2 Günün meselesi .Sıfırlar .. Yazan: Nizamettin Nazij Tramvay caddesine bakan büyük kapısından Zeyneb hanım konağına gi. renler, yarı loş taşlığı çeviren duvar. larda son asrm büyük bir kültür faci, asına şahit olabilirler. Fen fakültemizin birinci smıfında okuyan talebelere 037 yılı sonunda fi. zik profesörü Leber tarafından takdir| olunan sıfırların listesi bu duvarlarda asılıdır, Bir fon fakültesi talebesinin fizikten | sıfır alması o talebenin belki her şey olabileceğine, belki her geye istidadı! olduğuta fen fakültesinde bulunması. | olduğuna fakat Yen fakülltesinde bu.' disiplini mevcut olmaması. Tunmasına asla sebep ve lüzum kalma. dığına delâlet eder. , Öyle bir asında yaşıyoruz ki, mede. niyetini asağı yukarı fizikle hulâsa ot. mek mümkündür. Bu asrın medeniye. tine ayak uydurabilmek için madde ile kuvvetin bütün sihrine aşina olmak Tâzımdır. Hatta bu dahi kâfi değildir; fenne yeni istikametler vermek, lüboratu. varlara yeni malzemelerle girmek ve yarınki dünyaya Türk zekâsının yar. dımlar da bulunabilmesini temin et. mak gibi büyük iddialarımız - olmalı. dır. Zira münevver olmak yalnız mev. cut bilgiyi öğrenmek değildir. Bilgiye bir şey katmaktır, Bilgiye bir şey kat. mağa çalışmaktır. Garp medeniyeti kafilesine girmek. ten maksadımız münevver bünyemizin kültür âleminde bir dümen neferi ol. mMmasını istemek manasıma gelmez. Yirminci asrın ilmine uzun zamari parya olmak istemeyiz. Müsbet ilmin, fennin, bütün bilgi gubelerinin bizden en yakın bir devirde mutlaka bir şey kazanmasmı da İsteriz. İşte bunun içindir ki 937 yılı sonun. da fen fakültemizin birinci smıfma ve. Tilen bu sıfırlar beynimizi bir gülle yağmuruna tutulmuşa döndürdü. Bu kadar çok gencin fizikten sıfır alması aşağı yükari 'bir'neslin bir Ka. tegorisi “fen harbmda gehit olmuştur., maâbhasına gelir. Elbette böyle bir faci. anın bir mesulü olacaktır. Bunu Üüni. versite aramayacak mı? Biz arayacağını sanıyoruz ve bunün Için bu elim neticenin hatırımıza gelen mühtemel sebeplerini şurada stralı. yorüz: 1 — Muvaffak olamayan talebelerin ya yanlışlıkla veya başka fakültelere giremedikleri için fen fakültesine de. vami etmekte olmaları. 2 — Arzuları Ve istidatları olduğu balde diploma aldıkları liselerin ken. dilerini üniversiteye devam edebilecek derecede iyi yetiştirmemeleri. 3 — Fen fakültemizde tam bir ders 4 — Talebenin profesörlerden yi istifade edememekte olması. 5 — Talebenin üniversiteye geleceği ana kadar geçirdiği imtihan şekilleri. nin Üniversitedeki imtihan sistemine uymaması. Bütün bu ihtimalleri Ve aklımıza gelmiyen sebepleri üniversite rektör. lüğünün inceden inceye araştıracağını ve bu feci hâdisenin tekerrürüne ims kân bırakmayacak tedbirlere baş vu. racağını ümit ediyoruz. Fenne hükmetmeğe —azmettiğimiz bir devirde, yetişen Türk neslinin fen. ne böyle bir kadro tahsis etmesine imkân yoktur. Bu hâdisenin tekerrürü Türk zekâ. #mmm fizike'fitraten yabancı - olduğu xehmini uyandırabilir. Halbuki yeni / nesillerin istidat ve kabiliyetinden bizim şüpheye bakkı. mız olamamalıdır. 