ili Tarihi macera ve ark r-—-- Osmanla anlaştık : Bu kadın başımıza belâ kesilmişti, onu öldürmeliydik... Fakat ne suretle ? işte müşkül bir mesele... Bu beklenilmiyen vaziyete, herkes gibi Osman da şaştı. Usul sesle ve türkçe olarak: — Ben mi?. diye kekeledi. Fakat bunu sade ben işittim, Ök- sürdüm, Bu sualin başkası tarafından duyulmasma mâni oldum. Bu zaman zarfında, Osman da kendisini topladı. Soğukkan&.ğını muhafaza etti, da bir haç çıkardı, . Sen bana bu kuv. veti verdin. Ben, âciz bir kadindım. Değil böyle pehlivanlar, gelişigü i erkek benim bu cilız bileğimi büke! lirdi. Lâkin sen bana bu kuvveti ver- din, Anlıyor musun ?.. Gemicilere dönüp bağırarak: — İşittiniz mi? İman ettiniz mi? Elbette iman deceksiniz, zira, baş. ka türlü olmasına imkân yok, Gözle. | rinizle gördünüz, benim gibi bir kadm böyle bir devi yendi. Sebebi Osmandan aldığım kuvvettir. Osman, mucizeleri. ni defalarla göstermiş oluyor. Halbuki 8iz ona iyice kul olmasını bilemediniz, Bundan sonra da bilemezseniz vay ha. Tinize!., Ayda, büyük bir coşkunlukla konu. şuyordu: — Hâydi! Bu gencin önünde secde ©- diniz! . dedi. Bütün gemi halkı, kaptan da dahil olmak üzere, Osmanm önünde secde ettiler... Artik gemide hiç korkacak bir şey kalmamıştı, Maddi ve manevi kuvveti. miz, biz İtalyaya çıktıktan sonrada dillere destan olacaktı. Ayda diyordu ki: — Görüyorsun, Osman... Her şey, her geyi sana hasrediyorum. Kendi kuvvetimi bile sana veriyorum.. Aşkı. mı, kuvvetimi, her şeyimi sana has. | rettim, Çünkü senin sadakatine güve, hiyorum. Sadakatin benden bir an bi- le uzaklaşacak olursa vay o zaman haline... Kuvvetim ve aşkım senin karşında düşman kesilecektir. Osman, işi şakaya boğuyordu: — Beni tehdit mi ediyorsun? Yok, bak, buna gelemem, Hem böyle saçma sapan şeylere ne hacet, Aydacığım. Seni niçin brakacak mışım?.. Niçin başka kadınlara bakacak mışım. Sen benim 'için fer şeysin. Senden soğu. mak kabil değildir. — İşte, bilmem, gözet.. Karşımızda, diğer cariyeler oturu. yordu. Ayda, fevkalâde bir letafette olmakla beraber, onlar da, başka baş- ka İnsan neyilerinin en lâtif timsalle- riydi. Osmanerk, onlara iç geçirerek bakıyordu. Doğrusu, bir açmaza girdi. ğini anlıyordu, Zaman zaman, küçük arkadaşımın gözlerinin daldığını, bir şeyler düşündüğünü, iç geçirdiğini farkediyordum, Lâkin, Ayda, kendisi. ne baktıkça birdenbire hali değişiyor, fevkalâde neşeli gibi görünüyordu. — Mes'ut musun? — Dünyanın en bahtiyarıyım. Muhakkak ki yalan söylüyordu, Mu. hakkak ki, kendini dünyanm en bet. bahti sayıyordu. Hani dünyasını temin 179 — Çünkü mösyö Mayerin © asası yangından sapa seğlâm çıktığı zaman, sehi bi Üç ay evvel kaybolmuş olan meşbur e", maslarının tekrar yerlerinde olduğunu hay. retle gördü. Kara gölgenin o akşam Oruk bulunması bu bâdiseyi İzahı ediyordu. Cincerberd zenkalesini şu sözlerle bitiriyor. du: “İşte bu adam, bilibare tekrar yerine razan: (V& Nü) İçin ruhlarımı şeytana satanlar vardır. O da, halihazırının keyfini temin için, istikbalini tamemiyle bu şeytana sat. mıştı. Bundan dolayı pek muazzebdi. Ne suretle karşı duracaktı? Bu ka- dımı kendinden ne suretle uzaklaştıra- taktı? O, maddeten ne derece kuvvet. Wi olduğunu bize göstermem'ş miydi? Gösterdiği bundan mı ibaretti? Onda