a — HABER — Akşam postast Dış Siyasa: Zayıf Hükümetler Yahut Eden'in son nutku Yazan : Şekip Gündüz İspanyadaki dahili harbin yildönümüne yaklaşıyoruz. Her yirmi dört saati. Hi cihan sulhüne yeni bir balla indirerek geçiren bu teblikeli yıl, İngilterenin dtş sıyasasını karşımızda daima bir muanmma halinde bulundurdu. İngiltere kâh Madride taraflar gözüktü.” Kâh bir İngiliz — konsolosunun Franka ile müzakerelere girirtiğini duyduk. Ortaya attığı ademi müdahale prensiplerine bazan korkunç bir sadakat gösterdi. Bazan çocukları aç kalan Bilbaoya İngiliz gemiler'nin erzak taşıdıklarmı ve buna mâni olmak istiyen âsi . İspanyol kruvazörünün karştsına bir İngiliz - drit mnun diki işittik. Cebelüttarıktaki İngiliz hâkımiyetini ortadan kaldırmak niyeti ile Fas kıyila. rında ve İspanyanm âsiler eline düşen cenüp - kıyılarında Alman Kurmay su. bayları tarafından sahil ist.hkâmları yapıldğını duyduk. Ayni Almanya İngi- liz donanmasının gözü önünde Almeriyayı bombardıman etti. Ayni Almanyanın 'fabrikalarında yapılan tayyarelerle âsiler Bask'ların tarihi metkezini harap et. tiler, Ayni Almanya, Bilbao ve Santander'deki demir madenlerini cle geçirme- 'ye azmettiğini ilândan çekinmedi. Ve bu Almanya Akdenizden İngiliz hâkimi. yetini kaldırmak istiyen bir devletle beraber hareket elmek arzusunu göster. mekten de çekinmedi, hattâ Kanarya ve Balear adalarında yerleşmek niyetini gösterdi, İngiltere hükümeti bütün bu hâdiseler karşısında istifini bozmadı. “Avam kamarasında en şiddetli tenkitlere, en tahlikeli istizahlara cevap verir. ken bile Eden İngilterenin İspanya hâdiselerine koyduğu teşhisi, harbeden iki taraf hakkındaki düşüncelerini, bunlara yardım edenlere karşı aldığı cepheyi yelhasıl İngiliz dış siyasasının muamma sını izaha yanaşmadı. İşte, bunun içindir ki Edenin son nutku fevkalâde bir ehemmiyet kazanmış bulunuyor. Zira geçen cumartesi yani bu ayın üçünde Varvikşayir'de göylediği bu nutukla İngiltere hariciye nazırı İlk defa olarak İspanya işleri etrafında ne düşündüğünü açıkça izah etmiş bülunuyor. İspanyada dahili harb bir komlünist faşist mücadelesi midir? Eden bu suale şöyle cevab veriyor: “— İspanyol hükümetinin kıpkızıl birrenkle bayanmış olduğunu söylemek ta. —mamile hayali bir iddia olur. Yine tıpkı bunun gibi, general Frankoa taraftarları. nın da yalnız generallerden, papaslardan ve Faslılardan ibaret olduğunu san. mak insanı hatalr yola götürür. Hakikat gudur: Eğer İspanyada iktidar mev. kii ard arda hep zayıf hükümetlerin eline geçmemiş olaaydı bugünkü İspanyol dahili harbi doğmazdı; doğamazdı.,, Acaba dahili harbin devamı hangi yabancı devletin yardımı yüzünden ol. muştur? İngilterenin bu işte vaziyeti nedir? Bu mukadder suallere Eden'in nutkunda verilen cevab da şudur: “— Bu bulanık suda her cinsten yabancı unsurlar balık avlamışlardır. İs. panya işlerine müdahale yalnız bir cenhede olmamıştır. Hâdise patlamazdan evvel de, patladıktan sonra da her iki târafa yardım edilmişlir. Bütün bu-hâ- disede bizim bir tek endişemiz vardır. Oda “İspanyanın mülki - tamamiyetini muhafaza edebilmesini teminden ibarettir.,, İngiltere İspanya devletinin dahili harpten evvelki hudutlarına herkesin tam bir hürmet göstermesini istiyor. Yaptığımız temaslar neticesinde aldığımız kanaatle söylüyorum, gerek Fran. ko tarnfı ve gerek İspanyol hükümeti tarafı bu mevzu Üzerinde tıpkı bizim gi. bi