'Tekrar ediyoruz: Bu netiteyi doğuran sebepleri en kısa zamanda ortadan kaldırmak lâ. zımdır. K 'Talebesinin hatırı sayılır bir yekü. nuna sıfır vermek Leber gibi bir pro. fesör için de elbette arzu edilecek bir hal değildir. Profesörün kendi tedris göhretini tehlikeye koymak bı_hudıı dahi son derece ciddi harckel eltiğini ve koyduğu feci teşhisi 4çiğa vürmak. tan çekinmediğini kabul etmek ise pek acı olur. Nizamettin NAZİF Plâjlar hakkında birkaç Yazan : Plâjlarda vergi kaçakçılığı yapıldı. ğından ve Maliye Vekâletinin - buna karrş tedbir aldığından bahsedildi. Plâj kapılarında satılan - biletlerle, yalnız plâjlara girilebiliyormuş. Soyun ma yerleri için istirahat yerleri için içeride ayrıca-para almıyor ve bu para maliyenin kontrolünden kaçırılıyor. muş. « Bu ne dereceye kadar doğrudür? Hangi plâjlarda yapılmış veya yapıl. maktadır? bilmiyoruz. Yalnız maliyenin baş vürduğu fedbir göyle hulâsa ediliyor: — . Soyunma ve istirahat yerleri için de gişelerde bilet kesilmesi, Bunda yüzde elli hata var, Zira plâj. lar rekabet yüzünden, Soyunma yerleri için para almamağa başladılar. Şimdi onları; —Haytr olmaz. İnanmayız. İllâ para alacaksınız. Diye tazyika kalkarsak plâj ücret. leri mutlaka 10 olduğu yerde 20 ye, 25 olduğu yerde 35 e ve 35 olduğu derde elliye fırlayrverecektir. Bu edeta plüj. gınm lehine ve İstanbullunun aleyhine konulmuş bir narha benziyeceklir. İçinde yalnız yatağı veya yatakla beraber duşu kanapesi olan konfarlu kabineler hakkındaki teşhise bir diye. ceğimiz yok. Bunlar hakkmdâki iddia doğrudur. Yalnız bunlara mahsus bilet hazırlanırkeh ihtikâra mani olmak lâ- zımdır. Zira dört saât dinlenmek için “tek başıma,, gittiğim -bir plâjda ben. den beş lira kira aldılar. Yemek yok, Su yok, ışık a ma; bir kana. pe üzerinde — için bu kadar Para aranır mi? $ #rrası getmişken plâj kelimesinden Bizlmm anladığımız manayı buraya kay. dedelim: - SÖZ u Ensari Bülent na gelmez, Plâjlara İstanbul halkı sıh. hat aramak için gidiyor; çok temiz bir spora gönül verdiği için gidiyor.., Aksi takdirde plâjları eskiden ha. mamları taradığı şekilde taraması, kontrol etmesi için ahlâk zabrtasına bavale etmek Jâzım gelir. Bazı plâjlarm sahiplerine, gelen müşteriyi orji yapmağa gelmiş bir ho. varda gibi kür yapmağa gelmiş bir adam gibi kargılamaya ve bu arzu ile gelmiş bir adamdan aranacak parayı aramaya alıştıralım, Ensari BÜLENT Yugoslavya — bahriyelilerine Türkiyeden hediye Belgrad 7 (A.A.) — Avala ajansının bildirdiğine göre Yugoslavyayı ziyaret- leri esnasında başvekil tsmet Mmönü 'ile hariciye vekili Dr. Rüştü Aras, sahilde kâin Kotora giderek muhtelif deniz mü- ceseselerini gezmişler ve — Yugoslavya donanmasma mensüp zabitler - tarafın- dan büyük bir hararetle karşılanmışlar- dır. Bu karşılaşmadan pek mütehassis ©- dan Türk devlet adamları mühim — mik- tarda Türk lüks cigaraları göndermip ler ve bu ciıııılu' zabitler arasında tak sim edilmiştir. Bir cevabın cevabı Kızdayın propaganda baftası müaasebeti. le yazdığımız bir yazı Üzerine Fatih Kızılay gübest Namına zazetemine göaderilmiş olan yazıya cevabemız yarınki sayımızda çıkacale, Ur. HABER — A! KEAURURU AŞ o # TEMMUZ — 1937 | ı Hâtıralar ve müşahedeler... ! Sünnet düğününde verilen nutkun -doğurduğu neticeler Yazan: Aka Gündüz Mütareke devri.. Hürriyet ve İtilâf . | çıların bütün vatan: ve Türk düşman . lariyle clele, dudak dudağa, koyun ko- yuna fing attıkları milli ıstırap devri.. Fındıklıdaki meb'uslar meclisi zorla dağıtılmış. “Bekirağa bölüğü,, Maltaya kaldırılmış. Sivastaki Anafartalar kah- ramanı idama mahküm