öyle bir cesaret vardı ki, aklına esince, geceyarısı kalkıyor, altı sevgilisini birden boğuyordu. Aklına esecek olur. sa ayni şeyi bizim Üzerimizde de tat. bik edecek değil miydi? Aydanın diğer bir kuvveti de güzelliğiydi. Bu güzel. lik ondayken dünyanın neresinde olur. sak, aleyhimizde müttefikler temin 6- decekti. Evet, gerçi, bizim de bir mu- nevi kuvvetimiz vardı. Lâkin 6 kuv. vetin bir ayağı bizzat Ayda değil miy. di? O bize istinatgâh olmaktan çeki. lines sendelemiyecek miydik? Osmanın da düşünceleri bu merkez. deydi. Biribirimizin tenha bir zamanda yü zimüze baktık, Bütün bu sözleri ko. nuşmadan anlaşmış vaziyetteydik. — Ne yapacağız? « diye sordum. — Evet, dedi . Ne yapacağız? — Onu seviyor musun ? — Hem seviyorum, hem de nefret ediyorum. — Öyleyse, bu seferde beni dinle, Osman... — Onu öldürmeliyiz., Bir düşüncedir sidı beni! — Tehlikeli bir iş Osman. Buna he. men teşebbüs etmemeli, çok düşünme. Men (Devamı var) Devlet Demir yollarında Hareket mür- fettişliği için ImtiInanla .namzet memur alınacak Nafia vekâleti, Devlet Demiryolların- da hareket müfettiş muavini ve bilâha- re müfettiş olarak yetiştirilmek Üzere yüksek tahsil gören gençlerden memur almağa karar vermiştir. Bunun için ge- lecek ayın yedisinde. Haydarpaşa, Sir- keci, Ankara, Adana, Afyon ve İzmirde bir müsabaka imtihanı yapılacaktır. İm- tihana fark götetilmeksizin yüksek tah sil görmüş ve yaşı kırkı aşmamış her- kes girebilecektir. İintihanda kazananlara staj müdde- tince 130 lira aylık © verilecektir. Staj müddetinde müfettiş olmak” Tyakatini gösterenlerin maaşları 150 liraya çıka- rlacaktır. Ayrıca staj müddetinde te- mayüz edenler ve lisan bilenler Avru- paya gönderilecektir. Bunlara avdetle- rinde mütehassıs maaşı verilecektir. Kibar hırsız koymak zevki için hırsızlık ediyor, 180 — Velingi tedavi eden doktor, ai. hayet bir gün, yaralarının 'sekiz gün içinde iyios geçeceğini ona bildirdi. Bu iyi haber, yaralıyı son derere sevindirdi. Akşam one? ku ümitle gülümaiyerek uyudu. 181 — Birdenbire uyandı. - Sokaktaki ger. Şikâyetler a : Vapurdan nasıl “Atlanır?,, Şekerciye- teslim edilen ceza paraları Galatada okuyucularımızdan bay" Remzi Toklu bize yolladığı bir mek» tupta şöyle diyor: “187771937 Pazar günü vapu- Yyumuz Beykoza yanaştı, Halatlar bağ landı aşağıya iskele verdiler,yukarı- va vermediler. İskeleye gayet yakm olduğu için, buradakilerden biri, iki | zinciri açarak iskeleye geçti arkadan geçmeğe başladık. 550: No, lu bir polis bu vaziyeti bir metre mesafe | den görüyordu. İkaz edebilirdi. Bizi merkeze götürdü. Vapurdan atladı lar diye birakıp gitti. Bizden 102 kuruş istiyorlardı. Ne söyledikse dinletemedik, yegâne söyledikleri sı- kt emir olduğu idi. Dışarıda aile ef- radmın paketler ellerinde fazla bek” lememesi için vermeğe razı olduk. Bu sefer belediye memuru Bay Na- tıkı aramağa, adam saldırdılar bir iki yere telefon ettiler, bulamayın” | ca, 404 kuruş yeddi emin srfatiyle bir şekerciye bırakılmak üzere zabıt | yapıldı. Ve para şekerciye götürül- dü. Böylece 45 dakikamız geçti. Bu kadar zaman alakoymağa ne hak | ları var? İskeleden geçmeyip yanın- dan veya münasip bir yerden geç” mek atlamak mıdır? Bunu gören me mmeur niçin — Köprü iskelesindeki meslektaşları kadar