düşünmektedirler, Mücadelenin sönü ne olursa olsun her iki taraf İspan, yol vatanının tamamlığı hedefinde daima İngiltereden müzaheret görecek. lerdir. Bizim İspanyada istihdaf ettiğimiz hiçbir. husus! menfaat yoktur. İs- panyadaki devlet şekli, rejim ve idare tarzı bizi alâkadar etmez. İngilterenin tek hedefi İspanyol milleti ile dost kal maktan ibarettir. Bunun içindir ki İs- panyaya ne tayyare, ne mühimmet, ne zabit, ne gönüllü yolladık. Bunun her. kes tarafından böylece bilinmesi lâzımd ır.,, Edenin bu nutku İngiltere ve Alman yada ehemmiyetli akisler yapmıştır. Bilhassa Almanya bu nutuktan tam bir cevab almış bulunmaktadır. Almanya. nn Baskda ve Fasta mevcut zengin de mir damarlarına el atmasma ve Ka. narya, Balcar adalarında deniz üsleri kurarak Akdenizde İngiliz imparator. Juk yollarmı tehdit etmek arzusuna İng ilterenin göz yummamakta olduğu, bilâ. kis gayet hassas ve dikkatli olduğu ve bu dikkatinde son dereoç - ileriye gidebi- Jecek bir azim saklı bulunduğu bir daha tebarüz ediyor. Demek oluyor ki Almanya “zengin demir madenleri ve bol iptidaf madde elde etmek,, bedefine ve İtalya “Akdenizde kendi politikasına müzahir bir Al- manya yaratmak,, hedefine, İspanyanm mahvolması pahasınma dahi ulaşamıya. caklardır. i Başlarına kuvvetli ve otoriter bir hükümet geçirememek hatasıma düşen milletlere veyl! Şekip GÜNDÜZ ; Garaj Bir garaj A, B C, D, B ölhrak ayri âyrı beş kazma taksim edilmiştir ve içine 100 oto, mobil alabilir. Hamidiye mektep gemisi sinopta Sinob, 7 (A. A.) — Hami!diye mek. teb gemisi dün limanımtza geldi. Ka. raya çıkarılan bir müfreze, Deniz şe. hidleri âbidesine giderek çelenk koy. dü. Geminin komutanı - tarafından Türk denizcilerinin tarihte geçmiş sa- vaşları hakkında önemli söylev veril- | di. Abide alanında geçid yesmi yapıl. dı. Komutan ve subaylar gereline şe. hir gazinosunda akşam ziyafeti veril. - di. A ve B kısımlarının kendi — başlarına ti —— otomobdü, ve C4-B nin 43; E4-D nin 20, araba alabileceğini düşünürsek A, B, C, D, ve E nin kaçar araba alabileceğini bulur mu suhuz? . eedarı Bu hilmeosmiz mükâfatlıdır. HaDedenler, | — Bu bilmecemizi haledenlerden bediye ka, den İki kişiye hediye verilecektir. Cevapların | Zanan Iki kişi: Ş (14 temmuz) tarihine kadar - yollanılması 1 — Maltepe &oi isesinde yüzbaşı Musta Hazımdır. fa oğuz. a 2 — Bermet Gürel Boşiktaş Haşim bey Meydan üğertmenı İt (2 temmuz) tarihli Arap Baçının hallidir. z 10372 -. Sare slnamlan : geee cer eee keme eee ke ee l Hâtıralar ve müşahedeler... | 6 Kuvayı inzibatiye,, kumandanlarından y Suphi Paşaya Atatürk sordu: O kuvvete niçin kumandan oldun? Uzun boyu biraz daha bükülmüş, saçları bembeyaz olmuş Suphi Paşa çok iyi tanıdığı Atatürke hemen şu cevabı verdi : Size mağlüp olmak için Paşam Yazan: Aka Gündüz Aka Gündüzlün bu makalesinin (lk xısmımı dünkü sayımızda — neşretmiştlr, — Değerli muharrir makalesinin bugün neşrettiğimiz kisminda milli mücadele tarihimizin gim, diye kadar pek Mevzubaha edilmemiş bir parçasını aydınlatan şayanı dikkat bir hatrrasını anlatmaktadır. Ben işia ne olduğunu hâlâ bilmiyos rümM.. M Harbiye Nezaretinin (*) meydanma girerken sağlı sollu binalar var ya, on. lardan birisine girdik. Nemrud Musta. fanın akrabasından olan yanık kahve renkli adam kurüsu ile kargılaştım, O da bana bir Şey söylemedi.. Yalnız aklı ve zekâsı sıza alay etmeğe yeltendi: — Eski vezirleriniz vüzaralarınız ne