Her hakxı ablam — Hüdiye'ye atttir —— Yazan: Naciyç İzzet —57 — Ve bütün bunlar için?.. Hiç az bir şey iç Dikmenin çok müpbem fakat ayni zamanda inatçı bir ısrarla bahsettiği bu güzel kadı nın Neclâ olmasına imkân var mıy- dı hiç?... Sonra... Bu üç çocuk!... Onlar e- le geçen izleri bulmak geğil her şeyi büsbütün karmakarışı| etmiyorlar mıydı? İşte bu çocufları görmek için... Hiç olmazsa onardan bir ma- Tümat alabilmek için 'şu dakikada Macit beyin salonumla bulunuyor. du. Hayri kendini ilğa etmek - için yalnız şu kadarcık b; şey söylemiş- ti: ne kazanmak AĞ Çocuğunuzu, hahsettiği ço: cuklar Macit beyir — çocuklarıdır Faki sefiris: Çoyklar vasıtasiy: adının meyyu - bahsoldu: ğunu öğreneceksiniz — Peki ne yapdilirim? Çocuk. ları :orguya mi Çeklemi istiyorsu nuz bili — Çocukları gölyek işi anlıya: olırsınız. — İmknsâız... e daküliyi hmmlyumıılnîanm bil. Lem'i bu sözleri S )dukça sert bir sesle söylemişti. Pat tilki Hay: :ii !İîjıe şeylere pabud, yakanlardarı eğildi. —— Metit beğin €V de bir yarım saatlik bir zaman geçi, e niy daha iyi ahbap olabilirsiniz “v; beye: fendi! Macit bey Yat (p T SA gidiyor. Siz de öyle. A d3 ebel dostlarınız vardır. Sizi Pâ HeaDel Alâ takdim edebilirler. W;lobakisî artık sizin için bir çocü oyuncağı - hbîhna:ıı’ıknlum -Eemi'i homu ar &. , - E — Macit beyle klüpbir sesle: imkânsız bir şey değil. 'g“'l“î:r'j Fakat evine nasıl bir lmç' Oî ll N gidebileceğim? he bulup — Ben size şimdi bulabileceğim. — Siz mi?... Nasıl K4 bulacaksımız? — Evet Lem'i beyefş | alnız beni dinleyiniz. MA — îıki enfiye kutularmı kıll bçyın yapmağa son derece lıiış—'.d_t"_)’"f' Jâsı olduğunu haber aldııb"!__'îı:' de güzel bir kolleksiyonu*-- svin- Siz bu kolleksiyona çok m(YATMIN ” klı imiş örünecek ve görmek e P NS usunu bahane Siz östereceksiniz... Bu arzu: fevkalâde hoşuna gidecek opun pun kadar onu memnun ed- H, yada bir şey yoktur.. İşte Uik l_h'" bilmek için size mükemmi _R"!E pae.... ir ba: Bunun üzerine Lem'i Pg gelmiş, Macit beyin dairesij ötele yorştı. çık Eski sefir odaya girip de —| nin elini büyük bir samimiyşem ! kerken genç adam biraz _vnrg si- gesle gülümsedi ve kendi Kh bir yüstehziyane söyleniyordu. İdine — Şimdi de enfiye kut gon derece alâkadar gbrunmx;)'ıe jcap ediyor... “gm Havaya falan dair alelâde kk gözden sonra Macit bey gayetkaç yüne itizar etti: — Size kolleksiyonumun | zi. bahaneyi | zevk duyacaktım Lem'i Beyefendi. Hatta şunu da itiraf edeyim ki bu arzunuz bana büyük bir iftihar ve- riyor. Kolleksiyonum hakikaten fev. kalâdedin Bütün dünyanın en güzel bir kolleksiyonuna malikim — desem yeridir. Fakat bir çoğunu Avrupada bıraktım. Burada olanlar azdır. m'i cevap verdi: üphesiz beyefendi! nl.l ka- dar şeylerle seyahat edemezdiniz. — Evet.. Hem de bu defaki Av- rupa seyahatimde çok dolaştım. Hiç bir yerde uzun zaman duramadım i , Burada da görüyorsu- Çünkü gibi bir şey.. nuz ya otelde oturuyorum. tekrar dönmek fikrindeyim.. - Ayağa kalkarak bir masaya doğ- ru yürüdü. Oradaki