olsun — iskele» nin yakından geçmek yasaktır de: miyor? Okuyucumuz şikâyetinde hakir dır. Bir kere vaput yanaşip iskeleye bağlandıkları ve iskele ile vapur ara: sına seyyar iskele konduktan sonra bu seyyar iskeleden değil de yan ta- rafından geğmek hiç de"vapurdan at lamak,, değildir. Memur, ' bu işte şahsi ictihadı ile hareket etmemeli. dir. Anlaşılıyor ki vaptırdan atlama” nım yasak edildiği memurlara tebliğ edilirken bu “atlama,, fiilinin nasıl ve ne şartlar altında tekevvün ede- bileceğinin de etraflıca kendilerine izahı lâzım gelmektedir. Sonra ka- rakolda alınmak istenen bir cezanın memuru vazifesi başında bulunma- dı diye şekerciye teslim edilmesi de bize çok garip göründü! Alâkadarla- rın bu vaziyete azarı dikkatlerini celbederiz. AKŞAM POSTASI İDARE EVİ; Istanbul Ankara Caddesi Posta kutumu: İstanbul 214 Telgraf adresi: istanbul KABER Yazı işleri telefonu: 23873 iere,lân » 24470 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Mir. 2700 Kir, 740 « ln ,, 400 » s0 , 40. Senelik 6 aylık yak yili Sahibi ve Neşriyat Müdürü ; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (YANIT) Malbaası 180 e. İMAM era le uzak lâmbalardan birisinin işıği odayı hafif çe aydınlatıyordu, Fakat kendisini uyloman uyandıran bu ziya değildi. Birisi (yavaşca yandaki! odada dolaşırken, Masaya ÇArDınış. ta. Genç erkek hiç kımıldamadan — bekledi. Dinliyordu, Fakat hiçbir şey duymadı Bim. Komiser tabancasını çekerek yerde boğ” iki kişiye haykırdı: Kıpırdamayın yâ# GASLIR. Yazan: Morita Löbima, —Bu dışarıya çıkan adamlardan han gisi Jülodur? Meyhaneci, karşısındakilerin kim olduğunu anlamakta göçikmedi ve der - hal cevap verdi: — Solda, kısa boylusu fülodur, Ci. gara içen.. — Öteki kim?. — Onu tanımıyorum. Jülenün bir arkadaşı! Fırladılar ve av başladı. Sessiz ve mahirane bir av. Mesele hemen üzer » erine saldırıp onları ele geçirmek de. güldi. Delbo, avını sarmak, kaçacak hiç bir delik bırakmadıktan sonra onu avi cuna sıkrşurmak istiyordu. Delbo bü , yük bir neş'e içinde idi. Meşhur katil Jülo vasıtasiyle, zorla olsun; güzellikle olsun, dört kibar şahsın kim olduğun öğrenebilecek, onları da yakalıyacak, halka “işte bu merak ettiğiniz kimse - ler(,, diye teşhir edecekti: İki adam, peşlerinde kimse olduğu » nun farkına varmadan ormana doğru ilerliyorlardı, Polisler, ağaçtan ağaca sıçrıyarak, gizlenerek onları takip edi « yorlardı. Andernat, şefine sokularak sordu — Acaba ne diye ormana gidiyorlar? — Her halde sıhhi bir tedbir olst gerek.. İdman ediyorlar, Delbo bunları söylerken gülüyordu.. Sonra daha ciddi: — Bana kalırsa, dedi, Jülo gerdanlı- #t ormanda bir yere sakladı, her gün gi. dip yerinde mi, değil mi diye bir bakı. yor. Görüyorsun ki her şeyi düşünerek yaptım. Hem onu, hemde gerdanlığı ayni zamanda ele geçirmek İstiyorum. Yoksa, ne zaman İstesem, onu enseler. dim, Andernat, şefine samimi bir hayran. lıkla baktı: — Doğrusu, dedi, emsaliniz yok.. Delbo, çok takdir ettiği bu arkada - şın bayranlığı karşısında derin bir gu » rur duydu. Göğsü kabardı. * Orman gittikçe sıklaşıyor. Jülo ile arkadaşı görünmez oluyorlardı. Onlara fazla yaklaşmak, şüphelerini uyandıra. bilirdi. Bu itibarla, polisler, onları, 2- yak seslerinin gürültülerinden ve içtik. leri cigaranm