âlemde? dedi. — Sayelerinizde iyidirler, aezı tazimat ediyorlar efendim! dedim . — Sivastan ne haber? — İyi diyelim de iyi olsun efendim! — Kemalden mektup alıyor musun? — Hangi Kemalden efendim? — Mustafa Kemalden. — Aman efendim! Bendeniz Musta. fa Kemal paşa hazretlerinden nasıl mek tup'alabilirim? Usul, küçükler büyükle. re yazarlar Müşarünileyhten mektup bekliyecek kadar hâddini bilmezlerden değilim efendim. — Onun matrut ve idam mahkümu olduğunu bilmiyor musun? —öÖyle bir rivayet işittim efendim. — İşittinse ne diye elfazı tazime kul. Tanıyorsun? — Bendeniz TUM efeadim. sREP İ ea L Bereket versin iki üç metmur * geldi, beni divanı harpten istediklerini söyle. diler de kurtüldum. Bekir ağa bölüğün. de bilmem kaç numaralı bir idivarır har. be götürüldüm. Burasını tanışordum: Burada sayın bay Übeydullah ile aylar. ca hapis yatmıştık. Yer bana hiç yabancı gelmedi, toedirgenmedim. Kaprmın önün. deki iskemleye oturup bekledim. Ya. nimda bana yan yan bakan şık bir bey peytda oldu. Tarıdım : Bizim semtin hür riyet ve itilâf reisi, — Geçmiş olsun reis bey, dedim, Sizi de mj divanı harbe getirdiler? — Evet, dedi ve başını çevirdi. İkindi üzeri sıram gelmişti. çeriye girdim, Bir kürsünün etrafında ihtiyar ihtiyar adamlar oturmuşlar. Yalnız or. talarındakini tanıdım. Daha Selânikte iken tanışmıştık: Süvari feriği Bosnalr Suphi paşa, Divanı harbın reisi imiş. İlk formaliteler bittikten sonra? — Sen büyük bir cürüm işlemişsin, dedi. Onun için buraya gönderdiler, Şim di okuyacaklar ; cürmünün ne olduğunu anlarsın, Cürüm okunmağa başlardı: Aman Allah! Ben neler yapmışım da haberim yok! Ben ne imişim de ne olduğumu ben bile bilmiyor muşum. Hepsi Satı Kemal paşanın kalemin. den çıkmış. Bu zatın zekâsını, irfanımı, işitmiştim, edebiyatta da büyük kudreti olduğunu duymamıştım. İşe sadrığzam. dan başlıyordu. Cürmüm öyle alelâde cürümlerden olmadığı için doğrudan doğruya sadrıâzam damad Feride yaz. mış, Ben şergeri imişim.. Sabıkalı imi. şim. Ayyaşin birisi imişim. — İttihatçı imişim, Kemalist imişim. Millici imişim, Dün gece ahaliyi isyana teşvik etmişim. Hilâfete taltanata, devlete külfretmişim, Orada beni tütturacakmış ama ahali o kadar galeyana gelmiş, benim tarafırmı © kadar tutmuş ki şayet beni tutturma. ğa kalksa imiş, zabıtanın elinden beni almak için ahalinin maazallah büyük bir isyarı çıkarmasından korkulmuş, Sızıl. tıya meydan verilmemiş. Evimi gardır. mış da ihtilâl çıkmasına meydan verme. den yakalatabilmiş. — Ne diyeceksin? ğ — Dün gece ne dediklerimi öğrenir. sem elbette bit şey diyeceğim. — Okusunlar. (Ey millet! Üzülme, meyus olma, Allah millete, yatana zeval vermesin, Elbette bu kara bahtın iyi günleri ola. caktır. Bu milletin sırtı pek, karnı tok olmaya görsün.) demişim, Ahali de ya. şasın millet! Yaşasın Kemal! diye hay. kırmış. Sarı Kemal paşa da önce bunu kendisi için zannetmiş, sonra bakmış ki © Kemal bu Kemal değilmiş! Bu Kemal başka Kemal miş! ç a — Dinledin işte, Ne'diyeceksin?