Tarihi macera ve aek r-rm--: Yazan: (Vâ : Nü) Osman elindeki hançeri bir sıçrayışta | anpesinin göğsüne sapladı. Kadını cansız bir cisim halinde Gegen kısımların hulâsası Küçük Osman, . papanım oğlu ol. muştur. Onun yanına benimle bera- ber gidecektir. Ösmünin annesi, irtidat etmiş olan bir saray kadınıdır: Ayşe. | Birlikte esir düşmüştük. Ayşe hris-| tiyanlara karşı gayet vefakâr duru.| yordu. Hatta onların en belli başlı) erkânından biri haline gelmişti, Fa- kat tam biz hareket edeceğimiz sı- | rada, Ayşe, perişan bir halde oğlu. nun yanına geliyor ve Türk casusu olduğunu itiraf ediyor. “.$ Osman; şüphe götürülmez bir iman- la haykırdı: — Ben samimi hristiyanım. — Biliyorum, oğlum.. Yine de öyle! kal. Sana vasiyetim budur. — Peki sen? — Ben öleceğim. — Allâh ösirgesin, anne, — Daha fecii var: Beni sen öldüre- ceksin, oğlum. — Ne diyorsun anne! — Bunu sana emrediyorum. — Anneciğim. Böyle bir geyi nasıl istersin? © — Senin selâmetin için istiyorum. Mademki son kanantinle, imanınla hristiyansm, mademki papa seni ken. dine evlât etmiş, öyleyse kendi ima - nmea'yaşa, kendine bir hayat kur. Fakat buralara gelme.. Kendi millerk ne ihanet etme, Zira, ben de, Türkle. rin buraya geldiklerini görerek onlara yardım etmekten geri duramadım..! Damarlarımdaki kan, her şeye galebe zaldı, oğlum.. — Farkma vardilar, demek?. ! — Biliyorsun ya: Güvercin mesele- — Ah, annel — Uçururken gördüler, Bilmem şüp helenerek, bilmem tesadüfen ve aver lk olsun diye, kanadının altında mek! tup taşıyan güvercinimi avladılar, O. nu aldıklarını, kâğıdı çıkarıp baş Da- pasa doğru koştuklarını gördüm, Pa- pasm da yanma tercüman çağrıldı. Herhalde kâğıdımı okutmak için ola. cak. Zira, pek az zaman geçtikten son- ra, baş papasla diğer papasların ve tercümanm koşuştuklarını, gizlendi- ğim yerden gördüm: “Sırrımı keşfetmişlerdi. Beni ara. mağa geliyorlardı. Kimbilir ne müt. hiş işkencelerle öldüreceklerdi. İşte ben de buraya geldim. TESEKZ, Hüseyin Rifat Türkçe manzum Mevlâna rübaileri çıktı — İkbal Kütüphanesi İstanbul SEMER ZAAE LR SAKIZAANİL IN deni ep ŞAN ii 75 — Şariton ayağa kalkmıştı. Hrrmzm allığı kurşun, büyük bir tali eseri o olarak, tabancasının kapzasına isabet etmişti. Her kes, yakalanan adama büyük bir o hayretle bakıyordu, Kara gölgenin bu O Kıyafetle bir o adam alacağını kimse tasavvur etmemişti. ve MN yere yuvarladı Osman, kamasına dayandı: — Ben varım. — Evet sen varsın oğlum. — Öldürürüm. — Öldür.. Fakat kimi? — Kim karşıma çıkarsa! — İşte ben karşındayım.. — Deli mi oldun, şaka mı söyliyor. sun? — Ne deli oldum, ne de şaka söyli. rum, Hepsi hakikattır. Şimdi nere- e buraya gelecekler. İşte sana bir veğika! — Ne vesikası?, — Hiyanet vesikası, j — Kimin? — Benim. Osman, yırtmağa hazırlandı. — Hayır, oğlüm, yırtmayacaksın. Herhalde izimi bulup gelecekler. O za- man, sen bu vesikayı bende bulup ha. inliğimin cezasmı vermiş gibi beni