bir vitrini açtı, avaşça, gayet ihtiyatlı bir hareketle içerisinden Filamandyanın on yedin. ci asra mültei | nu çıkardı. — Size ancak son zamanlarca elde ettiğim şeyleri gösterebilece ğim.. Miktarları cok azdır. Fakat bu: yük bir alâka uy irmaktan — bali kalamaz.. Şunu görüyorsunuz ya On altıncı asra... . Ansızın durdu. Birdenbire mü- nasebetsiz bir gürültü — apartmanım bütün sükünetini bozmuştu. Bir ço- cuk sesi yaygaralar koparıyor avaz avaz haykırıyordu —— Babamın yanma gideceğim.. Babamı göreceğim.. Güzel, küçük bir çocuk hiç bir sının küstah cüretiyle odaya daldı. Macit bey sertleştirmeğe uğraştı ğt bir sesle sordu: — Peki Erol ne istiyorsun baka- lım? Meramın.nedir? ” sında durdu. Fakat gene ve bu defa İngilizce olarak hâkim birsesle tek- rar etti: — Ben seni... geldim ! Seni babacığım! — Şimdi sırası değil çocuğum. Sen çok saygtsız bir çocuksun. Hadi bakayım hemen dışarıya çik.. Macit bey sözünü daha bitirme- mişti ki kapı tekrar açıldı: “— Ah ne fena çocuksun Eroli Çabul, çabuk buraya gel, Bu ses Lem'iyi baştan aşağı ka: dar sarstı. Mihaniki bir hareketle bu. gını çevirdi. Şaşkımlıktan az kalsın haykıracaktı. G “ Çoruğu almak üzere gelev: ken- di karrarydı. Birdenbire ı’—ıyılugu he- yecanla Lem'inin özleri karardı. Sönki kalm bir sis tabakası her yeri kaplamış gibi ı:]m;;ıtu. Neclâ!,, Nec. (4 un önündeydi! ğ N nEıke n yüzü kireç pib? bembe- yaz olmuştu. Halbuki öteki, N“m da heyecandan kıpkırmızı kesilmiş- ti. Susuyordu. Yere sanki mıhlan- mış gibi duruyordu. — — » Her ikisi için de ani, gizli, Fırtı- nalr kısa bir an oldu. Ve bu devam ettiği müddetçe her ikisi de hayretten, vıîışk:n_lıkı._m büyüyen gözlerini biıib:fııu: dıkrnıış— lerdi. Fırtınalı sahneleri muıe._;k_.'? uzun bir ayrılmadan sonra h:ı: ıkı;_. de bu çayri memul kreadurllr ”"'.k" nin ne düşündüğünü kendikendine (Devamı var) sen ruyordu. ganı göstermekle Çok büyüha: Hi e rer şbırdî_____.——d———'— allik bir enfiye koutusu- | BER — Akşam postası Günü gününe tarih YAZAN: Niyazi Ahmet 69 sene evvel bugün AŞ üne ai Ispanvyada korkunç fırka mücadelelerine| başlandı | Zevki vesefaheti için her şeyi ya- | pan kraliçe İzabellâ kovulduktan son. ra başlıyan mücadele bir türlü | dinmedi. Ispanya müthiş bir dahili buhran geçiriyordu. Başvekil Dük Dö Valam öldüğü vakit yerine getirilecek adam bulunamıyordu. Siyasi rical: — Çok otoriter bir baş bulmak lâzımdır. Aksi takdirde vaziyet fena olacak.. diyorlardı. Endişe bu suretle devam - eder- ken bir gün hiç kimsenin aklına gel miyen bir vaziyet hâdis oldu. Baş- vekilliğe ölen başvekilin ihtiyar mürebbisi getirilmişti. Bunu yapan- lar: — Merhum başvekilimizin siya- setini o hepimizden dahaiyi bil Binaenaleyh Dük dö Valans gibi idare edebilecek... diyorlardı. Yeni başvekil Gönzalo adında biriydi. Başvekil salâhiyetini alır al- maz şiddetli bir ıslahata başladı. Her | tarafa dehşet vermeğe başladı. 