. Pardayan başiyle tasdik — ediyor ve gözleri her zamankinden daha — büyük bir memnuniyetle parlıyordu. — Kendi kendine şöyle düşünüyordu! — Olur şey değil, benim muhabbet miyor! , Pardayan kendi krymet ve büyüklü- günü anlayamıyozdu ve hiçbir. zaman anlayamıyacaktı. Şimdi Janm hicap ve vicdan azabı, nefsine karşı büyük bir hiddet şeklinde tecelli ediyordu : — Böyle alçakça bir düşünceye sap- lanan beynimin parçalanmasını hak et- , tim!, Bu âdt hareketi yapan elim cellât yan içinden alay etti: — Fena fikir değil! O zaman — işte, bu “mert eli., sıkmağa, hakikaten im- kân bulamazsın! Jan devam etti: ! — Müthiş bir cezayı hak ettim ve bunu kendi kendime vereceğim, Pardayan hafif bir endişeyle düşün- dü: — Bu dane? Bn— deli .vol:ıı hm!mı ı' n ü | ğ v e—i HORErİ gi tü Dü îâıîîğî“âg-âığ _ğu_îâğğâ_ğ_ ğiğ—î' : S20İşi î.î'ğ! Wi SFi îi” . © NE| 3 ' 5.e £ S ENİGRMİ ikçe &e .iâg;-ğâ— P S mia'(ıtri ğağ% si ; .îi'ğ Pizi Hişli 959 5£ (Ü Te d Al GU Bin ' a) İlda t00 1 3M & S <£ 3 ? se a b lli 126 Üzi Hİ BeBe L Kat M 65 g*-'ğğ Gd idr o ihiki b ğ;ığğ e Di paşe B x Ze d3 z ST îîğğğğâğ Bib " İTLİ O kllğamsii ada ağğ;ğğ ıı;îııı_ıı Tüdlu 3 4 , PARDAYANIN OCLU :3t — Ohlara cürmümü itirüf' edeceğim | (natında ceteyan ediyordu Babahla dÜÜ ve eğer benden yüz çevirirlerse'o za- | riben saat yedisiydi. ğ man bak kazandığım şeyi yapacağım. -wmımım!* Pardayan rahat edetek — tebessümle hmw—mnııııh'l y ü hiçbir iz bırakmamak için toprağı ? çıtnim.nıuonuu:—end"—'%— setti. Sabahın dördüne doğru Demek ki aşağı yukarı dört saat B — Eğer mesele bundan ibaretse, o kâdar korkulu değil, merak etme! Jan şiddetle kasanın kapağını kapat- tı. Her iki tabutun kapağımır — kapadır. | detle faaliyetle çalışmıştı. Biran düşünceye 'daldı, sonra, — biraz | — Manen ve bedenen bitkindi. uıl*”" sakinleşerek, yemin ediyormuş gibi e- r-“ndünıınwhnuıumü'4( linj uzattı ve şöyle dedir rine attı ve derhaf derin bir —W ._ .ıı — Bu servetin kime ait olduğunu Mnnmh&ıh&rw Ş bilmiyorum. Fakat bunların mevcüdiye. | YARdIğI zaman kendisini kuvvetli Ve tinden ancak ben baberdarsam, sahibi emin elabilir ki, bunların en küçük bir parçasına bile el sürülmiyecektir! Pardayan neredeyse “bütün bunlar senindir!., diye bağıracaktı. Fakat sa- bah bir hayli ilerlemişti vt oğlunun et- rafında dölaşan felâketi — önlemek için biran evvel harekete geçmesi Tâzımidı. Derhal doğruldu ve merdivenden bir kaç adım ötedeki duvara doğru yürüdü. Orada, yertle bir elik vardı. Pardayan buraya girdi ve alttan kapt varifesi gö- Janın, döşeme taşını yerine'koyduğu: Nu gördü. Hiç endişe etmeden gidebi- Tirdi. Oğlu, tecrübeden şerefle çılcmıştı. edlyçr Bu deliği de kapadı ve gitti Beş değir- .gn-ıınıuya&ıeıhı yerine, menin yanındaki taş cağırıdan çıktı ve nmıyamııkımıw katt kararım Vei BF a ee || SA BaL gll ararını vi mıtıldandı: (NMMW.;' Ml“a'a '"d' ' — Şimdi konuşabiliriz. mösyö Klod | ler yoktu. Bunün Üzerine — Akyaviva! mahsus, serf ve d Bu ııuııı. ısıtı Yukarı, Sen Jln— ııclı bıılıdı pln, taş: inci defa — gelişi ee | — Üç dörta