vu- racaksın. — Anne! — Evlâdim. — Beni kucakla! — Anne. Anne oğul öpüştüler: Ben, perlşan bir halde bu manzarayı seyrediyorum: Bu sirada ayak sesleri işitiliyordu. Pencereden büktım: — Geliyorlar, — Kimler var?. — Baş papas, diğer meşhur rahip- ler, ve. — Ve? — İşkenceci ile cellât., — Osman.. — Anne. : — Artık vazifeni yapman zamanı geldi. Osman, artık, bütün hamsesiyetini terketti. Kaşlarını çattı, —Hakkimı helâl et, anne! — Helâl olsun evlidım. Bir dahs öpüştüler. Ayse, elimi tuttu: — Allahaismarladık, dostum. Sonin başma çok felâketler getirdim. Beni af et. n benim Cevap vermeme vakit kalmadan, Osman, bir sıçrayışta, annesinin göğ- süne hançerini sapladı. Genç kadın, #endeledi, Cansız bir ceset halinde ye- re yığıldı. O, benim bütün emellerimin 'arzula- rımın mabediydi, Ağlamağa başladım. Osman, hançerile üzerime yürüye. rek; — Büs.. Seni de gebertirim' yoksa / Ağlamak, teessür ifadesi izhar etmek şöyle dursun, bilâkis, gayet hiddetti, | çatık kaşlı duracaksın. Set de benim gibi bu zavallı kadma küfürler, lâret- ler yağdıracaksın.. Vasiyet'nin ne ol - duğunu işitmedin mi?, Artık ayak sesleri yaklaşıyordu. Osman, bir elinde kanlı hançeri, öte kinde mektup, haykırmağa başladı? — Alçak kadın: Annem olmana rağ- Men İşte seni geberttim. Yerin cehen. nemin dibidir.. Alçak casus., (Devamı var) HABER -— Akşam postası Şikâyetler temenniler : Tramvay şirketi Kurtuluşta bir halâ yaptırmalıdır Be'ediye oradaki mikrop yuvasını temizletmelidir İsmail Karadağ imzasiyle aldığı mız bir mektupta şöyle bir şikâyette bulunuluyor: “Muhitimiz, Kurtuluş, Mandra meydandadır. Burası Tramvayla- rın son durağıdır. Burada servisleri tanzim eden bir plântonluk vardır. Bu plântonluğun arkasındaki su haznesinin duvarı oradan geçilmiye- | cek kadar taaffün etmektedir. Bu. nun sebebi şudur: servislerini bitirip gelen vatman ve kondoktörler bura- da abdest bozarlar. Burası onlar için abdest bozma mahalli ittihaz edilmiş tir, Abdest bozmak mübrem bir ihti yaçtır. Fakat abdest bozacağım diyeo mwubhitin havasını ifsat etmek, otu. ranların sıhhatlerine karşı büyük bir cürüm irtikâp eylemek hakkını kum. panya müstahdemini (kendilerinde nasıl buluyorlar. Hem de plântonlu- ğa yakın olan kilisenin helâsma . gi- derek abdest bozabilirlerken servise geç kalacağım diye üç dakikalık bir yerdeki helâya gitmeyip tâ evlerimi- zin önüne abdest o bozmak, oraları telvis etmek, oOumumun geçtiği bir yol olan yerde abdest bozmak doğ- Tu mudür? Kumpanya müstahdeminine iki dakika abdest bozacak kadar vakit birakmıyorsa oraya yakın bir helâ yaptırabilir. Bu tehlikenin önüne geçilmeyip orası asitfinikle temizlen mezse yarın yavrularımızın en ağır hastalıklara yakalanacaklarına şüp. he yoktur. Çünkü bu meydanlık'o ci. var küçüklerinin oyun yeridir. Bü- tün muhiti bahusus yavrularımızın hayatını alâkadar “eden bu çirkin manzara karşısında belediyenin da: ha ziyade lâkayt kalmaması