1868 yılı bir temmuz günü 69 sene evvel bugün ordunun en namdar kuman- merasime lüzum görmeden beş ya- | | Marya Kristina adındaki prensesten | doğmuş ikinci kızdır. Babasının yanında bir yabancı | gören çocuk birdenbire salonun orta | danlarınt tevkif ve hapsettirdi. Bun- lar, ordunun yegâne istinatgâhı in- sanlardı. Halk tevkifleri nefret ve hiddetle karşıladı. Fakat başvekil te- peden inme kararlarına hiç mukave- met görmüyordu. Bu esnada Fransa kralı Lüi Filip'in oğlu Dük de Mon- pansye ile İspanya kraliçesinin kar- deşi olan Lüizi de kovdurdu. Lüiz, Dükün karısı idi. Her ikisi impara- tor Napolyona müracaat etmeğe ka- rar verdiler. Kraliçe deniz banyola: rını bahane ederek Sen Sebastiyana gitti. Kraliçe İzabella Burbon haneda- nımdan birinci Ferdinandla karısı 1843 yılında kraliçe tacını giy- mişti. O günden itibaren hükümeti istediği gibi idare ediyor, büyük mev | j e a | kileri askerleri arasında gözüne kes- tirdiği kimselere veriyordu. Bütün İzabella plâjda iken tevkif edilen generaller geniş mikyasta bir ihtilâl çıkarmağa muvaffak oldular. Krali- çe bu fırsatı kaçırmadı. Derhal baş- vekili azlettiğini bildirdi. Yerine Jo: zekonha adında birini tayin etti. Fakat bütün bunlar kraliçenin tekrar mevkiini alarak sefahet sürmesini intaç edemedi. İhtilâl başlamıştı. Fır. kalar teşekkül etti. Çarpışıldı ve baş. ka bir hükümet kuruldu. Fakat yeni hükümet fırkaların taazzuv etmesi: ne mâni olamadı. Biri cumhuriyet, diğeri meşruti: üncüsü mutla. kıyet ve dördüncüsü Karlist olmak üzere coğalan fırkalar biribirleriyle mücadeleye başladılar. İşte 69 sene evvel bugün tevkif edilen generaller yüzünden had bir — şekil alan fırka mücadeleleri hâlâ devam etmekte- dir. Hükümet dört fırkanım - çarpış: makta olduğunu görünce ileride ica- bıma bakmak üzere muvakkat bir hükümet teşkil edildi ve bu Alkolea muharebesinde muvaffakıyet göste- ren mareşal Seramo'ya ihale edildi. Mareşal geniş mikyosta ıslahat prog: ı_nmlan yaparken kendi intihap etti- ği heyet azası arasında anlaşamazlık Tonton amca hali adada t | kendi fırkasmın S , | işi yalnız eğlenmek, yemek, içmekti. | görmeğe | Sultan Hamidin gömlekleri Bu hikâyeyi anlatân muhtererr üstadımız, muharrir Refik Ahmet Sevengil'dir. Neden yazıp "okutma dı” da, anlatıp ibzal etti, Tüum. bilmiyo: Güzel sesi, Kurun'un yazı iş- leri odasında mevceler — yaratırken ben, "havadan” yakaladım, yazıyo- rum Herhalde, hakikidir. . * « Sultan Hamidin meşhüur paşala- rından “F." in damadı. hakkında, hünkâra jurnal etmişler: — Aman efendimiz... “N.” kulunuz müsrifliği son kertı dırdı, Biri filizi, biri fıstıki, biri ka- vun içi döşemeli üç yeni fayton yap tırıp, bunlara Orlaf cinsi hayvanla: rınt koşarak Fenerbahçede piyasalur yapmakla kalmıyor.. .Ayni zaman- da, Avrupadan yeni gelen bir göm- lekçiye de gömlekler 1smarlamış.. Ön iki tanesi on iki altına! Padişah: — Tanesi bir liraya ha? . demiş. — Evet, bir liraya.... — Vay köftehor vay... Çağırın bakalım şunu... Hafiyenin ağzı kulaklarına var: mış. Jurnalı tesir etti sanmış. Hal. buki, N., Sultan Hamidin — hu: zuruna çıkarılınca, padişah, ona: — Şu gömleklerden on iki düzü ne de bana ısmarla! . demesin mi? Kötülük ederken iyilik oldu di- ye, mukarribler kızmış ama, neyle- sin?... . Fakat muhaverenin sonraki saf- haları yüreklerine azıcık soğuk su serpmış: — Kaça tanesi? — Bir altına, efendimiz... . başlamıştı. Çünkü azaların çoğu meşrutiyet taraftarıydılar. Her aza muvaffak - olması için çalışıyordu. Krallık - istiyenler- den biri Dük dö Moyannye - idi. Bu zat çok tamakâr . olmakla beraber kendi gayesi uğrunda lüzumundan fazla para sarfetmeği göze almıştı. Bundan başka tart edilen kral Don Karlonun üçüncü oğlu Don Joan'ın oğlu yedinci Karla idi. Bu taraftarlık gittikçe ilerledi ve İspanya tahtıma kimin geçmesi lâ. zım geldiği işi uzadıkça uzadı. Mü- nazaa İspanya hudutlarında kalmı- yordu. Fransa ve Almanya gibi dev- letler arasında halli müşkül bir dert balini aldı ve iki hükümet kuv- vetine başvurarak biribirleriyle çar. pıştılar. Fakat nelice gene elde edi- lemedi, Bir muharrir İspanya - fic- ka mücadeleleri için şöyle der: “Bu diyarda fırka mücadelesi | yokken eyalet ve kabile mücadelele ri vârdı. İntikamı silâhla alan hidde: ti silâhla ve kanla teskin eden, kah: ramanlığı bunda bulan insan kanı ancak asırlar geçtikten sonra temiz: lenir, Fakat bu asırlar sükün ve yep: yeni bir idare ile geçerse... İspanyada böyle bir hava yarat. mak ise ya çok veya imkânsız- dır. Hüküm yürütmek, kati bir tah- min yapmak iae büsbütün imkânsız- dır. İspanyol aşkı nasıl bir sembolse | İspanyanın — bu harpcu hali de ruhi bir meseledir.,, — Ben o kadar bahalı gömlek giyemem... Paşa zade değilim senin gibi. .. — Aman efendimiz... . Şal , gömlekleri ısmarlamak üzere “Padişah kalaşmışlar, — gülüşmüşler... gitmiş, ecnebiyi bulmuş, içindir!,, der demez, herif: — Öyleyse tanesi beş liradan a- şağı olmaz! - cevabını vermesin mi? — Aman bire,.. . “Vükelâ da ısmarlıyacak, ihya olacaksın!” falan diye kandırarak, nihayet bir Osmanlıdan bir İngilize fırlıyan bir fiyat farkiyle razı etmiş- ler. Gömlekler yapılmış. Fakat, pa- dişah: — Kaça tanesi? diye -#0ormasın mı? — Yüz yirmi! — Ne?... Ben altmıştan - yukarı gömlek giymem!... diye haber yolla masm mi?... . , mabeyincinin odasında ter ler döküyor..., Mabeyinci: y — Israr edilmez.. İradei seniye böyledir... - diye 8640 kuruşu zaval hi paşazadenin eline toka etmiş... “Padisaha hizmet ettim, zararlı çıktım!” Giye ağlamaklı bir halde saraydan ayrıldığı sırada, arkadan şrak, bir mahmuz sesi işitilmiş, bir yaver... Elinde bir al torba, içinde beş yüz altın... “N.” e toka etmişler... Eski Sultan Hamit devrinin sa. ray şakalarından bir nümune... Tamamiyle otantiktir. » Hatice Süreyya Yeni bir Eskiden yanak yanağa dans edilirdi. Şimdi ise fötoğraflarını gördüğünüz A- merikanm — Masaçüset şehrinde bu çift “burun çeneye,, dansı etmektedir. Birleşmiş Amerikada yavaş dans âdeta | salgın ve bulaşık bir hastalık gibi her tarafa yayılmaktadır. Dansı öyle bir ha« le getirmişlerdir ki ödeta hareket ettik- leri görülememektedir.