kokusundan takip ediyor. Tardr. Bir arahk, hem ayak gürültüleri, kem cigara kokusu duyulmaz oldu. Delbo şaşırdı. Etrafına bakındı, İlerle - di. Bir müddet sonra, ağaçların sık dalları arasında onları gördü. Ayakta, karşı karşıya durmuşlar ,bir şeyler Xo. nuşuyorlardı. Dinledi. Duyamadı. Fa. kat bu aralık, biribirlerine tokat vur - mağa,döwüşmeğe başladılar. Delbo düdüğünü öttürerek ileri atıl. dı. Yere yuvarlanmış boğuşan iki kişiye on adım yaklaşınca tabancasını çıkar « dı ve: —Kıpırdamayın, yakarım. Dedi. Fakat bu sesi duymadılar. Bo- ğguşmakta devam ettiler .Esasen boğuş- ma bitmişti, birisi ötekini bastırmış, bir eliyle gırtlağından tutmuştu. Öteki eli. le de cebiriden bir biçâk çıkardı ve ani bir surette indirdi. Delbo havaya bir el ateş etti, Adam, birdenbire doğruldu, ormana daldı. Delbo: — Peşini bırakmayınız. Yakalayınız.. bilir belki de rüya gördüğünü zannetti fıkat hayır! Gözleri birdenbire kapıya diktdi Ka pınm tokmağı yavaşça dönüyordu. Kapı epi dr. Valığ kafasını doğrultarak içeriye gi. ren adamı görmeğe çalıştı 182 — Birkaç saniye sonra bir gölge eşik. ten sessizce geçerek oğanm ortasma geldi. # Diye bağırarak, yerde yay İ ne eğildi. Bu, Jülo idi, DA © sesle: ui — Hapı yuttun, dedi, &* deme Ahpabın seni temizle di ha??.. Neden?, Amma şimdi bırakalım da, bakalım ne i Yerde yaralı yatan başı w — Gayet iyiyim, dedi, hen ) hat bırakım. Bu işten size M€* filân yok yal. Gali Delbo omuzlarını silkti. gi — Bize mi ne?, Polis hf? y kadardır yavrum. Hem gö var biliyor musun? Ben Semi ne zamadır arıyorunk Delbo bir tarâftan kor taraftan da yaraya baloyo' hakikatte pek sathi idi. Beg N nın üzerinden kaymış İdi. ger raber, epey kan akıyordu. ve dı. Nerede ise kendini kay” Delbo eğildi? — Bana bük, dedi, anlat vak” İş seleyi?, i — Bir şey bilmiyorum. , — Hele bir düşün.. . — Bilmiyorum. ” 'N — Ya... Dilsizsin galids! ye ş me söyletmesini biliriz. | Bu esnada Andernat ile ii wi müşlerdi. ” Andernat omuzlarını siki «- Göremedik. Herif tas yor a — Siz de mandalar gi kıpırdanamıyorsunuz |, Ander bu kadar lâgar zannetme” ben Jülohun yanında olmasaY nin tazıyı muhakkak eneelerdi di. Sen benimle beraber gel Üy dönerek) Siz burada kalın, “*” linizden kaçırmayın, saka — Merak etmeyiniz şel. Deibo ile Andernatt mey! ru ilerlediler. Fakat daha il ilerde bırakmış oldukları polis mildüriyetinin otomabili kıp bütün sör'atiyle gittiğini şaşırdılar. # Anderat: — Buda nesi?. Dedi, Deibo hiddetinden rak? — Vay canma, dedi, bu.” döndü, bizim otomobille d* Olur şey değil. ” İki polis"biribirine bakış” omuzlarını silkti, — Ne zaman olsa yakalar!” z di gidip Jülonun odasını bi ği Meyhaneye geldiler. Me” 1 lara yarı müstehsi, yari seyi larla bakıyordu. Delbo hidd* İ — Jülo buraya döndü mü” — O dönmedi amıma arks' dü.. ; — Ne için? yi — Jülonun odasına çıkmif p — Bıraktın mu? ra — Tabii bıraktım. Her ol çıkar. ” Ki Delbo merdivenlere yönü matt peşinden, meyhaneci Teri geliyorlardı. Odaya girer Bİ ge labın kırılmış olduğunu görü 2>uyd 4g epey yepang Yrurma öve; 5g ; Herber kat'iyyen ses çıkarmadiğ' © odanm boş olduğunu zanmetl Yad fenerini yakarak bir masay# “ww Yaralr vaktin geldiğini ki elektrik düğmesine bâsti- oi gikla doldü. Ve Herber, bir KOP damı derhal taralı,