edi!miş. Evler. de, sokaklarda, şehirlerde, dağlarda, bayırlarda, denizlerde, havalarda Türk avlanıyor! Yelesi kabarık aslanların yu- vasında, kuyruğu kopuk çakallar cirit atıyor! Milletin bütün gözü, bütün yü- reği, bütün ruhu, bütün benliği, bütün füümidi, Sivastakinde... İşte'bu devrin bir akşamında idi. Şimdiki kocaman Haylaf pastanesi, o zaman Osman Beydeki Raif Paşa apar- tımanının altındaki köşede küçücük bir dükkândı. Harbiye nezareti şube şefle. tinden miralay Uzun Hasan Bey, meb'u san meclisi başkâtibi Asım Bey, Recai zade Ercümend Ekrem Bey, doktor E. min Ahmet Bey, Şirter Asım Bey, bir de ben, otutmuş konuşuyoruz. Damat Ferit Paşa sadrazam.. Sarı Kemal Paşa jandarma umum kümandanı, polis u- mum müdürü de ya Elbesanlı Tahsin, yahüut başka bir karım ağrısı. — 'Şimdi pek hatırlamıyorum.. Nemrut Mustafa bir numaralı divanı harp relsi. Ondan sonra birkaç divan daha var. Nemrut Mustafanın kardeşi mi imiş, yeğeni mi imiş ne, bir sütsüz - çikolâta kurusu da merkez kumandanlığı bina. sına çullanmış ve adına erkânıharp rei. si demiş, birisi. e Biz otururken iki arkadaş geldi. O - turmadılar: — Canımız sıklılıyor, » dediler . Siz de kalkınız şöyle bir adoraşalım. — Ktral haâtanösinde sünnet “düğünü' varmış. Gidip seyredelim. Bu düğünü padişah Vahdettin yap - tırıyormuş. Yapılmasına da o civardaki Hürriyet ve İtilâf fırkası şubesini me- mur etmiş. Fakir çocukların küpeleri. ni hacamat ettirmekle balkın vevgisini kazanacakmış!. Arkadaşların bir kısmr kalkmadı. Ben, Hasan Bey, Astım Bey - kalktık., Hastanenin bahçesinde Ççok kalabalık vardı. Umulmaz bir kalahalık, Paviyonları dolaştık: Hokkabazlar oynuyor, palyaçolar takla atıyor, ince sazlat ötüyor, ve dışarda “Muzikai Hü. mayun,, denilen saray bandösu da ha - valar çalıyor. — Miralay Hasan Bey sinirlendi. Sö. zünü esirgemiyen bu yiğit askerhomur danmağa başladı: ' — Edepsizler, namussuzlar, alçaklar. Düğün, dernek yapacak devirde miyiz? Kan ağlayan millet bununla aldatıla « bilir mi?, — Aman Hasan Bey! Yavaş söyle. Et rafımızda İtilâfçılar dolaşıyor. Buraya geldiğimizden şüphelenmiş olacaklar, Bizi tarassut ediyorlar, — Allah belâlarını versin! Koca biz memleket temelinden sarsılırken — seni, beni tarassut etmişler kaç para eder, Meğer o kalabalıkta Hasan Bey gi . bi konuşanlar, düşünenler pekçokmuş. Bir kaç kişi karşımıza dikildi. Bir ağızdan bana dediler ki: — Şu halka bir nutuk ver, — Net... Nutükmu? Öyle şey yapa . mârm.. — Ne olacak canım.. Bu çocukların çoğu Ökslz, yetim. Buradakiler anaları, babaları, akrabaları.. hepsinin bir yü - rek Acıtı var, Biraz teselli bulurlar, — İyi amma, ben çam devirmeden, pot kırmadan hiç bir nutuk - söyliye . mem. K — Diline biraz çeki düzen vermeğe çalış. Bak, buradakiler yabancı değil, İçlerinde birkaç tane İtilâiçi varsa da ehemmiyeti yok.. Binlerce kişi hep biz. den, kiminin oğlu şehit, kiminin kocası gdönmemiş, çocukların.. Yüreğim yufkalaştı. Bütün palyaço . lara, hokkabazlara, sazlara, bandolara rağmen halkın hiç neş'esi yok., Elek « trikleriri altında parlıyan yüzlerde derin bir matem rengi var. Kendi kendime: — Doğru, dedim, şunları biraz şen - lendir, yüreklerine birkaç damla olsun serin bir su serp. Manevi kuvvetlerini biraz yelpazeleyiver. Şuna benzer bir şeyler söylediri? — Analar, babalar, ahali! Sünnete düğün