- —— — Sahiden bunları ben mi söylemişim efendim? Şahit var mı paşam? — Şahitleri çağırınız. Şahitlerden beşi gelmemiş. Altısı is. tinkâf etmiş 'Birçoğu da (biz bir şey işitmedik, görmedik) demişler. Kala kala bir şahit kalmış. O da kapının önünde gördüğüm itilâf reisi imiş. Ça. Kimlı çalımlı geldi. Kurumlu kurumlu otundu. Cakalı cakalı kalktı. Fiyakalı fiyakalı öksürdü. Tomturakıl tomturaklı şahitliğe başladı. Vatan için millet için ahaliye söylediklerimi öyle ballandıra ballandıra anlattı ki divanı harbı bile galeyana getirdi, az kalsın onlar da; v Yaşasın Kemal! . diye haykıracak. lardı. Lâfı bitirdikten sonra bana öyle bic bakış baktı ki sanki: — Şimdi asacaklar! Hangi iple asıl. mak istersin? Gibi bir mana vardı. Reis sordu: — Şahidi dinledin ve ne diyeceksin? — Efendim: Sarı Kemal paşaya çok teşekkür ederim. Ne söylemişsem hep. sini dosdoğru yazmış, Evet ben bunları söyledim. Şahitlik &den beye de teşek. kürler ederim. O da doğrucu bir zat imiş. Hiç yalan söylemedi. Tıpkısı tıp. kısına benim orada dediklerimi o burada dedi. Halkın alkışlamasına, yaşasın Kemal diye haykırmasına gelince; bu, halkın bileceği bir şeydir. Ben ki âciz birisiyim, onları nasıl zaptederim? — Yaşasın Kemalden maksat Musta. fa Kemal midir? — Bilemem efendim. Onu halka sar. | Mmag gerektir, Beniş halk; geyali tulmuş sanslası bir milletin bilâkis kı ulacağını, ke eredez ğiği göstermek İstemiytir. Cürüm Branı. yorsa “yaşasın zeval,, demek — cürüm. dür, “yaşasın Kemal,, demek bir mille. tin hakkıdır. ğ Şahit ayağa kalktı, bir şeyler homur. danmak istedi. Reis susturdu: — Otur; sormatları bir şey söylen. mez! Divan müzakereye çekildi. Beş da- kika sonra tekrar çağırdılar. Divan re. isi Supbi paşa kararı tebliğ etti: — Evrak okundu. Muhakeme görül. dü. Her şey inceden inceye tetkik edil. di. Ortada cürüm teşkil edecek hiçbir şey görülmedi. Orada söylenen sözlerin bilâkis iyi sözler olduğu, vatanın mil. letin selâmeti, iyiliği için herkesin dua edebileceğini, konuşabileceğini baklı sayıldığı anlaşıldı. Bunun için maznu. na ittifakla beraat katatı verildi. Reis paşa bana: — Kararı dinledin. . Bu, resmi şekli. dir.. Şimdi de mahkeme haricinde ola. rak sana birkaç söz söylemek, nasihat vermek isterim: Öyle zamanlar olur ki © zamanlarda fazilet, cürüm teşkil eder. Ve bu cürümlere (yanımdaki şahidi göstererek) şahitlik edecek böyle adam. lar türer.. İşte böyle zamanlarda insan ağzını kafası ile, kafasını yüreği ile denk tutmalıdır. Senden bu memlekete fenalık gelmez evlât, Haydi çek arabanı millete dua et! Şahide idönerek : — Sen de bir daha bu gibi şahitlik. Jerle buraya gelirsen fıkri, hain diye tı. karım içeriye! Kır boynunu! Ben arabamr çektim, şahidim boynu. nu kırdı. .. * İ Vesile düşmüşken bu Suphi paşaya dair bir fıkra anlatayım: Milli mücadele senelerinde İstanbul. da Anzavur çetesi, kuvai inzibatiye, ha. Hfe ordusu gibi mürteci teşekküller ku. rulmuştu. Biz Maltada idik. Bir gün işittik ki Suphi paşa bu teşekküllerden birisinin kumandanı olmuş. Nasıl? NL çin? Neden olmuş? Şaşmiıştık doğrusu, Suphi paşayr tanıyanlar onun böyle bir işe girmiyeceğini haklı olarak tahmin edebilirlerdi, Aradan çok geçmeden başka bir gün isit$k ki Suphi pasa kuv. vetleri, İzmitle Bolu arasında milli kuv vetler önünde tam mahnası ile mağlüp ve perişan olmuş.. ğ Aradan aylar, yıllar geçti. Büyük zaferden sonra - Sunhi Ankaraya geldi... Bir gün Atatürk seya, hate çıkıyordu. İstasyondaki uğurlayı. cılar araamda Subhi paşayı pördü. Ata. türk'birdenbire durdu ve tatlı bir sösle ipekivi tahırdığir Suphi paşaya sordu: | we Paşi h Niçin-0-kuvvete kumandan 7 'TEMMUZ — 1937 Hayata daiz Söz hünerleri AZININ bir kılıç gibi çırçıp- lak olmasından hoşlanırımı Süslüsü beni daima düşündürür: *“Muhakkak, derim, muharririn belli etmek istemediği bir zaafı