için na- zarı dikkatini celbetmenizi yüksek | saygılarımla dilerim... Okuyucumuz şikâyetinde pek haklıdır. Bilhassa bu sicak günler. de bütün bir semt halkınm sıhhatini tehdit eden bu mikrop yuvasının derhal temizlenmesi ve tramvay şir- ketine de müstahdeminini bu çirkin âdetten vazgeçirmesi için şiddetli bir ihtar yapılması lâzımdır. Alâkadar- larm derhal harekete geçmelerini bekliyoruz. HABER AKSAM POSTASI 'DARE EV Istanbul Ankara Caddesi * Posta kutusu İstanbul 214 Telgraf adresi : Istanbul HABER Yazı işleri telofonu , 234172 idare ve hân 24379 ABONE ŞARTLARI Türkiye | Ecnebi ii vado Mr 27006. Sahibi ve Neşriyat Müdürüz Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matboası 78 — Bu müddet zarfında, siyah elbisele rine bürünmüş can adam, yazı odasında hümmalr Bir faaliyette bülurtuyordu. Kasayı açmış ve orada bulduğu bir evrak (o narar diklentini ceğbetmişti — Alt irattaki salonda bir se5 duyul da, Hafiye: “isin ebedniibette ri ağıla — Ayol tu Bütnekmiş! diye bağırdı. Ha pishnreden çıkalı daha birkaç gün oluyor! Haydut hiddetle cevap verdi: — Evet hanim! Şu Kara gölgeyle başımı ağrıtımız. Anlamıyorum ki, bir sda'tir bana Kibar hırsız — Siyah centilmen Yazan: Moris Löban Patris Martil ise, ne Antuan'ın ne Rişarın tarzındaki münasebetleri sev « mezdi. Şehvi olmakla berâber, kafasını bir an kaybetmiyen Petris için, aşk, hayatında, mesleki ihtiras kadar mühim bir mevki işgal ederdi. Mesleğindeki şöhreti yüzünden olduğu nisbette aile - sinin esaleti ve şahsi zekâ dolayısiyle de girmeğe muvaffak Olduğu yüksek muhitte, Patris büyük ve derin aşklar uyandırmış, onu;görene kadar hiç bir macera yaşamamış olan kalblerde fırtı- nalar koparmıştı. Bu yüzden ona bir Don Juan şöhreti de verilmişti, Ar - kadaşları onun muvaffakıyetlerini, ken nın arkadaşlarının şiddetli arzusunu duymasına mâniydi. Esasen böyle bir şeyden şüphelense, onların bu hareke » tini Patrise karşı bir hiyanet telâkki ederdi. Fakat Patris arkadaşlarının karısına olan hislerini anlamıyacak kadar dün - yadan habersiz değildi. Lâkin o, bu hissi tabii buluyor, ve dostlarma emin oldu. ğundan endişe etmiyor, bunu sadece, karısının ssukavemet edilmez cazibesi - nin tesiri olarak kabul ediyordu. Kim böyle bir tesirin haricinde kalarak Do. miniki görebilirdi? Bundan başka Pat- ris kendisini, alelümum diğer erkeklerin di muvaftak'yetleri gibi telâkki ediyor. lardr. Hakikâten Patrise hiç bir şey, hiç kimse mukavemet edemiyordu. Hem şöhreti vardı, hem de kadınlar nezdin - de büyük bir muvaffakıyeti! Patris, evlenince arkadaşları ona, Do minik gibi bir kadının muhabbetini cel, be muvaffak olduklarmdan daha çok hayran oldular. Bu hayranlık hislerine hiç bir kıskançlık hissi karışmadı. Patris, yüksek bir adamdı, binden » aleyh, diğerlerine nisbetle yüksek bir kadın ile evlenmesi mantıki idi. Lâkin, Patrise hayranlıklarına, dostluklarma, samimiyetlerine rağmen Rişar ile An - tuan, onun karısından etrafa yayılan şehvi cazibenin haricinde kalamamış . lardı, 'bu hissi kendilerine bile itirafa cesaret etmeden, Dominike malik olmak hayalleri, kafalarını işgal ediyordu ve artık Dominiki gördükten sonra, kolay muvaffakıyetlerinin bir tadı kalmadı. Dominikin onların üzerinde büyük. bir tesiri vardı. Patris mert ve samimi dost ları olduğu © için . Rişar ile Antuan hislerini saklıyorlardı. Fakat ne de olsa onlar da erkekti ve Dominikin cazibesi hudutsuzdu. İkisi de genç kadın için “mitsiz bir ihtiras ile yanıyorlardı. Lâkin hiçbir za- man küçücük bir hareket ile olsun, en ehemmiyetsiz görünen bir ima ile olsun ona bu ihtiraslarmı belli etmemişlerdi. Mağrur Domjiikin böyle bir arzuyu reddedeceğinden, böyle bir teşebbüsün aralarındaki rabıtayı ebediyen bozaca . ğından emindiler. Genç kadma gizledikleri bu alâkayı ona karşı gayet hüürmetkâr ve gayet na- zik hareket etmek şeklinde devam ettiri. yorlardı. Domin'k, bu iki adamın kendine kar- ş duydukları bu hıfsten, arzudan tama » | men bihaberdi. Saf dürüstlüğü, kocası- | Be diye bu isimle hitap ediyorsimuz? Şarlton hiddetle sözünü kesti: — Komedyaya İlsum yok! Bana yazmı olduğunuz bu mektubu tanıdınız m? Bude fa artık elinize geçtiniz ve size gunu ihtar sedeyim. k$, artık. yalan söylemeğe devam et y meniz faydasızdır) ve arkadaşlarınm fevkinde sayıyordu Onunla, kadın hususunda rekabete gire. bilecek bir kimse var mıydı? Nerede kaldı ki, arkadaşlarımın dü. rüstlüğünden ve bundan fazla olarak - karısının kendine olan muhabbetindeti, onun ahlâkından ve ismetinden emin - di. Binaenaleyh bu cihetten hiç bir teh- like yoktu. Antuan otomobile yaklaştığı zaman içindeki iri paketi gördü vet - —Bune Dedi. Patris cevap verdi? — Şampanya? Bir müşteri hediye etti. — Ne marka? bilirsin ki ben bu işin üm, Dur bakayım. , Ve elini uzatarak bir şişe çekti: — A... dedi, bu Supra Kordon Ruj! Yeni bir marka. Daha da piyasada pek yok.. fevalâde bir şampanya imiş. Pat- ris, bir tanesini açalım. Biraz neş'eleni- riz. Zaten, demin Rişarla pek hüzünlü şeylerden bâhsediyorduk. İyi ki geldi . niz. Bize, neş'e, aydınlık ve.. şampanya getirdiniz. Haydi, dostluğumuz şerefi- ne içelim. Dominik güldü ve: — Dostluğun, dedi, şampanyaya ihti, yacı var mı? — Yo.. Yo., Eğer icap ederse, mü - saade etmeniz içiri bir âliheye yalvarılır gibi size de yalvariyım. ğ Ve Antuan, elinde şişe, bir dizini ye. re koydu, yalvarır bir vaziyet aldı. Gül. mekte devam eden genç kadın: — Peki, dedi, lâkin buraya, otomo « bille bir tur yapalım diye gelmiştik. — Mükemmel. Bir saniye müsaade edin. Bir kaç bardak alayım, gider, yıl - dızlar altında kadeblerimizi tokuşturu » rüz! (Devamı var) 78 — Kuvvetli bir ses herkesi . titretti. Bu #3 kapıdan geliyordu. Açık duran kapı ara'ığından Kara gölgenin zarif vücudu gö xüküyordu. Sakin bir segle; — Yalan söylemiyor, deği Siz sahıs Üzeri De yarddınız! © Sel ie ği 7 pu