demişler. Düğünde eğlenilir.. Çocuklarınızın sünnet düğünü - var... Fakat siz eğlenmiyorsunuz. Yürekleri . niz kan ağlıyor. —Sebebini söylemeğe hacet yok... Neden böyle olduğunu he- pimiz biliriz.. Hiç yeise, ümitsizliğe ka- pilmayınız. Milletçe bir kazaya uğra . dık. Bahtrmız karardı. Fakit sönmedi... Bu millet böyle kazalara çok uğramış ve hepsinden diri çıkmıştır. Bu en teh. likeli kazadan da elbette dipdiri çıika - caktır. Bu kazaya mağlübiyet denmez. Kendi kendimizi tükesleyip sendele - mekteyiz, Hey kuzum hey! Bu milletin sırtı pek, karat tok olmaya görsün! Düşü . rülmek istenilen uçurumları düşürmek istiyenlerle doldürur. Bu vatan, Türk vatanıdır. Bize Türk derler, Tanrı mil. lete zeval vermesinii Göreceksiniz, Pek yakında yüzleriniz gülecek, gönülleri - niz ferah dolacak.. Ve saire ve saire... (Not: Bir hafta sonra Damat Perit sadrazamlıktan defolup gitti.) Galiba lâflarrmın arasına bir iki de Sivas, mivas, Anafarta, manâfarta ka - Tıştırmış olacağım ki başta Muzikai Hü. mayuncular, bütün halk avaz avaz: — Yaşasın vatan! Yaşasın Kemal!.. Diye haykırmasınlar mı? Oldu ola . cak.. Bugünkü Cumhuriyet bandosunda ğ zikacılara - karşır kalbimde - büştik-bir sevgi beslemekteyim. Evlerimize gidip yattık., Sabahleyin uyanır uyanmaz haber verdiler: Evimi polisler, siviller, İtilâfçı gö - nüllü hafiyeler falan sarnuşlar. — Beni pencerede görünce kapmın ziline yapış tılar, Çıktım. Kapının ve kafilenin en önünde eski mektep ve sınıf arkadaşla. rımdan ve o zaman çok seviştiğimiz Mehmet Ayasolya duruyor! Şaştım: — Mehmet Elendi, - dedim - bari senden başkâsı gelseydi.. Kızardı, sarardı. Sonra hak verdim. Ne yapsın, beş on para ekmek - parası kazanacak.. O gelmese başkası gelecek. Anladım ki bu gelişi zoraki bir geliş.. — Yahu! dedim.. Bir bölük adamla polis umum müdürlüğüne nasıl gide . riz? « © sırada gözüme ilişti. Bizim mahal. lenin İtilâfçı klübünde kırmızı yanaklı. dört kaşlı bir zü; vardı.. Kapımın karşısında duruyor. Ceketinin sağ cebi. ne bir tabanca koymuş ve sapının ucu- nu - daarıya « görsünler diye . çıkar - mış. Arı firarı bir irtikâp etsem tmaa - zallah! Beyim tabancayı fora! Alnımın şakına bam! bir kurşun.. Ben öbür dün- yaya! Hiç öyle budalâlık yapar mıyım? — Bir araba getirtelim de... — Arabalar (!) hazır.. Önünde içi dolu bir araba... Arkada içi dolu bizim araba.. Bizden sonra içi dolu bir araba daha... Ben hâlâ işin ne olduğunu bilmiyorum. — Polis umum müdürlüğünün bulunduğu Sanasaryan hanımma geldik.. Beni kısmı siyasi daire. Bi relsinin karşısına diktiler, O zaman Kısmı siyasi reisi Muammer beydi. Çİstitrat: Bu Muamater Bey çok iyi bir adamdır. Maltada iki sene arkadaş. İrk ettik. Düşmanlar kısmı siyasi reisi - nin İttihatçı olduğunu anlayınca Muam meri yakaladılar, Bir gece koca bir çu- valın içine koydular, çuvalı bağladılar. Çocuğu denize atacaklardı. Sonra ne olmuşsa olmuş, denize atmadılar da Maltaya sürdüler. Şimdi galiba Devlet Demiryollarında hukuk işlerine mi ne bakıyor.) Bay Muammerin sağında tanınmış a. vukatlardan ve İttihatçılardan Bay Ra. Ben y Bar l H dair - Cevap a B. R. Güngör'e YAZILARIMI okumak- iütfuridi bulunanlardan bir zat, Bay "1 Güngör, Devrek'ten — gönderdiği mektubda diyor ki: * . Okudukça insanlardan uzak ot mak, az bir müddet dahi olsa, bir ken! çekilip münzeviler gibi yalnız yıçııil_*i İ arzusunu duyüyorum. Ne yazık ki gök ihtiyaçlar beni bundan mahrum €i diyor. Tetkik ve tetebbü imkânını bW lamıyorum, Odam okuyamadığım kitaP” lar, açılmamış mecmualarla döluyor.