var; bülün — bu itina ya bir düşünce yanlışını giz. Temek, yahut gözümüzü kamaştırarak bize bir yalanı kabul ettirmek için..., Şekle itibarım yoktur demek istemi. yorum; bilâkis, şekle ehemim! miyen, gelişi güzel yazan adamın fik- Tine hiç bir hürmeti olmadığına kani. im. Yazmak düşüncemize bir “vücud, vermektir; daha doğrusu düşünmenin ta kendisidir. Şekilden ayrı bir mana, vücuddan ayrı ruh gibi, ancak bir “müsül”, hakikatte olmayıp kafanın yarattığı bir hayaldir,. Şekil ne göste. riyorsa mana da odur; onu başka bir yerde aramağa hakkımız yoktur. Bu. nun için muharrir daima şeklin ku. sursuz olmasınt aramağa mecburdur! çünkü yazısındaki her fazlalık ve her eksiklik manayı muhakkak değiştirir. Güzel şekil, hiç bir yerinde bir fazla. liğı veya eksikliği olmıyan şekil de- mektir; süs ise dalma bir fazlalıktır, bunun için de şekli çirkinleştirir. Yazmak, düşünmenin ta kendisidir, dedim; fâkat bazı kimseler - muhar. rirlerin belki de en çoğu . yazarken düşüncelerini anlayıp anlatmağa ça. lışacaklarına kendilerini lâfzların ca. zibesine kaptırırlar; artık düşünceleri. ne şekil bulmağa değil, şekillere bir mana sıkıştırmağa çalışırlar. Ya hep bir sözü muhtelif kelimelerle tekrar eder dururlar, yahud da kelimelerin ahengi ve rengi ile bir manayı havi ol duğunu zannettirecek şekiller yarat. mağa uğraşırlar. Hemen söyliyeyim Kİ bu, büsbltün zevksiz ve boş bir meşgale değildir; yazan için de, okuyan için de tatlı olabilir. Hele şiirde bu ga- yenin tamamile meşru olduğu inkâr edi lemez. Böyle çalışanlar için bir cüm. lenin, bir satırın muhakkak bir mana. yı havi olması gart değildir; o cümle, © şatır sırf kelâma ziynet yermak için , *könülmüş ölâbilir. “RâV “Hasan - All/ Yücel, yeni çıkan Pasartesi konüşmd- ları'nda (1), on Üç yıl evel Samipaşâ- — zade Sezai'den aldığı bir mektubu der cediyor; Sergüseşt muharriri diyor kl: “Şükran ile okuduğum tenkidi edebi. nizin her satırı . mübalâğa etmiyece- ğimi zannederek söylüyorum ki . hef kelimesi birer manayı hâmil.,, Her sa- tırm, her kelimenin birer manayı hâ- mil olmasını zaruri telükki etseydi bu- nu bir iltifat diye söylemez, hele mü- balâğa ihtimali batırına gelmezdi. Böyle edebiyatı kötüdür diye ata- Mayız; ondan zevk alanlar var, Ke- man tellerinden çıkan seslerle “virtü. 680,, luk etmeği kabul ettiğimiz gibi kelime “virtüose” luğunu da kabul et meliyiz. Ne yapayım ki onu sevmek. ona sinirlenmemek elimden gelmiyor: Sözün düşünceyi aydınlatmak için de- Bil, hüner göstermek için kullanılma* sına aklım yatmıyor. Bunun için dö edebi denilen eserlerin büyük bir kitle mından, hele Süleyman Nazif ve mü- akkibleri gibi birçok kimselerin pek sevdiği muharrirlerin — yazılarında! hiç bir zevk alâmıyorum. İşin asıl fe- nası gu ki bu lezzetten mahrum oldü- Zum için hiç bir esef de duymuyorun Nurullah ATAÇ (1) Remzi kitabevi, 100 kuruş. İşte cevabımız Kızılay Fatih şubesi namına gönde * rilen yazıya cevabımız 4 üncü ııy(ıd’" Suphi paşa, çok iyi tanıdığı At hemen şu cevabı verdi: — Size mağlüp olmak için paşam: Mit mücadele tarihini yazmak ztf dır. Fakat tarihbin kuru ve tok üslüb? değil. Alev gibi, çağlayan gibi; ııı;:; tı), sayla sayfa, satır satır, harf bit nokta nokta yazmak lâzımdır. Böyle malllt mücadele tarihi; bizden sonra Şel lecek nesillerin hedef plânı, hare plânr, ilerleyiş plânı olabilir. BU TA Hİ KİM YÂZACAK? , Aka GÜNDÜZ (e) Şimdikt ,Onlvınlu. n Ğ