ır *“Okumağa vakit bulamıyacağı kitâl ları almasın,, demeyin, kitabı pek mediğinizi itiraf etmiş olursunuz. Kitâr br okumak için değil, okumak - niyetilt alırız, Bazılarını günlerce ararım; # marlar, sabırsızlıkla — beklerim. Elim? geçtiği gün ise birkaç sayfasına göz gel dirir, bir tarafa bırakırım, — Günlertt yanrmda gerzdirdiğim olur; sonuna K dar okuduklarım azdır. — Niçin okuyâ” yım? Onları okumakla alacağım zevki okumak hülyasının verdiği kadaz tatl olacağını kim temin edebilir? “Sukutür hayal., denilen şey, tatmin edilmiş bif arzu demek değil midir? Bay Güngör de pek şirin bir kasabi olduğu söylenilen Zonguldak Di ânde kitaplarla mecmuaları yığadursun! sonra gidip Bolu suyu başında onlaff #“tetkik ve tetebbüü,, ile — edineceği zenginliklerini tasavvur etsin. Arasıff © kitabları açıp üç beş sayfalarını okü” mak fırsatını elbette bulur. Fakat sözleri içinde birini tasvib ed€” miyeceğim: “... bir kenara çekilip müm” zeviler gibi yaşamak arzusu ,, O arzı gerçekten düyüyorsa, onu tatmine m olan ihtiyaçlardan şikâyet etmesin, bild” kis onlara minnettarlık beslesin. İnsaff Jar içinden kaçmak istenilir mi hiç? B” tapları ona hayatla alâkadar olmağı, sanları aramağı — öğretmiyorsa on yırtıp yaksın. İçine zenginlik değil, act zehri akıtırlar. Hepimizin İlk vasi' femiz, etrafımızdlaki insanları lıng onları sevmektir, Kitabın meziyeti Anaatmnlla mananla aacelamem -- e srasan seme ! yaşıyan adamlarla konuşturmasıdır. * Ama Bay Güngör bana bunları 607 muyor, Yukariya aldığım satırları M(, defterinin bir köşesine yazmış; art gören bir arkadaşı: “Siz, ismimi hatıf” ma getiremediğim bir şair veya muhâf” ririn tesiri altında kalmışsınız,, demit | B. Güngör bana: “Acaba o şair muharrir kimdir?,, diye soruyor. — — Kim biliz? Belki 'de — gerçekten bif tesir altında kalmıştır; fena mı? Zatef kitab okumanız, tesir altında kalmak çin değil midir?... Onları nerede okudi” ğünu unuttu ise daha iyi, tamamile ket” disine maletmiş demektir? İşte kitabif' verebileceği hakiki renginlik,.. Nurullah ATAÇ — Iki kardeş Kardeşlerden küçüğü yaşını soran gu hesap bilmecesile cevap verdi: E Yaşımın yirmide biri ağabeyiğimin ya$f” min beşte Üçüne müsavklir ve omun yaşıntff bepte dördü benimkinin murabbar kadardı” Acaba herdirisinin yaşı nedir? 4 Bu timecemiz mükâfatlıdır. Haledetlef | Gen İKi kişiya hediye verilecektir. Cevaplart (13 temmuz) tarihine kadar — yollanılmA” Mazırıdır. -— miz oturuyordu. — Sizi bir mestle için çağırdık, bafi şeyler soracağız. — Meselenin ne olduğunu öncedef göylemezseniz cevap vermem. Meselei' poşinden bilmeliyim ki ne biçim cevâf vereceğimi hazırlayayım!.. Başka bir odaya — götürüldüm. başkomiserle iki orta komiser beni gorr | guya çektiler. Onlara da öyle söyle İ dim. (Biz herhangi bir işi incelemiy0 * tTuz, hüviyetinizi tesbit ediyoruz, bü ” örfi divaruharp yapacak.) dediler. — Örlüi divanıharp haberine karşı yürer iğim oynamadı deşem yalan olur. Fakf bu üç komiserin insanca, erkekçe Mi arpeleleri gönlüme su serpti. Muhakköh | ki bunlar da bizdendi.. çiaııı:ııuıvv:_.,ı (kal n Mt BĞ SİESSİE " .. S x P - - -. .a r ı ö